• Sonuç bulunamadı

View of The problem of moral based on human nature in David Hume

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "View of The problem of moral based on human nature in David Hume"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

David Hume’da insan do as

n evrenselli i temelinde

ahlâk problemi

Emin Çelebi

*

Özet

skoç filozof David Hume’un en büyük hayali, insan ya am na ili kin bütün bilinmezleri pozitif bilimlerle ayn derecede bir kesinli e ula racak bir bilim kurmakt . nsan do as bilimi diye isimlendirdi i bu bilim, ahlâk, bilgi, özgürlük gibi bütün insani eylemleri içine alan bir kavram görünümündedir. Do ald r ki insan eylemlerinin ili kili oldu u her ey ahlâki bak mdan da bir anlam ifade eder. Biz bu çal mam zda Hume’un ahlâk sorunsal insan do as ndan hareketle nas l temellendirmeye çal anlamaya çal aca z.

Anahtar Sözcükler: Ahlak, insan do as , evrensellik, Hume, insani edim

The problem of moral based on human nature in

David Hume

Abstract

The biggest dream of Scottish philosopher David Hume was to establish a science to provide the entire unknown about human life with concreteness as is in positive sciences. The science that he called “Human Nature Science” seems as a concept including all human actions like moral, knowledge and liberty. Naturally, everything related to human actions imply a sense in respect of moral, as well. In this study, we try to understand how Hume explained the problem of morality based on human nature.

Keywords: Moral, human nature, universality, Hume, human actions

(2)

Giri

Hume, bütün felsefî sistemini insan do as n ilkeleri üzerinde in a etmek iddias ndad r. Felsefesinin bir özeti olan “An Enquiry Concerning Human Understanding” adl yap na, “Ahlâk felsefesi’ (moral philosophy) veya insan do as n bilimi (the science of human nature)… iki farkl tarzda ele al nabilir”1 eklinde bir girizgah yapmak suretiyle, “insan do as n bilimi” ile “ahlâk felsefesi”ni adeta özde k lan bir yakla m içerisinde görünür. “ nsan do as bilimi”nin merkezinde insan n olmas ndan ötürü, eylem ve davran odakl bir felsefenin ön plana ç kar lmas dü üncesi ile birlikte, Hume’un XVIII.yüzy l do all k ak n etkisinde kalarak, kendi deyimiyle Newton’un do a bilimlerinde yapt devrime benzer bir devrimi insan davran lar temelinde de gerçekle tirilebilece ine olan inanc2, onu insan do as bilimi ile ahlâki alan e itleme dü üncesine götürmü olabilir.

Vurgulamak gerekir ki, burada “moral philosophy” kar olarak kulland z “ahlâk felsefesi”ni salt olarak günümüzdeki spesifik disipliner anlam yla dü ünmemek gerekir. Söz konusu kavram, Hume felsefesinde, insan denilen varl n bütün do as ve edimlerini ku at bir nitelik ta r. Filozof, Treatise’in önsözünde insan bilimi ile mant k, ahlâk, ele tiri ve politikay kavramsal olarak ay r ve tüm bunlar adeta “insan bilimi” (science of man) nin alt ba klar olarak sunar.3 Söz konusu tasnif, insan bilimi ile ahlâk felsefesini e de er kabul etmenin yan s ra, ayn zamanda ahlâk felsefesinin, özgül ahlâk alan da kapsayan ku at bir bilim olarak kullan ld imler. Her ne ekilde olursa olsun, Hume’un ahlâk pozitif bilimlerle ayn kategorik bak aç yla de erlendirdi ini ifade etmek yanl olmayacakt r.

I. nsan Do as n Evrenselli i ve Ahlâk

Hume, insan bilimini di er bilimler için biricik temel olarak kabul etti i için, söz konusu bilim için de, pozitif bilimlerin temel karakteristi i olan deneyim ve gözlem metodolojisinin zorunlu olmas gerekti ini savlar. Bu çerçevede filozof, deneysel felsefenin ahlâksal konulara uygulanmas n do al felsefeye uygulanmas ndan tam yüzy l sonra gelmesini rt bulmaz.4 Çünkü ahlâk felsefesinde do al felsefedeki gibi deney verilerini, önceden derleyip tasarlay p sonradan kar la labilecek zorluklar giderecek ekilde kullanma

1

Hume, David, An Enquiry Concerning Human Understanding, WebEdition: Leeds Electronic Text Centre, July 2000, http://www.etext.leeds.ac.uk/hume/ehu/ehupbsb.htm, (Eri im Tarihi: 12.11.2002), s. 5.

2

Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, 6. 3

Hume, David, A Treatise of Human Nature, (Ed. By Ernest C. Mossner), Penguin Books, 1985, s. 43. 4 Hume, A Treatise of Human Nature, s. 43-44.

(3)

olana yoktur. Herhangi bir durumda bir cismin etkisi konusunda bir güçlü e dü üldü ü zaman, onlar yeniden o duruma koyup gözlem yap labilir. Fakat ahlâk felsefesinde önceden tasarlama ve üzerinde dü ünme i i do al ilkeleri bozar. Bu nedenle, Hume’a göre bu bilimde deneylerimizi insan ya am n dikkatli bir gözleminden bulup ç karmak ve onlar dünyan n ola an gidi at nda, insanlar n birlikte davran lar nda, ili kilerinde ve hazlar nda göründükleri gibi almak gerekir.5 Yap lacak olan her hangi bir d sal müdahale, iradi bir varl k olan insan n edimlerinin do al olana ayk bir durum içerisinde geli mesine yol açabilir. Bu yönüyle olgusal alandan kategorik olarak ayr tutulmal r.

Her türlü d sal etkiden soyutlanm ve ar nd lm durum içerisinde ahlâk insan do as n bir parças olarak gören Hume, bunun do al sonucu olarak da tüm insanlar n zihin, duygu ve i lemlerinde benzer olmas gerekti i sonucuna var r.6 Çünkü “insan do as ” herkeste ortak bir varl k alan olup, evrenseldir. Adeta “kendinde do a” olarak niteleyebilece imiz söz konusu durumda insan n güdü aksiyonlar n da t pk bedenlerinin benzerli i gibi benzer oldu unu söyleyen filozof, buna ölçüt olarak da al lagelmi tutku, istek ve eylemlere, yani do al olana gösterdikleri uygunluk veya ayk gösterir. Bu çerçevede Örne in bir gezgincinin geldi i diyardaki insanlara ili kin olarak “h rs, intikam ve kinden ar nm , tamamen dost canl , sevgi dolu, cömert ve toplum menfaatlerini kendi menfaatlerine tercih eden” eklindeki nitelemeleri, do al olana z t ve tabiat n ak na ters oldu u için inand olamaz. Yine skender’in büyük halk kitlelerine tek ba na sald yahut kar koymas na ili kin tabiatüstü kuvvet ve etki gösterdi ini anlatan Quintus Curtius’un sözleri de üpheyle kar lan r. Çünkü insanlar n, bedensel i levlerindeki benzerlik gibi, ruhsal ve eylemsel bak mdan da benzer olduklar na inan z.7

Bir eyi o ey yapan temel ilkeleri do al kabul etme postülas ndan hareketle Hume, insan do as n evrensel ilkeleri içerisinde ahlâk ilkelerinin de evrensel olu unun varsayar. Fakat her ne kadar sundu umuz çerçevede temel karakteristiklerde bir benzerlik ve ola anl k var ise de, öte yandan tikel olarak bireyler aras nda bir tak m farkl klar n oldu u da ba ka bir gerçeklik olarak ortada durmaktad r. Bu durumun fark nda olan Hume, bunu, de ik ko ullar alt nda ya aman n ve eylemde bulunman n sonucu olarak görür.8 Öte yandan bireyin mevcut

5 Bkz., Hume, A Treatise of Human Nature, s. 45-46. 6 Hume, A Treatise of Human Nature, s. 626.

7 Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, s. 84.; Bu konuda daha detayl bilgi için bkz., Çelebi, Emin, David

Hume’da Nedensellik Ba lam nda Ahlak ve Hürriyet Problemi, Yay mlanmam Doktora Tezi, Selçuk Üniv. Sosyal Bilimler

Enstitüsü, s.116.

8 Hendel, Charles W., “Editor’s introduction”, An Inquiry Concerning The Principles of Morals, içinde, The Bobbs-Merill Educational Publishing, Indianapolis, 1985, s.xvii.

(4)

do as ndan da ola ana z t bir tak m eylemler türeyebilir. Hume bu durumu ise öylece aç klar:

“Bu gayet ola and r. Nitekim do al olaylarda da birbirine benzeyen olaylar kimi zaman farkl neticeler do urabilir. Bunun sebebini filozoflar sebeplerde mevcut z tl klar n oldu unu, sebepte

bulunan olumsall ktan ziyade ayk bir neticeyi do urmaya sebebiyet veren bir z tl ihtiva etti ini

kavramakta güçlük çekmezler. Ayn durum iradî eylemlerde bulunan insanlar için de geçerlidir.

Dolay yla ço u zaman güler yüzlü olan bir insan bazen somurtabilir veya tersi olabilir. Sebebini

sordu umuzda ise ya di inin a veya ac kt ke federiz. Dolay yla özel hal ve artlarda

insanlar farkl eylemler gösterebilirler. Baz durumlarda özel olaylara ili kin ortaya ç kan eylemin

aç klamas yap lamaz. Bu ise insan karakterinin bir dereceye kadar de ken ve düzensiz olmas ndan

kaynaklanmaktad r. Bu insano lunun sürekli bir karakteridir. Fakat nas l ki rüzgarlar, ya murlar,

bulutlar vb. hava de iklikleri insan kavray n ötesinde olan sabit prensipler taraf ndan idare

ediliyorsa, ayn ekilde bizim de idare prensiplerini bilmedi imiz söz konusu insan tabiat ndaki

düzensizliklerin olmas , iç prensip ve güdülerde bir birörneklik tarz nda i leyebilir.”9

Böylelikle istikrars zl ve düzensizli i insan do as n ba ka bir evrenselli i olarak takdim eden filozofumuza göre insan do as , bütün edimlerinde gerekli olan temel iki

mdan olu ur: Duygu ve idrak. Birincisinin kör devimleri, ikincisinin yöntemi olmaks n insanlar n toplum içinde ya ayabilme yetenekleri olmaz.10 Bu durumu Herman öyle tefsir eder: nsan do as n ilkeleri ak l, özgür iradenin yan s ra kalp (heart)tir. Yani, duygu veya duyarl k (emotion or sensibility) ve hayal gücüyle alakal ilkelerin kombinezonudur. Bunlar n tamam de mez bir ekilde sosyal olarak determine edilmi tir.11 Hume’a göre insan do as n duyusal ve pratik aç lar ahlâk, politika ve din ile ilgili olan r. Bu noktada insan do as ile hayvan do as aras ndaki benzerliklere s kl kla vurgu yapar. De Dijn’in de aret etti i gibi, insan duygusall n (emotionality) somut analizleri manevi ve sosyo-politik ya am n onunla olan ili kisi, Hume'daki insan do as n devasa karma kl ortaya koyar.12 Fakat söz konusu karma kl k içerisinde insan do as n bireysel olarak iyiye do ru, kamusal olarak da faydaya do ru bir e ilim ta belirtmek gerekir. Bu yönüyle ngiliz empirizminin “insan do as n bencilli i ve vah ili i”ni temsil eden Hobbescu anlay na kar t bir kutupta de erlendirebilece imiz Hume, bu meyanda u ifadeleri kullan r:

9 Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, s. 88. 10 Hume, A Treatise of Human Nature, s. 544.

11 De Dijn, Herman, “Hume’s Nonreductionist Philosophical Anthropology”, ( nfo Track Web: Expanded Academic ASAP.), s. 587.

12 Herman De Dijn, “Nonreductionist Philosophical Anthropology”, ( nfo Track Web: Expanded Academic ASAP.), s.587-9.

(5)

Bizim türümüzden a veya yukar ile mukayeselerde bulunarak veya bir türün bireyleri

aras nda k yaslamalar yaparak kavram (notion)lar olu tururuz. Böylelikle biz insan do as yla

ilgili yarg lar düzenlemek için s kl kla insan do as n farkl motiv ve hareket ettirici

prensiplerini kar la z. ayet bizim erdemlili imiz ve toplumumuz üzerinde bencillik ve rezilet

prensipleri çokça bask n olsayd , biz üphesiz insan do as n a k bir kavram kabul etmek

zorunda kal rd k. Bir insan bütün kamu ruhunu (public spirit) içtenli ine veya memleket ve topluma

kar muhabbetini inkar ederse, ben onun hakk nda ne dü ünece imi m.”13

Hendel’in de i aret etti i gibi ahlâk, Hume’a göre, toplumsal, milli ve ki isel bir düzenleyici (regulative) olarak vazife görür. Fakat bu, hükümetin veya kanunlar n tanzimi sadedinde olmay p, içsel güç yahut erdemlerle çal r. Ahlâk, toplumsal idareden daha fazlas , ki isel karakter ve zihinde var olan erdem, erdemsizlik, do ru, yanl vb. de erleri kapsayan bir olgu olarak ele al r.14 nsan do as nda içkin olan iyi, fayda ve ç kara yönelik ilimin edimsel kar bireyde ahlâk, toplumsal boyutta d salla mas ise birlikte ya ama motivini olu turmaktad r. Buna göre Hume’un insan do as ile birebir ili kilendirdi i ahlâk anlay duyumcu-erekselci olarak nitelemek yanl olmayacakt r.

Evrensel ahlâki de erleri insan do as nda içkin varsayan Hume, tikel insani eylemlerin de insan do as nda içkin üretici güdüler taraf ndan erdemlilik vasf kazand ifade eder.15 Hiçbir eylem, bizi ona iten ve ondan cayd ran belli bir do al tutku ya da güdü olmad kça ahlâksal olarak iyi ya da kötü olamaz.16 Bu çerçevede filozof, insan n sorumlulu u ba lam ndaki ahlâki de eri, nedensellik ve dolay yla zorunluluk dü üncesine temel olarak varsayd karakter ile edim aras ndaki sürekli beraberlik ve zihinsel ç kar ma dayand r.17

Hume yorumcusu E. Mossner’e göre, Hume'un felsefî geli mesinde metafizikten önce gelen ahlâk felsefesi, sonra da bask n karakterini sürdürmektedir. nsan do as n bilimi olan ahlâk felsefesi, insan n hem kendisi hem de do adaki rolüne ili kin anlay ifade eder. Mossner biraz daha ileri giderek bunu “insan dini” ile e de er kabul eder.18

Mossner’in ahlâk felsefesi ile metafizi i ayr tutmas , Hume’un ahlâk felsefesinin Enquiry’deki kullan aç ndan aç kl a kavu turulmas gerekti ini dü ünüyoruz. Çünkü Hume, “ahlâk felsefesi” veya “ahlâk bilimi” terkibini e anlaml olarak kullanmakta ve

13

Hume, David, Essays Moral, Political and Literary, (Ed. Eugene F. Miller, Liberty Fund), Indianapolis, 1987, s. 84.

14 Hendel, Charles W., “Editor’s introduction”, s. xvii. 15 Hume, A Treatise of Human Nature, s. 530-31. 16 Hume, A Treatise of Human Nature, s.583.

17 Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, s. 94.

18 Mossner, Ernest C., “Hume ve Söyle ilerin Kal ”, Din Üstün, içinde, (Çev. Mete Tunçay), mge Kitabevi Yay., Ankara 1995, s.130-131.

(6)

matematiksel bilimler hariç bütün inceleme sahas ve felsefesini bu kavramla kar lamaktad r. Bu ba lamda Hume ahlâk bir bilim olarak metafizik bilimlerin sahas içerisinde kabul etmektedir. Ona göre, “bu ilimlerde ilerlememizin önündeki engel, fikirlerin bulan kl (obscurity), terimlerin müphemli i (ambiguity)dir. Metafizikte kar la z fikirler aras nda en kapal ve belirsiz görünen ve ele almam z zorunlu olanlar erk, kuvvet, enerji veya zorunlu ba lant r.”19 Böylelikle ontoloji-metafizik e itlemesi temelinde insan do as ve ahlâk felsefesi, ayn amaç ve anlam alan ku at bir yap olarak kar za ç kar. Öte yandan Mossner’in, metafizi i sadece dini unsurlar veyahut do aüstü güçleri ihtiva eden bir kavram olarak kulland varsay ld taktirde söyledikleri do ru kabul edilebilir. Çünkü Hume metafizi i bu anlam yla da kullanm ve böyle bir metafizi in epistemolojik olarak herhangi bir de er ta mad söylemi tir.20

II. Ahlâki Ay mlar ve nsan Do as

Hume'un ahlâk kuram nda vurgulad önemli bir kavram da “ahlâkî ay mlar” (moral distinctions)d r. Hume’un bu kavramla vurgulamak istedi i ey, ahlâki bir mahiyet ve alan n mevcudiyeti ile birlikte bireyler aras ahlâksal de erlendirmenin farkl r. Hume iki anlamda da ahlâki ay n kesinli ine dair herhangi bir üphe kabul etmez. Çünkü ona göre de er, de ersizlik, erdem ve erdemsizlik, ak ll k veya aptall k vb. kavaramlar aras nda do al bir farkl k oldu u ak ll hiçbir kimse taraf ndan inkar edilemedi i gibi21, ahlâki ay mlar n gerçekli ini inkar eden kimsenin, gerçekte kendi söyledi ine inanmayan, yapmac k tart malara ve ba kalar na bask n gelmek için tart an bir iki yüzlü kategorisinde oldu unu dü ünür. Zira do an n iki ki i aras na koydu u ay m son derece hiçbir üpheye mahal rakmayacak denli aç kt r.22 nsanlar n bu denli farkl k arz etti i yerde, de er yarg lar , iyi veya kötüye bak lar n farkl yads namaz bir olgu olmas ayn zamanda iyi-kötü kategorisinin varl kendili inden ortaya koymu olmaktad r. Nitekim Hume “ahlâki ay mlar ile iyi ve kötüyü ay rt etme yetene i ayn eydir”23 diyerek bu noktaya i aret eder. Ayr ca erdem ve erdemsizlik bak ndan bütün duygu ve e ilimleri ortadan kald rd zda, insano lu ahlâki ay mlar kar nda nötr durumda kal r ve ahlâk pratik bir inceleme alan

19 Bkz., Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, s.61-62. 20

Hume, An Enquiry Concerning Human Understanding, s.12; Hume, Dialogues Concerning Natural Religion, Prometheus Books, Newyork 1989, s. 20.

21 Hume, Essays Moral, Political and Literary, s. 81. 22

Hume, David, An Inquiry Concerning The Principles Of Morals, (Ed. Charles W. Hendel), The Bobbs-Merill Educational Publishing, ndianapolis, 1985. s. 3.

(7)

olmaz. Böylece ya am ve aksiyonlar düzenleyen bir e ilimden bahsedebilme olana da kalmaz.24 Bu ba lamda ahlâkî ay mlar da insan do as n bir gerektirimi olarak kar za

kmaktad r.

Hume'un “ahlâkî ay m” kavram , ahlâk n kayna meselesiyle yak ndan ilintilidir. Hem “Treatise of Human Nature” hem de “An Enquiey Concerning The Principle of Morals” yap dikkatlice inceledi imizde söz konusu kavram n ahlâk temellendirme problemini izah etmek için kullan ld görmekteyiz. Bu terminolojik kullan n, Hume'un ahlâk felsefesinin anla labilirli i aç ndan önemli oldu unu dü ünüyoruz.25 Çünkü, bildi imiz gibi Hume, bir çok kavrama kendine özgü anlamlar yüklemektedir. Bu kavramlar kendi ba lamlar içerisinde anla ld taktirde, Hume'un felsefesi sa kl bir ekilde anla lacakt r. Örne in, Hume'un u yarg lar ele alal m: “ nsan do as evrensel olup, her devirde insanlar benzer davran kal plar gösterirler.” “ nsanlar aras ndaki farkl k o kadar geni boyuttad r ki, ahlâkî ay mlar n varl yads namaz.” Söz konusu iki önermeye d ar dan bak ld nda, söz konusu iki yarg n birbiriyle çeli ti i dü ünülebilir. Fakat birinci yarg “ insan türü olarak, ortak bir insan do as na sahip olmaktan dolay , insano lunun benzer ve ortak davran lar sergiledi i; ikinci yarg ise, insanlar n iyi ve kötüye yükledikleri anlam n, onlar n de er yarg lar farkl bir ekilde temellendirmelerinden kaynakland ” eklinde anlama, Hume'un terminolojisi aç ndan do ru bir okuma olacakt r. Ayr ca vurgulamak gerekir ki, ikinci yarg da var olan çe itlilik de, yukar da de indi imiz gibi “insan do as ”n n ba ka bir tezahürü olmaktad r.

Ahlâki ay mlar n ahlâk n kayna problemi ile ili kili olmas ve bunun kökensel olarak insan do as nda içkin olmas , do al olarak Hume aç ndan bütün ahlâksal ay mlar n olu mas nda, becerinin ve e itimin etkisini yads maya yol açmas bak ndan do al görülmelidir. Ona göre onaylama ve ret duygular z do al olmasayd , hiçbir zaman bir d faktör taraf ndan uyar lamazlard .26 Çünkü bir anlamda insan do as ahlâki duyumlar için bir olumsal aland r. Bu ba lamda de erlendirildi i taktirde, Hume’un akl n tutkular n kölesi oldu u eklindeki görü ünü, akl n epistemolojik olarak önemsiz olmas ndan ziyade, insan do as n i leyi ine ili kin deskriptif bir aç klama olarak kabul etmek gerekir.27

24 Hume, An Inquiry Concerning The Principles Of Morals, s.6. 25 Söz konusu kullan m örnekleri için bkz., Hume, A Treatise of Human Nature, s. 507, 522.; Hume, An Inquiry Concerning

The Principles Of Morals, s. 4, 61.

26 Hume, A Treatise of Human Nature, s. 629.

(8)

III. Sonuç Yerine

“Ahlâk n kayna insan do as r. nsan do as , irade ve duygulardan olu up kompleks bir yap ya sahiptir. Karakter, zihin, mizaç vb. ki ilik unsurlar burada içkindir.

nsan do as evrensel ilkelere sahip oldu undan, her devirde ahlâkî eylemler birbirine benzerlik gösterir. Söz konusu evrenselli e ra men, kimi durumlarda insanlar n birbirine kar t davran lar göstermesi, tikel durumlarla alakal r” eklinde özetleyebilece imiz Hume’da insan do as -ahlâk ili kisi, tart labilir bir nitelik ta maktad r. Hume’un insan do as n çözümleme denemesini insanlar n davran , duygu ve hazlar bak ndan dünyada var olan ortak yönelimden hareketle bir ortakl k temelinde kurgulamas , Waldow’un da hakl olarak i aret etti i gibi, bir bak ma kusurludur. Çünkü sözü edilen sonuçlar ç karsayabilmek için, zihinsel olarak insanlar n birbirlerine benzedi ini söylemek yerine, zihinsel ayn ktan bahsetmek daha do ru olacakt r. Fakat Hume, bunun imkans z oldu unun fark ndad r. Çünkü zihin kendisini dü ünce ve duygularla d a vurur. Bütün gördü ümüz, sebep ve etki veya ba ka bir ki inin zihinsel olaylar r. Bizzat olaylar n kendisi de ildir. Bu durumda da varaca z sonuç tekil bir zihnin varl olacakt r.28

Ba ka bir deyi le benim zihnim senin zihnin var olacakt r. Böylelikle öznel bir durumla kar kar ya bulunmak, insan do as n ve buna ilintili olan edimlerin evrensel oldu u dü üncesine kar t bir durum olarak ileri sürülebilir. Ayr ca her insan n cömertlik, cesaret, iyilik güdüsü ayn olmad gibi, söz konusu özelliklerde a klar n olmas n filozofumuz taraf ndan yads nmas n da gerçeklikle her zaman birebir örtü medi i ortadad r. Bütün bunlara yan t olarak, Hume’un “karakterdeki düzensizlikleri de evrensel kabul etti i” tezini ileri sürmek, bize göre evrensellik iddias n tan tlanabilirli i aç ndan yeterli de ildir. Ancak “bir eyi o ey yapan ey”, ba ka bir deyi le “cins veya tür olarak insan n “kendi kendisiyle özde ” olmas aç ndan “insan do as n evrensel olu u”nu savlayabiliriz ki, bunun da özgün bir ke if olmad ortadad r.

Kaynakça

Castiglione, Dario, Hume’s two views of modern scepticism, History of European Ideas 32 (2006), ss.

1–27.

De Dijn, Herman, “Hume’s Nonreductionist Philosophical Anthropology”, The Review of

Metaphysics, March 2003,v.56, ( nfo Track Web: Expanded Academic ASAP.)

Hendel, Charles W., “Editor’s introduction” “An Inquiry Concerning The Principles Of Morals” içinde,

The Bobbs-Merill Educational Publishing, ndianapolis, 1985, s.xvii.

(9)

Hume, David, An Enquiry Concerning Human Understanding, Web Edition:

LeedslectronicTextCentre,July2000,http://www.etext.leeds.ac.uk/hume/ehu/ehupbsb.ht m, (Eri im tar: 12.11.2002).

Hume, David, A Treatise of Human Nature, Ed. By Ernest C. Mossner, Penguin Books,

1985.

Hume, David, Essays Moral, Political and Literary, Ed. Eugene F. Miller, Liberty Fund,

Indianapolis, 1987.

Hume, David, An Inquiry Concerning The Principles Of Morals, Ed.Charles W. Hendel, The

Bobbs-Merill Educational Publishing, ndianapolis, 1985.

Hume, David, Dialogues Concerning Natural Religion, Prometheus Books, Newyork 1989. Mossner, Ernest C., Hume ve Söyle ilerin Kal , (Çev. Mete Tunçay), “Din Üstüne” içinde, mge

Kitabevi Yay., Ankara 1995, s.130-131.

Waldow, Anik Hume’s Bel ef In Other M nds, British Journal for the History of Philosophy

Referanslar

Benzer Belgeler

"Beceri, önceden belirlenmiş olan bir sonucu meydana getiren yanıtı, hareketlerin ekonomik ve verimli organizasyonudur”. Yüzme becerileri, belirli bir sıra ile

• Ağızdan ağza suni solunum yapılır ve her defasında baş yana çevrilerek varsa suyun çıkması sağlanır. Ancak bu işlem 5-6 kez

Batılı Bilginlerin Din Psikolojisi Konusundaki Çalışmaları İslam Bilginlerinin Din Psikolojisi Konusundaki Çalışmaları Din Psikolojisi Alanında Kullanılan

 Maddi töz yoktur, ancak ruhi töz vardır.... Hume

Ksiloz, glikoz ve diğerleri Galaktoz, pentozlar Glikoz vb Kağıt Glikoz Pamuklu elbiseler Glikoz, Früktoz Şeker Odun, mobilya Reçel Reçel marmelat Pektin

Ve Boles M.A, Termodinamik Mühendislik Yaklaşımıyla, Çeviri Editörü: Ali Pınarbaşı, 5.Baskı, Güven Bilimsel kitabından alınmıştır.... Termodinamik

•  Araştırma kapsamına giren ve aynı özellikleri taşıyan birimlerin tümüne denir.. Evreni oluşturan birimlerin aynı genel nedenlerin etkisinde

üç basamaklı bir sayı için ilk 2 basamak, 2 basamaklı bir sayı için ilk basamağı, virgüllü bir sayı için tam sayı kısmı dal olarak alınabilir. Belirlenecek dallar