ölümünün Onuncu Yıldönümünde
Y A H Y A
K E M A L
ve
Bestekâr İsmail Baha Siirelsan geçenlerde verdiği bir konfe ransta, son yıllarda bulunup uzun çalışmalardan sonra oku nabilen bir Sümer İlâhisiyle Itrî'nin Nât-ı Mevlevi'sini arka arkaya dinletmiş ve birbirinden habersiz olarak altı bin sene ara ile vücuda getirilen bu iki eser arasındaki şaşırtıcı benzerliklere işaret etmişti.
Çağlar boyunca yaratılan bü yük sanat eserleri altından hal kalarla birbirine bağlanmakta ve zaman içinde kopmadan devam etmektedir. On yıl önce Yahya Kemal de:
Sönmez seher-i hajre kadar jî'ri kadim, Bir m e caledir devredilir elden ele. mısraları ile aynı şeyi söylemek istemiştir.
Kimisi kin ve hasetle, kimisi bilgisizlik ve anlayışsızlıkla, kimi si de belli oyunlara âlet olarak zaman zaman Yahya Kemal’i in kâr yoluna saptı. Bazı yazarları mız da, o'nu büyük, fakat geç mişe ait bir şair olarak kabul ediyor, bugünkü ve yarınki Türk edebiyatı Ue Yahya Kemal ara sında bir ilgi bulunmadığım, bulunamıyacağını sanıyorlar.
Bu görüş, zaman içinde gelişip ilerleyen millî sanatın, bıçakla kesilmiş gibi parçalara, devirlere ayrılabileceği düşüncesine daya- nır'ki kanaatımızca doğru değil dir.
Her gerçek sanatçı kendinden öncekilerden destek alıp, kendin den sonrakilere destek olur; geçmişe de, geleceğe de aynı şe kilde bağlıdır.
Yahya Kemal’in geçmişe faz la bağlı görünüşü, yenilik hare ketleri ve Batı taklitçiliği yüzün
den soysuzlaşmaya başlamış
olan Türk şürini yeniden millî temeller üzerine oturtmak içindi.
Onun yapmak istediğini zama nında anlamıyanlarm, sonradan başlarım taştan taşa vurdukları nı gördük. Mülî edebiyata sırt çevirip Batı’yı kopya etmekle yetinenler, sonunda Batı'nın da kendilerini bir değer olarak tanımadığını görünce, bir za manlar inkâr ettikleri Yahya Kemal’in büyüklüğünü samimi yetle kabul ettiler.
Bugün bir Türk şüri varsa ve gelecekte bir Türk şiiri ola caksa bunu, Türk zevkinin asır lar boyunca işlediği millî şiire yabancı bir sanat dalı olarak düşünmeye imkân yoktur. Millî şiir yapımızın ise en büyük, en sağlam köşe taşlarından birinin Yahya Kemal olduğuna şüphe yok. Bazı, sözüm ona sanat der gilerinde «marifet güzel şiir yaz makta değil, iyi şair olmakta» cinsinden lâflar edip, iyi şaire örnek olarak da sadece bir ta kım ideoloji bezirgânlarmı gös terenlerin, elbette «mısra benim haysiyetimdir» diyen Yahya Ke mal’le bir bağlantıları olamaz. Ama, bu gibilerin millî şiirimiz le, hatta düpedüz şiirle de bir bağlantıları var mıdır?
Benim görüşüme göre, bugü nün her iyi Türk şairinde Yahya Kemal’in izi vardır, yarının her iyi Türk Şairinde Yahya Kemal’ in izi olacaktır.
Sanatın dış yüzünde dolaşıp, onun derinliklerine inemiyenler bu sözümün manasım
anlamaz-Ş İ İ R İ M İ Z
^Jkfrmet ÇAnofth
lar. Onlar Yahya Kemal’in izini ancak aruz vezninde veya Divan gazelinde ararlar. Türkçe söy lemeyi uydurma «tilcik» lerle konuşmak sanıp, en süslü Os manlIca veya en soğuk frenkçe cümlenin kelimelerini «öztürk- çe» kelimelerle değiştirince Türk çe yazdıklarına inandıkları gibi. İşte, Yahya Kemal, her şeyden önce, Türkçe bahsinde bugünün ve yannın sanatçılarına en bü yük aydınlığı getirmiştir. Türkçe söyleyiş, sadece Türkçe kelime lerle söyleyiş değildir. Türk zev kine, Türk ruhuna, Türk gelene ğine uygun söyleyiştir. Bu, sade ce Türk gramer ve sentaksına uymakla da sağlanamaz. Yahya Kemal'in, bir sözü Türk halkının, Türk hançeresinin nasıl söyledi ğini yıllarca araştırdığını bili yoruz.
İçinde yabancı kelimeler bu lunan bir deyiş, bazan her keli mesi Türkçe olan bir başka söy- leyişten çok daha Türkçedir. Yahya Kemal Divan şiirinin arapça, farsça kelimeler, terkip lerle yüklü oldukları halde «mısra-ı berceste» diye kalan bir çok mısralannın güzelliklerinde ki hikmeti, onların Türk zevki ne, Türk tavrına göre söylenmiş olmalarında bulur. (1)
Bugünün ve yannın şairleri kalıcı olmayı istiyorlarsa, aym ustalığa ulaşmak zorundadırlar. Vezinler değişir, kelimeler deği şir, konular, düşünceler değişir, ama şiirin istediği ustalık de- ğişmez.
<•) Şiirde Otuz Senem - Nihat Sami Banarlı’mn Yahya Kemal’in hatı raları adlı kitabı sayfa : 89
Bu ustalığa ulaşmaktan vaz. geçenler, sabretmeyi, çile çek meyi bilmiyenler, yazdıklarına ne kadar şiir derlerse desinler, eşlerine dostlarına ne derece al kış tuttururlarsa tuttursunlar, gerçek bir şair olamazlar, yarma kalacak şiir veremezler.
Yarın derken, beş sene, on sene sonrasını almıyorum. Ya rının ölçüsü asırlardır.
Bugün Türk şiirine kendi
keyiflerine göre yön verdikleri ni, gerçek ustaları silip süpür düklerini sananların —geçmişte ki bir çok örnekleri gibi— ham bir hayale kapıldıklarından şüp he edilemez. Ömürleri yeterse kendileri, yetmezse torunları Türk şürinin haşmetli bir nehir gibi tabu yolunda akmakta de vam ettiğini; hayalperestlerin açtığı çığırların ise kurumuş sel yataklarına döndüğünü gözleriy
le göreceklerdir.
Asırlar ötesinden akıp gelen büyük Türk şürinin yolu Yahya Kemal’den geçer. Bu şiirin geç mişi gibi, geleceği de O’nsuz dü şünülemez.
Geçmişi en iyi anlayan ve temsü eden O olduğu gibi, gele ceğe en iyi ışık tutan da O’dur. O’ndan koptuklarım sananlar gerçekte Türk şiirinden kopmuş lardır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi