• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 30. yılında Strasbourg'da yapılan 'Nazım Hikmet Kolokyum'unda çeşitli bildiriler sunuldu:'Bir şiir ağacıdır Nazım Hikmet'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 30. yılında Strasbourg'da yapılan 'Nazım Hikmet Kolokyum'unda çeşitli bildiriler sunuldu:'Bir şiir ağacıdır Nazım Hikmet'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ölümünün 30.yılmda Strasbourg ’da yapılan ‘Nâzım Hikmet Kolokyum’unda çeşitli bildiriler sunuldu

‘Bir şiir ağacıdır Nâzım Hikmet’

M U ST A FA EK M EK Çİ

Nâzım Hikmet’in ölümünün 30.yıh

dolayısıyla, Strasbourg Üniversitesi Türk Etüdleri Enstitüsü’nce düzenlenen ‘Nâzım Hikmet Kollokyum’ 17- 18 Mayıs tarihleri arasında Strasbourg’da gerçekleştirildi.

N âzım Hikmet’te edebi yaratış ve davranış yollan kollokyumun ana te­ masım oluşturuyordu. Bu tema üzerinde

Mehmet H.Doğan, Selahattin Hilav ve Tevfik Melikov, Nâzım Hikmet’in ‘este-

tik’i üzerine, Nedim Gürsel ile Cevat Ça­

pan 'İnsan M anzaralan’ üzerine bildiri

sundular. Ataol Behramoğlu esin kay­ naklan, Timur Muhidin ‘fütürist’ deneyi­ mini, Louis Bazin Hikmet’in Türk halk öyküleri ile olan ilişkilerini, Demir Özlü Nâzım Hikmet’in nostaljisini dile getirip şürlerinden örneklediler. Yılmaz Onay, Nâzım Hikmet’in tiyatrosundan söz etti.

Server Tanilli ‘aşka yaklaşımı’m. Asım Bezirci çağdaş Türk şiirinde gerçekleş­

tirdiği devrimin anlamım Avni Arbaş,

Radi Fişh ve Charles Dobzynski de

Nazım’la dostluklanm dile getirttiler. İlginç tartışmalarla geçen ‘ Nâzım Hikmet Kolokyum’unda şiirler okundu, Nâzım Hikmet’e hala yurttaşlık hakkı­ nın verilmemiş olması, sadece bir Ba­ kanlar Kurulu kararıyla bunu düzelti­ lebileceği halde gecikildiği, hükümetin konuyu ciddi olarak ele almadığı vurgu­ landı.

Fransızca, İngilizce ve Türkçe okunan bildiriler arasında tartışma bölümünde “ Nâzım Hikmet’in Çağdaş Türk Edebi­ yatındaki Yeri’ konulu bir bildiri sunan Mehmet H.Doğan, sorulan yamtlarken şunlan söyledi:

‘Şimdi, ben bir şairin diğer şairler ku­ şağı üzerine veya tek tek diğer şairler üzerine etkisini düşünürken, doğurgan olan veya olmayan şairler diye bir deyim getirmek istiyorum. Sanıyorum Cemal Süreya’da da bu vardı, bir Yahya Ke­

mal, bir Nâzım Hik­ met, hatta bir Fazıl

Hüsnü Dağlarca,

Türk şiirinde hiçbir zaman diğer kuşak­ lar üzerinde, etkisi yönünden doğurgan bir şair değildi bun­ lar. Nâzım Hikmet ki, yine öyle kabul ediyorum, şiir ku­ şağı, şiir ağacı olarak

tek bir kişidir.

Nâzım Hikmet’i, şii­ ri yönünden büyük bir çınar ağacına benzetebiliriz; eğer çok sıksa dallan, altında ot bitmez.

Nâzım Hikmet’in

etkisine girdiğiniz anda, şair olarak veya şiir okuyucusu olarak, başka hiç bir

şüri sevemezsiniz,

ondan başka hiç bir

türlü şür yaza­

mazsınız.. 1940 ku­ şağı da N âzım ’in etkisinde kalmıştır. Bu, ne yönden etkisi altında kalmak olu­ yor? Şiiri, toplumsal yaşamın aynlmaz bir parçası haline getir­ me, günlük politik veya yaşamsal sa­ vaşından şiire taşıma yönünden büyük bir etkisi olmuş onlarda. . 1960 kuşağı için yine aynı, “Garip

Kuşağı” özellikle

bundan kaçınmaya çalışmıştır; ama on- lann karşı çıktığı şiir, Nâzım ’ın şiiri de­ ğildi. Ondan önce adeta belirli normu, biçimi, statik hale gelmiş bir şiire karşı

çıktılar. ‘G arip Kuşağı’ doğrudan

Fikret Muallâ’nın çizgisiyle Nâzım Hikmet (1930-31)

N âzım ’a karşı çıkmıyordu. Nitekim çok kısa süre onlar da başta O ktay Rıfat ol­ mak üzere, 1950’ye yaklaşırken bayağı kendi formlannda kendi üsluplannda politik şiirler yazmaya başladılar. 1960

kuşağında elbette bü yük bir etkisi oldu Nâzım'ın, yine şiiri politik, güncel olana ve politik savaşıma taşıma yönünden.”- Eleştirmen ve araştı­ rmacı Asım Bezirci ise

bildirisinde Nâzım

Hikmet’in edebiyatta yaptığı geniş devrimin yalnız biçimde değil içerikte de olduğunu vurguladı: “ Nâzım Hikmet ulusal kültürün temeli olan halk kültürünü yeniden, eleştirici, devrimci bir gözle in­ celeyip değerlendir­ miş, onun yaşarlı yan­ larını alıp şiirine aşı­ lamıştır. ‘Şeyh Bedret­ tin Destanı’nda olsun, ondan sonra gelen şi­ irlerinde olsun, halk şiirinden geniş ölçüde yararlandığını ve halk dilini temel aldığını görmekteyiz. Nâzım Hikmet, divan şiirini de yani geçmiş çağ­ ların egemen sanat ürünlerini de inkar et­ memiştir. Gerçi onları

besleyen anlayışa

karşı çıkmıştır ama

onlann yararlanı­

lması gereken yan­ larını da arayıp bul­

m aktan geri kal­

mamıştır. (Rubailer’- de olduğu gibi). Fakat bu değerlendirme eskiyi sürdürme, eski­ yi yenileme ya da onarm a yolunda değil, onu yargılayarak özümleme, ilerici bir tutumla yararlanma yönünde olmuştur. (Çünkü Nâzım Hikmet, hiçbir zaman

eskiye dönmeyi düşünmemiş, sürekli olarak kendini yenilemenin yollarını aramış ve bulmuştur.) ”

Nâzım Hikmet’i yakından tanıyabil­ miş, Rus gazeteci Radi Fish de 1951 yılında taradığı Nâzım Hikmet’i şöyle anlatıyordu:

“ ... Nâzım, hiçbir zaman ne otorite­ siyle, ne ünüyle övünmez, kendini örnek göstermez, kendi yaptığı şeyin başkalan- mnkinden daha iyi olduğunu düşünmez­ di. Şiirleri tek kopya yazar ve ne yazık ki sık sık kaybederdi. O na bir çok kez ‘Ma- kinayla yazıp, hiç olmazsa bir kopya kağıdı koyun’diye rica ederdim. Nâzım bir şakayla geçiştirirdi; ‘ Yazınbilimcilere benim ölümümden sonra da iş çıksın!’

Nâzım yarattıklarının üstün titremez, gelecek kuşaklar için arşiv oluşturmazdı. O nda gerçekten büyük bir insanın alçak- gönüllüğü vardı. Alçakgönüllülükte bir halkın ahlaksal gücü ve temizliği, böbür­ lenmede ise onun akıl zayıflığı ve hiçliği dile gelir.”

Radi Fish, N âzım ’la ilgili son arasını da şöyle aktardı:

“ 1963 yılıydı. Bir yayınevinden eve döndüğümde N âzım ’m telefonla beni aradığını, onunla hemen bağlantı kur­ mamı istediğini öğrendim. Peredelkino’- daki yazlık evi Edebiyat Fonu’na geri vermişti. Mayıs sonuydu, boğcu sıcak günler geçiriyorduk. Nâzım çalışmak için Pojmosktovye’deki Ruza kasabası­ na gitmişti. Ruza’ya telefon ettim. Bağ­ ladılar, Nâzım gezintiye çıkmıştı. Güç bela bir kez daha telefon ettim. Sonuç aynıydı. Akşam uçakla Riga’ya gittim. Nâzım’ın ölüm haberi beni orada yaka­ ladı. Cenaze törenine gitmedim. Nazım benim belleğimde canlı kalmalıydı.Ne söylemek istediği, ona neden o kadar acele gerekli olduğum benim için bir sır olarak kaldı. Ve bu sır bana uzun süre bir suçluluk duygusu gibi acı verdi. San­ ki o gün onunla telefonla konuşabilsem düzeltilmesi mümkün şey olmaya­ caktı...”

Referanslar

Benzer Belgeler

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

İstanbul ve Ankara Alman Kültür Mer­ kezi sergilerinden sonra tekrar yurt dışına gidip Galerie Ingres’de “ Yeni A rture’lar” sergisini açtı.. 4 Temmuz 1969’da

Sabık serasker ve Tophanei âmire müşiri Ali Saip paşanın hafidi ve Sa­ di paşanın ikinci oğlu Osman bey, etrafa bambaşkalık, yepyenilik olsun diye

Bunun için öncelikle müşterilerimize ait bilgiler- den hangisinin satış sonuçları ile ilgisinin en yüksek olduğunu tespit ediyor ve müşteri kitlemizi bu bilgi özelinde

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra