• Sonuç bulunamadı

Türkan Şoray'ın saçları Türün Paşa'nın yanağında ne arıyor?:Atıf Yılmaz'ın bir polemik hazinesi olan anıları piyasada

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkan Şoray'ın saçları Türün Paşa'nın yanağında ne arıyor?:Atıf Yılmaz'ın bir polemik hazinesi olan anıları piyasada"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

■ f IV . ' ’ t € 3 [

...

u

~~f t •■■O

t

AZAR, 13 Ocak 2002 1 9

ATIF YILMAZIN BİR POLEMİK HÂZİNESİ OLAN ANILARI PİYASADA

YILMAZ GUNEY1I MACERALAR

Kum arhanedeki kum arbaz

tanıdığım Y ılm az değil

Kumarhanenin açılışına da gittim. Orada gözlediğim Yılmaz Güney, tanıdığım, sevdiğim, sanatçı Yılmaz Güney değildi. O naif, sevecen, sanatçı Yılmaz gitmiş, yerini gergin, tedirgin, lümpen bir kabadayı namzedine, bir baba namzedine bırakmıştı.

Geceyarısı kapı çalındı

yanında Ajda Pekkan’la geldi

Bir gece saat geceyansını çoktan geçmiş olmalı, kapı çalmıyor. Gelen Yılmaz. Yamnda hiç beklemediğimiz bir hanım arkadaş. ’Hoş geldiniz, buyrun’ filan diyoruz. Geçip oturuyor, yarım saat sonra kalkıp gidiyorlar. Yılmaz, o gece Ajda Pekkan'la gelmişti. Bu zamansız ziyaretin nedeni, ilkleri bana gösterme alışkanlığı olmalı.

Tangolar'ın yönetmenine

600 bin frank yardım

Paris'te seslendirme

stüdyosunda çalışma kopyası ile ses bandım senkron geçerek Duvar'ı izliyoruz. Stüdyonun küçük salonunda üç kişiyiz. Yılmaz, ben, bir de Tangolar ve Güney filmlerinin yönetmeni Femando Solanas. Solanas, daha ne Tangolar i, ne de Güney'i yapmış. Paris'te

sürgün yaşıyor. Yılmaz Solanas'a, filmlerini yapabilmesi için parasal destek vaat etmiş. O güne kadar da, ön hazırlıklar için 600 bin frank.yardımda bulunmuş. Solanas, Yılmaz'm

peşinden ayrılmıyor.

Antalya pavyonundan

kız kaçırıyoruz

Ok yaydan çıkmış bir kere, baskına baskınla

cevap vermek lazım, ban basmaya karar veriyoruz. Elimizde filmde kullandığımız tarihi çakar almaz

tabancalar, piştovlar, hançerler var. Yılmaz'm liderliğinde herkes silahlarım

kuşamyor. "Bizim elimizden kız almak ha" deyip pavyona doğru yola

çıkıyoruz. Gelişimiz haber alınmış olmalı. Pavyona dalıyoruz ki ortada

orkestra elemanlarının dışmda kimsecikler yok. Kavga için

biriktirdiğimiz enerji açıkta kalıyor. Yılmaz orkestraya bir

halay çalmalanm emrediyor. * Mendilini çıkarıp başa

geçiyor. Orkestra tek bildiği havayı çalmaya başlıyor:

"Lorke." Şöyle bir saat kadar halay çekip birikmiş enerjimizi boşaltarak otele dönüyoruz.

Antalya'nın kabadayılannda iş olmadığına karar

veriyoruz. Kaçırdığımız kız, filmin sonuna kadar bizimle kalıp ekip otobüsüyle İstanbul'a dönüyor.

Türkan Şoray'ın

saçları Türün Paşa'nın

yanağında ne arıyor?

Ünlü yönetmen, geçen hafta Radikal Gazetesinden Şebnem İyinam'a verdiği röportajla ayrıldığı karısı Deniz

Türkali'ye geri dön mesajı yollayınca gündeme oturdu ama asıl polemik, piyasaya yeni çıkan anılarında

Arkadaşları kendisine "reji­

sör" diye seslenmeye başla­

dığında, Mersin Ortaoku­

lunda ikinci sınıf öğrencisi­

dir henüz. "Rejisör"

kelimesinin anlamını kaçının

bildiği şüphelidir gerçi ama

olsun. Mersin'in yıkıldım

yıkılacağım diyen "Halk

Sineması"nda seyrettiği

filmlerden bilinçaltına

yerleştirdiği siyah-beyaz

sahneler belirleyecektir

yolunu bir süre sonra zaten.

Bu nedenle, çok geçmeden

kendisini Yeşilçam'da, hem

de en genç yönetmen olarak

bulmasında şaşırtıcı bir taraf

yoktur. Şaşırtıcı olan, 50

yıllık sinema hayatı

boyunca, sinema üzerine bir

tek kuramsal kitap bile

okumadığını söylemesidir.

Üstelik, bunu biraz gurur

duyup böbürlendiğini

gizlemeden dile getirmesidir

asıl şaşırtıcı olan. Söz gelişi,

ilk yönetmenliğinde,

arkadaşlarının eline pipo

tutuşturup boynuna bir fular

sarmaları, onun da buna

itiraz etmemesi olağandır.

Bekârlık yıllarında evini, tıpkı

"Aşk Filmlerinin Unutulmaz

Yönetmeni"nin yaptığı gibi,

eve "atacağını" düşündüğü

kızların "ideolojik"

yapılarına uygun hale

getirmeye gösterdiği "özen"

de olağandır. Plaklar bu

amaca uygun olarak seçilir,

masanın üzerine hangi

derginin veya kitabın

konulacağı da yine buna

göre belirlenir. Ahmet

Erhan'ın ironisi acısını

besleyen tespitinde olduğu

gibi, "Burası Türkiye

adamım bana bir yorgunluk

kahvesi getir" diyecek

değiliz ya, önce "Aahhh

Belinda," arkasından da

"Hayallerim, Aşkım ve Sen"

diyoruz. Çünkü, söz konusu

olan Atıf Yılmaz ve onun

Doğan

Kitapçılık

tarafından

yayımlanan

"Bir Sinema­

cının Anıla­

rı" isimli

kitabı...

Ben 48 yaşıma kadar askere gitmemiştim. Neden mi? Hiç

çağırmadılar da ondan. Hayırsever bir sözde yapıma, küçük çıkarları uğruna beni ihbar etmeseydi, belki de o şerefli görevden tamamen kurtulacaktım. Jandarmalar, polisler peşime

düştüğünde Türkân'ın (Şoray) oynadığı filmin henüz yarasındaydım (...)

Sonradan Türkân anlattı. Bakmış ki benim halim hal değil, bir gayret telefona sarılmış. Nereye mi? Doğru Selimiye'ye, Sıkıyönetim Komutam ünlü Faik Türün Paşa'ya. Emir subayları, yaverler. Sonımda paşaya ulaşıp bir randevu rica etmiş. (Atıf Yılmaz, sonraki gelişmeleri senaryo tekniğiyle anlatıyor. Neticede, Faik

Türün telefona sarılıp Atıf Yılmaz'm askerliğinin üç ay ertelenmesi emrini veriyor. Karşıdakiler, bunun 'usulsüz' bir durum olduğunu söylerlerse de, Faik Türün, muhatabım azarlayarak emrini tekrarlıyor. Atıf Yılmaz'm senaryosuna göre, bu arada Türkân Şoray'ın saçları, Paşa'nın kulağına, yanağına dokunmaktadır...)

Nuri iyem, adımızı kullanarak

takıştığı hocaları harcamıştı

Nuri Iyem'in teşvikiyle bir sergi açmaya karar

veriyoruz. Atölyedeki bin türlü eşya arasında

demirden, şamdanı andıran bir şey buluyor, onu

kendimize amblem seçiyoruz (...) Grubumuza Nuri'nin tavan arasındaki

atölyesinden mülhem "Tavan Arası Ressamları"

adım yakıştırıyoruz. Bir de manifesto bastırıyoruz. Küçük bir broşür. İddialarımız yaptığımız resimleri epeyce aşıyor (...) (Anılan yazarken sık sık olduğu gibi, bir barda atölye arkadaşım Ömer Uluç'la karşüaştık. Anılarım, eski günleri gülerek

anmamıza neden oldu. Söz

manifestodan açılınca Ömer, manifestoyu Nuri İyem'in hazırladığım söyledi. Bizim adımızı kullanarak takıştığı akademi hocalarım

harcamaya, olması

gerektiğini düşündüğü resim sanatım yaymaya

kalktığmı anlattı. Samrım doğru olan Ömer’in söyledikleridir.)

//

Yaşar Kemal'in hemşehrileri

Boş ver o körü" diyorlardı

Yaşar, Kadirli'nin Hemite köyünden ya, önüme gelene övünerek, ünlü romancının Yaşar Kemal'in bir eserini filme alacağımızı anlatıyor, hoş görünmek istiyorum, onlar ise "Boşver körü" deyip geçiyorlar. Soma peşinden biri, "Canım İnce Memed'in

hikâyesini ben anlattım ona" deyip çıkıyor "o kadar da iyi yazmamış." Bir başkası "Ölmez Otu benim hayatım" diyor. "Yaşar içine sıçmış." Her romanın gerçek bir sahibi var. "Ben yazsaydım, sen o zaman görürdün." Bunu söyleyenin ihtimal okuma yazması bile yok. Onlara anlattıklarım varsaydıkları şeylerin, hayat hikâyelerinin, Yaşar Kemal gibi gerçekten büyük bir yazarın eli değmese, hiçbir önemi olmayacağım, bir sanat eseri

olamayacağım anlatamıyorum.

Nejat Eczacıbaşı'nın

devrim merakı

Aynı dönemde, (TIP'in 15 milletvekili çıkardığı dönem) doğru mu yanlış mı bilmem, Eczaabaşı'mn, Profesör Cahit Tanyol'u çağırıp "İktidara gelirseniz bize ne yapacaksınız" diye sorduğunu duymuştum. Kemal Tahir'in, Türkiye’de henüz Batı anlamında sınıfların oluşmadığını, gerçek anlamda bir burjuva, bir işçi sınıfından söz edilemeyeceğim savunan konuşmalarım hatırlıyorum.

Aydın Gün'den

Ruhi Su'ya haksızlık

Gelen haberler hiç iç açıcı değil. Seyirci Ruhi Su'nun türkülerini, sesini

yadırgıyormuş. Yapımcımız Hürrem Erman, sıradan bir sinemacının etkisinde kalıp paniğe kapılıyor. Film, o dönemin belki de en pahalı filmi. Parayı kurtarma telaşına

■q| düşen Hürrem Bey, o güne

kadar harcanan tüm emekleri gözardı ederek filmin

türkülerini değiştirmeye, bir başkasına söyletmeye karar veriyor. Piyasa ağzıyla söylenen türkücülerden birine söyletse gene anlayacağım. Seçtiği yeni türkücü başka bir

operacı, ^yd ın Gün. —,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dýþ engellere gelince, bunlar arasýnda siyasal gücün baský aracý olarak kulla- nýlmasýný, üretim güçlerinin yetersizli- ðini, o yüzden insanýn geçim için bütün

HT’u olan 8 obez hastada, distal gastrik korpustaki ghrelin immünopozitif hücre sayısı, proksimal gastrik korpustaki ghrelin immünopozitif hücre sayısından anlamlı

Genelleme yapacak olursak elbette kadın izleyicinin ya da erkek izleyicinin en çok izlediği tür hangisidir, tartışalım.... Aksiyon kadınlarıyla ilgili bir makale

Uzun gün koşullarında yetiştirilen tırtıllar başkalaşım sonucu diyapoza girmeyen, siyah kanatlı (prorsa) formu; kısa gün koşullarında yetiştirildiklerinde

B UGÜN beyaz perdenin bir nu­ maralı aktörlerinden sayılan Rock Hudson için bir zamanlar ne dedikodular çıkardılar bir bilse­ niz.... Kabiliyetsizliğinden tutun

Ancak insan vücudu için yap›lan yeni bir nüfus say›m›, bizleri ayakl› birer bakteri kültür kab›ndan farks›z k›l›yor; derimizden ba¤›rsaklar›m›z›n en

SANAT YILI JÜBİLESİ 18 - OCAK -1967 HAYATI ESERLERİ HAKKINDA YAZILANLAR SÖYLENENLER... — Röportaj sorularına

Kirlenmiş olan toprak horizonunun üst kısımlarındaki organik madde miktarıyla arsenik arasında iyi bir korelasyon olmasına rağmen, toprakta bulunan yüksek