• Sonuç bulunamadı

İsmail Nâkâm Divânı (tenkitli metin-inceleme) / The collection of Ismail Nakam (compared text, analysis)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İsmail Nâkâm Divânı (tenkitli metin-inceleme) / The collection of Ismail Nakam (compared text, analysis)"

Copied!
356
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ANA BĠLĠM DALI ESKĠ TÜRK EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

ĠSMAĠL NÂKÂM DĠVÂNI (Tenkitli Metin, Ġnceleme)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN HAZIRLAYAN Yrd. Doç. Dr.Sevim BĠRĠCĠ Ġhsan ġEHĠTOĞLU

(2)

T.C.

FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ANA BĠLĠM DALI ESKĠ TÜRK EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

ĠSMAĠL NÂKÂM DĠVÂNI (Tenkitli Metin-Ġnceleme)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN HAZIRLAYAN

Yrd. Doç. Dr. Sevim BĠRĠCĠ Ġhsan ġEHĠTOĞLU

Jürimiz, ……… tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu yüksek lisans / doktora tezini oy birliği / oy çokluğu ile baĢarılı saymıĢtır.

Jüri Üyeleri:

1. Prof. Dr. Ali YILDIRIM 2. Prof. Dr. ġener DEMĠREL 3. Yrd. Doç. Dr. Sevim BĠRĠCĠ 4.

5.

F. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun …... tarih ve ……. sayılı kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıĢtır.

Prof. Dr. Enver ÇAKAR Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(3)

II

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

Ġsmail Nâkâm Divânı (Tenkitli Metin-Ġnceleme)

Ġhsan ġEHĠTOĞLU

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı Elazığ – 2012, Sayfa: IX + 346

Bu çalıĢma 19. yüzyıl Ģairlerinden Ġsmail Nâkâm‟ın hayatı, mahlası, sanatı, Türkçe Divânı‟nın tenkitli metni ve kısa bir tahlilinden oluĢmuĢtur.

Ġsmail Nâkâm Divânı üzerine yaptığımız bu çalıĢma Ģairin kullandığı kelimeler, üslubu ve edebi sanatları kullanıĢı doğrultusunda, Divan ġiirine Ġsmail Nâkâm gözüyle bakmaya yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak yaptığımız bu çalıĢmayla Eski Türk Edebiyatının önemli Ģahsiyetlerinden biri olan Ġsmail Nâkâm‟ın edebi kiĢiliğini ve eserini edebiyat dünyasına tanıtmıĢ olduk.

(4)

ABSTRACT

Master Thesis

The Collection of Ismail Nakam (Compared Text, Analysis)

Ġhsan ġEHĠTOĞLU

The University Of Fırat The Institute Of Social Science

The Department Of Languange and Literature Elazığ – 2012, Page: IX + 346

This study comprises of Ismail Nakam, one of the nineteenth century poets, and his life, pseudonym, art, compared text of Turkish collection and a brief analysis.

This study about the collection of Ġsmail Nâkâm aims to help the readers consider the ottoman poems with the eye of Ġsmail Nâkâm in accordance with his glossary he uses, style and usage of literary arts.

In conclusion, with the thesis we argue on, we have an opportunity to introduce Ġsmail Nâkâm who is one of the most important poets in Old Turkish Literature.

Key Words: The nineteenth century, Ġsmail Nakam, The Collection of Ismail Nakam, Compared Text, Analysis

(5)

IV ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... II ABSTRACT... III ĠÇĠNDEKĠLER ... IV ÖN SÖZ ... VII KISALTMALAR ... IX GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM 1.ĠSMAĠL NÂKÂM‟IN HAYATI SANATI ESERLERĠ ... 9

1.1. Hayatı ... 9

1.2. Mahlası ... 10

1.3. Eserleri ... 11

1.3.1.Türkçe Divanı ... 11

1.3.2. Leyla ile Mecnun Mesnevisi ... 11

1.3.3. Hüsrev ü ġirin Mesnevisi ... 11

1.3.4. Genc-i Edep ... 12

1.3.5. Hayâlât-ı PerîĢân ... 12

1.4. Edebî KiĢiliği ve Dil Özellikleri ... 12

1.5. ġiirlerinin Muhtevası ... 19 1.5.1. Din ... 19 1.5.1.1.Allah ... 19 1.5.1.2. Melekler ... 20 1.5.1.2.1. Cebrail ... 20 1.5.1.3. Kitaplar ... 21 1.5.1.3.1. Kur‟ân ... 21 1.5.1.3.2. Zebûr ... 22 1.5.1.3.3. Ġncîl ... 22

(6)

1.5.1.4. Peygamberler ... 22 1.5.1.4.1. Hz. Âdem ... 22 1.5.1.4.2. Hz. Nuh ... 23 1.5.1.4.3. Hz. Ġbrahim ... 23 1.5.1.4.4. Hz. Yusuf ... 24 1.5.1.4.5. Hz. Musa ... 24 1.5.1.4.6. Hz. Davud ... 25 1.5.1.4.7. Hz. Süleyman ... 25 1.5.1.4.8. Hz. Ġsa ... 25 1.5.1.4.9. Hz. Muhammed ... 26 1.5.2. Dini ġahsiyetler ... 27 1.5.2.1. Dört Halife ... 27 1.5.2.2. Hasan ve Hüseyin ... 29

1.5.3. Sevgili ve AĢk Kahramanları ... 30

1.5.4. Deyimler ... 32

1.5.5. Ayetler ... 33

1.5.6. Mitolojik Ögeler ve Kahramanlar ... 34

1.5.6.1. Enkilyon ... 34 1.5.6.2.Keykâvus ... 34 1.5.6.3. Mâni ... 35 1.5.6.4. Cem ... 35 1.5.6.5. Rüstem ... 36 1.6.1. Nazım ġekilleri ... 36 1.6.1.1. Gazel ... 36 1.6.1.2. Kaside ... 38 1.6.1.3. Kıt‟a ... 38 1.6.1.4. Müseddes ... 39

1.6.1.5. Tercî-i Bend ve Terkib-i Bend ... 39

(7)

VI 1.6.1.7. Terkib-i Bend ... 40 1.6.2. Ahenk Unsurları ... 40 1.6.2.1. Vezin ... 40 1.6.2.2. Kafiye ... 41 1.6.2.2.1. Yarım Kafiye ... 41 1.6.2.2.2. Tam Kafiye ... 41 1.6.2.2.3. Zengin Kafiye ... 42 1.6.3. Redif ... 42 ĠKĠNCĠ BÖLÜM 2. METNĠN KURULUġUNDA TUTULAN YOL ... 43

2.1. Nüshaların Tanıtımı ... 43

2.2. Transkripsiyon Alfabesi ... 44

2.3. Ġsmail Nâkâm Divânı‟nın Tenkitli Metni ... 45

SONUÇ ... 334

KAYNAKÇA ... 336

EKLER ... 338

DĠZĠN ... 343

(8)

ÖN SÖZ

Divan Ģiiri; dönemin kültürünü, edebî zevkini, sosyal yaĢamını, dinî inanıĢlarını yansıtması bakımından önemlidir. Bu edebiyata önemli katkılar sağlayan, geçmiĢin edebî zevkini, Ģiir geleneğini, estetik anlayıĢını yansıtan; fakat gün ıĢığına çıkarılmadığı için yeterince tanınmayan pek çok Ģairimiz ve onların kıymetli eserleri vardır. Bu eserlerin tespit edilip ortaya çıkarılması elzemdir.

Bu çalıĢmanın amacı söz konusu Ģairlerden sadece biri olan 19. yüzyılda yaĢayan divan Ģairlerinden Ġsmail Nâkâm‟ı edebiyat tarihine kazandırmaktır. Bu vesile ile dönemin daha iyi anlaĢılmasına katkı sağlamaktır.

ÇalıĢmamız, „‟GiriĢ‟‟ kısmını takiben iki bölümden oluĢmaktadır. GiriĢ bölümünde Ġsmail Nâkâm‟ın yaĢadığı dönemin siyasi ve edebi hayatı ortaya konarak Ģair, yaĢadığı dönem içerisinde incelenmeye çalıĢılmıĢtır.

Birinci bölümde Ġsmail Nâkâm‟ın hayatı, eserleri, edebi kiĢiliği, dil özelliği, mahlası hakkında bilgi verilmiĢ, ayrıca Ġsmail Nâkâm Divanı‟nın Ģekil ve muhteva açısından incelenmesi yapılmıĢtır. Burada „‟ġekil Özellikleri‟‟ baĢlığı altında nazım Ģekilleri, kullanılan vezinler, kafiye ve redif gibi Ģekle ait özellikler incelenmiĢtir. „‟Muhteva Özellikleri‟‟ baĢlığı altında ise Ģairin değindiği konuları ve bunların örneklerini verdik.

Ġkinci bölümde, çalıĢmamızın asıl gayesini oluĢturan „‟Tenkitli Metin‟‟ yer almaktadır. Yurt içindeki katalogların taranması neticesinde Ġsmail Nâkâm Divanı‟nın iki nüshası tespit edilmiĢtir. Ġki nüsha üzerinde yaptığımız metin tespitinde mümkün olduğunca dönemin imlâsına uyulmaya çalıĢılmıĢtır. Metni kurarken on dokuzuncu yüzyılın imlâ özellikleri ve ses yapısı dikkate alınarak ilmi esaslara uygun bir çalıĢma ortaya konmaya gayret edilmiĢ, yine çalıĢmamızı hazırlarken müracaat ettiğimiz kaynaklar „‟Kaynakça‟‟ baĢlığı altında sunulmuĢtur. Ayrıca Divan‟da geçen özel isimleri dizin bölümünde verdik. Aranan her kelimeye daha çabuk ulaĢılabilmesi için kelimeleri metinde olduğu Ģekliyle yer verdik.

(9)

VIII

ÇalıĢma esnasında bana her konuda rehberlik eden, gösterdiği ilgi ve sabırdan dolayı kıymetli hocam Yrd. Doç. Dr. Sevim BĠRĠCĠ‟ye teĢekkür ederim.

(10)

KISALTMALAR Ank. : Ankara a.s. : Aleyhisselam B. : Beyit Bkz. : Bakınız C. : Cilt Çev. : Çeviren

F. : Fatih Millet Kütüphanesi Ali Emiri Efendi Manzum Eserler Koleksiyonu, arĢiv nu. 422 ile kayıtlı Ġsmail Nâkâm Divanı F.Ü. : Fırat Üniversitesi G. : Gazel Haz. : Hazırlayan Hz. : Hazret-i H. : Hicri Ġst. : Ġstanbul K. : Kaside Kt. : Kıta M. : Miladi M.Ö. : Milattan Önce

MEB : Milli Egitim Bakanlıgı Müs. : Müseddes Öl. : Ölüm S. : Sayı s. : Sayfa s.s. : Sayfa sayısı Tc. : Terci-i bend Tk. : Tekib-i bend TTK : Türk Tarih Kurumu Yay. :Yayın

(11)

GĠRĠġ

ĠSMAĠL NÂKÂM‟IN YAġADIĞI DÖNEME GENEL BAKIġ*

1.Siyasi Durum

Osmanlı Devleti, 19. yüzyılın baĢlarında gerek toprak ve gerekse nüfus bakımından dünyanın en büyük devletlerinden birisiydi. Ancak kurum ve kuruluĢları bu büyüklüğü taĢıyacak güçten yoksundu. 18. yüzyıldan itibaren komĢu ülkelerin ekonomide, siyasette, savaĢ tekniklerinde göstermekte oldukları geliĢme bu dönemde olanca hızı ile sürmekteydi. Osmanlı Devleti ise hızla toprak kaybediyordu. Mısır, Yunanistan, Sırbistan, Eflak, Boğdan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kıbrıs birer birer kaybedildi.

Bu dönemde, Osmanlıların sosyal, iktisadi ve siyasi hayatında istisnai değiĢiklikler meydana geldi. „‟Hasta adam‟‟ artık eski uluslar arası önemini yitirmiĢti. Osmanlı Devleti, hızla toprak kaybetmesine rağmen, ayakta durmasının sebebi Osmanlı ile Avrupa‟nın uluslar arası bürokraside siyasi-ekonomik bakımdan ortak çıkarlarının bulunmasıydı. Büyük devletler, iktisadi ve mali çıkarlarına dokunulmadığı sürece Osmanlı‟nın ayakta kalıp direnmesine göz yumdular. Avrupa tüccarları ve iĢ adamları genellikle Osmanlı ekonomisine çeĢitli yollarla iĢtirak edebiliyorlardı. Fakat Yunanistan, Sırbistan, Eflak ve Boğdan gibi eyaletlerde ortaya çıkan karıĢıklıklar kontrol altına alınamayınca bunların pazarlarına nüfuz Ģüpheye düĢmeye baĢladı. Bunun üzerine büyük devletler, bu ülkedeki Osmanlı tebaasının Osmanlı devletinden ayrıma hareketlerine yardım ettiler. Ancak buna rağmen Ġstanbul bürokrasisinin güttüğü iktisadi siyaset Osmanlı hâkimiyeti altındaki eyaletlerdeki pazarları açık tutmaktı. Dolayısıyla Osmanlı Devleti‟nin tamamen yıkılması Batılıların iktisadi amaçlarına hizmet etmezdi.

*

Bölümün hazırlanmasında yaralanılan kaynaklar:

1 Ġ.Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, C.4, 25, 26, 28. b., TTK. Yay, Ank., 2003 2 Nuri Yüce, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, C.I, Feza Gazetecilik A.ġ., Ġstanbul, 1999 3 Büyük Türk Klasikleri, C.6, Ötüken Yay., Ġstanbul, 1987

4 Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C.2, MEB, Ġstanbul, 1983 5 Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ yay., Ankara, 1997

(12)

Bu nedenle büyük devletler Osmanlı merkez teĢkilatının takviyesini tercih ediyordu. Ġmparatorluğunun pazarlarına merkezi bir idareden elde edilen imtiyaz ve muafiyetlerle hâkim olmak iĢlerine geliyordu. Bu yüzyılda Osmanlı merkez idaresi daha da güçlendi.

Osmanlı Devletinde, modern kurumlara artık ihtiyaç duyuluyordu. Yönetsel, toplumsal, ekonomik ve kültürel anlamda modernleĢme kaçınılmaz olarak eksikliğini göstermiĢtir. Modernlik, salt değiĢim ya da olaylar silsilesi de değildir: akılcı, bilimsel teknolojik ve idari etkinliğin ürünlerinin yaygınlaĢtırılmasıdır. Osmanlı toplumunda ise Ġslam dininin etkisi yaĢamın her alanında etkisini göstermekteydi. Modern toplumdan söz edebilmek için bilimin, teknolojik uygulamalarının olması tek baĢına yetersiz kalacaktı. Entelektüel etkinliğin siyasal propagandalar ya da dinsel inançlardan korunması, yasaların tarafsızlığının kiĢileri torpile, adam kayırmaya, particiliğe ve yolsuzlara karĢı koruması, kamu ve özel yönetimlerin kiĢisel bir iktidarın aracı haline gelmemesi, tıpkı kiĢisel servetlerle devletin bütçelerinin ayrı tutulması gibi özel alanla kamusal alanın da birbirinden ayrı tutulması gerekmektedir. OluĢturulabilecek modern kurumlarla ekonominin güçlendirilip ticari iliĢkilerin canlandırılması sanayi, tarım gibi alanlarda yeniliklier yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmelidir.

Ulus oluĢumunun da modernliğin siyasal bir biçimi olduğu söylenebilir. Ulus, geleneklerin, göreneklerin, farklılıkların yerine bütünleĢmiĢ aklın önderliğinde yasalar tarafından yeniden yoğrulmuĢ ulusal bir neferdir. 19. Yüzyıl bu bağlamda küresel olarak imparatorlukların çözüldüğü bir yüzyıl olmuĢtur. Osmanlı‟da da „‟mozaik toplum‟‟ yapısı egemen olduğu için devletin küresel ulusçuluk akımlarından gelebilecek her türlü etkiye karĢı korumasız kaldığı söylenebilir. Böylelikle 19. Yüzyıldaki hızlı toprak kayıplarının bie nedeni olarak devletinyguladığı yönetsel eksiklikler, teknolojik geri kalmıĢlık, ekonomik yetersizlik gibi ulusçuluk akımlarının da etkisi olduğu açıktır.

Bu dönemde gerçek orduyu temsil eden savaĢçı kuvvet, yeniçerilerdi. Bu ocağa girmek ve çalıĢmak çok sıkı Ģartlara bağlanmıĢtı. Yeniçeri ocağının bozulmaya baĢlaması köylü çocuklardan vazgeçilerek esnaftan insanların alıması ile baĢlamıĢtır. Zamanla ocak, iĢsiz, yeteneksiz insanlarla dolmaya, talimler önemsenmemeye baĢladı. Yeniçerilik defterine yazılı ve para alan insanların sayısı bu dönemde 400.000 olduğu

(13)

3

halde faal olan ancak 60.000 kiĢi vardı. Bunlardan savaĢa katılanlar da yalnızca 25.000 kiĢi idi.

Ġsmail Nâkâm, Osmanlı Devleti‟nin bu buhranlı döneminde yaĢamıĢtır. Artık Osmanlı aydını asırlarca içinde yaĢadığı medeniyet dairesinden çıkıp yüzlerce yıl mücadele halinde bulunduğu yeni bir medeniyetin, Batı medeniyetinin, dairesine girmek istemektedir. On sekizinci yüzyılın sonlarında tahta çıkan III. Selim, Nizâm-ı Cedid denen bir dizi yenilik yapmıĢtır ki bu yenilikler sadece askerî alanda değil sosyal hayatın birçok yönünü de kapsamaktadır. Ayrıca ülkedeki yüksek kademede bulunan yöneticileri ve devlet adamlarını toplayarak Sened-i ittifak adıyla onlarla bir senet imzalamıĢ ve bununla padiĢahın yetkileri ilk defa olarak kısıtlamıĢtı. Ancak Yeniçerilerin karĢı çıkmaları ve isyanı üzerine III. Selim düĢüncelerini gerçekleĢtirememiĢtir.

Ondan sonra gelen II. Mahmud Yeniçeri Ocağı‟nı kaldırmadıkça hiçbir yeniliği hayata geçiremeyeceğini anladığından 1826 tarihinde kanlı bir Ģekilde bu ocağı ortadan kaldırmıĢ ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir ordu kurmuĢtur. Artık yeniliklerin önü açılmıĢtır. PadiĢah önce bir kılık-kıyafet düzenlemesi getirmiĢ ve memurların giyecekleri kıyafeti kanunla tespit etmiĢtir. Fes giyilmesini zorunlu hâle getirmiĢtir. Devlet görevlileri görünüĢ olarak daha Avrupaî bir tarza bürünmüĢtür. Eğitimden posta teĢkilatının kurulmasına kadar birçok alanda yenilikler yapılmıĢtır. 1831 tarihinde ilk resmi gazetenin çıkarılması emrini vermiĢtir. Arkasından 1840‟ta Ceride-i Havadis yarı resmi bir gazete olarak Ġngiliz tüccar ve muhabir William Churchill tarafından yayınlanmıĢtır. Gazetecilik düĢünce hayatında ve edebiyatımızda bu Ģekilde yer bulmaya çalıĢırken siyasi ve sosyal hayatı temelinden değiĢikliğe uğratacak olan Tanzimat Fermanı olarak bilinen Gülhane Hatt-ı Hümayunu yayınlandı. II. Mahmud tarafından tasarlanan fakat ölümü üzerine oğlu Sultan Abdülmecid ve Londra‟da elçilik yapmıĢ olan Mustafa ReĢid PaĢa‟nın birlikte hazırladıkları ve ReĢid PaĢa‟nın Gülhane‟de padiĢah adına okuduğu düzenlemeler metni artık devlet için her alanda yeni bir dönemin baĢlangıcı oluyordu. Bu fermandan sonra artık batı etkisi kendisini daha kuvvetli olarak hissettirecek ve yakın zamanda her alanda batı örnek

(14)

alınmaya baĢlanacaktır. Ancak Ġsmail Nâkâm‟ın Ģiirlerine baktığımızda Osmanlı sahasında meydana gelen bu olaylardan bahsetmediğini görmekteyiz. O, yine klâsik anlayıĢla Divan Ģiiri geleneğini sürdürmüĢtür.

2. Edebî Durum

19. yüzyılda yapılan birçok toplumsal yeniliklere paralel olarak on dokuzuncu yüzyıl Türk Edebiyatı‟nda da hem Ģekil hem de içerik açısından yenilikler yapılmıĢtır. Fakat yeni edebiyat anlayıĢı eskiyi tamamen silememiĢtir. Dil, vezin ve nazım Ģekilleri büyük bir ölçüde aynıdır.

19. yüzyıla gelinceye kadar Osmanlı padiĢahlarının çoğu edebiyatla ilgilenmiĢtir; ama on dokuzuncu yüzyılın baĢında padiĢah olan ve diğer padiĢahların içinde tek Ģiir yazan III. Selim olmuĢtur. ġiirlerinde „‟Ġlhami‟‟ mahlasını kullanmıĢtır.

19. yüzyılda divan Ģiiri, yeni edebiyat karĢısında yenilgiye uğramıĢtır. 18. yüzyılda Nedim ile baĢlayan mahallileĢme akımı etkisini korumuĢtur. Halk söyleyiĢlerini Ģiire sokmada aĢırıya kaçan ölçüsüzlüklerin bulunması, Ģiirlerin duygu derinliğinden yoksun olması, sadece süs olarak vezne uydurulmuĢ kafiyeli sözler, beyitlerdeki zevksizlik, bu dönemin divan edebiyatı Ģiirlerinin genel özellikleridir. ġiirlerde eskiye dönüĢ özellikle 17. yüzyılın büyük Ģairlerini örnek alarak Ģiire can verme çabaları, bu yüzyılın eski Ģiir alanındaki en baĢarılı hareketidir.

Yüzyılın ilk önemli edebi akımı Tanzimat Fermanı‟nın etkisiyle Tanzimat Edebiyatı‟dır. Bu akım Türk edebiyatında orijinal bir çığır açamamıĢtır. Tanzimat Edebiyatı birinci dönem ve ikinci dönem olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Birinci dönem „‟toplum için sanat‟‟ ikinci dönem „‟sanat için sanat‟‟ anlayıĢını benimsemiĢtir. Her ikisi de 18. yüzyıl Fransız Edebiyatı‟nın belirgin izlerini taĢımaktadır. En ayırıcı özellik dilde sadeleĢme üzerinde durulmasıdır.

Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de gazetelerin yayımlanmasıdır. Türkiye‟de ilk Türkçe gazete, devlet tarafından resmi bir organ olarak çıkarılmıĢtır. Bu gazete. II. Mahmut‟un emriyle kurulan Takvim-i Vekaayi‟dir ve 1831 yılında çıkmıĢtır. Bunu yarı resmi gazete Ceride-i Havadis (1840), ilk özel gazete Tercüman-ı Ahval

(15)

5

(1860), ve Tasvir-i Efkâr (1862) izlemektedir. Yeni Türkçe, gazetenin etrafında kendini bulur. Dil, o zamana kadar görülmemiĢ bir terbiyeyle adım adım geniĢleyen bir dünya görüĢü ile beraber kendi de geniĢler. Kitleye okuma zevkini aĢılar. Bu nedenle gazeteler büyük bir ilgi görmüĢtür.

I. MeĢrutiyet döneminde edebiyatta batı etkisi daha da artmıĢtır. Servet-i Fünun akımında (1896-1901) bu durum açıkça görülmektedir. Bu dönemde eserler kusurlu olmaktan çıkmıĢtır. Artık tiyatro, hikâye, roman yalnızca biçim değil içerik olarak da taklit edilmeye baĢlanmıĢtır.

Bu dönemin Ģairlerinden olan Ġsmail Nâkâm‟ın hayatı hakkında dönemin tezkirelerinde yeterli bilgi bulunmamaktadır. ġairin Ģiirlerinde tasavvufu yoğun bir biçimde iĢlediğini görüyoruz. Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerinde daha çok insanlara tasavvuf ve dinin temel öğretilerini anlatmaya çalıĢmıĢtır.

19. yüzyılda Divan edebiyatı Ģairler yetiĢtirmeye devam etmiĢtir. Fakat önceki dönemlerde olduğu gibi ses getirememiĢlerdir. Bu asır, Divan edebiyatı geleneğinin önemini yitirerek çöküĢe geçtiği ve yerini yeni bir edebiyata bırakmaya baĢladığı bir dönemdir. Böyle bir edebiyat ortamı içinde, dönemin Ģairleri on yedi ve on sekizinci yüzyıl ustalarının yollarını izlemiĢtir. Eski edebiyatın kuruluĢ döneminde olduğu gibi çöküĢ döneminde de dini-tasavvufi Ģiire daha çok ilgi gösterilmiĢtir. Bu dönem Ģairleri genelde bir tarikata mensuptur. Bu nedenle de her Ģairin divanında dini-tasavvufi konulu Ģiirlere rastlanır. Bu dönemin önemli Ģairleri Ģunlardır

Enderunlu Vasıf (öl. 1824): 19. Yüzyıl divan Ģiirinin en dikkate değer isimlerinden biri Enderunlu Vasıftır. Ġstanbullu olan Vâsıf, enderunda yetiĢtiği için Enderunlu ya da Enderunî lakabıyla tanınmıĢtır. III. Selim döneminin son yıllarından baĢlayarak saray çevresinde önemli görevlerde bulunmuĢ, en son haceganlık rütbesiyle saraydan ayrılmıĢtır. ġair Ġstanbul'da 1824 yılında ölmüĢtür.18. yüzyılda Nedim‟in baĢlattığı mahallileĢme akımının bu yüzyıldaki en önemli temsilcisi Vâsıftır. Ancak onda Nedim'in inceliği yoktur ġiirlerinde Nedim'in yanı sıra Sabit ve Enderunlu Fazıl'ın da etkisi görülür. Vâsıf eski Ģiirin kurallarına, eski kültürün estetik değerlerine fazla sadık kalmaksızın hatta kuralları umursamadan yazmıĢtır. Ayrıca, Ģiirlerinin büyük bir

(16)

kısmı tehzil yani alay ve taklit özelliği gösterir. ġiirlerinde özellikle Ģarkılarında kayıtsız bir ruh hali olan Vâsıf, perde-birûnâne yani edep dıĢı Ģiirler de yazmıĢtır. ġiire mahallî renkler katarken, alaycı yaradılıĢı onu eski Ģiirin nükte anlayıĢından uzaklaĢtırmıĢ, bayağılığa düĢürmüĢtür.

19. yüzyıl divan Ģiirinin önemli isimlerinden biri de Keçecizâde Ġzzet Molla (1785-1829). Divan Ģiirinin son büyük üstadlarından biri olarak kabul edilmektedir. Ġzzet Molla, baĢta mesnevileri olmakla beraber gazel ve kasideleriyle de dikkat çeken bir Ģairdir. Müderrislik, müfettiĢlik, kadılık görevlerinde bulunmuĢtur. Mevlevi tarikatine müntesip olan Ģair ġeyh Galip‟te olduğu gibi her gazelinin sonunda Mevlana‟yı veya Bahâüddin-i NakĢıbendî‟yi anar. Kasidelerinde Nefi‟nin etkisi görülen Ġzzet Molla‟nın gazelleri kasidelerinden üstündür. ġairin Fuzûli, Rûhi, Nedim ve ġeyh Gaip‟ten etkilendiği görülür.

Yine bu dönemin bir baĢka önemli sanatçısı Pertev PaĢa (1785-1837) ‟dır. Devrin âlimlerinden Ġbrahim Efendi‟nin oğlu olan Pertev PaĢa‟nın asıl adı Mehmed Said‟dir. Önceleri “MeĢreb” mahlasını kullanan Ģaire “Pertev” mahlası Divan‟ı Hümâyun‟a katip olarak girmesinden sonra verilmiĢtir. ÇeĢitli devlet görevlerinde bulunmuĢ, paĢalığa kadar yükselmiĢtir. Halk arasında “tuğsuz padiĢah” diye anılan Pertev PaĢa‟nın devlet adamlığı Ģairliğinden önde gelir. Mevleviliğe intisab etmiĢ, Ģiirlerinde tasavvufi konuları iĢlemiĢtir. Arapça, Farsça, Türkçe Ģiirler yazmıĢ olan Ģairin Divan‟ı basılmıĢtır.

ġeyhülislam Arif Hikmet (1786-1859) Divan edebiyatının dikkate değer son Ģairleri arasında üzerinde durulması gereken önemli sanatçıdır. Vezir Ġbrahim Ġsmet Bey‟in oğlu olan ġeyhülislam Arif Hikmet, iyi bir tahsil görmüĢ, kadılık, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği gibi önemli görevlerde bulunmuĢ; Meclis-i Valâ-yı Ahkâm‟ı Adliye üyeliğinden sonra Ģeyhülislam olmuĢtur. Arapça, Farsça ve Türkçe Ģiirler yazan Ģairin Divan‟ı basılmıĢtır. ÇağdaĢı Ģairlerin ona Ģiirler, nazireler yazmıĢ olmaları Ģairin saygı gören, güçlü ve etkili bir Ģair olduğunun göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

19. yüzyılın üstad kabul edilen Ģairlerinden biri de Leskosçalı Gâlib (1829-1867)‟dir. Babası ġehsuvarzâde Ġsmail PaĢa‟dır. Asıl adı Mustafa Galib olan Ģairin

(17)

7

hakkında pek bilgi bulunmamaktadır. Babasının Van valiliği yaptığı dönemde divan kâtipliği yapmıĢ, özel hocalardan dersler alarak kendini yetiĢtirmiĢtir. ġiirlerinde Nefî, Fehim ve ġeyh Galib gibi sanatçıların etkisi görülen Ģair özellikle Nailî-i Kadîm‟in takipçisi görünümündedir. ġiirde tasavvufi mecazlara dayalı sağlam ve güçlü bir ifade kudretine sahip Ģairin erken yaĢta ölümü Divan Ģiiri için bir kayıp olarak görülmektedir.

YeniĢehirli Avnî (1827/28-1884) Bey son dönemin büyük Ģairlerinden biridir. YeniĢehir Fenar‟da doğmuĢtur. Türkçe ve Farsça Ģiirleri bulunan Ģairin Divan‟ı yayınlanmıĢtır.

Bu dönemde yaĢamıĢ ve tasavvufi Ģiirleriyle adından söz ettirmiĢ bir Ģair de Hersekli Arif Hikmet (1839-1903)‟tir. Hersek Valisi Ġstolçalı Ali PaĢa‟nın torunu, Zülfikâr Nafiz PaĢa‟nın oğludur. Encümen-i ġuarâ toplantıları onun evinde yapılırdı. Tasavvufî ve hikemî Ģiirleriyle dikkat çeker. Divan‟ı Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal‟ın Ģair hakkındaki uzun bir mukaddimesiyle birlikte yayınlanmıĢtır. Divan‟ından baĢka Levâyihü‟l Hikem, Levamiü‟l- Efkâr, Sevânihü‟l-Beyân, Mısbâhu‟l-izah adlı eserleri bulunmaktadır. Encümen-i ġuarâ toplantıları onun evinde yapılırdı.

19. yüzyılda erkek Ģairler yanında adlarından söz ettirmeyi baĢarmıĢ kadın Ģairler de vardır. Kadın Ģairlerden en önemlilerinden biri Leyla Hanım (öl. 1847)‟dır. Babası kazaskerlerden Moralızâde Hamid Efendi‟dir.

Devrin bir baĢka kadın Ģairi de ġeref Hanım (1809- 1861)‟ dır. ġair ve müderris Nebil Bey‟in kızıdır. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakla beraber kültürlü bir aile çevresinde yetiĢtiği düĢünülmektedir. Mevlana ve diğer Mevlevî büyükleri hakkında Ģiirler yazmıĢtır. Divan‟ı basılmıĢ olan Ģairin Ģiirleri duygu, hayal ve söyleyiĢ güzelliği bakımından dikkate değerdir. Aruz veznine olan hâkimiyeti yine onu dönemindeki diğer sanatçılardan ayrı kılan bir diğer özelliğidir.

II. Mahmud‟un kızı Âdile Sultan (1862-1899) da bu asrın kadın Ģairleri arasında yer alır. Döneminin ünlü kadın Ģairleri Leylâ ve Fıtnat Hanımlar‟dan yetenek ve teknik bakımdan daha az baĢarılı sayılsa da Adile Sultan özellikle Osmanlı tarihine tuttuğu ıĢık nedeniyle önemlidir. Babası, annesi, kardeĢleri ve çevresi hakkında yazdıkları dönemin saray erkânının ve yönetiminin anlaĢılmasına yardımcı olmaktadır. Bunun dıĢında Adile

(18)

Sultan‟ın önemli bir vasfı da Osmanlı Hanedanı‟ndan Divan tertip etmiĢ tek kadın Ģair olmasıdır. Özellikle Fuzuli ve ġeyh Galib‟e nazireler ve Yunus Emre tarzında hece vezniyle Ģiirler yazmıĢtır. ġiirleri teknik bakımdan basit ifadeli gibi görünürse de samimidir. O, bu samimi sözleriyle kardeĢi sultan Abdülaziz Han‟ın Ģehit edilmesine de ıĢık tutmuĢtur. Ayrıca Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman) Divanı‟nın basılmasını sağlamıĢtır.

Bu dönemin Ģairlerinden olan Ġsmail Nâkâm‟ın hayatı hakkında dönemin tezkirelerinde yeterli bilgi bulunmamaktadır. ġairin Ģiirlerinde tasavvufu yoğun bir biçimde iĢlediğini görüyoruz. Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerinde daha çok insanlara tasavvuf ve dinin temel öğretilerini anlatmaya çalıĢmıĢtır.

(19)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

1.ĠSMAĠL NÂKÂM‟IN HAYATI SANATI ESERLERĠ

1.1. Hayatı

Ġsmail Nâkâm Azerbaycan‟ın Nuhu* (ġeki) Ģehrinde dünyaya gelmiĢtir. Hacı

Mehmet‟in oğlu olup Azerbaycan‟ın son dönemde yetiĢtirdiği güçlü Ģairlerden biridir. (Resulzade, 1934:154) Sadreddin Bey ailesine mensup olan Nâkâm 1829-1906 yılları arasında yaĢamıĢtır. ġairin asıl adı „‟Ġsmail‟‟dir. „‟Bey‟‟ ailesine mensup olduğu için Ġsmail Bey olarak tanınmıĢtır. (AdıĢirinov, 2006:37) Türkçeden baĢka Farsça ve Arapçayı da mükemmel derecede bilen Ģairin Ģark medeniyetine de vukufu vardır.(Tavukçu, 2000:53) Abdülhamit devrinde bir ara Ġstanbul‟da bulunmuĢ ve buradaki Ģairler ile dostluk kurmuĢ olan Ġsmail Nâkâm‟ın Nuhu‟da öldüğü rivayet edilmiĢtir.(Resulzade, 2008:154)

Tuhfe-i Naili‟de Ġsmail Nâkâm hakkında kısıtlı da olsa birtakım bilgiler verilmiĢtir. Ġsmail Nâkâm‟ın Dağıstanlı olduğu, II. Abdülhamit dönemi Ģairlerinden olduğu ayrıca divanı olduğu bilgileri yer almaktadır.

Azerbaycanlı araĢtırmacı Kamil AdıĢirinov‟un tespitine göre Ġsmail Nâkâm, dostu Abdulmabud Behçet‟e tahsili ile ilgili Ģunları aktarmıĢtır: „‟Okulu bitirdiğim zaman kendi maksadımı ifade edecek kadar okuma yazma gücüne sahip değildim. Fakat tarihe merak ve iĢtiyakım olduğundan Arapça Farsça yazılmıĢ tarih kitaplarını lügatler sayesinde anlamaya koyuldum ve bu sayede hem Arapça hem de Farsça öğrendim. Artık bu zamandan itibaren yalnız tarihi değil her Ģeyi anlama gücüne sahip oldum. ĠĢte elimde mevcut her ne malumatım varsa kendi mahsulümdür. (AdıĢirinov, 2006:37)

*

Azerbaycan‟ın kuzeyinde, baĢkent Bakü‟nün 370 km kuzeybatısında Büyük Kafkas Sıradağları eteğinde yer alan ve Azerbaycan‟ın en eski Ģehirlerinden ve önemli turistik bölgelerinden birisidir. ġehir 1580 yılında Osmanlı Devleti‟nin egemenliğine girmiĢ; ancak 1606 yılında ġah I. Abbas tarafından iĢgal olundu ve yeniden Safevi Devleti‟ne katıldı. (http://tr.losts.net.nuha)

(20)

Ġsmail Nâkâm, tahsili ile ilgili bu durumu, ilmi kendi kendisine öğrendiği gerçeğini, Divan‟da bir beyitte Ģöyle dile getirtir.

Garîb-i bî-kes-i deĢt-i taèaĢĢuúuz Nâkâm

Ne kimse rehberimizdir ne kimse yâverimiz (G-76/7)

Ġsmail Nâkâm, hayatı boyunca sade basit bir yaĢantıyı tercih etmiĢtir yaĢadığı ev son derece basit gündelik ev eĢyalarıyla kitaplardan oluĢmuĢtur. (AdıĢirinov, 2006:38) Sadeliği bir yaĢam tarzı olarak benimseyen Ġsmail Nâkâm‟a bir dostu beraber hacca gitme teklifinde bulunur kendisi. Allah nasip etmesin diyerek cevap verir. Dostu: „‟niçin‟‟ diye sorar. Nâkâm: „‟Ġnsan zengin olmadıkça hacca gitmez. Zengin olanlar da insan değil. Bu sebepten ne o ziyareti ne de insanlıktan uzak olmayı isterim.‟‟ der. (AdıĢirinov, 2006:37)

Ġsmail Nâkâm, 1906 yılında Nuhu Ģehrinde vefat etmiĢ ve bu Ģehirde defn edilmiĢtir. Devlet tarafından Nuhu merkez kütüphanesine ve yaĢadığı sokağa onun ismi verilmiĢtir. (AdıĢirinov, 2006:42)

1.2. Mahlası

Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerinde mahlas olarak „‟Nâkâm‟‟ kavramını kullanmıĢtır. Nâkâm, maksadına eriĢememiĢ, yoksun kalmıĢ, nasipsiz demektir. (Devellioğlu, 1997:800)

Cünûnluk rütbesin Nâkâm buldun èaĢú feyøinden

(21)

11

1.3. Eserleri

1.3.1.Türkçe Divanı

Ġsmail Nâkâm‟ın Türkçe Divanı‟nın Türkiye kütüphanelerinde iki nüshasını tespit ettik. Birinci nüsha, Millet kütüphanesi Ali Emiri Efendi Manzum Eserler Koleksiyonu, arĢiv nu. 422 ile Ġsmail Nâkâm adına kayıtlıdır. Divan 89 varaktan ibarettir, 220x136 mm ölçülerindedir. Talik yazı ile her sayfada 16 satır vardır. Ġstinsah tarihi H. 1311-M. 1893 tarihine aittir.

Ġkinci nüsha, Yapı Kredi Sermet Çifter AraĢtırma Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonu, arĢiv nu. 622 ile Ġsmail Nâkâm adına kayıtlıdır. Divan 74 varaktan ibaret olup 215x133-160x88 mm ölçülerindedir. Talik yazı ile aharlı kâğıt üzerine her sayfada 16 satır olarak yazılmıĢtır. Ġstinsah tarihi H. 1309-M. 1891 tarihine aittir.

Ġsmail Nâkâm, Divan‟ının bitim yılını bir beyitte tarih düĢürerek belirtir.

Künûz-i gayb-i dürri olduúundan lafô-i târîòiniñ

Lisân-ı àaybden gûĢ eyledim dürr-i künûz-i àayb (Kt-9/5)

Beyitte geçen „‟dürr-i künûz-i àayb‟‟ ifadesindeki harflerin ebced hesabıyla rakamsal karĢılığı H. 1299 eder.

1.3.2. Leyla ile Mecnun Mesnevisi

Ġsmail Nâkâm‟ın Bakü Devlet Üniversitesi Kütüphanesi‟nde Leyle ile Mecnun adlı mesnevi tarzında bir eseri vardır. (Levend, 1998:131) Ġsmail Nâkâm‟ın bu eseri bu mevzuda Türkçe yazılmıĢ eserlerin sonuncusudur. (Levend, 1959:365)

1.3.3. Hüsrev ü ġirin Mesnevisi

Ġsmail Nâkâm‟ın mesnevi tarzında yazdığı ikinci eseridir.(Tavukçu, 2000:53) Bu eserin Türkiye kütüphanelerinde bir kaydını bulamadık.

(22)

1.3.4. Genc-i Edep

Mehmet Ali Resulzade‟nin verdiği bilgiye göre bu eser Azerbaycan‟ın meĢhur kiĢilerinden Hacı Zeynel Abidin hakkında bir methiyedir. (Resulzade, 2008:154) Eserin bir nüshası Mevlana Müzesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonunda arĢiv nu.3965 ile kayıtlıdır.

1.3.5. Hayâlât-ı PerîĢân

Ġsmail Nâkâm‟ın bu eseri Mevlana Müzesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonunda arĢiv nu.3964 ile kayıtlıdır.

1.4. Edebî KiĢiliği ve Dil Özellikleri

Nâkâm‟ın edebî kiĢiliği hakkında tezkirelerde ve edebiyat tarihlerinde pek bilgi bulunmamaktadır. Türkçeden baĢka Farsça ve Arapçayı da mükemmel derecede bilen Ģairin Ģark medeniyetine vukufu vardır.(Tavukçu, 2000:53)

ġiirlerinin içeriğinden dini hassasiyeti güçlü bir Ģahsiyet olduğu anlaĢılan Ġsmail Nâkâm ağırlıklı olarak dini-tasavvufi içerikli bir divan oluĢturmuĢtur. Ġslam dininde her önemli iĢe „‟Bismillah‟‟ denilerek baĢlandığından Ġsmail Nâkâm da Divânında üç farklı yere besmele ile baĢlar Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerine ilkin Allah‟a övgüyle baĢlar. ġair, Allah‟ın eĢsizliğini, yaratmadaki kudretini, yüceliğini ve her mahlûkun onu sıfatlarıyla zikrettiğini söyler:

Ey âziz-i bî-misal ü ey óakîm-i bî-zevâl

Dergeh-i èizziñdedir yeksân sulùân u gedâ (G-1/2)

Ôâhir u pinhân her dürlü ki maãnu„at var

äâni„ u ferd u ãamed sensin deyü eyler nidâ (G-1/3)

Hikmetiñ bir nevi„ her maòlûúa ãûret bağlamıĢ

(23)

13

Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerine Allah‟a övgüden sonra Ġslam peygamberi Hz. Muhammed‟i övmeyle devam eder. Bu övgüler divan boyunca birçok yerde geçer. Nâkâm, Hz. Muhammed‟in peygamberler makamında baĢa taç olduğunu ve Hz. Muhammed‟e olan aĢkı gönlünü ekin kıldığından, mâsivâ sevgisine gönlünde yer kalmadığını söyler.

Ey nübüvvet mesnedinde enbiyâ baĢına tâc

Buldu bâzâr-ı nübüvvet naúd-i nûruñdan revâç (G-30/1)

KalmamıĢ Nâkâm-ı dilde cây-ı hubb-ı mâsivâ Gönlümü ekin kılmıĢ nur-ı aĢkı Mustafâ (G-3/7)

ġiirlerinde peygamber sevgisini her fırsatta dile getiren Ģair, Hz. Muhammed‟in âlemin efendisi olduğunu, hesap gününün derdinin ilacı olduğunu belirtir. Ayrıca „‟Muhammed‟‟, „‟Mushaf‟‟ redifli gazelleri ile Ģer‟i anlayıĢını ortaya koyan Ġsmail Nâkâm‟ın üzerinde Ġslam dinin ne kadar tesirli olduğunu görürüz.

Kimseyi ãıóóatde koymaz óaĢrde derd-i èaõâb Olmasa senden eğer ey seyyid-i èâlem ilâc (G-30/2)

Olduúunu Allah åenâ òºân-ı Muóammed

Ġåbât kılur èâlemde Öur‟ân-ı Muóammed (G-55/1)

Virüp her bâr-ı emr u nehy bârîden òaber muãóaf

Ġder nûr ile âfâúı münevver ser-be-ser muãóaf (G-137/1)

Divan edebiyatı Azerbaycan‟da Fuzûlî‟nin cazibesi altında geliĢmiĢ ve onun sihir halkasından dıĢarı çıkamamıĢtır. Ġsmail Nâkâm da bu cazibeyle Ģiirler yazan Ģairlerdendir. (Hacızade, 1997:125) Bu sebepten Ġsmail Nâkâm‟ın Ģiirleri Fuzûlî‟nin

(24)

Ģiirlerini çağrıĢtırır. Ġsmail Nâkâm‟ın Fuzûlî‟nin Ģiirlerinin tesirinde kalarak yazdığı Ģiirlerden bazıları Ģunlardır:

Fuzûlî:

Benim tek hiç kim zâr u perîĢân olmasun yârâb

Esîr-i derd-i aĢk u dâğ-ı perîĢân olmasun yârâb (G-24/1)

Nâkâm:

TaèaĢĢuú èâleminde nâr-ı hicrân olmasun yârâb Dil-i èuĢĢâú nâr-ı hicre sûzân olmasun yârâb (G-12/1)

Fuzûlî:

Dost bî-pervâ felek bî-rahm devran bî-sükûn

Derd çok hem-derd yok düĢmen kavî tali zebûn (G-219/1)

Nâkâm:

Derd çok hemderd yok dil muødarib miónet füzûn

Baòt bî-himmet felek bed meh-rû geçer devr-i dûn (G-85/1)

Ġsmail Nâkâm‟ın Fuzûlî‟nin yanı sıra ġeyh Galib‟den de etkilendiğini söyleyebiliriz; zira Ġsmail Nâkâm‟ın „‟âteĢ‟‟ redifli gazeli ġeyh Galib‟in „‟âteĢ‟‟ redifli gazelinin tesiriyle yazıldığını görmekteyiz.

ġeyh Galib:

Gül âteĢ gülbün âteĢ gülĢen âteĢ cûybâr âteĢ

(25)

15

Nâkâm:

Leb âteĢ dîdedir âteĢ nigâh âteĢ èiõâr âteĢ

Yakur cân u tenimi çâr-sûden bu çehâr âteĢ (G-85/1)

Ġsmail Nâkâm‟ın dini hassasiyetinin son derece yoğun olduğunu Ģiirlerinde sıklıkla görmekteyiz. Tasavvufi eda ile söylenmiĢ Ģiirlerinin olmasının yanı sıra Klasik Divan Ģiirinde sıkça yer alan sevgili tasvirleri de Divan‟da yer almaktadır. Ġsmail Nâkâm‟ın bir tarikata bağlı olduğuna yönelik Divan‟da bir ifade yer almamaktadır. Onun bir tarikata bağlı olmadığını kendisinin Ģu beytinden anlamaktayız.

Garîb-i bî-kes-i deĢt-i taèaĢĢuúuz Nâkâm

Ne kimse rehberimizdir ne kimse yâverimiz (G-76/7)

Divan Ģairlerinin geneli kendilerindeki aĢkın büyüklüğünü ifade etmek için kendileriyle ünlü aĢk kahramanı Mecnun‟u karĢılaĢtırarak sahip oldukları aĢkın Mecnun‟un aĢkından çok daha gerçekçi ve büyük olduğunu ifade ederler. Nâkâm, Mecnun‟un kendisi gibi zebun olmadığını gerçek Mecnun kendisi olduğunu ve cünûnluk mülküne kendisinin varis olduğunu söyler.

Mecnûn zebûnsa olmamıĢ èâlemde benim tek Dil-dâde-i üftâde-i sevdâ-yı muóabbet (G-29/1)

Benem Mecnûn ki benden gayrı yokdur Cünûnluk mülküne Nâkâm vâriå (G-27/7)

Ġsmail Nâkâm‟ın Divan‟ında çoğunlukla gazeller yer almaktadır. ġair, gazeli nazım yakutunun ipi ve ruhun, tabiatın güzelliği olduğunu ayrıca gazel söylenmeli ki gazelin kabiliyeti ve Ģanı ortaya çıkardığını ifade eder.

(26)

Gazeldir riĢtesi yâúût naômıñ

Gazeldir revnaúı ùabè-ı revânıñ (Kt-6/4)

Gazel söyle ki istièdâd-ı ùabèıñ Gazeldir eyleyen iôhâr Ģânıñ (Kt-6/5)

Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerinde kendisini son asrın Ģairi ve Ģiir devrinin kendisiyle son bulacağını belirtir. Böylelikle Ģair, on dokuzuncu asır Divan Edebiyatında kendi konumunu ve dönemin batılılaĢma süreci içerisindeki Divan Ģiirinin geleceğini belirtmiĢ olur.

Seniñle òatem bulsun naôm devri Ki sensin nâôımı âòir zamânıñ (Kt-6/7)

Ġsmail Nâkâm Divanı‟nda 19. yüzyılın Türkçesini görmek mümkündür. Ġsmail Nâkâm, yaĢadığı dönemin dil özelliklerini Ģiirlerinde aksettirmiĢtir. ġiirlerinde kullandığı bazı kelimelerden örnekler Ģunlardır:

eyleyüpdür (G-19/1) kılmıĢ (G-21/2) bulmayupsen (G-7/1) kalur (G-94/6) olup (G-95/5) gitdi (G-175/6) bilüp (G-7/1) kalmamıĢ (G-8/1) itmek (G-15/7) olmazsa (G-27/5)

(27)

17

Ġsmail Nâkâm‟ın kelime hazinesi çok geniĢtir. ġiirlerinde günümüzde kullanılmayan Arapça ve Farsça kelimeler ile tamlamalar Ġsmail Nâkâm‟ın Ģiirlerinde çokça yer alır. Günümüze göre arkaik olan kelimelere örnekler Ģunlardır:

keĢti (G-1/7) nâ-hüdâ (G-1/7) yekke-tâz (G-19/3) cüst-cû (G-21/6) bâlîn (G-7/2) pister (G-7/2) terahhum (G-32/6) gümrâh (G-37/3) seylâb-ı siriĢk (G-131/3) kûhken (G-52/2)

Türkçede kelime baĢında „‟t-d‟‟ değiĢimi pek yaygındır. Divanda çoğunlukla „‟d‟‟ sesi tercih edilmiĢtir

dırnak (G-39/5) dürlü (G-85/7) dutdu (G-144/6) dutmuĢ (G-188/5) ditreyüp (G-10/5)

Türkçede belirli dönemlerde bir kelimenin hem e‟li hem de i‟li Ģekli bulunmaktadır. Divanda, bugün „‟e‟‟ ile söylenen birçok kelimenin „‟i‟‟ ile yazılmıĢ Ģekliyle karĢılaĢılmaktadır:

(28)

irdim (G-164/7) dimek (G-143/6) virdi (G-143/6) itmez (G-152/3) didiler (G-159/1) gicelik (G-8/6)

Divanda genel olarak ünsüz uyumu görülmemektedir:

söylemekden (G-40/2) felekde (G-39/1) zulmetden (G-1/1) yokdur (G-1/6) virmiĢdir (G-1/4) kudretde (G-1/6) olmuĢdur (G-5/5) èuĢĢâúda (G-8/1) çıkdı (G-22/3)

Divanda –up/-üp zarf-fiil eki dur- yardımcı fiili ile birleĢerek öğrenilen geçmiĢ zaman çekimi görevinde kullanılmıĢtır:

Gam-ı hicrânıñı çekmekde artuk bulmayup ùâúat

Tenimden eyleyüpdür èazm-i rûóum itmeğe hicret (G-19/1)

Firîb olupdur irâdet dahı irâdetde

(29)

19

Divanda dikkat çeken bir diğer özellik ise Eski Anadolu Türkçesinde kullanılan –gaç/-geç zarf-fiil ekinin kullanılmıĢ olmasıdır:

Dehânımda çıkar âteĢ göñül hicriñde hû itgec

Beden ùâúat getürmez dil-i viãâliñ ârzû itgec (G-32/1)

Belâ-yı èaĢúıñ ile kaçsa benden òalú èaceb olmaz

Ki Ģarù-ı èaúldır kaçmak belâdan bir belâ görgec (G-29/3)

Ġsmail Nâkâm, Ģiirlerinde mecaz ve anlam ile ilgili edebi sanatları yeri geldiğinde kullanmıĢtır:

1.5. ġiirlerinin Muhtevası 1.5.1. Din

1.5.1.1.Allah

Allah‟ın adıyla, Allah adına gibi anlamlara gelen „‟Bismillah‟‟ ifadesi Ġslam dininde her önemli iĢe baĢlandığından kullanılır. Ġsmail Nâkâm da Divânında üç farklı yere besmele ile baĢlar Ġbni Arabî, „‟Allah‟a göre „‟Kün‟‟ (Ol) ne ise insana göre besmele de odur. Besmele insana bir Ģeyi yapma ve meydana getirme gücü ve iradesi verir. Allah kün ile kul besmeleyle yapar. (Uludağ, 2005:73)

Divan‟da Allah isminin kullanımıyla birlikte Allah‟ın esma ve sıfatları da sıkça yer almaktadır. Allah‟ın eĢsiz ve benzersiz oluĢu, gizli ve açık yaratılmıĢ her ne var ise Allah‟ı „‟Sâni‟‟, „‟Ferd‟‟, „‟Samed‟‟ diye nida eylediğini, kâinattaki her zerrenin Allah‟ın sanatının ispatının bir delili olduğunu, Allah‟ın mutlak muktedir ve herkesin ona muhtaç olduğu, belirtilmiĢtir.

Ôâhir u pinhân her dürlü ki maãnu„at var

(30)

Ey serîr-i îzzet ü úudretde Ģâh-ı muútedir

Olmayan yokdur saña muhtâç senden mâ„adâ (G-1/6)

Cihân zerrâtı yekser hüccet-i iåbât-ı ãunèuñdur Olursa münkir-i ãunèuñ kılarsa iddièâ peydâ (G-2/2)

Allah isminin Fars dilindeki karĢılığı olan „‟Hudâ‟‟ ismi de Divan‟da geçmektedir. Huda‟nın yer ve göğün yaratıcısı olduğu, Tanrı‟nın iĢiten, gören, gözetleyen, manalarında „‟Semi‟‟, „‟Basir‟‟, „‟Rakib‟‟ gibi özel isimleriyle birlikte kullanımı Divan‟da yer almaktadır.

Òudâ-yı arø u semâ kim odur semîè u baãîr Odur raúîb u odur muútedir odur dânâ (K-1/59)

1.5.1.2. Melekler 1.5.1.2.1. Cebrail

Ġsmail Nâkâm, dört büyük melekten biri olan Cebrail‟den tek bahseder. Cebrail, Cibril ismiyle iki beyitte geçer. ġair, aĢk âleminde kendisinin üstad olduğunu çünkü Cebrail‟in kendisine ruhlar âleminde hocalık yaptığını belirtir.

Benim üstâd èâlem-i èaĢúda kim èaĢú dersinde Baña Cibrîl olmuĢ èâlem-i ervâóda üstâd (G-53/6)

GûĢe-i dâmânıña irmez yed-i òûrĢîd kim

(31)

21

1.5.1.3. Kitaplar 1.5.1.3.1. Kur‟ân

Allah gönderdiği Peygamberlerin bir kısmına, kitap da indirmiĢtir. Yüce Allah bu kitaplarla, insanlara emir ve yasaklarını bildirmiĢ; iyiyi, güzeli öğretmiĢ ve öğütlemiĢ, doğru yolu göstermiĢtir. Ġslâm dini‟nde bu Kitaplara inanmak iman esasları arasında sayılmaktadır. Kur‟ân, Hz. Muhammed‟e indirilen ilahi kitapların sonuncusudur. Ġsmail Nâkâm, Hz. Muhammed‟e indirilen Kur‟ân‟ın alemde Allah‟ın ispatı olduğunu söyler.

Olduúunu Allah åenâ òºân-ı Muóammed

Ġåbât kılur èâlemde Öur‟ân-ı Muóammed (G-55/1)

Ġslam dünyasında Kur‟ân, yazıya aktarıldıktan sonra sayfalanmıĢ manasında „‟Mushaf‟‟ adıyla sıkça kulanılagelmiĢtir. Divan‟da Mushaf redifli bir gazel bulunmakta ve Ģair bu gazelde mushafın cihanda gam giderici, ahirette Ģefaat edici, mezarda dost, cennet için kılavuz ve cehennem ateĢine perde olduğunu belirtir.

Cihânda gam zidâ èuúbâda Ģâfiè úabirde mûnis

BehiĢte rehnümâdır perde-i nâr-ı saúar muãóaf (G-137/5)

Ġsmail Nâkâm, ihlâs ile her zaman mushafı okuması gerektiğini çünkü dünyada ve ahrette mushafı kendisine yardımcı olmasının yeterli olacağını belirtir.

Õulûã ile tilâvet eyle her ân muãóafı Nâkâm

(32)

1.5.1.3.2. Zebûr

Zebur, ilahi kitapların ikincisi olup Davut peygambere indirilmiĢtir. Ġsmail Nâkâm, kasidesinin bir bölümünde Hz. Muhammed‟i överken Zebur‟un baĢta baĢa onun övgüleriyle dolu olduğunu ve Davud peygamberin sabah akĢam bu övgülerle nağmeler söylediğini belirtir.

Anıñ nuèutu idi ser-te-ser mâl-i Zebûr

Anıñla Dâvud idi ãubó u Ģâm naàme-serâ (K-1/111)

1.5.1.3.3. Ġncîl

Ġsrail oğulları peygamberlerinden Ġsa peygambere indirilen Ġncil ilahi kitaplar arasında yer alır. Ġsmail Nâkâm, Ġsa peygamberin Ġncil‟de Hz. Muhammed‟in geliĢinin yakın olduğunu görüp bu yazılı bilgilerle insanlığa geldi der.

Úudûmu úurbetin Ġncîlde görüp mesùûr Getürdi geldi anıñla beĢârete èÎsâ (K-1/112)

1.5.1.4. Peygamberler 1.5.1.4.1. Hz. Âdem

Ġnsanlığın atası kabul edilen Âdem peygamber, ilk insan ve ilk peygamberdir. Ġsmail Nâkâm, Âdem peygamber‟in Hz. Muhammed‟i getürmek için âleme geldiğini ve bu vazife için cenneti bırakıp kadere karĢı gelmediğini ayrıca Ġblis Hz. Muhammed‟in nurunu Âdem peygamberde görseydi Âdeme secde edeceğini söyler.

Âdem seni getürmek içün geldi èâleme

Koydu behiĢti durmadı karĢu muúaddere (Tk-1/37)

Öâbil olsaydı eğer Âdemde nûruñ görmeğe Bî-tevaúúuf Âdeme iblîs eylerdi sücûd (G-56/2)

(33)

23

Ġsmail Nâkâm, kendisindeki ilahi aĢkın Âdem peygamberden miras olmadığını kendisinin ilahi âĢık iken henüz Âdem peygamberden eser olmadığını diyerek sahip olduğu aĢkın büyüklüğünde oldukça iddalı konuĢur.

Seniñ èaĢúıñ baña èâlemde Âdemden değil mîrâå

Saña ben èâĢıú idim yok iken âåâr-ı Âdemden (Tc-3/25)

1.5.1.4.2. Hz. Nuh

Nuh Peygamber, Divan‟da tufan olayı ile anılmıĢtır. Sevgilinin ayrılığının verdiği acıyla dökülen gözyaĢları tufana benzetilir. Ġsmail Nâkâm, ayrılığın acısıyla gözyaĢlarının akması durumunda dünyada birkez daha Nuh tufanının yaĢanacağını ve gözyaĢlarından oluĢan denize Nuh‟un gemisi düĢecek olsa geminin batacağını söyler.

EĢkbâr olsa eğer dîdelerim hicriñde

Dehrde bir dahı tekrâr olur èâlem-i Nûó (G-42/3)

Gamıñ ki menbaè-ı baór-ı siriĢk-i çeĢmimdir

Bu baóre düĢse eğer garú olur sefîne-i Nûó (G-36/3)

Ġsmail Nâkâm, Nuh Peygamberi andığı bir beyitte gözyaĢı çeĢmeleriyle her an tufan oluĢturduğunu Nuh Peygamberi bela girdabından bu tufanın kurtardığını söyler.

ÇeĢme-i çeĢmimle her dem eylerem ùûfân kim Nûóu girdâb-ı belâdan eylemiĢ ùûfân òalâã (G-93/6)

1.5.1.4.3. Hz. Ġbrahim

Divân‟da Ġbrâhîm Peygamber “Halîl,” lakabıyla anılır. Genel olarak âteĢe atılmasına telmih edilir. Ġbrâhîm Peygamber‟e Halîl ismini Hallâk (Yaratıcı) vermiĢtir. Halîl, sâdık dost demektir. Kur‟ân-ı Kerîm‟de Nisa suresi yirmi beĢinci ayette “…Allah

(34)

Ġbrâhîm‟i dost edinmiĢtir.” buyurulmuĢtur. Ġsmail Nâkâm, tüm dünya düĢmanı dahi olsa Halil gibi ateĢe atılsa da sevilinin aĢkının yolunda inlemeyeceğini söyler.

Bañ kılmam reh-i èaĢúıñda Õalîl-âsâ ger

èÂlem èudvânım olup âteĢe olsam melfûô (G-114/6)

Saldı Õalîli âteĢe sevdâ-yı sureti

Virdi Ģikest revnaú-ı eãnâm Âõere (Tk-2/2)

1.5.1.4.4. Hz. Yusuf

Hz. Yusuf, „‟nur-i Yusuf‟‟, „‟mâh-i Kenan‟‟ terkipleri ile anılır. Divan‟da güzelliği söz konusu edilmiĢtir, Onun güzelliği dillere destandır. Sevgili de bu sebeple Yusuf a benzetilir.

æâbit kılur ruòuñda olan nûr-i Yûsufu

Var nisbetiñ seniñ de nesebde peyembere (Tk-1/39)

1.5.1.4.5. Hz. Musa

Mûsâ Peygamber beyitlerde “Tûr Dağı” nda Allah‟ın tecellisine mazhar olması, ve “Âsâ” mûcizesi ile anılır. Ġsmail Nâkâm, sevgilinin yüzünün nuru maksad tûr‟una tecelli edecek olsa âĢık, Hz. Mûsâ gibi hayretler içerisinde kalacağını söyler.

Kalır bî-hûĢ èâĢıú berú-i óayret içre Mûsâ-veĢ Salarsa ùûr-ı maúãûda eğer nûr-ı tecellâ ruò (G-43/3)

Ġsmail Nâkâm, bir beyitte de Hz. Musa‟nın kendisini delilik zincirine bağlı görse âsâ mucizesini hayret vadisinde yok ederdi der.

(35)

25

Vâdi-i óayretde güm eyler èaãâ-yı muècizin

Görse zencîr-i cünûn içre eğer Mûsâ beni (G-191/5)

1.5.1.4.6. Hz. Davud

Davud Peygamber, Divan‟da güzel sesiyle anılır. Ġsmail Nâkâm, Hz. Muhammed‟i överken bir beyitte Zebur‟un baĢtan baĢa Hz. Muhammed‟i öven naatlarla dolu olduğunu bu sebepten Davut peygamberin sabah akĢam bu naatları güzel sesiyle seslendirdiğini belirtir.

Anıñ nuèutu idi ser-te-ser mâl-i Zebûr

Anıñla Dâvud idi ãubó u Ģâm naàme-serâ (K-1/111)

Bu yeter vaãfıña kim mecmaè-ı ervâódadır

Rûz u Ģeb menúabetiñde müterennim Dâvud (Tc-1/27)

1.5.1.4.7. Hz. Süleyman

Hz. Süleymân, Hz. Dâvud‟un oğlu 38/30) ve onun vârisidir (Kur‟an-27/16). Onun yerine peygamber olmuĢtur. Hz. Süleymân hem hükümdar hem peygamberdi ve ona “her Ģeyden bolca verilmiĢ‟‟(Kur‟an-27/16) idi. Beyitlerde hükümranlığının sembolü olan tahtına telmih yapılır.

Menzilim Nâkâm eğer künc-i elemdir èaĢúda

Bu niĢîmendir baña taòt-ı Süleymândan leõîõ (G-63/7)

1.5.1.4.8. Hz. Ġsa

Ġsa Peygamber, Mesih, muèciz-i Ġsa gibi isim ve terkiple anılmıĢtır. Ġsa Peygamber‟in Allah‟ın kudreti ile Meryem‟den babasız bir Ģekilde dünyaya gelmesi mûcizesi, Hakk‟ın san‟atının izharıdır. Onun “Rûhullah” diye isimlendirilmesi bu yüzdendir Divan‟da, Hz. Ġsa‟nın ölüleri diriltme mucizesi iĢlenir. Ġlâhi nefesle yaratılmıĢ

(36)

olan Ġsa, nefesi ile ölülere can verirdi. Sevgili âĢıklarına can bağıĢlaması ile Îsâ-mesîh‟e benzetilir

Lebiñden muèciz-i èĠsâ görünmüĢdür mükerrer kim Ġderler kûyuña taèôîm tersâlar kilîsâ tek (G-154/4)

Óayât virdi baña bir nefesle ol mehveĢ

Nihân imiĢ leb-i laèlinde muèciz-i èĠsâ (K-1/87)

èAôm-ı remîmi zinde kılırsen Mesîó-veĢ Virsen eğer icâze leb-i rûó-pervere (Tk-1/38)

1.5.1.4.9. Hz. Muhammed

Son din Ġslâm‟ın tebliğcisi ve son semavi kitap Kur‟ân-ı Kerîm‟in verildiği son peygamberdir. Ġsmail Nâkâm, Divân‟da pek çok yerde Allah Resulü‟ne sevgi ve muhabbetini dile getirir. Hz. Muhammed „‟resûl-ı mükerrem‟‟, „‟nûr-ı Hudâ‟‟, „‟Habib-i Huda‟‟, „‟fahr-i cihân‟‟, „‟seyyidü‟l-verâ‟‟ gibi değiĢik terkiplerle anılır. Ġsmail Nâkâm, tam bir Peygamber aĢığıdır. Bir beytinde ömrüm oldukça cihanın övüncü Hz. Muhammed‟e naat han olayım ve nutkum oldukça insanlığın efendisine övgüler dizeyim der.

Olunca èömrüm olam naèat-hºân faòr-i cihân

Olunca nuùúum idem seyyidü‟l-verâya åenâ (K-1/95)

Hz. Muhammed‟e gönülden bağlananın her iki âlemde de periĢan ve kederli olmayacağı ve ona ümmet olan için endiĢe ve gam olamayacağını ayrıca Hz. Muhammed‟in insana her iki âlem için övünç olduğu Divan‟da belirtilir.

(37)

27

Olmaz iki èâlemde perîĢân u mükedder

Dil-beste-i gîsû-yı perîĢân-ı Muóammed (G-55/6)

Ġki èâlemde ider faòr seniñle âdem

Saña ümmet olana dahi ne endîĢe ne gam (Tc-1/29)

Hz. Muhammed, âlemlere rahmettir. Allah O‟nu Kur‟ân-ı Kerim‟de böyle tanıtmıĢtır. “Ey Muhammed biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Kur‟an-21/17) Ġsmail Nâkâm, bir beytinde Hz. Muhammed‟in Ahmed ve Mahmud isimlerini de anarak onun ceza gününün Ģefaatçisi olduğunu belirtir.

Eyâ Muhammed u Mahmûd u Ahmed-i Muòtâr ġeh-i serîr lièömrek Ģefîè-i rûz-ı cezâ (K-1/124)

Henüz hiçbir Ģey yaratılmamıĢken Allah Muhammedî Nur‟u yarattı. “Allah‟ın ilk yarattığı nur benim nurumdur” ve “Ben insanların yaradılıĢta ilki, peygamber olarak gönderiliĢte sonuncusuyum” hadis-i Ģeriflerinde Hz. Muhammed bunu dile getirmiĢtir. Ġsmail Nâkâm, bu hadisten dolayı kâinatta her Ģeyin kaynağı Muhammedî nur olduğunu söyler.

Vücûd-ı kâyinâtıñ menbaèı nûr-i Muóammeddir

Ne kim peydâya gelmiĢ maùlaèı nûr-i Muóammeddir (Kt-2/1)

1.5.2. Dini ġahsiyetler 1.5.2.1. Dört Halife

Divân‟da sadece bir kıtada bir arada isimleri anılan dört halife, Hz. Muhammed‟in arkadaĢları ve onun vefatından sonra Ġslâm Devleti‟nin halifeliğini yapmıĢ dört büyük sahabedir. Dört halife, , Hz. Muhammed‟in sadık yâridirler.

(38)

Ebûbekirdir revnaú-efzâ-yı dîn

èÖmer nâôım-ı naôm-ı Ģerè-i mübîn (Kt-3/1)

Reh-i óaúúa èOåmândır rehnümâ èAlî püĢt-i dîn úâtil-i müĢrikîn (Kt-3/2)

Birinci halife Hz. Ebubekir, kendisine Hz. Muhammed tarafından verilen „‟Sıddık‟‟ lakabıyla da anılır. Sıddık, doğrulayıcı tasdik edici anlamlarına gelir. ġair beyitte donuk gönlünü Sıddık‟ın (Hz. Ebubekir) feyziyle canlandırmasını Allah‟tan ister

Bi-óaúúi ãıdú-ı ãafâ baòĢ-i òaøret-i äıddîú Dil-i füsurdemi kıl feyø-i ãıdúla ióyâ (K-1/143)

Ġkinci halife Hz. Ömer bir beyitte de „‟Faruk‟‟ lakabıyla anılır. Faruk, haklıyı haksızdan ayırma becerisi olan kiĢi demektir. Hz. Ömer, adalette hassas olduğundan kendisine bu lakap verilmiĢtir. Beyitte Ģair Faruk‟un (Hz. Ömer‟in) gayretine telmih yapar.

Bi-óaúúi gayret-i Fârûú dîndâr-ı gayûr Ùarîú-i óaúda eyle devâmımı ibúâ (K-1/144)

Üçüncü halife Hz. Osman „‟Zünnureyn‟‟ lakabıyla bir beyitte geçer. Zünnureyn, kelime mana itibariyle iki nur sahibi demektir. Hz. Osman, Hz. Muhammed‟in Ümmügülsüm ve Rukiye adlı kızlarıyla ayrı dönemlerde evlilik yaptığından kendisine bu lakap yakıĢtırılmıĢtır. Hz. Osman çok hayâlı olarak bilindiğinden Divan‟da bu yönüne telmih vardır.

Bi-óaúúi sırr-ı óayâ-yı cenâb-ı Zünnûreyn

(39)

29

Dördüncü halife ve Hz. Muhammed‟in damadı olan Hz. Ali, ilmi, cesareti, adaleti ve cömertliği ile Ġslam dünyasının en güzide isimlerindedir. Divan‟da Hz. Ali, kendi ismiyle ikinci kez yer alır. Hz. Ali‟nin cömertliğine telmih yapılır.

Bi-óaúúi maèrifet-i rifèat-ı saòâ-yı èAlî

Ġki cihân óasenâtıñ baña da eyle èaùâ (K-1/146)

Dünyada dört farklı yerde Hz. Ali‟nin türbesi bulunmaktadır. Bunlar içerisinde gerçek ve en meĢhur olarak bilinen Irak‟ın Necef kentindeki türbedir. Hz. Ali‟nin türbesinin burada yer almasından dolayı Hz. Ali‟ ye „‟Ģâh-ı Necef‟‟ denir. Divan‟da Hz. Ali bu lakabıyla da anılır. Ġsmail Nâkâm, alem bana düĢman olursa üzülmem çünkü çaresizlerin düĢmanlarına Necef Ģahı düĢmandır der.

Òaãm olursa baña Nâkâm ne gam èâlem kim

Õaãmdır òaãmına bî-çâreleriñ Ģâh-ı Necef (G-138/7)

1.5.2.2. Hasan ve Hüseyin

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber‟in torunları ve dördüncü halife Hz. Ali‟nin oğullarıdır. Hz. Hüseyin beyitlerde Kerbelâ‟da Ģehit edilmesi ile anılır. Ġslâm tarihinin en acı hadiselerinden biri olan Kerbelâ hadisesi unutulmaz ve Allah‟tan ya da Resul‟ünden bağıĢlanma ve Ģefaat dileneceği zaman anılır ve bu bağlamda “Kerbelâ Ģehidi hakkı” tabiri kullanır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin sûfilerin imamıdırlar.

Òûnîn-i siriĢk akıtma gözümden cezâ günü Òûn-i Ģehîd-i maèreke-i Kerbelâ óaúı (G-48/4)

ġehîd-i Kerbelâ kanını kim Ģerm itmedi tökdi

(40)

Bir beyitte de iki kardeĢ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, birlikte anılarak onların hürmetine Ģefaat istenir.

“Bi-óaúúi sîne-i mesmûm Ģerer-i yâr-i Óasan Bi-óaúúi òûn-ı Óüseyin bihîn-i âl-i èabâ (K-1/148)

1.5.3. Sevgili ve AĢk Kahramanları

Ġsmail Nâkâm‟da sevgili Divan Ģiirinin klasik kalıplarındaki sevgilidir. Divan Ģiirinin en önemli kiĢisi olması dolayısıyla Ģiirde çokça sözü edilen, sevgilidir. Sevgilinin önde gelen özellikleri arasında aĢığa acı ve ıstırap verici olmasıdır.

Gelen kan gözlerimden bağrım içre pârelerdendir

Olan bağrımda yara gamze-i òûn-òºârelerdendir (G-65/1)

Feøâ-yı èaĢúda cismim keten tek tâbdan düĢmüĢ Baña her ne belâ irse eåer meh-pârelerdendir (G-65/2)

Divan Ģiirinin klasik sevgili tipindeki vefasızlık durumu Ġsmail Nâkâm‟ın Ģiirlerinde de karĢımıza çıkar.

Kim eyler ârzû èâĢıúlıkı bir dahı èâlemde

Beni miónet giriftârı seni hem bî-vefâ görgec (G-29/2)

AĢk kahramanlarından Mecnun, Ferhat, Vâmık. ve sevgilileri Leyla, ġirin, Azra, geçer. ġair, aĢkının büyüklüğünü ifade etmek için kendisiyle ünlü aĢk kahramanlarını karĢılaĢtırarak sahip olduğu aĢkın onların aĢkından çok daha gerçekçi ve büyük olduğunu ifade eder

(41)

31

Bîsütûn-ı derdde Ferhâd-vârem kûh-ken

KiĢver-i endûhda Mecnûn veĢem ãaórâ-neverd (G-52/2)

Sanma Vâmıú gözleri ben gibi giryân eylemiĢ ÇeĢmini derdince herkes eĢk-efĢân eylemiĢ (G-87/1)

Ne Mecnûndur benim tek èâĢıú dilde ne Ferhâd

Ne Leylâdır saña hem-tâ ne ġîrîndir saña beñzer (Tc-3/10)

Ġsmail Nâkâm, sevgilisine seslenme ünlemi olarak Türk-i ziba, Türk-i hunhar, Türk-i dilrüba, Türk-i bîmisal, Türk-i yağmager gibi ifadeleri kullanır.

Nümâyân olsa ruòsârın eğer ey Türk-i zîbâ ruò Tecellî mâcerâsın eyliyor tekrâr peydâ ruò (G-43/1)

El-èıyâõ ey Türk-i òûnòºâr el-èıyâõ Eylemez nâlim saña kâr el-èıyâõ (G-62/1)

Bir fitne-i zemâne u bir âfet-i cihân

Bir mehveĢ u perî ruò u bir Türk-i dil-rübâ (Tk-3/23)

Kûyi nigâra düĢ gidüp eyledim bükâ

GûĢ eyleyüp fiàânımı ol Türk-i dilrübâ (Müs-1)

Bir laóôa resm-i vaãlıñı ey Türk-i bî-miåâl

Göstermediñ òayâle ki görsün nedir viãâl (Tk-1/29)

Dil u cânım alup hûĢum alup ârâmım almıĢsın

(42)

ġair, ay yüzlü sevgilinin yüzünü zülüflerinden dolayı görememekten dert yakınırken bir derdi de sevgilinin kendisine Türkçe itibar etmemesindendir.

Ruòuñ koymaz görüm zülfün èiõârından kenâr itmez Fiàân kim èâĢıúa bir Türkce ol meh iètibâr itmez (G-75/1)

Ġsmail Nâkâm‟daki beĢeri aĢka tasavvufi yön de eĢlik eder. Böylelikle aĢk hem beĢeri, hem tasavvufi yönüyle karĢımıza çıkar

Seniñ èaĢúıñ idüp efkende-i çeh mâh-i Kenèânı

Seniñ èaĢúıñ kılupdur Vâmıúı ser-geĢte-i ãaórâ (Tc-3/39)

Cemâl-i yâre göñlüm cilve-geh olmuĢ bióamd-allah äafâ-yı èaĢú kılmıĢ göñlümü âyine-i óikmet (G-21/2)

Sebük-bâr ol ùarîú-i èaĢúda terk-i ten it Nâkâm

Yeter bu pâyede çekmek bedenden miónet-i åıúlet (G-21/7)

1.5.4. Deyimler

Divan‟da Ģairin kullandığı deyimlerden bazıları aĢağıda verilmiĢtir.

Ah çekmek: (G-41/5) AteĢlere yanmak: (G-56/1) Ayak çekmek: (G-130/3) BaĢ koymak: (G-3/16) Can vermek: (G-32/2) Can bulmak: (G-75/4) Canı yanmak: (G-29/1) Cefâ görmek: (G-3/1)

(43)

33 Dert çekmek: (G-171/7) Dil vermek: (G-14/7) El çekmek: (G-150/6) Gam çekmek: (G-19/5) Gönlü açılmak: (G-67/2) Gönül vermek: (G-180/5) Hayat vermek: (G-118/6) Kan tükürmek: (G-25/2) Meftun olmak: (G-180/5) Nazar etmek: (G-4/4) ġöhret tutmak: (G-171/7) Takat bulmak: (G-77/5) 1.5.5. Ayetler

Kur‟an-ı Kerim‟in on beĢinci suresinin yetmiĢ ikinci ayetinde yer alan„‟le-èumrek‟‟ ifadesi Hz. Muhammed kast edilerek „‟ömrüne and olsun‟‟ manasındadır. Bizzat Allah tarafından Hz. Muhammet‟in yaĢamı üzerine and içilmiĢ olması Hz. Muhammet ve onun ümmeti için büyük bir övünçtür. Ayrıca bu durum Hz. Muhammet‟in ömrünün güzelliğine ve insanlık için örnekliğine iĢarettir. ġair, beyitte Hz. Muhammet‟in ceza gününün Ģefaatçisi ve le-èumrek tahtının Ģahı olduğunu söyler.

Eyâ Muhammed u Mahmûd u Ahmed-i Muòtâr ġeh-i serîr-i le-èumrek Ģefîè-i rûz-ı cezâ (K-1/124)

„‟Öâb-ı úavseyn ev ednâ‟‟ ayeti Kur‟an-ı Kerim‟de elli üçüncü surenin dokuzuncu ayetinde yer alır. „Ġki yay aralığı kadar ya da daha yakın‟ demek olan bu tabir esasında Hz. Muhammet‟in miraç münasebetiyle Allah‟a yakınlığının derecesini ifade eder. Divan‟da iki defa yer alır bu ayet. ġair Hz. Muhammet için Allah seni

(44)

kavuĢma meclisinde Úâb-ı úavseyn ev ednâ haremine mahrem etti ve Úâb-ı úavseyn‟de didarını sana arz etti der.

Bezm-i vuãlatda seni eyledi Allah celîl

Úâb-ı úavseyn ev ednâ óaremine maórem (Tc-1/32)

Sensin ol nûruna hem èâĢıú hem maèĢûú

Úâb-ı úavseynde kıldı saña èarø-ı dîdâr (Tc-1/17)

1.5.6. Mitolojik Ögeler ve Kahramanlar 1.5.6.1. Enkilyon

MeĢhur ressam Mani‟nin resimlerini topladığı koleksiyonun adı “Erteng”, „‟Erjeng‟‟ Ģeklinde de kullanılan kelimenin “Mani‟nin atelyesi”, “ Bir Türk kahramanının adı”, “Rüstem‟in öldürdüğü devlerden birinin adı “, “Çin‟de bir puthane “, “Mani‟nin evi” gibi anlamları da vardır. Mani‟nin bir peygamber ve Enkilyon‟un da onun peygamberliğini ispat için kendisine verilmiĢ bir mucize olduğu inancı yaygındır. Edebiyatta çoğu zaman Mani ile birlikte, sevgilinin güzelliğini anlatmak için kullanılır. (Pala, 1999:128)

ġair, Divan‟ında yer alan tek kasidesinde bahar tasvirini yaparken yeryüzünün güzelliklerini Enkilyon‟a benzetir.

äaóâyif-i çemeni eylemiĢdi Enkilyon

Kitâb-ı gülĢeni kılmıĢdı nüsòa-i kübrâ (K-1/2)

1.5.6.2.Keykâvus

Ġran milli rivayetlerinin en önemli, en zengin devresi Keyaniler dönemi, bu dönemin en önemli hükümdarları da Keykavus ve Keyhusrev‟dir. Rüstem‟in heft hanı aĢması, SiyaveĢ destanı, Rüstem ve Sohrab destanı hep bu dönemde gerçekleĢmiĢtir. “Kavus” sözü Avesta kökenli olup, “hükümdar” anlamındaki kavi (key) sözcüğüyle

(45)

35

“arzulayan” ve güçlü anlamlarına gelen usan sözcüğünden oluĢmuĢtur. Buradan hareketle baĢına key sözcüğünün eklenmesiyle oluĢan Keykavus Ģekli de kullanılır. Avesta‟da Keykubad‟ın çok güçlü ferr sahibi ve yetenekli olduğu söylenen oğlu Kavus, Keyaniler hanedanının ikinci ve en önemli hükümdarıdır. Hükümdarlık süresi yüz elli yıldır ve ölümünün ardından yerine Keyhusrev geçmiĢtir. (Yıldırım, 2008:468)

Divân‟da Ģair, eğer Keykâvus âĢık olursa namı, Ģöhreti terk ederdi; çünkü aĢk âleminde kibir ve edebin bulunmadığını belirtir.

Olursa èâĢıú eyler terk-i neng u nâm-ı Keykâvus

Ki nâ-mevcûddur èaĢú èâleminde naòvet u nâmûs (G-82/1)

1.5.6.3. Mâni

Sasani hükümdarlarından I. ErdeĢir (e.226-241) ve I. ġapur (e.241-272) döneminde yaĢamıĢ ünlü ressam Mani‟nin (ö.276-277) annesi Ġran‟ın soylu ailelerinden, bazı rivayetlere göreyse EĢkani hanedanındandır. Hemedanlı olan babası Babil‟e göç etmiĢ ve Mani orada dünyaya gelmiĢtir. (Yıldırım, 2008:500)

ġair, eğer Mâni sevgilinin can bağıĢlayan, gönül çeken suretini görecek olsaydı Erteng‟ini, (Enkilyon‟unu) yakardı der.

äûret-i dil-keĢ cân baòĢıñı Mâni görse

Yakar Ertengini òat rûy teãâvîre çeker (G-7/5)

1.5.6.4. Cem

Ġran hükümdarlarından PiĢdadiyan‟ın dördüncüsü olan Cem veya CemĢid Ģarabı icad etmekle meĢhur olmuĢtur. BaĢka hiçbir meziyeti olmadığı halde Ģarab mucidi olduğu için edebiyata girmiĢ adını ibka etmiĢtir. (Onay, 2007:82)

Cemin kadehi ise üzerinde yedi hikmeti bildiren yazıların bulunduğu bir kadeh imiĢ (Pala, 1999:79). Divan‟da kadehiyle birlikte anılır Cem.

(46)

Câm-ı CemĢîdde ger cilve-ger olsa óüsnüñ

Óüsnüñe èâĢıú olup câm olur Cem maòlaã (G-97/4)

1.5.6.5. Rüstem

Ġran‟ın ünlü kahramanı.adı ġehname‟de övgüyle anılır. Divan Ģiirinde kahramanlık, acı kuvvet, yenilmezlik sembolü olarak özellikle kasidelerde anılan Rüstem, M.Ö. 4. Asırda Keykavus döneminde yaĢadığı sanılmaktadır. (Pala, 1999:334).

Ġsmail Nâkâm, Divan‟da Rüstem aĢkın savaĢ meydanına girecek olsa sevgilinin ok gibi can alıcı bakıĢının korkusundan kendi adını ters okurdu diye söyler.

èAks okur adını tîr-i nigehiñ òavfından

Girse ger maèreke-i èaĢúıña Rüstem küstâò (G-44/3)

1.6. Nâkâm Divanı‟nın ġekil Özellikleri 1.6.1. Nazım ġekilleri

Nâkâm Divânı‟ndaki Ģiirlerin nazım Ģekillerine göre dağılımı Ģöyledir.

1.6.1.1. Gazel

Gazel, divan Ģiiri nazım biçimlerindendir. Beyitlerle kurulan tek kafiyeli kısa bir biçimdir. BaĢka türlerde bir tek beyti bile bulunmayan kimi Ģairler, âĢıkane duyguların

Nazım ġekilleri Türkçe Toplam

Gazel 204 204 Kaside 2 2 Kıt‟a 13 13 Müseddes 1 1 Terkib-i Bend 3 3 Terci-i Bend 5 5 Toplam 228 228

(47)

37

anlatılmasına uygunluğu dolayısıyla gazel türünde pek çok Ģiir söylemiĢlerdir. Bu nedenle gazel, Türk edebiyatının her sınıf Ģairince en çok sevilen ve öteki nazım biçimlerinin yanında en çok tutulan bir nazım biçimi olmuĢtur. (Dilçin,1986:76)

Nâkâm Divanı‟nın büyük bir çoğunluğu gazellerden oluĢmuĢtur. Divanda yer alan toplam 228 Ģiirden 204‟ü gazeldir. Divan‟da yer alan gazeller yedi ila sekiz beyitten oluĢmakta ve her harften yedi gazel yazılmıĢtır.

Oldu sûzân göñül âteĢ-i hicrân görüp Kaldı giryân gözüm göñlümü sûzân görüp

Ağladı óâlime her kimse beni hicriñde Pençe-i miónet ile çâk-ı giribân görüp

Nîm-òand eyleyerek kıldı tebessüm deheniñ Oldu mebhût-ı úaøâ àonce-i òandân görüp

Dimek olmaz bu leùâfetle saña insân kim Eyliyor óûr taãavvûr seni insân görüp

Ditreyüp cân ü tenim oldu perîĢân óâlim Zülf-i müĢgîniñ lerzân u periĢân görüp

Öâmetiñ güldi òıram-ı çemen-i èâlemde Kaldı óayretde felek servi òırâmân görüp

ÂĢikârâ nice Nâkâm gözüm ağlamasun Hicrden laóôada biñ miónet-i pinhân görüp

(48)

1.6.1.2. Kaside

Kasideler, genellikle birini övmek ve yermek amacıyla yazılan Ģiirler, daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan divan edebiyatı Ģiirlerdir.

Ġsmail Nâkâm Divanı‟nda 2 kaside yer almaktadır. Birinci Kaside 173 beyitten oluĢmakta ve Ģu beyitle baĢlamaktadır:

Òuceste ãubó-demi kim bahâr-ı bâğ-ârâ Kılup cihânda diğer gûne naúĢlar peydâ

Ġkinci kaside Sultan Abdülhamit‟e methiye niteliğindedir. Kaside 35 beyitten oluĢmakta ve Ģu beyitle baĢlamaktadır

Úaan-ı bende-perver dârâ-yı dâdger Hakan-ı Ģarú u àarb u sulùân-ı baór u ber

1.6.1.3. Kıt‟a

Sözlük anlamıyla parça demek demekolan kıt‟a, nazım terimi olarak iki ya da daha çok, 9-10 beyte kadar olan, matla ve mahlas beyti bulunmayan, gazel gibi kafiyeli bir nazım Ģeklidir.(Ġpekten, 2001:42) Divanda kıt‟a nazım Ģekliyle yazılmıĢ 13 manzume vardır.

Her kim ki ola güftârı dil-âvîz u melîó Aña leb-bestelik elbette değil Ģâyeste

Bir kesün úavli dil-âzâr u cefâ ger olsa Aña Ģâyestedir ancak ki ola leb-beste

(49)

39

1.6.1.4. Müseddes

Her bendi altıĢar mısradan oluĢan nazım Ģeklidir. Divân‟da 1 tane müseddes vardır.

Kûyi nigâra düĢ gidüp eyledim bükâ GûĢ eyleyüp fiàânımı ol Türk-i dilrübâ Derdimi bildi óayretimi gördü câ-be-câ Raóm itdi óâlime didi ey èurøa-i belâ Kim eylemiĢ bu derde seni mübtelâ dedim Ben bilmem özge èâĢıú-ı óayrânıñam seniñ

1.6.1.5. Tercî-i Bend ve Terkib-i Bend

Her bendi 8 ile 20 mısra (4-10 beyit) arasında yazılan nazım Ģeklidir. Terkib-i bendle aynı yapıya sahiptir fakat aralarındaki tek fark bendlerin sonundaki vasıta beyitlerinin terci-i bendede tekrarlanmasıdır. Divân‟da üç adet terci-i bend üç adet de terkib-i bend vardır.

1.6.1.6. Tercî-i Bend

Ġki mekĢûf cemâliñ görene cümle-i râz Eyliyor cümle-i èâlem saña iôhâr niyâz Mıãır-ı nâzıñ ki óaúîúatde èazîzi sensin Saña Ģâyestedir èizzet saña Ģâyândır nâz Eåer-i nûr-i vücûduñ görünüp âdemde PîĢ-gâhında mülk-i fevcine emr oldu namâz

Dem-be-dem çekmededir reĢk-i gamıñ èarĢ-ı bülend Úademiñ birle müĢerref olalı arø-ı óicâz

Bende-i óalúa begûĢ-i der-i mînû u Ģikem PâdiĢâhım kerem it gâh u geh ol bende-nevâz DüĢ seyr eyler iken gülĢen-i evãâfıñda

Referanslar

Benzer Belgeler

Petersburg Bale Tiyatrosu, bu yıl- ki Genç Pamukbank etkinliklerin- de Olga Spessivtseva’nm Bolşevik devrimi öncesi Rusya’sında şan- şöhretle başlayan ve New York’ta

Tasarlanan bu gonyometre ile boyun omurga rotasyon hareket açıklığı ayrıntılı bir şekilde değerlendirilebilmektedir.. Ayrıca son yıllarda artan bir ilgiyle

Eşitlik 6.29 ve Eşitlik 6.30’a göre hesaplanan, mart ve nisan ayları için, ısı depolama süresi boyunca depoya aktarılan, depodan kaybolan ve depolanan günlük toplam

Olağanüstü dönemlerde bir kereye mahsus olmak üzere çıkarılan vergiler (Net Aktif Vergisi, Ekonomik Denge Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi) ile ilgili olarak ihbar ikramiyesi

It appraises a person’s level of hope through pathway thinking, agency thinking and overall hope by married students while studying.. This study also ascertained on the

Nice feryād itmeyem Rūģí bugün Manŝūr gibi Zülfini dilber baña dār eyledi iy vāh

Understanding the neuroendocrine events that determine the timing of puberty onset, and the subsequent achieve- ment of reproductive capacity, has been a matter of intense research

Rüzgârlı Köylülerinin, Bakanlığın verdiği ‘ÇED Olumlu Raporunun’ ‘yürütmesinin durdurulması ve iptali’ istemiyle Rize İdare Mahkemesinde açmış olduğu