• Sonuç bulunamadı

Adam Sanat'tan Nazım Hikmet özel sayısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adam Sanat'tan Nazım Hikmet özel sayısı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nâzı m ’ m B u rsa C ezaevi’ nde yaptığı bir resim .

Adam Sanat’tan

Nâzım Hikmet

özel sayısı

Kültür Servisi - Adam

Sanat dergisi haziran sayı­ sını Nâzını Hikmet’e ayır­ dı. Dergide N âzım ’ m bu­ güne dek hiçbir yerde ya­ yımlanmamış resimleri, elişleri, fotoğraflarının ya­ nı sıra Nâzım ile ilgili ya­ zılar da yer alıyor. Memet

Fuat’ ın yazdığı ve eylül

ayında yayımlanacak

“ Gölgede Kalan Yıllar”

adlı kitabında sözünü etti­ ği anılar ve yine Memet Fuat’ın Nâzım ile ilgili bir­ birinden ilginç yazılarının bulunduğu dergi, gelece­ ğe saklanacak eşsiz bir belge niteliği taşıyor.

Memet Fuat “ Coşkulu

Konuşma” başlıklı yazı­

sında Yaşar K em al’in N TV ’de Zülfü Livancli ile yaptığı söyleşide “ Nâzım

Hikmet başlangıçta Türk- çeyi bilmezdi, cezaevinde öğrendi” biçiminde dile

getirdiği görüşüne yanıt veriyor. “ Dil ustası” Nâ- zım ’ ın şiir geleneğimiz­ den de yararlanarak dili nasıl büyük ustalıkla, de­ ğişik renkleriyle kullandı­ ğını -cezaevi öncesi- şiirle­ rinden de örnekler vererek sunan Memet Fuat soru­ yor: “ Dili ustaca kullanışı­

nı, Şeyh Bedrettin Desta­ nı'ııda biçemden biçenle geçerek sergileyen bir şa­ irin Türkçcyi cezaevinde öğrendiği nasıl ileri sürüle­ bilir?”

Mehmet Doğan ise “ Nâzım’ı Gerçekten Oku­ duk mu” başlıklı yazısın­

da son yıllarda Nâ- zım ’ ın şiirinin göre­ ce bir özgürlüğe ka-

vuşmasının,“ Nâzım evcilleştirilmek, res­ mileştirilmek mi is­ teniyor” biçiminde

bir tartışmayı başlat­ maya aday göründü­ ğünü, ancak bu kor­ kunun yersiz ve ge­

reksiz olduğunu

vurguluyor. Nâ-

zım’m şiirini, sanatı­ nı yaygınlaştırma iç­ tenlikli çabalan da aynı bi­ çimde ‘söm ürm e’ ya da

‘evcilleştirme’ olarak gör­

menin ve buna karşı çık­

manın, küçümsemenin

açık bir yanlış olduğunu ekleyerek.

Bugün, yetmiş yıllık Nâzım şiirinin belki de ilk kez bu kadar engelsiz, bu kadar denetimsiz ve yön­ lendirmesiz okunduğunu belirten Mehmet H. Do­ ğan, okurun ilk kez birta­ kım kanşmalar olmaksızın Nâzım şiiriyle baş başa ka­

labildiğine değinerek

“ Nâzım gerçekten okundu mu” sorusunu yöneltip 70

yıl süresince nasıl okundu­ ğunu gözden geçiriyor.

Mehmet H. Doğan, es­ ki kuşak şair ve yazarları­ nın onun Türk şiirine yeni bir ses, yeni bir hava getir­ diğini, Türk şiirinde bir

‘inkılabı’ gerçekleştirdiği­

ni yazdıklarını belirterek

HalitZiva Uşaklıgil'in “ Si­ yasal inançlarına hiç ortak olmadığım Nâzım Hik- met’in. öteden beri sanatı­ nın tutkunlarındamm...”

tümcesinin Nâzım şiirinin okunma serüveninde uzun yıllar sürecek bir ‘motto’ olduğunu yazıyor. Şiirin gücünden korkan bir poli­ tikacı kuşağının korkutma,

yasaklam a çabalarını

anımsatan Doğan, Nâ- zım'ın ‘yasaklı’ şiirlerini okumanın ‘yüreklilik’ iste­ yen bir eyleme dönüştüğü

dönemleri de aktarıyor... Yineliyor yazısının sonun­ da: “ Şu kadar yü Nâzım

gerçekten okundu mu biz­ de ‘Yaralı Hayalet’ten (1920) ‘Sam an Sarısı'na (1961) uzanan bu çok zen­ gin şiir serüveninin gerçek­ çi bir haritası çizilebildi ıııi?”

“ Nâzım Hikmet sanatı­ nı (üstün yeteneğini) cö­ mertçe (kendine hiçbir şey ayırmadan) bir davaya adadı...” diyor “ Nâzım Hikmet Bugün-Yarın”

başlıklı yazısında Orhan

Barlas ve ilginç bir sapta­

mada bulunuyor: “ Bugün

Nâzım Hikmet bıçak sırtı bir çizgide duraklamış, donmuş bir büyük adam ’ olmanın sınırında.» Şimdi korkarım, bu gidişle o da öbür mavi gözlü adam a. Sarışın Kurda benzeyecek. Nasıl mı? Mustafa Kemal de. Nâzım Hikmet de an­ latılması. anlaşılması çok kolay, am a yapılması çok güç işler yapmaya kalkış­ mışlardır...”

Turgay Fişekçi, “ Nâzım Hikmet’ in İki ‘O lm az’ı”

başlıklı yazısında sevdi­ ğinden uzak, özlemin çok olduğu yıllardaki Nâ- zım’ın Piraye’ye aşkından, kimi zaman hayatındaki her şeyden daha öne geçen aşkından ve bu birlikteli­ ğin ‘birinci başyapıtlar dö­

nemi’ olan şiirine yansı­

masından söz ediyor. Pira- ye’nin N âzım 'a yazdığı olağanüstü mektuplardan

örneklerin verildiği yazı­ da. yaşamının en büyük trajedisini yaşayan şairin, büyük acıları hiçbir şeyin kuşatamadığı bir ‘yürek’ olarak, nasıl Nâzım Hik­ met gibi yaşanabileceğini gösterdiği anlatılıyor.

Bir fotoğrafı anlatıyor yazısında Turgay Fişekçi. Hasta yataklarında ağır bir grip içinde yatan Nâzım’m ve Piraye’nin fotoğrafını.

“ ...Ne kızıl saçlı, yeşil gözlü güzel bir kadın olmak açıklar bir aşkı; ne sarışın, mavi gözlü, ünlü bir şair ol­ mak. Ya nedir, bu sonsuz aşkın açıklaması? Fotoğra­ fa bir daha bakın görecek­ siniz. Mektuplarım bir da­ ha okuyun. Şiirlerini bir daha... Göreceksiniz.”

Fişekçi'nin yazısında ikinci başyapıtlar dönemi, ömrünün son beş yılı ve hayatındaki ‘olmazlık’ ol­ gusundan. Vera ile aşkın­ dan da söz ediliyor. Me­ met Fuat, Piraye’nin sakla­ dığı, Nâzım Hikmet’e im­ zalanıp verilmiş bazı ki­ tapları ‘ Kitaplarını Nasıl

İm zalam ışlar' başlığıyla

anlatıyor.

“ Nâzım’ın El İşleri” nde

ise cezaevinde Piraye’ye gönderdiği çeşitli ağaçlar­ dan. ama en çok ceviz ağa­ cından yaptığı oyma ve boncuk işlemeli armağan­ lar fotoğraflarıyla birlikte sunuluyor okura.

Memet Fuat, ilk Mithat Paşa K öşkü ’nde re­ sim yaptığını gördüğü Nâztm’ ın evdeki her­ kesin yandan kafala­ rını çizdiğini anlatıyor “ Nâzım’ın Ressamlı­ ğı” başlıklı yazısında. Sonra da cezaevinin içinden görünümler, mahkûmlar, Pira­ ye’nin ve kendisinin portrelerini... “ Nâ- zım’ ın Saati” , “ Nâ- zım’ın Kitap Okuyu­ şu” , “ Cezaevi Yalnız­ lığı", “ Cemal Nadir’iıı Amca Bey’i”, “ Nâzım ile Ahdiiİhak llaınit”

başlıklı yazılar da yer alıyor.

N âzın ı'u ı fotoğraftan yaptığı Piraye’ nin resm i.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Neyzen'in bizim gibi bir fâni olmadığım, efsanelerdeki varlıklar gibi, ancak neyini eli­ ne aldığı zaman yaşamağa başlayan bir mahlûk olduğunu dü­

Ressam Şevket Dağ, Mecit Efendi'nin notlarında şöyle anlatılıyor:. «Dinin ruha ne kadar keskin nüfuzu varsa, Şevket Bey'ln tabloları o nispet­ te bir kuvvete

Afrika ormanları güzel, vahşiler hemen birçok filimlerde görünen vahşi­ lerin aynıdır.. Yalnız cüceler müstesna, onların da hari- kulâde bir tipleri

Aile işi olan petrol ve akaryakıt sektörü­ ne babasırun ani vefatı üzerine çok genç yaşta giren Kaya Baban, Baban ve Faban adlı petrol şirketlerinden

I ye giden Fikret Mualla, Münih Akademisi afiş ve desinatör- lük bölümünde bir yıl çalıştık­ tan sonra Berlin Güzel Sanat­ lar Akademisl’nde Prof. Arthur Kamph

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Uluslararası Terör ve Gençlik" adlı yayınında, Agop Di- laçar, adı anılmadan "Özel olarak

Kırtasiyeci dükkânı işletmek büyük bestekârımız Adnan Say- gun’un liseyi bitirdikten sonra, musikî mesleğine intisap edin­ ceye kadar değiştirdiği 25

Sonuç olarak; total kistik bronflektazi ve buna ba¤l› harap olmufl akci¤er sekel yada Ç‹D tüberküloz olgular›nda intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar›n