• Sonuç bulunamadı

Bugün her 125 İstanbullu erkeğe bir kahvehane düşüyor!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bugün her 125 İstanbullu erkeğe bir kahvehane düşüyor!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İn

Kahve bize yabancı ¡ilkelerden

geldi. Onu biz Tlirk kahvesi

yaptık. Nitekim daha 1874 te,

ünlü İtalyan yazarı Edmondo de

Amicis, İstanbul intıbalarını an­

lattığı bir eserinde şöyle di­

yordu : “İstanbul’un neresinde

bulunursa bulunsun, insanın et­

rafına bakınmadan sadece bir

bağırması yeter: «Kahvecin!».

Üç dakika geçmez ki, önü­

nüzde bir fincan kahvenin

dumanını tüter görürsünüz...”

Bugün Her

B ir K a h

ÇİN AR ALTI — Şehrimizdeki k ,r kahvelerinin bugün belki de en gözde olamd.r. Yazm sıcağı buranın gölgesinde erir I

Y A Z A N : T U R G U T E T . I N G U

E V K ehline e Keyfî ne tazeler?» diye sorulunca, şu karşılığı v e rirm iş :

«Ta z e elden, taze pişmiş, ta­ ze kahve tazeler I »

Günlük yaşayışımızda öylesine önemli yeri olan kahve, bize nasıl gelmiş ve ilgi­ mizden, tutkumuzdan pek de b ir şey yitirmeden nasıl da kalabilmiş?

İstanbul halkının Galata tarafında otu­ ran bir kısmı, kahvenin, yelkenli bir ge­ miden rıhtım üzerine dökülüşünü ilk de­

fa 1544 yılı mayısının ilk haftasında gördü. Bu yeşilimtrak, tesbihböceklerl- ne benzeyen nesnelerin takdimcileri, onu, halkın önünde kavurup, ilk defa toprak kaplardan, ağızlarını şapırdata şapırdata içme gösterisini yaptılar.

Parasız, sırf alışmalarını sağlamaya yarasın diye, kendilerine ikram edilen ilk kahveyi İstanbul halkı yadırgadı ama, bir taraftan da, o acayip lezzetine kendileri­ ni kaptırmaktan geri kalmadı. Bun­ dan sonrası da kolay oldu. O ilkin

ye-şllimtrak, kavrulunca da kapkara olan kahve, kısa bir süre sonra, kara b ir sev­ da gibi, İstanbulluları sarmaya başladı...

İ LK TEPKİLER

Kahve içiminden ötürü İlk tepki, her zaman olduğu gibi, yine softa bozuntula­ rından geldi. « . . . Bre, nasıl ola ki, kö­ m ür olana dek kavrulan bu nesneler ¡çi­ le? Âteşi nâr ile yanma, kavrulm a; sa­ dece cehennem ehline mahsustur. Adem eliyle böyle yanmış, kavrulmuş nesnele­ rin içimi asla ve kat'a caiz d e ğ ild ü r!» diye bastılar yaygarayı. Arkasından da, «zaptı ve im hası» için fetva aldılar. Bu­ nun üzerine de, İstanbul'a kahve getir­ miş gemilerin diplerini deldiler; yükle­ riyle birlikte batırdılar I

İLK KAHVEHANELER AÇ ILIYO R !... Bilindiği gibi, her yenilik ilkin çok şiddetli tepkilerle kendini kabul ettir­ mek zorunda kalır. Kahvenin bile, Os­ manlI İmparatorluğu sınırları içinde ba­ rınması nice kan ve can pahasına oldu. Bilhassa 111 üncü ve IV üncü Murat de­ virlerinde şiddet hareketleriyle kahvenin önlenme yoluna gidildi. Kahvezedelerden birçokları, bir fincan sıcak kahve uğru­ na kurban edildi.

Fakat, gerek meyhane ve gerekse kah­ vehane; bütün bu hükümleri, zorlukları zamanla yere serdi. Kahve de, içki de direndi. Bu serüvenlerin sonucu, İlk

kahvehane 1554 yılı içinde Halepli Ha­ kem ve Suriyeli Şams adında iki Arap tarafından Tahtakale semtinde açıldı.

KAHVEHANE Mİ, YOKSA, ZEVK VE ZARAFET SERGİSİ Mİ?

Biz Türkle r, gerçek zevk ehliyizdir. Bu durum u en İyi şekliyle kahvehanele­ rim iz anlatır. Oraların dekorlarını öyle­ sine işlemiş, süslemiş; kelimenin tam anlamı ile birer «sanat kulüpleri» hali­ ne getirmişiz.

Bu kahveler çoğunlukla kâgir yapı­ larda idi. İçleri setli ve Tü rk mimarisi ‘ tarzına uygun sütunlu bu binalarda, mer­ mer işçiliğimizin göz kamaştırıcı ustalığı ■ ile süslenmiş bir havuz yer alırdı. Bir döner fıskiyeden dökülen suların sesle­ rine, dem çeken kum ruların, güvercinle­ rin sesleri karşı çıkardı. En usta nakkaş­ ların dal dal yeşil, yakut kırmızısı ve gök mavisi üzerine nefis şekiller dök­ tükleri güzelim İzm itfÇinilerl, bu kahve­ hanelerin duvarlarını süslerdi. Sanki bahçe, buraların dışında kalmamış, içe­ rilerine taşınmıştı i . . . Üzerlerinde güneş ışınlarının bazan yansıdığı murassa veya mercan, kehlibar başlıklı, uzun çubukla­ rını tüttüren tiryakiler, köşe sedirlerine bağdaşırlardı...

Ocakların içi de çini veya T ü rk tahta oymacılığının en karakteristik örnekleri­ ni verecek biçimde idi. Renk renk top­ rak, porselen fincanlar, belleri sıkma.

üzerleri şekilli bardaklar boy sırası di­ zilirdi. Açık, kapalı ağızlı bakır cezveler; insana temizliklerini uzaktan anlatırdı.

19. YÜZYIL BAŞINDA...

Asrın başında, kahvehanelerin kaderi b ir kere daha büyücek b ir sarsıntı ge­ çirdi. II nci Mahmut, Yeniçerileri kaldır­ makla, her şeyin düzeleceği kanısına kendini kaptırdı. Dolayısıyla, o sıra ye­ niçerilerin fesat ve fitne yatağı haline getirdikleri kahvehanelerin yakılıp yıkı­ larak ortadan kaldırılmalarına başlandı. Asrın ikinci yarısında, kahvehanelerde bazı değişiklikler başladı. Kitap, dergi, ■ günlük gazetelerin kahvehanelerde okun­ ması modası çıktı. Tanınm ış birçok bü­ yük kimselerin devamlı gittikleri kahve­ haneler, müşterilerinin isteklerin! göz önünde bulundurarak, onların izledikle­ ri dergi ve gazeteleri muntazaman alıp, masalarının üzerlerinde bulundurmaya başladılar. O tarihten sonra da bu çe­ şidine «Kıraathane» denildi.

20. YÜZYILDA

Kahvehaneler vardı; hacı, hoca, din ehli kişilerin devam edegeldikleri yerler­ di. Buraların düzeni de, müşterilerinin duygu ve düşüncelerine göre ayarlanmış­

tı. Bu çeşidinden kahvehanelerin duvar­ ları bile, taassup erbabının gönijlcükle- rini hoş edecek dekorda İdi. Resim yapıl­ maz, duvarlarına resim aşılmazdı. Sade­ ce birbirinden güzel hat (y a z ı) örnekle­ ri bu duvarlarda çerçevelenirdi.

Kahvehaneler vardı; daha zendost, gerçek halktan adamlara ayrılmıştı. Bu gibilerin gittikleri kahvehanelerin duvar­ larını yarı insan, yarı balık «de nizkızı» resimleri, « Ş ir in » in göğüsleri • dışında yarı çıplak resimleri, «Zaloğlu Rüstem» in, üç yüz halkalı kemendi ile gökten güneşi yakalayıp, İndirişini gösterir Acemkârî taş basması tablolar, eskilerin sanat anlayışlarını örten perdeler oldu.

SOSYAL HAYATIN BİR AYNASI Bu kahvehanelerde, daha sonraları sosyal ve siyasal hayatımızın med ve cezrinin gidişini de görmek mümkün oldu. Meselâ, II. Meşrutiyet devri yadi­ gârları : «Terakkıyatı Osmaniyandan Hi­ caz Dem iryolu» nun yapılışını safha saf­ ha gösterir soluk fotoğraflar... İttihat ve Terakki'nin başa geçişinde bu kahve­ lerin duvarlarına şu fotoğraflar veya taş basması resimleri atılmakta id i: «K a h ra ­ manı Hürriyet Enver, N iy a z i»... Esareti temsil eden zincirleri kırmakta olan

Na-G E R İ D E K A L A N

Dünün havuzlu kahve­ lerini artık bulamaz­ sınız. Bunlar kitaplar­ da, hâtıralarda, gra­ vürlerde kaldı. Zaman, güzeli, iyiyi, estetiğin ölçülerini, hattâ ince sanat anlayışımızı da götürdü. İşte kalan...

B İ R B A Ş K A S I

Komşumuz Suriye'de bile, kahvehane açma işi bir takım form ali­ telere bağlıdır. Mese­ lâ, iyi bir televizyonu bulunmayan kahveha­ neye, açılma ruhsatı verilmez. Bizde ise, sadece bir dilekçe ile «k a h ve » açabilirsiniz.

1 - ■f S

f

T

|

1

K i

P

V

:'

: :

İfaM R n H n H H B

r i -

$

S İ '

1

h

\-•:

m

1

h Î'/İTİ

* fi

' l i f

w h

H B :

m

I

r-H

i

t'.,'-. • ?•*.'

'

i

1

b

5

l-

* '

- t .«

70 yıl evveline ait, tipik bir kahvehanenin önündeyiz. Tiryakiler, kahve höpürdetiyor, nargile tokurdatıyorlar.

m ık Kemal'i gösterir «Te m sili H ü rriyet» tabloları, Mithat Paşa'nın fotoğrafları...

I . Cihan Savaşı arifesinde ise, bütün bu resimler b ir yana itilmiş, Donanma Cemiyetinin yaptırdığı: «Yadigârı Millet Sultan Osman - Sultan O rh a n » dretnot­ ları, «Mesudiye, Mecidiye, Ham idiye» yerlerini almıştı. Savaşın ortalarında, bunlara yenileri eklendi: «Y a v u z, Midil­ li, Berki Satvet, Muaveneti M illiy e »...

Bir zaman daha geçti. Bu defa, bun­ lar yavaş yavaş indirildi. Onların yerle­ rine, Anadolu'da başlayan kıyamın ön­ derlerinin resimleri, fotoğrafları asılmaya başladı. Zafer müjdeleri alındıkça, bu kahvelerin duvarlarında, esas millet kahramanlarının tasvirleri de gitgide büyüdü. Başta, yarı aslan şeklinde Baş­ kumandan Mustafa Kemal, Şark Cephesi Fâtihi Kâzım Karabekir, Refet, Ali Fuat, İsmet Paşalar sıraya g ird ile r...

İşte, yukarda saydığımız bu fotoğraf­ lar veya taş basması resimler, koca Tü rk tarihini, kahvehanelerin duvarların­ da, halka böylece özetliyorlardı...

İSTATİSTİKLER DİYOR K İ...

Bugün resmî istatistiklere göre, iki milyonu aşan İstanbul il sınırları içinde çalışmakta olan kahvelerin bölgelere gö­ re dağılımı şöyledir:

Adalar'da 4 5, Bakırköy'de 97, Beşik­ taş'ta 71, Beykoz'da 86, Beyoğlu'nda 918, Eminönü'nde 885, Eyüp'te 280, Fa­ tih'te 576, Kadıköy’de 249, Sarıyer'de 89, Şişli'de 144, Üsküdar'da 170, Zey- tinburnu'nda 311 kahve bulunmaktadır. Bu hesapça il sınırları içinde 3921 kah­ vehanenin varlığı meydana çıkıyor k i, il nüfusunun kadın ve çocukları bir- yana bırakılırsa, İstanbul'da 125 erkeğe bir kahvehane düşeceği sonucuna varılır.

MODERN MİSKİNLER TEKKESİ! Daha sinema, tiyatro, konser, konfe­ rans salonları açılmamıştı. Eskilerin boş zamanlarını değerlendirecekleri yer, an­ cak kahvehanelerdi. Mahallenin dertleri, o semt kahvelerinde birer «açık o tu ru m » la halledilirdi. Oralarda saz, söz fasılla­ rı yapılırdı. Karagöz, meddah, orta oyun­ ları hep oralarda oynanırdı.

Şimdi bütün bunlar zamanın hayal perdesinde kaybolup gitti. Tarihin Tü rk kahvehanesi, modern zamanların bir «M iskinler Tekkesi» o ld u ...

2 1

Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yandaki şekilde tristörün iletime geçmesi için tetikleme akımı ve geriliminin alması gerekli değeri gösteren bölge taralı alan olarak işaretlenmiştir.. Uygun

"Siz bu yarı ş maya ne kadar ahmak oldu ğ unuzu görmek için mi katıldınız kuzum" denilen yıllara nasıl gelindi bilmiyorum ama, yarı ş malarda ilk a ş ılanan ş ey

Hani b ir üstada tesadüf

Fatih Sultan Mehmet devri sonlarında Mahalle-i Mesçid-i Hacı ilyas, Kürkçü Mesçidi ve Mirza Baba Mesçidi mahallelerinden meydana gelen bu yerde bir kayık

Bir İstanbul ressamı olan sa­ natçı, empresyonist geleneğe ya­ şamı boyunca sadık kalmışsa da, kişisel üslup özellikleri içerisin­ de erittiği izlenimciliği ile

Kendisini Türkiye’nin Zati Sungur’dan sonra en önemli illüzyonisti olarak niteleyen Sermet Erkin, “Kendime sihirbaz demek is­.. temiyorum, çünkü sihirbazlığı bir

G yarı-galile uzayında ise Mannheim eğrileri, AW(k)-tipli eğriler, elastik olmayan regüler eğriler, küresel eğriler, helisler incelenmiş olup bu eğrilerle

araştırmacılar da genetik olarak değiştirilmiş farelerin yanıltıcı bilgi verebileceğini kabul ediyor; ancak soyu tükenmiş türlerin genlerini çalışmak için başka bir yol