• Sonuç bulunamadı

Bilinmeyen hususiyetleriyle Osmanlı padişahları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilinmeyen hususiyetleriyle Osmanlı padişahları"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA: 4 SAL! 29 EYLÜL 1959

İKİNCİ SULTAN ÂBDÜLHAMİT

9 s a s

İkinci Abdülhamit devrinin başında 18Î6 bozgununda Türk askerinin şerefini kurtaran iki kumandan: Gazi Osman ve Gazi Muhtar Paşalar

168

1 İkinci Sultan Abdülhamidin | kafiyelerini bîr kalemde tel’in 1 etmek de doğru değildir, bunla | rın bir kısmı zamanımızdaki 1 gizli millî emniyet memurları- | nın vazifesini görmüşlerdir. Hiir I riyetperverlerin heyecanda if- § ratını bugün hazin hâdiseler o~ f larak hatırlıyoruz, en acı mi- Ş saü yazalım.

İ Türk gençliğinin yanında a-| zınlıklara mensup gençlik, bil- I bassa ermeniler hakikaten mu | zir faaliyete giriştiler, ahaiisi - | nin yüzde sekseni Türk vilâyet- 5 lerimizde, Avrupadan ve bil- I hassa Rusyadan müzaheret gö 5 rerek müstakil Ermenistan kur İ ma hülyasına kapıldılar. Türki 3 yenin çalışkan ve sanatkâr va- | tandaşları olan masum ırkdaş | larmı da bu dalâlet yoluna İ sardırmak için, evvelâ sıkı | sansürü ile ve her şüpheli adı-

1 mı takip eden hafiyeleri ile İ-

| kinci Sultan Abdülhamit en - î gel oluyordu, onun can düş - : manı oldular. Padişaha karşı â faaliyetlerini Yıldızda Hamidi - 5 ye Camii önünde dehşet verici I bir suikasde kadar götürdüler. 1 Viyanada yaptırılmış bir ara - I banın içine doldurulmuş dina- ; mitler tam zamanında infilâk | etmişti, fakat padişah Cuma na | mazından çıkarken Şeyhülislâm | Cemaleddin Efendi tarafından

z

ayak üstü bir dakika kadar o- I yalandı, ve bu suretle ölümden : mucizevi kurtuldu.

I Ne kadar hazindir ki, hür-İ riyet âşıkı büyük şair Tcvfik | Fikret bile bir ermeni anarşis­ in tin bu mel'unâne cinayet te- 5 şebbüsünü «Bir lâhzei Teehhür» § adlı meşhur manzumesinde al | kışlamak gafletini gösterdi: | Tırnaklan ile bir yedi kahrın, | didik didik | Yükseldi gayri cevve bacak,

kelle, kan, kemik... | Ey darbei mübeceele, ey dudi | müntakim, § Kimsin? Nesin?., bu savlete | saik, sebep ne? Kim?. i Ey şanlı avcu, damını beyhude | kurmadın:

z

Aldın-, fakat yazık ki, yazık- - 1ar ki, vurmadın.’.. Fikretin. «Şanlı avcu» dedi- f ği ermeni anarşistlerdir, Tür-I kiyenin izmihlali ve Türkün

felâketi için Rus parası ile bes lenen uşaklardır. Büyük şair heyecanlarını izharda acele et meşeydi o güzel şiir İkinci Ab dülhamidin şahsında Türkü vurmak isteyenlere bir methiye olmazdı. Yine ne kadar hazin hatıralardır ki, «Bomba Vaka­ sı» da denilen bu suikasdin fa- ilerinin kim olduğu anlaşıldık­ tan sonra dahi, bizim nesli - miz sultanî mekteplerinde ta­ lebe iken, türkçe muallimleri­ miz bize bu şiiri vatan yolun­ da teraneler arasında ezberlet- mişlerdir. Bir cemiyetin edebi­ yat muallimlerinin millî tarihi­ nin vakaları üzerinde bu af e- dilmez cehlidir bize bugün meş rutiyet devrindeki kör düğüşü- nün sebebini izah ediyor.

Bomba vakasından sonra Sul tan Abdiilhamit hafiye teşkilâ­ tına bir kat daha önem verdi. Yukarıda da arzettik, bu ba - kımdan Abdülhamidin hafiye­ leri arasından memleketimizin güveni yolunda çalışmış olan­ ları süfli zümreden ayırmak lâ­ zımdır.

Bugün aydın bir hakikattir ki, İkinci Sultan Abdülhamit, tahttan indirildikten sonra 1908-1913 arasında kaleme sa rılanlarm tasvir ettikleri a - dam değildir. O devrin ciddî ve mizahi gazetelerinde cehil bütün gılzeti ile sırıtır. Tam in kâr ile Abdülbanıidi Yıldız Sa­ rayına kapanmış, taht ve can kaygusundan başka bir şey dü şünmeyen bir padişah olarak gösterirler, «memleket bir ha- rabezar, o bu harabede tünemiş kuştur»: bu bedbaht yazarlar, Abdülhamidin çok mazbut ve afif olan hususî hayatına bile tecavüzden en küçük bir vic­ dan ürpermesi duymamışlardır, onun kadına aşırı düşkünlüğün den. ırz ve namus düşmanlı - ğından bahsetmişlerdir. Tür- kiyedeki bu havadan istifade e- den adı meçhulümüz ahlâksız bir Fransız ressamı çırıl çıp­ lak kadın vücutlarını pek us­ talıklı çizgilerle sarmaş dolaş birleştirecek bir Abdülhamit başı yapmış, yine Fransada kartpostal olarak bastırarak Tüı-kiyede sattırmıştır.

İkinci Abdülhamit memleke­ tini düşünen ve memleketinin geri halinden üzgün olan bir padişah idi. Türkiyenin iman ve Türkiyede kontrol altında

bir maarifin tamimi yolunda çalışmış adamdır, unutmamalı­ dır kî, Türkiyede Cumhuriyeti kuranlar ve Cumhuriyet devri­ nin inkılâplarını yapmış olan­ lar tahsillerini onun kurduğu müesscselerde yapmışlardır. Bu padişahın bu tarafı için de: «sa hip olduğu memleketin genişli­ ği ve saltanatının uzunluğu ile denk işler değildir» derler, doğ rudur, Türkiyenin ümranı- ve Türk milletinin fikren tealisi yo, lunda memleketinin genişliği ve saltanatının uzunluğu ile denk hayırlı faaliyeti olsaydı 1908 de devrilmezdi. Allahın kendisine ihsan ettiği ömür bo yunca Osmanlı tahtında durur­ du. Zekâsı ile ve otoritesi ile Türkiyeyi Avrupanm en kuv - vetli devletlerinden biri yapa­ bilecek kudrette iken meşum vehminden sıyrılıp kurtulanı» dı, işte bu bakımdandır ki, ta rihimizdeki mesuliyeti çok bü yüktür.

Kendisini heder etmiş büyük adam olarak ikinci Sultan Ah dülhamidin şahsiyetini belirt­ mek kolay değildir- İnsaf ile ka bul edelim ki, rahat da bıra­ kılmamıştı. o uzun saltanat iç ve dış gailelerle doludur. Tah­ ta çıktığında devletin borcu da gırtlağında idi. Unutmamalıdır ki, bal arıları kovanları sükün içinde doldururlar.

Padişakhğmın ilk yılların­ da halkın sevgisine büyük e- hemmivet veren, arabasında karşısına oturttuğu sadrazam Kâmil Paşa ile beraber bir Cu ma günü Kâğıthane mesiresine giden, serasker kapusıınıı zıya retinde askerin karavanasından yemek yiyen, Yunan muharebe sinin malûl gazilerine Yıldız Sarayında verdiği bir ziyafetin' sonunda davetlilerine kendi e- livle yaptığı bastonları hediye eden bu hükümdar halktan ve hükümetten ürkmüş ve «Yıldız Sarayının esrarengiz münzevi­ si» olmuştur. Korku ıstırabının azametini düşünmelidir. Cuma namazlarını bile «evim» dediği Yıldız Sarayının yanında yap­ tırttığı Hanıidiye camiinde kıl­ dı, ve her Cuma namazında «evine» döndüğünde Yıldız ve f etrafının muhafazasına memur 1 2. Fırka kumandanı ve y averi | şehriyârî Müşir Şevket Paşaya i kırmızı bir atlas kese içinde ve ; kendi eliyle bin altın verirdi.

\

(Devamı var! f

,

i

M m ıtt(iiH t« ııiiftıiM im ııııu u fııııtııtııtıım » u ıı> ııın (m ıi(iH llı> iıııııııııiM iıııııııııiıu u im m iu * > iii!iiiiiiU iııtıtiM iiiiııiiiiııııiiiıııııi4 ifU fiııım ııııı

't u 'r ıı c tM r fi tn ff iı m ır c ıi 'i ti m ır tu iM m K r K fr tM im fi tm m n r tr m tf n fi iM im u m u ıi H if m fu tt u ıu u u ii ıi u ıt m m u ıi M u tM r ı ım » ıı ıı ıu u ıı ıı i! iı n t« t* (i iK ’r ı» !i ıı ın c if u m ıı ıj ıu « ıı ıı ıı u ıı ıı ıw ıı ıı r ır T iı u ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı iı ıi M iı ıı ıı ı» m ıı ı« ıı m ıı c ıı ıı ıı ıı ıı r ıı » ıı ıı n ıı n ıi ii M » ıı u ıı ıı ^ ^ ıı ıı ıı ıı lı ım ii H iı ıı ıı ıı ıı ım r ıı iM ir ım ım ı« ıı ıı ıı tı ıı m ıt ıı n ım ıı tı n ıı lf iı » ıı lu » M iı ıı ıî ıı » ıı m u iU fH in ıı lı ın ı» H » m ıı

(2)

SAYFA: 4 Perşembe 1 EKİM 1933 •

^

Reşat Ekrem Koçu

İkinci Sultan Abdülhamit ve Besinci Sultan Mehmet Reşat

— no —

İkisi âyaıı meclisi azası iki mebus diiıt kişilik heyet Yıldız Sarayına gidin ikinci Sultan Abdülhamiric Meclisi Milli ka­ rarı ile tahttan indirildiğini tek­ lif. ettiğinde ihtiyar padişah fazla telâş eseri göstermedi, a- yakta kabul ettiği heyete:

— Muhlezâi kader böyle imiş, beıı onu miladimdi...

Dedi; «şu hizmetlerde bulun­ duk» diyerek padişahlığında yap tıklarım anlattı, ve:

— Herhalde hayatıma kasdedil mez. Çfrağan Sarayında ikamet etmek isterim., dedi. «Arzusunun Meclisi Mitliye tebliğ edileceği» vaad edildi. Fakat Meclis ikinci Sultan A bdü Iha midin Istanbulda kalmasını mahzurlu görerek Se- lâııik'c gönderilmesine karar ver di.

Osmaniı hizmetinde umum jaıı darına müfettişi olan Italyan n- sıilı Kobilâıı Paşanın ikametgâhı ve Alkilini köskii diye anılan Selim iğin en gii/.el konağı, sahi­ hi taralından sofra takımlarına varıncaya kadar pek mükellef bütün eşyası ile Sultan Hamide bırakıldı.

Sultan Alıdüllıamit 27/28 Nisan Salı Çarşamba gecesi ’ Yıldız Sa­ rarından alınarak sıkı bir mu­ hafaza nllıııda Sirkeci garına gö tiiriildü. iiç vagondan mürekkep hususi tiren yolcusu içine girer girmez hareket etti. İstasyonun saati lam I'i gösteriyordu.

Selâniğc ertesi Çarşamba gü­ nü akşamla yatsı arası varıldı. Sultan Hamil tirenden inerken civardaki hir camide okunan yat «ı ezanını işitti: durdu;

— Aziz Allah!.. Celle şaııehıı... dedi, ezanı dinledi. Istasyoııdaki- Icr. başları yerde, derin bir ses­ sizlik içimle idi. Soııra Kohilan Paşanın otomobilim’ binerek koş kc gitti.

Selânıkteki ikameti tiç bucuk sene sürdü, halkan Harbinin baş laması ve ilk ırıuvaffakıyetsizlik üzerine 1 Kasım 1912 dc Istanbu lâ getirildi ve Beylerbeyi Sarayı­ nı: kapatıldı. Evvelâ Istaııbula dönmek istemediği «Sclâııikte teli ilkede ise elime bir silâh alıp tı: üd il tileri arasına katılabilirim.

İkinci Kullan Ahdııllıamlt son vılkmııda ölürsem şehitlik nâsib olur, zâ­

ten ölmüş bir adamını!» dediği söylenir. Y'iııe o zamanlar inanı lir kaynaklardan halk ağzına düşmüş rivayetlerdir;

— Dört Balkan devleti ittifak eder de elçiler, ataşemiliterler haber almaz olur mu?

— Beıı onları daima birikirine düşürmüştüm, tavşana kaç. ta - zıya da tut diyemediler mi?

— Bu hallere sebep olanları Allah kahlıâr ismi ile kahretsin!., evmiş.

Harp içinde kara yolu tehlikeli olduğu için Alınanyanın İstanbul elçiliği stasioneri Lorle.v yalı ile getirilmişti.

Beylerbeyi Sarayında da 5 se­ ne 9 ay, 9 gün yaşadı. 10 Şubat 1‘ 18 Pazar günü vefat etti: veri­ len resmî raporda o/ima ile ka­ rışık sol ak ciğer kanama yazı­ lıdır.

rahmet eylesin!» duası doldurdu. Hacı Adil Bey cenazenin hüküm darlara mahsus alayla kaldırıla­ cağını bildirdikten sonra meclis, mebusların cenazeye iştiraki itin tatil edildi.

Beylerbeyi Sarayından Topka- pı Sarayına getirilen naaş orada gasil, teciliz ve tekfin edildikten sonra muhteşem bir alay ve as­ keri merasimle ve İstanbul hal­ kının pek samimi göz yaşları a- ıasında ikinci Sultan Mahmut türbesine götürülerek defnedildi.

Sadrazam Talat Paşa Ruslar­ la imzalanacak sulh muahedesi iciıı Brcst Citovsk'a gitmiş. Har biye Nazırı Enver Paşa sadra - zam vekili idi. Cenaze merasimi için evvelâ padişahın fikrini al­ mak istedi, Beşinci Sultan Meh­ met Reşat; «Nasıl münasip ¡sc öy ­ le yapılsın» dedi: bunun üzerine Enver Pasa'

— Sultan Abdüllıamidin cena­ zesi bir hükümdara lâyık şekilde kaldırılacaktır!., dedi.

Ertesi sabah Fındıklı Sarasın­ da toplanan mehusan meclisin­ de riyaset ıımaaf ina gecen Hacı Adil Bc.v oturumu açarak:

— Efendiler! Cenabı Hak pa­ dişahımızın ömrünü nıüzdat bu­ yursun. hâkaanı sabık Sultan Abdülhamit Ihını Sâııi Hazretleri diiıı irtiiıâll dâri beka eylediler...

der demez mebuslar hürmeten ayağa kalktılar, salonu: «Allah

fi

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

I YAPI Kredi Beyoğlu Sanat G alerisi: Nihal Yetik Çizer" in resim sergisi, 27 Mayıs'a kadar açık.. Antikacılar Caddesi'nde selden büyük zarar gören

Osmanlı Devleti’nde Padişahın Emriyle (Siyaseten) Katledilmiş Şeyhülislamlar 102 Mesud Efendi‟nin sert mizacı ve geçimsiz kiĢiliği ile siyasi iĢlere sık

sırada peyda olan - ve şahısları ve kıyafetleri salonlara asla yaraşa­ cak bir mahiyet arzetmiyen - on, on beş kadar erkeğin hararetli müsahabeye

Bir bira pazarlama şir­ keti ile İstanbul Beledi­ yesi Şehir Tiyatroları iş- birliğiyle İstanbul Bü- yükşehir Belediyesinin sahibi olduğu Cemal Reşit Rey

NOTE : IN RESULT BOXES, TICK IF FOUND SATISFACTORY, CROSS IF UNSATISFACTORY OR STATE IF DEFICIENT OR NOT APPLICABLE ( Sonuç kutularına, eğer uygun bulunursa işaretleyin, eğer

Denizcilik Bankası ambje- mi, Gelincik sigarası paketi, İz­ mir Tekel Fuarı pavyonu gibi ta­ sarımlar yapan, şiirlerinin yanı sıra eleştirileri de yayımlanan sa­

Danacı, Tülin, Neccârzâde Şeyh Rızâ Dîvânı (yüksek lisans tezi, 1988), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Demir,

Türün telefona sarılıp Atıf Yılmaz'm askerliğinin üç ay ertelenmesi emrini veriyor. Karşıdakiler, bunun 'usulsüz' bir durum olduğunu söylerlerse de, Faik Türün,