Tercüman 5 ARALIK 1972 SALI
Giizef Sanatlar Birliğim le Eriyip Yok Olan
Bölümler ve Sebat Eden Ressam lar
1926 kurulan «Sanâyii Nefise» bir liğinin adı 1929'da «Güzel Sanatlar Bir liği» olmuştu, o tarihten bu yana Bir liği yaşatan sadece sebatkâr ressamla rımız olmuştur, hem ressamlar arasın dan yeni yeni resim mekteplerinin mensuplan çoğaldığı halde. Birliğin edebiyat, müzik, tiyatro, mimarlık bö lümleri eriyip yok oluverdüer.
Dünkü sözümüzü tekrar edelim, bu gün Güzel Sanatlar Birliği, özlü ve köklü Türk resim sanatını temsil eden bir sanatçılar topluluğudur.
Bu büyük sanat topluluğu ilk ser gisini açtığı 1916’dan 1970 yılma kadar, devir devir değişen isimleri adını İs tanbul’da 55, Ankara’da 46, muhtelif halkevlerinde 4 ve Fransa’da Nis (Nice) şehrinde 1 sergi, cem’an 106 resim ve heykel sergisi açmıştır. Aynca Türki ye’de 5 devlet sergisine ve Moskova, Paris, Brüksel, Belgrad ve Atina’da açı lan 5 uluslararası sergiye katılmıştır.
Güzel Sanatlar Birliği, bu milletin şükran borcu, bir devlet ödülü ile an cak Ödenebilecek bir topluluktur.
Bu kısa, fakat şerefli tarihçeden sonra, 1 Aralık 1972 Cuma günü ak şamı, Güzel Sanatlar Birliğinin kuru luşunun 55 inci yılında açtığı sergiye girelim. Bu sergiye şu sanatkârlar ka tılmıştır; isimleri alfabetik sıra ile ya zıyorum :
Mâlik Aksel, Leman Arseven, Câ- fer Bater, Sabiha Bozcalı, Âdil Doğan- çay, Afife Ecevit, Nazlı Ecevit, Cevat Erfcul, Bedia Güleryüz, Nüzhet îslim- yeli, Necdet Kalay, Ali Karsan, îvon Karsan, Hikmet Onat, Melâhat Sargut, Ali Halil Sözel, Ayetullah Sümer, Se- m İha Sümer, Selâhattin Teoman, Ce lâl Üzmen.
Galerinin darlığından sanatkârlar sergiye en çok üçer tablo verebilmiş lerdir. Birkaç ay önce vefat eden
bii-yük ressamlarımızdan Şeref Akdik’in fırçasından çıkmış güzel bir kadın portresi de serginin şeref yerine kon muştur. O portre de dahil sergide 52 tablo teşhir edilmiştir. Az değildir.
Kıymet hükmümü önceden yaza yım, «Güzel sergiyi» bir eleştirici gibi değil, bir resimsever gibi dolaşaca ğım. «Eleştirici» kelimesi üzerinde uta narak duracağım. İstanbul Dârillfû- nundan alınmış diplomamda ihtisas derslerim, «Türkiye Tarihi», «Eski Çağ Tarihi» ve «Sanat Tarihi» idi. Sanat Tarihi hocam da dünya ölçüsünde bir otorite olan Prof. Albert Gabriel idi. «Les antiquités Türques d’Anatolie» isimli kitabım bana şu satırlarla ver miştir ki, oğluma kalacak yüz akı hâ- tıralanmdandır : «A mon ezeUent eleve Reşat Bey, bien cordial souvenir». Niçin yazdım bunu?... Çirkin sırıt malar görür gibi oldum da.
îşte üstad Hikmet Onat’ın karşı sındayım. Renklerine ve konularına hayran olduğum o kibar sanatkârın, «Sanyerden» adı ile üç peyjazı var ser gide. Ahşap evceğizlerin ardından gö rülen Yukarı Boğaz, Boğazın süsü, tekneleri, yeşilli, kırmızı takalarla, bir iskeleye çekilmiş sandallar... Dert görmesin temennisi ile üstadın elle rinden öperim.
Bedia Güleryüz, bana Hikmet Be yin çok tesiri altında kalmış gibi gö ründü, üç güzel peyzaj da o sergilemiş: «Anadolu Hisarı», «Üsküdar’da Sabah», «Kayıklar».
Sonra başka bir İstanbul ressamı, Cevat Erkul, «Rumeli Hisarına Bakış», arka kısmı bir servi ardmda kalmış koca tankere rağmen, deniz ve gökyü zü Boğaz sabahlarının eşsiz tazeliği içinde. Aynı sanatçının iki tablosu da ha var sergide.
YARIN : YİNE O GÜZEL SERGİDE.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi