• Sonuç bulunamadı

[Satvet Lütfi Tozan]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Satvet Lütfi Tozan]"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-rr-bOJzk’Ol.

IJ

S ~ M

Devrimizdeki insanlar, belki derişen şartların ve zamanın, belki de mergup telekkilerin icabı (maziden uzak) yaşıyorlar. Hattâ bu m a z i , ideali uğruna fedakârlığı, uliivvücenabı, kahramanlımı ve bütün bu büyük hislerle birlikte tevazuu temsil eden mazi olsa d a h i ..

Fakat ne

olursa

olsun, devrin icaplarına baş ezmiş milyonlarca insan arasında, mazinin bize efsâne gibi gelen şövalye ruhunu yaşatan ve şahsile bu bahiste tipik Örnekler veren karakteristik şahsivetleaa hâlâ rastlamak mümkündür.

Bir zamanlar, bu fevkalâdeliklerin vatanı olan T ü r kiye’de, bugün altmışını geçmiş bulunan, fakat yaşından daha çok gene ve dine gösteren, bilhassa bakışında çocuk saffetini olduğu gibi muhafaza eden bir Balkanlı Türk vardır ki, İstanbul’da münevver ve zengin bir T ü r k ’ün mazi hasletlerini halin icaplarile nasıl telif edebileceği­ nin güzel misâlini vererek yaşıyor..

Türklerin soy adını kabul etmesinden önce ismi (Satvet Lutfi— faydalanılabilir kudret) manâsına gelen bu Türk, buğun Yugoslavya’m n en karakteristik toprakları meyanında olan Bosna H e r s e k ’de (Karadağ hududundaki Trebin kasabasında), beş asırlık bir sülâlenin asil sul­ bünden dünyaya, geldi. Bu aile Türklerin Balkanlara vavıldıkları sırada Resulbeyoğlu (Resulbegoviç) 1er H e r s e k ’in hürriyet ve serbes­ ti telkin eden da* havası içinde sağlam bünyeli, sağlam karakterli, atılgan ve cevval ruhlu nesiller yetiştirirdi. Bugün kendisine,

vatandaşlarının ve dünyanın hemen hemen her tarafında mevcut binlerce dostunun, sov adına uyarak kısaca (Tozan) dedikleri bu tinik T ü r k ’ün ecdadından hemen hemen hiç bir erkek, yatağında ölmemişti. Hayatını kısaca öğrendikten sonra, biz de anladık ki, bu modern To z a n ’da, atavizm’e kıymet verenleri hakin çıkartacak ısrarla, ecdadının kanı­ nın icabı ölümü ısrarla aramıştır. Eğer hâlâ yaşıyorsa, ya talihi veyahut Türklerin samimî olarak inandığımız (iviliklerin allah

(2)

indinde-büyük mükâfı ş e r ’den korunma kudreti)dir. Çünki Tozan, p?ç t

dünyada hali vakti yerinde olan insanlar orun ölçüsünde iyiliksever olsalardı, insanlımın ıstırabı bu kadar derin olmazdı, denilebilecek kadar hayırhah bir şahsiyet..

X

X

X

Şahsiyetini belirten n e v ’i şahsına münhasır maceralarla dolu hayatından bir safhasına izafetle, vatandaşlarının kendisine

(Belgrad’ı Kurtaran Türk) adını verdikleri bu şayanı dikkat şahsiye­ tin romana benzer ömrü, cidden meraklıdır.

Trebin*(Hersek)de Avusturya mektebinde ilk tahsilini vaotık- tan sonra, padişah sarayında (Hünkâr yaveri) olan kuzeninin v a n m a geliyor. Dokuz on yaşında, gözlerinden enerji ve cesaret fışkıran, sıhhatli, bedeni kuvveti olduğu kadar hafıza ve zekâsı da mutlak bir çocuk... Amca o*lu, vatanına ve insanlığa hayırlı olabilme malzeme­ sini bol bol ihtiva eden küçüğün tahsil ve terbiyesi için elinden geleni yapıyor. Bu emeği boşuna*da gitmiyor: Genç, devrinin tahsil kademelerini muvaffakiyetle tamamlıyor. Bu olgunlaşma çağa içinde de. memleketini sıtma nöbeti gibi saran hürriyet havasına öylecesine

intibak ediyor k}., bugün altmışını aşmış olan T o z an*da, bu cevvit ■ hava, her zaman on altı yaş başdönmesinin fevkalâdeliklerini vermeme hazırdır.

0 tarihler - ki, 1905 sıralarıdır..- Türk münevverlerinin İkinci Abdülhamit istibdadından kurtulmak için içerde ve dışarıda mücadelenin şiddetlenmeğe başladığı zamandır -- OsmanlI hürriyetçi­ lerinin dayandığı kuvvetlerin mekteplerde tekasüf ettiği devredir. Satvet Lutfi, ilk fevkalâdeliğini burada gösteriyor: Kendisi gribi idealist birkaç arksdaşile (Cemiyeti İnkilâbiye) yi kuruyor. M'' s t en­ s i z l e r d e ihtilâl beyannameleri'hazırlıyor.. Artık 0*nun hayatında, ecdadının kendisine asil mirası olan hürriyet ve s e r b e s t i n i n vata­ nına hâkim olması tek mefkuresi hâkimdir.. Ruhu, bağlanacak bir

(3)

mürşit arıyor, öyle bir mürşit ki, maddi manevî ölçüler bakımından benli^ini tatmin etsin ve kendisine hayat boyunca hakiki rehber olsun.. Arkasından gözü kapalı gidilebilecek bir adam..

İhtilâllerin, BÜYÜK A D A M ’1arla gebe olduğu tarih hakikatidir: Satvet Lut f i ’nin, biraz talihin lutfu, biraz da inisvatifinin nasi- besi olarak bu mürşidi bulma.Kta gecikmiyor: Bu, Türk fikir ve hürri­ yet tarihinin hâlâ eşsiz ve müstesna varlığı olan Prens Sabahattin’­ dir.

Buradp, hadiseleri tatkik hakkımız mahfuz olarak peşin bir hükme varacağız: Bu hüküm, Sabahattin B e y ’le Satvet Lutfi arasındaki münasebetlerin muhassalasıdır: Şöyle bir manzara görüyoruz: Büyük manâsına cidden lâyık bir adam, kendisine yakın olabilmek vasıfla­

rını hâiz bir insan üzerinde müsbet emek verirse, fazilet ve beseri- vet için gurur verecek neticelerin hududunu bu iki insan,kendi hayat- larile tayin etmişlerdir: Zaman olmuş, Sabahattin Bey, aklın alsına­ yacağı haksızlıklar içinde memleketi ve muhiti tarafından terk’edil­ miş, fakat birkaç vefakâr arkadaşının refakatile tek bir adam, vefâ ve kadirşinaslık hâlesi halinde, onun ıstıraplarını kucaklamıştır. Bu vefâ ve teabbut derecesine varan ballılık hayatının en müşkül ânlarında olduğu gibi, Sabahattin Beyin Ölümünden sonra da devam etmiştir ve ediyor.. Devrinde,bir asır ileri fikirleri temsil eden, altıyüz senelik monarşi içinde ademi merkeziyet prenslilerini savu­ nan, imparatorluğu kurtarmak için konfederasyon projesini ortaya kovmak gibi kurtuluşun ve devamın tek yolunu bulan, d.evlete de'il

ferde, hükümete değil cemiyete (topluluğa), resmi şahsiyetlerin kud­ retine değil vatandaşlarının seviyesine dayanan, kısacası, muasır medeniyet ve terakki’nin hakiki mesnedi FERD’e istinat eden bu büyük inkilâbcı, anlaşılamamaktan ve merkeziyetçi, olige.rşık istib­ dat idarelerinin menfaatlerini ihlâl etmekten doğan t e r k ’edilmeler vu hücumlar içinde memleketinden uzaklaştırılmış, İsviçre’nin bi^ bir köyünde münzevî ve metruk ölmüştür, takat Türkiye ne g e ç e <

(4)

(

4

)

hürriyetin manâsının anlaşılmaya başladığı şu günlerde, Sabahattin Bey için, çok manâlı ve insani hislerin eoediliği bakımından hevcan

telkin eden (veriden dirilme) devri başlamıştır: Bugün yaş ve tec­ rübesi neticesi olarak olgunlaşan Tozan, du (bâsü badel mevt)in hazzı içinde, etrafına toplanan genç münevverlerin kendi hissi selimlerile, ve münhasıran hakikî tarinin ana unsuru ilmi hakikatlerin ışınıyla Sabahattin Beye huşu ile dönmüş bu genç kafaların faalivetinl gurupla

takio ediyor., üstadının, ferdî yaratıcılığı telkin eden nrensioleri- ni bizzat hayatında tatûik ederek hayranlık telkin eden çalışma ile edindiği servetle sahici olduğu güzel ve rahat evi, bu gençlerin sık sık buluştukları yerdir. Artık Türkiye'de iktidarda olan ve kurulan yeni partiler, en dürüst ve mantıkî yol olarak Sabahattin Beyin açtığı şahrahdan geçiyorlar... bugün Türkiye'de, ferdin hak ve h ü r ­ riyetlerine, insan zekâsının kıymetine ve şahsi teşebbüse dayanan faaliyette, Sabahattin Beyin fikirlerinin yeşeren kudretini müşahede etmemek mümkün delildir. İşte Satvet Lutfi, çok çetin ve meşakkatli yolların azimle aşılması bahasına elde edilen bu mes'ut neticelerin ortasında, binbir macera dolu hayatının muhasebesini yapıyor...

X X X

Binbir macera dolu hayatının ..

Bu türkün ömrüne şöyle bir göz atıldığı zaman bile bazı h u s u ­ siyetler, birer kaya gibi yükselir:

1. - Satvet Lutfi'de sabit fikirler vardır.. Su sabit fikirler, görünüşteki tezahürlerin zaman zaman menfiliğine rağmen, hürriyetin eninde sonunda muzaffer olacağıdır.

2.

-

İnsan azm'ederse her şeyi yapar. Ve, kıymetlerini ortaya koy­ mak, refahı feth'etmek için devlete dayanmak lâzımgelmez. (Bunun Batı' da değil, fakat Şark'da büyük manâsı vardır. Çünki umûmi kanaat bu fikrin aleyhindedir.)

3. - Bazan devletler gaflet içinde olabilirler. Bu takdirde ferdle- rin enerji ve cesareti»hükümetlerin menfi yolunun neticelerini kapa­

(5)

(

5

)

Tozardın hayatı bu prensiplerinin tarihlere, romanlara mevzu olacak tatbikatı ile geçmiştir.

En güzel izah, isbattır denilir. Biz de aynı yolu tekin ebelim Sabahattin Bey, öz dayısı olan İkinci Abdiilhamid’e (Kızıl Sul­ tan) diyerek, memleketini t e r k ’edip Avrupaya çekildiği zaman, müd» ettivi prensiplerin en iyi tatbikatının Anglo-Amerikan eleminde oldu­ ğunu biliyordu. Tozan, üstadının büyük ilmi realitelere dayanan volu- nu kolaylıkla kavradı, ve, Türklerin fıtrî kabiliyeti ile memleketle­ rinin bakir kıymetlerinin ancak bu nizam içinde büyük hedeflere vara­ cağını kavradı. Ferd-’e inanmanın tabii neticesi olarak da, bir çatış­ ma halinde (müttefik cephe)nin zaferinin mukadder olduzuna inandı. İşte bundan sonradır ki, dış politikada, vatanının (İtilaf devletleri manzumesi) safında yer almasını, şayanı hayretle ve iki büyük harote

iki defa dar abacına sürüklenmesine varacak kadar tazvike marûz kal­ masına rağmen müdafaa etti.

Biraz bu vak*atardan b a h s e d e l i m :

1908 inkilâbı olmuş, Kızıl Sultan devrilmişti.. Bu hareketin mümessili vaziyetine geçebilmiş olan Ittihad ve Terakki cemiyeti için dava bitmişti. Fakat, Sabahattin Bey için ise, dava ancak başlamıştı: Çünki ona göre kötülük, bir şahısdan hatta bir saltanat müessesesin- den gelmiyordu. Kötülük, merkezî sistemin insan faaliyetini tehdit eden cenderelerindevdi. Bunları yıkmak lâzımdı. İdareda, maarifte, ailede, toürakta ve her şeyde.. Monarşik istibdat verine, oligarşik istibdat nizamını kurmak isteyen Ittihad’ı terakki için Sabahattin Bey ve arkadaşlarının fikirleri, A b d ü l h a m i d M e n dana tehlikeli idi.. Bu sebeole, O ’na ve temsil ettiği hareketin safındakilere karş: şid­ detli tazyikler başladı. Sabahattin Bey, yine Avrupaya çekildi. Tozan

memlekette kaldı... ve uydurma vesilelerle mükerreren tevkif edildi, ninayet müebbed hapse mahkûm edildi; tabii, her ihtilâl hükümetinde plduiu gibi askeri mahkeme tarafından... Ve suçu da şuydu : Hükümetin

(6)

(

6

)

yıkılmasını istemesi. Kimse

Kendisine

bu ( y ı k ı l a n ) m yerine

nevi

koy­ mak istiyorsun d i ve sormadı. Çünkî mahkûm edenler de biliyorlardı ki, bu suale alacakları cevapta, koskoca imparatorlumun kurtuluş yolu var­ dır .. İlim ve vicdan, bu cevabın yanında saf tutmuştur..

Birinci dünya harbi bulutları cihanı tehdit etmece başlamıştı. İttihadı Terakki elemansız, plânsız, parasızdı. Bu sırada,

inanılmaz

bir hâdise cereyan etti: Hükümet, hiç bir yerden nara bulamayor ve son ümidini F r a n s a ’ya bağlamış bulunuyordu. Bir gece vakti içinde vattıpı haoishane müdürü İbrahim'le meşhur Mehmetce ve iki .jandarma hanihane- deki Tozan'ı, İttihadı Terakkinin sivil diktatörü dahiliye nazırı Talât Beyin y a n m a götürdüler. İstikbalin sadrazamı, ona, memleketin birdik buhranlar arifesinde bulunduğunu ve bu müşkül vaziyetten kurtul­ mak için için elele vermek lüzumundan yana yana bDhs'etti ve Frnns~- daki istikraz teklifinin muvaffak olabilmesi için verdımını istedi. Tozan, bu naranın nafia, yol, kültür, ekonomik ve sosyal ıslahata sarf*edileceğine söz aldıktan sonra, Paris'e Liderinin y a n m a gitti ve Sabahattin Beyin müdahale ve tavassutuyla istikraz akd'edildi.

Fakat, hiçbir va.âd yerine getirilmedi.. İttihadı Terakki hükü­ meti istikraz parasının bir pulunu memlekette umuru nafiava tahsis deril, fakat o muazzam, o millet ve memleket namusu karşılıpı olarak ele peçen serveti Almanların Krop ve sair silah ve cenhane

fabrikala­

rına ibzal ederek Türk kanının dört sene müddetle hudutlarda

akmasını

temin etti ve bu suretle üstünde yedi krallık kurulan muazzam bir imoaratorluğu gaip etmemize sebebiyet verdi. Merkezi devletler safın­ da yer tutmuştu... Tozan, bu siyasetin imparatorlumun sonu manâsına geldiğini biliyordu. Elinden geldidi kadar mücadele etti. Tekrar tev­ kif edildi ve Bursa'ya sürüldü.. Kendisini öldürmek için tertibat aldılar. Fakat, yine bir Allah lutfu olan cesaret ve zekâsile kurtul­ du. Sabahattin Bev, Atina'ya kadar

geliD,

İstanbul'u son bir defa ikaz ve do*ru vole şevke çalışırkep, Tozan, sulbü münferid teşebbüs­ lerine girişmişti.. Muvaffakiyet unsuru kuvvetli olan bu teşebbüs de.

(7)

(

7

)

dikerleri gibi son fırsat olarak kayboldu. Ve, Tozan İdama mahkûm edildi— Fasıl kaçabilmiş olduğu, nâdir rejisörlerin muhayyelesine sıkabilecek film mevzuudur.

Mütareke, T o z a n ’ı memleket içinde firari olarak buldu.. İtilâf devletleri ve bilhassa İngiltere, onun fikirlerini ve herşeye rağmen cesaretle savunduğu dostluk hislerini anlamıştı. Mütareke, elinden geldiği kadar memleketine az külfet tahmil edilmesine çalıştı. Vatanı. İsiklâl için milli mücadelesini yanarken bu dost muhitinden fav^ala- narak hakikatleri izaha ve m e s u l i y e t i n milletinde değil, bir zümrede olduğunu anlatmaya gayret etti.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, aktif politika hayatına niha­ yet vererek, üstadının ferd emekleri üzerindeki prensiplerini tatbike koyuldu ve insan azmi için cidden övünülmeye de^er misaller vererek, memleketi ölçüsünde bir servet salladı. Bu serveti, P a r i s ’de gayrımen- kullere, Ingiltere'de bir şirkete, Saint-Etienne’de bir silâh fabri­ kasına yatırabilmek iş cesaretini gösterdi.

Memleketinde ise, hiçbir zenginin hatırına gelmeyen modern

manâsile bir ziraat işletmesi kurmak istedi: sadece İstanbul’un de"il, dünyanın en güzel köşelerinden birisi olan Emirgân’da, o sihirli

Boğaziçi’nin efsanevî manzarasına haşmetle hâkim ve mamur devrin bekâ- yası halinde metruk ve bakımsız 400.000 metre kare toprakı, Mısırlı nrenseslerden aldı.. Mevcut harap köşkleri, kaskatları, mermer ^ v u z - ları, bayabân haline gelmiş korulukları, eşi ancak İngiltere asilleri­ nin malikânelerinde rastlanacak dikkatle imar etti, Ancak Kral müssa- desile memleketten çıkabilecek İngliz K u ğ u ’l a n dahil, havyan serile­ rini bir araya topladı. Bağlar tesis etti. Kısacası, güzel bir tabiatı ileri zevk ve bilgi ile birleştirerek memleketinde modern hayatın

bütün tezahürlerine sahip, aynı zamanda refah getiren bir işletme tesisine muvaffak oldu. Bu, Büyük Mürşidinin insan gücüne ve zekâsına ballanan ideallerinin en yakını tarafından tatbiki idi.. 0, bu güzel yere, Avrupa ve Amerikanın, Orta-Doğu’nun en müstesna şahsiyetleri

(8)

olan dostlarını topluyor, onlara, vatanının ileri hüviyetini göstere­ rek haz duyuyordu. İş hayatından fiilen çekilmek ve ömrünü tamamen bu işletmeye h a s r ’etmek niyetinde idi ki..

X

X

X

A v r u p a ’dan kötü haberler gelmeye başlamıştı..

Memleketinin Milli Müdafaası, ihtisasları arasında ver* alan silâh ve harp malzemesi mevzuunda yardımını istedi: A .M. tüfeklerin tesellümü için Polonya’ya gitti.

0, V a r şova’da iken Alman taarruzu başladı. Bir çaresini bula­ rak Romanya’ya geçti ve burada aziz dostu Köylü Partisi lideri Maniu ile görüşerek, Mihver hâkimiyetine girecek olan R o m a n y a ’da müttefik­ ler lehine mukavemet teşkilâtını kurdu. Bük r e ş ’te iken, Romen ordusu­ nun Yunan fabrikalarından yüz milyon mermi almak üzere olduğunu haber aldı. Bu, mihverin lehine, yâni bizzat Romanya’nın aleyhine kullanıla cak kudretti. Hemen A t i n a ’ya giderek eski ve aziz dostu, Kartuşeri Elenik sahibi Yunan milyarderi meşhur Bodosaki ile temas ederek, bu mermilerin Türk ordusuna satılmasını temin etti.

Darbeden evvel de Yugoslavya’dan Yunanistan’a silâh nakli venı lıyordu. Belgrad’da hükümet darbesi olmuş, mihver taraftarı Prens ^ol le Cvetkoviç ve Markoviç hükümeti düşürülerek general Düşan Simoviç iktidara gelmişti. Yunan hükümeti, T o z a n ’dan, mukabil bir hizmet isti yor: Yugoslav ordusundan alınacak harp malzemesinin sür’atle temin edilmesi.. Tozan bu teklifi sükûnetle kabul edivor ve Belprad’a geli­ yor.. İngiliz elçiliğinin tavassutile mesele h a l ’edildiği günün fer­ dasında, Almanlar o müthiş Belgrad hava a k ı n ı m yapıyorlar.. Savaş başlıyor. Bundan sonraki safha, T o z a n ’ın kırk yıldır görmedi-i a0£au_ *u topraklara erişinceye kadar çektiği meşakkatlerle doludur: Hava hücumlarına uğruyor, yaralanıyor, nihayet bir mucize ile ve Almanyaya

ilk giden Hırvat hükümeti elçilik h e y ’etile beraber önce A l m anyaya, daha sonra İsviçreye giderek yaralarını tedavi ettirebiliyor.

(9)

(

9

)

başarması hadisesi Tozan’m bundan sonraki macerası içinde saklıdır: Kendisi, Filândiya hükümetinin İstanbul fahrî başkonsolosu olduğu için, Almanya, müttefiki bulunduğu Finlandiya’nın bu murahhasına biı-

(açık kart) vermiştir. 0, bu kartla, işgal altındaki bütün yerlerde seyahat edebiliyor. Ve, müttefik makamlarile dâimi temas halinde olduğu için lüzumlu olan her yerde teşkilât kuruyor. İşte bu karta istinaden Bük r e ş ’e gitmiştir ve Maniu ile temas ederek İngiliz

para­

şütçülerinin işini tanzim etmiştir. İşte bu sırada, Şark cephesini Almanların misafiri olarak gezen Türk askerî h e v ’eti de Bük r e ş ’e dönmüştür. Tozan, memleketinin generalleri namına. Alman h e v ’etine bir ziyafet veriyor ve bu ziyafette, Mareşal List orduları kurmav h e v ’eti b a ş k a n m d a n , Belgrad’m yerle bir edileceği hücum plânının

esaslarını öğrenmeğe muvaffak oluyor. Alkolü fazla alan Alman kolo- n e l ’i Hersekli olduğunu öğrendiği Toz a n ’a cemîle olarak, "mel’un Sırpların tahrik yuvası olan Belgrad’ın havadan ve karadan tamamile haran edilerek, sekenesile beraber yok edileceğini ve Almanları i z ’ac

eden Yugosla-V mukavemetinin tamamen tasfiye edileceğini (müjdeliyor.)” Plânın bütün tafsilâtını öğrenen Tozan, o sabah şafakla beraber gizli vollardan hemen İstanbul’a kaçıyor ve bitkin bir halde, bir taraftan İstanbul’da o sırada resmî Yugoslav delegesi Cano v i ç ’i, di*er

taraf­

tan İngiliz ve Amerikan elçiliklerini haberdâr ediyor.. Bu Ti r k ’iin getirdiği haber üzerine, Roosvelt ve Churchill hemen harekete geçecek. H i t l e r ’e, Belgrad tahrip edildiği takdirde en şiddetli misillemeler yanılacağını sert bir lisanla ihtar edivorlar ve İngiliz, Amerikan radyoları hâdiseyi bütün dünyaya veriyorlar.. Böylelikle, Belgrad, asgarî 300.000 nufusile muhakkak bir tasfiyeden kurtuluyor. T o z a n ’ır. bu kahramanlığı, resmî vesikaların tasdiki altındadır..

X X X

Bağlandığı idealler ona, Emir g â n ’daki köşkünde dinlenmek fırsa- tını vermiyor: Yunanistan’da açlık müthiştir.. Yine Bükreş’e gidivor ve şahsen iyi dostu olan Mareşal Antonesku ile temasa geçerek,

(10)

Yunanis-(

10

)

tan*da yerleşmiş Rumen asıllı Ulahlar namına kavdile on bin ton zahire ve hububat almayı temin ediyor. Bu işi muvaffakiyetle başardıktan ve mustarip Yunan halkının açlığına kısmen medar olduktan sonra, müttefik makamlar, ondan, Yugoslavyadaki mukavemeti teşkilâtla n d ı r m a s m ı İsti­ yorlar.. v ine, Almanların (oortokal renkli kartı)n? güvenerek, berabe­ rinde alıcı cihaz ve şifreler, Macaristan üzerinden Yugosl pyyşyp h a r e ­ ket ediyor.

Fakat...

Fakat, kendisine, Gör şehrinde kısmen tahrip edilmiş bir ton fabrikasının tamamen berhava edilmesine dâir olan plânları, mukavemet mümessillerine vermesi rica ediliyor. Burada, bir Yahudinin ihanetine uğruyor ve Gestapo tarafından tevkif ediliyor. Hem de ne tevkif... Kısa keselim: Binbir işkenceden sonra idama, mahkûm ediliyor.. Engizis­ yon zulümlerini unutturan ve modern ilmi de seferber ettiren o menfur

(itiraf

sistem)ine rağmen, Tozan, h a s m m işine yarayacak bir tek kelime söylemiyor: Tırnaklarını söküyorlar, etlerini didikliyorlar, sükût... Nihayet idam hükmü tebliğ ve akabinde infaz edileceği

anda,

İngilizleş

şiddetli bir müdahale yapıyorlar: Tozan'a bir zarar gelirse, ellerin­ deki yirmi rehineyi

derhal

idam edeceklerini bildiriyorlar. Bunun üze­

rine hüküm, oniki sene kürek cezasına çevriliyor ve Tozan, bir zindan^ atılıyor..

Buradan nasıl çıkışı, inanılmaz dramdır: Safra kesesini fe^â bahasına hapishaneden hastahaneye yatıyor. Aralarında, tanınmış Macar film yıldızı Katalin K a r a d e M e bulunan hamiler elde ediyor, Yugoslav mukavemet teşkilâtının unsurlarile temasa geçiyor, hattâ onları he süt­ haneden idare ediyor, nihayet büyük para mukabilinde bir hastahanede

sinir hastalığını tedavi için kısmî serbestlikten istifade ederek, (1.12.1943) Romanya ya. kaçıyor ve ..

Ve bundan sonra da, yüz altun mukabilinde elde ettiği bir H ı r ­ vat diplomatik pasaportile yine bir adamın, bazen bir devletin yapama­ yacağı işleri nasıl başarabileceğinin dördüncü faslı başlıyor:

(11)

(

11

)

Maniu ve onu takiben Mareşal Antonesku ile temaslara başlıyor: Onlar? izah ediyor ki, müttefik zaferi (gün meselesi)dir. Romanya, basını kurtarmak için (münferit sulh) yapmalıdır. Başbakan yardımcısı Profesör Miha.il Antonesku (İka) yı da ikna edivor. M a r e ş a l ’in Snagov,~ dnki şatosunda müzakereler neticeleniyor. Bu sırada, Gestapo’nun üç

defa

pususuna düşüyor. Bir defasında, tam muhasara

altında

iken el bombasını kullanarak kurtuluyor.

Nihayet, Karadenizin azgın dalgaları arasında küçük bi*- kaçakçı kayını içinde bir Bulgar korsanının rehberlimi altında vnotırı 10 saat­ lik feci bir yolculuktan sonra, yüzünün derileri patlamış, bitkin bir halde, hayatının ikinci sulhü münferit teklifini getiriyor: Ne

yazık...

1916 da kendi memleketinde, 1944 de de zaferi temsil eden yerlerde bazı insanlar gaflet içindedirler... Kremlin, bugün dahi insanlımın felâketi ve derdi olan (iyi niyet aşısı)nı, Reis Roosvelt'le Başbakan Churchill muvaffakiyetle yapmıştır. Romanyanın münferit sulh teklifine menfi

cevap veriliyor: "-Ruslar? teslim olmanızdan gavrı yapılacak şey voktu'"t diyorlar.

Felâketin, bazan dört koldan birden yürüdüğü hakikattir: Bunun da misalini vine T o z a n M a bulabilirsiniz.. 0, Gestepo’nun işkenceleri

altında

inlerken o zamanki Türk hükümeti, harabe halinde alıp mamure balina getirdiği Emirgân köşkünü, mantığın aslâ kabul edemevece^i

sudap

bir sebeple elinden alıyor..

X X X

Bugün, sadece vicdanının huzuru içinde olan Tozandı rahat evi­ nin salonunda dinlemek çok enteresandır..

«

Devrimizde herşey bol, fakat idealistler enderdir.

0, bağlandığı İdeallerin huzuru içindedir: İngiltere kralı Altıncı George ona, O.B.E. yâni

nisanını vermiştir.. Nişanın esbabı mucibesi, bilhassa şavânı dikkat­ tir. 0, İngilizlerin bu âna kadar devam eden fikir ve hareketlerinde kendi yolunu bulduğu için İngiltereve deril, kendi gayesine hizmet

(12)

(İP)

ettiğine kanidir. Mesela, bir zamanlar kimsenin benimsemediği fikirle­ rinin doğruluğunu görerek huzur duyuyor: 0, Tito iktidar? geldiği

zaman, bir çoklarının aksine olarak bundan memnun olmuş ve Yugoslavya- nın ancak Titonun bir peyk olmaktan kurtulabileceği fikrini müdafaa etmiştir. Çünki biliyordu ki, K r e m l i n ’in itimat ettiği T i t o ’dan bir- başkası Yugoslavya’nın kaderine hâkim olsaydı, bugün o da, K o m a n y a , Çekoslovakya, Bulgaristan ve Polonya gibi (polit-büro)nun emrinde bir

(kukla hükümete) sahip olacaktı. Kral Petar, ilk zamanlar belki birkaç gün, köprü vazifesini görecek, fakat Romen hükümdarı Miha.il’in akibe­ tine uğrayacaktı. Ruslar, bütün Balkan memleketlerinden deh? mühim olan Yugoslavyayı• da ele geçirdikten sonra., T o z a n ' m kanaatine göre, üçüncü harbe başlayabilirlerdi..Tozan, T i t o ’nun ergeç hakikate dönece­ ğini yakından bildiğinden ve vatanperverliğine emin olduğundan, h e r ­ kesin şüphe ve tereddüt devrelerinde, dostları ve Türk matbuatı vası- tasile bu hakikati şiddetle müdafaa etti. Bugün, tahminleri içinde üzerinde bilhassa durduğu realite budur ve, geçenlerde bir Türk gaze­ tesindeki beyanatının Yugoslav radyo ve basını tarafından iktibası, bu uğurda çektiği birçok dertleri unutturacak kadar kendisini memnun eder. Bugün, memleketile, Yunanistan ve Yugoslavya arasındaki yakın­ laşmadan haz duymaktadır: Türkiye’deki Demokratik i n k i l â b m fikriva­ tını yanmış dostları ile, sık sık buluşuyor ve onlarla, dünyanın bu buhranlı günlerinde salim yolu araştırıyor.. Bu dostlarından birisi, onun hayatını yazmaktadır. Tevazuu ve sâdece vazifesini vantızı iririin- sına rağmen, devrimizde esi cidden ender rastlanan bu T ü r k ’ün havatı kitaplaştığı zaman yirminci asırda da şövalye’ler bulunabileceğini tasdik edeceğiz.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Taha Toros

1980’den bu yana Akademi Kitabevi Edebiyat ödülleri’ni kurarak bir çok ünlü ismi edebiyat dünyamıza kazandıran Hadi Olca’nın cenazesi bugün Kulaksız

Yoğun egzersiz sırasında kalp hızı 195’e çıktığında atım hacmi de ortalama 105 ml’ye çıkar.. Sporculardaysa durum biraz daha

Mustafa A ta’nın resimleri bana tüm bu insanların tek bir insan olduğunu ve bu tek bir insanın şu anda, tüm tarih ve geleceği yüklenmiş olan

Bu klinikte 2008- 2009 yılları arasında yata- rak tedavi gören hastaların yatış dosyaları geriye dönük olarak taranmış, hastaların sosyodemografik verileri, alkol/

yapmış*HİKMET Bey,dönemin ünlü valilerinden ve şairlerinden NAZIM P a ş a ’nın oğlu*Derin kültürü olan HİKMET I»ey,Hariciyeci olarak dış ülkelerde bulunmuş

The present prospective study was designed to assess atopy and possible other risk factors for smoker and non-smoker women with chronic obstructive lung disease.. MATERIALS

'Millî Kurtuluş hareketi aleyhin­ deki tutumu «Aydede» dergisine yazdığı yazılardan sonra kendini daha açık olarak belli etti Bu yüz­ den de kurtuluştan