z
g-9
Vt4l
1TAJ-HABER
1
T
j
D Ü N Y A D A B U C U N
r a
AliSİRMEN
D
EŞSİZ BİR ANI YAZARI:
NADİR NADİ
ÜN, başta onun yapıtını yaşatmak üzaraçırpınan aşl Berin Nadl olmak üzere, yakınları kabri başı nda Nadir Nadl'yl dışa vurulmamaeına özen göt- öf'İIöfl acımızla andık.
Müziğe ve sanata olan İlgisi, düşün adamlığı, Galata saray Llsesl’ndekl öğretmenliği, muhabirliği, yazarlığı, başyazarlığı, milletvekilliği, senatörlüğü, yumuşak görü nüşü altındaki sevecen otoritesi İle çok yönlü bir klşlolan Nadir Nadl'ninçokönemllblryanına.am yazarlığına yıllar önce, kitap kurdu bir arkadaşım dikkatimi çekmişti:
- Ben böyle bir anı yazarı görmedim, demişti. Sonra da eklemişti:
- Bütün anı yazarları, sanki kendileri olmasa bütün bu gelişmeler olmayacakmışçasına kaleme alıyorlar olayları.
Gülümsedikten sonra devam etrriiştl dostum: - Oysa Nadir Nadl, son derece alçakgönüllü,
gır geçiyor gibi bir hali var.
hatta kendisi | Ş p M p B
Gerçekten gösterişten, aşırılıktan kaçınan Nadir Bey, ince mizahının oklarını zaman zaman kendine yöneltebi lecek kadar alçakgönüllü ve kendinden emin bir kişiydi.
Onun “Perde A ralığın dan" ve “O lur Şey D e ğir1 adlı yapıtlarından Celal Bayar İle ilgili iki bölümü, birincisi gözlem ustalığının bir doruğu, öbürü İse mizahının ok larını kendisine yönelten İnceliğin ve örnek olacak bir al- çakgönüllük ile doğruluğun örneği iki pasajı sunuyorum:
“YIİ1929. Sıcak bir yaz günü öğleden sonra Tarabya'- daki Tokadıyan Otell'nln birinci kat balkonundan karde şim D oğan İle birlikte etrafı seyrediyoruz... Ortalıkta çıt yok. Fransız Joseph devrinden kalm a em ekli bir Avustur ya subayını andıran ak bıyıklı kapıcı Laon Elendi, otelin
mekte akını
a şa ğ ı bir yukarı dolaşıyordu. Arada bir, bir şeyler söyle mek İster gibi la o n Elendl'ye yaklaşıyor, sonra vazgeçe rek geri dönüyordu. Biz dikkat kesilm iş, olan bitenlere yukarıdan bakıyorduk. Kapıcıya bir şe y diyecekti Bayar, am a ne diyecekti?
B öylece bir süre kaldırım da gezindi, sonra kararlı bir hareketle Laon Efendl'nln karşısın a dikildi va heceler üzerinde tane tane durarak yıliardırunutm adığım şu cüm leyi söyledi;
• V ers cinq heures je v ais descendre en ville. Est-ce qu'on peut trouver une autom obile acetta heure -la?
Fransızca, Alm anca, İngilizce, Rum ca ve daha bil mem nece dillerini pek İyi bilen Leon Efendi derhal topar landı, ceketinin düğm elerini İlikledi, C elal B ey'ln önünde sa y gı İle eğilirken ona Türkçe şu cevabı varol:
- A rabalar hazır efendim, ne zam an em rederseniz efendim. 8aat beşte şehre İnmek İçin vasıta arayan C elal Bey'ln hazırladığı cüm le kusursuzdu. FakatTürfclye’de İş görenblrotel kapıcısı ile Fransızca konuşm anın »lem l ver m ıydı?” (Perde Aralığından 3. bası Çağdaş Yayınevi s.
277-278.)
Nadır Nadlr, 1956 yıİmde ülkedeki gidişten endlşelen- ;te ve bu endişelerini babasının arkadaşı Atatürk'ün nı Celal Bayar'a İletmek istemektedir. Kendisinden jörüşm e talep eder. Gerisini Olur Şey Deği I adlı yapıtı ndan izleyelim:
"B a y a r başvurum u bekletmedi, hemen ertesi gün İçin beni öğle yem eğine çağırdı... Alt kattaki yem ek sa lo nunda beni ayakta karşıladı. Uzun yam ak m asasınd a Rd kişilik yer hazırlanm ıştı. Kendisi b a ş köşeye oturuılcen, ben de yanındaki İskem leye İliştim . Ortada se rvis yapan Y u goslavyalI M üslüm an göçm enlerden Ethem Efendi'- den b aşkası yoktu. O da taa uzakta salonun öbür ucunda duruyor se rvis yaptıktan sonra se ssizce yine oraya çekili yordu. A o da n e si? Birden nutkum kesildi. K oskoca salo nun orta yerinde upuzun bir m asanın bir köşesinde bu yalnızlık, bu b a ş b aşalık bende anlatılm ası güç bir tedir gin liğe yol açtmıştı. B ir türlü kendimi toparlayıp konuya
«
ordum. Söze havadan sudan C elal Bayar baş- onudan konuya atlarken, C elal B ayar kimi zam an duraklıyor m aruzatım ı arz' edeceğim anı bekler görünü yordu. Nihayet eözeapazeyledlm . Am a tasarladıklarım ın yansını bile açığa dökemedim . G idişatım ız hakkındakl eleştirilerim i dile getirirken C elal Bayar’ı soy ufluyor, olan bitenden sanki onun hiç kusuru yokm uş gibi konuşuyor dum... Daha kötüsü bu gid işe dur denilm esi İçin yardım ını rica ederken 'Allan sizi başımızdan eksik etme sin' diyerek İçim den hiç geçirm ediğim dalkavukça bir di- l ı ^ ı bil# başvurdum...C e lal Bayar’ın yanından bozuk bir m oralle aynldım . Kendim den utanıyordum. O günden sonra onu bir daha “irmedim. Y asaıada yargılam alarında hiç bulunmadım.
Sanırım bu iki pasaj nasıl biranı yazarını yltlrmişotdu- ğumuzu anlatmaya yeter. Böyle bir insanı böyle bir ya zarı sızlanarak değil, alkışlayarak anmak gerekir.
Evet Nadir Nadi'ye alkış.