• Sonuç bulunamadı

Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasındaki ilişkinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasındaki ilişkinin incelenmesi"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

ÜNİVERSİTE 1.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ANNE-BABA VE ARKADAŞLARINA BAĞLANMA BİÇİMLERİ İLE ROMANTİK İLİŞKİLERİNDE SORUN ÇÖZMELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN

İNCELENMESİ

Nur ÇETİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(4)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren oniki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Nur Soyadı : ÇETİN

Bölümü : Çocuk Gelişimi ve Eğitimi İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı: Üniversite 1.Sınıf Öğrencilerinin Anne-Baba ve Arkadaşlarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözmeleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

İngilizce Adı: Investigating Relationship Between the Types of Parents, Friends Attachment and Solving Problems In Romantic Relationships

(5)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Nur ÇETİN

(6)
(7)

iv

(8)

v

TEŞEKKÜR

Araştırmamın her aşamasında yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve tecrübesi ile bana rehberlik eden, en yoğun zamanlarında bile bana vakit ayıran değerli hocam ve danışmanım Prof.Dr.Abide GÜNGÖR AYTAR’a,

Araştırmamın yürütülmesi sırasında önerilerini ve desteklerini gördüğüm Sayın Mahmut ÇİTİL, Hasan EŞİCİ, Hilal ÜÇÜNCÜ, Muhammet Kürşat ÜÇÜNCÜ, Alper KAŞKAYA ve Oğuzhan KURU’ya,

Araştırma uygulamaları sırasında yardımlarını esirgemeyen arkadaşlarım Hakan Özel, Ayşe TERCAN, Ayşe UYSAL, Fatma YOL, Samet BAŞSEVİNÇ, Mustafa SARI, Taygun Kıvanç KIRIMLI, Merve ÖZDEMİR, Hasan AYDEMİR’e,

Sürekli yanımda olduklarını bana hissettiren ve beni destekleyen canım annem-babam Tahsin KALAYCI ve Hacer KALAYCI ile canım ablam Aysel KALAYCI ve kardeşim Selim ÇETİN’e,

Ayrıca manevi desteklerini esirgemeyen ikinci ailem sevgili babam Münür ÇETİN ve annem Keziban ÇETİN’e

Bu zorlu süreçte beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan ve tezimin her aşamasında yardımlarını esirgemeyen ve hayatımı birleştirmekten büyük mutluluk duyduğum değerli eşim Mehmet Çetin’e,

Yüksek lisans eğitimim ve tez çalışmalarım sırasında emeği ve katkısı olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(9)

vi

ÜNİVERSİTE 1.SINIF ÖĞRENİLERİNİN ANNE-BABA VE

ARKADAŞLARINA BAĞLANMA BİÇİMLERİ İLE ROMANTİK

İLİŞKİLERİNDE SORUN ÇÖZMELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN

İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Nur ÇETİN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Temmuz 2015

ÖZ

Bu çalışmada üniversite birinci sınıf öğrencilerinin anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada öğrencilerin; yaş, cinsiyet, kardeş sayısı, doğum sırası, anne ve babanın eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi bağımlı değişkenler olarak ele alınmıştır. Araştırmada Ebeveyn-Akran Bağlanma Envanteri (Raja ve Arkadaşları,1992), İlişkiler

Ölçeği Anketi (Sümer ve Güngör, 1997), Ergenler İçin Romantik İlişkilerde Sorun Çözme

Ölçeği (Kalkan, 2008) uygulanmıştır. İlişkiler Ölçeği Anketi Sümer ve Güngör tarafından Türkçeye uyarlanmış olup güvenilirliği .54 ile .78 arasındadır. Ergenler için Romantik İlişkilerde Sorun Çözme Ölçeği Kalkan tarafından geliştirilmiştir ve güvenilirliği .91’dir. Uygulama, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında, Ankara Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi (MEF), İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF), Hukuk Fakültesi, Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören 282 kız, 162 Erkek toplam 444 öğrenciyle tamamlanmıştır. Bulgular öğrencilerin, anne-babaya bağlanma biçimleri ile arkadaşlarına bağlanma biçimleri ve romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasında pozitif yönde düşük düzeyde ilişki olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin yaş, cinsiyet, annenin eğitim düzeyi, babanın eğitim düzeyi, SED değişkenleri ile anne-baba bağlanma biçimleri, arkadaşlarına bağlanma biçimleri ve romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasında ilişki bulunduğu saptanmıştır. Doğum sırası değişkeni ile sadece anne-baba bağlanma biçimleri arasında bir ilişki olduğu görülmüştür. Kardeş sayısı değişkeni ile anne-baba bağlanma biçimleri, arkadaşlarına

(10)

vii

bağlanma biçimleri ve romantik ilişkilerle sorun çözme arasında ise bir ilişki saptanmamıştır.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Bağlanma, Romantik ilişki, Sorun Çözme

Sayfa Adedi : 116

(11)

viii

INVESTIGATING RELATIONSHIP BETWEEN THE TYPES OF PARENTS, FRIENDS ATTACHMENT AND SOLVING PROBLEMS IN ROMANTİC

RELATIONSHIPS (M.S. Thesis)

Nur ÇETİN

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE OF EDUCATIONAL SCIENCES July 2015

ABSTRACT

In this study, investigating the relationship between how university students who study in first class are emotionally tied up to their parents, friends and solving problems in romantic relationships is aimed. Variables such as age, gender, the number of siblings, which children they are, mother’s education level, father’s education level and the income level of family are dealt. The Inventory of Parents – Peer Attachment, The Scale of Relationships, The Scale of Solving Problem for Adolescents in Romantic Relationships are applied in this reserarch. The Inventory of Parents – Peer Attachment is developed by Raja et al. The Scale of Relationships is adapted by Sümer and Güngör (1997) and its reliability is between .54 and .78. The Scale of Solving Problem for Adolescents in Romantic Relationships is developped by Kalkan (2008) and its reliability is .91. Application is completed with a total of 444, including 282 girls and 162 boys at Ankara Gazi University and at faculties which has accepted joining the research; medical faculty, faculty of economics and administrative sciences, faculty of law, faculty of education in 2012 – 2013 academic year.Findings show that there is a low level positive relation between the types of parents, friends attachment and solving problems in romantic relationships. It is stated that there is a relationship between the variables of age, gender, mother’s education level, father’s education level, the income level of family and the types of parents, friends attachment and solving problems in romantic relationships.The variable of which children they are is only correlated with parents attachment. There is no relationship between the number of siblings and the types of parents, friends attachment and solving problems in romantic relationships.

(12)

ix

Science Code :

Key Words : Attachment, Romantic relationships, Solving problems

Page Number : 116

(13)

x

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU……… i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI……….. ii

JÜRİ ONAY SAYFASI……….. iii

İTHAF……….. iv

TEŞEKKÜR………. v

ÖZ………. vi

ABSTRACT………. viii

İÇİNDEKİLER……… ix

TABLOLAR LİSTESİ……… xii

ŞEKİLLER LİSTESİ……….. xiv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ……… xv

BÖLÜM 1

………. 1

GİRİŞ

…………..……… 1 Problem Durumu ……….. 1 Araştırma Amacı ……….………...……. 3 Araştırmanın Önemi ………... 4 Varsayımlar ………... 5 Sınırlılıklar………... 5 Tanımlar………... 5

BÖLÜM 2

………..…… 7

KURAMSAL ÇERÇEVE

………..……….. 7 Bağlanma... 7

(14)

xi

Bağlanma Kuramı……..………... 8

Bağlanma Davranışının Gelişimi………... 9

Bağlanma Davranışının Temel Özellikleri..………. 11

Bağlanma Biçimleri ve Gelişim Dönemlerine Göre Bağlanma……….. 11

Bebeklikte ve Çocuklukta Bağlanma……….. 12

Ergenlikte Bağlanma……… 14

Yetişkinlikte Bağlanma……… 15

Dörtlü Bağlanma Modeli………. 17

Bağlanma Biçimlerinin Yakın İlişkilerdeki Rolü Üzerine Yapılmış Araştırmalar ………... 19

Romantik İlişkiler……… 27

Romantik İlişkilerin Gelişimi………... 30

Romantik İlişkilerin Aşamaları……… 32

Sorun Çözme ve İstismar………...………... 34

Bağlanma Kuramı Bağlamında Romantik İlişki ve İlişkide Sorun Çözme………... 38

Romantik İlişki İle İlgili Araştırmalar………... 39

BÖLÜM 3

……… 49

YÖNTEM

………..…………...………... 49

Araştırmanın Modeli………... 49

Evren ve Örneklem ………. 49

Veri Toplama Araçları……….……….……….. 50

Verilerin Analizi………... 54

BÖLÜM 4

……….…. 55

(15)

xii

BÖLÜM 5

……….. 77

TARTIŞMA VE SONUÇ

………... 79 Tartışma……… 79 Sonuç………. 90 Öneriler……..……….. 92

KAYNAKÇA

………..……….……. 95

EKLER

………...……… 109

Ek-1. Kişisel Bilgi Formu……….………...… 110

Ek-2. İlişki Ölçekleri Anketi……….…….. 111

Ek-3. Ebeveyn Akran Bağlanma Envanteri……….… 113

(16)

xiii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Ergenlerin Cinsiyet, Yaş, Öğrenim Gördükleri Fakülte, Anne-Baba Eğitim

Durumuna İlişkin Betimsel Veriler……… 56

Tablo 2. Ergenlerin Doğum Sırası, Kardeş Sayısı ve SED Değişkenlerine İlişkin

Betimsel Veriler………. 57

Tablo 3. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Cinsiyet

Değişkenine Göre ANOVA sonuçları………. 58

Tablo 4. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Yaş

Değişkenine Göre ANOVA sonuçları………... 60

Tablo 5. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Anne

Eğitim Durumu Değişkenine Göre ANOVA sonuçları…………... 62

Tablo 6. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Baba

Eğitim Durumu Değişkenine Göre ANOVA sonuçları…………... 65

Tablo 7. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Kaçıncı

Çocuk Değişkenine Göre ANOVA sonuçları……….. 68

Tablo 8. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının Kardeş

Sayısı Değişkenine Göre ANOVA sonuçları………... 70

Tablo 9. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının SED

(17)

xiv

Tablo 10. Ergenlerin Arkadaşlarına Bağlanmaları, Anne-Babalarına Bağlanma Biçimleri İle Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Ölçekleri Alt Boyutları

(18)

xv

ŞEKİLLER LİSTESİ

(19)

xvi

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

ERİSÇÖ Ergenlerin Romantik İlişkilerinde Sorun Çözme Ölçeği

İİBF İktisadi İdari Bilimler Fakültesi

MEF Mesleki Eğitim Fakültesi

SED Sosyoekonomik Durum

(20)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumu, problem cümlesi, araştırmanın amacı, önemi, varsayımları ve sınırlılıkları yer almaktadır.

Problem Durumu

İnsan sosyal bir varlık olması nedeniyle gelişimi boyunca çeşitli ilişkiler kurar ve geliştirir. Bunlardan ilki anne-bebek ilişkisidir. Bağlanma konusunda anne/bakıcı-bebek ilişkilerini ilk inceleyen Bowlby (1980) bağlanma davranışlarının oluşmasında bebek ile anne arasında kurulan ilişkinin belirleyici olduğunu öne sürer. Bowlby’ye (1973) göre bağlanma, çocuğun ilgi-bakım ihtiyaçlarını karşılayan kişilere, genellikle ebeveynlere karşı, geliştirdiği güçlü duygusal bağdır. Bağlanma biçiminin kalitesi doğrultusunda çocuk, kendisi ve başkaları hakkındaki duygu, algı ve beklentilerini içeren içsel çalışan modeller geliştirir. Bu modeller, tüm yaşamı boyunca çocuğun kişiler arası ilişkilerini yönlendirir. Bağlanma kuramına göre, çocukla bağlanma figürü arasındaki duygusal bağ, onun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimini yaşam boyu etkiler (Bowlby, 1982).

Alanyazın incelendiğinde, özellikle bireyin romantik ilişkilerini etkileyen bağlanma biçimini hayatının ilk dönemlerinde yer alan ilk bakıcının şekillendirdiği görülür. Bu bağlanma şekli romantik ilişkinin kurulduğu ergenlik ve yetişkinlik dönemini pozitif veya negatif yönde etkiler (Hazan ve Shaver, 1987). Romantik ilişkiyi etkileyen bu bağlanma biçimi, bağlanma kuramı çerçevesinde değerlendirildiğinde, bireyin eş seçimini ve dolayısıyla da evlilik hayatını da etkiler.

Ainsworth (1989: s.709-716), ebeveyn-çocuk bağlanma biçiminin sadece çocukluk dönemine etkisiyle sınırlı olmadığını, ergenlikte ve yetişkinlikte de bireyi ve kurduğu ilişkileri etkileyen bir süreç olduğunu belirtmiştir. Çocuklukta anne-babaya bağlanma

(21)

2

baskınken -anne-babaya bağlanma, önemini hala sürdürmekle birlikte- ergenlik döneminde arkadaşlar, erişkinlikte ise romantik ilişkinin yaşandığı kişiler baskındır (Morsünbül ve Çok, 2011: s.553-571). Bu görüşlere paralel olarak Hazan ve Shaver, Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall’un çocuklar için yaptığı sınıflandırmayı yetişkinlere uygulayarak güvenli, kaygılı/kararsız ve kaçınan biçimlerin romantik ilişkilerde de ortaya çıktığını ileri sürmüşlerdir (Akt. Günaydın ve ark., 2005: s.14-23).

Romantik ilişki; iki kişi arasında yaşanan, dürüstlük, koruma, sıcaklık, birbirine hayatını adama, kendi hayatının kontrolünü teslim etme, aradaki duvarları kaldırma, yoğun bir duygusal bağ kurma ve ayrılığın hüzün doğurmasına neden olan ilişkidir (Rubenstein ve Shaver, 1982). Sosyal gelişim kuramcılarından Erikson da, psikososyal gelişim kuramında 0-1 yaşı içeren “temel güvene karşı güvensizlik” evresinin romantik ilişkiler açısından belirleyici olduğunu dile getirmiştir. Bağlanma konusunda belirtildiği gibi bu dönemde kurulacak ilişkinin temelini anne/bakıcı ile oluşan bağ belirler. Bu dönemde güçlü ve sağlıklı bir bağ geliştiren çocuklar ergenlik ve yetişkinlikte olumlu ilişkiler kurarlar. Bunun yanında yine psikososyal gelişim kuramına göre “yakınlık kurmaya karşı soyutlama” evresi de romantik ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Duygusal yakınlık ve hatta evliliğe doğru uzanan dönem bu gelişim evresindedir. Bu dönemde kurulan ilişkide başarılı olmak için önceki gelişim evrelerinin sağlıklı geçirilmesi gerekir. Önceki evreleri olumsuz geçiren bireyler kaçınma eğilimindedir ve başarısız romantik ilişkiler kurarlar. (Burger, 2006).

Romantik ilişkilerin en yoğun yaşandığı ergenlik dönemi olumlu duygulara kaynak oluşturabildiği gibi olumsuz duyguların da kaynağı olabilmektedir (Wilson-Shockley, 1995: s.22). Ergenlik döneminde sağlıklı ve destekleyici rolü olan romantik ilişkiler, zorlayıcı, baskıcı bir şekil aldığında saldırgan davranışlara sebep olabilir (Wolfe ve diğerleri, 2001: s.283). Sağlıklı bir paylaşım içeren ilişkilerde yaşanan sorunlara çözüm yolları genellikle yapıcı olmaktadır ve sorunla başa çıkmakta başarılı olunur. Sorun çözme yönetiminde başarısız bireylerde ise şiddet, istismar gibi olumsuz davranışlara yönelim görülür (Kalkan ve Ersanlı, 2008:1). Bu davranışların yetişkinlik dönemine taşındığı ve evlilikte görülen şiddet ve istismarın kaynağı olduğu ve olumsuz bağlanma biçimine paralellik gösterdiği bilinir (Henton ve diğerleri, 1983; Lichter ve McCloskey, 2004; O’Keeffe ve ark., 1986; Akt. Kalkan, 2008: s.131).

(22)

3

Türkiye’deki lisansüstü çalışmalar incelendiğinde bağlanma biçimleri ve romantik ilişkilerle ilgili çeşitli çalışmaların olduğu ancak, bireylerin erken çocukluk yaşantılarında şekillenen bağlanma biçimlerinin, yaşamakta oldukları ya da yaşayacakları romantik ilişkilerdeki sorun çözmelerine etkisi ile ilgili çalışmaların çok az olduğu görülmektedir. Bu bağlamda üniversite birinci sınıf öğrencilerinin, anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile bunun romantik ilişkilerindeki davranışlarıyla ilişkisi alanyazında araştırmaya ihtiyaç görülen bir konu olduğu görülmektedir.

Bu araştırmanın temel problemi; Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-babalarına ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri, onların sosyal ilişkilerde karşılaştıkları sorunların çözümünü etkiler mi? sorusuna yanıt aramaktır.

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı, üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile kurdukları romantik ilişkilerdeki sorun çözmeleri arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemektir.

Araştırmada yukarıdaki temel amaç doğrultusunda aşağıdaki alt amaçlara yanıt aranmıştır.  Üniversite1.sınıf öğrencilerinin anne-babalarına bağlanma biçimleri,

o Cinsiyete, o Yaşa,

o Anne-Baba eğitim durumu, o Kardeş sayısına,

o Doğum sırasına,

o Sosyo-ekonomik düzeye bağlı mıdır?

 Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin arkadaşlarına bağlanma biçimleri, o Cinsiyete,

o Yaşa,

o Anne-Baba eğitim durumu, o Kardeş sayısına,

o Doğum sırasına,

(23)

4

 Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri, o Cinsiyete,

o Yaşa,

o Anne-Baba eğitim durumu, o Kardeş sayısına,

o Doğum sırasına,

o Sosyo-ekonomik düzeye bağlı mıdır?

 Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-babalarına bağlanmaları ile romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasında ilişki var mıdır?

 Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin arkadaşlarına bağlanmaları ile romantik ilişkileri ve sorun çözmeleri arasında ilişki var mıdır?

Araştırmanın Önemi

Çocukluktaki ve yetişkinlikteki bağlanma davranışları arasında köprünün kurulabilmesi için bağlanma güvenliğinin ergenlikteki gelişiminin anlaşılması gereklidir (Waters ve Cummings, 2000). Ergenliğin bağlanma açısından önemi, içsel çalışan modellerin bu dönemde gelişim sürecini tamamlayarak kişiler arası ilişkileri etkileyen genel birer rehber konumuna gelmesinden kaynaklanır (Allen ve Land, 1999). Bireyin ebeveynlerine olan bağımlılığının giderek azaldığı ergenlik döneminde arkadaşlar ve romantik ilişki içinde olunan kişiler bağlanma güvenliği açısından önem kazanırlar (Hazan ve Zeifman, 1994). Anne ve babayla kurulan duygusal bağ ve ihtiyaç anında onlardan alınan destek, kişilik gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için önemlidir. Böylece, ergenlerde bağlanmanın nasıl gerçekleştiği ve bireyi nasıl etkilediğini anlayabilmek için ergenlik döneminde ebeveynlerle kurulan bağlanma ilişkisinin incelenmesi önem kazanır.

Bireylerin aile ve arkadaşları ile kurdukları duygusal bağ, onların ileriki yaşamında kuracakları ilişkide sorun çözmeleri açısından önemlidir. Bu yüzden bağlanma örüntülerinin bireyin özellikle ilişkilerini yani sosyal yaşamını etkilediği bilinen bir gerçektir. Bu konu da alanyazını temel alındığında, bireyin ebeveyn ve arkadaşlarına bağlanma biçimlerinin (güvenli veya güvensiz bağlanma) romantik ilişkilerinde yaşadıkları sorunlarını çözme yollarını etkilediği gözlenmiştir. Ancak bu etkinin Türkiye’deki durumu

(24)

5

ile ilgili çalışmaların çok sınırlı olduğu görülmektedir. Bu araştırma ile bu alanda Türkiye’deki durumun biraz daha aydınlatılacağı düşünülmektedir.

Varsayımlar

Üniversite 1.sınıf öğrencilerinin anne-baba ve arkadaşlarına bağlanma biçimleri ile romantik ilişkilerinde sorun çözmeleri arasındaki ilişkinin bazı değişkenlere göre incelendiği bu çalışma şu temel sayıltılara dayanır:

 Araştırmaya katılan tüm öğrencilerin test maddelerini ve kişisel bilgi formunu içten ve objektif olarak cevapladıkları kabul edilmektedir.

 Araştırmaya katılan kişilerin soruları doğru şekilde algıladıkları varsayılmaktadır.

 Örneklemin evreni temsil ettiği kabul edilmektedir.

 Kullanılan ölçme araçları, ölçtükleri özellikler bakımdan geçerli ve güvenilirdirler.

Sınırlılıklar

Araştırma örneklemi, 2012-2013 eğitim öğretim yılında Gazi Üniversitesinde araştırmaya katılmayı kabul eden 1. Sınıflardan tesadüfen seçilen ve ölçekleri cevaplamayı kabul eden öğrencilerle sınırlıdır.

Tanımlar

Ergenlik: Ergenlik yaşamın ilk iki yılı dışında, büyüme ve olgunlaşmayla ilgili en yoğun

değişimlerin yaşandığı bir gelişme dönemidir. (Yörükoğlu, 2011)

Bağlanma Davranışı: Bebek ile bakımını üstlenen kişi arasında kurulan, hem güvenlik

hem de keşfetme ihtiyacını giderecek ortamı sağlamak amacıyla fiziksel yakınlığı güçlü tutacak duygusal bağlanma sağlayan her tür davranış olarak da tanımlamaktadır (Bowlby, 1977: s.233).

Romantik İlişki: Romantik ilişki açıklık, dürüstlük, karşılıklı kendini açma, ilgi gösterme, sıcaklık, koruma, yardım etme, birbirine adanmış olma, karşılıklı kibar olma, kontrolü teslim etme, savunmayı bırakma, duygusal olarak bağlı olma, ayrılık ortaya çıktığında hüzünlenme gibi özellikleri olan ve iki kişi arasında yaşanan ilişkilerdir (Rubenstein ve Shaver, 1982).

(25)

6

Romantik İlişkide Sorun Çözme: Romantik ilişkide partnerlerin sorun karşısında

birbirlerini anlamaya çalışma, duygularını ifade etme, birbirlerinin gereksinim, duygu ve düşüncelerine yönelme davranışlarıdır.(Kalkan, 2008: s.136).

İstismar: İstismar, sözcük anlamı olarak, iyi niyeti kötüye kullanma, sömürme anlamına

gelen Arapça kaynaklı bir kelimedir. İstismar etmek, bir kişinin veya kişilerin iyi niyetini kötüye kullanarak yararlanmak, bir düşünceyi kötüye kullanarak zarar vermeyi hedeflemek, karşısındakinin kendi rızası olmadan ve iradesini dikkate almadan sömürmek gibi anlamları içerir. (TDK, 2013).

(26)

7

BÖLÜM 2

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde, bağlanma ve romantik ilişki kavramı, bağlanma kuramı ve romantik ilişki açıklanmış ve alanyazında bağlanma kuramı ile ilgili araştırmalar ve romantik ilişki ile ilgili araştırmalara yer verilmiştir.

Bağlanma

Büyük Türkçe Sözlük’te (Türk Dil Kurumu, 2013) “sevme, içten bağlı olma” olarak açıklanan bağlanma sözcüğü, İngilizce’de ‘attachment’ kelimesine karşılık gelip “Birine ya da bir şeye duygusal yakınlık duyma şeklindeki güçlü his” olarak tanımlanmıştır (Cambridge Dictionary, 2013).

Bowlby (1973, 1982) bağlanmayı (attachment) insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlamıştır. Bowlby (1982) özellikle korku, yorgunluk gibi durumlarda duyulan yoğun bir ihtiyaç olan bağlanma davranışını, bebek veya çocuğun annesi veya bakıcısı ile kurduğu bağ olarak açıklamıştır. Bowlby’nin ele aldığı biçimiyle bağlanma kavramı, Maslow’a göre de İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi’nde temel ihtiyaçlar olarak sınıfladığı “Sevme- Sevilme, Ait Olma” ihtiyacına karşılık gelir.

1950’li yıllarda Bowlby bir psikiyatrist ve psikanalist olarak bağlanma ile yapılan ilk çalışmalara imza atmıştır. İlk çalışmasında evsiz çocukların ruhsal durumunu incelemiş ve onların annelerinden ayrılmalarıyla suça eğilimleri arasındaki ilişkinin varlığına ulaşmıştır Yaptığı çalışmalarla anneden ve babadan ayrılan çocukların ruhsal anlamda sıkıntı içinde olduklarını bulan Bowlby, bu bulgulara rağmen bir kuram ortaya koyabilmek için hayvanlar üzerinde de araştırma yapma ihtiyacı duymuştur. Özellikle kuşlar ve memelilerin anneden ayrılma ve hayata tutunmaları arasındaki ilişkiyi araştırarak kuramını

(27)

8

şekillendirmiştir (Hazan ve Shaver, 1994: s.31). Bowlby (1973, 1982) özellikle yaptığı bu çalışmalarla da desteklediği kuramında bağlanma ile yaşamın devamının paralel olduğunu belirtmiştir. Yirmi sene bu konunun üzerine yoğunlaşan Bowlby kendi kuramını ortaya koymuştur (İmamoğlu, 2003: s.44).

Bağlanmayı açıklayan tanımlar temel olarak birbirini tamamlar niteliktedir. Ainsworth bağlanmayı şefkatli bir bağ olarak niteler (Genuis ve Oddone, 1996). Gander ve Gardiner (1995) ise bağlanma tanımı yaparken anne-baba ve bebek arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardım edici bir ilişkinin bulunması gerektiğini belirtirler. Başka bir tanımda da bağlanmanın yine stres gibi zorlu durumlarda belirginleşmesi ve devamlılığı, dayanıklılığı üzerinde durulmuştur (Pehlivantürk, 2004: s.56). Buna benzer şekilde Henderson ve arkadaşlarının (1997: s.170), yaptıkları araştırmalarda da bağlanmanın beslenme ve üreme kadar önemli olduğu vurgulanmıştır.

Bağlanma sadece gelişim sonucu değişmekle sınırlı olmayan; bireyin yeni yaşantılarıyla değişme ve yeniden düzenlemeye tabi olan daha karmaşık bir olgudur (Dowling, 2003)

Bağlanma Kuramı

Bowlby (1980, 1982) bağlanmayı insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı duydukları güçlü bir bağ olarak şekillendirmiştir. Bunun da nedeni, dünyaya geldiği anda henüz çevresine dair bilgi sahibi olmayan ve muhtaç konumda olan bebeğin bağlanma ile hayatta kalma şansını artırmasıdır. (Mikulincer, Shaver, ve Pereg, 2003). Bir şekilde bu bağlandığı insan bebeğin “güvenli üs”südür. Bağlanma ile çevresini tanıyamayacak kadar küçük ve habersiz olan bebek, ebeveyn ile kurduğu güçlü bağ sayesinde çevresine davranışlarını şekillendirir. Bu “güvenli üs” kavramını kullanan Hazan ve Shaver (1994: s.1-22) bağlanma ile ilgili temel gereksinimlerden diğer ikisini de “yakınlığı koruma” ve “güvenli sığınak” olarak isimlendirmişlerdir. “Yakınlığı koruma” ile vurgulanan bebeğin ayrılık karşısında gösterdiği dirençtir. Kendi güvencesini sağlamak için geri dönülen “ güvenli sığınak” özelliği de bu gereksinimlerden birisi olarak belirtilmiştir.

Bağlanma, doğum anından itibaren kurulmaktadır. Bu ilişki daha önce yapılan tanımlar çerçevesinde karşılıklı, şefkat içeren ve doyum sağlayıcı olmalıdır ki sağlıklı bir şekilde bağlanma kurulabilsin. Bowlby sağlıklı bir bağlama ilişkisi için şu özelliklerle değerlendirir:

a) Bu ilk ilişki bütün insanlar için geçerlidir. Çünkü anne ve bebek bu ilişkiye eğilimlidirler.

(28)

9

b) Bütün dünyada geçerli olan bağlanma bölgesel bazı farklılıklar içerebilir. c) Bağlanma kişilerden ziyade aradaki ilişkinin bir özelliğidir.

d) Olumlu bir ihtiyaç olan bağlanmanın bitişi olumsuz sonuçlara neden olmaktadır.

e) Bağlanma hayat boyunca sadece bir kere gerçekleşmemekle birlikte ilk bağlanma tecrübesi her zaman farklılıklar içerir.

f) İlk bağlanma ilişkisi diğer yaşanacak bağlanmalar konusunda bir model oluşturur (Hortaçsu, 2003).

Bowlby (1973, 1982)’nin dayandığı özelliklerden birisi bağlanmanın olumlu bir davranış biçimi olduğu ve bağlanmanın sona erdiği durumlarda olumsuz sonuçlara neden olacağı hipotezine dayanmasıdır. Bu bağlamda da bağlanmanın sona ermesine karşı ortaya bazı tepkiler çıkar:

Karşı Koyma (Protest): Bebeğin bağlandığı kişi dışında kimse veya kimselerle huzurlu olmaması ve ağlayarak bağlanma figürünün yokluğuna tepki göstermesidir.

Çaresizlik (Despair): Bu durumda yaşanan duygu bastırılmadır. Bebek veya çocuk ağlama ve bağırma ile gösterdiği karşı koyma tepkisinin sonuçsuzluğu karşısında çaresizlik dönemine itilir.

Kopma (Detachment): Çaresizlik dönemininardından kopma meydana gelir. Bebek umudunu yitirmesinin ardından bağlanma figüründen kopar, ayrılığın üzüntüsünden kurtulur. Bunun yanında bağlanma figürü ile karşılaşma durumunda eskisi gibi ona yakınlaşamaz ve tekrar bağlanma konusuna kaygılı yaklaşır (Büyükşahin, 2001: s.14).

Bağlanma Davranışının Gelişimi

Bağlanma ve bağlanma davranışı genellikle aynı kavramlar gibi kullanılıyor olsa da bu konuda araştırma yapanların tercih ettikleri tanımlar bağlanmanın aradaki duygusal bağ olduğu, bağlanma davranışının da bu bağ kurulmasının ardından meydana gelen davranışlar olduğu şeklindedir (Genuis ve Oddone, 1996).

Bağlanma davranışının temel ortaya çıkış nedeni, dünyaya uyum sağlamayı kolaylaştıracak bir figüre bağlanma ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç daha önce de belirtildiği gibi bütün memelilerde ortaktır ve hayatta kalma ile ilişkilidir(Bowlby, 1988).

Bağlanma davranışları değişik aşamalardan geçmektedir. İlk başlarda refleks şeklinde belli bir kişiye özgü olmayan bağlanma, sonraki zamanlarda belli kişilere dönük olarak yaşanır.

(29)

10

Belli kişilere dönük olarak yaşanan döneme organizasyon denir ve bağlanma davranışları şekillenir (Ainsworth, 1969).

Bowlby (1982) bağlanma davranışının gelişimini dört evrede inceler:

1) Ayrım Yapmadan Sinyal Gönderme: Bu dönem bebekliğin ilk 4 ayını kapsar. Gösterilen ilgiye göre uzayabilir. Bu dönemde isminde de ifade edildiği gibi ayrım yoktur ve bu döneme ait ilgi gösterene karşı yapılan gülme, ağlama, yakınlaşma gibi hareketler refleks kabul edilir.

2) Ayrım Yaparak Sinyal Gönderme: Bu dönemdeki hareketler önceki dönemden farklı bir şekilde gerçekleşir. Refleks diyebileceğimiz davranışlar daha çok anneye yönelmiştir. Ona gösterilen davranışlar diğer insanlardan farklılık gösterir ve bu farklılık anneye benzeyen figürlerde de görülebilir.

3) Özel Kişiyle Yakınlık Kurma, Bu Yakınlığı Korumak İçin Bazı Davranışlar Geliştirme: Bu dönem 6-8. aylara karşılık gelir. Bu dönemde özel kişiye -ki genelde bu özel kişi annedir- bağlanma gerçekleşir. Bağlanmanın pekişmesi adına anne taklit edilir. “Güvenli üs” olarak görülen annenin yanında çevreye yönelik davranışlar gerçekleştirilir.

4) İlişkinin Karşılıklı Hale Gelmesi: Bu dönemde bebek annesinin davranışlarına yönelik tahminler geliştirmeye başlamıştır. Annenin davranışlarını etkileyen faktörlerin tespitini yapabilir ve ona göre hareket edebilir (Bowlby, 1982).

Hayvanlarda gelişim dönemleri daha hızlı ilerlemekte olduğu için bu konuda hayvan deneyleri de bilgi vericidir. Bu deneylerden en iyi bilinenlerinden birisi Harlow’un hayvan deneyidir. Harlow’un 1958’de yaptığı deneyde maymunlar kullanılmıştır. Denek olarak alınan yavru maymunlar annelerinden ayrılarak tek başlarına manken annelerin bulunduğu kafeslere yerleştirilmiştir. Bu manken annelerden bir tanesi göğsünden süt verebilen telden yapılmış tahta başlı bir figür, diğeri de içine yerleştirilen ampul sayesinde sıcaklık verebilen ve kumaşla kaplı olduğu için daha sıcak olan figürdür. Bu deney ile görülmüştür ki maymunlar korku ve uyku gibi durumlarda gerçek annelerine daha çok benzeyen ve yumuşak, sıcak olan mankene sarılmaktadırlar. Bu araştırma sonucunda memelilerin temel gereksinimlerinin ve bağlanma ihtiyaçlarının fiziksel gereksinimlerle fazla bağlantılı olmadığı ortaya çıkmıştır. Bağlanma daha çok duygusal gereksinimlerin karşılanması ile ilgilidir (Soysal, Bodur, İşeri, ve Şenol, 2005)

(30)

11

Bağlanma Davranışının Temel Özellikleri

Bağlanma ile farklılığı ortaya koyulan bağlanma davranışı şu temel özellikleri içerir: a) Özellik (Specifity): Bağlanma davranışı belli kişilere karşı oluşur.

b) Süre (Duration): Bağlanma davranışı yaşam boyu devam eder.

c) Duyguların İlişkisi: Bağlanma esnasında bağlanma yaşadığımız kişi ile belli bir duygusal çerçeve ortaya koymaktayızdır ki bundan sonraki yaşamımızda kurulan bağlanma ilişkilerinde bu duygular tekrar yaşanır.

d) Ontogenetik (Ontogeny): Bağlanma davranışı yaşamın çok erken bir evresinde yani yaşamın ilk dokuz ayında gelişir ve bebek tercih ettiği bağlanma modeli ile ne kadar çok duygusal ve sosyal etkileşime girerse ileride de o kadar çok kişiye bağlanır. Bu dönemde bebeğe bakım veren kimse bağlanma modeli olur

e) Öğrenme: Bu evrede çocuk kurduğu bağlar sayesinde tanıdıklarını yabancılardan ayırmayı öğrenir. Bu bağlanma ceza-ödül sisteminden bağımsızdır ve her türlü cezaya rağmen bağlanma gerçekleşmiştir.

f) Organizasyon (Organisation): Karmaşık bir şekilde başlayan hayat ve bağlanma bir süre sonra modeller oluşturarak organizasyon sağlar.

g) Biyolojik İşlev (Biological Function): Bağlanma davranışı farklılıklar içerse bile bütün memelilerde temelde ortak bir şekilde oluşur (Bowlby, 1977).

Bağlanma Biçimleri ve Gelişim Dönemlerine Göre Bağlanma Davranışı

Bağlanma biçimi yaşamın erken dönemlerinde belirlenen ve süreklilik gösterdiği düşünülen, kişinin diğer insanlarla ilişki kurma örüntüsünü şekillendiren bir fenomendir (Kesebir, Özdoğan, ve Üstündağ, 2011).

Bireylerin yaşam evreleri genel olarak altı evre içinde toplanır (Kulaksızoğlu, 2002: s.17). Bunlar: çocukluk, gençlik, yetişkinlik, orta yaşlılık, yaşlılık ve ihtiyarlıktır. Bağlanma konusu bu evrelerin tamamını kapsayıcı niteliktedir.

Bağlanma kuramcılarına göre süt çocukluğu dönemi güvenli ya da güvensiz olarak bir kez belirlendikten sonra çok az değişkenlik gösterir (Hamilton, 2000: s.690-694). Temelini her ne kadar bebeklik dönemi teşkil ediyor olsa da bağlanma konusunda ergenlik ve yetişkinlik dönemindeki bağlanma davranışlarını da değerlendirmek gerekir.

(31)

12

Bebeklik ve Çocuklukta Bağlanma

Bağlanma davranışı daha önce de belirtildiği gibi en yoğun olarak bebeklik döneminde gerçekleşir. Bu konuda yapılan araştırmalar bebeklik dönemindeki bağlanmanın sonraki dönemlere bir model olduğunu göstermektedir. Bu dönemde “güvenli üs” olarak kabul edilen annenin sayesinde doğayı tanıma çalışmaları yapılır (Güngör, 2000).

Bebeklikte bağlanma konusuna girmeden önce Bowlby (1971), çocuğun bağlanmasının doğasında psikanalitik ve psikolojik alan yazından dört temel teorinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çeker.

1. İkincil Dürtü Kuramı: Bu kuram, Öğretme Kuramından türetilmiştir. Kuramın temelini çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının anne tarafından sağlanması ve bundan yola çıkarak da bebeğin memnuniyetinin kaynağının anne olduğunun farkın varılmasına dayanır. 4 kuramın içinde en güçlü olan kuram bu kuramdır.

2. Birincil Emme Nesnesi: Bu kuramda bebeğin temel bağlanma nesnesi memedir. Çünkü bebek emme dürtüsü ile dünyaya gelir ve bu emme ihtiyacını anne ile karşılar. Bunun sonucunda da bağlanma gerçekleşir.

3. Birincil Nesne Tutunması: Buradaki nesne de tutunma ihtiyacının varlığından doğar. Çünkü emme refleksinde olduğu gibi bebek dünyaya tutunma ihtiyacıyla gelir.

4. Birincil Anne Karnına Dönüş Özlemi: Bebekler anne karnından yani döl yatağından ayrılmış olmanın ıstırabını yaşarlar. Bu yüzden de hep anne karnına dönmenin özlemini duyarlar. Bu kuramın da temel dayanağı bu ihtiyaçtır.

Ainsworth ve arkadaşları (1978), “Yabancı Durumu” olarak bilinen deneysel bir yöntemle Bowlby’nin kuramının temel sınırlılıklarını değerlendirmişlerdir. Bu yöntemde, 12-18 aylık küçük çocuklar sistemli olarak, kısa aralıklarla önce annelerinden ayrılır, sonra bir yabancı ile yalnız bırakılır ve son olarak tekrar anneleri ile bir araya getirilir. Bu yolla çocukların bağlanma sistemlerinin aktive edilmesi amaçlanır. Çocukların, ayrılma, yeniden birleşme ve yabancıyla yalnız kalma durumlarındaki tepkilerini göz önüne alarak Ainsworth ve arkadaşları, çocukları üç tip bağlanma biçimiyle sınıflandırmışlardır.

• Güvenli (secure) bağlanma

• Kaygılı/kararsız (anxious/ambivalant) bağlanma

(32)

13

Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma şeklinde “güvenli üs” kavramının önemi bellidir.

Güvenli bağlanan bebekler annelerini güvenli bir üs olarak görürler ve anneleri odadan çıktığında oluşan tedirginlikleri annelerinin gelmesi ile birlikte ortadan kalkar. Annelerinin yanında çevre ile ilişki kurma gayretine girerler (Campos, Barrett, Lamb, Goldsmith, ve Stenberg, 1983)

Farklı bir açıdan bakılırsa güvenli bağlanma ile birlikte annenin bebekle olmadığı zamanlarda bile bebek güvenli üssünü kaybetmemiş olur ve ilişkiye açık olmasının neticesinde yabancı kişilerle iletişime geçme isteği duyar. Bu bağlanma ile hem kendisine hem de çevresine karşı bebek keşif ihtiyacıyla hareket eder (Hortaçsu, 2003).

Kaygılı/ Kararsız Bağlanma: Bu bağlanma biçiminde güvenli bağlanan bebeklere bakıldığı

zaman oldukça ciddi farklılıklar göze çarpar. Temel olarak bebekler ilişkilerinde kaygılı ve bazen de kızgın bir tavır alırlar. Bu duygu hali bebeklerin keşif duygusunun da bastırılmasına ve kendileri ile meşgul olmalarına neden olur. (Campos ve ark.,1983). Bu bebekler güvenli bağlanan bebeklere göre keşif ve iletişim konusunda oldukça büyük sorunlar yaşarlar. Güvenli bağlanan bebeklerde anne olmadığı zamanlarda yabancılarla yürütülen iletişim oluşmaz ve ebeveyn ayrıldığı zaman ciddi kaygı içine düşerler. Bu bebekler iletişime oldukça kapalıdırlar, korku ile kaygı yoğun bir duygu olarak hissedilir (Hortaçsu, 2003).

Kaçınan Bağlanma: Güvenli ve kaygılı bağlanan bebeklerden farklı olarak bu bebekler

bedensel temastan oldukça uzak dururlar. Dokunma ile kurulan ilişki daha çok oyuncaklara yönelmiştir. Diğer bebeklerde görülen yalnızlık anındaki kaygı bu bebeklerde ortaya çıkar (Compos ve ark., 1983).

Bu bağlanma biçiminde bebekler ebeveynden ayrılırken ağlamazlar. Yeniden birleşmede ebeveyni görmezden gelir ve ondan uzak dururlar. (Örneğin; uzaklaşır, başka yöne döner veya kucağa alındığında ebeveynin kollarından sarkar). Yakınlık veya temas aramaz ya da çok az ister, endişeli veya kızgın değildirler. Ebeveyne karşı duygusuzdur. Süreç esnasında oyuncaklara veya ortama odaklanırlar(Masterson, 2008: s.25).

Bu bağlanma biçimlerine ek olarak son yıllarda araştırmacılar “Dağınık/Yönü Belirsiz Bağlanma” adı verilen bir bağlanma biçimi daha ortaya çıkarmışlardır (Main ve Soloman,1990; Akt; Dönmez, 2000: s.16-17). Bu davranış biçimi daha çok isminden de anlaşılacağı gibi tutarsızlık içerir. Genel olarak bakıldığında bu davranışlar bakıcısı depresyona giren veya istismara uğrayan bebeklerde görülür (Dönmez, 2000: s.16-17).

(33)

14

Dağınık/Yönü Belirsiz bağlanma biçiminde bebekler ebeveynin yanında düzensiz ya da şaşkın davranışlar gösterirler, geçici olarak nasıl davranacaklarını bilmez haldedirler. Örneğin; elleri havada kalacak şekilde kendinden geçmiş bir halde donup kalıp ebeveynin gelişi ile hareket edebilirler, yüzükoyun yatıp yere kapanabilir, ağlarken ebeveyne sıkıca sarılıp bakışları donmuş bir halde kalabilirler (Masterson, 2008: s.26).

Ergenlikte Bağlanma

Ergenlik döneminde, ergenlerin bağlanma davranışları ve ilgileri ebeveynlerden çok akranlara yönelir (Hamarta, 2004: s.53-66). Bu süreç içerisinde bebeklikteki “güvenli üs” kavramının önemi bir kere daha ortaya çıkar. Ergenlikteki değişimler sırasında, ergenin çocukken bakımını üstlenen bireylerle kurmuş olduğu bağlanma ilişkisi, çevreyi keşfetmesinde de güvenli bir üs görevi görür. Ergenin ebeveyn figürlerinden akran gruplarına doğru yönelmesine rağmen, erken bağlanma ilişkisi ergen için kalıcı ve güçlü bir etkiye sahiptir (Allen ve Land,1999; Akt; Hamarta, 2004). Araştırmalar, ergenlikte ebeveyn bağlanma figüründen akran bağlanma figürlerine geçişte, erken dönemdeki güvenli bağlanma yaşantılarının bu dönemdeki değişiklikleri kolaylaştırdığını göstermiştir (Allen ve Land,1999; Collin,1996; Akt; Hamarta, 2004). Güvenli bağlanma, ergenlere destek oluşturarak ergenlerin sosyal yaşamlarındaki karmaşa, güçlük ve belirsizlikleri değerlendirmelerinde yardımcı olur (Aydın, 1997).

Güvenli bağlanmada ergenler daha uyumlu ve sağlıklı ilişkiler kurabilirlerken tam tersi güvensiz bağlanmada ise kurulacak ilişkiler de kaygı yüklü ve bağımlıdırlar (Colin, 1996). Bu ergenlerin aile ilişkileri de zorlu olur. Allen ve Land (1999), güvenli bağlanma biçimindeki ergenlerin, diğer bağlanma biçimlerindeki ergenlere göre özerkleşme konusunda daha az sorun yaşadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca Colins ve Sroufe, ilk ve ortaöğretim yıllarındaki sosyal becerilerle erken dönemdeki bağlanmanın ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak da sosyal beceriler ile arkadaşlık ilişkileri paralel ilerler. Güvenli bağlanan ergenlerde daha sağlam arkadaşlık ortamlarının oluşması da kaçınılmazdır (1999, Akt. Hamarta, 2004: s.53-66).

Ergenlik döneminde ailelerin ergenlerin sosyal ilişkileri konusunda esnek tepkiler vermesi ergenlerin sosyal ilişkilerine çok daha olumlu yansır. Böylece aileler ergenlerin sosyal anlamda kuracağı bütünlük stratejilerine ciddi katkı sağlamış olurlar (Allen ve Land, 1999; Akt; Hamarta, 2004: s.53-66).

(34)

15

Ergenlik döneminde verilecek yardımlar ergenlerin sosyal hayata uyumları açısından son derece önemlidir. Fakat bu yardımlar genel olarak güvenli bağlanan ergenleri kapsar. Güvenli bağlanmayan ergenlerde aile ile ilişkiler sorunlu olduğu için ortaya ayrı bir iletişim problemi çıkar. Ailenin özellikle güvenli bağlanan ergenler üzerinde etkisi sonucunda bu ergenler sağlıklı arkadaş ve akran ilişkilerine sahip olur, güvenli bağlanmayan ailelerde yaşayan ergenlerde ise suça eğilim ve sorunlu akran ilişkileri devam eder. Erken çocukluktaki güvenli bağlanma ergenlikteki sosyal ortamın da aynı şekilde güvenli olmasını sağlar (Hamarta, 2004: s.53-66).

Yetişkinlikte Bağlanma

Bağlanma teorisinin temelini bağlanma ilişkilerinin sürekli olması ve yaşam boyu önemini koruması oluşur (Bartholomew ve Horowitz, 1991: s.226). Yetişkin bağlanması, bebek bağlanması ile temelde benzerlik göstermekle birlikte yetişkin bağlanmasının önemli açılardan farklılıkları bulunur (Weiss,1982: Akt.: Dönmez, 2000: s.16-17). Örneğin çocuklarda görülen dokunma ihtiyacı yetişkinlerde yerini dokunabileceğini bilme duygusuna bırakır. Ayrıca çocuklarda kurulan bağlanma ilişkisi tamamlayıcıdır, karşılıklılık yoktur. Yani bebek güven duygusu arar ama güven duygusu verme kaygısı taşımaz. Ama yetişkinlikte kurulan ilişkilerde çocuklardan farklı olarak karşılıklılık ilkesi her zaman vardır ve bağlanma iki taraflı olarak kurulur. Genel olarak bağlanmayı etkileyen faktörlerin başında kaygı ve sıkıntı gelmektedir ki bu duygular bütün yaşlarda etkilidir. Ancak ergenlerde bundan farklı olarak koruma, fiziksel temasta bulunma ve cinsel etkinlik de bağlanmaya etkili durumlardır. Bebeklerde bağlanma figürü genellikle anne-baba olurken yetişkinlikte bu figür yerini partnere, genellikle de cinsel eşe bırakır (Dönmez, 2000: s.16-17).

Bağlanma teorisi bağlamında Main, Hazan ve Shaver yetişkin ilişkilerini incelemiştir. Main, Yetişkin Bağlanma Mülakatı uyguladığı yetişkinlerin bağlanma biçimlerinin çocukluktaki bağlanma ilişkilerine paralel olduğunu saptamıştır. Hazan ve Shaver (1987: s.511-524), yetişkinlerin romantik ilişkilerine yönelik duygu ve davranışlarındaki bireysel farklılıklara, Bowlby’nin bağlanma teorisinin temel oluşturduğunu savunmuşlardır. Hazan ve Shaver, 1987’de yaptıkları araştırmada, katılımcıların romantik ilişki tutumlarının karakteristiklerini belirlemek için bir ölçek kullanmışlardır. Ainsworth’un çalışmalarından hareketle oluşturdukları yetişkin bağlanma biçimleri modelini, yetişkin ilişkileri ve bağlanma üzerine pek çok kez yineledikleri çalışmalarla sınamışlardır (Shaver ve Brennan,

(35)

16

1992: s.536). Bu çalışmalarda özellikle yakın ilişkilerde yaşanan temel duygusal, bilişsel ve davranışsal süreç ve sonuçların bağlanma biçimleriyle bağlanma kuramının öngördüğü doğrultuda ilişkili olduğunu gözlemlemişlerdir. En olumlu bağlanma şekli olan güvenli bağlanmada, yetişkinlerin çocukluk sosyal ilişkilerinin de aynı şekilde ebeveynleriyle uyumlu olduğu görülmüştür. Bu yetişkinler romantik ilişkilerinde de diğer bağlanma şekillerine göre daha başarılıdırlar (Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58). Güvenli bağlanan yetişkinler birisi ile fazla yakınlaşma veya terkedilme konusunda kaygı taşımazlar ve bu konuda oldukça rahat bir tavır gösterebilmektedirler. (Shaver ve Brennan, 1992: s.536-545). Kaygılı/ Kararsız bağlanmada ise romantik ilişkilerinde aşırı kıskanç ve kaygılı oldukları, duygusal iniş çıkışları olduğu sonucuna ulaşılmıştır. (Sümer ve Güngör, 1999a: s.74). Bu bağlanmayı yaşayan yetişkinler romantik ilişkilerinde yakınlaşma konusunda istekli olmalarına karşın, partnerlerinin kendilerine yakınlaşması konusunda istekli olmadıklarını düşündüklerinden cesaretli adım atamazlar ve bu konuda kaygılıdırlar (Shaver ve Brennan, 1992: s.540-545). Kaçınan Bağlanma’ da bulunan yetişkinler de romantik beklentiler hakkında olumsuz beklentilere ve yakınlık konusunda oldukça kaçınan bir yapıya sahiptirler(Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58). Bu yapıdaki yetişkinler başkaları ile yakınlaşmaktan korkarlar ve hatta ilginin kendilerine yöneldiği anlarda sinirlenirler. Bu yetişkinler bağlanma konusunda en kaygılı grubu oluştururlar (Shaver ve Brennan, 1992: s.540-545). Yetişkinlerin bağlanma biçimleri içindeki dağılımı (yaklaşık %55 güvenli, %20 kaygılı-kararsız ve %25 kaçınan), Ainsworth’un “Yabancı Durumu” temelinde yapılan araştırmalarda erken yaştaki çocukların dağılımıyla benzeşir (Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58).

Hazan ve Shaver (1987,1990), yetişkinlerin romantik ilişkilerine etki eden bağlanma biçimleri üzerine yaptığı çalışma bireylerin çocukluk dönemlerindeki aile ilişkilerini ve anılarını, iş hayatındaki deneyimlerini de kapsar. Bu çalışmaları ile Ainsworth’un üç bağlanma modeline ulaşmışlardır. Bu üç bağlanma modeli şu durumlara bağlıdır:

1. Bireyin en önemli romantik ilişkilerinin karakteristiği, 2. Kendine ve diğerlerine ait olan zihinsel modeller 3. Ebeveynleriyle olan çocukluk ilişkileri,

4. İşteki duygular ve tepkiler (Shaver ve Brennan, 1992: s.540-545).

Yetişkin bağlanma sisteminde, güvenlik de önemli bir faktördür. Güvenlik gereksiniminin akış ve yönü yaşam süresince değişir. Bebeklikte, anne bebeğin güvenliğini sağlar.

(36)

17

Bowlby’nin çalışmalarına göre, çocuk büyüdükçe anne ve çocuk arasında bilgi alışverişi olur ve güvenlikten de önce karşılıklı bir anlayış gelişir. Çocuk daha aktif rol oynamaya başlar ve yetişkinlikte ilişki çift taraflı gelişir, bu güvenlik gereksiniminin anneden çocuğa ya da çocuktan anneye doğru olabileceği anlamına gelir. Yetişkinlerin, ebeveyni olmayan ilişkilerinde de bu çift taraflı güvenlik gözlenmiştir (Barnas, Pollina, ve Cummings, 1991). Yetişkinlerin ilişkilerinin düzenlenmesinde sosyal desteğin rolü bağlanmada oldukça etkilidir. Ainsworth’a göre, sevgi ve şefkatle beslenmiş bu sosyal ağlar ilişkinin temelini oluşturur. Çünkü yakın ilişkilerde çok daha özel bir güvenlik gereksinimi vardır ve bu destek her zaman karşılıklı olmalıdır. Bu sosyal desteğin sağlanmasında bağlanılan kimseler en önemli araçlardır ama ne kadar etkin bir arada bulunulduğu değerlendirmede önemli bir kıstastır (Barnas, Pollina, ve Cummings, 1991).

Dörtlü Bağlanma Modeli ( DBM )

Bowlby’e (1973) göre bağlanma deneyimleri temelinde gelişen zihinsel modeller iki ana boyut içermektedir.

a) Bağlanma figürünün genel olarak korunma ve destek çağrılarına karşılık veren türden biri olarak görülüp görülmediği,

b) Kişinin kendisini başkaları, özellikle de bağlanma figürü tarafından yardıma değer birisi olarak görüp görmediği,

Her ne kadar bu iki değişken birbirinden bağımsız gibi görünse de uygulama esnasında bağlanma olayında görülen karşılıklılık ilkesi gereği iç içe geçtiği görülmüştür (Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58). Bu açıdan bakıldığında kişinin kendisini ve karşısındakileri, kendisinin ve karşısındakilerin duygu durumuna göre pozitif ve negatif yani olumlu ve olumsuz olarak nitelemesi bağlanma biçiminin oluşmasında etkili olacaktır. Bu değerlendirme doğrultusunda, Bartholomew ve Horowitz (1991) pozitif ve negatif noktaların çaprazlama değerlendirilmesiyle 4 tip bağlanma biçimi ortaya koymuştur (Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58).

(37)

18

Kendisini Nasıl Gördüğü Başkalarının Kendisini Nasıl Gördüğü Güvenli Bağlanma (+) (+) Saplantılı Bağlanma (-) (+) Korkulu/Kaçınan Bağlanma (-) (-) Kayıtsız Bağlanma (+) (-) Şekil 1. Dörtlü Bağlanma

Yukarıdaki şekilde “Güvenli bağlanma” biçimine sahip bireylerin kendilik algılarında ve başkaları tarafından değerlendirilmelerine karşı olumlu bir tutuma sahip oldukları görülür. (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Bu bireyler hem kendilerini sevilmeye değer görmeleri hem de diğerleriyle sağlıklı bir bağlanma geliştirmeleri sebebiyle sosyal ilişkilerini geliştirmede ve yönetmede başarılıdırlar ( Sümer ve Güngör, 1999a:35-58 ).

“Saplantılı (preoccupied) bağlanma” geliştiren bireyler kendilerini değersiz görmekteyken

birlikte çevredekilerin bireye olumlu duyguları arasında kalmaktadırlar.(Bartholomew ve Horowitz, 1991). Kendileriyle barışık olmayan bu gruptaki kişiler çevreleri ile sürekli çatışma ve kendilerini kanıtlama kaygısı içindedirler. Bireyin bu takıntıları çevresi ile ilişki geliştirmekte zorlanmasına yol açar ( Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58 ).

“Korkulu/Kaçınan bağlanma” grubu hem kendilerini değersiz görmeeri hem de diğerleri

tarafından değersiz görüldükleri düşüncesiyle içinden çıkılamaz bir durumdadırlar. Bu duygulanım sebebiyle başkalarının kendilerini sürekli reddedeceği düşüncesi taşıdıklarından başkalarıyla ilişki kurmaktan kaçınırlar (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Bu özellikleri ile tamamen negatif/negatif bir bağlanma sergilerler ve güvenli bağlanmanın tam karşıtı sayılabilecek bir bağlanmaya sahiptirler. (Sümer ve Güngör, 1999a: s.35-58 ).

“Kayıtsız bağlanma” grubundaki kişi şekilde görüldüğü gibi kendisini pozitif görürken

diğerlerinin kendisini değersiz gördüğü düşüncesine sahiptirler. Kişi bir anlamda kendisi ile barışıktır. Fakat kuracağı ilişkilerde bir hayal kırıklığına uğrayacağı düşüncesine sahip olduğundan, kendini korumak adına ilişkiden ve yakınlıktan kaçınır. İncinme olasılığına karşı çevreyle etkileşimi azalttıklarından dolayı daha bağımsız sayılabilirler (Bartholomew ve Horowitz, 1991).

Kendini, kendisinin ve başkasının gözünden değerleme/değerlendirme faktörleri çerçevesinde oluşturulan dörtlü bağlanma modelinin temel boyutlarını “bağımlılık” ve “samimiyetten kaçınma” oluşturmaktadır. Bağımlılık; “özsaygı ve dışarıdan onaya ihtiyaç

(38)

19

duymama” noktasından “dışarıdan kabullenmeye bağlı olarak kendine saygı duyma” durumuna göre azdan çoğa değişkenlik göstermektedir. Samimiyet kurma veya kaçınma davranışı da diğerleri tarafından nasıl görüldüğü ile alakalıdır. Kaçınan ve kayıtsız bağlanma grupları başkaları tarafından değersiz görülme düşüncesiyle samimiyetten kaçınırlar. Bu kişilerden kayıtsız bağlanma gösterenler zaten kendi öz benliklerini pozitif olarak niteledikleri için dışarıya ihtiyaç duymadıklarından kısmen daha serbesttirler. Saplantılı ve korkulu gruplarda ise bireyler öz-saygı kazanmak için diğerlerine aşırı bağımlılık gösterirler, fakat yakın ilişkiler kurmaya hazır olma noktasında farklılık söz konusudur. Korkulu grubun yakın ilişki konusunda saplantılı bağlanan gruptan farkı saplantılı grubun yakın ilişki konusunda daha başarılı olması, korkulu grubun ise kuracağı ilişki ile hayal kırıklığına uğrayacağı düşüncesi ile yakın ilişkiden kaçınmasıdır (Bartholomew ve Horowitz, 1991).

Bağlanma Biçimlerinin Yakın İlişkilerdeki Rolü Üzerine Yapılmış Araştırmalar

Waters ve arkadaşları (2000) 12 aylıkken Yabancı Ortam (Strange Situation Conversation) aracılığıyla bağlanma sınıflandırılması yapılan 60 bebekten 50’sine 20 yıl sonra Berkeley Adult Attachment Interview (AAI) uygulamış ve bağlanma örüntülerini incelemişlerdir. Bebeklerin %72’sinin aynı bağlanma örüntülerine sahip oldukları bulunmuştur. Bağlanma biçimlerinde 20 yıl önceye göre değişim olan bireylerin %44’ünün bağlanma kuramında da ileri sürüldüğü üzere; ebeveyn kaybı, boşanma, ebeveyn ya da çocuğun yaşamı tehdit edici hastalığı, ebeveynin psikiyatrik bozukluğu, aile üyesi tarafından fiziksel ya da cinsel istismarı olarak belirtilen negatif yaşam olayları ile karşılaştıkları belirlenmiştir. Bağlanma biçimlerinde değişim olan bireylerin sadece %22’si bu tür negatif yaşam olaylarıyla karşılaşmıştır.

Karakurt’un (2001) temel bağlanma boyutları ile romantik kıskançlıktaki temel süreçler arasındaki ilişkiler incelemek üzere yürüttüğü çalışmaya bir aydan daha uzun süredir romantik ilişki içinde bulunan 306 üniversite öğrencisi katılmıştır. Katılımcılar bağlanma biçimleri, yetersizlik duygusu, bağımlılık, kıskançlık ve kıskançlıkla başa çıkma yöntemleri ile ilgili Katılımcılara Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri ve İlişkiler Anketi doldurmuşlardır. Sonuçlar bağlanma temel boyutlarının kıskançlığın yaşanması, gösterilmesi ve kıskançlıkla başa çıkılmasında önemli bir rol oynadığını ve yetersizlik duygusunun bağlanma ile kıskançlık arasında aracı bir değişken rolü oynadığını göstermiştir.

(39)

20

Scott ve Cordova (2002)’nın yaptıkları araştırmada bağlanma biçimlerinin evlilikte uyum ve eşler arasında depresif semptomlar arasındaki ilişkiyi belirlediği/dengelediği yönündeki hipotez test edilmiştir. 91 evli çifte Adolescent Attachment Questionnaire (AAQ), The Dyadic Adjustment Scale (DAS), The Beck Depression Inventory (BDI) ölçekleri uygulanmış ve kaygılı-kaçınan bağlanma biçimi oranlarının, hem kadın eş, hem erkek eşlerde evlilikte uyum ve depresif semptomlar arasındaki ilişkiyi belirlediği/dengelediği görülmüştür. Güvenli bağlanma biçimi oranlarının ise, kadınlarda evlilikte uyum ve depresif semptomlar arasındaki ilişkiyi belirlediği/dengelediği görülmüştür. Bu bulgular, evlilik ilişkilerinde, güvensizlik ve depresif semptomlara yatkınlık arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur.

Demirci (2004) çiftlerin bağlanma biçimlerinin aile içinde yaşanan, evliliğe ait çatışmaları nasıl etkilediğini araştırmak için rastgele 150 çifti örneklenme almıştır. Seçilen çiftlere İlişki Ölçekleri Anketi ve Çatışma-Tepki Ölçeği ve Bilgi Toplama Formu uygulamıştır. Demirci’nin araştırma sonuçlarında beklenenin aksine olumlu bağlanma biçimleri ile çatışmayı olumlu çözme tutumları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamış, bağlanma biçimleri ve çatışma çözme tutumlarının cinsiyete bağlı değişkenlik göstermediği görülmüştür. Demirci bağlanma ile değişkenler arasındaki ilişkiye dair bulguyu “Bağlanma biçimleri üzerinde evlilik süresi, evlenme biçimi ve eğitim düzeyi açısından grup farklılıkları vardır.” şeklinde ifade etmiştir.

Jerome ve Liss (2005) duyusal işlem süreci, erişkin bağlanma ve başa çıkma arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırmada duyusal işlem tarzının 4 kategorisi (duyarlılık, isteme, kaçınma ve düşük kayıt), erişkin romantik bağlanma tarzı ve başa çıkma tarzı incelenmiştir. 133 katılımcıya Ergen / Yetişkin Duyusal Profil (The Adolescent/Adult Sensory Profile), COPE ölçeği (The COPE scale) ve Yakın İlişkilerde Deneyim Ölçekleri (The Experiences in Close Relationships Scale) uygulanmıştır. Sonuçlar duyusal hassasiyetin ilişki anksiyetesi ile bağlantılı olduğunu ve bu ilişkinin kısmen de “başa çıkma” şekli tarafından yürütüldüğünü ortaya koymaktadır. Duyusal kaçınma, ilişkideki kaçınma ile ilişkilidir. Düşük kayıt hem ilişki anksiyetesiyle ve ilişkideki kaçınma ile ilişkilidir ve bu durumlar inkâr ve çözülme ile başa çıkma tarzı tarafından yürütülmektedir. Duyusal arayış güvenli bağlanma ile ilgilidir. Sonuçlar duyusal işlem biçimlerinin kişisel başa çıkma yeteneği ve ilişki tarzına etkileri açısından yorumlanmıştır.

(40)

21

Amado (2005), aile işlevselliğinin, romantik ilişkilerde bağlanma biçimlerinin ve devam ettiği üniversite ile aynı şehirde yaşıyor olmanın veya burada yaşamaya başlamanın, üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin duygusal sağlığına etkisini araştırmıştır. Bu çalışmaya Orta Doğu Teknik Üniversitesi Temel İngilizce Bölümünden 286 öğrenci katılmıştır. Katılımcılar demografik bilgi formu, Aile Değerlendirme Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Anketi, Beck Depresyon Envanteri, Beck Kaygı Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeğini doldurmuştur. Analizler sonucunda, üniversiteye başladıkları zaman Ankara'ya gelen katılımcıların, o zamana kadar Ankara'da yaşayan katılımcılardan anlamlı olarak daha fazla depresyon yakınmaları gösterdikleri bulunmuş, farklı bağlanma biçimleri olan katılımcıların depresyon ve umutsuzluk düzeylerinde anlamlı farklar gözlenmiştir. Korkulu bağlanma biçimi olan katılımcıların, güvenli ve saplantılı bağlanma biçimi olan katılımcılara kıyasla daha fazla depresyon yakınmaları ve umutsuzluk gösterdikleri, güvenli bağlanmanın eksikliğinin, korkulu bağlanmanın ve aile içinde duygusal tepkileri vermekle ilgili sorunların depresyon belirtileriyle eşleştiği görülmüştür. Cinsiyetin, korkulu bağlanma biçiminin ve aile içindeki iletişim sorunlarının kaygı belirtileriyle eşleştiği ve korkulu bağlanma biçimi, aile içindeki iletişim sorunları ve ailede rollerle ilişkili sorunların umutsuzlukla eşleştiği de elde edilen sonuçlardandır

Damarlı (2006), ergenlerde toplumsal cinsiyet rolleri, bağlanma biçimleri ve benlik kavramı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Ankara’nın çeşitli bölgelerindeki liselerde okuyan 572 (305 kadın, 267 erkek) ergenle yapılan çalışmada ergenlerin benlik kavramı, bağlanma biçimleri ve toplumsal cinsiyet rollerini değerlendirmek için Offer Benlik imgesi Ölçeği, İlişki Ölçekleri Anketi ve Bem Cinsiyet Rolü Envanteri kullanılmıştır. Araştırma, belirsiz toplumsal cinsiyet rolüne sahip bireylerin benlik kavramları erkeksi ve androjen toplumsal cinsiyet rolüne sahip katılımcılardan anlamlı olarak daha olumsuz olduğu, güvenli bağlanma biçimine sahip katılımcıların saplantılı, korkulu ve kayıtsız bağlanma biçimine sahip katılımcılardan daha olumlu benlik kavramlarına sahip oldukları sonuçlarını vermiştir. Ayrıca kayıtsız bağlanma biçimine sahip bireylerin saplantılı bağlanma biçime sahip bireylerden daha olumlu benlik kavramlarına sahip oldukları ve androjen bireylerin; korkulu bağlanma düzeyleri belirsiz cinsiyet rolüne sahip bireylerden, saplantılı bağlanma düzeyleri erkeksi bireylerden daha yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmada toplumsal cinsiyet rolü, bağlanma biçimleri ve benlik kavramı arasında ise anlamlı korelasyonlar saptanmıştır.

(41)

22

Büyükşahin (2006) yatırım modelinin bağlanma biçimleri ve bazı ilişkisel değişkenler yönünden incelemesini yapmıştır. Yakın ilişkilerde bağlanımı açıklamada öncü kuramlardan biri olan yatırım modeline göre, bağlanımın üç belirleyicisi vardır. Bunlar; ilişki doyumu, seçeneklerin niteliğini değerlendirme ve ilişkiye yapılan yatırımlardır. Çalışmasında, bu modeli temel alarak, birbirini izleyen iki ayrı araştırma yapmıştır. Birinci araştırmaya duygusal birlikteliği olan 271 (150 Kadın, 117 Erkek) kişi, ikinci araştırmaya toplam 250 kişi (Flört ilişkisi olan 100, Sözlü/nişanlı 74, Evli 76 kişi) alınmıştır. Her iki gruba da Kişisel Bilgi Formu, Çok Boyutlu İlişkiler Ölçeği, İlişki İstikrarı Ölçeği, Romantik İlişkilerde Gelecek Zaman Yönelimi Ölçeği, Aşka İlişkin Tutumlar Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Ölçeği, Kişiler Arası İlişkiler Ölçeklerini uygulamıştır. Birinci araştırmada, flört ilişkisi olan üniversite öğrencilerinin, ilişki bağlanımlarını yordayan değişkenler hakkında bilgi edinmeyi amaçlamıştır. Ayrıca, farklı bağlanma biçimlerine (güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız) sahip bireyler, yatırım modeli değişkenleri ve çeşitli ilişkisel değişkenler yönünden karşılaştırılmıştır. Birinci çalışmadan farklı bir örneklem üzerinde gerçekleştirilen ikinci çalışmada ise, farklı ilişki türüne (flört, sözlü/nişanlı ve evli) sahip bireyler, sözü edilen değişkenler açısından karşılaştırılmışlardır. Bağlanma biçimlerine ilişkin sonuçlar arasında, saplantılı ve güvenli bağlanma biçimine sahip olanların ilişki doyum düzeylerinin en yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmada ayrıca, saplantılı bağlanma biçimine sahip olanların ilişki yatırımı; kayıtsız bağlanma biçimine sahip olanların da seçeneklerin niteliğini değerlendirme puanlarının en yüksek olduğu bulunmuştur.

Şen (2007), çocuk- anne arasındaki bağlanmayı anneanne- anne- bebek bağlanması olarak ele almış ve 3 kuşakta incelenmiştir. Bu araştırmayla, Türk kültüründeki güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu bağlanma biçimlerini saptamaya ve 1–4 aylık bebeği olan annelerin ve onların annelerinin bağlanma biçimleri ile maternal bağlanma arasındaki ilişkiyi saptayarak bağlanmanın kuşaklar arasındaki geçişini ve bunun maternal bağlanma üzerine etkisini belirlemeye çalışmıştır. Araştırmanın örneklemini 1–4 ay arası sağlıklı bebeği olan, araştırma kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 140 anne oluşturmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında, 1–4 ay arası sağlıklı bebeği olan annelerin anneleri ile ev ziyareti yapılarak araştırma kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan anneanneler araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak, annelerin sosyo-demografik ve diğer değişkenlerin özelliklerini belirleyen “ Anne-Bebek Tanıtım Formu”, anneannelerin sosyodemografik ve diğer değişkenlerin özelliklerini

Şekil

Tablo  1.  Üniversite  1.  Sınıf  öğrencilerinin  Cinsiyet,  Yaş,  Öğrenim  Gördükleri  Fakülte,  Anne  Eğitim  Durumu,  Baba  Eğitim  Durumuna  İlişkin  Betimsel  Veriler    n  %  Cinsiyet  Kız  282  63.5 Erkek 162 36.5  Toplam  444  100.0  Yaş  18  176
Tablo 2. Üniversite 1. Sınıf öğrencilerinin Doğum Sırası, Kardeş Sayısı ve Algılanan  SED Değişkenlerine İlişkin Betimsel Veriler
Tablo  3.  Üniversite  1.  Sınıf  öğrencilerinin  Cinsiyetlerine  göre  Arkadaşlarına  Bağlanmaları,  Anne-Babalarına  Bağlanma  Biçimleri  İle  Romantik  İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının t Testi Sonuçları
Tablo 4.  Üniversite  1.  Sınıf  öğrencilerinin  Yaşlarına  göre  Arkadaşlarına  Bağlanmaları,  Anne-Babalarına  Bağlanma  Biçimleri  İle  Romantik  İlişkilerinde Sorun Çözme Puanlarının ANOVA sonuçları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada futbol seyircilerinin fanatik, taraftar ve futbolsever olma durumlarına göre bağlanma biçimleri ve karanlık üçlü (Makyavelizm, Psikopati, Narsisizm)

sürmemiştir, 335 yılında vefat etmiştir ve onun yerine veliahd olarak tayin edilen oğlu Samudragupta tahta geçmiştir. Bu hükümdar devletini büyütmeye ve daha güçlü olmaya

Strategic management is a sum of processes that aims to maintain firm’s life at long- term, to get sustainable competitive advantage and to gain profit over sector

Her iki geçiş anında da oy hakkı ile (genel kurula katılma, konuşma, öneride bulunma gibi) ona bağlı haklar kullanılamaz; yoksa bunlar devredende kalmış değildir. Bu

Yapılan çevre bilinci anketinden çıkan sonuçlar dikkate alınarak ve kampüs sahasında oluşan atıkların çevreye uygun şekilde bertaraf edilmesi

Bu çalışmada, tüm edebiyat tarihleri, tarihçileri ve eleştirmenler tarafından Eski Türk Edebiyatının son zirve şahsiyeti sayılan Şeyh Gālib’in gazellerinden

Ulusal ve uluslararası yayınlara bakıldığında, psikososyal olgunluğu bağlanma stilleri ve anne-baba tutumları arasındaki ilişki çerçevesinde ele alan ve

Bu durum değerlerde meydana gelecek değişimlerin iki farklı şekilde muhasebeleştirilmesine yol açmaktadır (Karapınar ve Eflatun, 2017:173). - Kayda alınmış