• Sonuç bulunamadı

Burdur yöresinde tüketime sunulan taze beyaz peynirlerde Brucella spp.varlığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Burdur yöresinde tüketime sunulan taze beyaz peynirlerde Brucella spp.varlığı"

Copied!
65
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

BURDUR YÖRESĠNDE TÜKETĠME SUNULAN TAZE BEYAZ

PEYNĠRLERDE BRUCELLA SPP. VARLIĞI

AyĢe Selcen AKCAN KALE

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BESĠN HĠJYENĠ VE TEKNOLOJĠSĠ ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Yusuf DOĞRUER

(2)

ii

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

BURDUR YÖRESĠNDE TÜKETĠME SUNULAN TAZE BEYAZ

PEYNĠRLERDE BRUCELLA SPP. VARLIĞI

AyĢe Selcen AKCAN KALE

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BESĠN HĠJYENĠ VE TEKNOLOJĠSĠ ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Yusuf DOĞRUER

Bu araĢtırma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 07202022 proje numarası ile desteklenmiĢtir.

(3)

i i. ÖNSÖZ

Brucella spp.’nin neden olduğu brusellozis; sığır, koyun, keçi, domuz, koç

vb. gibi hayvanlarda özellikle testis, meme, uterus gibi genital organlara yerleĢerek yavru atmalara ve infertiliteye neden olan kronik, bulaĢıcı ve nekrotik, yangısal enfeksiyonlarla ortaya çıkan zoonoz bir hastalıktır. Brucella cinsindeki etkenler evcil hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara neden olduğu gibi enfekte hayvanların sütleri, süt ürünleri ve hatta et ile insanlara bulaĢarak, insanlarda Malta Humması, Dalgalı AteĢ, Kayalık AteĢi ve Kıbrıs AteĢi olarak bilinen ve halk sağlığı açısından önem arz eden hastalığa neden olmaktadır (Arda ve ark 1997).

Brusellozis anthropozoonozis bir hastalıktır. Bu nedenle, insanlardaki brusellozis’in kaynağı hayvanlardır (Eroğlu 1989, Cawe 2006). ÇalıĢma alanı hayvansal endüstri kolları dıĢında olan insanlarda, hastalığın ortaya çıkıĢı çoğunlukla enfekte hayvanların sütleri ve bu sütlerden hazırlanmıĢ ürünlerin tüketilmesi ile iliĢkilendirilmektedir. Türkiye’de beyaz peynir, tereyağı, krema (kaymak) ve dondurma gibi süt ürünleri sevilerek tüketilmektedir. Özellikle krema, taze peynir ve tereyağı gibi ürünlerin pastörize edilmemiĢ sütten üretildiği bölgelerde, bu durum önemli bir bulaĢma yoludur. Türkiye’de özellikle çiğ sütten yapılmıĢ peynir ve krema tüketiminin bir alıĢkanlık halinde devam ettiği bir gerçektir.

Türkiye’de farklı bölgelerde peynirlerde brusellozis konusunda birçok çalıĢma yapılmıĢtır. Yaygın olarak süt inekçiliği yapılan ve süt ürünleri endüstrisi geliĢmiĢ Burdur ilinde peynirlerin Brucella yönünden spesifik olarak incelenmesi bu yüzden önem arz etmektedir. Bu çalıĢmada, Burdur bölgesinde üretilerek semt pazarlarında satıĢa sunulan inek ve koyun peynirlerinde Brucella spp. varlığının araĢtırılarak, enfeksiyonun bölgedeki durumunun ortaya konulması amaçlanmıĢtır.

Bu çalıĢma, Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiĢtir.

(4)

ii ii. ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ONAY SAYFASI ÖNSÖZ i ĠÇĠNDEKĠLER ii SĠMGELER VE KISALTMALAR iv 1.GĠRĠġ 1 1.1. Etiyoloji 1 1.2. BulaĢma Yolu 6 1.3 Epidemiyoloji 9

1.4 Süt ve Süt Ürünlerinde Brucella spp. Varlığı 12 1.5 B. Enfek. Halk Sağlığı Yön. Önemi 21 1.6 B. Enfek. Koruma, Kontrol ve Eradikasyon 24

2. GEREÇ ve YÖNTEM 29

2.1 Gereç 29

2.2 Yöntem 30

2.2.1. Gram Boyama ve Mikroskobik Bakı 33 2.2.2. Hidrojen Sülfür (H2S) Testi 34 2.2.3. Thionin ve Basic Fuchsin’de Üreme 34

2.2.4. Lam Aglütinasyon Testi 34

2.2.5. Ürease Testi 34 2.2.6. Katalaz Testi 34 2.2.7. Oksidaz Testi 35 2.2.8. Jelatinaz Testi 35 2.2.9. Hareketlilik Testi 35 2.2.10. Ġndol Testi 35

2.2.11. Metil Red-Voges Proskauer (MR-VP)Testi 35 2.2.12. Örneklerin pH Değerlerinin Ölçülmesi 35

2.2.13. Ġstatistiksel Analizler 36

3.BULGULAR 36

(5)

iii 5.SONUÇ ve ÖNERĠLER 43 Sayfa 6. ÖZET 45 7. SUMMARY 46 8. KAYNAKLAR 47 9. ÖZGEÇMĠġ 58

(6)

iv iv. SĠMGELER ve KISALTMALAR

α Alfa

B. Brucella

CFU Colony Forming Unit EMS En Muhtemel Sayı

ELISA Enzyme Linked Immunosorbent Assay EU European Union

FAO Food and Agriculture Organization gr.veya g. Gram

v/v Hacim/Hacim n Hayvan Sayısı

HACCP Hazard Analysis and Critical Control Point H2S Hidrojen Sülfür

IMS Immunomagnetic Seperation

ICMSF International Commission on Microbiological Specifications for Foods CO2 Karbondioksit

Kob Koloni OluĢturan Birim L veya l Litre

µm Mikrometre ml Mililitre mm Milimetre

MPN Most Probable Number PCR Polymerase Chain Reaction KOH Potasyum Hidroksit

pH Hidrojen Gücü p Predictive Value sn Saniye

ºC Santigrat NaCl Sodyum Klorür

SAS Statistical Analysis Software spp. Subspecies

WHO World Health Organization % Yüzde

(7)

1 1. GĠRĠġ

1.1. Etiyoloji

Brucellaceae familyasında yer alan Brucella cinsinde morfolojik, kültürel,

biyokimyasal ve serolojik yönden benzerlik gösteren 7 tür yer almakta, bunlar içerisinde de insanlar için patojen 4 tür bulunmaktadır. Bu türler konakçı türüne göre klasifiye edilmekte olup, koyun ve keçilerde Brucella melitensis (B. melitensis) (3 biyotip), sığırlarda Brucella abortus (B. abortus) (9 biyotip), domuzlarda Brucella

suis (B. suis) (5 biyotip) ve köpeklerde Brucella canis (B. canis) olarak

adlandırılmaktadır. Koçlardaki Brucella ovis (B. ovis) ve ağaç ratlarındaki Brucella

neotomae (B. neotomae)’nın insanlar için patojen olmadığı bildirilmiĢtir (Corbel ve

Brinley-Morgan 1984). Ayrıca, deniz memelerinden yeni bir tür olan Brucella maris (B. maris) izole edilmiĢtir (Jahans ve ark 1997).

Brucella’lar Gram negatif, 0.5–0.7 µm boyunda, kokoid formlu, sporsuz,

kapsülsüz ve hareketsiz mikroorganizmalardır (Banwart 1989). Besiyerlerine kan ve serum ilave edilmesiyle daha iyi üreme gösterirler. Optimal üreme sıcaklığı 37 ˚C ve minimal üreme sıcaklığı 6 °C dolayındadır. Brucella’ların üreyebildikleri optimal pH değeri 6.6–7.4 arasında olup, maksimum 8.7 ve minimum 5.8’dir (Zobell ve Meyer 1932, Gerhardt 1958). Brucella türleri genellikle aerob özellik taĢırlar. Ancak, B.

abortus’un ilk izolasyonları % 5-10’luk CO2’lu ortamda gerçekleĢtirilebilmektedir

(Frobisher 1968, ICMSF 1996). Katalaz ve üreaz testlerinde pozitif sonuç verirler. Çoğu suĢlarında oksidaz testi de pozitiftir. Karbonhidratlardan asit veya gaz oluĢturmamakla beraber glikozu az miktarda kullanır. Nitratları redükte ederler. Sütte hafif alkali reaksiyon oluĢturmaktadırlar. Jelatini eritemezler ve indol oluĢturamazlar. Metil red ve Voges-Proscauer testleri de negatif sonuçlanmaktadır (Bisping ve Amtsberg 1988, Radolf 1994).

Brucella türleri genel olarak pastörizasyon iĢlemi ile yıkımlanmaktadır. Bu

çerçevede Brucella’lar 62.8 °C’de 30 dakika 71.7 °C’de 15 saniye sıcaklık-zaman düzeneklerinin uygulandığı pastörizasyon iĢlemi ile inaktif hale gelmektedir. Kontaminasyona neden olabilecek aletler için 121 °C’lik otoklovda sterilizasyon tercih edilmektedir. Bununla birlikte, Brucella için genellikle; fenol 10 gr/l, % 2’lik formaldehit, xylene 1 ml/l, % 2.5’lik hipoklorit, % 2–3’lük kostik soda, % 20’lik taze sönmüĢ kireç, etanol, isopropanol ve iodofor bileĢikleri kullanılmaktadır. Ancak,

(8)

2 alkalin kuarter amonyum bileĢiklerinin kullanımı tavsiye edilmemektedir (ICMSF 1996).

Brucella türlerinin identifikasyonlarında üremede CO2 ihtiyacı, H2S oluĢumu,

thionin ve bazik fuksin’li besi yerlerinde üreyebilme ve monospesifik antiserumlarla aglutinasyon özelliklerinden faydalanılmaktadır. B. melitensis aerobik olarak ürer, H2S testi negatiftir ve 3 biotipi vardır. Doğal konakçıları koyun ve keçilerdir, ancak sığır, domuz ve insanlarda da infeksiyon meydana getirir. B. abortus ilk izolasyonunda % 5–10 CO2’e ihtiyaç gösterir. Sığır, koyun ve insanlar için patojen olan B. abortus’un H2S testi pozitif olup, 9 biotipi bulunmaktadır. B. suis aerobik olarak üreme gösterir ve 5 biotipi vardır. Domuzlar için patojen olup, insan ve diğer hayvanlarda da infeksiyona neden olur. B. ovis özellikle koçların brusellozis etkeni olup, epididimitise neden olur. Yanlızca koyunlarda yavru atma ve neonatal kuzu ölümlerine yol açar. B. canis köpeklerin brusellozis etkeni olup, insanlarda da infeksiyona neden olur (Corbel ve Brinley-Morgan 1984, Thoen ve Enright 1986).

Brucella türleri dezenfektan ve antibiyotiklere duyarlıdır. Doku, süt veya

uterus akıntıları içinde uzun zaman canlı kalabilmektedirler. GüneĢ görmeyen toprakta 70 gün, suda 35 gün kadar canlı kalabilmektedirler. Kültürler buzlukta 3–6 ay canlı kalabilmektedir. Etkenler % 0.1 süblimede birkaç dakika, % 2 formalin ve % 0.1 lizolde 15 dakika içinde canlılıklarını kaybetmektedirler (Arda ve ark 1997). Ayrıca musluk suyunda 4–8 ºC’de 1–2 ay, 0 ºC’de 2.5 yıl, donmuĢ dokularda 1–2 yıl yaĢayabilmektedir. Nemli toprakta 60 gün, 20 ºC’de % 40 relatif nemde 144 gün, idrarda 30 gün, abort olmuĢ fötusta 75 gün, uterus eksudatında 200 gün üzeri ve enfekte gaitalarla kontamine olmuĢ ahır altlıklarında 56–61 ºC’de 4.5 saat içerisinde yıkımlandığı belirtilmiĢtir (King 1957). Sıvı haldeki gübrelerde 12 ºC’de 8 ay, kıĢ aylarında 85–103 gün, ilkbaharda 120–210 gün, yazın 30–180 gün ve sonbaharda 50–120 gün canlılığını sürdürdüğü açıklanmıĢtır (Plommet 1972, Kerimov 1983).

Brucella türlerinin süt ve süt ürünlerindeki varlığı sıcaklık artıĢı ile azalma

göstermektedir. Brucella - 40 ºC’de 800 gün boyunca 8×109

CFU/mL konsantrasyonda canlılığını sürdürebilmektedir. Buna karĢın 25 ºC’de 2 gün içinde elemine edilebilmektedirler (Kuzdas ve Morse 1954). Mısır’ın Domiati ve Tallaga türü peynirlerinin saklama sıcaklıkları 2-4 ºC’den 18-22 ºC’ye çıkartıldığında canlı kalma süresinin Brucella’nın % 50 oranında azaldığı ortaya konmuĢtur (Salem ve ark 1977). Ayrıca, yüksek yağ oranın süt ürünlerinde koruyuculuk etkisi sağladığı bildirilmiĢtir. Nitekim 2-4 ºC’de tutulmak kaydıyla, Brucella türlerinin yüksek yağ

(9)

3 oranı içeren peynirlerde düĢük yağ oranı bulunduran peynirlerden 3-4 kat fazla uzun süre canlılıklarını sürdürdükleri tespit edilmiĢtir (Salem ve ark 1977).

B. suis’in % 3’ten az ve B. melitensis’in % 4 düzeyinde NaCl içeren karaciğer

besi yerlerinde rahatlıkla üreyebildikleri ifade edilmektedir (Lerche ve ark 1960). Süt ürünlerinde NaCl artıĢı Brucella türlerinin canlı kalma süresini artırmaktadır (ICMSF 1996). Ancak, Brucella türleri düĢük sıcaklık ve yüksek tuz konsantrasyonlarına dirençlilik gösterebilmektedir. 11–14 °C arasında saklanan koyun peynirlerinin % 27 oranında tuz içeren salamura sularında Brucella türlerinin 45 gün canlılıklarını devam ettirdikleri rapor edilmiĢtir (ICMSF 1996).

Peynirlerin rutubet miktarları ile Brucella türlerinin canlı kalma süreleri arasında pozitif bir korrelasyon bulunduğu bildirilmiĢtir (Rammel 1967). Sert peynirlerde (rutubet % 35–36) Brucella türleri 6 gün, Tilsit peynirlerinde (rutubet % 39–41) 15 gün, quarterfat türü yuvarlak peynirlerde (rutubet % 41–45) 20 gün ve yumuĢak peynirlerde (rutubet % 50) 57 gün canlılığını koruyabilmektedir (Rammel 1967). Çizelge 1.1’de Brucella genusu türlerinin ve biyotiplerinin ayırıcı karakterleri, Çizelge 1.2’de ise Brucella’nın diğer bazı Gram negatif bakterilerden farklılıkları gösterilmektedir.

(10)

4 Çizelge 1.1. Brucella türlerinin ve biyotiplerinin ayırıcı karakterleri (Brenner ve ark. 1989).

Biyotip CO2 H2S Boyalı besi yerinde

üreme Aglutinasyon thionin* fuchsin* A M R B. abortus 1 (+) + - + + - - 2 (+) + - - + - - 3 (+) + + + + - - 4 (+) + - + - + - 5 - - + + - - - 6 - (-) + + + - - 9 - + + + - + - B. suis 1 - + + - + - - 2 - - + - + - - 3 - - + - + - - 4 - - + (-) + + - 5 - - + - - + - B. melitensis 1 - - + + - + - 2 - - + + + - - 3 - - + + + + - B. ovis + - + (+) - - + B. canis - - + - - - + B. neotomae - + - - + - -

(11)

5 Çizelge 1.2. Brucella’nın diğer bazı Gram negatif bakterilerden farklılıkları (Alton ve ark 1988).

Testler Brucella Bordetella bronchiseptica

Campylobacter fetus

Moraxella Acinetobacter Yersinia enterocolitica O:9 Morfoloji küçük kokobasil küçük kokobasil

virgül diplokok diplokok çubuk

37 °C’de hareket - + + - - - 20 °C’de hareket - - - + Mac Conkey agar’da laktoz fermentasyonu - - - Va V - Glukoz içeren agarda asit üretimi -b - - - V + Kanlı agarda hemolizis - + - V V - Katalaz + + + V + + Oksidaz +c + + + - - Üreaz +d + - V V + Nitrat redüksiyonu +e + + V - + Sitrat kullanımı - + - - V - S-Brucella antiserumu ile aglütinasyon +f - - - - + R-Brucella antiserum +g - - - - -

a : Bakteri cinsi içerisinde pozitif ve negatif türler b : B. neotomae bazı fermentasyonlar gösterebilir c : B. ovis, B. neotomae ve bazı B. abortus suĢları hariç d : B. ovis ve bazı B. abortus suĢları hariç e : B. ovis hariç f : B. ovis , B. canis ve diğer türlerin R-formları g : B. ovis , B. canis ve diğer türlerin R-formları

(12)

6 1.2. BulaĢma Yolu

Brucella etkenleri vücuda girdiklerinde, önce bölgesel lenf yumrularına

yerleĢirler. Vücut direncinin düĢük ve etken virulansının yüksek olması durumunda kan dolaĢımına karıĢarak organlara yayılırlar. Etkenler zamanla organlardan çekilir ve özellikle memelere, gebe hayvanlarda uterusa, lenf yumrularına, testislere, dalağa ve seyrek olarak da eklem, tendo kılıfları ile bursalara yerleĢir ve uzun süre canlı kalırlar (Thoen ve Enright 1986, Arda ve ark 1997).

DiĢi koyunlarda B. melitensis’in çoğunlukla meme ve uterusa daha az oranda ise bu organların lenf yumrularına yerleĢtiği belirtilmiĢtir (AlibaĢoğlu 1959). Memelere kan yolu ile gelen Brucella etkenlerinin süt kanalları çevresinde yerleĢerek intra ve interlobuler dokuda lenfosit odakları meydana getirdikleri bildirilmiĢtir (Baran 1963). Enfekte hayvanların kolostrum ile etkenleri saçtıkları ve etkenlerin kolostrumdan sonra sütte bulunmayabileceği ifade edilmiĢtir (Hazıroğlu ve Milli 1998). Ancak, laktasyon süresince zaman zaman sütle etkenlerin çıkartılabileceğini de bildirmiĢlerdir. Aynı araĢtırıcılar Brucella’ların meme bezlerinde hafif bir bozukluk oluĢturabileceğini, ancak bu lezyonları çoğu zaman memede görülen lokal yangısal reaksiyonlardan ayırt etmenin güç olduğunu ifade etmiĢlerdir. Etkenin, meme ve supra mammary lenf nodüllerinden gelen sütte 1000 ile 2.000.000 organizma/ml arasında olabileceği tahmin edilmektedir (Corbel 1988). Gebeliğin ikinci safhası itibarı ile plasenta ve endometrium’da kolonileĢmeler gözlendiği ve bunun sonucu fetus ölümü ya da yavru atmaların görüldüğü bildirilmiĢtir. Ayrıca,

Brucella etkenlerinin hızla çoğalarak barsaklara kadar yayıldığı da tespit edilmiĢtir

(Nicoletti 1980).

Brucella etkenleri erkek sığır ve koyunlarda testis, epididimis ve cinsiyet

organlarına lokalize olmakta ve semen ile yayılabilmektedir. Bu durum orĢitis, epididimitis, arthritis ve ileri dönemlerde infertiliteye neden olabilmektedir (Fensterbank 1987). Ġnsandan insana bulaĢma çok nadirdir, literatürlerde cinsel yolla bulaĢtığı ileri sürülen olgular da bildirilmiĢtir (Young 2005, Öztürk ve ark 1993).

Gebe sığır ve koyunlarda görülen Brucella etkenleri büyük miktarda kolostrum ve sütten, az miktarda ise uterus aracılığı ile yavrularına geçebilmektedir (Grilló ve ark 1997).

Brusellozis’li inek, koyun ve keçi sütleri ile Brucella etkenleri aralıklı olarak haftalarca ve hatta aylarca yayılabilmektedir (Eyles 1992). Keçilerde enfeksiyon

(13)

7 etkeni özellikle aĢılı hayvanlarda kolaylıkla elimine edilirken, yıllarca persiste enfekte olarakta kalabilmektedirler. Bununla birlikte enfekte keçiler sütleriyle iki ve ikiden fazla laktasyon dönemlerinde etkeni sütle etrafa bulaĢtırabilmektedir. Ancak koyunlarda ırk duyarlılığından dolayı bu durum farklılık göstermektedir. B.

melitensis etkenine yakalanmıĢ ve daha sonra iyileĢmiĢ koyunların yaĢam boyu

reenfeksiyonlara karĢı dirençli oldukları bildirilmiĢtir (Alton 1990, Duran-Ferrer 1998). Brucella türleri fötal membranlar, vaginal akıntılar, süt, semen, arthritis veya hygroma akıntıları, mide içerikleri, abort olmuĢ fötusun dalak ve akciğerleri, karkas yüzeyleri, lenf nodülleri, uterus, idrar kesesi, testis, epididimitis, eklem eksudatları, apseler ve diğer dokulardan izole edilmiĢtir (Alton ve ark 1988, Thoen ve Enright 1986, Quinn ve ark 1994). Hayvanlarda brusellozis’in yaygın olduğu bölgelerde çiğ süt ve çiğ sütten üretilen peynir, krema, tereyağı ve çiğ et, yeterli piĢirilmemiĢ et ve sakatatlar gibi yiyeceklerin insanlar için enfeksiyon kaynağı olduğu bildirilmektedir (Alton ve ark 1988, Eroğlu 1989, Syrjamaki ve ark 1984, Montanaro ve ark 1992, Gökçe ve ark 2000). Brucella ile enfekte hayvan etlerinin, uygulanan ısı iĢlemi ile yıkımlanması sonucu enfeksiyon oluĢum riskinin az olabileceği belirtilmektedir (Erol 1997). Özellikle Brucella etkeninin insanlara bulaĢmasında çiğ sütten yapılan ve olgunlaĢmadan tüketime sunulan peynirler büyük öneme sahiptir (Alton ve ark 1988, Nunez ve ark 1989, Eyles 1992). Ġnek sütüne oranla çiğ koyun sütünden yapılan peynirlerin brusellozis yönünden insan sağlığını daha çok tehdit ettiği ve bu durumun özellikle Akdeniz ülkelerinde hala sorun olduğu belirtilmektedir (Nunez ve ark 1989).

Sözen (1996), yoğurt tüketimine bağlı bulaĢma olmadığını ve bu durumun yoğurt yapım teknolojisinden kaynaklandığını ifade etmiĢtir. Yoğurt yapım aĢamasında uygulanan sütün pastörizasyonu ve yoğurdun asitliği organizmanın geliĢmesine engel olmaktadır. Enfekte hayvan dıĢkısının gübre olarak kullanılmasına bağlı olarak, sebzelerin kontamine olup bulaĢmada rol oynayabileceği bildirilmiĢtir (Akhan ve Akova 1996).

B. melitensis’in oral yolla etki gösterdiği minimum enfektif dozu yaklaĢık

5000 mikroorganizma, B. abortus ve B. suis için ise bu değer yaklaĢık 106-107 mikroorganizmadır (Flynn 1983, Kaufmann ve ark 1980). Mide sıvısının, Brucella etkenleri üzerinde bakterisidal etkisi vardır. Asit giderici ilaçlar kullanan hastalarda mide sıvısının bakterisidal etkisinin ortadan kalkmasından dolayı brusellozis riski artmaktadır (Cristiano ve Parodisi 1982). Brusellozis’in endemik seyrettiği ülkelerde,

(14)

8 hayvancılığın geleneksel yapılmasına bağlı olarak, Brucella etkenleri inhalasyonla bulaĢabilmektedir. Hastalığın endemik olduğu ülkelerde baĢlıca bulaĢma yolu pastörize edilmemiĢ süt ürünlerinin tüketimi iken, geliĢmiĢ ülkelerde daha çok temas ve inhalasyon yolu ile bulaĢmanın ön planda olduğu görülmektedir (Black 2004, Young 2005). Ġnhalasyonla bulaĢma genellikle çobanlar, hayvan bakıcıları, çiftçiler ve çiftlikte çalıĢanlar, kasaplar, mezbaha iĢçileri, et iĢleyen fabrikalarda çalıĢanlar, veteriner hekimler ve yardımcıları, teknisyenler, laboratuar çalıĢanları için mesleki bir tehlikedir (Buchanan ve ark 1974, Kaufmann ve ark 1980, Kıyan ve ark 1999, Fiori ve ark 2000, Ergönül ve ark 2004). Aerosol yolla alınan minimum enfektif doz

B. melitensis için 1300 mikroorganizma; B. abortus ve B. suis için ise 100

mikroorganizmadan daha azdır (Flynn 1983, Kaufmann ve ark 1980).

Etlerde Brucella etkenleri kısa süre canlı kalırken, dondurulmuĢ etlerde uzun yıllar varlığını devam ettirebilmektedir. Ayrıca etin pH’sı düĢtükçe Brucella etkenlerinin sayısının azalma gösterdiği bildirilmiĢtir (EU 2001). Brucella etkenleri mezbaha iĢçilerine kasaplık hayvanların kesilmesi, derilerinin yüzülmesi, organların çıkarılması veya etin iĢlenmesi sırasında kazara veya deri aĢınması sonucu bulaĢmaktadır (Buchanan ve ark 1974, Flynn 1983, Kaufmann ve ark 1980). Hayvanlarla yakın teması olanlarda; peynir, tereyağı ve kaymak üretenler ve bunları tuzsuz tüketenlerde; besiciler, kasaplar ile süt toplayıcısı ve süt ürünleri imalathanelerinde çalıĢanlarda brusellozis görülme oranının daha yüksek olduğu saptanmıĢtır (AltındiĢ 2000, Çetinkaya ve ark 2001, Sümer ve ark 2000).

Türkiye’de brusellozis için temel bulaĢma kaynağı, hastalığın endemik olduğu diğer ülkelerde olduğu gibi pastörize edilmemiĢ süt ve süt ürünlerinin tüketimidir (Ataman-Hatipoğlu ve ark 2005, AktaĢ ve ark 1994). AraĢtırmacılar tarafından bildirilen brusellozis olgularında, olası enfeksiyon kaynakları Çizelge 1.3’de gösterilmiĢtir.

(15)

9 Çizelge 1.3. Türkiye’de Brusellozis hastalığının olası bulaĢma yolları

BulaĢma Yolu (%) Ankara1 (n=202) Adana2 (n=238) Isparta3 (n=280) Ġzmir4 (n=109) Diyarbakır5 (n=283) Elazığ6 (n= 146) Çiğ süt ve süt ürünü kullanımı 94.6 53 30 67.9 72 76.7 Hayvancılık, mesleksel temas 70.3 31 90 29.4 47 - Laboratuvar teması - - 1 3.3 6 - Bilinmeyen 2.4 16 13 - 36 -

1Ataman-Hatipoğlu ve ark 2005, 2 TaĢova ve ark 1998, 3KoĢar ve ark 2001, 4TaĢbakan-IĢıkgöz ve ark

2003, 5Gür ve ark 2003, 6Demirdağ ve ark 2002

1.3. Epidemiyoloji

Brusellozis dünyanın birçok ülkesinde yaygın ve ekonomik olarak önemli zoonotik bir hastalıktır. Brucella etkenlerinin neden olduğu brusellozis; sığır, koyun, keçi, domuz, geyik, köpek ve diğer pek çok hayvanda görülmektedir. Brucella etkenleri evcil hayvanlar dıĢında; yaban domuzu, yabani geyik, tilki, antilop ve Amerikan bizonu gibi birçok yabani hayvanda da bulunabilir (Acha ve Szyfres 1987). Sığırlarda hastalığa öncelikle B. abortus neden olurken, koyun ve keçi Brusellozis’inde ise B. melitensis önem taĢımaktadır. Etken özellikle testis, meme, uterus, gibi organlara yerleĢerek abortus, süt veriminde düĢme, damızlık değeri kaybı, infertiliteye sebep olması nedeniyle hayvansal üretimde kayıplara yol açarken, enfekte hayvanlarla direk temas veya kontamine süt ve süt ürünlerinin tüketimi ile önemli bir halk sağlığı problemi oluĢturmaktadır (Alton ve ark 1988). Brusellozis dünyanın her bölgesinde görülebilmekle birlikte Portekiz, Ġspanya, Güney Fransa, Ġtalya, Yunanistan, Türkiye ve Kuzey Afrika ülkelerinin yer aldığı Akdeniz Havzası ile Arap Yarımadası, Hindistan, Meksika, Orta ve Güney Amerika’da hiperendemiktir. Tüm dünyada yıllık 500.000 yeni brusellozis olgusu olduğu tahmin edilmektedir. Ġngiltere, Kuzey Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada’da brusellozis eradike edilmiĢtir (Pappas ve ark 2006).

B. melitensis (Micrococcus melitensis) ilk kez YüzbaĢı Dr. David Bruce

tarafından 1887 yılında Malta’da ölü bir askerin dalağından izole edilmiĢtir. Daha sonra 1897 yılında abort yapmıĢ bir sığırdan ilk kez B. abortus izole edilmiĢtir (Mcmahan 1944). Türkiye sığırlarında B. abortus 1931 yılında Dr. Zühtü Erke ve

(16)

10 koyun ve keçilerde 1943 yılında Sait Bilal Gölem tarafından tespit edilmiĢtir. Türkiye’de ilk olarak 1915 yılında Dr. Hüsamettin Kural ve Mahmut S. Sağlam tarafından hastaneye gelen bir askerde Brucella etkeni teĢhis edilmiĢtir (Eroğlu 1989).

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1970 yılında 37 olarak bildirilen olgu sayısı (0.1/100.000), 2004 yılına gelindiğinde 18.408’e ulaĢmıĢtır (25.65/100. 000) (Sağlık Bakanlığı 2004). Bu artıĢ, muhtemelen hastalık prevalansındaki gerçek artıĢtan çok, bildirim ve tanı koyma oranlarındaki artıĢtan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde hastalık bildirimlerinin hala yeterli düzeyde olmadığı dikkate alınırsa, gerçek brusellozis prevalansının sanıldığından daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Toplumun değiĢik kesimlerinden yapılmıĢ olan seroepidemiyolojik çalıĢmalarda, kasap, besiciler, mezbaha ve mandıra çalıĢanları gibi riskli kesimlerde % 8.6–25, risk grubunda olmayanlarda ise % 0–8 oranında seropozitiflik saptandığı bildirilmiĢtir (Kalkan ve ark 1999, Kıyan ve ark 1999). Brusellozis, hayvanlardan ve hayvansal kökenli gıdalardan bulaĢan bir hastalık olma özelliği nedeniyle Türkiye’de de özellikle hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı kırsal bölgelerde daha sıklıkla görülmektedir (KoĢar ve ark 2001, Ataman-Hatipoğlu ve ark 2005, Tansel ve ark 2003). Türkiye’de hastalık yılın tüm aylarında görülebilmekle birlikte genelde koyunların yavrulama dönemleri ile peynir yapımının arttığı ilkbahar ve yaz aylarında sıklığı artmaktadır (Tansel ve ark 2003, GöktaĢ 1990, Tabak ve ark 1993, Gür ve ark 2003). Hastalık tipik olarak genç ve orta yaĢlılarda görülmektedir. Çocuk ve yaĢlılarda insidans daha düĢük seyretmektedir (Young 2005). GeliĢmiĢ ülkelerde brusellozis çocukluk çağında nadir görülen bir hastalık iken Türkiye gibi geliĢmekte olan ülkelerde her yaĢta görülebilmektedir (Yaprak ve ark 1991, KumandaĢ ve ark 2003).

Brusellozis’in düĢük insidanslı olduğu ülkelerde, baĢlıca meslekten kaynaklanan risk nedeniyle hastalığın erkeklerde daha yaygın olmasına karĢın, endemik olduğu ülkelerde cinsiyet farkı olmadığı bilinmektedir (TaĢova ve ark 1998, Gür ve ark 2003, Yüce ve ark 2006). Ancak, kırsal kesimlerde hayvan bakımı, süt ve süt ürünlerinin hazırlanmasında genellikle kadınların çalıĢmasına bağlı olarak, kadınlarda daha yüksek prevalans görüldüğü de bildirilmiĢtir (KoĢar ve ark 2001). Hastalığın endemik olduğu bölgelerde aile içi salgınlar da görülebilmektedir (Almuneef ve ark 2004).

(17)

11 Hayvanlarda, ekonomik olmaması ve hastalık taĢıyıcılığının ortadan kaldırılamaması nedeniyle sağaltım uygulanmamaktadır. Ancak koruma amacıyla baĢta aĢılama olmak üzere gerekli tedbirler alınmaktadır. AĢı olarak koyun ve keçilerde B. melitensis Rev 1, sığırlarda B. abortus S 19 aĢısı kullanılmaktadır (Arda 1987). Ülke çapında yapılan serolojik tarama sonuçlarına göre 1989 yılında bölgelere göre % 0–10 oranındaki hastalık prevalansı, sığır ve koyunlarda sırasıyla % 3.56, % 1.26; 1990 yılında % 1.2, % 2.08; 1991 yılında % 1.01, % 1.83 olarak saptanmıĢtır (Arda 1987). Trakya Bölgesi’nde 1991 ve 1993 yılları arasında yapılan pilot çalıĢma sonrasında bütün ergin sığır ve koyunların düĢük doz Brucella aĢıları ile aĢılanmaları ülkesel kontrol ve eradikasyon programına dâhil edilmiĢtir. Türkiye’de brusellozis ile ilgili son yıllarda yapılan en kapsamlı çalıĢma, 1997 yılında baĢlatılan Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı projesidir (Ġyisan ve ark 2000). Bu çalıĢma ile sığır ve koyun brusellozis prevalansının belirlenmesi ve brusellozis kontrol programının yeniden gözden geçirilmesi amaçlanmıĢtır. 2000 yılında yayınlanan çalıĢma sonuçlarında, ülke çapında her ilin dörder ilçesinden tesadüfî örnekleme yoluyla 34.458 adet sığır, 30.433 adet koyundan serum örneği alındığı; toplam 64.891 serumun Rose-Bengal testi ile tarandığı; pozitif bulunan serumların komplement fikzasyon testi ile doğrulandığı belirtilmiĢtir. Brusellozis prevalansının sığır populasyonunda % 1.43, koyun populasyonunda ise % 1.97 olarak saptandığı bildirilmiĢtir (Ġyisan ve ark 2000).

Brusellozis’in epidemiyolojisi değiĢkenlik göstermektedir. Etkende, konakçıda veya çevredeki değiĢiklikler hastalığın epidemiyolojisini etkilemektedir. Brusellozis’in epidemiyolojisini etkileyen bazı faktörlerin; hayvan populasyon yoğunluğu, hastalıktan Ģüpheli hayvanların fazlalığı ve bu hayvanların sürülerden uzaklaĢtırılmaması ve yetiĢtirme uygulamaları olduğu ifade edilmektedir (Simos ve Papadopoulos 1989).

Enfeksiyonunun yayılımı bir ülkeden diğerine farklılık gösterdiği gibi, bir ülkenin içinde bölgeden bölgeye bile farklılıklar olabilmektedir. Koyun ve keçilerde görülen brusellozis, Avrupa’nın Akdeniz bölgesinde, Afrika’da, Güneydoğu Rusya’da, Mongolistan’da ve Orta Doğu ülkelerinde önemli bir problem teĢkil etmektedir. Koçlarda B. ovis’in neden olduğu epididimitis Yeni Zelanda, Avustralya, Afrika ve Avrupa’da yagın olarak görülmektedir. Domuzlarda brusellozis çok sık görülmemekle birlikte zaman zaman Avrupa’da ve Asya’da ortaya çıkmaktadır.

(18)

12 Köpeklerde B. canis’e dünyanın hemen hemen her yerinde rastlanmaktadır (Acha ve Szyfres 1987).

Brucella enfeksiyonunun gıdalar vasıtasıyla insanlara bulaĢması ve bir ülkede

görülmesi yerel beslenme alıĢkanlıklarına, süt ve süt ürünleri iĢleme yöntemlerine, hayvansal ham maddelerin iĢlenmesine, sosyal örf ve adetlere, kiĢisel ve çevre sağlık standartlarına, vb. bağlı Ģekillenebilmektedir (Lysenko 1982).

1.4. Süt ve Süt Ürünlerinde Brucella spp. Varlığı

Yapılan çalıĢmalarda Brucella türlerinin değiĢik süt ürünlerinde farklı iç ve dıĢ faktörlere bağlı olarak uzun süre canlılıklarını devam ettirdiği ve bu yönüyle relatif dirençli bakteriler oldukları saptanmıĢtır.

B. melitensis’in sütte 11–15 °C’de 15 gün, kımızda 3 gün, B. abortus’un sütte

0 °C’de 18 ay, dondurmada 30 gün, tereyağında 142 gün, kremada 4 °C’de 6 hafta, Cheddar türü peynirlerde 6 ay canlı kalabildiği bildirilmiĢtir (Bastuji ve Verger 1994). Peynir çökelek halinde bekletildiği zaman Brucella’nın yaĢam süresinin 3 aya kadar uzadığı bildirilmiĢtir (Roux 1989). Brucella spp.’nin, keçi sütünden yapılan peynirlerde 100 günden fazla canlı kaldığı, 4.4 °C’de depolanmıĢ Cheddar peynirlerinde 6 ay ile 1 yıl arasında canlı kaldığı belirlenmiĢtir. Brucella spp.’nin, sütte haftalarca, tereyağında 4 ay ve beyaz peynirde 2.5–3 ay canlı kalabildiği belirtilmektedir (Yılmaz 1986).

(19)

13 Çizelge 1.4. Süt ürünlerinde Brucella spp. yaĢam süreleri (Carrère ve ark 1960, Davies ve Casey 1973, Nicoletti 1980, Plommet ve ark 1988).

Ürün Brucella spp. YaĢam süresi Sıcaklık (°C) pH

Süt B. abortus 5-15 sn. 71.7 -

B. abortus < 9 saat 38 4.00

B. abortus 24 saat 25-37 -

B. abortus 18 ay 0 -

Krema B. abortus 6 hafta 4 -

B. melitensis 4 hafta 4 -

Dondurma B. abortus 30 gün 0 -

Tereyağı B. abortus 142 gün 8 -

Peynir (ÇeĢitli) B. abortus 6-57 gün - -

Peynir (ÇeĢitli) B. melitensis 15-100 gün - -

Peynir (Feta) B. melitensis 4-16 gün - -

Peynir (Pecorino) B. melitensis < 90 gün - -

Peynir (Roquefort) B. abortus B. melitensis

20-60 gün - -

Peynir (Camembert) B. abortus < 21 gün - -

Peynir (Erythrean) B. melitensis 44 gün - -

Peynir (Cheddar) B. abortus 6 ay - -

Beyaz Peynir B. melitensis 1-8 hafta - -

KesilmiĢ Süt Serumu B. abortus < 4 gün 17-24 4.3-5.9

B. abortus > 6 gün 5 5.4-5.9

Blair (1948), Yeni Zelanda’da 115 adet çiğ inek sütündeki B. abortus varlığını % 31 düzeyinde bulmuĢtur.

Ġzmir’de çeĢitli semt pazarlarında satılan sokak sütlerinin mikrobiyolojik özellikleri üzerine yapılan çalıĢmada, 101 süt örneğinden 95 adedi Brucella riski bakımından pozitif olarak tespit edilmiĢtir (Akbulut ve Kavas 1993).

Obied ve ark (1996) Sudan’da 153 adet çiğ deve sütünde % 10.5 oranında B.

abortus varlığını belirlemiĢlerdir.

Hadad (1998) Irak’ın Musul Ģehrinde bulunan manda cinsi sığırlara ait süt ve süt ürünlerinden 160 adet örnekte Brucella izolasyon çalıĢması yapmıĢ ve % 5 düzeyinde Brucella pozitiflik tespit etmiĢtir.

Acedo ve ark (1997) Meksika’da 335 adet taze beyaz peynir, 265 adet çiğ inek sütü ve 24 adet çiğ keçi süt örneklerinde Brucella spp. varlığını araĢtırmıĢlardır.

(20)

14 AraĢtırma sonucunda beyaz peynirlerde % 7.5, çiğ inek sütlerinde % 2.3 ve çiğ keçi sütlerinde % 4.2 oranında B. abortus ve B. melitensis varlığını belirlemiĢlerdir.

Sığır, koyun ve keçi sütlerinde Brucella antikor varlığını Enzyme Linked Immunosorbent Assay (ELISA) uygulamasıyla belirlemek için birçok araĢtırmacı (Thoen ve ark 1979, Boraker ve ark 1981, Mikolon ve ark 1998, Nazem ve ark 1998, Vanzini ve ark 2001, Bonfoh ve ark 2002, Rivera ve ark 2003, Chand ve ark 2004, Gumber ve ark 2004, Mahato ve ark 2004, Funk ve ark 2005, Chand ve ark 2005) tarafından çalıĢma yapılmıĢtır.

Sığır, koyun ve keçi sütlerinde Brucella varlığını Polymerase Chain Reaction (PCR) uygulamasıyla belirlemek için birçok araĢtırmacı (Leal-Klevezas ve ark 1995, Serpe ve ark 1998, Vesco ve ark 2000, Evangelista ve ark 2005, Gupta ve ark 2005, XiaoAn ve ark 2005, Leary ve ark 2006) tarafından çalıĢma yapılmıĢtır.

Ġngiltere’de yapılan bir çalıĢmada B. abortus ile enfekte süte Kısa Süreli Yüksek Isı (High Temperature Short Time) pastörizasyon uygulaması sonucu etkenin canlılığını kaybettiği belirlenmiĢtir. Ayrıca, oda sıcaklığında bekletilen kesilmiĢ sütlerde B. abortus varlığı belirlenmiĢ ve süt serumunda zaman içinde pH düĢmesine bağlı olarak, etkenin 4 gün içinde yıkımlandığı tespit edilmiĢtir. Ancak, kesilmiĢ sütler 5 ºC de saklandıklarında pH düĢmesinin yavaĢ geliĢmesine bağlı olarak etkenin yaĢam süresinin 6 gün, sitrik asit/fosfat buffer (pH 4.0 ve üzeri) solusyonunda depolandıklarında etkenin yaĢam süresinin 8 günden fazla olduğu açıklanmıĢtır (Davies ve Casey 1973). El-Daher ve ark (1990) çeĢitli süt ürünlerinde bulunan B.

melitensis’e pH’nın etkisini incelemiĢlerdir. ÇalıĢmada pH 5.5 ve üzeri broth’larda B. melitensis’in 4 haftadan daha uzun süre yaĢadığı görülürken, pH 4.0’dan daha düĢük

broth’larda geliĢemediği rapor edilmiĢtir. Özellikle yumuĢak peynirlerde 72 saat sonra B. melitensis varlığı tespit edilirken, diğer süt ürünlerinde (süt, yoğurt ve yayık ayranı) 96 saat sonra etken bulunamamıĢtır.

Çiğ sütten yapılan taze peynirlerde Brucella etkenlerinin 90 güne kadar canlı kalabildiği açıklanmıĢtır (Ünel ve ark 1968, Nunez ve ark 1989). Ünel ve ark (1968), Balıkesir bölgesinde üretilen krema ve beyaz peynirlerde B. melitensis’in canlı kalma süresi ile ilgili yaptıkları bir çalıĢmada; fermente olmamıĢ peynirlerin Brucella içerdiğini ve imalattan 3 ay sonrasına kadar bu peynirler ile kobayların enfekte edilebildiğini bildirmiĢlerdir. Eroğlu (1989) çiğ sütle hazırlanan gıdaların en az 120 gün soğuk depolarda bekletildikten sonra tüketime sunulması durumunda insanların bu hastalıktan korunabileceğini belirtmiĢtir.

(21)

15 Ünel ve ark (1968), çiğ sütle yapılan beyaz peynir numunelerinin % 16’sında, Sancak ve ark (1993), Van ilinde 40 taze otlu peynir örneğinin 7’sinde (% 17.5)

Brucella izole ettiklerini açıklamıĢlardır. Ancak Ayaz (1986) Ankara’da satılan 94,

Parlakgül (1993) ise Ġstanbul’da satılan 90 peynir örneğinde Brucella bakterisi bulunmadığını açıklamıĢlardır.

Plommet ve ark (1988) doğal enfekte inek sütlerinden yapılan olgunlaĢtırılmıĢ taze peynirlerde B. abortus’un yaĢam süresini araĢtırmıĢlardır. AraĢtırmada standart peynir yapımından 18 gün sonra B. abortus varlığının tespit edilmediğini, peynir yapımında kullanılan standart uygulamaların laboratuvar ortamında hazırlanmıĢ deneysel uygulamalardan daha hassas ve güvenilir olduğu vurgulanmıĢtır.

Eckman (1975) Meksika’da çiğ keçi sütünden yapılmıĢ 3 adet peynir örneğinde B. melitensis varlığını belirlemiĢtir.

Cosseddu ve Pisanu (1985) Sardinya’da geleneksel yöntemlerle peynir yapıldığından sütlere ısı uygulanmamaktadır. Sardinya’da doğal olarak B.

melitensis’le enfekte keçi sütünden yapılan peynirler 10., 45. ve 50. günlerde analiz

edilmiĢ ve 45. ve 50. günlerden sonra B. melitensis belirlenmediğini açıklamıĢlardır. Ġtalya’da 700 süt ürününün test edildiği bir çalıĢmada, yağlı koyun sütünden yapılmıĢ 1 adet taze peynir örneğinde B. melitensis izole edildiği ve bunun B.

melitensis’in biotip 2 olduğu bildirilmiĢtir (Sarno ve ark 1992).

Castell ve ark (1996) Ġspanya’da 81 adet ev yapımı çiğ koyun peynirinde B.

melitensis varlığını tespit ettiklerini açıklamıĢlardır.

Mendez ve ark (2003) Ġspanya çiftliklerinden birinde pastörize edilmemiĢ çiğ keçi peynirlerinden 11 adedinde B. melitensis serovar 3 etken varlığını tespit etmiĢlerdir.

Shakerian ve ark (2004) Ġran’da 200 adet pastörize edilmemiĢ koyun sütünden üretilen taze koyun peynirlerinin kültürel yöntemlerle incelemesi neticesinde 1 adet (% 0.5) peynir örneğinde B. melitensis tespit etmiĢlerdir.

Hadad ve ark (1997) Irak’ın Musul Ģehri semt pazarlarında satılan 85 adet taze peynirin 8 tanesinde ve 65 adet Kishfa peynir (yöresel koyun peyniri)’inin 3 tanesinde Brucella spp. izole etmiĢlerdir.

Mert (1984) 150 peynir örneğinin 29 adedinde (% 19.33) Brucella spp. izole etmiĢtir. Bu peynir örneklerinin 26 adedinde B. melitensis (% 90), 3 adedinde B.

(22)

16 yapılan peynirlerde ilk örneklemelerde Brucella izole edilmezken, 5 gün sonra ise aynı örneklerden % 20 düzeyinde Brucella izole edilmiĢtir.

Tunçbilek (1992), Ankara’da tüketime sunulan 100 adet beyaz peynir örneğinin 4’ünde (% 4) Brucella etkenini izole etmiĢtir. Bu etkenlerden 3’ü (% 3) B.

melitensis ve 1’i (% 1) B. abortus olarak belirlenmiĢtir. AraĢtırmacı bu çalıĢmada, Brucella izolasyonu yapılmıĢ peynirlerin tamamının çiğ sütten hazırlandığını

belirtmiĢtir.

Patır ve Dinçoğlu (2001) Elazığ’da tüketime sunulan 30 adet beyaz peynir ve 55 adet tulum peynirinde Brucella etkenlerinin varlığını araĢtırmıĢlardır. ÇalıĢmada, 1 adet beyaz peynir örneğinde (% 3.33) ve 1 adette tulum peyniri örneğinde (% 1.18)

Brucella spp. varlığı tespit etmiĢlerdir. Ġncelenen peynir örneklerinde B. abortus’u

3.4x105 kob/g ve B. melitensis’i 4.6x102 kob/g düzeylerinde bulmuĢlardır.

Elazığ, Erzincan ve Tunceli illerinden toplanan 78 taze tulum peyniri örneğinin % 20.5’inden Brucella bakterisi izole edildiği ve bunların % 81.3’ünün B.

melitensis, % 18.7’sinin B. abortus olduğu bildirilmiĢtir (Kalender ve ark. 2001).

Türütoğlu ve ark (2001) Burdur ili semt pazarında satılan 61 inek ve 53 koyun peynir örneklerinin bakteriyolojik muayenelerinde Brucella türlerinin izole edilmediğini rapor etmiĢlerdir.

Kasımoğlu (2002) Kırıkkale’den toplanan 35 çiğ süt, 35 inek peyniri ve 35 koyun peyniri örneklerinde Brucella spp. varlığı ve kontaminasyon düzeyini araĢtırmıĢtır. AraĢtırmada, 35 koyun peynirinin 5 adedinde (% 14.2) B. melitensis izole etmiĢ ve düzeyini de 3.6x101

-9.3x103 MPN/g olarak belirlemiĢtir. Çiğ süt ve inek peynirlerinde Brucella spp. varlığı saptayamamıĢlardır. Ayrıca çiğ süt, inek ve koyun peynir örneklerinin ortalama pH düzeyleri sırasıyla 6.7, 5.0 ve 5.5 olarak tespit etmiĢlerdir.

Güllüce ve ark (2003) Erzurum piyasasından tüketime sunulan çeĢitli peynir örneklerinde B. abortus antijenlerinin sıklığını ELISA tekniği ile araĢtırmıĢlardır. Toplam olarak 120 beyaz peynir, 60 civil peynir ve 52 lor peyniri örneğini incelenmiĢler ve 120 beyaz peynir örneğinin 26'sında (% 21.66) B. abortus antijeni saptamıĢlardır. Civil peynir ve lor peyniri örneklerinde ise B. abortus antijenine rastlayamamıĢlardır.

Öztürk ve Nazlı (1996), deneysel olarak B. melitensis Rev 1 suĢu ile kontamine edilen çiğ inek ve koyun sütlerinden üretilen gerek inek ve gerekse koyun peynirlerinde olgunlaĢmanın 30. gününden itibaren B. melitensis izole

(23)

17 edemediklerini ve bu durumu hazırlanan tulum peynirlerinde saptanan pH 5.1–5.2 değerleri ile tuz oranlarının olgunlaĢmanın sonuna doğru yükselmesine ilgili olabileceğini bildirmiĢlerdir. Benzer Ģekilde, Sancak ve ark (1993), Van otlu peynirlerinde B. melitensis’in 40 gün kadar canlı kalmasını salamuradaki tuz konsantrasyonuna bağlamıĢlardır. Karasoy (1961) B. melitensis’li koyun sütlerinden yapılan ve % 7 oranında tuz içeren salamurada olgunlaĢtırılan beyaz peynirlerde etkenin 46 gün, buna karĢın % 17 tuz içeren salamurada olgunlaĢtırılan peynirlerde 30 gün canlı kaldıkları belirlemiĢtir. Bu beyaz peynirlerin en az 2 ay süre boyunca olgunlaĢtırılması durumunda ise canlılıklarını yitirdiklerini tespit etmiĢtir. Koyun ve keçi çiğ sütlerinden yapılan peynirlerde B. melitensis kontaminasyonunun elimine edilmesi için olgunlaĢma süresine gereksinim olduğu 1995’de European Union Veterinary Advisory Committee tarafından görülmüĢ ve tüketicilerin potansiyel brusellozis riskini elemine etmek için peynirlerin olgunlaĢma süresinin 60 gün olmasının yeterli olacağı açıklanmıĢtır (Claessens ve Ring 1996).

Barrow ve ark (1968) kremalı pastalardan Brucella izole ettiklerini ve bunun krema elde edilirken yeterli ısı iĢlemi uygulanmamasından ya da sonradan kontamine olmasından kaynaklanabileceği yorumunda bulunmuĢlardır.

Sarısayın ve Eroğlu (1978), Marmara ve Trakya bölgesinde krema, tereyağı, dondurma ve kremalı pasta gibi toplam 260 örnekte Brucella etkenlerini izole edemediklerini bildirerek, bunu bölgede sütlü ürünlerin üretim sürecinde sütün 70– 80 ºC de ısıtılmasına bağlamıĢlardır.

Mısır’da krema üretimi için deneysel amaçlı sütlere B. suis, B. melitensis ve

B. abortus inokule edilmiĢtir. Kremalar oda sıcaklığında ve 2–4 °C’de 150 gün

muhafaza edilmiĢ ve 2 gün aralıkla Brucella etkenleri Direkt Meat/Liver Infusion Medium’a, Tryptone Broth + Crystal Violet’de ön zenginleĢtirmeden sonra Trypton Agar Medium’a ve kobaylara inokulasyon yapılmıĢtır. Brucella etkenlerinin oda sıcaklığında sayıları her üç ortamda sırasıyla 73–91, 94–102 ve 100. günde, 2–4 °C’de 100–122, 140 ve 150. günde daha da arttığı saptanmıĢtır (Nour 1982).

Küplülü ve Sarımehmetoğlu (2004) 217 adet dondurma örneğinde Brucella spp. varlığını araĢtırmıĢlar ve bu örneklerin % 6.25’inde B. abortus izole etmiĢlerdir. Kontaminasyon düzeylerini de 1.1x102–2.3x103

MPN/g arasında bulmuĢlardır. Estrada ve ark (2005) B. abortus’un yoğurt starter kültürü ile fermente edilen sütlerde yaĢam süresini araĢtırmıĢlardır. AraĢtırmada, + 4 °C’de 10 gün boyunca muhafaza edilen sütlerde B. abortus’un pH 4’ün altına düĢmesine rağmen 105

(24)

18 CFU/ml düzeyinde olduğunu belirlemiĢlerdir. Buna bağlı olarakta fermente sütlerde

B. abortus’un canlılığını sürdürebileceğini ileri sürmüĢlerdir.

Ġnek sütüne oranla çiğ koyun sütünden yapılan peynirlerin brusellozis yönünden insan sağlığını daha çok tehdit ettiği ve bu durumun özellikle Akdeniz ülkelerinde hala sorun olduğu belirtilmiĢtir (Nunez ve ark 1989). Amerika’nın Huston kentinde yaĢayan Ġspanyol’larda, Meksika’dan ithal edilen ve pastörize edilmemiĢ keçi sütünden yapılmıĢ peyniri tüketmeleri sonucu, B. melitensis’ten ileri gelen brusellozis vakalarının saptandığı bildirilmiĢtir (Thapar ve Young 1986). Kaliforniya’da 1973-1992 yılları arasında yapılan epidemiyolojik bir çalıĢmada (Chomel ve ark 1994) ise benzer Ģekilde burada yaĢayan Ġspanyol’larda % 81 oranında brusellozis saptanmıĢ ve bu insanların Meksika’da yaĢadıkları süre içinde süt ve peynir tüketmeleri sonucu hastalığa yakalandıkları ifade edilmiĢtir. Rusya’da süt ve peynirlerden çoğunlukla B. melitensis (biovar I) izole edildiği ve insanlar için daha yüksek riske sahip olduğu belirtilmiĢtir (Gandara ve ark 1994). Lübnan’da Baledi ve Jibnah Khadra dağlık bölgesinde üretilen taze peynirlerden Brucella spp. varlığına bağlı gıda zehirlenmelerinin meydana geldiği rapor edilmiĢtir (Tannous 1991).

Galbraith ve ark (1969) pastörize edilmemiĢ koyun sütünden yapılmıĢ Pecorino peyniri tüketen 7 kiĢide B. melitensis tip 2’nin neden olduğu brusellozis enfeksiyonu tespit etmiĢlerdir.

Ġtalya’nın Termoli kentinde brusellozis enfeksiyonunun her yaĢ grubunda yüksek görülmesinin nedeni araĢtırılmıĢtır. AraĢtırma sonucunda bu etkenin taze olarak tüketilen Ricotta türü peynirden (yöresel koyun peyniri) kaynaklandığı tespit edilmiĢtir (Montanaro ve ark 1992).

Ġtalya’da yapılan bir çalıĢmada 58 kiĢide tespit edilen brusellozis enfeksiyon kaynağının pastörize edilmemiĢ koyun sütünden yapılmıĢ peynirler olduğu rapor edilmiĢtir (Panico ve ark 1997).

Ġnsanlarda gözlenen B. abortus enfeksiyonunun % 60’ının brusellozis’e yakalanmıĢ hayvanlarla temas sonucunda, % 40’ının ise hastalıklı hayvanların sütlerinin içilmesi veya bu sütlerden hazırlanan ürünlerin tüketilmesi ile oluĢtuğu açıklanmıĢtır (Ġnal 1990).

1984 yılında Yunanistan’da çiğ veya yetersiz pastörize edilmiĢ sütten yapılan peynirlerin tüketimi sonucu 23 adet brusellozis olgusu bildirilmiĢtir (Eyles 1992).

(25)

19 Almanya’da 1947–1995 yılları arasında insanlarda görülen brusellozis olgularının Malta’dan gelen yumuĢak peynirlerin tüketilmesi sonucu olduğu bildirilmiĢtir. Özellikle 1995 yılında insanlar arasında görülen 34 brusellozis olgusundan 14’ünün çiğ sütten yapılan peynirlerin tüketilmesi sonucu oluĢtuğu belirlenmiĢtir (Rasch ve ark 1997).

Al Sekait (1999) Suudi Arabistan’da 10.744 adet süt ürünün tüketimi sonucu 3.991 (% 37.1) ve 4109 adet çiğ süt tüketimi sonucu 2792 (% 67.9) brusellozis olgusu kaydedildiğini rapor etmiĢtir.

Alavi ve ark (2007) 3594 kiĢide yapmıĢ oldukları brusellozis taramasında 228 kiĢinin (% 6.3) enfekte olduğunu tespit etmiĢlerdir. Enfekte olan kiĢilerin % 94.7’sinin çiğ süt, % 100’ünün taze peynir ve % 95.1’inin piĢmemiĢ et tükettikleri belirlenmiĢtir. Ayrıca, % 82-100’ünün hayvanlarla temas ettikleri de tespit edilmiĢtir.

Ünsal ve ark (2007) Sivrihisar ilçe merkezi ve köylerinde brusellosis prevalans hızını ve brusellozis ile iliĢkili bazı sosyodemografik faktörleri değerlendirmiĢlerdir. Hastalığın seroprevalans hızını çiftçiler ve ev hanımlarında diğer mesleklerden, köylerde yaĢayanlarda ilçe merkezinde yaĢayanlardan, ayrıca evinde veya çiftliğinde hayvan besleyenlerde, taze peynir ve krema tuketenlerde anlamlı derecede daha yüksek (p< 0.01) bulmuĢlardır.

Türker ve ark (2005) Ġzmir Atatürk Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi Ġç Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, NöroĢirurji ve Ġnfeksiyon Hastalıkları polikliniklerine, halsizlik, yorgunluk yakınmaları ile baĢvuran, eklemlerinde ağrı, ĢiĢlik veya hareket zorluğu bulunan; daha önce hiçbir romatizmal bir hastalık tanısı konulmayan, yaĢları 14–69 arasında değiĢen ve Ege bölgesinde yaĢayan 118 olgudan oluĢan çalıĢma grubu ile yaĢları 20–39 arasında değiĢen ve herhangi bir yakınması olmayan 55 olgudan oluĢan kontrol grubu arasında Brucella antikor düzeyi araĢtırması yapmıĢlardır. Brucella antikoru pozitif bulunan olguların dördünde (% 66.6) hayvanlarla temas ve taze süt ürünleri tüketme öyküsü saptandığını bildirmiĢlerdir.

Hastalığın daha sık görülmesinin beklendiği riskli gruplarda yapılan değiĢik seroepidemiyolojik çalıĢmalar mevcuttur (Tezok ve ark 1973, Günhan ve ark 1988, Çolak ve ark 1991, Durmaz ve Durmaz 1992, Çelebi ve ark 1991, Özbakkaloğlu ve ark 1998). Veteriner hekim, kasap, mezbaha, mandıra ve laboratuvar çalıĢanları özellikle risk altında olan meslek grupları olarak dikkati çekmektedir (Ergönül ve ark 2004, Kıyan ve ark 1999). Toplumun değiĢik kesimlerinden yapılmıĢ olan

(26)

20 seroepidemiyolojik çalıĢmalarda, kasap, besiciler, mezbaha ve mandıra çalıĢanları gibi riskli kesimlerde % 8.6–25, risk grubunda olmayanlarda ise % 0–8 oranında seropozitiflik saptandığı bildirilmiĢtir (Kalkan ve ark 1999). Afyon’da yapılan seroepidemiyolojik bir çalıĢmada % 4.8 oranında pozitiflik saptandığı; seropozitifliğin 50 yaĢ üzerindeki grupta, kadınlarda ve çiğ süt tüketimi olanlarda anlamlı olarak yüksek bulunduğu bildirilmiĢtir (Çetinkaya ve ark 2006).

Brusellozis, hayvanlardan ve hayvansal kökenli gıdalardan bulaĢan bir hastalık olma özelliği nedeniyle bekleneceği gibi Türkiye’de de özellikle hayvancılığının yoğun olarak yapıldığı kırsal bölgelerde daha sıklıkla görülmektedir. Isparta ve çevresinden baĢvuran 280 olgunun % 90’ının köy ve kasabada yaĢanlar olduğu belirtilmiĢtir (KoĢar ve ark 2001). Ankara ve çevre illerden baĢvuran 202 brusellozis olgusunun epidemiyolojik özelliklerinin incelendiği çalıĢmada, olguların % 76.2’sinin kırsal bölgede yaĢandığını vurgulamıĢlardır (Ataman-Hatipoğlu ve ark 2005). Trakya Bölgesi’nde brusellozis olgularının % 65’inin kırsal bölgeden baĢvuran kiĢilerde tespit edildiği bildirilmiĢtir (Tansel ve ark 2003).

Türkiye ve Dünya’da hastalığın yılın tüm aylarında görülebildiği ve genelde koyunların yavrulama dönemleri ile peynir yapımının arttığı ilkbahar ve yaz aylarında sıklığının arttığı belirtilmiĢtir (Tansel ve ark 2003, GöktaĢ 1990, Tabak ve ark 1993, Madkour 1989, Roux 1989).

Hastalık tipik olarak genç ve orta yaĢlı eriĢkinleri etkilemektir, çocuk ve yaĢlılarda insidansı daha düĢük bulunmaktadır (Young 2005). Türkiye’de brusellozis tanısı olan olguların % 50-60’ının 20–50 yaĢ arasında olduğu görülmekteyken, çocuklar hastaların %10-15’ini, 65 yaĢ üzeri olgular %10’unu oluĢturmaktadır (Turgut ve ark 1991, CoĢkun ve ark 1993). GeliĢmiĢ ülkelerde brusellozis çocukluk çağında nadir görülen bir hastalık iken Türkiye gibi geliĢmekte olan ülkelerde her yaĢta görülebildiği ifade edilmiĢtir (Yaprak ve ark 1991, KumandaĢ ve ark 2003). Brusellozis enfeksiyonunun düĢük insidanslı olduğu ülkelerde, mesleksel risk nedeniyle hastalığın erkeklerde daha yaygın olmasına karĢın endemik olduğu ülkelerde cinsiyet farkı olmadığı bilinmektedir. Ülkemizde de bildirilen olgu serilerinde cinsiyet açısından büyük farklara rastlanılmadığı belirtilmiĢtir (TaĢova ve ark 1998, Gür ve ark 2003, Aydemir ve ark 2005, Yüce ve ark 2006).

Dünyanın birçok ülkesinde brusellozis ile mücadele kampanyaları baĢlatılmıĢ ve birkaç ülke sığır brusellozis’ini azaltmayı baĢarmıĢtır. Ancak, insan brusellozis’inde en önemli rolü oynayan koyun ve keçi brusellozis’i ise baĢta

(27)

21 geliĢmekte olan ülkeler olmak üzere dünyanın birçok yerinde halen yaygın bir Ģekilde devam etmektedir. Ġnsanlar için halk sağlığı yönünden en önemli patojenik tür B. melitensis olup bildirimi zorunlu bir hastalıktır (Corbel 1997).

Türkiye’de sığır ve koyunlarda brusellozis’in seroepidemiyolojisi araĢtırılmıĢtır. 1989 yılı verilerine göre hastalık prevalansı bölgelere göre % 0–10 arasında, sığırlarda % 3.56 ve koyunlarda % 1.26, 1990 yılı verilerine göre sığırlarda % 1.2 ve koyunlarda % 2.08, 1991 yılı verilerine göre sığırlarda % 1.01 ve koyunlarda % 1.83 ve 2000 yılı verilerine göre sığırlarda % 1.43 ve koyunlarda % 1.97 olarak belirlendiği rapor edilmiĢtir (Ġyisan ve ark. 2000). Burdur ilinde 2007 yılı verilerine göre sığır brusellozis prevalansı % 0.4 ve koyun brusellozis prevalansı % 5.8 olduğu açıklanmıĢtır. Burdur ilinde 2007 yılında sığır brusellozis’ne karĢı genç ve ergin aĢı uygulaması yapılmamıĢ olup, 26.600 adet koyun-keçiye genç ve 8.500 adet koyun-keçiye ergin aĢı uygulaması yapıldığı rapor edilmiĢtir (Burdur Yıllık ÇalıĢma Raporu 2007).

1.5. Brusellozis Enfeksiyonunun Halk Sağlığı Yönünden Önemi

Ġnsanlarda görülen brusellozis enfeksiyonunun en önemli kaynağı olarak hayvanlardır. Ġnsanlar arasında enfeksiyonun bulaĢması çok enderdir. Ġnsanlarda brusellozis epidemiyolojisi bir yanda enfekte olmuĢ hayvanlardan ya da kontamine materyallerden diğer taraftan gıda maddelerinden bulaĢma üzerinde yoğunlaĢmaktadır (Roux 1989).

Birçok evcil ve yaban hayvanlarının Brucella’ya karĢı olan hassasiyetin hastalığın dünyanın belli baĢlı hayvancılık bölgelerinde görülmesine de bir açıklık getirdiği bildirilmektedir. Enfeksiyonun Dünya üzerinde en yoğun olarak görüldüğü yerler; Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Afrika, Asya, Orta Doğu ve Akdeniz ülkeleridir. Birçok ülkede kontrol önlemlerine rağmen, brusellozis ne insanlarda ne de hayvanlarda azalma eğilimi göstermemektedir. Hastalığı kontrol altına almıĢ olan ülkelerde bu konuda çalıĢmalar yoğun Ģekilde devam ettirilmektedir (Boschiroli ve ark 2001, Young 2005, Pappas ve ark 2006).

Brucella ile enfekte hayvanların dıĢkı, süt, plasenta ve yavru atıkları, etkenin

geniĢ çapta yayılmasına ve diğer hayvanlara olduğu kadar insanlara da bulaĢmasını sağlamaktadır. Özellikle enfekte hayvanlardan etken saçılımının uzun sürmesi ve dıĢ ortamdaki dayanaklılıkları hastalığın yayılmasında önem arz etmektedir (Van Bresman ve ark 2001, Black 2004, Young 2005). Ġnsanlar arasında geçiĢi, kolay

(28)

22 olmasa da, kan transfüzyonu, organ ve kemik iliği nakli ile de mümkündür. Nadir olarak görülsede konjenital brusellozis rapor edilmiĢtir (Aleissa ve ark 1992).

Enfekte iĢletmelerde çalıĢan kiĢiler hastalığa en çok maruz kalabilecek bireylerdir. Özellikle veteriner hekimler, kasaplar, mezbaha ve süt endüstrisinde çalıĢan iĢçiler de hastalığa yaklanma riski yüksektir. Bu iĢletmelerde çalıĢanlarda kutanöz-mukozal kanallardan bulaĢma (örn., el derisindeki sıyrık ve kesikler, burun mukozası, toprakla uğraĢanların elleri) sıklıkla görülmektedir. Ayrıca çobanlar, deri, yün ve keçi kılı ile uğraĢan kiĢilerde hastalık etkenine maruz kalabilmektedir (Kansouzidou-Kanakoudi 2000).

Toz ve hava sirkülasyonu sayesinde solunum ve konjuktival yolla bulaĢmanın etkin bir yol olduğu bildirilmektedir. Özellikle enfekte iĢletmelerde çalıĢanların ve iĢletmeye gelen her türlü bireyin (örn., tamir iĢçileri, hayvan taĢıması yapan Ģoförler, pazarlamacı, ilaç mümessileri, ziyaretçiler) hastalığa yakalanma riskinin yüksek olduğu da belirtilmektedir (Van Bresman ve ark 2001, Georgiou’s ve ark 2005).

Brusellozis üzerine faaliyet gösteren laboratuvarlarda çalıĢan kiĢilerde de bulaĢma riski oldukça yüksektir. Özellikle bireyin etkene olan duyarlılığı önem arz etmektedir. Ancak, insanı enfekte etmek için pek az Brucella etkeninin yeterli olduğu da vurgulanmaktadır (Fiori ve ark 2000).

Et ürünlerinden Brucella etkeninin bulaĢma olgusu nadir olarak görülmesine rağmen, çiğ etten bulaĢma riski yüksektir. Enfekte etler soğuk ya da sıcak uygulamaları sonrası muhafaza edildiklerinde Brucella bakterisinin canlılığını sürdürdüğü bildirilmektedir (Randhawa ve Karla 1970, Leishenko ve ark 1992).

Çiğ, yeteri kadar piĢirilmemiĢ ya da piĢirilmemiĢ süt ve süt ürünleri Brucella etkeninin en önemli bulaĢma kaynağıdırlar. Özellikle koyun ve keçi sütünden yapılan taze peynirlerin en riskli gıda maddeleri olduğu belirtilmektedir (Diaz-Aparicio ve ark 1994).

Fermente peynirlerde Brucella etkeni canlılığını yitirebilmektedir. Ancak fermentasyon süresi, peynirin yapılıĢ tarzı ve fermentesyon florası önem teĢkil etmektedir. Koyun ve keçi sütünden yapılan peynirlerde Brucella etkeninin canlılığını kaybedebilmesi için ortalama 20 günlük bir fermentasyon süresinin olması gerektiği bildirilmektedir. Roux (1989) çökelek haline getirilip bekletilen peynirlerde etkenin 3 ay canlılığını koruyabildiğini ifade etmiĢtir.

Brusellozis’li hayvanlardan hazırlanan gübreler toprağa döküldüklerinde taze sebzelere hastalık etkenini bulaĢtırabildiği de ifade edilmektedir. Fakat bu durum

(29)

23 birçok insan brusellozis olgusunda göz ardı edilebilmektedir (Omer ve ark 2000, Fernandez ve ark 2004).

Brusellozis’in insan ya da hayvanlarda oluĢmasına göre farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Ġnsan brusellozis’inin, hayvanlarda görülen brusellozis ile korrelasyon gösterdiği düĢünülmektedir. Ancak, insan brusellozis’isinde olgu sayısı her zaman hayvan brusellozis olgu sayısı ile paralellik göstermemektedir. Bunun nedeni, insan/hayvan iliĢkilerine ve insan nüfusunun beslenme alıĢkanlıklarına bağlanmaktadır. Nitekim Fransa’da hayvanlarda görülen brusellozis olgusunun, insanlarda görülen olgu sayısından çok daha hızlı arttığı bildirilmektedir (Roux 1989).

Ġnsan brusellozis’i çeĢitli evrelerde geliĢme göstermektedir. Hastalığın 2–4 haftalık kuluçka döneminden sonra, etken lenfatik kanallar yoluyla yayılmaktadır. Bu evreden sonra akut brusellozis oluĢmaktadır. Akut brusellozis evresi septisemik yayılmadan dolayı oluĢmaktadır. Herhangi bir aktif tedavi yapılmadığında 2–4 haftalık ateĢli evre görülebilmektedir. AteĢ hafif ve kalıcı ya da geçici özellik gösterebilmektedir. Septisemi evresinden sonra hastalık ilerleme göstererek eklem, bağırsak ve genital organlarda yoğunlaĢabilmektedir. Kronik brusellozis çok hızlı veya akut enfeksiyondan uzun süre sonra geliĢmektedir. Kronik brusellozis sonucu eklem ve bağırsaklarda son derece ağır zararlar görülebilmektedir. Ayrıca fiziksel ve ruhsal problemler Ģekillenebilmektedir (AktaĢ ve ark 1994, TaĢova ve ark 1998, Aygen ve ark 2002).

Ġnsan brusellozis enfeksiyonları sonucu; spondylitis, osteitis, arthritis encephalitis, meningitis, meningo-myelitis, radikulitis, thrombophlebitis, endocarditis ve epididymo-orchitis Ģekillenebilmektedir (Mousa ve ark 1987, Gotuzza ve ark 1987, CoĢkun ve ark 1993, Türker ve ark 2005, Young 2005, Doğanay ve Aygen 2003).

Hastalığın endemik olduğu bölgelerde aile içi salgınlarda gelebilmektedir (Bal ve ark 2003, Yüce ve ark 2006). Bu nedenle brusellozis tanısı konan hastanın aile üyelerininde klinik ve serolojik olarak incelenmesi, olası diğer olguların da erken tanı ve sağıltımlarının yapılabilmesi açısından önemli bir uygulama olup, Türkiye gibi hastalığın endemik olduğu ülkelerde özellikle ihmal edilmemesi gereken bir yaklaĢım olmalıdır (Yüce ve Alp-ÇavuĢ 2006).

Türkiye’de brusellozis’in hayvanlardan insanlara bulaĢma yollarından baĢlıcaları; enfekte hayvan ve hayvana ait kontamine materyaller ile temas eden deri

(30)

24 ve süt, enfekte taze sütten yapılan ürünlerin hemen tüketime sunulması ve süt-süt ürünlerinin sonradan kontamine olması Ģeklinde ifade edilmektedir (Eroğlu 1989). Türkiye’de insanların taze süt içme alıĢkanlıkları olmadığı gibi pastörize sütü de kaynatarak içme alıĢkanlıkları vardır. Bu nedenle sütle bulaĢmanın çok düĢük düzeyde olabileceği düĢünülmektedir. Bunun yanında, taze sütten yapılmıĢ taze peynir ve krema (kaymak) yeme alıĢkanlıkları sürdürülmektedir. Pazar payı nedeniyle hayvan yetiĢtiricileri çoğu kez sütü kaynatmadan süt ürünlerini üreterek tüketiciye sunmaktadırlar (Eroğlu 1989).

Ġnsan ve hayvan brusellozis’inde ekonomik kayıplar oluĢabilmektedir. Ġnsan brusellozis’inde uzun süren pahalı antibiyotik uygulamaları ve psiĢik asteni’nin Ģekillendiği hastaların uzun yıllar çalıĢamaması, hayvan brusellozis’inde yavru atma, ergin hayvanlarda kısırlık, süt ve et kayıpları ekonomik açıdan önem arz etmektedir (Alton 1987, Young 2005).

Brusellozis hem insanlarda hem de hayvanlarda yüksek morbiditeden dolayı, özellikle geliĢmekte olan ülkelerin çoğunda önemli bir ekonomik kayba neden olmakta ve ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, hastalığın insanlarda meydana getirebileceği problemlerin önlenebilmesi için hayvan brusellozis’i ile ilgili tedbirler alınarak, hastalığın öncelikle hayvanlardan eradike edilmesi tavsiye edilmektedir.

1.6. Brusellozis Enfeksiyonunda Koruma, Kontrol ve Eradikasyon

Ġnsan brusellozis’inin tedavisinde pek çok etkili antibiyotik kullanılmaktadır. Enfeksiyonun tedavisi uzun sürmekte ve % 10 dolayında kronik enfeksiyon Ģekillenmektedir (Mikolich ve Boyce 1990). Temel olarak sadece tetracycline ve doxycyline gibi antibiyotikler veya rifampin ve stereptomycin ile kombine olarak ta enfeksiyon tedavisinde kullanılmaktadır (Sammartino ve ark 2005).

Brucella enfeksiyonundan korunma ve kontrolün baĢlıca yolu; eğitim, gıda ve

kiĢisel hijyenin kontrol edilmesidir. Bazı ülkelerde hayvancılık endüstrisinde çalıĢanlara aĢılama yapılmaktadır. Ancak bu rutin olarak yapılamamaktadır. Hastalık riski, endüstriyel geliĢimini tamamlamıĢ ülkelerde, geliĢmekte olan ülkelere oranla daha iyi bilinmektedir. GeliĢmekte olan ülkelerde kültüre bağlı olarak göçebe hayatı devam ettirilmektedir. Bu nedenle hayvanlarla daha fazla yaĢanmaktadır. Özellikle göçebe ve çobanların hayvanlarını daha iyi meralarda otlatma isteği hayvan

(31)

25 hareketlerini arttırmakta ve hastalığın yayılmasını hızlandırmaktadır (Alavi ve ark 2007).

Brucella enfeksiyonunun insanlar arasında yayılmasında en önemli faktör süt

ve süt ürünleridir. Bu durum kültürel alıĢkanlıklara göre süt ve süt ürünlerinin tüketilme Ģekline ve hazırlanması aĢamasına bağlı olmaktadır. Sütün çiğ veya piĢirilme sıcaklığının yetersizliğine bağlı olarak Brucella dahil patojen organizmaların canlılığını devam ettirmesine neden olmaktadır. Bu nedenle sütün 63 ºC’de 30 dakika veya 72 ºC’de 15 saniye pastörize edilmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarakta, Brucella dahil patojen organizmaların sayısında azalma veya eleminasyon gerçekleĢtirilmiĢ olacaktır (Sammartino ve ark 2005).

EndüstrileĢmesini tamamlamıĢ birçok ülkede brusellozis halk sağlığını tehdit eden bir hastalık olarak görülmemektedir. Fakat geliĢmekte olan ülkelerde süt üretimi ilçe, kasaba ve köylerde yapıldığı için hayvan ve insan brusellozis’inin artıĢ içinde olduğu görülmektedir. Bu durum yetiĢtirme koĢullarındaki hijyen eksikliğinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir (Alavi ve ark 2007).

Hayvan brusellozis’inde bir sürüde enfekte olan hayvanlar ile enfekte olmayan hayvanların iliĢkide bulunmasından kaçınılmalıdır. Bu nedenle hayvanlar birbirinden ayırılmalıdır. Abort yapan hayvanlar serolojik testler sonuçlanana kadar sürüden ayrı yerlerde ve 1 aydan az olmamak üzere karantina altına tutulmalıdırlar. Brusellozis’in yayılmasını önlemek için, serolojik testler sonrası enfekte oldukları saptanan hayvanlar sürüden uzaklaĢtırılmalıdır. Hayvanlar abort yönünden izlenmelidir. Enfekte hayvanların buzağılarını emzirmesi önlenmelidir. Endemik bölgelerde hayvan idrarı ile kirlenmiĢ olan sebzelerle bulaĢma göz önünde bulundurularak, sebzelerin iyice yıkanması ve piĢirilmesine dikkat edilmelidir. Sığır plasentasının kullanıldığı tüm sektörlerde (örn., kozmetik, ilaç, temizlik) kullanılacak plasentalar kontrol testlerine tabi tutulmalıdırlar (Ġyisan ve ark 2000).

Hayvan brusellozis’inde en etkili korunma aĢılama uygulamalarıdır. Günümüzde en yaygın kullanılan B. abortus S 19 olan sığırlara karĢı uygulanan canlı aĢılardır. Bu aĢı sığırları % 60–70 oranında enfeksiyon ve abort olgularından koruyabilmektedir. Brucella aĢısının 4–8 aylık buzağılara ve 18 aylık seronegatif tespit edilen düvelere uygulanması tavsiye edilmektedir. B. abortus S 19 aĢısı günümüzde yetiĢme çağında, hastalık etkeni düĢük titrede bulunan ve gebe hayvanlara uygulanmaktadır. Bazı ülkelerde S 19 aĢısı düĢük dozda kontrol amaçlı kullanılmaktadır (Office International Epizootiologie 2004). Bununla birlikte,

(32)

26 günümüzde sığır brusellozis’i için B. abortus RB 51 adında yeni bir aĢı türü geliĢtirilmiĢtir. Bu aĢı rifampin’e dirençli, S 19’a benzer özellikte ve avantajları olması nedeniyle kontrol programlarında daha çok tercih edilmektedirler (Sammartino ve ark 2005, Schurig ve ark 1991). B. melitensis Rev–1 aĢısı küçük ruminantların brusellozis enfeksiyonunda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu aĢı saha koĢullarındaki enfeksiyona karĢı uzun süre immun koruma sağlamaktadır. AĢı, gebe hayvanlara tek dozda uygulandığında virulensin azalabildiği ve abort olgularının azaldığı ifade edilmiĢtir. Bugün için B. melitensis’e karĢı saha koĢullarına daha uygun ve genetik yönden modifiye edilmiĢ yeni hazırlama çalıĢmaları yoğun olarak devam etmektedir (Office International Epizootiologie 2004, Sammartino ve ark 2005).

Türkiye’de sığırlarda son beĢ yılda hastalık çıkan yerler ile prevalansı % 1 ve üzerinde olan illerde 4–6 aylık diĢi danaların tümüne genç S 19 aĢısı, hastalık mihrakı çıkması durumunda sirayete maruz diĢi sığır populasyonunun tümüne, dana iken aĢılananlar dahil koruyucu olarak ergin S 19 aĢısı uygulanmaktadır. Hastalık çıkan bölgedeki 4–6 aylık diĢi danaların ve yeni doğanların tümüne hastalık çıkıĢ anında ve takip edecek 5 yıl boyunca genç S 19 aĢısı yapılmaktadır. Ergin S 19 aĢısıyla aĢılanan diĢi sığırların aĢılama tarihinden 6 ay, genç S–19 aĢısı ile aĢılanmıĢ 4–6 aylık diĢi danaların aĢılama tarihinden 12 ay sonra serolojik muayenelerinin yapılması zorunlu olmaktadır. Türkiye’de koyunlarda son beĢ yılda hastalık çıkan yerler ile prevalansı % 1 ve üzerinde olan illerde 3–8 aylık diĢi-erkek kuzu ve oğlakların tamamına tam doz genç Rev–1 aĢısı, hastalık mihrakı çıkması durumunda sirayete maruz koyun ve keçi populasyonunun tamamına ergin Rev–1 aĢısı uygulanmakta ve 12 ay sonra tekrarlanmaktadır. Türkiye’de hastalık mihrakı dıĢında ergin aĢı uygulamaları yapılmamaktadır (Hayvan sağlığı araĢtırmaları program değerlendirme toplantısı 2007).

Risk altındaki personelin (örn., mezbaha iĢçileri, et paketliyecileri, laborantlar, veteriner hekimler, hayvan bakıcıları) koruyucu eldiven, giysi, bot, gözlük vb… materyalleri kullanması gerekmektedir. Bu materyallerin kullanımı sonrasında da dezenfeksiyonunu sağlaması gerekmektedir. Materyallerin dezenfeksiyonu için % 2’lik kloramin’den hazırlanmıĢ solüsyonlarda 30–40 sn. bekletmek gerekmektedir. El/kollların % 1’lik kuarterner amonyum bileĢikleri ile hazırlanmıĢ solusyonlarla yıkandıktan sonra alkol ve sabunla temizlenmesi tavsiye edilmektedir. Kontamine olmuĢ yüzeylerde % 2.5’lik sodyum hipoklorit, % 2-3’lük

Şekil

Çizelge 2.1. B.abortus ve B. melitensis ayrımında kullanılan biyokimyasal testler.
ġekil  2.1.  Brucella  spp.’nin  EMS  (MPN)  tekniği  ile  kontaminasyon  düzeyilerinin  belirlenmesi
Çizelge 3.2. Ġnek ve koyun peynirlerinde B. abortus ve B. melitensis dağılımı
Çizelge 3.4. Brucella spp. pozitif bulunan koyun peyniri örneklerinde kontaminasyon  düzeyi ve pH değerleri

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye bu süreci ya~arken Bat~~ Trakya'daki resmi temsilcileri vas~tas~yla Bat~~ Trakya Türkleri aras~nda da Türkiye'dekine paralel de~i~imlerin olmas~na çaba göstermekteydi..

[r]

Genetik yapısalcılık, özellikle toplumsal alanın habitus tarafından nasıl kurgulandığını ve aynı zamanda habitusun alanla olan yapılaştırıcı ilişkisini

Ancak, bulgulara göre erkeklerin evlilikten memnun olmaması durumunda boşanma hızı artarken, kadınların evlilikten memnun olmamasının boşanma hızı üzerindeki

Filiz Tufan Emini Kurtuluş Doç.. Gökben Bayramoğlu

Pay sahiplerinin tamamının hazır bulunması halinde, gündeme oybirliği ile konu ilave edilebilmesi, Türk Ticaret Kanunun 438 inci maddesi uyarınca, herhangi bir pay

Buhâra’da yetişen ve vefat eden Nûreddîn es-Sâbûnî ise (v. 580/1184), Hanefî-Mâtürîdî ortak aklının önemli simalarındandır. Önemli bir Mâtürîdî

Ions As Viıal Reactlon Markers, Comparalive Study wııh Histamine and Serotonin 27 To deternıine serotonin we have followed the method formerly employed wıtlı the