• Sonuç bulunamadı

Fikret'in aşiyan'ı Milli Eğitim Bakanı tarafından açıldı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fikret'in aşiyan'ı Milli Eğitim Bakanı tarafından açıldı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 Aguatos 1945

Dün Şair Tevfik Fikretin ölüraü- ■«tı 30 . ucu yıldönümüydü. Bu ır,ü ' aasefeefclc şairin, belediye taraCın - 1 onu satuı alınarak bir Edebiyatı ı Cedide Müzesi haline getirilen \ A -; çiyan” inin açılma töreni yapılmış, sairin hatırası anılmıştır.

TKirenc saat 17 de başlanmıştır. 'Basende şehrimizde bulunan Milli Eğitim Bakanı Haşan  li Yücel, vali, parti başkanı, tanınmış edip ■e muharrirler, basın mensupları, merhumun refikası, yakın dostları Edebiyatı Cedide mensuplarının ya kın akrabalar ve güzide bir halk kütlesi hazır bulunmuştur.

M illî Eğitim Bakanının nutku İlk olarak Millî Eğitim Bakanı söylevinde Fikreti şöyle tahlil et­ miştir :

— Fikretin dostları,

Size böyle hitap ediyorum; çün­ kü, onu taşlamak niyetinde olup da lıarimine kadar girmiş bulunanlar herhalde aramızda yoktur. 1895 den 1914 e kadar, herhangi bir fa ­ ni için kısa sayılmıyacak 20 sene­ lik bir devrede, etrafında sevgi, tepki, uğultu ve gürültüler yarata­ rak yaşamış olan Fikret, Tanzimat tan bu yanaki fikir ve san’at haya­ tımızın, dikkati ciddî surette üstü­ ne çeken bir şahsiyetidir.

Unutulmaktan, yığın yığın toz - lar, küller altında muztarip, muı- tar, bekler gibi kalmaktan bütün hayatınca korkan; unutulnmyı, so­ ğuk, sessiz bir derinlikte bir ölü, bir yokluk, fakat hisli bir yokluk sayan; etrafının kendisine alâkasız lığını yokluktan bile beter bellemiş olan Fikret — ölümünden sonra ge­ çen otuz yıl gösterdi ki— korktu - ğuna uğramamıştır. Lehinde aley­ hinde, fakat daima hakkında s ö y ­ lenmiş, konuşulmuş ve yazılmıştır.

Eyüpteki mezarı, ölümünün taş­ tan işareti şimdi içinde bulunduğu muz yuva, onun olgun ve dolgun yıllarının hatıralarını toplıyan kıy­ metli bir mahfazadır. Türk nesil­ leri, bu mücevher kutusunu saygı ile ve alâka ile birbirlerine uzata­ caklardır.

Bugün, iç ve dış düzeni, bahçesin deki ağaçların ve çiçeklerin yerleri bile onun san’atkâr itinasiyle, uzun uzun düşünülerek belirtilmiş, hattâ göz alanını dolduran manzarası o- nun en güzeli arayan zekâsının pes pektifine göre ayarlanmış bu yu­ vada, ölümü gününde hayatını an­ mak için toplanmış bulunuyoruz. Âşiyan 1945 yılının 19 ağustosun - dan sonra ileıi nesillerimize yadi - gâr edilmiş bir ziyaret yeri olacak­ tır; bir mezar... asla! Âşiyanı, Kik retin, biraz daha genişleyip yakın­ larının hatıralarına şairane b i r ‘du­ rak yapan kadirbilir arkadaşlarımı, başta Lûtfi Kırdar olmak üzere şiik ranla karşılarım.

Çağdaşları tanımak ve tanıtmak bir nesi’ı borcudur. Bu borcun ba­ na düşenini ödemeğe müsaadeleri­ nizi dilerim. Fikret, şahsiyetinde­ ki en belli çizgiyi, ruhunun ressam elleriyle bir iğrenti, bir isyan izi o- larak çizdi. Eserlerinin en kuvvet­ lileri, devrinde gençliğini geçirdiği Abdülhamidin istipdadma, 908 den sonraki ilk yıllarda yazdığı teselli

ve rücu şiirleri bir tarafa konacak olursa Meşrutiyet iktidarına, yüce ve kutsal bir anlam olarak aldığı göksel kudretin, bunun dışında be­ şere acı çektiren ceberutuna isyan­ dır. Yeni harflerle bastırdığım “Tarihi Kadim”in başına yazdığım şu satırları 17 sene sonra aynı i - nanla tekrarlyabilirîm:

“Fikret, bütün lıayatnda, tahak­ küme, her türlü istipdada, dini, si­ yasî, dünyevî, ohrevî esaretlere i s ­ yan etmiş Dır şairimizdir. (Doksan beşe doğru) ile (Tarihi Kadim ) yer deki taçla gökteki tahtın müteca • viz tahakkümüne baş kaldıran bir tuğyandr. Ona imansz diyenlerden çok daha mümin olan Fikreti, gayz duyduğu velayetlerin yıkıldığı bu devirde hatırlamamak günah olur.,.

F İK R E T İN İD E A L İ N E D İR ’ B ir sana’tkâr için hayalinde ya - şattığı ideale nisbetle gerçek haya­ tın iğri büğrülüklerini, çirkin ve aşağı cihetlerini görerek isyan et­ mek, o ideale özlemin ters yüzii o- labilir. Fakat Fikrette bu ideal ne dir; onu hayatından ve eserinden kesin olarak çıkarmak bana kolay görünmüyor.

Tam tekçi bir düşünüşle insanla­ rın benlilerini okuyan her tür­ lü ihtiraslardan sıyrılıp ter temiz ve masum olmalarını istiyor idiyse “insan melek olsaydı cihan cennet olurdu,, imkânsız'ığını bu istekle

nasıl bağdaştırabildi?

Kendisi böyle bir melek miydi? Hayatının hangi anlarında, daha hafif soralım, böyle bir melek oldu ğuna kendi de inanabildi? D o ğ ru ­ dan doğruya hayatı masum ve in­

Fmret’in âşiyan’ı MÜlf Eğitim Bakanı tarafından açıklı

Eski “âşiyan“ dan bir görünüş...

sanı mel’un saymak fikri, sanının daha kolay kabul edilecek bir dü - şnüce değildir. Çünkü insanın dı­ şında ne hayat, ne lanet, ııe kirli­ lik, ne temizlik vardır. Bütün bu kıymetler, insana nisbetledir. “L a ­ net bize ey hayat, sen masum ve mübeccelsin,, sözündeki hayattan muradı uzvî varlığımız ise onun ne kadar vefasız, ne kadar aldatıcı ve nihayet öldürücü olduğunu F ik re ­ tin tunç bir heykel gibi sağlam bön yesinin elli yıl bile dayanamadaıı yıkılışında görmez miyiz. Yok, mak şadı “ben iyi, biz fena,, düsturunun tersi olarak ‘tek fena, topluluk iyi., demek istediyse cemiyetten kaçma­ ması vc kütle içinde fenalıklarla do vüşmesi gerekirdi. Demek bu da değil..

işte bütün bu tezadlar, Fikretin benliğini dokudu. Fikret, şairdi. Şairdi, fakat çiçeklerde, kuşlarda ve kadında durmayan, modaya uy­ mayan bir şair. Fikretin cemiyet davalariyle, tabiat üstü varlıklara yönelen düşünceleriyle saua’tımn yapısını kurduğu muhakkaktır.

Cemiyettenuzak kalarak cemiye­ ti düşünmek,, ne güç! Fikret ve arkadaşları, devirlerinin icabı, dü­ zenli bir öğretimden geçemediler. Hayatlarının akışına ve götürüşü - ne göre okudular, düşündüler. Her biri kendi anlayışına, kendi elleriy­ le yuğurmaya ve yaratmağa mec­ bur oldu. Gençtiler; boğucu bit' istipdadm basıncı altmda idiler. Kurtulmayı kaçmada buldular. “Ye şil Yurd„ bir “Hayatı Muhayyel’’ di. N e yapsınlar, onlara yol gös­ teren olmadı; kendi yollarını ken­ dileri aradılar. Emeklerini unut - mayız, buluşlarını tam kabul ede mediğimiz gibi. Daima bir nfıra doğru koştular. Şinasi, Namık Ke mal ve Fikret bu yorgunlukla de­ ğil midir ki elliye varmadan öldü - ler.

Fikrette devrinin tâbirini kulla - narak söyliyeyim; iştiyakı meyiller arayanların isabetlerinde şüphe ol­ duğuna işaretin yeri gelmiştir. İk i-

si de aynı yaşda ölen ve ancak biri ölüm döşeğinde iken öbürü beşikte ömrünün ilk yılını yaşıyan Şinasi ile Fikret, birbirine benziyen şu sözleri, bugün söylenildiği takdir - de verilecek mana ile mi söyledi - ler? Buna cevap vermek pek g ü ç ­ tür. “Milletim nev’i beşerdir, va­ tanım ruy-ı zemin,, ve “Toprak va­ tanım, nev’i beşer milletim., üimle- lerinin arkasında, ne Şinasinia, ne Fikretin, sistemli ve doktrinli oldu­ ğuna delâlet edecek kanaatlerini bulamıyoruz. Fikret, vatanının toprak ve milletinin nev’i beşer ol- , duğu fikrini “Halûk’un Âmer.t.üsü ; nün ikinci nassı olmak üzere ifade j ediyor.

Birincisi, ‘ ‘Bir kudreti nülliyeye i- man’ 'dır. Şu halde tekrarladığımız sözü, ancak bir nevi dinî ve metafi - zik inanı söyleyişe benziyor. Bugün­ kü anlayışla da söyleyebilirdi. Bunun üstünde durmuyorum. Bizim arama - mız onun asıl fikrini bıılup çıkar - ıak içindir. Böyle de olsa bukadar geniş vte sınırsız bir sevgiyi teren - nüm ederken Fikret’i herşeyden te - neffür eder görmek, bizi şaşırtmak­ tadır. Fikret’te acıyarak sevdiği has tasından iğrenip tiksinen bir hekim hali var. İyimser: optimist olmaksı­ zın idealist olmak kadar tezadlı bir mııhal!. . Kend-itıi cemiyetin çok üs­ tünde gördüğünden doğan çekingen­ liği ve alınganlığı, varlığının en kü­ çük bir nezahetsiziikten koruma ceh 'i gibi şahsiyetinde devamlıdır. Şair olarak mazur görmemiz gereken te­ zatlarını bir fikir adamı olarak her zaman tenkit edeceklerin bulunması tabiidir. Fikret’te dinli, d’ nsiz. sos - yalist, endivüdialist meyillerin sis - temlenıeden eserinde yan yana du - rıışu, hayatında ve ölümünde onun türlü türlü anlaşılmasına vt hattâ taşlanmasına sebep olmuştur. Bun - dan sonra da böyle olacaktır.

Öğretmen olarak Fikret Meslekdaşımız Fikret, öğretmen olarak da hem başarılı, hem başarı­

sızdı. Fikret gözlerini kütleye çevir­ miş, engin bir öğretici ruhunda ol - saydı, babalarının içinde doğup bü­ yüdüğü Çankırı’nın Dalgos köyünü de arasına alan irfan karargâlı-.arı kurmak için hiç olmazsa iştiyakım anlatıcı, sarih tahassürler söyler ve­ ya bu hasretleri gidermek için ha - reketier yapardı. Onun köyüne okulu yaptıran zihniyet, iştğ gerçek cemi - yetei ve kütleci zihniyet!. Bütün mil lete yaygın öğretme ve kültür anla­ yışı, ancak Cumhuriyetin eseridir. Fikret, ik: gür sakallı çelmeyi uzun yıllar, hayalinde bir gulyabani gibi taşıdı. Fakat zamanla anlıyoruz ki Emrullah efendi eğitim davasını.', tut makta Fikret’ten üstün, Ahmet Mit­ hat efendi kütle kalkınmasında uya­ nık bir Timsali irfan’ ’dır. Arkadaş­ larından bugün yaşıyanlar gibi Fik ­ ret’te aramızda bulunsaydı belin yet m işini geçirdiği ömür yıllarında bu zihniyete katılacaktı. Ne yazık; ken­ dini tashih etme imkâtımı ölüm, on­

an esirgemiş bulunuyor. Devrini dolduran şair Devrini Fikret kadar doldurabil - miş şair her edebiyatı tarihinde az bulunur. Hele beraberinde yazılı bir düşünüş sistemi getirmemiş olan 1908 inkılâbını takip eden günlerde Fikret, hemen bütün toplantılarda tekrar edilen manzumeleriyle heye • canlanmış kütlenin gözünde bir ya r» Tanrı ddi. ‘ ‘Ferda’ resmî ve hususî dairelerin balkonlarından meydanla­

ra birikmiş halka mutlaka okuiıur; ince, müphem, dinleyenlerin çoğu için meçhul kelimelerin çekici bir ahenkle birbiri arkasından gelişi, ma nayı düşünmeye ihtiyaç duyurma - dan kalpleri coşturur, ‘ ‘yaşa!’ ’ hay­ kırmadan her manasiyie bu boşluğu doldururdu. Bazı edebiyat öğretmen­ lerinin, yirmi sene önce bile bazı ke­ limelerinin ne demek olduğunu doğru dürüst bilmediklerine tesadüf etti - ğimiz bu manzumeler, içlerinde

ara-Tevfik Fikretin “âşiyan” ınds kilmiş bir fotograiı

4*e-sıra şimşek gibi ^akan güzel Türk­ çe cümleleriyle, anlaşılması güç yer­ leri dse masum bir tahminin yarattı­ ğı tecessüs uyandırıcı sislerilö dinle­ yenleri büyülerdi. Şikâyete çok isti­ datlı, okur yazar zümre, onun, Har­ bi Umumi içindeki isyan sesinde te­ selli buldu; irfanının kıble değiştir - meşini bile çok kereler haklı gördü. Fikret, o devir için, işe çağırılmamış, haksızlığa uğramış, cesaretli, fakat yanma yanaşılmaz bir kahramandı. Böyle anlayanlardan biri Fikret’in yakınında bulunsaydı acaba Fikret onun için ne düşünecekti; burası meç huldtir. Çiinki Fikret için, hele son yıllarında, iyi insan kalmamış gibiy­ di. Fakat bu his, onda hayatının sonlarında doğmuş bir ruh haleti de­ ğildi. Daha 1898 de Süleyman Na - zif’e yazdığı mektubun şu parçaları bıı duygusuna bir delildir:

• ‘Yeis; yeis; yeis!. . . . Meyusum, kardeşim; dehşetli bir buhranı infial İçindeyim, sönüyorum. Bıı biraz da­ ha devam ederse; eyvah: Sebebini söyliyeyim mi? Fakat bıı okadar tu­ haf ki gülersiniz diye korkuyorum; bazan kendim bite kendi halime * * - İliyorum. Koca bir âlem içinde yalnı­ zım, N a z if!... En samîmi arkadaş

-lorıuını arasında sokağa çıplak çık­ mış bir adanı itissiyle titriyorum; her Kesin vicdanı kapalı, örtülü; yalnız ben çıplak. Herkes hiç. olmazsa üni­ formalarla - ne diyeyim setri cibil let ediyor; herkes zurnanın alâyiş-i ıleııaetlne bürünebiliyor; herkes ııa - mıısiıı geçinerek alçak yaşamanın kolayını buluyor; herkes bu havay-ı rezilette ııofes alabilmek için bir su­ hulete, bir çareye, bir efsuna malik ... Yeisimin derecesini düşüne ıııezsiıı, kardeşim; kendimi taşlara çarpacağını geliyor Fakat bani be - ninı hûn-ı hamiyetimle kirlenecek bir temiz taş.”

Acaba 1910 dan sonra da aynı mu­ hataba, Fikret, kardeşim diye buka­ dar içten duygularını verebilir miy - di? Herhalde o da şikâyet ettiği ka­ labalığa karışmıştı. Fikret, ağır bir istipdadm hüküm sürdüğü nefes alın maz bir devirde yaşamanın bütün e- zintilerinî, sıkıntılarını, içeri itilme- lerni dile getirdi. Fikret ah - lâkı bakımından kazandığı her tür­ lü nezahete rağmen bugünün gençli­ ğine yetkin bir örnek olarak göste­ rilemez. Fikret hayrım düşündüğü cemiyetin iyiliği için ondan kaçıp bir kartal gibi bu yuvaya kendini kapa- mamalıydı. İçinde bulunduğu cemi - yetin kusurlarına ve kusurlularına yüz çevirmeyip görevinin bu kusur - la n silmek olduğunu anlamalıydı. Fikret, en kısa söyleyişle, sevdikle - rinin içinde kalmalı idi.

Bu sözler acı gelmesin

Onu anmak için toplandığımız boy ■

’ e bir günde söylediğim bu sözler a- cı gelmesin. Onlar, bir dost hakkın - da dertleşmelerdir. Bunlar, Tıpkı Fik ret’in istediği gibi hak bellediği yol­ da, fakat Fikret’in dediğine zıt ola­ rak yalnız değil, bir inananlar kafi - leşiyle yürüyen, hakikî kıymeti tek­ likte değil, beraberlikte bulan bir insanın ona dair düşünceleridir. Le­ vent vücudunu -kemiren hastalığa tu- tulmayıp tabii halinde bugünlere ka­ dar yaşayabilseydi, benim Fikret hakkında söylediklerimi belki o ken­ di hakkında söylerdi. Çünkü büyük gururunun yanında hakka tapan kuv vetli bir iradesi vardı. Ben, Fikret’in vicdan ve izanından hiç bir zaman ümidimi kesmedim.

Fikret’in en belirli müsbet tarafı garpçı ve ileri bir insan oluşudur. Menfi ciheti gibi bu da Fikret’de de­ vamlı, değişmez vasıflardan biridir ve bâşlıcasıdır. Bunda Galatasarayın büyük etkisi muhakkaktır. Fakat o devirde her Galatasarayda okuyan bu inana varamamış bulunduğuna göre, bunu yalnız o okulun verdiği eğitime de bağlamak doğru olamaz. Fikret’in sağduyusunun bu noktada takdirle görmemök kabil değildir Fikret, Güneşin artık Garptan doğ - duğunu en iyi anlayanlarımızdan bi - fidir. Dıştan bakışa göre bir şaşkın­ lık gibi görünen bu anlayışın gerçe­ ğe uygunluğu Millî Mücadelemizi ta­ kip eden yıllardaki inkilâplanmız ay dm ve kösin olarak meydana çıkmış­ tır. Yetiştirdiğim iz büyük insanlar a rasında Fikret daima var kalacaktır. Fikret, hasta iken de büyüktü. Has­ talığının ne zaman başladığını bil - şeydik hakkındaki fikirlerimizin doğ­ ruluğu daha emniyetle sağlanabilir - di. İnsan vücudundaki keşfi güç de­ ğişmelerin düşünme organlarındaki kötü tepkilerini kim inkâr edebilir? Bu hükümler her neolursa olsun.. Fikret’te, kendisinden alınacak ders ler. her zaman bulunacaktır. Müreb- bi!iğinin ve öğretmenliğin bu cephe - sinde ne fikret kendisi istifaya selâ- hiyotli, ne de herhangi bir makam onu azle muktedirdir.

Fikret’in terli ve nurlu alnında, a- dını daima sevgi ile andığı vatanın, dudakları ile bıraktığı şefkat izleri silinmeden kalacaktır.. .

Valinin nutku

Millî Eğitim Bakanından sonra. Vali ve Belediye Başkanı Lütfi K ır­ da r da bit söylev vererek demiştir ki:

— Sayın Bakan, Sayın aydınlar. Türk edebiyatındaki yüksek mev - kiini benden iyi bilen sîzlere tekrar - tamağa lüzum görmediğim Tevfik Fikretin Aşıyanını bir Fikret ve Edebiyatı cedide müzesi haline getir­ mek teşebbüsünün şerefi Sayın Millî Eğitim Bakanımız Haşan  li Tü­ relindir.

Tevfik Fikret hayatının son yılla­ rını tam bir inziva içinde burada geçirmiş ve tam 30 yıl önce gözlerini burada hayata kapıyarak ebediyete kavuşmuştu Onun acıyanım bir za­ man öğretim heyeti arasında bulun - duğu Robert Kolej Müdürlüğü satın almak istiyordu.

Sayın Millî Eğitim Bakanımız bu­ nu haber alınca aşıyanın İstanbul şehrî adına satın alınarak burada bir edebiyatı cedide müzesi kuru! m asını istedi. Kendisi de güzide bir edip ve şair olan Haşan A li Yücelin bu ka­ dir bilirliğini memnunlukla, şükranla

, karşıladık ve hemen aşıyanı satın *i~ [ dik.

Aşiyanın satın Alınmasında bize j I yardımda bulunan Dr. Adnan Adıvar I ile müzenin Fikrete ait kısmının tan- ' I ziminde bize kıymetli muavenetlerde | bulunar. Bayan Nazime Tevfik F ik ­ ret ve Hüseyin Cahit Yalçına teşek­ kürlerimizi arzedeı-iz. Bu teşekkür vazifesini yaparken de Edebiyatı ce­ dide müzesinin tam ve mükemmel İ olması için sîzlerden, edebiyatı cedi­

de mensuplarından hayatta bulunar muhterem şahsiyetlerle ebediyete in­ tikal edenlerin sayın ailelerinden ede­ biyatı cedideye ve bu edebî mektebin güzide simalarına ait her türlü ha­ tıraları ve eserleri İstanbul şehrinin bu yeni müzesine hediye etmelerini rica ederiz Ancak bu suretledir ki müzemiz tam ve şamil bir varlık ha­ line gelecek ve edebiyatı cedide bu­ rada Fikretin aşiyanında canlı bir tarih olarak yaşıyacalctır. Bayan Nazime Tevfik Fikret ile Hüseyin Cahit Yalçının isrıne uyarak Türk edebiyat tarihine kıymetli bir hiz­ metle bulunacak olan sayın zevata şimdiden teşekkürlerimi bildiririm.

Tevfik Fikretin ve arkadaşlarının ruhunu şad edecek olan bu ilk edebi­ yat müzesi sayın Haşan A li Yücelin teşvikiyle kurulmuş olduğu için ken­ disine İstanbul şehri adına şükran - ¿arımı sunarım. Edebiyatı cedidenin güzide şahsiyetlerinden biri olan Hü­ seyin Cahit Yalçının bu toplantıda edebiyatı cedide ruhunu yaşatacak sözlerinden sonra, hepinizi bu şiir ve fikir mabedini ziyarete davet ede­ rim.,,

Hüseyin Yalçının hitabesi

Valinin sözlerini Hüseyin Cahit Yalçının kısa bir hitabesi takip et- ( miştir. Hüseyin Cahit Yalçın, Fikret hakkında çok şeyler söylendiği ve ya­ zıldığını söyledikten sonra Tevfik Fikretin şahsiyetini tahlil etmiş. Fik­ retin garp medeniyetine, edebiyata olan ilgisini, bu sahada memlekete hizmetlerini tebarüz ettirmiş, İst indi da karşı kin ve nefretini bir misalle anlatmıştır:

Abdülhamidin on dokuz ağustos cülûs yıldönümüdür. O zamanuı âde­ ti veçhile cülfls yıldönümü şehirde büyük törenle kutlanır, gazeteler günlerce bu konu üzerinde yazılar yazarlardı. Tevfik Fikret cülüs y ıl­ dönümü gecesinde deniz üzerinde ve şehirde yapılan şenlikleri görmek kendisinde padişaha karşı duyduğu nefret ve kini bir kat daha arttıra­ cağı için, aşi.vanda lâmba yakma? pencereleri kapar, öyle otururdu

Hüseyin Cahit Yalçının Fikretin nemieket sevgisini belirten sözlerin­ den sonra, sc.n olarak da törende

hazır bulunan ftfozef IUm Tevfik al almış ve Fikreti ahlâk edebipaf memlekete sevgisi bakımiarMMian i* celemiştir. Yapılan tenkitleri» y * siz olduğunu in‘•«»Herle u t a n k «4*« iniştir.

Bundan sonra müzenin açılınaıaa geçitmiş, Milli Eğitim Bakam Has« Â li Yücel kordelâyı keserek açılın törenini yapmıştır. Bundan sonra <.â vetliler kısım kısım gezdirilerek s guruptaki eserler hakkında ktndiie- ı ine izahat verilmiştir.

A n k a ra radyosunda

Ankara radyeı.su, Tevfik Fikreni ölümünün 30 uncu yıldönümü müna • sebebiyle dün saat 21,15 de başlayan özel bir program tertip etmiştir.

Pıogram şair Ahmet Muhip Dı. ranas’m Tevfik Fikret’in portresini çizen bir konuşması ile başlamıştır.

insanlık haklarını, barışı ve hürri­ yeti korumak için savaşan milletle­ rin bugüpkü zaferlerinin fecır vak­ tinde, Fikret’in, elinde insanlık me­ şalesini tutan milli bir hürriyet hey­ keli gibi yükseldiğini söyliyeıı Muhip Dıranas, onun insanlık idealini nasıl tınladığını ve sanatını ilkin şikâyetçi ve hüzünlü bir tarzda, sonra da li­ mitle ve inanışla cemiyetin emrine nasıl verdiğini anlatmış ve sözlerin; şairin şahsî karakterini belirterek bi­

tirmiştir.

Ahmet Muhip Dıranas’dan sonra radye müzik ltolıı bu özel programa şairin şiirlerinden bestelenmiş oıan parçalardan bir kısmını icra auretiie katılmıştır.

Bunu ikinci bir konuşma takip et­ miştir. Ankara Dil - Tarih ve Coğraı- ya Fakültesi doçentlerinden Kenan Akyiiz’Un yaptığı bu konuşmada ,a- irin edebî şahsiyeti, nazım c"uıalıu:r, her sahasındaki tçsirlrğı ile devri mı fikir hayatında uyandırdığı vaııkua’ incelenmiştir.

Konuşmalar arasında Fıkrevin trıul telif şiirlerinden parçalar ds okun - muştur.

İzm ir halkcvinde

İzmir, 3.9 (A .A .) - • Tevfik Fikre­ tin ölümünün otuzuncu yıldönümü münasebetiyle gâzeteler b,üyül; sa­ natkârın hatırasını tâziz etmekte bayatına ve kurduğu edebî mektebe sütunlar tahsis etmekfcedil'îen

Bııgün saat 13 te İzmir halkcvinde Fikretin hatırasını anma töreni ya­ pılmıştır. istiklâl marşiyle başlayan tören merhumu şair ve insan olarak tahsil eden nutuklar ve omm ölmez şiirlerinden bazılarının okunmariyle devam etmiş İzm ir aydınsın - • z Fikreti bütün ruhlariyle annuşiardır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

As the meaningful units are taught later on in SBSM, joining up letters (sounds) initially lead pupils to problems with reading skills and mistakes. Therefore the units learned

Preoperatif ve postoperatif trombosit agregasyonu epinefrin testi için grafik Preoperatif dönemdeki ristosetin ile yapılan agregasyon testi sonuçlarında gruplar arasında anlamlı

Ada- daki 13.000 dolayında bitki türünün %90’ının, kuş türlerinin yarısının, am- fibilerle sürüngenlerinse neredeyse ta- mamının endemik olduğunu düşün- mek

In spite, V however, of the loss of their temporal authority, the spiritual prestige of the Abbaside Caliphs in the Sunni world was so high that the Moslem

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]

Bilkent Uluslararası Müzik Festi­ vali’nin 24 Ağustos günü Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu ile Yunus Em- re’nin Sivrihisar’daki külliyesiıide baş­ laması