• Sonuç bulunamadı

İstanbul'da ilk kahvehane nasıl kurulmuştur?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul'da ilk kahvehane nasıl kurulmuştur?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAHVE YARENLİKLERİ

TfbL.i3.VJ'

İstanbul’da

ilk

kahvehane

nasıl kurulmuştur?

K ah ve, b izim m e m le k e tim i­ ze ilk d efa b ü y ü k O sm anh P a d işa h ı K an u n î S u lta n S ü ­ ley m a n zam anında g elm iştir. (1554). B uradan V en ed iğ e, İn- g ilte r e y e , F ran saya v e A v ru - p an ın diğer y erle rin e y a y ıl­ m ıştır.

K a h v e y i İsta n b u la ilk e v ­ v e l sok an lar, (H a leb )li Ş em s v e H alim adında ik i arkadaş- dır. B unlar T a h ta a k led e bir b ü yü k k a h v e açtılar. H alk, bu y e n i iç k iy e m erak d uydu. K a h v ey e alışm am ış sin irler bu u yu ştu ru cu içk in in v e r d i­ ğ i tesir bir çok ların ın hoşuna g itti. K ah ve İstan b u la çarça­ buk y a y ıld ı. V e b azı insanlar, k ısa bir zam anda bu içk in in tiry a k isi old u .

(H a leb )li ik i arkadaşın a ç ­ lık la r ı k a h v eh a n e az bir za­ m an için d e k a h v e m e ra k lıla ­ rın ın , b ilh assa okur yazar ta ­ k ım ın d an olan İstan b u l e fe n ­ d ilerin in v e tiry a k ilerin to p ­ la n d ık la rı bir k öşe oldu.

K a h v eh a n ed e virm iser, o tu ­ zar k işilik m eclisler k u ru lu ­ yordu. B n - ı- r , bir taraftan k a h v elerin i höpü rd etiyorlar, bir taraftan d a dam a, satranç oyn u yorlard ı. Ş âirler v e n ü k ­

te adamları da şiirden, ede­

b iy a tta n b ah sed iyorlar, yaran so h b etleri ed iyorlard ı.

Bu d urum a göre T ürkler, Ş e y h Ş a zelî ile m ü ridi öm e- rin k e şifle r in d e n ü ç y ıl sonra k a h v e p işirm esin i ö ğ ren d iler.

O ndan e v v e l M ısırda, A rabis- tan d a v e h attâ S u r iy e d e k a h ­ v e p işirm ek u su lü y a y ılm ış ­ tır. A n ad olu şe R u m elid e y a ­ y ılm a sı da İsta n b u la g ir işin ­ den sonradır.

(H a leb )li ik i arkadaşın « p i­ şirilir, içilir kara inci» d iy e rek lâm ettik le r i k a h v ed en e v ­ v e l, bütü n O sm an lı İm para­ torlu ğu sın ırları için d e (a y ­ ran) içiliy o rd u . «K ara İncili­ n in yurda g irişin d en sonra (ayran) u n u tu ld u , aşağı y u ­ karı h erk es k a h v e tiry a k isi oldu.

B undan sonra T ü rk iy ed e tiry a k iler, bir züm re, bir sın ıf te ş k il ettile r. D iv a n şâirleri — şarabın yasak e d ild iğ i za­ m ana rastlayan b u g ü n lerd e— k a h v e d ü şk ü n lü ğ ü n e işaret olarak şu b e y ti nazm etm iş-

lerdi;

H u m la r şikeste, ta m la r tehi, yok v ü cü d -ü m ey, E ttin bizi esir-i k ah v e h ey z a ­

m a n e hey!

K a h v en in m em lek etim ize girişin d en v e (H a leb )li ik i ar­ k ad aşın bir k a h v eh a n e açıp k a h v e tir y a k iliğ in in y a y ılm a ­ sın d an sonra onlara karşı c e p ­ h e alan bir zü m ren in tü r e d i­ ğ in i tarih in v erd iğ i m alû m at tan ö ğren iyoru z.

Bu züm re v e h a lk ın m ü le- assıp k ısm ı « İslan b u ld a k a h ­ v e y e m ü b ielâ o lm ıy a n k a lm a ­ dı. K ah v eh a n elerd e oturacak y e r bulu n m az old u . B u y ü z ­ d en m escid lere, m ed rese d e r s­ lerin e k im se d evam etm iy o r!» d iy e sö y le n m e ğ e b aşlad ılar.

B azıları da: «K a h v eh a n eler fısk -ı fücur yata ğ ıd ır. U y g u n ­ su zların durağıdır. O raya var m ak tan ise m e y h a n e y e v a r ­ m aktan ise m e y h a n e y e v a r­ m ak ev lâ d ır» d em eğ e b a şla d ı­ lar. (1)

B ir k ısım halk da: «K ahve haram m ıdır, h elâ l m ıdır?» soru su n u d illerin e d olayarak şer'î bir cevap istem ek y o lu n a

(2)

(Baş tarafı 3 da)

h a l' k e ll e n le v e soru lariyle (H aleb )li ik i arkadaşın k u r­ dukları k a h v e o cağın ı yık ıp başlarına geçirm ek isliyorlar- di. B unun ü zerin e zam anın M ü flisi bir f e lv a verd i.

Mü£li E fendi, «K öm ür o lu n ­ caya kadar k avru lan b'r şey iç ;lir ıe caiz değild ir! H aram ­ dır. K a h v ey i top lu olarak iç ­ m ek ise, H ırisiiy a n la ra b e n ­ zem ek tir» d iyerek işi k eşli attı.

Bu fetv a d a n sonra P ad işah b ;r irade y a y m ’adı: « K a h v e­ h an eler k a p a lılım v e hepsi y ık ılsm !» em rin i verd i. Bu buyruk ü zerin e yaln ız k a h v e ­ h a n elerin k a p a iılm a siy le k apanm adı, k a h v e getiren g e ­ m ilerin dibi d elin d i, k a h v e le ­ r iy le beraber b a iırıld ’. V e k ah ve salm ak yasak oldu.

F ak al b ütün d ü n vaya y a y ı­ lan ve in sanların hoşuna g i­ den bir şe y i y asak etm ek m üm kün mü?

K ah ven in g eld iğ i d-miz v<->- lu kapanınca, bu sp f'r kara­ dan Tslanbula pirdi. O zam an halk, g ;zli o izli ve y ü k sek fi- atlarla k ah ve alm içm eğe başladı. Bu arada k a h v e s a l­ m ak ve alm ak için rü sv el v e ­ ren ler de oluvordu.

İstanbul zab’le s ım n âm ir­ leri o’an ISubaşı' ile (A ses­ başı A ğ a lv a k eseler’"' -ü s v e l- le r varildi. C-kmaz so k a k la r­ da dükkân arkalarında k o1- lu k k ah veh an eleri acild i. Kah v e c ilik d evrin en kârlı işi o l­ du.

S oftaların , ulem anın, v â z - lerın v e taassup erbabının k a h v e d ü şm a n lığ ın ı hos g ö r­ m eyen , istek lerin i y e r in e g e ­ tirm ey en Ş ey h ü lislâ m la r da vard ı. O a ln r, bu em ellerin e

m u v a ffa k olm ak için S ey h ü ls isiâm E büssund E fen d iv e b a ş­ vurdular, k ah ven in haram o l­ duğuna dair fe tv a alm ak is ­ ted iler. F ak at «E fendi H az­ retleri» onlara ne y ü z verdi, n e de fetv a !..

Ş ey h ü lislâ m ın bu harek eti, k ah ven in haram olm ad ığın ı m eyd an a konduğu için, ha’k bu slefer daha fazla bir iştih a v e iştiy a k ile fin can ların ı hö- p ü rd tem eğ e b aşladı. H attâ şâirin biri:

T u tu p k esin k e n a rın d a n z a ra ­ fe t b irle hö n ü rd et, D esinler k a h v e içm ekte bu am m i am m a m a h ir ha!

B e y tiy le , k ah ve içerken hö- p ü rd elm en in bir zarafet, bir in c e lik old u ğu n u iym a etm ek istem iştir.

K=>hveve karşı gösterilen bu inhimâlç, H a leb li .ark ad aş­ ların k e ş e le n m d old u rttu . Üç y ıld a 1000 alt'n. k aşandılar.

D ördüncü M urad, İm para­ torluk tah tın a oturduktan son ra İ p h v e gib i tü tü n ü de y a ­ sak etti. Bu hususta o kadar S“rl v e zalim davrandı ki. tü ­ tün y e k a h v e içen lerin k o lla ­ rım kırdırdı, b acaklarını k e s ­ tirdi, v ü cu d la rm ı ateşle d a ğ ­ ladı; boğdurdu, astırdı. Za­ m an oldu, içen leri e liy le ö l­ dürdü

Zam anın şâirlerin d en biri Padişaha yaranm ak için şu b e y ti söylem iştir:

İk i şe y d ir h a ra n eden cihanı, (Y em en) in kahvesi, R u m ’u n

duhanı!

v e k a h v e y a sa ğ ı tam am üçbu- çuk y ıl sürdü. V e P ad işah İ- ran seferin e gid erk en ya sa ğ ı k aldırdı. O gü n d en sonra İm ­ paratorlu ğu n sın ırları için d e h em en her tarafta, her k ö şe ­ y e b u cak ta k a h v eh a n eler a- ç ıld ’.

U lem ad an , vezirlerd en , şey h lerd en , ricald en v e k ib a r­ lardan k a h v e ;çraeven k a lm a ­ dı. Bu sapık insanlar, irad o- larak k a h v e h a r e W y a p tırm a ­ ğa başladılar. K üçük bir k a h ­ veh a n e, koca koca ham am lar­ dan. h an ’ardan, k e rv a n sa ra y ­ lardan daha çok para getiren bir akar oldu.

B u gü n k a h v e d ey in ce h a tı­ rım ıza dar v e y a g en ’s fak at m uh ak k ak basık v e kararıl k b it yer g e!;r. B uranın h avası fen a fen a kokar; cigara d u ­ m an ı h 'r tarafı bir sis gib i k ap lam ıştır.

B uralarda reşit çeşit in sa n ­ lar oturur. İsleri v e gü çleri olm ıyan bir sürü adam lar, e- m ek lh er, eski- gü nleri a n la i’r- lar; ga zete okurlar K afaları­ na u ygu n bir arkadaş b u lu r­ larsa dam a, satranç v ey a ta v ­ la oynarlar.

B'r sürü m ek tep kaçk m genç, etra fın d a k ileri h;ç de g ö m iy e r e k , hattâ hiçe sa y a ­ ra'" v;;k -ek sesle: «U lan, en a ­ yi, m oruk, av a l!» k e lim e le ­ r iy le karışık sözler sö v liy sr e k çirkin, iürenç m evzu lar e tra ­ fın d a k on u şm alar yayarlar. K um ara kaçan çeş'd li iskan- b il ovu n ları oynarlar.

H alb u k i, e s k : g ü n lerin , e s ­ k i d evirlerin b a h v e h a - 'l- r i bu çapta k a h v eh a n eler d e l i l ­ di. O rası, bir in sam n m em le- le k e fte m ev cu t b ütün e ğ le n ­ ce vasi ta 1 arın d an fa y d a la n a b i­ lece ğ i bir y e rd i. Saz şâiri s a ­ zını orada çalar, m ed d ah h i­ k â y esin i orada anladır. K ara­ göz p erd esi orada k u ru lurdu. Saz takım ı orad3 çalar, orta ­ oyu n u orada oynardı.

İsian b u ld a aç'lan ilk k a h ­ v eh a n elerin d u varları n a k ış­ lıy d ı: S om ak i m erm erle do- ş s n m iş li. H ep sin d e h avu z v a r ­ d ı. F ısk iy e le r sabahtan a k şa ­ ma kadar şelâ leler g ib i ç a ğ ­ lardı. G ü n lü ğü n ü birer, ik işer altın a k iraya veriyorlard ı.

O n yed in ci asır ortasında İs- la n b u ld a top tan cı k a h v e ta ­ cirlerin in sa y ısı ü çyü zü a ş­ m ıştı. V e h ep si de y a h u d i idi.

(1) İkinci (Ş arl) d a .İn g ilte - re d e k a h v e h a n e le ri «fe^ad o- eağı» saym ış v e k a p a tm a k is­ tem işti.

D ü zeltm e: — (U yk u d ü sı m an ı Z enci) isim li yazıd ak i tarih î kıt'a, ü n lü şâir A d a n a ­ lı Sürurî'nindir. B ;r ,d izai h a ­ ta sı olarak (S erv erîl sek lin d e ç ’k m ıştır. D ü zeltir v e özür dileriz.

Taha Toros Arşivi Dördüncü Muradın tülün

Referanslar

Benzer Belgeler

Oysa aynı mabet, bütün bu kentsel zenginliğin ve güzelli­ ğin aslında bir “parçası” ve hatta “ilham kaynağı” olarak Ortaköy Meydam’nın bugünkü k im

Kahvehane ve kafeterya grubu yeni kanu- nun müşteri sayısını ve iş yeri gelirlerini azaltaca- ğını düşünürken, lokanta grubunda müşteri sayı- sının ve iş yeri

(İDİL; DOAJ, CEEOL, MLA, Erih PLUS, Wiley Linguistics Abstracts, Brill Linguistics Bibliography, AJD, Index Copernicus, Crossref, Asos Index,. Ul-rich’s Periodicals Directory

• Süzme işlemi için, güçlü filtrelere ihtiyaç duyulur. • Balıklar yapay ve canlı yemle beslenirler... b) Tropikal tatlı su akvaryumu:.. • Tek bir balık için 30 cm 2

Ortaya çıkan millede hem teori (ara) hem de pratik (efal) vardır. Teori, tıpkı felsefede olduğu gibi, bizim dışımızda var olan ve yine ilahi vahyi temsil eden,

Örneğin bu tür camilerden olan Bursa tür camilerden olan Bursa Yeşil Cami ile birlikte. Yeşil Cami ile birlikte Yeşil

Amerikan misyonerleri ve bu bögelerdeki Amerikan okulları aracılığı ile Ermeni Gregor- yanlarını etki ve denetimleri altında tutan Amerika, bu yö­ relerde

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların