y • » i
S a y t a 7
{/¿izan:
Y U S U F M ARDİN
LONDRA
YILLARI
1 8 6 7 - 1 8 7 0
Sultan Aziz’le birlikte Londra’ya gelen zamanın Hariciye Nazırı Keçeci
Zade Fuat Paşa.
0
H
Temmuz 1867 günü Sultan Aziz, Kralı- perşembe çe Viktorya’mn dâvetlisi olarak Londra’ya geldiği vakit, Ziya Bey Brighton’a gittiği hal de, Kemal Londra’da Kalmağı tercih etmişti. Ancak bu ziyarete tekaddüm eden günlerde Fransa’ dan ayrılmak zorunda kalışı gibi İngiltere'den de ayrılmak ge rekecek mi diye bir düşünce ken disini almış ve bu maksatla Os manlI Devleti’nin Londra Elçisi Musurus Paşa’nın Başşehbenderi Gadban’ı ziyaret ederek, durumu öğrenmek istemişti. Aldığı cevap içine su serpti. İngiltere gerçek ten hürriyetin hüküm sürdüğü memleketti.
N itekim Sultan Aziz
beraberin-— Fransa’nın Mısır sorununda ve Üçüncü Napolyon devrinde bize karşı uyguladığı aykırı po litika ve işlerimize karışma si yasetini giiriip bildiği halde, Ali I'aşa olsun, Fuat Paşa olsun, ar tık Fransa’ya duyanmıyaeaklardı. Pekâlâ, İngiltere’yle işbirliği ya pabilirlerdi. Reşit Paşa’mn volu daha doğruydu. Çünkü Ingiltere- de siyaset şahısla değişmemek- te, bir kaç yüzyıldır yerleşmiş gelenekler nedeniyle sakıngan ve uzağı göriir bir niteliktedir. N i tekim İngiliz politikası OsmanlI Devleti’nin hukukunu korumakta örnek de vermiştir.
— Güzel ama bence yeter se bep değil.
— Dahası var! Gülhane hattıy- la yapılması istenilen reform ları uygulayacak elemanların bulun maması — bunun da sorumlulu ğu Ali ve Fuat Paşalardadır. Re şit Paşa, Hükümet mekanizma sının iyi işleyebilmesi için bu büyük çarklı makinedeki parça ların da iyi işlemesi gerektiğini anlamış ve genç kabiliyetli ele manları yetiştirmiştir. Âli ve Fu at Paşaları yetiştiren, Şinasi’yi Şinasi yapan Reşit Paşadır. Ne var ki, Ali ve Fuat Paşalar onun yolundan yürümek şöyle dursun, gençliğin elinden tutmamışlar dır, bile. Kendi çıkarlarım dü şünmüşler, kıskançlık ve kin ne deniyle memuriyetleri yetersiz, kabiliyetsiz kimselerin eline bı rakmışlardır. Devlet işlemez ol muştur. İdare bozulmuştur. de oğlu Yusuf İzzettin, Veliaht
Murat ve Şehzade Abdülhamit Efen diler olduğu halde, Charing Cross istasyonuna vasıl olup da trenden peşinde İngiltere veliah dı Yedinci Edward ile inerken, Kem al başında büyük ve ütüsüz fesi kendilerini seyretmiş, hal kın coşkun sevgi gösterileri ara sında Buckingham sarayına git mek üzere Trafalgar meydanın dan geçerken muhteşem saltanat arabalarına uzun uzun bakmış ve âdeta İngiltere'nin bu hürriyet havasiyle sarhoş, Sultan Aziz’in ziyaret edeceğini bildiği gün Crystal Palace sergi sarayının yo lunu tutmuştur.
Kem al Crystal Palace’ı şöyle anlatıyor:
«Burası bir âyine saray... Bah çesinde ışıklarla dolu olan gök yüzü içi oyulmuş bir pırlanta dağ gibi. Gündüzleri fıskiyelerin den fışkıran sular, nurdan yapıl- mış bir minare şeklini bağlar. Geceleri gazlara mehtaplara bo ğulmuş olan sütunları sabahın dikeyini andırır.«
İşte Kemal yanında Agâh ve Suavi, Crystal Palace’ı dolaşır ken, Sultan Aziz ve maiyeti geli yor. Sultan Aziz bir aralık uzak tan üç fesin belirdiğini görünce, arkasında yürümekte olan H ari ciye Nazırı Keçecizade Fuat Pa- şa’yı çağırıp soruyor:
— Kim bu üç fesli?
— Mustafa Paşa kulunuzun kurduğu muhalif fırkaya mensup üç genç!
Aldığı cevap üzerine susuyor. Hürriyetin dalgalandığı İngiltere- de istibdada baş kaldıran bu üç Türk genci serbestçe dolaşabil- mektedir.
Altmış kişilik maiyetiyle K rali çe Viktorya’mn dâvetlisi oiaıak İngiltere’ye gelen Sultan Aziz bu onbir gün süren ziyareti sırasın da Londra’da Avam Kam arası’m, Belediye Sarayı Guild Hall’u, Crystal Palace’ı gezdiği gibi, Portsmouth’da tersaneyi ziyaret etmiş ve Spithead’de İngiliz do nanmasının şerefine yaptığı geçit
11 temmuz 1867 de Krali çe Victoria’nın dâvetlisi olarak İngiltere’yi ziyaret eden Sultan Aziz’e Veliah dı Şehzade Murat da re. fakat ediyordu. Kraliçe Victoria kızlarından birini Murad’a vermek istemişti.
resminde bulunmuştur. Kem al’in bu olayları ancak gazete sütun larından izlediği anlaşılmaktadır. Kraliçe Viktorya’mn Sultan A ziz’e kendi eliyle taktığı diz ba ğı nişanının hikâyesini de baş- şehbender Gadban’dan dinlemiş tir.
Dinlediği hikâye sadece buna münhasır değildir. Veliaht Murat efendiye Kraliçe Viktorya’nın benzersiz bir sevgi gösterdiği ve hattâ kızlarından birini kendisi ne verm eği arzu ettiği, hattâ bu fikre İngiltere Veliahdı Edward’- ın yanaştığı da duydukları ara-' smdadır. Şehzade Abdülhamit efendinin ise Ingiliz kızlarına karşı büyük bir hayranlık duydu- •ğu daha sonra Doktor Atıf Beye anlattığı hatıralarında belli olu yor: «Dünrada İngiliz kadını ka-' dar güzel, kibar, vekarlı kadın yoktur, insan yabancı kadın ala cak mı. İngiliz kadını almalı. Bi zim gittiğimizde Kraliçe, Viktor- ya idi. Bana akrabalarından bir güzel kız vermek istedi. Fakat ben o zaman istemedim !» N e var ki, tarihi belgelerden. Kraliçe Viktorya’nm böyle bir teklifi Ve liaht Murat efendi için gayri res mi olarak izhar ettiği, ancak Sul tan Aziz’in akima bazı komplo lar ihtimalini getirdiği için, bu birleşmenin tatlı bir hayal olarak tarih sayfalarına gömüldüğü an laşılmaktadır.
Kemal ve Ziya Beyler diğer ar kadaşlarım da alarak OsmanlI Devleti’nin Londra Elçisi Musu rus Paşa’ya tfiziyede bulunmağa gittiği sırada bu konuşmalara şa hit olmuştular. Tâziyenin sebebi, Sultan Aziz şerefine Bucking ham sarayında verilen ziyafete
Veliaht Edward’m kolunda mer divenlerden çıkan Madam Musu rus Paşanın bir kalb krizi so nunda sofraya oturmadan can vermesidir. Son derece şişman ve boğazına düşkün olan Madam Musurus Paşa, Arnavutköyünde hâlen İstanbul Amerikan K ız K o lejine ait arazide kâin konakla rında çok sevdiği midye ve us kumru dolmaları, zeytin yağlı bi ber ve patlıcan dolmaları, su bö rekleri ile kısa boyunun daha da şişman gösterdiği bir cüsseye ulaşmış ve Sultan Aziz’in bu zi yaretini zihninde son derece bü yütmüştü. Hariciye Nazırı Keçe cizade Fuat Paşanın iyi idaresi sayesinde başarıyle sonuçlanan bu resmî ziyarette Londra E lçili ğine herhangi bir kusur atıf ve
izafe olunamamıştı.
«DOĞU SORUNU»
Uygarlığın İngiltere’de son de rece ilerlem iş olmasına hayran kalan Kemal, bu göz kamaştıran şeyler yanında kusurlu bulduğu hususları da görmüş ve bunları yermesini bilmiştir. Fanton’la yaptığı tartışmalarda, asilzadele rin sırf bu asaletleri nedeniyle sahip oldukları imtiyazları, sırf eski gelenek hükümlerinde yeri vardır diye sağduyunun em retti ği hususları reddetm ek yoluna gitmeği, «çoğunluk yararı ve hü kümet gereği» gibi kavramların etkisiyle siyasal ahlâk ve genel terbiyede görülen kötü eğilimle ri belirtm iştir. Fanton da öğren cisinin bu görüşlerini destekle miştir.
Fanton’la tartıştıkları konular arasında, «Doğu Sorunu» da ge niş yer almaktadır.
— Doğu sorununu doğuran fak törler nelerdir?
— OsmanlI Devletindeki çeşit, li m illetlerin din, mezhep ve eği limlerindeki anlaşmazlıklar ile İslâmlığın Batı uygarlığıyla bağ daşması kabil görünmediğinden Avrupa kamuoyu nerede bir olay çıksa, bunu hakkım yenmiş savdığı Hıristiyan tarafım tut mak istemesi «Doğu sorununu» doğurmaktadır.
— Daha başka sebepler yok mu?
— Sorunun esas nedeni, hükü m etler arası var olan politika çekişmesi ve işbaşındakilerin çı- karlan peşine giriştikleri hare ketlerdir. Yâni her devlet kendi çıkarını korumak ya da etkisini kurmak ve duyurmak için böyle bir doğu sorununu ayakta tut mak zorunlulundadır.
— Biraz daha açıklasana bu konuyu!
— Rusya'nın ild yüzyıldır Os
manlI Devleti ’ni parçalamak po
litikasını izlediği bilinmektedir. Batı devletleri bu Rus emeline karşı koyuyorlar. Rusya Osman, lı uynığundaki Hırisliyanları kış kırtarak amacına ulaşmak iste mekle. Avrupa Devletleri ise Rus kışkırtmasıyla ayaklanan Hıris- tivanlan korumak gayesi güt mektedir.
— Batı devletleri böyle yapı yorsa bir çelişmeye düşüyorlar. — ö y le ama. bıı sonucu hazır- livan yine OsmanlIlardır. Paris Anıtlaşmasıyla Hıristiyan uyruk.
lular üzerinde bir gözetme hakkı tanıdık. Bu yüzden Hıristiyaıılar doğru yanlış ne isterlerse hak kazanıyor ve Avrupamn işe ka rışmasını sağlıyorlar.
— Fakat Kemal unutuyorsun ki, Rusya Bism arck’ın kudreti ve dehşeti karşısında, gözlerini Türkiye’den çekerek Hinde çe virmiştir. Sıvastopolu askeri yön den güçlendirmeğe çalışıyor, ama bu kendini koruma gayesi güden bir hareket, sizi kaygıya sürüklememeli!.
— Ama, Mr. Fanton biz gele ceğimizi başkalarının güçten düş mesi dileğine bağlayamayız On lardan kuvvetli olmak ve kendi gücümüzle geleceğimizi güven altına almak zorundayız.
— Kem al, anlıyamadığım biı şey var. Kabüiyetli, batı uygar lığını görmüş ve bundan kendi ne pay çıkarmış, iş bilen güçlü devlet adamlarınız var. Ali Pasa Fuat Paşa. Neden bunlara karşı cephe alıyorsunuz?
KEMAL'E GÖRE EN İYİ
HÜKÜMET ŞEKLİ
m n B B a n a n ı
— Bu durum karşısında, çıkar yol olarak, Osmanlı Devletinin Cumhuriyet şeklini almasını m ı gerekli buluyorsunuz?
— Otoriter bir idare yerine milletin alın yazısını kendisinin tâyin ettiği bir rejim in gelmesi Iıaş koşuldur. Cumhuriyet, için de bulunduğumuz yüzyılda en çok beğenilen bir hükümet şekSi haline gelmiştir. İslâmlık başlan gıçta bir Cumhuriyetti, ne var ki, bu rejim bizde uygulanamaz. Memleketimizde böyle bir fikir kimsenin aklına zaten gelmez. Bizim kabul edeceğimiz devlet şekli Osmanlı hanedanı yöneti minde kurulacak ve teşriî kuv veti icra kuvvetinin elinden ala cak bir meşruti sistemdir. Meş rutiyet voluvla Avrupa Parlâmen tolarını taklit etmek gerekir.
— Şu halde Batı devletlerinden hangisini model olarak almayı düşünürsün?
— Amerika Birleşik Devletleri Cumhuriyet olduğu için bize ö r
nek olamaz, tngiltere ve Alman ya’da sınıf farkı ve asilzadeler bulunduğundan bu iki devlet idaresini de örnek olarak alama yız. Hele İngiltere’de olduğu gi bi. padişahımızı herşeyden müs tesna tutarak idareyi yalnız ve killere bırakamayız. Ciinkü pa dişah adalet görevinin icrasına şer’an memurdur. Kalıyor, Fran sa. Fransa’nın Anayasa hükümle rini bâzı değişmelerle memleke tim ize uygulayabiliriz. Gülhane hattı, İslâhat fermanı, bir Ana yasa gibi kuvvetli, açık ifadeli, kesin hükümlü nitelikte değil dir.
YARIN :
---HASTA ADAM
YAKIŞTIRMASI
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi