OLUM YILDÖNÜMÜNDE
TEVFİK FİKRET
TURAN ALPTEKİN
Önümüzdeki yıl (19 Ağustos 1985) Tevfık Fikret'in ölümünün 70. yılı ta mamlanmış olacak. Sayın Nüzhet îs- limyeli'nin de belirttiği gibi, eğer şiirlerini yazmamış olsaydı, onu, re si sanatımızdaki yeri dolayısıyla yi ne değerlendirmemiz gerekecekti. 1985 anmalarında, büyük sanatçımı zın estet /anı a dsha fazla ağırlık ka- zandırılı , unıudundayız.
Tevfık Fikret, Hicri 28 Şaban 1284 Salı günü, Milâdi 24 Aralık 1867 (Mehmet üngay'ın hesaplayı şına göre 23 Aralık 1867) tarihinde ihtisap Ağası Hüseyin Efendi'niıı kâ tibi Kastamonulu Hüseyin Efendi ile, yine İhtisap Ağasının kâtiplerinden Sakallı Hüsrev Efendi'nin kızı Hadice Refia Hanımın oğulları olarak İstan bul'da Kadırga'da Bostan Ali Mahal lesinde Hüsrev Efendinin evinde dün yaya geldi. Fikret'in anne tarafından büyükannesi Saliha Haram, Sakız Rumlanndan Müslüman olmuş bir hanımdı. Sakallı Hüsrev Efendi de as len Sakızlı idi. Fikret'in baba tarafın dan büyükbabası Ahmed Ağa ise, Çankırı'nın Çerkeş kazasmdandır.
Fikret, resim eğilimi daha önce ortaya çıktığı halde, şiir alanında et kileyici bir yetişme imkânı bulmuş tu. Bununla birlikte, ileriki yıllarda, Şeker Ahmed Paşa, Hüseyin Zekâi Paşa, Halil Paşa, Hoca Ali Rıza Bey ve Şehzade Abdülmecid Efendi gibi ressamlarla dostluklar kurmuş ve bu gün Aşiyan'da sergilenen güzel eser leri meydana getirmiştir. "Tarih-i Ka
dim"in uyandırdığı tepkiler dolayı sıyla kayınpederinin evinden ayrıl mak zorunda kaldığı 1905 yılında, Ilisar'da yaptırdığı ünlü Aşiyan'ın projesini de kendisi çizmişti. Geli bolu'da Namık Kemal'in kabrinin projesi de onundur. Ponktuasyona çok dikkatli bu titiz şairin, çok gü zel bir hattı ve yazı düzenlemesi var dı. "Haluk'un Defteri"ni el yazısı ile kendisi düzenlemişti.
Sert ve derinlere inen bakışları; içli, az konuşmayı ve bakmayı seven hali; düzen düşkünlüğü, küçük ve za rif parmaklı ellerini çok iyi kullanı şı (sol elini de sağ eli kadar beceri ile kullanabilirdi)... gibi bir ressam, bir sanatkâr yaradılıhşı haber veren tavırları vardı.
Yahya Kemal; Tevfık Fikret ve Hâlid Ziyâ gibi "Türk teceddüdü bunların elinde bâriz bir şekil aldı." derken bu iki sanatçının plastik güç lerini de değerlendirmek ister gibi dir.
Fikret bir manzumesinde doğayı kopya etmeyi yeterli bulmadığı için şiir yazmaya yöneldiğini söylemek tedir. Nazmında tasvir ve peyzaj ka rakteri ağırlık taşımakta, başta "Aveng-i tesâvir" manzumeleri ol mak üzere, birçok kompozisyonla rında, portre çalışmalarına, resme yö nelik bir ilgi duyduğu görülebilmek tedir.
Zaten, "Rervel-i Fünun"da bir fo toğraf ve resim dergisi olarak çık maktaydı; o yıllarda Beyoğlu salon ları mevsim tasvirleri ve manzara re simleri ile süsleniyordu. Öte yandan Fikret'in hocalık yaptığı Galatasaray ve Robert College'da da bir resim çevresi bulduğu kolayca düşünülebi lir.
Yetiştirdiği dönemlerin şiir akım larında da resim sanatının açık etkisi vardır. Baudelaire ünlü ressamları say gı ile izlemiş, genç ressamlar için ta nıtıcı yazılar yazmış; büyük kompo zisyonlar onun için yazma kaynağı olmuştur. "Parnasse"da, onyedinci yüzyıldan başlayarak "naturalisme” in resimde kazandığı anlamdan etki lenmiştir. Fikret'i çerçevesi içinde görmesek de, yetiştiği yüzyılın büyük olayı, "symboliste" estetiğin hareket noktalan içinde, naturalist resim an layışına karşı, güzelliği hulyâ ve müb- henılik içinde arayan "Préraphaéli tes" akımının izleri olduğu tartışıla maz.
1914 yılında, ilerleyen şeker has talığı ile bütün yağ dokulannı irinleş- tireıı yaygm bir infeksiyon dolayısıy la bu güçlü sanatçının sağ kolunu dirseğine kadar yarmak gerekti. Artık resim yapamıyor, şiirlerini de, eşi Na- zime Hanıma dikte ederek yazdın- yordu. 1915 yılında şeker rahatsızlığı veremle birleşti. Dr. Terziyan'ın, Dr. Adnan'ın (Adıvar) ve Fikret'in kayın biraderi Dr. Hikmet Beyin bütün ça- balanna rağmen veremin böbreklere yürümesi önlenemedi ve Tevfık Fik ret 5-6 Ağustos 1331 gecesi (19 Ağustos 1915) kırk sekiz yaşında öl dü. Yanında eşi ve baldızı vardı. Dr. Ilasim Paşa'nm kızı Mihri Hanım maskını aldı. Cenazesinde bulunması nı istemediği kimseler olduğu Içiıı vasiyetine uyularak 23 Ağustos günü küçük bir toplulukla Eyüp'e kaldırıl dı. 1961 yılında da kabri Aşiyan'a bugünkü yerine alındı.
Ahmet Hamdi Taııpınar, ondan söz ederken, "Tevfık Fikret, kırk se kiz yaşmda ölmesine rağmen uzun bir yol yürümüş gibidir" demektedir.
47
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi