M. GÜNER DEMİRAY • •
Ö
mer Seyfettin’in “Türklük Üzeri ne Yazılar”daki yazıları, o dö nemde ulusallığa yönelmemizde ki nedenleri sıralar, ulusal uyanışımızıj
hazırlar. Bilindiği gibi Avrupa sömürge- j cilik ilk kez coğrafi keşiflerin bir sonucu I olarak XVI. yüzyılda başladı. Ancak XIX. yüzyılın ortalarında devingenlik kazanan Avrupa kapitalizmi sömürgeci liği bir yaşam felsefesi konumuna getire rek acımasız katı kurallar doğurmuş; bunun sonucu oluşturduğu çekirdek [ kadrolarla yayılmacı (empeyalist) bir po litikaya yönelmiştir. Bu nedenle Fransa, Almanya, İngiltere zaman zaman Rusya (Düvel i Muazzama) azınlıkları, demok ratikleştirme ve insan haklarını savunma kisvesine bürünerek Osmanlı’nın içişle rine karışmaya başlamış, ayrıca bir ulus lar mozaiği yapısını içeren imparatorlu-j
ğu parçalamaya yönelik sürekli bir ulus çuluk (milliyetçilik) ateşi pompalamıştır. Ancak diğer yandan da Fransa, Ingilte re, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri Asya ve Afrika’da mazlum halkları silah gücü ve çeşitli düzen ve oyunlarla sö mürmeye durm uş, Rusya da I. Pet- : ro’nun ünlü vasiyetnamesindeki “sıcak ! denizlere inmek ve Türkleri Avrupa devlederi ile birleşerek Rumeli’den at- ; mak, İstanbul’u işgal etmek, Kafkaslara j ve Orta Asya’ya yayılmak...” isteklerini j ulusal bir politika olarak benimseyerek ! hemen panislavist birliği tamamlayıp Osmanlı, Kafkasya, Orta Asya ve Uzak- ' doğu topraklarında dünyanın en büyük ve toplu sömürge imparatorluğunu kur- I mak çabasındaydı.Sonunda olan olur. Balkan ve Birinci | Dünva savaşlarından Osmanlı yenik ve I dağılarak çıkar; böylece tarih sahnesin
den çekilir.
işte Ömer Seyfettin’in bu düşün ve düşünce evreninin oluşması, çağın getir diği koşullara ve Avrupa’daki bu geliş melere bağlı diyalektik bir sonuçtur. Öykümüzün “iki yüzyıldan beri
Avru-f
ıa’nın büyümek ve yayılmak seciyesi îs-am dünyasına yönelmiştir” düşüncesi bu görüşümüzün yerindeliğini kanıtlar.
"Vataı yalnız vatan"
Şimdi bu kısa açıklamaların ışığında kitabın içindekilere göz atalım sırayla. Birinci bölümün ilk kitapçığı “Vatan Yalnız Vatan”dır. Muzaffer Uyguner bu kitapçık ile ilgili şunları söylemektedir: “O yıllarda Osmanlı Imparatorluğu’nun parçalanmasına dönük çalışmaları ve ulusçulukla ilgili görüşlerini, Türk genç lerinin yabancı çalışmalar karşısındaki tutumlarını ele almıştır. Bu kitapçığın Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem ile birlikte hazırlandığı sanılmaktadır. An cak incelendiğinde biçemin kendi biçe nime çok benzediği görülmektedir. Ya zılış tarihi 1911’dir. (s.7) “Kitapçıktaki şu ilginç düşünceler bugün değişmiş mi d ir?” Evet, bütün Avrupa kavimleri ‘emperyalizm’, istila gayesini takip edi yorlar. Lâkin istila ve istimlakin de şekli değişti. Tarih bu tahavvül pek vazıh gös teriyor. Eskiden Romalılar bir usul bilir lerdi: Milletleri silahla mağlup etmek, memleketlerini zaptetmek, kuvvetlerini
Ömer Seyfettin in “Türklük Üzerine Yazılar”ı
Ömer Seyfettin'in
kültürel evreni
U lusal yazınımızın
öncü ve kurucu
öykücüsü ve T ürk
dilinin
bağım sızlığa
kavuşm ası için
özgün
düşüncelerle ön
saflarda savaşım
veren bilinçli
dilcisi Ö m er
Seyfettin’in
Türklükle ilgili
yazılarını
araştırm acı yazar
M uzaffer
U yguner bir araya
getirdi ve
“T ürklük Üzerine
Y azılar” adıyla
kitaplaştırdı.
esir gibi satmak... Bu tarz ta- mamiyle terkolundu. Şimdi bir nüfuz mıntıkası peyda olmuş tur. Oradaki ahalinin milliyet fikri uyuşturuluyor, iktisadi ve içtimai membaıar ele geçirili yor. istila temin olunuyor. (Va tan Yalnız Vatan, s.20-21) “Ömer Seyfettin’in yukarıda söyledikleri gibi gündemde değil mi? işte A m erika’nın H aiti’de, Avrupa’nın Bosna- Hersek’te, Rusya’nın Kafkasya ve Orta Asya’da oynadığı oyunlar bu tarihi traje dinin sürdüğünü göstermiyor mu? Bu gün yeni dünya düzeni dedikleri soygun ve kırım, insan hakları, özgürlük, de mokrasi yaldızıyla cilalanmış bir kılıf ge çirilerek insanlık piyasasına sunulmuyor mu? Ders alınsaydı tarih yinelenir miy di?
Birinci bölümün ikinci yazısı “Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siya set” kitapçığıdır. Bu oylumlu kitapçığın ilk basımı 1912 yılında yapılmıştır. Bu uzun yazıda Osmanlı imparatorluğu ve Türk ulusu hakkında aydınlatıcı bilgiler sunulnîakta, Türklerin birlikte yaşadık ları azınlıklarla olan ilişkileri anlatılmak tadır. Şimdi demokratildeşme sürecimiz de de tartışılmakta olan şu düşünceler
yine ilginçtir: “Geçen muha lefette kalkan maske ‘adem-i merkeziyet’ nakaratı idi. Bu sefer Türk düşmanları zanne dersek ‘Radikal bir Tanzimat- çılık’ nakaratını tutturacaklar. Türklük ceryanmm fenalığın dan bahsedecekler, hatta Pe- yâm gazetesinin sahibi Ali Kemal ve Mihran isminde bir Ermeni’nin malı olan Sabah gazetesi m uharrirlerinden Mahmud Sadık (M .S.) gibilerin bile aleyhinde bulunacaktır.
Geçen felaketlerimizi ve felaketlerin sebeplerini asla unutmayalım... Geçirdi ğimiz nifak günlerini hatırlayarak elimizi başımıza koyalım. Türk kardeşlerimiz den ayrılarak Patrikhane’nin kucağına atılan, Arnavudarla birleşen, hariçte ih tilal ve isyanlar yaptırıp meşru ve kanuni meclisimizi tanımayan hain kuvvetlerin aldatıcı sözlerine kapılmayalım...” Ve yazarımız yerinden yönetimi savunan Prens Sabahattin ile ilgili şu notu düşer: “ Bunların rüesasından bulunan Şerif P aşa’nın idarenin sükutundan sonra muzaffireyetten serbest olan Balkan düşmanlarımızın Paris’te tertip ettikleri ziyafete iştirak etmek suretiyle vatanımı zın felaketine güldüklerini, binlerce esi
rimizin Yunanistan’ın ıssız adalarında kasten öldürüldükleri bir zamanda sahte Prens Sabahattin Bey’in Yunan Kra- lı’nın, Venezilos’un ayaklarına kapan mak suretiyle bu zavallı milleti tefrikaya düşürmek için o ezeli düşmanlarımız dan para dilenmesini unutmayınız.
(Milli Tecrübelerimizden Çıkardığı mız Ameli Siyaset, s.61-62)”
Aynı bölümde “Yarınki Turan Devle ti” adlı yazısı 1914 yılında yayınlanmış tır. Bu yazı Rusya gerçekleri içinde filiz lenen İsmail Gaspıralı ve toplumbilimci ve düşünür Ziya Gökalp’in çizgisindeki düşüncelerin işlenmesiyle oluşmuştur. Dünyayı saran ulusçu akımlar, özellikle Osmanlı azınlıklarındaki şovence taşkın lıklar, yeryüzünü kana bulayan I. Dünya Savaşı, doğaldır ki Ömer Seyfe
lakı şo hklar, yeryüzünü kana bula
kileyerek kimlik arayışına götürmüştür, işte 21. yüzyıla yaklaştığımız bu zaman diliminde farklı koşullarda da olsa ulus çu etnik akımlar yine at oynatmakta, ta rihi düşmanlıklar hortlatılarak Balkan lar, Kafkasya ve Güneydoğu Anadolu- muz ateş içine atılmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın barut kokuları ortalığı kaplamaya başlarken Ömer Seyfettin şunları söyler: “Bugün milletlerde ırk esası aramak ‘el kimya’ ile meşgul ol maktan ziyade gülünçtür. Millet: Bir li san konuşan, bir din, bir terbiye, bir maarifle birbirine merbut insanların mevcududur. Bir milleti siyasi hudutlar ayıramaz.
Milletlerin mefkureleri
Dikkat edersek anlarız ki: Milletlerin mefkûreleri, lisan, din, terbiye, can ve his kardeşlerini birleştirip hepsini siyasi bir hudut içinde toplamak ve her türlü menfaatlerini temin etmekten başka bir şey değildir.
Pancermenizm, panislavizm, panele- nizm nedir? Cerman ve İslav mefkürele- ri malum... Cemiyetçe dünyanın en kü çük milleti olan Rumluk’un mefküresine bakalım. Bu hemen hemen tekamül et miştir. Dünyada ne kadar Rum varsa hepsi bir lisanla konuşur. Edebiyatları birdir, dinleri birdir, terbiye ve mefküre- leri birdir. Bugün bir Atinalı, bir Giritli, bir Morali, bir Adalı, bir İstanbullu, bir Trabzonlu, bir Filibeli Rum’un ruhları, hisleri, düşünceleri bir ve aynıdır.
Panelenizm mefkûresi; yüzlerce mad di, coğrafi ve etnografi manalara rağmen yalnız bu milli ittihat ve kanaat edemez. Kuvvetsizliğine, vasıtasızlığına bakma dan bütün Rumları siyasi bir hudut için de birleştirmeye, İstanbul’u zaptedip es ki Rum Bizans împaratorluğu’nu teşkile çalışır. Mektep kitapları, şairlerinin nağ meleri, ediplerinin kalemleri hep bu emeli tekrarlar. Orada resmi hükümet bile bu mefkürenin hadimidir. Kralları Kostantin’i Bizans imparatoru addeder, Bizans imparatorluğumun merasimini yapar ve Bizans hanedanını devam ettir mek fikriyle yeni hükümetlerinin ikinci kralına ‘On ikinci Konstantin’ derler.
Sonra İtalyanların ‘irredantizm’i ne dir?
Bulgarlar niçin Makedonya’ya ah çe kerler?
Bir millet lisan, din ve terbiye kardeş lerini siyasi bir hudut içinde birleştirdik *
ı
"
;----ten sonra yine mefkuresi iflaz etmez. Belki daha ziyade büyür, manevi bir haşmet kesbeder. Terakkisi, kuvveti, sa adeti, medeniyeti artar, son dereceye yaklaşır, işte buna Almanlar bir misal dir. Rusya’nın ve Ingiltere’nin emperya lizmi asla tabiata ve hakikata muvafık bir mefkure sayılamaz. Türklerin mef kuresi milliyet gayesini ihmal eden kör ve aç, akur ve zalim bir emperyalizm, bir cihangirlik değilir. (Yarınki Turan Devleti, s.69-70)”
Yazar yazısına şu tümcelerle son verir: “Lâkin bütün hakikatlerin evvela bir ha yal ve tasavvur derecesi geçirdiğini unutma. Ve hatırla ki fiilin (eylemin) meşimesi (döl yatağı) fikirdir. (Yarınki Turan Devleti, s.77) Ömer Seyfettin’in bu düşüncelerinde ayağı yere basmayan ütopik bir yan göremiyorum. Hele bu yeni dünya düzeni dedikleri ortamda bu görüşlerin aydınlarımızca yeniden yo rumlanması gerektiğine inanıyorum. Hatta çağ koşullarına uygun ve Atatürk ilkeleri ışığında laik ve demokratik yapı da sosyalist, fedaratif bir Turan Devleti niçin düşlenmesin? Yine yakın bir gele cekte Kemalizmi özümsemiş Demokra tik Federatif Türk Cumhuriyetleri Birli- ği’nin kurulmasının mümkün olup ol mayacağı niçin düşün ülemesin? Bu dü şün üretimleri güzel şeyler, gündeme ge tirilip tartışılsın bence. Tarihi birikimler yadsınmasın. Öykücümüzün 1914’te yazdığı “Türklük Mefkûresi” birinci bö lümün son yazısı. Bu yazısını Türk ço cuklarına seslenerek onların kuvvet, bil
gi ve ‘mefküre’ sahi bi olmaları dileğiyle bitirir. Kitabın ikinci bölümündeki yazıla rı okuduğum uzda Öm er Seyfettin ’in Türklük ve Türkler le ilgili bilgi dağarcı ğının ne değin zen gin ve bu konudaki görüşlerinin ne de ğin zengin ve bu ko nudaki görüşlerinin ne değin sağlam ve tutarlı olduğunu gö rüyoruz. “Türklerin
Milli Bayramı” (18 Mart 1914) adlı yazı sında Türklerdeki Nevruz geleneği hak kında açıklamalarda bulunarak bu ko nuda Türk mitolojisinden alıntılar yap makta, Türk tarihinden belgeler sun maktadır. Nevruz’un Türk ulusunun bir ulusal bayramı olduğunu kanıtlamakta dır. Bu gelenek sonradan Iran ve diğer Ortadoğu halklarına geçerek Orta Asya ve Ortadoğu kültürlerinin ortak bir öğe si haline gelmiştir. “ Büyük Türklüğü Parçalayan Kimlerdir” başlıklı ve (30 Nisan 1918) tarihli yazıda o zamanın koşullarında parçalanmaya iki neden gösterilir: 1- Rus pençesi, 2- Milli gaflet. Bu yazıdan ders alacağımız yanlar hâlâ pek çoktur sanıyorum, inceleme niteliği taşıyan bu iki yazıdan sonra “İstanbul Türkçesi” (10 Kasım 1915), “Türkçüler ve Muharebe” (1918), ‘Trabulus Muha rebesinin ittifak ve İtilaf-ı Müselles
Ku-va-yı A skeriyesine Dair” (2 Nisan 1912) yazıları Türklükle il gili önemli yazılardır.
Din konusunda da çok duyarlıdır Ömer Seyfettin. “Mürteci- ler Karşısında Din” (Ağustos 1918) yazısı dinsel anlayışını ser giler. Bu yazısında Ziya Gökalp’in “Ye ni Hayat” kitabını ir delerken kendi dü şüncelerini de yansı tır: “Mülteciler, dev rini bitirmiş, ölmüş, müstehase haline geçmiş sistemin bugüne artakalanları survivantı’dır. (...) Türlder de uzun se neler bir ümmet halinde yaşadılar. Ede biyat, idare, teşkilat, telakkiler, gayeler, mefküre, hissiyat, hasılı her şey dini idi. Her şey iskolastik idi.
Durmayan zaman yürüdü. Garp me deniyetinin tazyiki evvela marazi teda hüllerle bu sistemi incitmeye başladı, ni hayet Tanzimat bütün bütün zayıflattı. Mefküre tekaülünde devam etti. Telak kiler değişti. Bir gün geldi ki ümmet sis temi anormal oldu. Fakat fikren hâlâ bu sistemin içinde yaşayanlar vardı. Hâlâ da vardır. İşte bunlar mültecilerdir. (...) Türkçenin, konuşurken kullandığımız kelimelerin onlarca hiç ahengi yoktur. Evvela, “Yeni Hayat” kitabının lisanın dan fena halde nefret ederler. Milli ve zinlere düşmandırlar. (Mürteciler Karşı
sında Din, s.130-131) Bu düşüncelerin bugünkü ortamımıza da ışık tutan yan larını görmemek elde değil. Yazar sanki bugünkü demokrasi gündemimizde bu lunan dinsel içerikli tartışmalara katılı yor, bizi aydınlatıyor. “Hilal-i Ahmer”de (Temmuz 1918) bu örgütün önemini, yararlarını anlatır. “Denizde Türkler-Ça- ka Bey ve ilk Muharebe” (12.10.1914) yazısında Türklerin denizcilikte nasıl deneyim kazandıklarını, bu alanda nasıl örgütlendiklerini dile getirir. “Türk Mil liyetperverleri” (22 Eylül 1919) ile “Mefhum Buhranı” (1919) adlı yazıları da yine Türklerle ilgili konuları içeren yazılardır.
• Evet, bu yazıları okuduktan sonra ça ğımızdaki küreselleşme (globalleşme) olayını, dünyanın ekonomik bütünleş meye (entegrasyona) gitmesi yanında - bu eylem bir yerde zenginlerin yoksul ülkeleri sömürgeleştirmesidir- Balkan- lar’da, Kafkasya’da, Ortadoğu’da dar et nik temellere dayalı terörün ve politik parçalanmaların arkasındaki oyunu, bu kargaşa içinde Türkiye’nin konumu ve bahtının nasıl biçimleneceğini daha ışıklı ve tarihsel bir bilinçle kavrayacak, Batı, Amerikan ve Rus empeyalizminin cambazlıklarını sezerek yeni dünya dü zeni yutturmaçasını daha iyi anlayacak sınız. Ayrıca Ömer Seyfettin’in kültür evreninin genişliğini, düşünce dizgesinin bütünlüğünü de çok iyi tanıyacaksınız.»
Ömer Seyfettin/ Türklük Üzerine Ya
zılar, Bilgi Yayınevi, (Bütün Eserleri: 16)
I. Dünya Savaşı, doğaldır ki
Ömer Seyfettin’i etkiley
erek kimlik arayışına götür
müştür. işte 21. yüzyıla
yaklaştığımız bu zaman dil
iminde farklı koşullarda da
olsa ulusçu etnik akımlar
yine at oynatmakta, tarihi
düşmanlıklar hortlatılarak
Balkanlar, Kafkasya ve
Güneydoğu Anadolumuz
ateş içine atılmaktadır.
LİBERAL PARTİ
Türkiye’yi değiştirmek isteyenlere, sınırsız alternatifler
sunan kitaplar...
LİBERAL PARTİ PROGRAM • DIŞ POLİTİKA • İNSAN HAKLARI ve DEMOKRASİ • EKONOMİ BELEDİYELER ADALET ve YARGI • EĞİTİM, KÜLTÜR ve ÇEVRE, SAĞLIK • BAKKALLAR Tüm Kitapçılarda...
Dağıtım ve isteme adresi: Şifa Hamamı Sok. No: 18/2 34400 Sultanahmet - İstanbul
Tel: (0212) 516 32 28
Ankara İletişim Kitabevi’nde
Y a z a r H a fta la rı
Jean-Paul Sartre 15 Nisan 1980'de ölmüştü
1 0 1 6 Nisan, İletişim Kitabevi'nde
JEAN-PAUL SARTRE HAFTASI
•
Kemal Tahir 21 Nisan 1973'te ölmüştü
17-23 Nisan, İletişim Kitabevi'nde
KEMAL TAHİR HAFTASI
•
Kavafis 29 Nisan 1933'te ölmüştü
24-30 Nisan, İletişim Kitabevi'nde
KAVAFİS HAFTASI
10-16 N i s a n ' d a S a r t r e ' ı n , 17-23 N i s a n ' d a K e m a l T a h i r ' i n 2 4 -3 0 N i s a n ' d a K a v a f i s ' i n k i t a p l a r ı İ L E T İ Ş İ M K İ T A B E V İ ' n d e % 2 0 i n d i r i m l i d i r A n k a ra K itab evi:Selânik Cad. No. 72/C, Kızılay 06640 / Tel. (0-312) 418 59 32