• Sonuç bulunamadı

En eski bir Türk efsanesi Gılgamış Destanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "En eski bir Türk efsanesi Gılgamış Destanı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sn Eski Bir Türk Efsanesi

'T'T-Gılgamış Destanı

Türk tarihinin karanlıklarda gömülü devirleri,yapılan hafriyat­ ların bol verimlerile aydınlanırken’ en eski edebiyat haznemiz- debütün zenginiiğile meydana çıkıyor.

Tooraklar altından çıkarılan bu kıymetler İsadan binlerce yıl evvel tabiatın amansız tahavvülü neticesi yurtlarından göçeden ecdadımızın genç edebiyat elemanââtrımızatön duygulu?, en hassas örnek armağanlarıdır.

Bu gün Britiş Müzeumun kristal dolaplarında yatan Gılgamış tabletleri bir zamanlar Cnfisyayı heyecana vermiş heykeltraşların tunç çekiçlerini saburane Kayalara, sallatmış özlü bir epopenin canlı'sayfalarıydı.

Devrinde Asurcaya Sticeye tercümeleri yapılan bu destanı ona tekrar hayat verecekler için bir ilk adım olarak hatırlatıyoruz.

Bu sebebledirkijenoneyi tam bir tercüme olarak değil, mevzu ve kahramanını tanıtır kaba bir taslak halinde veriyoruz.

Gılgamış mabude Ninsun ’un oğlu Urukun yarı insan yarı ilah varlıklı kralıdır.

benlisinde kaynaşan semavi kudretlerden hız alan bu kral tab’a s m ı cok çalıştırmış onlardan ağır vergiler almıştır.

bu ağır yüklere dayanamaz olan halk tanrılarakurbanlar kesmeğe., kendilerini Gılgamıştan kurtaracak bir kralın gönderilmesi için niyazlarda bulunmaya mecbur olurlar.

Urukluların bu haline acıyan tanrılar mabude Araruya böyle bir mahluk yaratması için ricada bulunurlar.

3ir gün ormanın sık ağaçları arasında avlanan bir avcı g ü r ü ­ ler tanrısı Sumukan gibi iri vucutlu,lüle lüle uzun saçlı,hilal boynuzlu bir varlığın vahşi ceylaniarla dolaştığını hayretle görür 3u;Tanrıların Gılgamışı oyalamak ü£ere yer yüzüne gönderdik leri Snkidu dur.

Ağlara düşen vahşi hayvanlaeı kurtaran Snkidu ormanların hami bir kralı olmuştur.

Gene dlvci-*- korkarak evine kaçar, macırayı babasına anlatır.

İhtiyar Uruklu, ormanda korkusuzca avlanabilmek için Snkidu- yu vahşi hayvanlardan ayırmak icar» ettiğini, bunuda ancak fettan bir kadının başarabileceğini söyler.

Lacırayı Gılgamış da duymuştur.

ihtiyarın fikrini'makul bularak Uruğun en dilber, en fettan bir kadınını, Snkidu yu avlamak üzere ormana gönderir.

S-ezopotamyanın sarı bir alev gibi yanan güneşi ormanda yer, yer budular çıkarırken Snkidu, yılan gibi kıvrak vucutlu dilberle karşılaşır.

O, artık vahşi hayvanlarını unutmuştur.

Kara, üzüm gözlürettanm körne omuzlarına doladığı uzun saclarını tam bir hafta tonlamaz.

Uruklu kadın , ona şehvet ilahesi İştarın beldesinden,tanrı oğlu kahraman Gılgamış tan tatlı,tatlı bahsederken,ormanın sakinle ride sevgilerini banladıkları Snkidu dan ayrılırlar.

(2)

j

T

Dallarda geyiklerin memelerini emerek yaşayan Snkidu kadının İsrarlarına dayanamıyarak şehre gitmeö-erazı olmuştur.

Yemek yemesini, arpa suyu içmesini, kirlenen vücudunu yağla uvmasmı öğretmek için genç kadın onu çobanlar köyüne götürür.

Bu aralık '¿ılgamış da bir rüya görür.

GarİD bir baltayı sokakta bulmuş,onu severek sarayına almıştır. Rüyayı anası mabude Nin sun şöyle ta'bir eder:

Uru ğa sana rakip gibi gelen birisile dost olacaksın.

Gılgamış, ,kadının muvaffak olduthınu anlar, bir haberci yollayarakonları şehre davet eder.

Her yabancı Uruğa gir&rkep, krala bir hediye vermeğe mecburdur; gün Gılgamış da snkidu dan böyle bir hediye istemiştir. Bin Snkidu halkın korkudan büyüyen gözleri önünde şehre girer. Fakat Gılgamış ın beklediği armağan getirilmemiştir.

Kadının evi önünde müthiş bir mücadele başlar.

Kahraman Gılgamış izzeti nefsini kıran ormanlar kralile dönüşmektedir. Yerler sarsılır, keroic evler yıkılır,bocalar gibi böğüren snkidu yu rene J o r l u ’bir kavga ile tanışan bu iki rakibin can ciğer oldu-ğunef söyleyor.

Firatın"vahşi gürültülerle aktığı sedir ormanına tanrılar Humbaba

“ yalamayan nefesi halk,

okadar korkutmuşturki, kimse ormana yanaşamaz.

Gılgamış senelerden beri be.ynini tırmalayan bir fikri Snkidu.ya açıyor. Beraber giderek Humbabariı öldüreceklerdir..

Snkidu, Humbabayı bir defa görifıüst’"r.

Genç krala bu tasavvurun ölümle netilecağini, bundan vaz geçmenin daha doğru olacağını söyler'.

Fakat Gılgamış, ölümü düşünceleri uğrunda basit görenlerdendir, yegane düşüncesi ahiafa başarılârmdanlebeöî izler bırakmaktır.

Bir gün iki muharip Uruktularm göz yaşları arasında ölüm ormanına doğru yol alırlar.

Gılgamışm annesi mabude Ninsun, kahramanların yollarına muvaffakiyet ışkları sernmesi için Güneş tanrısından ricada bulunmuştur.

Uzun, meşakkatli bir yolculuk onları kalın servilerin ördüğü ormanın kanısına ulaştırır.

Burada Humbaba n m bir muhafızı bulunmaktadır. Bir hamlede onu öldürürler .

Snkidu yu korku tekrar sarmıştır..

Arkadaşından, bu işten vaz geçmeleri için tekrar yalvarır.

Gılgamış, manasız düşüncelerle kıvranan Snkidu ya cesaret telkin eder. Humbabaya uzanan karanlık bir yol başlamıştır.

Destan, onların bu bu karanlık yolda üç defa altmış mil katettiklerini söyler..

Seyrekleşen akaçlar ötesindy, ağzından alevler çıkaran Humbaba nehayet ğörülmüştür.

Pervasız Gılgamış , Snkidu ile. ■ ■ tmbabaya saldırır. Güneş tanrısı onları korumaktadır.

Yedi cihetten koşturduğu rüzğarlarile Humbabayı bağlar.

Sedir ormanlarının bu alev arızlı bekçisi Gılgamışa yalvarmaktadır. . _ Hayatımı bağışla gılgamış, senin kölen olayım, tab’an için en güzel W*^^^çedlj) ağaçlarını omuzlarımda taşıyayım.

Terniz kainli genç kral,pna canını bağışlamak, milleti için ondan istifade etmek fikrindedir.

Snkidu, bu fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini, böyle uğursuz bir v°4lıktan yarenim beklemenin manasız olacağını söyler.

En doğru iş onu öldürmektir..

İki muharip- Hıfcbabanın alevli başını keserler.

Uruklular sevinç içndedirler, muzaffer kahramanlar için dünlerce şenlikler yapılır.

Yıllardan beri sevgisini kalbinde saklayan Urukun şehvet mabudesi İştar bu aralık Gılgamışa aşkını fısıldar.

Destan, onun, genç krala yalvarışlarını şöyle anlatıyor: j

(3)

/ İ s ■'*’

Oh, Gılgamış kocam ol*.

vücudunu bana serbestçe bırak

sana Lapis Lazüliden bir araba koşturacağım,

Onun okları kehribardan, tekerlekleri altından olacak. Ve sen, dev cüsseli katırların çektiğibu arabaya binerek, Çam kokularile yıkanmış yuvamıza gireceksin.

Haydi Gılgamış, bana gel..

Hayır, Gılgamış bunu yapamaz,yurduna hasrettiği sevgisi bölüm kabul

edemez. / . . .

Zaten onuneğına düşenlerin felaketle sonuçlaşan akıbetlerini bilrne-yormu? V.

0, şehvetoerest mabudenin bütün iğrençliklerini yüzüne vuracaktır; Destanın 71 den sonraki satırları Çılgamışın nefretle yükselen resine tercüman oluyor..

Gene kral bu satırlarda İştara şöyle haykırır: Yalancı aşkın insanı barındırmayan bir harabe, Kucağın fırtınaya açılmış bir kapı,

Muhabbetin yıkılacak bir bina,

Güzelliğin ayağa uymayan bir ayakkabı,

Ve sen uçurum kenarına kurulmuş bir tuzaksın. Sana bel bağlayanlar ne oldularki?

Sevdiğin Allalu kuşunun kanatlarını

Dizlerinde yattığın çobanı köpeklere parçalattın, Sözlerini dinlemeyen İşullanuyu örümcek yaptın. Söyle İşts^r, benimde akıbetim bunlar gibi değilini? İştar kızmıştır.•

Ağlayarak göklere çıkıyor,babası Anu'ya Gılgamışm kendisini reddet­ tiğini, buda yetmiyormuş gibi bütün sırlarını ifşa ettiğini soylıyor

Şerefi kırılan mabude intikamını alçaktır; . „

Mabud Anu hoppa kızının göz yaşlarına dayanamıyor,semavi boğaların en azılısını Üruka gönderiyor.

Yüzlerce insan öldüren bu korkunç hayvan çok geçmeaenGılgamışia

Snkiduvu buluyor. ,,

Gömülmemiş bir mücadele başlıyor, naralar atılıyor, yerler sarsılıyor Snkidu boğanın kuyruğuna asılırken Gılgamış da hançerini saplıyor.

İki kahraman surlar üstündehıçkıran I ş t a r m gözleri önünde boğanın kalbini Güneş tanrısına taktim ediyorlar.

Ogece Snkidu bir rüya görüyor;

Srtesi sabah Gılgamışa anlattığı bu rüyada pervasiz ıkıarkaaaş m hareketleri üzerine tanrılar meclisi toplanmış,ilah Snlil Hnkida yu

ölüme Gılkamışı da yalanız kalmıya mahkûm etmiştir. . . Çok geçmeden Snkidu hastalanıyor,öleceğini hissederfck kendisini Uruk a getiren kadına beddüalar ediyor. ... ... Destan bu buhranlı dakikalarda Snkidunun bir rüya gördüğünü,bir aslana mağlub olarak onunla yeraltı dünyasına gittiğini,orada azametli kıralların köleler gibi çalıştıklarını,rahiplerin Tamu mabudesine hizmet ettiklerini nakleder.

Snkidu ölmüştür.

Gılgamiş kaybettiği kahraman arkadaşı için gürçlerce matem tutu­ yor. Kendisini saran ölüm korkusu ile Uruk u terk ederek diyar diyar dolaşmağa başlıyor. ... . . . . Enkidunun akıbeti onun da mı başına gelecekj "ayır.o ölmek ıstemı- yor.Ubartu dununu oğlu Ziyutsudu nasıl ebedi hayata erişti,nasıl

tanrılaştı.Çimdi o,vahşi göreyişli aslanları mağlub edecek,ölüm sularını atlıyacak,dedesi Ziyutsjıdu dan bu mertebeye erişmenin s - rını öğrenecektir.

Muhsin T O Y G A R

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tarihi Kadife Ka- lenin eteğinde, meyilli bir terasta, kurulmuş olan bu muazzam antik abidenin topraktan tamamile temiz- lenmesi çok büyük masrafa mütevakkıf olduğundan

Okul olarak eğitim felsefemizi cumhuriyetimizin temel değerleri ve 2023 eğitim vizyonu

Sanat Burs Programı kapsamında lisans, yüksek lisans ve doktora düze- yinde eğitim almak üzere uzun dönem programlar çerçevesinde burslan- dırılan seçkin öğrenciler;

Demir, Potasyum, Magnezyum ve Sodyum Tuzlarını İçeren Mannitol Çözeltilerinin Liyofilizasyon Esnasında Kritik Formülasyon Sıcaklıklarının Differensiyel Termal

[r]

Genel Sekreter (The General Secretary), TÜRKİYE JEOLOJİ KURUMU, Posta

Genel Sekreter (The General Secretary), TÜRKİYE JEOLOJİ KURUMU, Posta

TAŞMAN İkinci Başkan ( Vice President) Necdet EGERAN Genel Sekreter (General Secretary) Recep EGEMEN Muhasip Veznedar (Treasurer) Kemal LOKMANN. Faal Üye (Executive Member)