• Sonuç bulunamadı

Davut Paşa [Davutpaşa] semti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Davut Paşa [Davutpaşa] semti"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Şehla Ahmet Paşanın sıbyan mektebi Sultan Beyazıt II camii avlu kapısında, Etyemez tekkesi kitabesi

İstanbul'un yüzyılımız başından beri bü­ yük değişikliğe uğradığı ve her geçen yıl bi­ raz daha tarihi çehresini yitirdiği bugün artık kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durum tüm olarak bir semtte izlenmekte ve ora­ nın görünümü baştan aşağı değişmektedir. Biz bu yazımızda, şehrin yedinci tepesi ete­ ğinde yer alan ve 15-20 yıl öncesine kadar eski İstanbulu yansıtan bir semtten, Davutpa. şa İskelesinden söz edeceğiz.

Yakın tarihlere kadar İstanbul yaşantısı­ na renk katan tranvaylardan YedikuiejBahçe. kapı aarsında çalışanlar, daracık bir yolun iki yanına sıralanmış, ahşap, belleri bükük, cum­ balı, kafesli evler arasından kıvrıla kıvrıla ilerliyerek Davutpaşa İskelesine ulaşırdı. Keli, menin tam anlamı ile XIX'ncu yüzyılın son çeyreğini yansıtan bu semt, bir kaç yıl içeri, sinde tanınmıyacak şekle bürünmüştür. Türk sivil mimarisinin örneği, kendine has özelliği olan o eski ahşap evler yerlerini birbirinin eş, betbe yüzlü, sözde modern yapılara terk etm iştir. Böylece daha dün denilecek, yakın bir tarihe kadar varlığını koruyabilen Davutpa­ şa İskelesinin çehresi sosyal ve ekonomik nedenlerle birden değişivermiştir. Bununla beraber bölgede bir takım eski evler ile bazı kalıntılar vardır ki, hiç olmazsa bunların ko. runması zorunludur.

Davutpaşa iskelesi hamamı

Kademi Şerif tekkesi

(3)

BİZANS ÇAĞINDA DAVUTPAŞA İSKELESİ

Davutpaşa İskelesinde yerleşme Bizans çağında başlamış ve burası sayfiye yeri olarak kullanılmıştı. Yalnızca buraya ne isim verildiği bilinmemekle bera­ ber Haseki, Cerrahpaşa ve Davutpaşayı kapsamına alan geniş bölgeye «Xerophus» deniliyordu.

istanbulu denizden gelecek bir hücuma karşı ko­ ruyan Marmara surlarından, Kumsal kapı ile Davutpa­ şa kapısı (1) arasında uzanan bir kaç parça ve bir burç kalıntısı günümüze kadar gelm iştir (2). Bunun dı­ şında Davutpaşada herhangi bir Bizans eserine rast­ lamak pek mümkün değildir. Kumsal kapısı ile Davut­ paşa kapısı arasındaki surlar çok muhtemeldir ki, XVIII'nci yüzyılın ikinci yarısında yıkılarak ortadan kalk­ mıştır. Bunlar dışında Etyemez de İşçi Sigortaları Has- tahanesinin yapımı sırasında, M. S. II ve III yüzyıllara tarihlendirilen birtakım şapellere rastlanmıştı. Etye­ mez Tekkesinin hemen yambaşında ufak bir şapel’in yan duvarı ile apsidi meydana çıkarılmıştı. Şapel’in absidi üzerindeki St. Vierge freskosu ise Ayasofya Müzesine kaldırılm ıştır (3). Bununla beraber buradaki tonozlu bir yol ile ufak bir bina buldozerler tarafından maalesef yıkılmıştır.

Paspates Langa’dan Samatyaya giden yolun solun­ da bir hırıs'tiyan manastırından söz etmektedir (4). Bu­ nunla beraber bir kaç yıl önce esas caddenin kanalizas- yonları yapılırken, Bizans yapısı bir takım tonozlar dik­ kati çekmiş, bir temel kazısı sırasında da akıbeti meç­ hul bir lahdin varlığından söz edilmiştir. Ancak Davut­ paşa İskelesinde esaslı bir araştırma yapılmadığından buradaki Bizans kalıntıları hakkında bildiklerimiz olduk­ ça yüzeyseldir.

TÜRK ÇAĞINDA DAVUTPAŞA İSKELESİ

İstanbul’un fethinden sonra Davutpaşa İskelesinin çehresi birden değişmiş, cami, mesçit, sıbyan mektebi, hamam, dergâh, çeşme gibi benzeri yapılar birbirini peşpeşe izlemiş ve böylece buraya Türk damgası vu­ rulmuştur. Ancak ne varki, bunların büyük çoğunluğu günümüze gelememiş, onlardan yeterince söz eden kaynaklara da pek rastlanmamıştır.

Fatih Sultan Mehmet devri sonlarında Mahalle-i Mesçid-i Hacı ilyas, Kürkçü Mesçidi ve Mirza Baba Mesçidi mahallelerinden meydana gelen bu yerde bir kayık iskelesinin, Sadrıazam Davut Paşa hamamının bulu nuşu, semtin Davutpaşa İskelesi ismini almasına sebeb olmuştu. Bugün Kasab İlyas, Kürkçübaşı ve Yalı ma­ hallelerinden meydana gelen Davutpaşa iskelesi, Fatih devrinde Hobyar, Keyçi Hatun ve Sancaktar Hayrüddin mahalleleri ile kuşatılıyordu. (5)

CAMİ VE MESÇİTLER

Davutpaşa İskelesinde aşağıda kısaca değinece­ ğimiz dini yapılardan Kasab İlyas (Hacı İlyas), Çavuz- zade (Ümmü Gülsüm ve Beyazıt-ı Cedid, Etyemez Mes­ cidi) camileri orijinal durumlarını koruyamamakla bera­ ber gene de. iyi bir şekilde günümüze gelebilmiştir.

Kasab İlyas Camii: Nimetûceyşten Kasab İlyas ta­ rafından H. 900 (1495-94) yılından önce yaptırtılan (6)

bu cami tarihe Küçük Kıyamet diye geçen 1310 (1894) depreminde ağır hasara uğramış ve yeniden inşâ edil­ m iştir. Nitekim E. Hakkı Ayverdi de bugünkü yapının eski taşlardan ve 1.50 m. yüksekliğindeki duvarların­ dan istifade suretiyle 1310 depreminden sonra yapıl­ dığını kaydetmektedir (7). Bugün minare kaidesi ile haziresindeki bazı mezar taşları dışında orijinal bir ele­ mana rastlamak da pek mümkün değildir. Bununla be­ raber ilk plânda son cemaat yeri bugün olduğu gibi ah­ şaptı. Son cemaat yerinde görülen ahşap sütun kaide­ leri de bu durumu açıklamaktadır.

Ord. Prof. Ömer Lutfî Barkan ve E. Hakkı Ayver­ di. Mahalle-i camii Kasab Hacı İlyas İsmi altında Kasab İlyas Camiinin şu ibareli bir vakfiyesinden söz etmektedir: «Vâkıf-ı mezbûrın (900) Safer’inin ev âsı- tında vâki olmuş Mevlânâ Yusuf b. Hüseyin imzasıyla bir vakfiyesi vardır.» (8)

Çavuşzade Camii (Ümmü Gülsüm Mesçidi): Mi­ mar Sinan yapısı olduğundan söz edilen Çavuşzade Ca­ miini Mustafa Ağa inşâ ettirmiş, (9) Çivicizade kızı Ümmü Gülsüm Hatun da H. 1281 de (1864-65) minberi­ ni koydurmuştur. Yakın tarihlere kadar yalnızca dört duvarı ayakta duran, harap ve perişan mesçit son yıl­ larda taş duvarlı, kirem it çatılı olarak tam ir edilmiş­ tir. Bu arada muvakkithane kitâbesi de Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesine kaldırılmıştır.

Etyemez Mesçidi (Beyazıd-ı Cedid Mesçidi) : Da­ vutpaşa İskelesi ile Sosyal Sigortalar Hastahanesi ara­ sında yer alan Etyemez Mesçidini Sultan Beyazıt II yaptırmış, bugün mevcut olmıyan minberini de mahal­ le halkından Ömer Ağa koydurmuştur. Bazı kaynaklar­ da vâkıfının Şeyh Mirza Baba olduğundan söz edilmiş­ se de burada Etyemez Tekkesi Mesçidi ile karıştırıl­ mıştır. Aslında Şeyh Mirza Babanın Etyemez Mesçidi ile hiç bir ilgisi yoktu; Şeyh Mirza Baba Etyemez Tek­ kesi Mesçidinin bânisi İdi (10).

Etyemez Mesçidi, cadde üzerinde ve harap bir hal­ de bulunduğundan 1930 yılında yıktırılarak biraz daha geriye, kare plânlı, çatı ile örtülü olarak yeniden yap­ tırılm ıştır (11). Mezarlık kapısı üzerindeki H. 1309 (1891-92) tarihli Sultan Abdülhamlt ll ’nin kitâbesi İse Etyemez tekkesine ait olup tekkenin yıkılması üzeri­ ne avludaki mezar taşları ve Fesâhat Ustanın çeşme kitâbesi ile beraber buraya getirilm iştir.

DAVUTPAŞA İSKELESİNDE YIKILARAK

GÜNÜMÜZE GELEMİYEN CAMİ VE MESÇİTLER Davutpaşa İskelesinde kısaca değindiğimiz cami ve mesçitler dışında pek çok yapı yıkılarak yok olmuş­ tur. Bunlar arasında Abacızâde Mesçidi, Abaî Mesçidi, Davutpaşa iskelesi Mesçidi, Hobyar Mesçidi ve Kürk- çübaşı Camiinin isimlerini kolaylıkla sayabiliriz.

Abacızâde Mesçidi: Davutpaşa İskelesinde, ispa- nakçı Viranesi sokağında (12) olduğu bilinen Abacızâde Mesçidi yüzyılımız başında hiç bir iz bırakmadan yıkıl­ mış ve tarih sahnesinden silinmiştir.

Tahsin Öz’ün bânisi ve yapıldığı tarih malum de­ ğildir dediği (13) Abacızâde Mesçidi zaman zaman ya­ kınındaki Abaî Mesçidi ile karıştırılmıştır. Diğer taraf­

(4)

tan Ö. Lutfî Barkan ve E. Hakkı Ayverdi «Mahalle-i Mescid-i Abâyici-zâde» başlığı altında b ir vakfiyeden söz etmektedir (14).

Abaî Mesçidi: Günümüze gelemiyen bu mesçidin yerini R. Ekrem Koçu şöyle ta rif etmektedir: «Davut- paşa İskelesinde Kasab İlyas mahallesinde, bu ma­ halleyi Kürkçübaşı mahallesinden ayıran Bekârbey so­ kağında ve Bekârbey tekkesinin yanındaydı.» (15)

Abaî Mesçidi, XVII yüzyıl ortalarında, Sultan İb­ rahim zamanında yaşamış, Rıfaî şeyhlerinden Süley­ man Abaî tarafından yaptırılmıştır. Şeyh Süleyman Abaî Bekârbey tekkesi adıyla tanınan Rıfai dergâhının- da bânisi olup kendi vakfı onbeş hanesi vardı (16). Mesçit yıkılmasına rağmen yakın zamana kadar duvar kalıntıları ayakta duruyordu. Bekârbey tekkesinin alt katında bulunan şeyhin mezarı da yapı yıkılırken orta­ dan kaldırılmıştır. Bugün yalnızca minare kaidesi gö­ rülmektedir.

Davutpaşa İskelesi Mesçidi: Bu mesçit 1918-1920 yılları arasında yıkılmış ve bir bir iz bırakmadan orta­ dan kaybolmuştur. Davutpaşa İskelesi Mesçidini Def­ terdar Bekir Paşa sur duvarları dışına, deniz kıyısına, altında kayıkhanesi ile birlikte fevkâni olarak yaptır­ mıştı. Bekir Paşanın Musul civarında H. 1049 (1639) yılında öldüğü dikkate alınırsa, yapının XVII yüzyılın ilk yarısına ait olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca minberi Cidde de ölerek Mekke de gömülen Sadrıazam Nâili Abdullah Paşa koydurmuştur.

Hobyar Mesçidi: Bugün Cerrahpaşa Hastahanesi- nin göğüs hastalıkları pavyonunun bulunduğu yerde yüzyılımız başlarında Hobyar Mesçidi vardı. Mesçit XVI’ncı yüzyıl başında Mısır valisi olan Hoca Üveys Paşa tarafından yaptırılmış, Şehla Ahmet Paşa da bu­ raya bir minber koydurmuştur. Ancak yapı 1692 de yanmş, zamanla arsası Cerrahpaşa Hastahanesi ile birleştirilm iştir.

Kürkçübaşı Camii: Davutpaşa İskelesinde, Kürkçü- başı mahallesindeki bu camiin bânisi Kürkçübaşı Ah­ met Bey idi. Günümüze gelemiyen mescitten bilinen minberinin Hekimzade Sadrıazam Ali Paşa tarafından yaptırıldığıdır.

DAVUTPAŞA İSKELESİ HAMAMI

Davutpaşa İskelesinin nisbeten iyi korunabilmiş yapılarından b ir diğeri de Davutpaşa İskelesi hamamı­ dır. İstanbul'un en eski çarşı hamamlarından olan bu yapıyı büyük ihtimalle Sultan Beyazıt II devri sadrı- azamlarından Davut Paşa yaptırmıştır. Davut Paşanın H. 887-902 (1482-1497) yıllarında sadrıazamlık yaptığı­ nı, ilim ve sanat erbabını koruduğunu ve servetinin büyük bir kısmını hayır yolunda sarfettiğini göz önü­ ne alırsak, hamamın XV’nci yüzyıl sonlarında yapıldığı ortaya çıkmaktadır.

Bu hamam halk arasında Zırhçı Hamamı ismi ile tanınmıştı. Bilindiği gibi eski esnaf teşkilâtında her pergambere bir meslek atfedilmiş ve erbabının onun tarafından korunduğunu inanılmıştı. Davut Peygamber zırhçı idi. Davutpaşa İskelesi Hamamını inşâ ettiren Davut Paşa da aynı ismi taşıdığından, buraya «Zırhçı

Hamamı» denilmiştir.

Davutpaşa İskelesi hamamı oldukça \değlşikliğe uğramıştır. XIX'ncu yüzyıl sonunda önüne üç katlı ah­ şap bir ev yapılmış, kadınlar kısmı camekânı kahve­ haneye çevrilmiş ve gene de pek çok orijinal özelliğini koruyabilmiştir (17).

TEKKE VE DERGÂHLAR

Davutpaşa İskelesinde bir takım dergâhlar inşâ edilmiş olmasına rağmen bunlardan yalnızca saadi ta­ rikatına âit Kademi Şerif tekkesi günümüze gelebilmiş­ tir. Bunun dışında Etyemez tekkesi, Bekâr Bey tekkesi ve Gümüş Baba dergâhı çeşitli nedenlerle yıkılarak ta­ rih sahnesinden çekilip gitmişlerdir.

Etyemez tekkesi (Kara Bıçak Veli Tekkesi): Davut­ paşa İskelesi civarında, Sancaktar Hayreddin ve Kasap İlyas mahalleleri arasında yer alan Etyemez tekkesi H. 1199 (1785) de sadrıazam Halil Hamid Paşa tarafın­ dan yaptırılmıştır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmetle bera­ ber İstanbul'un fethine katılan Şeyh Derviş Mirza baba Hani Ömer-ül Buharinin mesçidi de tekkeye semahâne olmuştur. Tekke Sultan Abdülhami't II zamanında H. (1891-92) de Ferid Efendinin şeyhliği sırasında tamir edilmiş ve bunu belirten bir kitâbe de avlu kapısı üze­ rine konulmuştur. Ancak Etyemez Tekkesi Samatya Sos. yal Sigortalar hastahanesinin yapımı sırasında istimlâk edilerek yıktırılmış, kitâbesi ile bazı mezar taşları yu­ karıda belirttiğim iz gibi Etyemez Mesçidine nakledil­ miştir.

.

.

o

DİĞER DERGAHLAR

Üsküdarlı Âşık Razinin manzumelerinden, içerisin­ den pek güzel ayinler yapıldığını öğrendiğimiz kaadiri tarikatına alt Gümüş Baba Dergâhı da günümüze gele­ memiştir (19). Diğer taraftan 1894 depreminde yıkılan ve bir daha ihyâ edilmeyen, ismini burada şeyhlik yap­ mış Alemdar Mustafa Paşanın oğlu Bekâr Beyden alan Bekâr Bey tekkesinden de günümüze pek bir şey kal­ dığı söylenemez.

DAVUTPAŞA İSKELESİNDEKİ MEKTEPLER

Davutpaşa iskelesinde cami, mesçit, dergâh gibi yapılar dışında bir takım sıbyan mektepleri de inşâ edilmiştir. Bunlardan Sultan Selim III’ün kalfası Naz Perver Kalfa'nın yaptırdığı sıbyan mektebi ile Yokuş- çeşme de uzun yıllar karakol binası olarak kullanılan, geç devirlere tarihlendirilen Ahmet Paşa mektebi günü­ müze gelebilmiştir. Diğer taraftan Yokuşçeşmedeki 13 nolu, iki katlı ahşap ev de altında divanhanesi, üst kat­ taki muallim odasıyla bir zamanlar Şerif Paşa kız okulu idi.

Esas caddedeki Naz Perver Kalfa Sıbyan mektebi, altında çeşmesi, yanında hazireis ile nisbeten iyi ko­ runarak günümüze gelebilmiş tipik bir sıbyan mektebi­ dir. Altındaki Haznedar Usta çeşmesi ile mektebin Şair Sururi Osman Efendiye ait kitâbesini Sünbülzade Vehbi Efendi yazmıştır (19).

(5)

olan Etyemez tekkesi yakınındaki Etyemez Mektebi, Kamer Hatun Mektebi ve Muhasebeci konağı karşısın­ daki apartımanlar arasında kalan Ayşe Hatun sıbyan mektebinden günümüze hiç bir şey gelememiştir.

VE DİĞERLERİ

Yakın tarihlere kadar ayakta duran, Türk sivil mi­ mari örneklerinden pek çok konak da çeşitli nedenler­ le yıkılmıştır. Bunlar arasında 1931 yılında Atmaca so­ kağında çıkan bir yangın yirmi evi birden yakıp kül etm iştir. Bu arada İstanbul’un pek çok semtinde ol­ duğu gibi her ahşap eve musallat olan müteahhitler buradaki kapıları birer birer çalmışlar ve neticede pek çok güzel konağın, şipşirin evlerin yerlerinde beton blokları yükselivermiştir. Bunun sonucu olarak da Hak­ kı Paşa, Sadettin Paşa, Rüştü Paşanın zarif konak­ ları yıkılmış, Tevfik Paşanınki yanmıştır. Bugün içlerin­ den sadece ortaokul olarak kullanılan Muhasebeci ko­ nağı kurtulabilmişse de, o da Cerrahpaşa hastahanesi- nin istimlâk sahası olduğundan ömrü sayılıdır.

N O T L A R

(1) Davutpaşa kapısının Bizans çağındaki ismi kesin­ likle bilinmemektedir. Buna rağmen bazı kaynak­ larda ismi St. Emilianus diye geçiyorsa da aslın­ da bu kapı İmp. Konstantinius'un yaptırdığı kara surları üzerinde bulunuyordu.

(2) Bkz. F. Dirimtekin, Marmara Surları, İst. 1953, s. 40-44.

(3) Bkg. F. Dirimtekin, Etyemez’de bulunan bir Ste. Vierge freskosu «Türk Arkeoloji Dergisi» Ank.

1959, S. VIII-2, s. 39-41.

(4) Paspatıs, Byzantinai Meletai, s. 397.

(5) Bkz. E. H. Ayverdi, Fatih devri sonlarında İstan­ bul mahalleleri, şehrin iskânı ve nüfusu, Ank. 1955.

(6) Bânisinin hazire de bulunan mezar taşında ölüm yılı olarak H. 900’ün gösterildiğini dikkate alacak olursak camiin bundan önceki bir tarihe ait ol­ duğu ortaya çıkmaktadır. Bu mezar taşı hakkında bkz: F. İ. Ayanoğlu, Fatih devri ricali mezar taş­ ları ve kitâbeleri, «Vakıflar Dergisi», Ank. 1958, s. 202.

(7) E. H. Ayverdi, Fatih Devri Mimarisi, İst. 1953, s. 17.

(8) Bkz: Ö. L. Barkan - E. H. Ayverdi, İstanbul Vakıf­ lar Tahrir Defteri, 953 (1546). Tarihli, İst. 1970, s. 351-352.

(9) H. Ayvansarâyi, Hadikat-ül Cevâmi, İst. 1281, s. 79 (10) Bkz. H. Göktürk, Etyemez Mesçidi mad. «İstan­

bul Ansiklopedisi» İst. 1971, C. 10, s. 5394. (11) Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'in Cerrahpaşa Tıp

Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsündeki arşivinde bu camiin 1930 yılından önce çekilmiş bir fotoğrafı vardır.

(12) İstanbulun dillere destan güzelikteki konakların­ dan biri olan ve Samatya yangını sırasında yanan Ispanakçızade Mustafa Paşa konağından ötürü bu ismi alan sokak son yıllarda Tayyareci Yurdanur sokağı olarak değiştirilm iştir. Bu durum İstanbul'un tarihi ile ilgili pek çok ip ucu veren sokak

isimle-BU GARİP ŞEHİR..

Ötedenberi şikâyet ettiğimiz bir husus, şehirdeki ilân ve reklâm enflasyonudur. Herkesin istediği boy, biçim, sayı ve renkte levhayı istediği yer koyabilmesi, tarl'h ve tabiat güzelliklerinden hayır bırakmıyor ve şehirde bütün görünümlere anarşik ve karmakarışık bir karakter veriyor.

En son Sirkeci'de bir firmanın ilkel parmaklıklara çamaşır asar gibi dizdiği peşpeşe levhalar, bu karga­ şaya ve sahipsizliğe yeni bir örnektir.

Estetik gerekler ve zorunluluklardan başka trafik tekniği bakımından da «şoförlerin dikkatini çekecek» bu gibi reklâmlarla direksiyon başındakinin başını dön­ dürmek doğru değildir.

Bu son hususu bildiği anlaşılan reklâm sahipleri de, «filân sabunla yıkan, filânla keselen» cinsinden nasihat­ ler taşıyan levhalardan sonra bir tanesine de «trafiğe dikkat et» ibaresini yazmışlar! Bu kadar lâkırdıdan son­ ra trafiğe ayıracak dikkat kalırsa tabiî!

Reklâmın peşinden bu nasihat, eski bir beyti hatı­ ra getiriyor:

Hem yakarsın çeşm-i şimşir-i sitemle âlemi Hem dahi dersin, ser-i kûyumda feryad olmasın!

t

rinin düşüncesizce değiştirilmesi bakımından ha­ zin bir örnektir.

(13) T. Öz, İstanbul Camileri, İst. 1962, C. I, s. 17. (14) Ö. L. Barkan - E. H. Ayverdi, aynı eser, s. 352. (15) R. E. Koçu, Abat Mescidi mad. «İstanbul Ansik­

lopedisi» İst. 1958, C. I, s. 4. (16) H. Ayvansarayi, aynı eser, s. 148.

(17) Bkz. H. Kınaylı, Davutpaşa İskelesi hamamı mad. «İstanbul Ansiklopedisi», İst. 1966, C. 8, s. 4302- 4304.

(18) Gümüş Baba dergâhının arsası bugün cadde üze­ rinde olup apartımanlar arasına sıkışıp kalmış­ tır. Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesinin ku­ ruluşu sırasında buraya ait bir su teknesi top­ rağa gömülü olarak bulunmuş ve söz konusu mü­ zeye kaldırılmıştır.

(19) Sıbyan mektebi ve çeşme kitâbesi için bkz: Meh­ met Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, İst. 1336, s. 419- 420.

20

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sosyal güvenlik reformu kapsamında 20 Mayıs 2006 tarih ve 5502 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); Türk sosyal sigorta rejiminin temel kurumları olan SSK

Bu çalışmanın amacı: bir sosyal pazarlama aracı olarak sigara bırakma kamu spotlarına yönelik bilişsel tutum, duygusal tutum ve etiksel algıların, sigara

Bir sanat eseri için farklı dönemde farklı yorumların yapılması, sanatın içinde bulunduğu dönemdeki sosyal yapıyla da doğru orantılı olarak değişmektedir.. Sosyolojik

hakkında silahla tehdit suçunu işlediği iddiasıyla yargılama yapılmış, yapılan yargılama sonucunda çocuk hakkında 2 YIL HAPİS CEZASI verilmiş, verilen

Tüketicilerin spor merkezi seçiminde, pazarlama karması elemanları ile ilgili faktörlerin, katılımcıların gelir durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığına

Özdemir [17] tarafından Gobio gymnostethus türünün üreme ve büyüme biyolojisi üzerine yürütülen çalışmada bu türün Melendiz Nehri’nde dağılım gösteren

Bu tez çalışmasında elektrik ve manyetik özellikleriyle birlikte bir çok yönden incelenen fakat dinamik faz geçişleri bakımından üzerinde hiçbir çalışma

explain the different dynamics behavior of tumor cells such as tumor dormant state, tumor remission and uncon- trolled tumor