SADULLAH
PAŞA
YALISI
Boğaziçi yalıların ın hem en hepsinin k en dilerine özgü ayrı b irer öy k ü sü v ard ır. İçle rin d en bazıları tarih e yön verecek olaylara sahne o lm u ş, b az ıla rın d a B oğaziçinin ünlü saz söz âlem leri düzenlenm iş, acı ve tatlı an ı larıy la d uygusal b ir çok olay birbirini izle m iştir. H iç k u şk u su z b u n la r a ra sın d a Ç en gelköy koyundaki asırlık servilerin, erguvan ların gölgesi a ltın d a yer ala n S ad u llah P aşa yalısının diğerlerinden apayrı özelliği vardır.
Sadullah Paşa ismini sonradan alan bu ya lının, ne za m an yapıldığı bilinm ez. B u n u n la b e ra b e r v ak ıf k a y ıtların d a ilk kez ism ine S ultan I. A b d ü lh am it z a m an ın d a (1774- 1789) rastlanır. K ayıtlardan yalının 1783’den önce ölen D a rü ssaâd e a ğ a ların d an Ç erkeş M ehm ed ağa ta ra fın d a n b ü tü n m alı m ülkü ile b irlik te S u lta n ah m et civ arın d ak i b ir tü r beye vakfedildiği ö ğ ren ilir. N e v ar ki, Ç e r keş M ehm ed A ğa, hacca g iderken Ş a m ’da ö lü r, varisi olm adığı iddia edilince de m alı na el konm ak istenir. A ncak ortay a çıkan va risler açtık ları davayı k a z a n a ra k yalıyı geri alırlar. B undan sonra da Bostancıbaşı defter leri ile 1792 tarihli ta p u k a y ıtların d a yalının “ M ehm et A ğa kızı ve sadr-esbah Y usuf P aşa sadr-ı esbak (K oca Y u su f P aşa ) halîlesi H a- nife H a tu n u n ” m ülkü old u ğ u yazılır.
O sm an lı ta rih in in en ilginç kişilerinden o lan K oca Y u su f P a ş a ’nın G ü rcü asıllı o l d u ğ u , T ersaneye gem ici o lara k girdiği, ça lışkanlığı, yetenekleri ve yakışıklılığı ile d ik kati çekerek kısa z a m an d a ilerlediği söyle nir. M ora vilayetine vezir payesi ile vergi to p lam ağa gönd erilen (1784) K oca Y u su f P aşa S adâvet m ü h rü (1785) ile m ü k âfa tla n d ırılır. P aşa, cesareti, atılganlığı ile ü n y ap a r ve
pa-m kadın 46
Yazı: Erdem Yücel
dişahı A vusturya ile R usya’ya karşı açılacak bir savaşa zo rla r. O ysa bu kez şansı d ö n er, savaş aleyhe so n u çlan ın c a, 1789’d a azledi lir. A ncak bu olay o n u n b a şa rıla rın a gölge düşürm ez. Sivas, Vidin Seraskerliği, kaptan-ı d ery a, K a ram an , K östendil, B osna valiliği gibi görevleri üstlenir. B unların ard ın d a n da 1809-1810 yılların d a ikinci kez sad a ret m a k am ın a g etirilir. Ş u m n u S av aşın d an sonra yeniden azledilirse de K aradeniz kıyılarında ki A n a p a ’ya, so n ra da M edine’ye m u h afız o lu r, 1813 yılında bu görevde iken ö lü r.
Eski B oğaziçililerin nesilden nesile a n la t tık la rın a, B ostancıbaşı defterlerinin de doğ ru lad ığ ın a göre, K oca Y u su f P a şa , Ç engel köy iskelesinin y an ıb a şın d a k i b ir yalıda y a şam ıştır. B ugünkü S ad u llah P a şa Y alısı ol duğu sanılan bu yalıda K oca Y u su f P a ş a ’- nın H a n ife H a tu n d a n iki çocuğu o lu r. H a- nife H a tu n u n ö lü m ü n d en so n ra yalı K oca Y usuf P a şa ’nın oğlu M üderris M ahm ud Bey ad ın a kaydedilir. S o n ra d a K oca Y u su f Pa- şa’nın to ru n u H am di P aşaya kalır. Bağdat Va
lisi H aindi P aşa, padişahın gözünden düşer. Ve bir tü rlü İsta n b u l’a d ö n ü ş için izin a la m az.
Bir yan d a gözden düşm üş bir p aşa, diğer y an d a gözü yaşlı bir a n a ve hiddet içerisin de bir p ad işa h !..
İşte, o sırad a yalıda o tu ra n K oca Y u su f P a ş a ’nın kızı, Seyyid Ali P a ş a ’nın dul k a lan eşi ve H am di P a ş a ’nın d a annesi olan E m ine H an ım ın kafası kızar, kayığına b in diği gibi d o ğ ru ca S adrazam Ali P aşay a
der. K endisini rıh tım d a k arşılayan S ad ra zam d an o ğ lu n u n affı için yard ım ın ister ve şöyle der:
— A n a p îr, oğul b ir!..
G önlü yaralı ananın bu isteği padişaha d u y u ru lu r ve H am d i P a şa a ffo lu r, P aşan ın İs ta n b u l’a d ö n ü şü n ü k u tlam ak için yalıda ve a rk asın d ak i k o ru d a o güne k ad a r g ö rü lm e miş bir çırağan âlemi düzenlenir. Binlerce çı- rağan ışığı geceyi a y d ın la tır...
K arşı kıyıda eski B eşiktaş S aray ın d a b u lu n an padişah pencereden b a k a r ve ayd ın lı ğı görünce Ç engelköyde yangın olduğunu sa nır.
Ehli zevk sahibi olan H am d i P a şa b u n a benzer pek çok eğlence düzenlem iştir. B u nun kaçınılm az sonucu olarak da epeyce b o r ca girer ve so n u n d a yalı 1881 y ılında A yaşlı E sad M uhlis P a ş a ’ya satılır.
A ile şeceresi H acı B ayram V elînin h alife si B ünyâm in Veliye k a d a r iner, A yaşlı E sad M uhm is P a şa şair ru h lu bir kişi o lu p , aynı za m an d a d a h a tta ttı. E d irn e, E rz u ru m , D i y arb a k ır v aliliklerinde b u lu n a n E sas M u h lis P a ş a ’nın ö lü m ü n d en so n ra yalı ço cu k la rın a k alır. O ğlu S ad u llah P aşa diğer m iras çılard an yalının b ü tü n hissesini satın alır. B undan böyle de yalı S adullah P a ş a ’nm is m iyle tan ın ır ve g ü n ü m ü zd e de aynı şekilde sü rü p gider.
S adullah P a şa an ıla rın d a , S ultan V. M u- r a d ’m ta h ta çıkışında yalıya bir kayık g ö n dererek p ad işah ın kendisini saray a davet e t tiğini yazar. S adullah P aşa b u n d a n so n ra sa ray m âbeyn b aşk â tib i ve Berlin sefiri o lu r, 1878 yılında Berlin A ndlaşm asm ı im zalayan T ü rk heyetinde b u lu n u r. M eşrutiyetten y a na o luşundan ö tü rü , yalının kaderi mi bilin m ez o d a H am d i P aşa gibi bir tü rlü İsta n b u l’a çağırılm az, sürekli o lara k A v ru p a ’da kalır. Ailesine yazdığı m ektuplarında gurbet acısının izleri ise açık seçik g ö rü lü r. Ç ok a r zuladığı y u rd u n u , Boğaziçini bir d ah a göre- m eyerek 1889’d a V iy an a’d a ö lü r. P a ş a ’nın ö lü m ü n d en so n ra eşi N ecibe H an ım şu u ru nu kaybederek yalıda gece g ündüz dem eden d o laşır, kocasının d ö n ü şü n ü b e k le r!.. Yeni evlendiklerinde bir gün S adullah P a şa eşini pem be tül bir elbise içerisinde görm üş ve bu rengin o n a çok yakıştığını söylem iştir. İşte, b u n d a n ö tü rü de 1917 yılında seksen yaşını aşkın o lara k ölen N ecibe H a n ım , h ayatının son gününe kadar pem be tüller içerisinde P a şasını bekler. Y ıllar geçer, yalıda o tu ra n la r, üst k a tta güney-doğudaki pem be o d a d a N e cibe H a n ım ın pem be tüller içinde hayâlinin dolaştığ ın d an söz ed erler!..
G ünüm üze epey değişikliğe uğrayarak ula şan S adullah P a şa yalısı harem ve selam lık olm ak üzere iki b ölüm den m eydana gelm iş tir. H arem iki katlı ve kubbeli; o n a bitişik selâm lık ise tek katlı ince uzun bir yapıdır. Selam lığın b iraz ö tesinde, denize açılan b ü yük bir havuz ile üzerinde iki katlı ah şa p bir kayıkhanesi v ardı. H a m a m ile m u tfa k h a rem e bağlı ayrı b irer küçü k yapı idiler. A y rıca harem bahçesini k o ru d a n ayıran y ü k sek d u v arla rın içerisinde suların toplandığı bir de m ahsen vard ır.
S adullah P aşa yalısının üzeri çatıyla ö r tülü olm asın a karşılık içten büyük bir k u b
be ile örtülü harem in ikinci katı eh böğürün- delerle dışarıya taşım lm ıştır. Yalının dört k ö şesinde b u lu n a n m avi, sarı, yeşil ve pem be renklerdeki o d a la rd a d iv an lar, sedirler yer leştirilm iştir. E d irn e işi bezem elerin yanısı- ra içerisi A vrupalI ressam ların elinden çık mış resim lerle bezenm iştir. Ö zellikle X V III. yüzyıl T ü rk yapı ö rneklerini gösterm esi y ö n ünden ayrıca birer belge niteliği taşıyan bu resim lerde B oğaziçinden kesitler, S araybur- nu ve T o p k a p ı S arayı g ö rü lm ek ted ir.
S ad u llah P aşay a gelin olan yine Çengel- köylü M ünevver A yaşlı, “ D e rsaa d et” isim li eserinde yılların geçtiği yalıdan söz ed er ken bizlere de ilginç bilgiler v erm ektedir.
“ K aderim de Ç engelköyü ile bağlı bir ta ra f var. E vlendiğim zam an yine Ç engelkö- y ü ’nde evlendim ve Ç engelköyü’n de k ay ın pederim S adullah P aşa yalısında o tu rd u m . O z a m an lar yalıda ne su, ne elektrik vardı ve o ldukça h arap idi, fak at fevkalâde güzel di, d ah a restore edilm em iş ve b ü tü n eski g ü zelliğini m u h a fa z a ed iy o rd u . O zam an b a h çesi ikiye b ö lü n ü p satılm am ıştı. B üyük bir havuzu ve ad e ta küçük bir lim anı vardı ki m aalesef, burası satılan kısım da kaldı. Y a lının yerli büy ü k bir ham am ı ve koca koca m erm er taşlarla ö rtü lü bir m u tfağ ı ve m u t fa k ta ko cam an b ir ocağı v ardı. B urası ye m ek pişirm ekten b aşk a , âd e ta yem ek yene
cek kad arg ü zeld i. Bu m u tfağ ın üstü n d e, küçük ve kendine m ahsus çok şirin bir kaç b asam ak la çıkılır b ir d aire v ard ır ki b ah ç e nin harem d uvarı ile birleşiy o rd u . Y alının b ü tü n bu kısm ı y ıktırılınca yalı ile harem bahçesinin d uvarı b irb irin d en ayrıldı ve a r tık harem d u v arın ın m an ası k alm ad ı. H a l buki, yalının bahçesine büyük bir ah şa p k a p ıd an girilir, koyu yeşil ağaçlar ve ta fla n la r d an geçilir ve nihayet asıl yalının h arem k a pısına gelinirdi. B u rad a d a küçük b ir bahçe v ard ı. İki ta ra fı ta fla n ve m ozaik döşeli d a r bir yoldan geçilir ve yalıya gelinirdi. Y alının diğer kısm ında ise birk aç b asa m a k la çıkılan deniz ü stü n d e h ârik u lâ d e güzel b ir yem ek odası ve bu yem ek o d asın ın altın d a herşeyi ile, ham am ı, m utfağı birk aç odası ile bir d a ire v ard ı. B ütün b u n la r yıkılınca k o ca yalı h am am sız ve m u tfak sız kaldı ve k u llan ıla cak büyük b ü yük canım o d a la r h am a m ve m u tfa k haline g etirild i.”
Sadullah P aşa yalısı 1947 yılında Y .M im ar T u rg u t C ansever ve Y .M im ar C ahide T am er ta ra fın d a n o n arıla rak yıkılm aya yakın bir d u ru m d a n k u rtarıld ık tan so n ra , yalının his seleri de 1947’de Sayın Em el Esin ve eşin ta ra fın d a n satın alın a ra k T A Ç V ak fın ca o n a rılm ıştır. H alen yalıda ülkem izin renkli ki şilerinden A yşegül ve A sil N a d ir çifti o tu r m ak tad ır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi