• Sonuç bulunamadı

Yarının Toulouse Lautrec'i:Fikret Mualla

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yarının Toulouse Lautrec'i:Fikret Mualla"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

s . i ■

i

9

(? r

T T - 50Ş&/4

SAHİFE BEŞ

Yarının Toulouse Lautrec’i

f i kret

il

ili it il

la

R ö p o r t a j :

HIFZ! 1 OPUZ

P

aris’ten Marsilya’ya arabay­ la inerken ana yolu bırakıp da sola, Alplere yönelirse­ niz ufak yollar sizi kâh vadiler arasına sıkışmış küçük kasaba­ lara, kâh tepelere yerleşmiş şi­ rin köylere götürecektir. Harita­ larda adını güçlükle bulabilece­ ğiniz köylerden biri de Reillan- ne’dır. Kıvrıla kıvrıla virajları aldıktan sonra köyün kahvesine girip,

— Burada, diyeceksiniz, res­ sam Mösyö M uallâ oturuyormuş. Nerede bulabiliriz kendisini?

Kahveci derhal size Fikret Mu- allâ’nm oturduğu evi tarif ede­ cektir. Yeniden arabaya binip daracık yollardan çan kulesinin bulunduğu sırta doğru tırman­ maya başlıyacaksmız. Kahveci­ nin gösterdiği yer kulenin bitişi­ ğindeki evdir. Kapıyı çalıp da beklemeye kalkarsanız hiçbir işe yaramaz. Fikret Muallâ kapıyı duymayacaktır bile. En iyisi ka­ pıyı itip içeri girmektir.

Merhaba deyip

— Fikret, Fikret, evde misin?

diye bağıracak olursanız, Fikret yatağından kalkıp, uzun, kalın yün hırkasını sırtına alacak ve ayağına terliklerini geçirerek ka­ pıya gelecektir. Kendisini yok­ lamaya gelen insanları görünce gözleri dolacak, heyecandan sesi titrivecektir Fikret’in. Eğer ken­ disini çoktan beri görmemişse­ niz Fikret’i biraz daha şişman, biraz daha göbekli bulacaksınız. Yaş »İtmişi geçmişse, hele biraz da içkiye meraklıysanız göbek çıkar elbette. Fikret de biraz meraklıdır içkiye.

— Yapm a Fikret, sana doku­ nuyor işte, içm e! deyin istediği­ niz kadar. Fikret :

— Evet, içmemek lâzım, evet.. Peki, içm iyeceğiz değil mi? H ay­ di bakalım öyleyse.. M erhaba!.

diyip bardağı kaldıracaktır. îçk i Fikret’in yaşantısıdır ar­ tık.

— Sabahleyin, der Fikret, dört­ te uyanıyorum. Gözümü açınca

«Yine yaşıyorum, ölmemişim»

diye bir üzüntü çöküyor içime. U yk u d a ölebilm ek ııe tatlı şey. Yaşam ak üzüntülü. Dert, hasta­ lık, kuşku.. U yk u tutm uyor on­ dan sonra. Saat altı olunca ta­ mam, kalkıyorum . Bir bardak şarap içiyorum kendime gelmek için. Sonra resme başlıyorum . Biraz resim, ..biraz şarap, böyle gidiyor işte..

Kim dir Fikret Muallâ?

F

ikret 1903 yılında doğmuş­ tur. Üsküdarlıdır. Resme baş­ ladıktan bir süre sonra A l­ manya ve İtalya’ya giderek on

— Y A M A D A M K Ö M Ü R Ü G Ö N D E R M E Z SE

yıl oralarda resim yapmıştır. Fikret 1927 den sonra yurda dön­ düğünü anlatır. Kendisini Gala­ tasaray’da resim hocalığına tâ­ yin ederler. Fikret’in hocalığı bir yıl bile sürmez. Belirli saatlerde okula gidip derslere girip çık­ mak sıkar Fikret’i. Bir aybaşı maaşım aldığı gibi atlar trene. Ver elini Berlin. Yoldan da Ga­ latasaray’a bir mektup atar,

«Siz» der, «kendinize başka bir enayi bulun!»

1929 da Fikret yine döner İs­ tanbul’a. Zaman zaman çok ke­ yifli, ama maceralı ve sıkıntılı bir bohem hayatı başlamıştır. Meyhaneler, karakollar, hastane­ ler.. Günün birinde Fikret bıkar bu hayattan, İkinci Dünya Sava­ şından kısa bir süre önce yine atlar trene, bu sefer de Paris’e gelir, yerleşir. İşte o zaman bu zaman Fikret Fransa’dadır. En ünlü ressamlarla arkadaşlık et­ tiği yıllar olmuştur. Eline türlü fırsatlar geçmiş, ama sınırsız öz­ gürlüğünden fedakârlık etme­ mek için Fikret bunların hepsi­ ni teperek bohem yaşayışı seç­ miştir.

Fikret’in yaşantısına yön veren çeşit çeşit korkular vardır. En baş ta polis korkusu gelir. Yıllarca Fik ret kendisini polislerin izlediğini sanmıştır. Dünyanın bütün polisle­ ri komplolar kurmuşlardır ona kar şı! Ama Fikret’i hangi polis izler, niçin izler, belli değildir. Zaten ne diye izlesinler Fikret’i? Belki Fik ret’in izlendiği yıllar olmuş, bun­ lar yer etmiştir onun kafasında.

Sonra Fikret aç kalmaktan, açık­ ta kalmaktan korkar. On yıldan faz la bir zamandan beri Fikret varlık lı bir kolleksiyoncu kadının hima- yesindedir. Fikret’in görevi bu kadına ayda dört beş resim ver­ mektir. Fikret şimdi Reillanne’da bu kolleksiyoncu kadının yazlık e- vinde oturmaktadır. Yaşlı bir ka­ dın her sabah gelir, sobayı yakar, Fikret’in şarabını alır, yemeğini ha zırlar, çamaşırlarını temizler, yata ğmı yapar, ilâçlarını verir ve gider. Eğer Fikret’in havası bozuksa bu yaşlı kadın hemen Paris’deki kol­ leksiyoncu madama telefon ederek durumu bildirir, madam da Marsil yadan kendi doktorunu gönderir Reillanne’a. Ama Fikret korkular içindedir.

— Ya. der yarın mâdam beııi evin den atarsa ne olurum ben?

Ama madam, Fikret’i hiç bir za man evinden atmak niyetinde de­ ğildir. Paris’deki muhteşem apartı manında kendisine Fikret’in bu kuşkularından söz ettiğim zaman,

— Hayır, diyecektir, olur mu böy le şey.? Muallâ hiç resim yapmasa bile ömrünün sonuna kadar ben ona bakacağım. Bunu söylemiyo­ rum kendisine. Alıngandır, her sa­ natçı gibi kaprislidir. Belki yarın darılır. İliç resim yapmaz. Güçtür M uallâ’yı idare etmek...

Hastane korkusu

F

ikret'in bir korkusu da hasta­ neye düşmektir. Kaç defa has­ taneye girdiyse çıkması bir me sele olmuştur. Birinin gelip kendi sini çıkarması gerekir. Ama ya kim se gelmezse? Karaciğeri şişmiştir Fikret’in. Birkaç aylık bir bakım la birkaç yıllık ömür kazanacaktır. Ama Fikret «Sakın ha, diyecektir hastane istemem. Yapamam ben oralarda.»

Fikret yarmın Toulouse Lautrec’i dir. Kolleksiyoncu madam da bunu çok iyi bildiği için Fikret’in bütün u.ı.1.1«,-., ı-piayarafe büvük bir yatırım yapmaktadır. Kendisi bu konudan söz ederken:

— Ben bu işten birşey beklemi­ yorum. Bunları çocuklarıma bıra­ kacağım der.

Ü S T Ü N Ü S T Ü N D A Ğ , F İK R E T M U A L L A V E DR. S A F D E R T A R İM

Marcel Ayme’nin «La peinture

nourrissaııte» adlı bir piyesi var­ dır. Şimdi bundan bir televizyon filmi hazırlanmaktadır. Filimde gösterilecek resimler Fikret Mual- lâ’nın eserleridir. Fikret’in sergile rini düzenleyen, tablolarını filimle re sokan hep bu kolleksiyoncu zen gin madamdır. Ama günün birinde kafası kızınca, Fikret ne madamı dinler, ne de kimseyi. Kahvenin or ta yerinde basar küfürü dünyaya. Ertesi gün de pişman olur, «Ya ma

dam, der, darılır da kömürü gönder

inerse..»

Yurt özlemi

F

ikret 28 yıldır- vatan özlemi 1- çindedir. Öğle üzeri ikinci şişe ?i de bitirince başlar Alemdar yokuşunu, Üsküdarı, Beyoğlunu,

Fikret Âdil’i, Bedri Rahmi’yi anlat maya. Korkunç da bir hafızası var dır, neler hatırlamaz. Eski kantola rı söyler, sevinir, güler, çocuk gibi heyecanlanır. Hele eski dostları kırk yılda bir kendisini hatırlayıp da rakı, Türkçe gazete, roman, pul veya kart gönderecek oldular mı dünyalar Fikret’in olur. Kaç kişi kendisini Ttirkiyeye dönmeye zor lamıştır. Ama Fikret hayatına ye ni bir yön vermekten korkar artık. Zaten gücü de kalmamıştır.

Fikret Mualla budur işte. Ülke­ mizin yetiştirdiği en büyük ressam lardan biridir Fikret. Günün birin­ de bu büyük sanatçı Alp dağlarının eteklerindeki Reillanne köyünde kaybolup gidecektir. Sonra bizler övüneceğiz Fikret’in eserleriyle.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Bu çalışmada servikal distonili bir olguda 6 haftalık fizyoterapi ve rehabilitasyon progra- mı ile hastanın denge ile ilgili şikayetlerinin azaldığı, mobilitesini

Okmeydanı ile sim­ geleşmiş her biri birer sanat eseri olarak tasarlanmış bu dikilitaşlan bulabilmek bugün zorlu bir araştır­ mayı, hatta arkeolojik

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Kemal paşa zade Sait beyin mnhtumu babaaum- j el yazısile yazılmış bazı notlarını j görmem için bana