• Sonuç bulunamadı

[Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirleri]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirleri]"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

o.

MODA’DA MAYIS

Şafaktan önce uyandım, bahar adamdaydı. Mayıs, çiçekleri etrafa öyle bir yaydı Ki varlığım büyülenmişti en derin haz'la. Cihanda lezzet alınmaz bu duygudan fazla. Seven kadınla seven erkeğin visali gibi,

Bütün saadet olan mevsimin bu hâli gibi, Sürekli sevgiyi duydukça anne topraktan, İçimde korku nedir kalmıyor yok olmaktan.

Hayâtı râyiha sihriyle sindiren toprak,

Bugün ne semtine boksam, çiçek, çimen, yaprak ! İçinde râhata varmış yatan azız ölüler

Demek ki böyle bahâr örtüsüyle örtülüler !

26 Mayıs 1934 Moda çayırı

Y A H Y A KEMAL

(2)

DENİZ TÜRKÜSÜ

Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli. (.idisin semtisin aksam saatinden belli. Ömrünün seçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde dosaıı âleme yaklaştıkça. Dalsa kıvrımları ardında büyür tenhalık: Başka bir çerçevedir, gitgide, dünyâ artık._ Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya: Mavidir her taraf, üstün gece, altın deryâ... Yol da. benzer lıem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer basbasa yıldızlarla.

Lâkın az sonra, leziz uyku bir encama varır: Hilkatin gördüğü ru’yâ biter, etrâf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri. Tâ uzaklarda şafak bir bir arar perdeleri... Mûsikîsiyle bir âlem kesilir çalkantı Ve, nîhâyet. görünür gök ve deniz saltanatı, «irdiğin aynada, geçmiş gibi dîger küreye, sorma bir sâııiye. sübheyle. sakın «Yol nereye.» Avılıp neş’eııi yükseltici sarhoşluktan.

Yılma, korkunç uçtımm zannedilen boşluktan. Duy, tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu. Rûİı erer varlığının zevkine duymakla bunu. Tıktığın yolda, bugün, yelken açık, pervâstz, Gözlerin arkaya eevrilmiyerek, yapyalnız. Yiirn. hür maviliğin bittiği son hadde kadar...

inşân âlemde hayâl ettiği müddetçe yasar.

Biti atlı, alanlarda çocuklar gibi sendik: Bin atlı, o gün dev gibi bir ordn.ru yendik! Ak tnlgah Beylerbeyi haykırdı: «ilerle’.» B ir raz günü, geçtik Tuna’dan. kaafile’erle... Simsek gibi bir semte atıldık yedi koldan, Simsek gibi. Türk atlarının geçtiği yoldan. B ir gün. doludizgin boşalan atlarımızla. Yerden yedi kat arşa kanatlandık, o hızla... Teıınette bugün gülleri açmış görürüz de. H âlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde. Bin atlı, akutlarda çocuklar gibi sendik: B iu atlı, o gün dev gibi bir orduyu yendik.

GEÇEN YAZ

Ru'yâ gibi bir yazdı, yarattın beresinle Her rengini, ber şi'rini. her zevkini bazdan t Hâlâ doludur bahçeler en hisli sesinle B g i i n bir uzak hâtıra özlersen o yazdan: Körfezdeki durgun suya bir bak, göreceksin.

Geçm iş gecelerden b iri durmakta derinde; >teiı-tâb. iri güller ve senin en gazel aksin.», VeLhâsıl o ru’yâ duruyor yerli yerinde.

AÇIK DENİZ

Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum. H er lâhza, bir alev gibi, hasretti duyduğum; Kalbimde vardı Byron’u bed-baht eden melâl: Gezdim o yaşta, dağları, hülyam içinde, lâl... Aldım Rakofça kırlarının hür havasını. Duydum akıncı cedierimın ihtirasını: Her vaz, simâle doğru, asırlarca, bir koşu... Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultusu. Mağliibkeıı ordu, yaslı dururken bütün vatan, R a’yâraa girdi, her gece, bir fâtihâııe zan. Hicretlerin bakıyyesi. hieranlı duygular... Mahzun hududların ötesinden akan sular Ruhumda hep o zanla beraber çağıldadı: Kildim, nedir, ufuktaki sonsuzluğun tadı.

B ir gün dedim ki: «istemem artılı ne yer. ne yâr..» Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyâr diyâr. Gittim o son diyara ki ser-haddıdir yerin. Hâlâ dilimdedir tuzu, engin denizlerin. Garbın ucunda, son kıyadan, en gürültülü B ir med zamânı. gökyüzü kurşunla örtülü: Gördüm, deniz dedikleri bin başlı ejderi: Gördüm... güzel vücudunu zümrüdlfyen deri. Keskin bir ürperişle kımıldandı âıı-be-ân: Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan: , Sonsuz ufuktan, âh, o ne coşkun gelişti o! Birden nasıl toparlanarak kükremişti o! Yelken, vapur, ne varsa kaçışmış limanlara- Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara! Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı tıûn... Bin nıağra ağzı açmış ulurken uzun uzun... Sezdim, bir âşinâ gibi, heybetli hüznünü. Ruhunla karşı karsıya kaldım o med gıinii. Şekvanı dinledim ezelî muztarib ileniz... Duydum ki rûhumuzia bu gurbette şendeniz. Dindirmez, anladım, bunu hiçbir güzel kıyı. B ir bîtmiyen susuzluğa benzer bu ağrıyı...

HAYÂL ŞEHİR

Git bu mevsimde, surub vakti. Cihangir’den bak I B ir zaman kendini karşındaki ru’yâva bırak! Bankadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan: Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan: O ilâh isteyip eğlence hayâl - hânesine. Çevirir camlan birden peri kâşânesine. Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka. Benzer üç bin sene evvelki mlutantan şarka. Mest olup içtiği altın şarabın zevkinden, Küle bir kırmızı kâseyle ufuktan çeküen. Nice yüz bin senedir şarkın ışık mi’mârı BMle ma’mıır eder ettikçe hayâl Üsküdar'ı. O ilâhın bütün ilhâmı fakat anîdir: Bu ateşten yaratılmış yapılar fânidir: Kaybolur hepsi de hırkanda kararmakla batı. Az sürer gerçi fakir t skiidar’ın saltanatı: iişef ermez güneşin simdi neler yıktığına. Serviler şehri dalar kendi iç_ aydınlığına. Lzelî mağfiretin böyle bir ikliminde _ Altının gör boyamaz kalpı kadar hâlisi de, Halkının hi’kati her semtini bir cennet eden Karsı sahilde, karanlıkta ka’an her tepeden. Gece, birçok fukarâ evlerinin lâmbaları Fn sahih arnaöan aks ettiriyor Üsküdar'ı.

(3)

ö s k i 0 1 (eklup

Adalardan gelen bu m e hla p d a , Oradan, bir sihirli rayiha var, İşveler sezdiren bir üslûpta, adala rdan gelen bu mektupta . Ben o rüzgârla şimdi başbaşayım,

Galiba yol göründü se vdaya, K e n d i gönlümce bir saat yaşayım, Girmesin başka bir hayal araya, Ben o rüzgârla şimdi başbaşayım.

Yahya Kemal

(4)

25 Eylül 1939

Moîb,a,e türküsü

B izdik o h ü cu m u n b ü tü n aşk ıy le k a n a tlı;

B izd ik o sa b a h ilk a tıla n s a fta yüz a tlı. U ç tu k M o h ac u fk u n d a g ö rü n m ek he ,esiyle, C a n la n d ı o m e şh u r ova a t k işn em esiy le! F e th in d a h a b ir ü lk ey i p a rla ttığ ı g ü n d ü ; Biz u ğ ru n a c a n v e rd iğ im iz y e rd e g ö rü n d ü . G ül y ü zlü b ir â f e tti ki h e r pûsesi lâ le ; G ird ik z a fe rin k o y n u n a , k a n d ık o visale. D ü n y a y a v e d a e ttik , a tıld ık d o lu d iz g in ; E n son k o şu m u z d u r bu! A s ırla rc a bilinsin! B ir b ir a ç ılırk e n göğe, son d e f ’a y a rış tık ; A lla h a g id e n y o ld a m e le k le rle k a rış tık .

G e ç tik hep im iz d ö r t n a la c e n n e t k a p ıs ın d a n ; G ö rd ü k e b e d î c e d le ri b ir a n d e y a k ın d a n ! B ir b a h ç e d e y iz şim di şe h itle rle b e ra b e r; B iz le r gibi ölm üş o y iğ itle rle b e ra b e r.

L âk in k a la c a k d o ğ d u ğ u m u z to p r a ğ a b iz d e n Ş im şek gibi b ir h a tır a n a l se sle rim iz d e n !

(5)

Hayâl Şehir

d t h a m evsim de grup v ak tin d e Cihangirden bek? Bir ra m a n kendini k arşın d ak i rü y â y a bırak. B aşkadır çü n k ü bu ak şam b ü tü n ak şam lard an . G üneşin vehm i sara? la r y a ra tır cam lard an . O ilâh isteyip eğlence h ayalhanesine. Çevirir cam ları birden p eri k âşanesine. Som a te ş te n bu sa ray larla b ü tü n k a rş ı y a k a - Benzer, ü ç bin sene evvelki m u ta n ta n Ja rk a. Mest olup İçtiği a ltın şa ra b ın zevkinden. Elde Dir k ırm ızı kâseyle u fu k ta n çekilen; Nice yüzbin senedir ş a rk 'ın ışık m ım ârı, Böyle m âm ur ed er, ettik çe hayâl Ü sküdar'ı. O İlâ h ın b ü tü n il h a m fa k a t âö id ir. Bu a te ş te n y a ra tılm ış y ap ılar fânidir. Kaybolur hepsi bir ân d a k a ra rm a k la B atu Az sü rer gerçi fak ir Ü sküdar’ın saltanatı,» Esef etm ez güneşin sim di neler y ak tığ ın a, Serviler şe h ri d a la r kendi İç a y d ın lığ ın a; Ezelî m ağ firetin böyle bir iklim inde, A ltının göz boyam az k alp ı kad ar hâiisf de.. H alkının hilk ati h e r se m tin i bir cen n et eden« K arsı sahilde k a ra n lık ta k alan h e r tepeden Gece bir çok fu k ara evlerinin lâm b aları En sahih ay n ad an ak settiriy o r Ü sküdarı...

(6)

Yol düşüncesi

B u d e f ’a f a r k ın a v a r d ım k i ih tiy a rla m ış ım . H a y â tı b ir c a m ın a r d ın d a g ö s te re n tılsım B o z u lm u ş a n lıy o ru m , ç ık tığ ım s e y a h a tte . C ih a n ve b e n d e ğ iliz a r t ı k esk i h a le tte . M ısır ve S û riy e , p e k g e n ç ik e n , h a y a lim d i; O ü lk e le rd e g e z e rk e n k a y ıd sız ım şim d i. B u g ö z le rim , m e d e n iy e tle rin b ıra k tığ ın ı,

B eş on y ıl ö n ce, g ö rü rm ü y d ü b ö y le ta ş y ığ ın ı? B u g ü n se y e ry ü z ü h e p m a d d e , h e r u fu k m a d d î. D e m e k k i â le m in a r tık g ö rü n d ü s e rh a d d i.

N e A k d e n iz d e ş a f a k la r , n e ç ö ld e a k ş a m la r, N e g ö rm e k iste d iğ im N il, n e k ö h n e E h r a m la r , N e B â le b e k ’te lâ tin d e v rin in h a r â b e le r i, N e B ib lo s’u n A d o n is ’te n k a la n sih irli y e ri, N e p o r ta k a lla r ı s a r k a n b u ih tişa m lı d iy a r ,

N e gül, n e lâ le , n e z a m b a k , n e m u z, n e h u r m a ve n a r , N e Ş a m se m a sın ı y â le l’le d o ld u r a n ş a rk ı,

N e Z a h le ’nin ü z ü m ü n d e n çek ilm iş esk i r a k ı, F e le k te n ö z le d iğ im zevki v e rd ile r, h e y h â t! B u h â li, y a ş ta d e ğ il, b a ş ta f a r z e d e n b ir z â t D iy o rd u : « İn sa n a ç a rm ıh ’ta h a z v e rir im a n !» D ed im k i: « H a z re ti - İsa d a g en ç im iş o z a m a n .» E ğ e r m e z a r d a , ş a f a k sö k m iy en o z in d a n d a , C e se d ç ü rü r ve ta h a y y ü l k a lırs a in s a n d a , — C ih a n v a ta n d a n ib a r e ttir , îtik a d ım c a — B u d a r ö lü m d e b e n im çe rç ev e m , m ü r â d ım c a : V a ta n ş e h irle ri k a r ş ım d a , h e r s a a t, b ir b ir, F e tih le r u fk u T e k ir d a ğ ve sev d iğ im İz m ir, Ş e re fli k u b b e le r ik lim i, M a rm a ra y la B o ğ a z , Ü z e rle rin d e b u lu tsu z ve b itm iy e n b ir y a z , B ü tü n e s e rle rim iz , h a lk ım ız ve a s k e rim iz , B ire r b ir e r g ö rü n e n a n lı şa n lı c e d ie rim iz ,

.içimde dalgalı Tekbîr i en güzel dînin,

Z a m a n z a m a n d a N e v a - K â r ’ı, d o ğ su n , i t r î ’n in . Ö lü m y a b a n c ı b ir â le m d e b ir g ec ey se b ile,

T a h a y y ü lü m d e v a ta n k a lsın eski h â liy le .

(7)

— R ıfkı M elûl Meriç’e —

B ü y ü k I t r ı ’y e , e s k ile r d e r le r , B izim ö z m û sik îm iz in p îri;

O k a d a r h a lk ı se v k e d ip y e r y e r, O ş a f a k v a k tin in c ih a n g iri,

N ec e b a y r a m la r ın , s a b a h e rk e n , G ö ğ ü , to p s e s le riy le g ü rle rk e n , S ö y le m iş s a lta n a tlı T e k b îri.

T a B u d in ’d e n I r â k ’a , M ısr’a k a d a r , F e th e d ilm iş u z a k d iy a r la r d a n , V a ta n ü s tü n d e h ü r r e s e n r ü z g â r , S e s g ö tü rm ü ş b ü tü n b a h a r la r d a n . O d e h â ö y le to p la m ış k i bizi, Y e d i y ü z y ıl sü re n h ik â y e m iz i D in le m iş ih tiy a r ç ın a r la r d a n . M û sik îsin d e b ir t a r a f t a n d în , B ir t a r a f t a n b ü tü n h a y â t a k m ış; H e r t a r a f t a n , B o ğ a z, o ş e h râ y în , M a v i T u n ç a y la g ü r F ır a t ak m ış. N ec e se s le rle , g ö k ve y e rle rim iz , H ü z n ü m ü z , şev k im iz, z a fe rle rim iz , B ize b e n z e r o k â in a t ak m ış. Ç o k z a m a n d in le d im N e v â -K â r’ı, B ir te re n n ü m ki h e m geniş, h e m şû h : D a ğ ılırk e n «N eva» n in e s ra rı, B a şlıy o r ş a r k u f u k la r ın d a v ü zu h ; M e st o lu p s ö z le rin d e h e r h e c e d e n , Y o la d ü şm ü ş, b ire r b ire r, g e c e d e n Y ü rü y o r fe c re e lli m ilyon ru h . K ıs k a n ıp g iz lem iş k a z a ve k a d e r B e lk i b in d e n z iy â d e b e ste sin i.

B ize m irâ s ı k a ld ı y irm i eser.

«N ât» ıd ır e n m eh îb i, en d e rin i. V a k ıâ n e y , k u d ü m g elin ce d ile , H ız la n a n m e v lev î se m âiy le,

Y e d i k a t a r ş a çıkm ış «A yîn» i. O ki b ir ih tişa m lı d ü n y â y a Ses ve te l k u d re tiy le h â k im d i; A d e tâ b e n z iy o r m u a m m a y a ; U le m â m ız d a b ilm iy o r k im d i? O e s e r le r b u g ü n d e fîn e m id ir? E b e d iy e tte b ir h a z în e m id ir? B ir b ile n v a r m ı? N e r d e le r şim d i?

1

T R î

---/ i 1 a • a *| a • •• ı •• ö y l e b ir m u sik iy i ö r te n olum B ir te s e lli b ır a k m a z in sa n d a . M u h te m e l g ö rm ü y o r h en ü z g önlüm . Ç o k s a a tle r g eçin ce h ic ra n d a , D ü şü lü r b ir h a y â le , zev k a lın ır : B elk i h â l â o b e s te le r ç a lın ır G e m ile r g eç m iy e n b ir u m m a n d a .

Yahya Kemal

hakkı mahfuzdur.»

(8)

SONBAHAR

Fâni ömür biter. Bir uzun sonbahar olur. Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümâr olur. Mevsim boyunca kendini hissettirir veda; Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ. Yazdan kalan ne varsa olurken haşir neşir, Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir; Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere. Anlar ki yolcu yol görünür serviliklere-Dünyânın ufku gözlere gittikçe târ olur; Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur. İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu; Bir başka musikîye geçiş farz eder bunu. Teslim olunca va’desi gelmiş zevâline, Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline. Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya Rûh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya; Duymaz bu ânde taş gibi kalbinde bir sızı; Fark etmez anne - toprak ölüm maceramızı.

(9)

Rintlerin Ölümü

Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış, Veniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece bülbül, ağaran vakte kadar ağlarmış, Eski Şirâz’ı havai ettiren aheııgiyle. Ölüm, âsinle bahar ülkesidir bir rinde Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tü te r; Ve serin selvilcr altında kalan kabrinde, Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.

Hayal - âbâd

Şehzadeyi hapseylcdi zâlim pederi Bir kasra ki, gözler göremez gökle yeri Aksetti o kasrın der-ü divârından Her saniye bin-bir-gece efsâneleri..

Rübai

Farkında değildik göğe ermiş serimiz, Şimdengeru gülzar-ı sühandır yerim iz; Gitmiş haber-i neşvesi Hayyam’a kadar, Haz vermiş ahibbaya rubailerimiz..

Bahçelerden Uzak

İstemem artık ışık, rayiha renk âlem ini; Koklamam yosma karanfille, güzel yasemini. Beni bir lâhza müsait bulamaz İdlâle, Ne beyaz bâkire zambak, ne ateşten lâle.. Beklemem fecrini leylâklar açan nisanın Özlemem vaktini dağ da ğ kızaran erguvanın;

Her sabah başka bahar olsa da ben uslandım,- Uğramam bahçelerin semtine, gülden yandım.

(10)

ııııınmmnııiMiiHiıııııııııııııııııııııiiiııııııııııııııııiim Eski Şiirin Rüzgânyle

Çamlıca Gazeli

Biz şi’ri böyle söyledik ağyar söylesün Hem dost söylesün bunu hem yâr söylesün Renk aldı özge âteşimizden şarâb ü gül Peymâne söylesün bunu gülzâr söylesün Mızrâb-ı tab’ımız sözü kalbetti besteye Hem beste söylesün bunu hem kâr söylesün Esrâr-ı nazmı şerh-edemez akl-ı dünyevî Eflâke perrübâl açan efkâr söylesün Bigâneler bu sahada mâzûrdur Kemâl Erbâb-ı zevk şi’rimi her bâr söylesün

Y A H Y A K EM A L

tktlbaj edileme*. Ne?ir hakla Hürriyet Gazetesine aittir. ımm

ım ııii iıu ıııı tm ıııı ın ıın i.ıu ııu nu H iu ıu m m ın H U iiıı fii iu ıi'ü ıııı m ın ıiii iiıU H .'u ın in ııii iııı ui iiii fit ıııi ffi

(11)

ııınnımmu

c-^p A ^o\ i* t

IMIllIliniIltimüllUlllllllllIllllliiiIililllIlIjlIllillIliUIIIIIlIIIII

Çin K â s e s i

Gel ey mahbûbe Çin’den! O şirin köşk içinden Ki pek durgun sularda, | Uyurken bambularda,

i Taşır çok yüklü dallar Alevden portakallar. i Görün ey sevdiğim sen I Ki bir Çin kâsesinden

Gülümser bir resimdin, Muhayyel sevgilimdin.

Baharın neş’esinden Uçan kuşlarla eğlen Ve kırlangıçlariyle, Semâ dalgıçlariyle,

Y a mektup yolla Çin’den, Y a gel hülyam içinden.

Y A H Y A K EM A L

İk tib a s edilemez. Nesir h ak k ı H ürriyet G azetesine a ittir.

(12)

Ses

Günlerce ne ¿¡ördüm ne de kimseye sordum, “Yarak! Hele kalp ağrılarım durdu!” diyordum.

His var mı bu alemde nekahat¿¡ibi ta tlı Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı

Bir taze bahar alemi seyretti felekte, Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek’te, Akşam!.. Lekesiz, saf, iyi bir yü z ¿¡ibi akşam!..

Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam; Sakin koyu, şen cepheli kasrıyle Küçüksu, A rd ın d a vatan semtinin orm anları kuytu;

Bir neşeli hengamede çepçevre yam açlar Hep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini d a l dal.

Baktım süzülüp g eçti açıktan iki sandal. Bir lahzada bir pancur açılmış g ib i yazdan

Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan Coşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla,

Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla, D ağ dağ o g ü ze l ses bütün etrafı gezin di: Görmüş ve geçirm iş denizin kalbine sindi.

A n i bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım. Tekrar o alev göm leği giym iş g ib i yandım , H er yerden o, hem aynı bakış, aynı emelde,

Bir kanlı g ü l ağzında ve mey kasesi elde; Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü, Sandım bu biten g ü n beni ram ettiği g ü n d ü

(13)

S U

n b

A H Â

k

F ân î öm ür biter, bir u zu n sonbahar olur. Y aprak, çiçek v e kuş dağılır, tâ rü m âr olur. M evsim b o yunca kendini hissettirir v eda; A rtık bu dağdağayla u ğ u ld a r deniz ve dag. Y azdan kalan ne varsa olurken haşir neşir: l ^ s G ün ler hazinleşir, geceler u h revîleşir;

Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere. A n lar ki yolcu, yol görü nü r serviliklere.

-1

f K

D ünyân ın u fku, gözlere gittikçe târ olur, t H er gün sürüklenip yaşam ak rûha bâr olur.^

I a r 0

insan d u y âr yerin dile gelmiş s ü k û tu n u ; Bir başka m ûsikiye geçiş farzeder b u n u ; Teslim olunca v a ’desi gelmiş zevâline, B enzer cihâna gelm eden evvelki hâline.

Y aprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

R û h öyle yollanır uyanılm az bir u y k u y a. IS*

D uym az bu ând a taş gibi kalbinde bir sızı; ^ ( F arketm ez anne toprak ölüm m âcerâm ızı.

S E S S İ Z „.ÇLE M

A rtık dem ir alm ak günü gelmişse zam andan, j

M eçhûle giden bir gemi kalkar bu lim andan, ’ , H iç yolcusu .yokm uş gibi sessizce alır yol,

S d k m m m r « e .’mendil, ne de bir kol.. R ıhtım da k a la n la r b u seyahatten elemli, G ünlerce siy a h .u fk ^ 'b â k a 'r gözleri nemli.

Biçâre gönülîer! Ne giden son gem idir bu! H icranlı hayâtın ne de son m âtem idir bu! D ünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler, Bilmez ki giden sevgililer d ö n m iyecekler!..

Bir çok gidenin her biri m em nun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

(14)

KAR MÛSİKİLERİ

— Varşova, 1927 —

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu; Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Bir kuytu manastırda dualar gibi gamlı... Yüzlerce ağızdan, koro hâlinde, devamlı...

Bir erganun ahengi yayılmakta derinden... Duydumsa’da zevk almadım ıslav kederinden.

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta... Tanbûri Cemil bey çalıyor eski plâkta...

Birdenbire mes’udum işitmek hevesile... Gönlüm dolu İstanbulun en özlü sesile...

Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık... Uykumda bütün bir gece Körfezdeyim Artık..!

(15)

V U S L A T

-B ir u y k u y u c a n a n la b e r a b e r u y u y a n la r , ö m r ü n b ü tü n ik b â lin i v u s la tta d u y a n la r , B ir h a z z ı tü k e n m e z g ec e s a n m a k la z a m â n i, G ö rm e z le r u f u k la r d a ş a f a k s ö k tü ğ ü ânı. G ö rd ü k le ri rü y a , e z e lî b a h ç e d ir a ş k a ; H e r m ev sim i b ir y a z ve e s e n r ü z g â r ı başka« B ü lb ü ld e n o e ğ le n c e d e f e r y â d işid ilm e z , G ü l s o lm a y ı, m e h tâ b a z a lıp b itm e ğ i b ilm e z ; G ö k k u b b e si h e r lâ h z a b ü tü n g ö z le re m av i, Z e n g in le r o c e n n e tte f a k ir le r le m ü sa v i; S e v d â la r ı h ü ly â lı h a v u z la r d a s e rin le r, S o n su z gibi b ir fısk iy e â h e n g in i d in le r. B ir ru h o d e rin b a h ç e d e b ir d e f ’a y a ş a r s a , B o y n u n d a o n u n k o lla n , k o y n u n d a o v a rs a , D a lm ışsa , o n u n s a ç la rın ın ra y ih a s iy le , S e v m e k te k i e fsû n u d u y a r h e r n e fe s iy le ; Y ıld ız la rı b o y d a n b o y a d o ğ m u ş gibi, v a rlık . B ir m û ’cize h â lin d e , o g ö z le rd e d ir a r tık ; K a n m a z e n u z u n p û se y e , ö p tü k ç e su su z d u r, Z îr â s u s a ta n ze v k o d u d a k la r d a k i tu z d u r; İ n s a n n e y a r a tm ış s a y a r a tm ış tır o tu z d a n , B ir sır g ib id ir a z ç o k ilâ h o ld u ğ u m u z d a n . O n la r k i b u g ü lle r tu tu ş a n b a h ç e d e d irle r , B ir gün, n e r e d e n , h a n g i te s â d ü f le g e lirle r ? A ş k o n la rı s e v k e ttiğ i g ü n le rd e , k a d e rd e n , R ü z g â r gibi b ir şev k a lır o ld u k la rı y e r d e n ; G e ld ik le ri y o l... ö m r ü n ış ık ta n y o lu d u r o ; Â le m d e b ir a k ş a m n e se m â v î k o ş u d u r o! D ö rt a tlı o g e rd û n e g e lirk e n d o lu d iz g in , S evm iş iki ru h , u fk u g ö rü rle r d a h a e n g in , S îm â la r ı g ittik ç e p a r ıld a r b u z a fe rle , G ö k h e r t a r a f ın d a n d o n a n ır m e ş ’a le le rle . B ir u y k u y u c â n a n la b e r a b e r u y u y a n la r, V a r lık ta b ü tü n z e v k i o c e n n e tte d u y a n la r , D ü n y â y ı u n u tm u ş b u lu n u rk e n o s u la rd a , — Z â lim s a a t ih m â l e d ile n v a k ti ç a la r d a B ir â n u y a n ırla rs a le z iz u y k u la rın d a n , B a ş ta n b a ş a , h e r y e r k e s ilir k a p k a r a z in d a n . B ir f â c ia d ır b ö y le b ir â le m d e u y a n m a k ,

G ü n d e n g ü n e h ic ra n la b u n a lm ış gibi yanm alfo E y tâ lih ! ö l ü m d e n d e b e te r d ir b u k a r a n lık ; E y aşk ! O g ö n ü lle r s a n a m â l o ld u la r a r tık ; E y v u sla t! O â ş ık la r ı e fs u n u n a r â m e t!

E y ta tlı ve u lv î g ece! Y ılla rc a d e v â m et!

(16)

Siste

söyleniş

B ird e n k a p a n d ı b irb iri a r d ın c a p erd eler..*

K a n d illi, G öksu, K a n lıc a , Istin y e n e r d e le r ? Som z ü m rü t o rta s ın d a , m u z a ffe r, a k ıp g id e n F irû z e n e h ri n e r d e ? B u g ü n s a k lıd ır, n e d e n ? B e n z e tm e k o lm a sın s a n a d ü n y a d a b ir y e r i; E y lü l so n u n d a b ö y le d ir İsv içre g ö lle ri.

B ir d e v ri la n e tiy le b o ğ a n ş a irin « S issi; V ic d a n ve r u h e le m le rin in e n ze h irlisi, H ü ly a m a b ir e z a gibi a k s e tti b ir d a h a ; — ö r t ü n ! M ü e b b e d e n u y u ! E y şe h r! — O b e d d u a , H a y ır b u h â l u z u n sü re m e z , se n y a k ın d a s ın , H â lâ d a ğ ılm a y a n b u sisin a rk a s m d a s m . S ıy rıl, b e y a z k a r a n lık iç in d e n , p a rıl p a r ıl, B e rr a k lığ ın d a b ilm e n e d ir h a f ta , a y ve yıl. H ü z n ü n , fe ra h lığ ın b iz im o lsu n k ışın y a z ın , H iç b ir z a m a n k a d e r b izi se n d e n a y ırm a sın . Y a h y a K e m a l B E Y A T L I

(17)

Gördüm ölüm diyârını rü’yâda bir gece Sessizlik ortasında gezindim kederlice. Durmuş saat gibiydi durup geçmiyen zaman.

Donmuş sükût içinde güneş görmiyen cihan. Hâkimdi yerde ufka kadar uhrevî vakar) Bir çeşme vardı her tarafından ziya akar)

Geçtikçe bembeyaz gezinenler üçer beşer, | Bildim ki âhiret denilen yerdedir beşer.

Baktım hüzünle her birinin benzi sapsan. Sezdim ki gövdesizdi, hayâliydi boylan. Bir başka semte doğru dönerken bu gezmeden

Bir tas ziyâ alıp içiyorlar o çeşmeden) Allâha şükredip duruyorlar ve kol kola, Sessiz, yavaş yavaş dalıyorlardı bir yola. Naklettiğim gibiydi J>u rü’yâda gördüğüm. Rü’yâ bu. Yoksa başka bir âlem midir ölüm?

Y A H Y A K EM AL ktibas edilemez. Nesir hakkı Hürriyet Gazetesine aittir.

(18)

BAHARA KASİDE

Gezmekte bahçe bahçe mesîhane bir nefes; Eylül sonunda rûhunu teslim eden heves, Can bulmak üzredir yeni baştan bahâr ile.

M ızrâb elinde, nağmeler ağzında, derbeder, Rüzgâr, ağaç ağaç, yeni bir şarkı meşkeder; Ülfet zamânı geldi çimenlere yâr ile.

Bekler büyük bir avdeti her dalda bir çelenk, Bülbülde ses, havuzda sükût, erguvanda renk; M ehtâb ışık tutar da yola, hasretle... Nerdesin?

Bir goncadır ki, ıtrim senden alır bahâr; Sensiz kalınca, yapma çiçekten ne farkı var? Mevsim seninle kol kola gelmezse gelmesin!

(19)

JL

B

A

Ş

K

5

- T

E

P

E

D

E

N

...

99 5atıa dun bir tepeden boktum aziz İstanbul^7

G örmedinu yezmediyim, sevmedy i tm hiç bir yet?

Ömrüm oldukça ^bnûtitahtimit keyfime kuruL^

Sade bir semtini selmdebile bir

ötme değen,

Mce revnaklı şehirler yorniiır dünyada,

lâkin, efsunla yüzdükleri sensinjarataiL/

yaşamıştır derinu en hoş ve ot uzum rüyada^

6ende çcJQjilyaşayan^ sende Öleninde tjaşayatu^

(20)

, •» . I I

ERENKOYÜNDE BAHAR

Her nağmede duyduğum adındı, Şîrin gibi hüsn-ü-âne ünvan, Bir sâhile hem şerefti, hem şan, Parlattığı, hafızamda, her an Bir şi’ri hatırlatan kadındı.

Doğmuştu içimde tâ derinden Yıldızları mavi bir semanın. Hazziyle harâb idim edanın, Hâlâ mütehayyilim sadanın Gönlümde kalan akislerinden.

(21)

Mevsim iyi, kainat iyiydi;

Yıldızlar o yanda, biz bu yanda, Hülya gibi hoş geçen zam anda, Sandım ki güzelliğin cihanda Bir saltanatın güzelliğiydi.

İstanbulun öyledir baharı; Bir aşk oluverdi aşinalık; Aylarca hayal içinde kaldık; Zannım ca Erenköyünde artık Görmez felek öyle bir baharı

(22)

L_

t í o l . O íU S U/1 C C S t

Bu d e f a farkın a vardım ki ih tiy a r la m ış ım , H a y a t ı bir camın ardında gösteren tılsım. S il i n m i ş an layorum çıktığım seyahatte, Cihan ve ben değiliz artık eski halette. Mısır ve S u r i y e, pek genç iken h a y a l i m d i , O ülkelerde gezerken k a y ıd s ız ım şim di. Bu gözlerim , medeniyetlerin bıraktığın ı, Beş on y ı l önce görürm üydü böyle taş y ığ ın ı? Bugünse ye r y ü z ü hep m adde, her ufuk m a d d î , Dem ek k i âlemin artık göründü serhaddi.

N e ak d en izd e şafaklar, ne çölde akşam lar, Ne görm ek istediğim N i l , ne köhne ehramlar. Ne Bâlebekte ¡âtin devrinin harâbeleri, N e B ib lo s’un A d o n i s ’ten kalan s ih ir li yeri. N e p o rta k a lla rı sarkan bu ih tişa m lı d iya r, N e g ü l, ne lâle, n ezam bak, ne m uz, ne h u rm a v e nar Ne Ş a m semasını yâlel'le dolduran şarkı,

Ne Zahlenin üzümünden çekilm iş eski rakı.

Felekten özlediğim zevki verdiler, h eyh at! Bu hâli, ya şta değil, başta f a r z eden bir zat D iyordu : “insana çarm ıh’ta haz verir i m a n ! ” Dedim k i :H azreti-lsa da genç im iş o zaman

Eğer mezarda, şafak sökmeyen o zindanda, Cesed çürür ve ta h a y yü l kalırsa insanda.

Cihan v a ta n d a n ibarettir, itik a d ım cy

Budur ölüm de benim çerçevem, muradımca. Vatan şehirleri karşım da, her sa a t bir bir, Fetihler ufku, Tekirdağ ve sevdiğim İzmir. Şerefli kubbeler ik l im i M arm arayla Boğaz, Üzerlerinde bulutsuz ve bitmeyen bir yaz. Bütün eserlerimiz, h a lk ım ız ve askerimiz Birer birer görünen anlı şanlı cetlerimiz. İçimde dalgalı t e k b i r i en güzel dinin,

Zaman zam an da N eva-kâr ı, doğsun Itri'nin. Ölüm yabancı bir âlem de bir geceyse bile, Tahayyülümde va ta n kalsın eski haliyle.

Y A H Y A K E M A L

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ülkenin ekonomik ve toplumsal kalkınmasına katkı sağlayamayan okullar açılmasına son verilmelidir (Servi, 2019, s.4). Bu araştırmanın, eğitim bütçesinin daha etkili

Kaçaklı ve kaçaksız durumlar için, vananın yarıya kadar kapanmasıyla oluşan su darbesi sonucu, basınç ölçerin bulunduğu noktadaki piyezometre kotu

Alışılagelmiş roman kalıplarını yıkan Oğuz Atay’a ilgi duymam belki de bu yüzdendir. Doğrusu ce­ saret isterdi hiç tanınmamış bir yazarın kita­

Yanımız da tıknefes, püf desek yıkılacak Mus- tafendiden başka erkek yok, korkar­ sak?,.. Derken amcazadeleri kahkahada: — İlâhi hemşire, düşündüğün şeye

İktisatçılığı, tarihçiliği, sosyal, siyasal ve sosyolojik kültürünün plüralizmi içinde renkli üslubu, yazılarına her zaman başka bir hava vermiştir.. TARIK ZAFER

Abdurrahman Ağaoğlu Fran- sada mühendislik tahsil et^iş, muhtelif vazifelerde, bilhassa Silâhtarağa elektrik fabrikasın­ da mühendis olarak çal.şmış, sonra

Daha önemlisi neden Doğuda zaman zaman, yer yer olu­ şan bilim ocakları, bilimciler topluluğu dar ha da güçlenerek sürüp gelmemiştir?. Bu kötü bir yazgı

Özet olarak, 2010’da Kalkınma Bakanlığı’ndan alı- nan destekle TÜBİTAK UZAY tarafından başlatılan ve 2018’de tamamlanması planlanan HALE projesi kapsa- mında,