• Sonuç bulunamadı

İMAR PLÂNI HAZİRLANAN ESKİ BİR ANADOLU ŞEHRİNDE Â B İ D E L E R İN D U R U MU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İMAR PLÂNI HAZİRLANAN ESKİ BİR ANADOLU ŞEHRİNDE Â B İ D E L E R İN D U R U MU"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İMAR PLÂNI HAZİRLANAN ESKİ BİR ANADOLU ŞEHRİNDE

 B İ D E L E R İ N D U R U M U

Konya'nın ikinci büyük kazası Kara-man'ın imar plânı İller Bankası tarafından hazırlatılmaktadır. Dört seneden beri Türk Dil Bayramı'nın Haziranın ilk haftası için-de burada kutlanması şimdiye kadar kendi imkânları ile yetinen bu mühim, turistik beldeye dikkat nazarlarımızı çekmiş bulu-nuyor.

Karaman'ın Anadolu siyasî tarihindeki yeri, Selçuklu Devletinin çöküşünden sonra, muhtelif beyliklerin feodal idareleri sıra-sında, bunlardan en kuvvetlileri sayılan Osmanoğulları ile Karamanoğullarının mü-nasebetlerine sahne olması dolayısıyla önemlidir. Osmanoğullarının bu kuvvetli rakibini tarih sahnesinden silmesi, fakat beş yüz senelik hâkimiyetleri boyunca Konya -Karaman bölgesini ehemmiyetine binaen bir eyalet yapmaları bilinen hakikatlerdendir.

Ancak bir zamanlar, Karamanoğulları gibi büyük bir beyliğin merkezi olan bu cazip şehir yakın senelere kadar tarih, sa-nat, folklor, hülâsa bütün maddî ve manevî kıymetleriyle ikbal ve istikbal yıldızı sön-müş herhangi bir eski iskân merkezi halin-deydi. Oysaki, Karaman, ister Konya, is-terse Mut şosesi ile buraya gelen yabancı-ları, başta, eski höyüğün üzerinde bir taç gibi yükselen iç kalesi, etrafını saran ka-rakteristik düz toprak damlı veya kiremitli,

kerpiç sıvalı evleri, zümrüt renkli kavak-lıkları arasından görünen minare ve kub-beleriyle derhal cezbeder. Şehrin içinde ise bugüne kadar mevcudiyetlerini muhafaza etmiş ve ekserisi birkaç asırlık bir geçmişin ruhunu aksettiren cami, mescit, medrese, hamam, türbe ve çeşmeleri ile bunlarla alâ-kalı halk arasında dilden dile, nesilden ne-sile anlatıla gelmiş hikâye ve efsaneler, bel-denin hakikî hüviyetini ortaya koyar.

Milletlerin olduğu gibi şehirlerin de tarihlerine ve medeniyet seviyelerine şahit-lik eden, onlar hakkında hüküm verme-mizi sağlayan şüphesiz en başta sanat eser-leri, âbideleridir. Abideler yıkılsa, banileri göçüp gitse bile onlarla ilgili hikâye ve ef-saneler unutulmaz. Eskilerin dillerinden dü-şürmediği (kendi gitti, adı kaldı yadigâr) kabilinden vecizeler bu hakikati ifade için söylenilmiştir. Bugün dahi Karaman'da sa-dece, (1) isimleri ve hatıraları ile yaşıyan pek çok eski eser mevcuttur.

XX. asrın Karaman'mda ne beş yüz yıl önceki maddî ve manevî zenginlik, ne de o devrin gösteriş ve ihtişamı var. Daha üç yüz sene evvel Evliya Çelebi'nin elli üç

Y a z a n : Mimar Yılmaz Ö N G E İ. T. Ü.

mihrap saydığı bu şehirde bugün takriben yirmi beş otuz kadar cami ve mescit var-dır ki, bunların ancak yarısı eski halini ve kıymetini muhafaza edebilmiştir.

Anadolu'nun birçok eski şehirleri gibi Karaman da şehircilerimizin nazarında usta bir kuyumcu eline geçen işlenmemiş bir mücevher gibidir. Bu mücevher öyle kesil-meli, öyle işlenmeli ki, az masraf ve emek-le emsali arasında gerçek değerini bulsun. Bu nasıl olur? En başta geçmişin ses-siz birer şahidi olan tarihî ve sanat de-ğeri bulunan eski eserlerinin değerlendiril-mesi ile. Bunlar ister Putperest, ister Hıris-tiyanlık, isterse Müslümanlık devirlerinden kalmış olsun; her biri kendi hikâyesini söy-leyen birer temsilci, birer hâtıradır. Muh-telif siyasî cereyanlar bu âbidelerin haya-tiyetine müessir olamaz, olmamalıdır.

Böy-XIV. yüzyıla ait cami. Sağdan soldan yapılan tecavüz-ler ile avlusu ve çevresi daral-mış, medresesi ve son cemaat mahalli kaybolmuş vaziyette.

le düşündüğümüz takdirde Antik çağa ait (1) Bugün Karaman'da üçüncü sıra surdan eser kalmamıştır. Ancak muhtelif tarihî âbidelerin yanında bu surun kapıla-rının mevcut olduğu mahallî isimlerinden belli olmaktadır. (Emil Denli Kapısı, Seki çeşmesi, İmaret Kapısı v.s.).

(2)

İç kalenin eteğinde Abdullah Kavas'a ait kerpiç evin işlemeli

tavanı.

bakiyeleri sinesinde gizleyen bir höyük de, Ermenilerin yaptığı bir kilise de, Karaman-oğulları yadigârı bir medrese de, Osmanlı-ların inşa ettiği bir cami de objektif bita-raf bir sanat tarihçisi gözünde etüd mevzuu olarak aynı ehemmiyeti haizdir.

Şüphesiz, hali hazırda muhtelif devir-lerden intikal etmiş bu eski eserler aynı orijinalitede ve sağlamlıkta kalmış değil-dirler. Fakat turizmin ana sermayesi olan tarihî eserlerin yaşaması şart olduğuna göre bu âbidelerin onarılması ve muhafazası lâ-zımdır.

Menşei vakıf olan İslâm devri âbide-leri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmektedir. Fakat, yalnız ayakta kalmış kısımları restore etmek, meselâ medrese odaları yıkılıp toprak altında

kal-mış, avlusu komşuların tecavüzüne uğra-mış, hamamı depo haline, caminin duvar-ları civar evlerin istinatgahı haline getiril-miş, böylece kolu kanadı kırılmış ve kül-liye veya bir mimarî manzume için kâfi değildir. Burada restorasyonu yapan mü-essese ilgili diğer resmî veya gayriresmî teşekküller ile aynı ideal ve gaye uğruna birleşmeli, zamanla sahipsizlik yüzünden çe-şitli talihsizliklere uğrayan âbideleri, para-zit ilâve ve çirkin tecavüzlerden kurtarma-lıdır. Günümüzün restorasyon işlerinde ilk hatıra gelen, eski eserlerin etrafının açıl-ması fikridir. Fakat çoğu zaman bir meza-rın etrafını süpürüp temizlemek kadar basit görünen bu düşüncenin ifrata varıldığı tak-dirde e s e r i n t a r i h î h a v a s ı v e m i m a r î k o m p o z i s y o n u b a k ı m ı n d a n z a r a r l ı o l a b i

-l e c e ğ i h e s a p -l a n m ı y o r . Me-selâ: Konya'da Mevlâna Dergâhı ve Sultan Selim Camii, etraflarının alabildiğine açıl-ması yüzünden azamet ve gösterişlerinden, perspektif kıymetlerinden çok şey kaybet-mişlerdir (2).

(2) Misal olarak: Külliyeyi teşkil eden binaların arasında tertip ettiği irtibat yol-larının istikamet ve gabarisi bu şaheser kompozisyonu olduğundan da azametli ve güzel gösteren perspektif ve sürpriz tesir-leri ile Süleymaniye manzumesi muhakkak ki Mimar Koca Sinan'ın .şuurlu bir araştır-masının sonucudur. Külliyenin muhtelif kısımları arasında maksatlı olarak bırakıl-mış boş sahalar, ecdadın bina / saha oran-tısı anlayışlarına güzel bir örnektir.

Türbe civarında Tapduk Sultan ve Yunus Emre'nin kabirlerinin bulunduğu tarihî mescit. Dernek tarafından son zamanlarda

(3)

Netice olarak, bilhassa iki veya üç katlı birer ev cesametindeki Karaman âbi-delerinin etrafları belediyeye de fazla mas-raf yüklememek için ancak salahiyetli uz-manların verecekleri kararlara göre açıl-malı, bu âbidelerin in§a sırasında da civar-ların bomboş bırakılmamış olduğu düşünü-lerek şehircilik bakımından hakikî değerleri kazandırılmalıdır. Bir binanın muhtelif ak-samı ne derece tezyin edilmiş olursa olsun, insan gözünün bir mesafeden sonra tefer-ruatı görmeyerek ancak kütle siluetini se-çebildiği malûmdur. Meselâ İbrahim Bey İmareti yahut Nefise Hatun Medresesi ka-leden bakıldığı zaman aslında pek sade olan kübik kütleleriyle oldukça cazibesiz kalır-lar. Büyük kubbelerle örtülmüş camilere insan ölçüsünde mütevazı hatta küçük bir kapıdan girdiğimiz vakit birden genişleyen ve yükselen mekân nasıl ruhumuzda bir fe-rahlık ve sürpriz tesiri yaratırsa, bu kabil eserleri de, onlara bağlanan yollarda, âbi-denin cesametine göre yirmi otuz metre gibi yakın mesafelerden sürpriz tesiri yara-tacak şekilde, âni kıvrılış veya birden ge-nişleyen meydancıklardan en güzel pers-pektiflerle takdim etmek, zor, fakat en iyi hal şekli olmalıdır. B u b a k ı m d a n e s k i T ü r k ş e h i r l e r i n d e y o l l a r ı n d u r u m u d i k k a t l e i n c e l e n m e ğ e d e ğ e r .

Abideler hususunda ikinci mühim bir husus da, bunların kullanış şekilleridir.

Meselâ, bugün Alâeddin Ali Bey Tür-besinin bitişiğindeki Büyük Cami yıkılmış fakat temelleri toprak altında kalmıştır. Türbe restore edilebilir. Fakat cami bu im-kândan mahrumdur. Ancak bir hafriyatla mimar, sanat tarihçisi ve arkeologlarca kıy-met atfedilen temel duvarları ortaya çıka-rılabilir. Böyle bir hafriyatla gün ışığına kavuşturulan harabelerin, İtalya ve emsali memleketlerde temiz ve bakımlı tutularak, turistlerin alâkaları nisbetinde istifadelerine arzedildiği malûmdur. Karaman'da da bu çeşit teşhir yapılabilir mi? Eğer yapılmazsa hiç olmazsa yıkık camiin veya toprakaltı bakiyelerinin mevcudiyeti bilinen herhangi bir eski eserin sahası, boş bırakılmalı ve

halen Avrupa'da tatbik edilmekte olan mez-kûr teşhir usulü için istikbale matuf bir ya-tırım yahut bir kolaylık düşünülmelidir.

Normal ibadethaneler dışında medrese, imaret, kervansaray, han ve tekke gibi di-ğer âbideler ise yerine göre mimarî hususi-yetleri bozulmaksızın müze, kütüphane, ser-gi yeri v.s. olarak hizmete ser-girebilir.

Karaman kalesinin diğer âbideler ara-sında gerek mevkii, gerek hususiyeti dola-yısıyla ayrı olarak değerlendirilmesi lâ-zımdır. İstanbul'da Rumelihisarı restoras-yonunda tatbik edilmiş olan usul, Karaman içhisarında da aynen uygulanabilir. Hatta Karaman'da yapılmakta olan Dil Bayramı törenlerinin Kalenin iç avlusuna nakline kadar.... Kaleye bugün cesamet ve ehramı karakterini veren, etrafını saran alçak, düz toprak damlı mütevazı evlerdir. Hatta bun-ların içinde Abdullah Kavas ve Durmuş Dolaşık gibi şahıslara ait sade görünüşlü fakat içleri Türk Barok üslûbunda ahşap işlemeli fevkalâde müzeyyen, karakteristik evler de mevcuttur. Kalenin restorasyo-nunda çevresindeki bütün eski evleri temiz-lemek ve yerine yeşil sahalar tesis etmek akla gelen ilk hal çaresi gibi görünüyor. Ancak eski şehirlerde kalelerin etrafı dai-ma evlerle meskûndur. Zadai-manla şehrin in-kişafına göre vücut bulmuş olan bu evle-rin çoğu vaktiyle yıkılan binaların yeevle-rine yapılmış olup kalelere bir hususiyet, nisbet ve ecnebilerce pek itibar edilen pitoresk bir görünüş kazandırmaktadır. Nasıl ki, İstan-bul'da Anadolu Hisarının restorasyonu mevzuunda, surlar üstündeki ve etrafındaki bazı ahşap ev ve yalıların kaldırılması es-tetik bakımdan hata olacak ise Karaman Kalesinde iç hisar ile ikinci sıra surlar ara-sında kalan evlerin hepsinin temizlenmesi ve buraya monoton görünüşlü yeşil bir çev-renin yapılması (Konya Alâeddin tepesinde olduğu gibi) fonksiyondan ortaya çıktığı dü-şüniilmeksizin eskilerin hatalı zannedilen tu-tumunu fuzuli yere tashih gayretinden ileri gitmiyecektir. Bununla beraber yakın za-manlarda yapılmış ve mahallî karaktere uy-mayan çirkin evlerin yıkılması yer yer köşe başlarına veya çeşmelerle süslü

meydancık-lara yeşillikler, ağaçlar dikilmesi tabiî ve zaruridir. Zira Karaman'ın en kuru ma-halli bol suyun mevcudiyetine rağmen İç kalenin çevresidir.

Her halde şurasını unutmamalı ki gü-nümüzün imar çalışmalarından gaye turist-lere tarihî dekor hazırlamak değil, halen yaşayan bir bünyenin ıslahı ve onun inkişafı için müsait sahalar hazırlamaktır.

Türkiye'deki eski şehirlerin mahalleleri arasına sıkışmış olduğu cihetle imar sıra-sında varlığı en az düşünülen tarihî yapı-lar mezaryapı-lar, çeşmeler hatta hamamyapı-lardır. Bunları mecbur kalmadıkça yıkmamak ya-hut yerlerinden oynatmamak en doğru ha-reket olur.

Tarihî mezarlıklar eski hüviyetleriyle dururken mezar taşı müzeleri tanzim etmek ne kadar manasız olacak ise, akmayan suyu kesilmiş, harap bir çeşme ve hamamı da ufak bir himmetle hizmete açabilecekken tamamen yıkıp atmak o derece hatalı bir davranıştır. Kolay olanı yapmak eskiyi yı-kıp ortadan kaldırmak çoğu zaman ekono-mik durumun zaafiyeti ile alâkalıdır, ya-hut öyle kabul edilir. Ecdadımızın böyle düşünmediği ve eldeki imkânlar nisbetinde mevcudu muhafaza ve ihya yoluna gittikleri muhakkaktır. Aksi takdirde çeşme, havuz, türbe, mezar gibi nisbeten küçük ebaddaki mütevazı eserlerin tarihî büyük şehirlerde birkaç yüz sene içinde yok edilmeleri çok kolay olurdu.

Yaşayan, devamlı nüfusu ve ihtiyaçları artan, yeni yeni, iskân ticaret, sanayi, kül-tür ve park sahalarına lüzum gösteren eski bir şehir için imar probleminin sadece âbideler bakımından bile ne kadar zor ol-duğunu tahmin etmek güç değildir. Fakat, bu toprakları vatan yapan, burada yaşamış ecdadımızın yarattığı, âbideler ve sanat eserleri olduğu, bunların hayatiyetinin, Türk milletinin geleceği ile yakın alâkası idrak edilebildiği nisbette, Karaman gibi eski şehirlerin imarı mevzuunda gösterilen has-sasiyet daima bizi olumlu neticelere ulaş-tıracaktır.

Y. Müh. Mimar Yılmaz ÖNGE

Referanslar