• Sonuç bulunamadı

Bizans mimari tarihinde İstanbul kiliseleri ve mozaikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bizans mimari tarihinde İstanbul kiliseleri ve mozaikleri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T 7 .

12

Studion Kilisesi şark cephesi

¡Biıeurüs mimari

STSNBUl KÎUSEERİveMOZaiKLER

AZİZ O G

AN

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü

M

ühim bir anıtlar şehri olan İstanbul, hiç şüphe yok ki, güzel sanatlar ve arkeoloji ilmi ile uğraşan kimseler için emsalsiz bir tetkik hâzinesidir. Muhteşem camiler, müzeyyen çeşme ve sebillerle mektep, medrese, han, hamam, köşk ve saraylar gibi şehri yer yer süsliyen millî ve sivil mimarimiz, Türkün inşa ve yapıcılık sanatındaki yük­ sek deha ve kabiliyetini ve ruhundaki inceliği gös­ teren canlı şahitlerdir.

Marmara ve Boğazın mavi suları üzerine akisler bırakan mabetlerin göğe yükselen kubbe ve minareleri

zaten tabiatın bütün güzelliğini toplamış olan İstan­ bul’un, vakur olduğu kadar munis bir manzara alma­ sına hizmet ederler.

Orta Çağdan itibaren Türk anıtlariyle süslenen şehir, Şarki Roma İmparatorluğunun merkezi olduğu (3 3 0 ) talihinden itibaren zaman zaman muhteşem saraylar, kiliseler, çeşmeler, su kemerleri, hamamlar, büyük meydanlar, Augusteon’larla bezenmişti. Şehrin içinde geniş yollar, bir baştan öbür başa kadar uza­ nan iki yanı direk altlı caddeler vardı. Velhasıl İstan­ bul, Bizanslılar zamanında da süslü idi. Vücuda geti-1 03

(2)

Studion Bazilikası, Absijd'e doğru bir bakış.

rilen bütün bu imarlar, zarif, muh­ teşem binalar, şehrin tâbi olduğu iklim şartlarının ve bununla beraber tabiî güzelliklerinin her devirdeki sekenesi üzerinde yarattığı zevk ve bedialar hissinin sonsuz inkişaf ve tekâmülüne hizmet etmiş olmak itiba­ riyle pek önemli ve cidden tetkika değer bir mahiyettir.

Mevzuumuz doğrudan doğruya İstanbul’daki Bizans mimarisine inhisar edeceği için Türk ve Bizans mima­ risi arasında mukayese ve tahliller yapmak niyetinde olmayıp sırası gel­ dikçe mahdut bir çerçeve içinde kal­ mak şartiyle belki de küçük misaller serd ile iktifa etmek zoriyle karşı­ laşacağız.

Roma İmparatorlarının payitaht­ larını İstanbul’a nakil ve tahvil eyle­ meleri üzerine Bizans’ta yükselmeğe başlıyan binalar arasında en çok kili­ seler göze çarpar. Bilhassa imparator­ ların kilise inşasında biribirlerine rekabet ettiklerine de şahit oluruz. Bu yüzden Bizans mimarları İstanbul ve tevabiinde sayısız kiliseler inşa ettikleri gibi sivil binalar ve muhteşem saraylar da inşa etmekte dahi meleke sahibi olmuşlardı. Mimarlar, bilhassa mütedeyyin halk tarafından sevil­ dikleri gibi imparatorlar tarafından da himayeye mazhar olagelmişlerdir. MakedonyalI imparatorlar mimarlara pek riayet ederler ve bunlara hususi bir iş gördiirmeyip mütemadiyen eski mâbetleri tamir ve yeni saraylar inşa ettirirlerdi. Bilhassa Bizans sanatı­ nın ilk refah ve yükselme devri olan altıncı asırda Justinien (2 2 7 -5 6 5 ), İmparatorlar arasında büyük bir inşa­ atçı oldu. Onun himmetiyle payitahtta mütaaddit kilise, manastır, saray, istih­ kâm, köprü, üstü kapalı sarnıçlar, su yolları, hamamlar, hastaneler gibi mebani inşa edildiği gibi hüküm­ darlığı zamanında Cezayir, Tunus, ve Küçük Asyamn muhtelif beldele­ rinde, Selânikte, Tuna boyunda, İtal- yada velhasıl birçok ülkelerde dahi bir hayli eser bina edilmiş olup büyük zelzele, ihtilâl ve yangınlarda mahv olanlar istisna edilirse zamanımıza kadar ayakta kalmış ve her suretle mevcudiyetini idame edebilmiş önemli âbideler vardır ki bunların başında inşaatı 5 37 de ikmal olunan Ayasofya gelir.

Bizans mimarisi başlı başına bir tipdir. Ve hiç şüphesiz, bu mimarinin en nefis eserleri de kiliselerdir. Gerçi Bizans mimarları, kilisenin dış taraf­ larına pek o kadar ehemmiyet ver­ mezlerdi. Hattâ bu yüzden en asıl

Studion Bazilikasını!. Atrium'a bakan yüzü.

(3)

binalarda gözleri okşıyacak zarafetin yokluğu veya kısırlığı onun mümeyyiz vasıflarından biri olarak kabul edile- gelmiştir. Hele bazı mabetlerin dış görünüşlerinin âdeta bir kale veya istihkâmı andırışları vardır. Velhasıl Bizans mimarları, kadim Yunan mâ- betlerinin tersine olarak daima bina­ nın iç tezyinatına olanca vukuf ve gayretlerini sarf etmişlerdir. O suretle ki kilise duvarları satıhlarında yer yer mozayik panolar, fresk tâbir olu­ nan sıva üzerine boya ile yapılmış resimler, hıristiyanlığın intişarına hiz­ met edenlerle azizlerin tasvirleri vü­ cuda getirilmişti. Mimarlar, bu güzel dinî tezyinat ve resimleri, halkın iyice görebilmeleri için kiliselerin ay­ dınlık olmasına dikkat ederlerdi. Ge­ rek merkezî ve gerek cenahlardaki kubbelerin kasnaklarında açılan pen­

cereler hep bina içinde fcol ziya alabilmek esasına müstenittir.

Çok zamanlar Bizans sanat ve mimarisine, haksız olarak fikri icattan mahrum ve mukallit bir sanat gözü ile bakıldı. Halbuki yukarda da söylediğimiz gibi bu mimarinin kendine mahsus bir karakteri, bir mümeyyiz vasfı vardır. Bütün sanatlar gibi bir inki­ şafa mazhar olmuş ve nihayet bunu bir inhitat ve inkiraz devri takibetmiştir. Şurasını unutmamak lâzım­ dır ki her memleket ya komşu memleketlerin sanat

Studion Bazilikası, sol cenah revaklarına bir bakış.

tesirleri altında kalmış veya daha evvelki medeniyet ve sanat unsurlarını kabul ve iktibas etmişlerdir. Bu itibarla yeni Bizans sanatında kısmen Yunan sanat ve teamülünün devamı görüldüğü gibi yonca yaprağı şeklindeki plânı, oyup gömme mozaikı, duvar tezyi­ natını Suriye ile Mısırdan kubbeyi ve kemer kalıbı kullanmadan tonos inşaatını İrandan almış, fakat bu aldığı muhtelif düsturları ahenkli bir tarzda birbirine mezcederek kendisine mahsus başlı başına daima se vilen munis, yumuşak bir sanat vücuda getirmiştir.

(4)

***& w ™«w

Stution Bazilikası Narteks'ten bir kısım (yangından sonra mesçit ittihaz edilen kısım).

Bir vakitler çok yüksek inkişafa mazhar olan resim ve mozaik, Bizans güzel sanatları arasında en müte­ rakki bir sanat şubesi olmuştu. O dereceki bütün me- bani için mozaik ve resimle tezyin etmek Bizans mi­ marisinin ayrılmaz bir rüknü halini almıştı. Fakat hı- ristiyan mezhebinden mülhem bütün kilise tasvirleri gerek Hazreti îsanın ve gerek Hazreti Meryemin hayat devirlerine ait muhtelif safhaların hemen asırlarca ve hiçbir değişikliğe uğramamaksızın devamı hiç şüphe yok ki, sanatın olduğu yerde durup kalmasını intacelti. Fakat putkıranlık meselesi çıkınca resim ve mozaik bundan çok mutazarrır olmuş, kiliselerdeki tasvirlerin üzerleri kamilen sıva veya badana ile örtüldü- ğü gibi Bi/ansın sair yerlerindeki heykel ve res­ me ait güzel sanat eserlerinin pek çoğu da mahıv ve harap olmuştu. Zaten Bizans tarihi baştan aşağıya ka­ dar din kavgalarından mütevellit isyanlar, ihtilâllerle saray entirikaları ve hipodrom münazaaları ile dolu­ dur. Halbuki Konstantaniye orta zamanlarda bir maa­ rif ve kültür merkezi bir şehir idi ki komşu memleket­ ler bütün ilim ve irfanı buradan iktibas eylemişlerdir.

Malûmdur ki, heykeltıraşlık kilisece merdut oldu­ ğundan Bizanslılar da heykeltıraşlık sanatı terakki edememişti. Bu dinî taassup karşısında heykeltıraşlar, bütün kudretini hayat ve tabiattan alınma resimlere, tahta ve fil dişi mahkûkâta hasretmişlerdi. Fakat bilâhara putkıranlık mücadeleleri IX. asrın orta­ sına doğru mağlûbiyetle sona erince Bizans güzel sa­ natlarının her şubesinde yeniden terakki ve inkişaflar görülmeye ve bu suretle ikinci bir refah devri açıl­ maya başladı.

Bu yazımızda Bizansın belli başlı eserlerinden olan kiliselerden bahsedeceğiz. Bilindiği üzere bu ki­ liselerin çoğu fethi mütaakıp zaman zaman cami itti­ haz olunmuş ve bu yüzden zamanımıza kadar iyi va­ ziyette kalmışlardır,

Bizans kiliseleri, aralarında tip farkları olmakla beraber iç tertibatı itibariyle birbirinin benzeridir­ ler. Bu hal aşağı yukarı hemen muhtelif dinlere ait mabetlerin hepsinde görülür. Şüphesiz ki, mâbetlerin, insanların sâlik oldukları din ve ibadet farklarına 108

(5)

ibadetlerin edasındaki şart ve icaplara göre iç ve dış mimari tertiplerinde yine birbirinden ayrılan çok bariz değişiklikler vardır.

Pronaus, Cella, Opistodomos, nadiren Aditon ve Otel = Mezbah gibi muayyen birkaç unsurdan terekkübeden putperest mabetleri ile Bizans kiliseleri arasında çok büyük farklar vardır. Birincisinde halk, mabutların heykelleri bulunduğu ziyasız ve loş Cellaya girmeleri dinî ananeye muvafık olmadığından ma­ bedin dışında ziyaret ve ibadetlerini ya­ parlar ve adaklarını icra ederlerdi. Bu yüzden mimarlar mabetlerin dış şekille­ rinin çok heybetli zarif ve süslü olma­ ları için olanca kudret ve bilgilerini sarf ederlerdi. Tip itibariyle İnante, Prostilos, Amfiprostilos, Dipteros, Pseu- dodipteros ve ilâh... gibi birçok tiplerin halkı yağmur ve güneşten muhafaza eden revak ve saçak altı olmalarının saikı şüphesiz ki ibadetin dışarda yapılma­ sından ileri gelmiştir.

Bizans kiliselerine gelince, bütün sanat, zarafet dâhile inhisar etmiş, güzel, renk renk dinî levhaları havi mozaik­ lerin halk tarafından görülmesi için ay­ dınlık olmasına dikkat edilmiştir.

İstanbul Bizans kiliseleri, Suriye, Tuna boyu. Makedonya ve Küçük Asyada bu­ lunan kiliselerden ziynet, ihtişam ve hattâ teknik bakımından pek bâriz üstün­ lük arz ederler. Bu üstünlüğün hakiki sebep ve menşei, birinin bir ilim, fikir ve sanat merkezinin içinde olması, diğe­ rinin de mimar ve sanatkârların umu­ miyetle ikinci üçüncü derecede olmala­ rından provencial bir mahiyet arz etmiş bulunmalarıdır.

Bununla beraber birkaç istisna da zikredilebilir, bilhass Yunan ve Romalı Efez şehrinin dördüncü asırdan beri Ka- yistros - Küçük Menderesin sürüklediği teressübatla bataklıklı bir hal alması yü­ zünden şehir sekenesinin oradan kaldırıl­ ması hakkındaki gayretlerin bir semere vermediğini gören Rizans imparatoru Justinien, nihayet bugünkü Selçuk kasa­ basında harabeleri 192 7-2 8 senelerinde yapılan hafriyatta meydana çdtarılan muazzam St. Jean kilisesini inşa etmişti. Zaten Justinien bu kilisenin Ayasofya kilisesine yakın büyüklükte ve ona yakın mükemmeliyette yapılmasını emrettiği zaman hiç şüphe yok ki mâbedin cesa­ meti, ziynet ve ihtişamı, halkı buraya celp ile etrafında toplıyabilmeye kâfi geleceğine kani idi. Ve nitekim de böyle oldu. Ayasuluk derhal burada taazuv etti, nihayet Selçukilerin eline geçtikten sonra Aydın Oğullarının merkezi oldu ki mimari bir şaheser olan Mehmet Beyin camii de bu kilisenin yambaşında inşa

Studion’da (Entablements)

Kilise camisinden bir kısım. Absid mahalli

il

i

(6)

edilmiştir. Velhasıl Bizansın merke­ zinden hariç kasabalarda vücuda getirilen dinî binalar arasında yukarda da söylediğimiz gibi İstan- buldakiler derecesinde ihtişamı haiz olanlar pek nadirdir. Bununla beraber, İstanbul Bizans âbidatı ara sinde çok yüksek birer sanat eseri olan Hora manastırı ile (Kariye) Pammakaristos (Fethiye) Aya Ser- gius ve Bacchus (Küçük Ayasofya) gibi mebanide simetri hataları ba­ riz bir şekilde göze çarpar. Bu bozuklukta, mimarı bir Türk ol­ maktan fazla, çalışan usta ve ame­ lenin sun’u taksiri bahis mevzuu olabilir.

Küçük Asyanın denize yakın olan kadim ölmüş şehirlerinin ma­ bet, tiyatro, stadyum gibi bütün putperest mebanisi Bizansın inşaatı için hazırlanmış bir taş ocağı ol­ muştur. Kiliselerde yükselen kalın gövdeli mermer veya profil direk­ ler, duvar ve döşeme satıhlarını kaplıyan mermer plâkalar hep eski Yunan şehirlerinin metrukâtından seçilmiştir. Hiç şüphesiz Bizans’taki bu yeni inşaat eski medeniyet baka­ yası için tahripkâr bir devir olmuştur.

Hıristiyan mâbetlerinin iç terti­ batının başlıca mahzurları. Apsis tâbir olunan mihrabı ile orta ve iki cenah nefleri ile Türkçe son cemaat yeri denilen Narteksi ihtiva eder. Bu Narteks, bazı kiliselerde dış Narteks olmak üzere iki kısımdan terekkiibeder. Kilisenin dahilî tezyi­ natının zaman veya inşa şartlarına bağlı olarak ya pek zengin mermer plâkalar ve mozayiklerle bezenmiş veya her hangi bir mülâhaza ile basit olmasına dikkat edilmiştir.

İstanbul kiliseleri arasında Bazilik şeklinde £ l } bir kilise gös­ terebiliriz. O da Yedikule civarında Bayazit II. ( 1 582-1 5 1 3) zama­ nında îmrahor İlyas bey tarafından camiye çevrilen Studion kilisesidir. Bununla beraber Türk Tarih Kuru­ mu tarafından Topkapı Sarayı avlusundaki 192 7 senesinde yapı­

lan hafriyatta £2} bir Basilika enkazı meydana çıkmış ve Istanbulda tesbit olunmuştu.

Kilise camisi: İç nartekse geçit veren kapı. Mozaikleri

temizleme ve takviye ameliyesi için kurulan iskele görülmektedir.

Basilika sınıfına mensup bir bina daha Studion Kilisesi V. inci asrın ikinci nısfına doğru büyük Leonun (4 5 7 - 4 7 4 ) hükümdarlığı sıralarında Studios adında asilzadeler sınıfına mensup bir (patris) tatafından Tamidci Yahya namına yapılarak «eğemedi» yani uykusuzlar tarik ve mezhebine mensup rahibelere tahsis edilmişti. Bu mezhep bütün gece ve gündüz fâsıla vermeksizin münavebe ile âyin icra ve ibadet etmekten ibaretti, imparatorların sık sık ziyaret ettikleri bu mâbet bir vakitler, bilhassa VIII. asrın sonlarına doğru şehrin âdeta en mukaddes ve işlek bir ziyaretgâhı olmuştu. Kilisenin bu şaşaa

[1] Kubbesi olmayıp üstü bir sakıfla örtülü olan mebaniye ıtlak olunur. [2] Topkapı sarayı hafriyatı. Aziz Oğan Belleten No. 16. 1941

(7)

Kilise camisi : Dış ııartheks'ten bir kısım

ve şöhreti asırlarca devanı et­ mişti. Nihayet îstanbulun Lâ- tinler tarafından zaptında bu semtte vukua gelen geniş yağma ve çapulculuktan bu manastırın da huzur ve sükûnu bozuldu. Fakat, XIII. üncü asrın sonlarına doğru eski parlak devirlerini ye­ niden iktisabetti. Andronik II. (1 2 8 2 - 13 2 8 ) manastırın etra­ fını muhkem bir duvarla çevirdi.

Hıristiyan ananasine uygun olarak cephesi şarka bakan bina, mustatil bir saha kaplar. Yan ve orta neflerden { 3 } ve bir de Narthex ile Altrium’dan terek- kübcder. Absid kısmı içerden yarım yuvarlak, dıştan üç veçhe­ lidir. Ortası geniş olmak üzere binayı tulâni olarak içerden üç kısma ayıran karşılıklı yedişer direk vardır. Kenker otu yaprak­ larını havi dallı budaklı şekiller ile bezenmiş galerinin zarif entab- lement’nını taşıyan Komposit mi­ marisi nizamındaki güzel başlıklar devrinin en yüksek mermer işçi­ liğini ihtiva eder. Tabakalara mesnet teşkil eden bu sütun dizile­ rinden yalnız sol taraftaki kalmış, tabakalar ile ahşaptan olan çatısı 17 82 de civarda çıkan bir yan­ gının binaya sirayetiyle yanmıştır. Bu yangın binanın işlenmiş mermere mütaallik bütün mimari ve tezyini kısımlarının mahvını mucip olmuştur. Çok yüksek bir sanat eseri olması lâzım gelen kürsüden eser kalmamıştır. Ayakta duran entablement’lar Müzeler İdaresi tarafından demir kuşak­ larla takviye ve tahkim edilmiş­ lerdir. Orta nef’in döşemeleri kırmızı granit ve yeşil porfir taşlardan mürekkep hendesi şe­ kilde ornomanla süslenmişti. Bun­ lar, biraz tahrip görmüş olmala­ rına rağmen bugün yerli yerinde durmaktadır.

Narteks’ten orta nef’e geçit veren ikisi yanlarda küçük ve ortadaki büyük olmak üzere üç kapısı vardır. Cenah neflerde de birer kapı mahalli varsa da bunlar bilâhara taşlarla örtülerek kapatılmıştır. Şu halde kapı adedi beşi buluyor demektir. Narteks’in solundaki kapı yeri de mabet dâhilinde olduğu gibi taşla örtülmüştür. Bunlar hiç şüphesiz yangın ve zelzeleler yüzünden mukavemeti azalan binanın takviyesi maksadiyle cami olduğu zaman yapılmıştır. Narteks, üzerinde güzel ve musanna entablement’ı taşıyan dört sütunu ve narteksi atriyoma birleştiren ayrıca birer kapı yerleri vardır.

Entablement, bilindiği gibi arşitrav, friz ve korniş olmak üzere üç kısımdan terekkübeder. Arşitrav kısmının altında iki sıra olarak mimaride perle= boncuk tâbir olunan küçük yuvarlaklarla bunun üstünde ojiv yani yumurtalık denilen ziynetler vardır. Friz, müşebbek bir kavaldan müteşekkildir. Kenker otu saklariyle içinde

[3] Merhum Halil Edhertı Camilerimiz nam eserinde Nef yerine sofa kelimesinin kullanılabileceğini söyler. Prof. Celâl Esad da aynı tâbiri kullanır.

(8)

valardan ibaret zengin tezyinatlı tekneler teşkil etmektedir.

Narthex’in sol tarafındaki kısım halen ibadete tahsis edilmiştir. Atrium mahal­ linde bugün bir şadırvan vardır.

Binanın en güzel ve karekteristik ciheti hiç şüphe yok ki, Narthex’in Atriuma bakan cephesidir. Bahçede yükselen cesim bir çitlembik ağacı ile şuraya bu­ raya serpilmiş mezar taşları mabedin bu­ günkü hazin haline mistik bir sükûn manzarası ilâve etmektedir.

Bizans mebanisi arasında gerek mi­ mari teşkilâtı ve gerek bilhassa cephesinin zarafeti dolayısiyle Vefa civarında kâin Kilise Camii tetkika değer bir âbidedir. Eski adı Aya Theodor-to Tiros olan bu kilise Sforasyos tarafından imparator Maxim (2 8 6 -3 0 5 , 307-308) zamanında

Kilise camisi: Dış narteksin güney kubbe tavanına mozaik olarak işlenmiş olan sekiz şahıstan biri.

Kilise camisi: Dış narteksin güney kubbe tavanına mozaik olarak işlenmiş olan sekiz şahıstan biri.

şurada burada salipler ve kuşlar mevzudur. Yapraklar üç dört uca münkasim olup katlanmışlar ve her tarafa atılmış olarak örtül­ mesi icabeden sahayı doldur­ maktadırlar. Oya gibi naht edilmiş olan bu kavalın üzerinde yürek biçiminde yapraklardan ibaret ve fâsılasız bir hat dolaş­ maktadır. Kornişe gelince, den- tulure yani dendaneler, iki kor­ don perle = boncuk ile çerçe­ velenmiş destekçeler ile bezenmiş olup daha yukarda, mızrak uçları ile ayrılmış Cannelure tâbir olu­ nan oluklu yivlerle süslenmiştir.

Bunları birbirinden ayıran saha, tekrar işlenmiş olup yaprak, kuş, hayvan ve

(9)

Kilise camisi: Dış narteksin kubbe tavanına mozaik olarak işlenmiş olan sekiz şahıstan biri

olduğu tahmin edilen haricî yan nefler harap bir hale gelmişlerdir. Minare sağ nefin kalın duvarı üzerine inşa edilmiştir.

Orta apsit içten yuvarlak, dıştan beş veçheli olup az bir inhina ile sağdan ikinci veçheye tesadüf etmek üzere duvar oyularak mihrap ilâve olunmuştur. Absitin üzeri beşik örtülü olup hüçük Absitlere bura­ dan alçak kemerli dar birer kapı­ dan girilir.

Merkezî kubbe, karşılıklı dört sütuna istinadeden geniş kavisli kemerler üzerine oturtulmuştur. Kubbe mütemmimleri olan kasnağı etrafında geniş çerçeveli on iki pencere vardır. Yukarda bahset­ tiğimiz veçhile Bizans mimarları bu pencereleri binaya bol ziya vermek için açmışlardır.

Kilise camisi: Dış narteksin orta kubbesindeki mozaiklerden biri

* | i ' r U

& İ*. i i '* ’ i

* f

azap görmüş Aya Theodor-to-Tiros namı­ na yapıldığı katiyetle söylendiği gibi İmparator Licinius’un (3 0 8 - 32 4 ) ku­ mandanlarından Büyük Aya Theodor adiyle anılan bir zat namına ithaf edil­ miş olduğu da zikredilir. İsim ve banisi ne olursa olsun bina, aynı zamanda güzel mozayikleri ihtiva etmesi dolayısiyle İstanbulun dinî mebanisi arasında mü­ him bir mimari eseridir.

Bu bina, Fatih’in hocası ve hüküm­ darlığı zamanında Şeyhülislâm olan Şemsettin Molla Gürani tarafından cami­ ye tahvil olunmuş olup, ismine izafetten fazla «Kilise Camii» diye anılmaktadır.

Bina çift narteks ile salip şeklinde bir nef ve ortadaki büyük olmak üzere üç absitten terekkübetmiştir. Bundan başka binaya sonradan ilâve edilmiş

(10)

/\^ íuÁ ' ^ p ^ W * -altında kalmış olan mozayiklerin

mevcudiyeti hemen unutulmuş gibi idi.

Öteden beri asarı atîka ve be­ diiyat meftunu olmakla ve eski eserler toplamak ve koleksiyon yap­ makla mâruf merhum «Müşür Fuat Paşa» oğlu Hidayet Fuat Tagay,

1937 yılı başında Maarif Vekil­ liğinden istihsal ettiği mezuniyet üzerine bina dâhilinde mozaik araştırma ve onları takviye etme ameliyesine başlamış ve bu işi muvaffakiyetle başarmıştır.

Bay Fuat, bina içinde yer yer küçük sondajlar yaparak nihayet arama işini dış narteksteki sağ ve orta kubbelere teşmil eylemiş ve bu aramayı metodik ve çok itinalı bir şekilde yaparak meydana çıkardığı Havari ve Azizlere ait mozaik resimlerin birkaçını okuyucuları­ mıza sunuyoruz.

Putkıranlar tarafından vurulan darbenin tesiriyle çok mütessir olan mozaik tasvir sanatının geçirmiş olduğu safhalar cidden tetkika

Studion kilisesi, zemin döşeme mozaiklerinden

Studion kilisesinden bir kısım

Merkezî kubbenin etrafındaki kısımlar ile nefler ve dahilî narteks, ortaya tesadüf edeni sağır kubbecik olmak üzere tamamiyle beşik örtüsü sakfı havidir. Exo narthexe’e gelince; dahilî narteksten sekiz metre daha uzun olup bu uzunluk yirmi metreyi bulur. Bunun böyle olması şüphesiz, haricî neflerin tülünce imtidadetmesinden ileri gelmiştir. Bu kısımda ortadaki yüksek olmak üzere üç kubbe vardır. Kubbeler yayvan kemerlere istinadetmektedir ki bu kemerlerin şark kısmındaki ayakları, başlıkları kenker otu yapraklariyle bezenmiş narince dört sütuna basmaktadır. Dış narteksin kubbeleri vaktiyle çok zengin bir surette mozaiklerle bezenmişti. Fakat İstanbul’un muhtelif tarihlerdeki zelzeleleri, mozayik levhaların yer yer dökülmesini mucip olmuş ve Ayasofya’da olduğu gibi bu dahi takviye edilmiyerek mimar Fosati’nin yaptığı missilli bir harç tabakasiyle örtülmüştür. Uzun zamanlar sıva

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

nın yitirilm iş sey ircileri olacak. Üstelik bugün tele- ,vizyon, tiyatro zevki kök­ leşmemiş sınıfta, tiyatro­ nun gerçek anlamını verme­ den, seyirciyi

111 Kuzey apsis kuzey duvar alt seviyede kareye yakın dikdörtgen, kemerli bir niş 8 (Resim 6), güney duvarda ise kareye yakın dikdörtgen bir niş 9 yer almaktadır (Resim 7).. Kuzey

Şekil 144: MENA’da Diğer Fabrikasyon Metal Ürünleri En Çok Talep Eden İlk 5 Ülke Kaynak: Birleşmiş Milletler COMTRADE, TEPAV hesaplamaları. 2004-2014 yılları arasında

Birbirine mütenazır köşeli ve yuvarlak iki ayakla merke- zi kubbe, etrafı 6 köşeye geçen ve sonra da du- var köşelerine bitişik yahut münferit sekiz sü- tun ve ayakla 8

Yoğun bakım ve acil birimde çalışan hemşi- relerin önemli bir oranının EKG ile ilgili eğitim almadığı, eğitim alanların da EKG değerlendir- melerinin ve

Ç YDD Kırsal Alan Koordinatörü Çağdaş Yaşamı Destekleme Der­ neği’nin kırsal alan projelerinin en önemli yerini tutan, birçok kır­ sal alan çalışm asına

Yapılan ki-kare testi sonucunda ankete katılan tüketicilerin eğitim durumunun, hane başına haftada tüketilen yumurta miktarının, yumurta satın alma yerine karar

doğrudan bağlantılıdır. Bu betonlarda da normal beton gibi sargı etkisi betonların davranışların ve sünekliğini büyük ölçüde etkilemektedir. Betonlar çelik bir