K A R A G Ö Z ’ UN 6 6 7
Ö L Ü M YILI A N M A
i
i
K A R A G Ö Z - H A C İ V A T
D ünya Per
S a n a tın a
İlk Işığı T u ta n T ü rk
H ayâl P erde Oyunudur,
Efendiler,
Mebus Olabilirsiniz, V ek il
Olabilirsiniz, Hatta Reisicumhur
Olabilirsiniz, F aka t Sanatkâr
\
\
Otamasınız
•K . A T A T Ü R K
Ulusal Basımevi Arfkara — 1969İ
i
i
Halen Nafa Kemal namile bilinen Bursa Belediye Başkanı Sayın Yüksek Mühendis Kemal Bengü tarafından, Çekirge asfalt yolu üzerin de bulunan ve Karagöz Mezarlığı namiyle anılan, Karagöz Mezarını ta- mamiyle tarihi vasfına uygun tarihi mimar hatlariyle tezin edilerek res tore edilen ve Tarihî Türk - Perde - Hayal - Oyunlarının kahramanları Karagöz — Hacivat - Şeyh Küşteri’nin anıtlarını yapanlara ve yaptıran lara derneğimiz namına sonsuz teşekkür ve saygılarımızı sunarız.
Yönetim Kurulu Namına Adil Yazıcıoğlu
Sayın Millî Eğitim Bakanı İlhami Ertem himayelerindeki Ankara’ da yapılan bu geceden sonra sıra ile İzmir, İstanbul, Bursa ve Adana Kayseri illerinde ve değerli himayelerinde gecemizin tekrarlanacağı- bildirir. Sayın bakanımıza teşekkürü bir borç biliriz.
Yönetim Kurulu Mashar Gençkurt
NOT : Doküman ve diyalokları veren Büyük Mutasavvuf Mevlâ-na Celâleddin Rumî ile mâMevlâ-na âleminden, irtibat kurarak Yeni MESNEVİ eserlerini neşreden, yazar Nejlâ Çapan’a teşekkürü derneğimiz bir borç bilir.
Bu gecenin hazırlanmasında bizlerden yardımlarını esirgemeyen gazeteci yazar Hakkı Çuha’ya da teşekkür ederiz.
rmr/////////A
!
P R O G R A M
■a*& ¡ssa* asso
i d i s f
OSM AN SÖZER
1 • Fasıl Heyeti ( Segah Faslı)
2 • Meddah
3 - Kukla
4 - Karagöz
Ara
5 - îlizyorn
6 - Udi Hrant Tarafından Konser
7 - ORTA OYUNU
K A P A N I Ş ve TEŞEKKÜRLER
1
I
!
!
Karagöz Ta rih i ve Orjinal B ir T ü r k Hayal
o yu n u du r ve Dünya Perde San’atına İlk Işığı
Tu ta n T ü r k - Hayal - Perde - O yunu
K A R A G Ö Z ’d ü r
KARAGÖZ, Osmanlılarm, Bursa’da ilk tarihi anıtlarını yaptırdıkları devirde geç miş bir hazin vak’anın masum kahraman larından adım alarak günümüze kadar ge len bir temaşa oyunudur.
Lâkin Karagöz’ün menşeî, ne yazıkki mazinin karanlıklarında pek çok rivayet lerle gizlidir. Ve tarih içinde tarihsiz kal mıştır. Aslı ise, Karagöz ve Hacı îvad is minde iki bani san’atkâra ait olduğu, bu iki insanın Bursa’da yaşamış bulunması ile bilinen bir gerçektir.
Bu iki büyük san’atkâr ruhlu insanın yaşamış bulundukları devirlerdeki davra nışlarından, taklit ve tulüat kabiliyetlerin den olayları ve şahısları sözle karikatürü- ze edişlerinin bir neticesi olarak başları na gelen felâketten, devrin hükümdarı ta rafından uğradıkları gazaptan doğmuştur. Halk vicdanında, fıkraları ile Nasret tin Hoca’mız nasıl asırlardan beri yaşa makta, kütüphanelerde saklı kitapların malı olmaktan çıkıp, sohbet eden insanla rın birbirine anlatmak istediklerini me cazî mânada süslüyen fıkralarla, nesilden nesile sözle aktarılarak halkın fikir malı olmuş ise, Karagöz’de yüzyıllardan beri halkın espri dolu ve halk içinden bir çok
tipleri, şive ve karakteri ile, perdede haya lî çizgiler arasında canlandıran bir eğlen ce vasıtası olmuştur.
Bu ince halk zevkinden doğan san’at da. Karagöz Gölge ve Hayâl oyununda, mûsiki, şiir, destan, raks, ışık, mevcut ol duğu gibi, teknik itibarıyla da bir düzen ve ahenk vardır.
Karagöz ve Hacı İvad’ın isimlerine iza feten meydana getirilmiş olan GÖLGE VE HAYÂL oyunlarının, perdeye ve halka ak- sedişînin muhtelif rivayetleri şu şekilde şuyu bulmuştur.
Karagöz, Yıldırım Sultan Beyazıt za manında, inşa edilmekte olan Ulu Camiin de, Hacı İvad’Ia çalışmaktadır. Padişah bir gün inşaatı teftişe gelir. İnşaat uzun bir zamandan beri devam etmektedir. Lâ kin bir evvelki gelişine ve inşaatın çabuk bitirilmesi emrine rağmen, inşaatta belir li hiç bir ilerleme olmadığım görür. Sul tan çok kızmıştır. İnşaatın neden yavaş gittiğini tahkik eder.
Neticede, Karagöz ve Hacı İvad is minde iki inşaat ustasının kendi araların da yaptıkları mukallitliklerden, diğer işçi lerin oyalandıkları ve gülmekten hiç
sinin iş yapamaz hale geldiklerini, ciddi yetin yerine lâubali bir hava estirildiğini haber alır.
Sultan Yıldırım Beyazıt, müthiş hid detlenerek gazaba gelir. İnşaatın bir an evvel bitirilmesi emrine karşı gelen, ame leyi oyalayarak, çalışamaz hale getiren, Hacı İvad’la Karagöz denilen bu iki us tanın başlarının vurulmasını ferman eder.
Padişahın emri yerine getirilir. Ka ragöz Bursa’mn Küzeyine, Hacı İvad ise güneyine gömülüdür.
Bir rivayette şöyledir: Gevezelikleri yüzünden başlarının uçurulmasına fer man çıktığını duyan, Hacı İvad meçhul bir semte kaçmış, canını zor kurtarmış tır. «Çünkü Hacı İvad’m mezarı buluna mamıştır Bursa’da.»
Karagöz ise kaçarken Çekirge sem tinde yakalanılıp, derhal başı vurulmuş ve öldürüldüğü yere gömülmüştür.
«Karagöz’e ait olduğu bilinen mezar Çekirge’dedir.»
Diğer bir rivayete göre: Karagöz Bi zans İmparatorluğu ulaklarından «Kırk Kiliseli» Kırklareli’li Safyanozlu Karagöz Bali Çelebi namında bir zattır.
Hacı İvad ise, Bfeoğullarından, Bur- salı YOKÇA HALİLİ’dir. Bu zat av köpek lerine pek meraklı imiş ve sık sık hacca gidermiş. Bundan dolayı da kendisine HACI İVAZ yahut HACI İVAD derlermiş.
Bu iki şahıs, Bursa’da veya Konya’da karşılaşırlar. Arkadaş olurlar. Aralarında da etrafın nazarı dikkatini çekecek şekil de türlü mukallitliklerle şakalaşırlarmış. Onları dinliyen bir çok kişiler gülermiş.
Hacı İvad bir gün Mekke’den, Medi ne’ye giderken önüne eşkiyalar çıkar ve onu soyarak öldürürler. Daima beraberin de bulundurduğu köpeklerinden biri, sa hibi ölünce başı boş Şam’a gelir. Sokak larda dolaşmağa başlar. Bu sırada efendi sini öldüren eşkiyalara rastlar. Havlaya rak üzerlerine saldırır. Köpeğin bu halini
gören zaptiyeler, adamları yakalayıp, evle rini araştırırlar. Arama neticesi, Hacı İ- vad’a ait olan, kan lekeleri içindeki elbi seleri ve eşyaları bulurlar.
Hacı İvad’ın cesedini Şam’daki Bed ri Hanına gömerler. Karagöz ise aynı yıl larda Bursa'da vefat eder.
«Bu rivayet ve iddia hakikate pek uy gun değildir. Çünkü Selçuklular devrin de, Bizans saraylarında bir Türk memuru nun çalışması muhtemel olamaz denilir.» Karagöz ve Hacı İvad’ın başlarına ge len vak’adan meydana çıkarıp isimlerini tarihe mal eden zat ise Şeyh Küşteri a- dında bir alîm kişi olduğu söylenir.
Bu sebeple Karagöz oynatanlar ara sında Şeyh Küşteri’nin büyük bir mevkii vardır. Çünkü Karagözcüler perdeyi aç tıkları zaman; Mutlaka şöyle bir giriş ya parlar.
«Emli hal olmayan bilmek muhal. Pirimiz, üstadımız Şeyh Küşteri ey
lemiş böyle hayâl.» Bir başka rivayete göre: Bektaşi Karagöz, Nakşi Hacı îvad, biri ırgat di ğeri usta olarak, Bursa’nın imar faaliyet leri arasında inşaatlarda karşılaşırlar. Be raberce çalışırlar. Arkadaş olurlar. Kara göz muzip, şakacı, alaycı hoş bir zattır. Türlü taklit ve nükteli konuşmaları ile, komiklikleri ile Hacı İvad ağanın dikka
tini celbeder. Karagöz’le alâkadar olur. O- nun bu hoş mizaç ve kabiliyetleri, kendi iç âlemini coşturur; Hacı İvad bütün ağır başlı duruşuna rağmen, aslında o da pek muzip, komik mizaçlı biı adam olduğun dan Karagöz’ü çok sevmiş. Ve kısa zaman da birbirlerinden ayrılmayan, iki kafa dar dost olmuşlardır.
İşçi Bektaşi Karagöz ile, Nakşi Hacı İvad sık sık Bursa’nın değerli Şeyhlerin den olan, devrin sözü sohbeti, hatırı ge çen, sayılan, sevilen, Şevh Küşteri Haz retlerinin dergâhında buluşarak hep be raber sohbet ederler. Şeyh Küşteri ile dostluğu ilerletirler. Şeyh Küşteri de ken dilerini pek sever iltifat ederlermiş.
Lâkin Karagöz’le Hacı îvad iş saat lerinde de inşaatında çalıştıkları camide, diğer işçileri meşgul edecek derecede bir- birleriyle komik konuşmalara, oyunlara devam ettiklerinden, Yıldırım Sultan ta rafından boyunları vurdurulmuştur.
Yine bir rivayete göre: Vak’a aynen Sultan Orhan’ın devrinde geçmiştir. Bu hadise Orhan Camiî yapılırken vuk’u bul muştur.
Eski Karagözcüler, Şeyh Küşterinin suret perdesini şu şekilde kurduğunu ve tarihe mal ettiğini anlatırlar. Çünkü Ka ragöz Hayâl Oyununu Osmanlı Türkleri devrinde, ilk sarayda oynatan Şeyh Kiiş- teri’dir derler.
Orhan Gazi Karagöz’ün öldürülmesi ne ferman buyurduktan sonra, aradan bir müddet geçer. Halk içinde de Kara göz’ün idamı fena bir tesir bırakmış.
Padişah bir gün vak’ayı hatırlar. Ma iyeti erkânından bazı kimseiere:
«— Başını vurdurduğumuz o iki şar latan ne yapardı da ameleyi güldürür, meşgul ederdi?..» diye sorar. Ve kaçmış olduğunu işittiği Hacı İvad’ın aranılma sını ferman eder.
Hacı îvad ise, çok sevdiği Karagöz’ ün idamından müteessir olarak kendi ba şını da kurtarmak derdiyle tekrar hacca gitmiş. Karagöz'le Hacı İvad’ı yakından tanıyan ve onların daima ziyaretine git tikleri Şeyh Küşteri'den padişaha bahse derler. Sultan :
«— Varın Şeyhi buraya getirin..» der. Padişahın adamları, Şeyh Küşteriyi dergâhından alıp Sultanın huzuruna çıka rırlar. Orhan Gazi :
«— Şeyh efendi, siz Karagöz’le, Ha cı îvad’ı tanırmışsınız. Bunlar nice
adam-* I
( f 1
T Ü R K İ Y E
ÜŞ) BANKASI
paranızın... istikbalinizin emniyeti
iardır ki, ameleyi meşgul ederlerdi? Bana hallerini hikâye edermisin?..»
Dediği zaman, mutasavvıf ve hoş soh bet bir zat olay Şeyh Küşteri Hazretleri cevap olarak :
«— Müsaade kılınız Hünkârım, ben onları size hayâl perdesinde canlandıra yım..» der. Padişah müsaade eder. Şeyh Küşteri huzurda derhal bir hayâl perdesi kurarak. Perdenin arkasında bir şem’a yakmış. Sonra ayağında bulunan sivri uç lu, sarı çedik pabucunu çıkararak, bu çok sevdiği iki insanın kaybolmasına acıyan yüreği ile, onları takliden konuşmağa baş lamış, Kurduğu perdenin arkasına geç miş. Sağ pabucunu Karagöz, sol pabucu nu Hacı îvad farzederek ellerine geçir miş. Hacı İvad :
«— Huzur-u haziran, cemiyet-i irfan, vakt-i sefayi merdan, lâindir, bi dindir, bi edepdir, münafıktır, şeytan. Şeytanın din sizliğine, Rahmanın Bir’liğine, beni tema şaya tenezzül buyuran Devletlü, kudretlü Hünkârım efendim, Hazretlerinin sağlı ğına...»
Dedikten sonra, Hacı İvad’a yeri öp türüp.
«— Efendim, ben bendeniz, ben a- cizleri, eli yüzü yunmuş, elfazı düzgün, hoş sohbet, fasihül lisan müsahabeti tat lı...»
Diyerekte perdenin köşesinden Kara- göz’ü göstermiş :
«— Hoş geldin ıspanak suratlı.» Hacı İvad :
«— Bir yari kafadar olsa, 0 söylese ben dinlesem... Ben söylesem o dinlese... Haaaay bana bir eğlence, medeeet, me- deet, medet heey..»
Derken, Karagöz’ü perdeye getirmiş, birbirlerine girerek kavgaya başlatarak, onları tatlı bir lisanla muhavere ettirmiş. Bu arada Hacı îvad, Osmanlı dilinden ko nuşuyor, Karagöz ise, halk diliyle ona sa- fiyane ve gülünç cevaplar veriyormuş. Bu
konuşmalar o kadar komik devam ediyor muş ki, Padişah bile o anda dayanama mış ve kahkahayı basmış. Ve Hacı îvad’- la Garagöz'ün de böylelikle kimler oldu ğunu anlamış.
Oysa Karagöz’ün Cami yapılırken, iş çileri oyalayışının sebebi çok daha başka imiş. Ve bu da Sultanın Camiden önce ci varında bir hamam yaptırmamış olması imiş. Çünkü işçiler hamamda gusul ab- desti aldıktan sonra Tanrı Evini bina et meleri bir an’ane idi. Lâkin camiin mima rı bu hatayı işlemişti. Padişah ise, bu an’anenin yerine getirilip getirilmediği nin tetkik etmeden amelelere taş taşıtma- maya, çalışmamaya teşvik eden Karagöz’- ü, bir gammazlık neticesi, âni niddete kapılarak, Camiin minaresi dibinde boy nunu vurdurmuştu.
Şeyh Küşteri işin aslını bu surette anlatınca, Sultan vicdan azabı çekerek, pek çok üzülmüş, fakat gönlüne teselli vermek için de bundan sonra her zaman, Şeyh Küşteri’yi davet etmiş ve huzurun da hayâl perdesi kurdurarak, Karagöz ve Hacı İvad’ın anılmasını istemiştir. Dola yısıyla da, ondan sonra gelen, Padişah lar da Karagöz oyununu sarayda oynat mak bir an’ane haline gelmiştir.
Daha sonraları Karagöz halk arasına da yayılarak, bilhassa ramazan ayların da, iftardan sonra halkın yegâne eğlencesi haline gelmiş, zamanla otuz gün içinde otuz piyes tertip edilerek Karagözcüler tarafından oynatılırdı.
Karagöz oyununda Türk mûsikisi, halk türküleri, rakslar, aynı zamanda şiir ler de okunarak ve bir piyes mizanseni, mevzuu içinde, pek çok çeşitli halk tiple ri tasvir edilerek, onları konuşturan şive leriyle halk kültürüne asırlarca hizmet etmiş, edebiyat, mûsiki ve tiyatro, perde tarihimiz de çok mühim yer almıştır.
Bilhassa deve derisi üzerine yapılan Karagöz - Haylâ Oyunu tiplerinin tasvir leri, eski Türk Resim San’atının birer ve sikalarıdır.
KARAGÖZ E AİT OLDUĞU SÖYLENİLEN EPİGRAMTN METNİDİR.
Nakş-ı sun’un rernzeder hüsnünde ru’yet perdesi Haceî hükmü ezeldendir hakikat perdesi
Sireti surette mümkündür temaşa eylemek Hail olmaz aynî irfana basiret perdesi Her neye im’an ile baksan olur iş aşikâr Kılmış istilâ cihanı habı gaflet perdesi Bu hayâli âlemî gözden geçirmektir hüner Nice Karagözleri mahvetti suret perdesi
Şem’i aşklay andırıp tasviri cismindir geçen Ademî amedşüd etmekte azimet perdesi Kangı zılla iltica etsen fena bulmaz acep
Oynayan sultanı gör kurmuş muhabbet perdesi Dergâhı ali abs^a müstekil ol kemterî
Gösterir vahderelin kalktıkta kesret perdesi.
NOT : Bu kitâbe vaktiyle Karagöz mezarının bulunduğu yerde yo lun kenarında imiş. İstiklâl mücadelemizde, Yunanlıların baskınına uğ rayan Bursa’da, bu kitabeyi Yunanlılar kırıp parçalamışlar. O zaman Çekirge semtinin muhtarı, kitâbenin yazılı bulunduğu mermer parçala rını toplayacak saklamışlar.
Hâlen bu kitâbe Bursa Arkeoloji Müzesinde muhafaza edilmektedir.
NOT : Yazı ve resimler, NECLÂ ÇARPAN’IN BURSA Kitabından alınmıştır.
Şeyh Küşteri, Horasan illerinden ge len ve Bursa’ya yerleşen, bilgili, mutasav vıf bir Türk Şeyhi idi. Yani bir Horasan Ereniydi. Erenlerin ödevi ise, halkı irşad etmekti. Çok iyi kalpli olan Anadolu halkı bu erenlere hürmet ederler. İnsanlık na mına gösterdikleri yolda yürümeyi bir Hak borcu bilirlerdi.
Şeyh Küşteri, Büyük Türk Mutasav vıfı Ahmedî Yesevî tarikatına mensuptu. Bursa’ya geldiği zaman Kara Şeyh mahal leşine yerleşmiş ve burada bir zaviye kur muştu.
Kısa bir zamanda kürsüsü etrafına binlerce insan toplandı. İlminden feyz al mak isteyen, genç, yaşlı Bursalılar kendi sine intisap ettiler.
Bir gün dersi bitikten sonra, talebe lerinden biri kendisine şunu sormuş:
«— Hocam, bizi irşadlarmızla Hak yolunu anlattınız. Bu suretle bizler uhre- vî âlemi öğrendik. Fakat bu dünyevî â- lemdeki hayat nedir?»
O zaman Şeyh Küşteri başından sarı ğını çözerek odanın bir köşesine perde ha linde germiş ve müritlerine dönerek:
«— Bu perdenin dört köşesi vardır. Esasen dünyamız da dört köşeye dayanır. Bu dört esası atalarımızca da kutludur. Bu dört köşe, dört kapıyı temsil eder. Birinci kapı İkinci kapı Üçüncü kapı Dördüncü kapı Bunlardan : Marifet kapısı : Hakikat kapısı : Şeriat kapısı. : Tarikat kapısı. Birincisi İkincisi Üçüncüsü Dördüncüsü İlmî Fazileti. Kanunları.
Mürşidi ifade eder. Dedi ve dört kenarlı olan bu perdenin her dilimini üçe bölerek, oniki bölüm yap tıktan sonra :
Bu bölümler de on iki imamı temsil eder, dedikten sonra, bu perdenin arka
sını da bir meş’ale yakmış sonra sağ elini meş’ale ile perde arasında tutarak, bir
gölge meydana getirmiş, bundan sonra talebelerine dönerek :
İşte mollalar, şu gördüğünüz perde ruhtur. Şu elimin gölgesi ise cisimdir, dünyadır. Arkasında yanan meş’aîe ise;
Ve meş’aleyi püf diye söndürmüş. Şu yanan meş’ale püf deyince görü yorsunuz ki sönüyor. İşte bu insandaki, ölüm neticesi kaybolan ruhtur. Meş’ale sö ner sönmez o cisim kaybolur. İşte insan oğlu bu perdedeki hayâllerdir. Dünya ku rulalı, ezelden ebede kadar bu hayâller, o perdeden gelip geçeceklerdir. İşte hayat dediğimiz budur. Yalnız şunu biliniz ki baki kalan perdedir. Bu perde ise dünya- mızdır. İnsanlar vu perdede oynayan ha yâllerdir. Lâkin şunu bilin ki, bu perde nin sahibi Rabbiilâîemin’dir. Yani bu â- lemlerin yaratu-sı olan Allah’tır. O Rab’ki güzelliğin ve faziletin sönmez nurudur. O nura aşık olanlar, O’nun sevgilileridir!»
Diyerek bu büyük mutasavvıf zat, Türk tasavvufunun izahım talebelerine yapmıştır.
İşte Karagöz’de beyaz perdedeki ha yâl şeklindeki tasvirler de insanlığın ya şadığı hayattır.
Şeyh Küşteri bu maksatla Karagöz oyununu icad etmiştir. Lâkin bu hayâl perdesi, Şeyh Küşteri’den önce de, Türk men Obalarında pek eski devirlerden beri, basit bir şekilde oynatılmakta imiş.
Karagöz oyunu basit bir oyun değil dir. O büyük bir felsefî mâna taşımakta dır. Bunu perde gazellerinden de görürüz. Evvelâ resmeylemiş resmeyleyen resmî zilâ: Perde kurdum, şem’a yaktım göstereni zıllü hayâl. Fanı dünya kesretine aldanıp etme cidal. Kâinatın sırrını bilsin deyu ebvabı hal. Pirimiz Şeyh Küşteri talim etmiş per dede Ehli hal olanlar anlar, gayriyi bilmek muhal.
Bu şiir hayatın felsefesini ne güzel an latmaktadır.
Şeyh Küşteri hakkında «REVZAİ-İ EVLİYA» adlı eserde şöyle bir malûmat vardır.
«Şeyh Mehmet Küşteri, Horasan diya rından gelip, Bursa’da ikâmet etmiş, ve kendisine uzlet köşesi izhar ederek orada !badet ile meşgul olarak yaşamıştır. Hay Hye-î azime sahibi ve zeyM keramet olup mutasavvuf bir zattır. Mekânı cennet o- lan bu zat, Sultan Murat Hüdavendieâr’- m saltanatının son senelerinde âlemi fe- nâya azîm olmuştur.»
Kendisi Bursa’da Küşteri mahallesin de, Atatürk Caddesi üzerinde Orhan Bah çesi hizasında bir evin içinde medfun bu lunurken, halen Çekirge’deki Karagöz'e ait olduğu bilinen ve restore edilmiş me zarın yanma nakledilerek, aynı zamanda sembolik bir anıt meydana getirilmiştir.
Mezar taşı kitabesinde şöyle yazıl maktadır.
Kutbül-Arifin gavs-iil vasilin Cennet mekân firdevsi âşiyan Sahibi hayâl Şeyh Mehmet Küşteri ruhuna Fatiha.
1400
Aynı zamanda şair olan Şeyh Küşte ri’nin «Gülşen» adlı manzum bir de diva nı vardır. Divanından bir beyit :
Ademsin ol âlemde sen de sakin Yolumuz veçhile malümu-mümkün. Perdeye akseden artık Karagöz’Ie Hacı İvad’ın ruhudur. İsimleriye bera ber, hayâlleri de asırlardan beri, Türk te maşa hayatının, nükte, saz, söz, edebiyat, sr.n’atının, saraylarda, konaklarda, düğün lerde, bütün eğlence yerlerinde, başlıca a- ranılan ve Hayâlı sıfatıyla canlandıran san’atkârları tarafından takdim edilmiş, edilmektedir.
Karagöz ve Hacı İvad Hayal Oyunu san’atmın doğuş, perdeye aksediş rivayet leri her ne kadar değişik olursa olsun, gerçek olan, Karagöz ve Hacı îvad ismin de iki insanın yaşamış olduğu ve onların san'at hayatından alman ilhamla nesilden nesile halk arasında, halkın kendi içinden ve her devrin karakteristik olaylarından bir akışla zamanımıza kadar gelmiş olan bir kültür ifadesidir.
KARAGÖZ, İstanbul ramazan gecele rinde, bilhassa Şehzadebaşı’nda, Şule ve Fevziye Kıraathanelerinde, perde oyunla rıyla meşhur, merhum Hayâli Kâtip Salih
Efendi, ve merhum meşhur-u âlem Mem- duh Bey tarafından oynatılmakta idi.
Zamanımızda ise, çok kıymetli san’- atkârlar, Postacı Hayâlı Küçük Ali Bey, ve halen Karagözcüler Derneği Başkanı Mazhar Gençkurt ile Osman Sözen tara fından, Karagöz ve Hacı İvad’m bugünü müzü ve dünü canlandıran tablolarını, ses, söz çizgilerindeki taklit kabiliyetiyle, Türk san’at severlerine sunmaktadırlar.
Dünya Perde San’atına ilk ışığı tutan, Türk - Hayâl - Perde - Oyunu KARAGÖZ- dür.
NECLÂ ÇARPAN
Bu tarihî Türk san’atmın bir an’anevî kültür olarak gelecek nesillere takdimin de KARAGÖZCÜLER DERNEĞİ ne büyük yardımları olan ve himayesiyle, şefkat gösteren, Sayın Millî Eğitim Bakanımız İlham! Ertem’e ve san’at sever dostları mız, çalışmalarımızda bizden yardımları nı esirgemeyen Devletlilerimize, gecemize şeref veren misafirlerimize Derneğimiz namına teşekkürü borç biliriz.
KARAGÖZCÜLÜK DERNEĞİ 2 nci Başkan
OSMAN SÖZEN ve
Haysiyet Divanı Başkanı ADİL YAZICIOĞLU
CO'
cET
M O T O R L U
SIRT A T O M I Z O R U
Tozlama tesir mesafesi
5-6
mQ
Püskürtme tesir mesafesi
4-5
mQ
İlâç deposunun hacmi
1 3 - 4
ltQ
BAG-BAHCE-TARLA-SER
DEPO vs.nin EN İYİ ŞEKİLDE
İLAÇLANMASINI SAĞLAR .
Sıvı ve Toz İlâç Püskürtür,
Kullanması ve Bakımı Kolaydır*
NARINA
ve
KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUNU
ANKARA
• *
TÜRKİYE
Kömür İşletmeleri Kurumu
Sermayesi : 750.000.000 TL. Merkezi : ANKARA m ü e s s e s e l e r! ; EKİ ... .. ZONGULDAK GLİ ... .. TAVŞANLI K S T ... ... ANKARA İş l e t m e l e r i : ALPAGUT — DODURGA Ç O R U MORTA ANADOLU LİTYİNLERİ ÇAYIRHAN/NALLIHAN ŞARK LİNYİTLERİ AŞKALE/ERZURUM
tesisleri ve
mamulleri
ile
halkın
gönlünde
petrol ofisi
Tasarruflarını TÜRKİYE
VAKIFLAR BANKASI’ nda
toplayanlar istikbâl endi
şeşinden
uzak
mutlu
yarınları hazırlamış
d e
mektir.
TÜRKİYE
V A K I F L A R
■NB A N K A S I
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
1954 yılında, yurdumuzun petrol rezervlerini tesbit etmek istihsal ve petrol endüstrisi için gerekli tesisleri kurmak ve iştiraklerde bulun mak amacı ile teşkil edilen T.P.A.O., yurt topraklarındaki enerji kayna- ği olan ham petrolün değerlendirilmesinde, başarılı ve azimli çalışma ları ile temayüz etmiştir.T.P.A.O. yurdumuzun petrol kaynaklarını arayan, bulan, istihsal edi len ham petrolü rafine eden ve halkımızın hizmetine sunan yegâne ulu sal, dev teşekküldür.
1955 yılında 179 bin ton olan ham petrol istihsali 1968 de bir mil yon tonu aşmıştır. Petrol istihsalini artırmak için daima yeni rezervler arayan T.P.A.O., bu sahada çalışmalarını hızla devam ettirmektedir.
T.P.A.O., Batman Rafinerisinin kapasitesini bir milyon tona, İpraş Rafinerisinin kapasitesini de 5,5 milyon tona çıkaracaktır. 1971 de-İz mir Rafinerisi 3 milyon ton kapasite ile faaliyete başlayacak, 1972 de Türkiye Rafinerilerinin kapasite toplamı 15,8 milyon ton olacaktır.
Petrol nakliyatında, yurdumuzda bulunan 650 kilometrelik boru hat tının, 610 km. sinin sahibi ve işleticisi olmakla T.P.A.O., başta gelmek tedir. 495 kilometre uzunluğunda olan Batman — Dörtyol boru hattı ile taşınan ham petrol 1967 de 2,5 milyon tonu aşmıştır.
T.P.A.O., 1966 yılında Petro — Kimya Sanayiinin kurulması için Petkim A. Ş. tesisleri inşaatına başlamış olup, yurt ekonomisine büyük katkılarda bulunan Ipraş, îpragaz ve Isılit tesislerinin kurucusudur.
• •
A Z O T S A N A Y İ İ
YURDUN HER YERİNDE MÜSTAHSİLİN VE SANAYİCİNİN HİZMETİNDEDİR. ★ AMONYUM NİTRAT GÜBRESĞ ★ AMONYUM SÜLFET GÜBRESİ ★ TEKNİK AMONYUM NİTRAT ★ KESİF NİTRAK ASİT★ MAYİ AMONYAK ★ AZOT GAZI ★ OKSİJEN GAZI
SİPARİŞLER :
GENEL MÜDÜRLÜK ANKARA : Telg. Azot Ankara Tel: 123195 Kütahya Azot İşletmeleri :
HAY HAAAK ! . .
-
HER TÜRLÜ İYİLİK GELİR H A K T A N ,
HER ŞEYİMİ ALIRIM SİİMERRANK’ T A N ...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi