T T^ at¿f
Tjf
24 MART 1981
%
SANAT
O
EDEBİYAT o MAGAZİN
Cohld« Sonku 1971 yılında sineme dünyasına Ülkü Erakalm'ın yönetmenliğini yaptığı, «Mistik» filmiyle dönmeyi denedi. Hctta çekimden önce bir sure Bakırköy Akıl Hastanesinde fadavî tile gördü. Km Enderle birlikte oynadığı bu fiim de onu yeniden beyazperdeye döndiiremedi, Fotoğraf ta: Ccıhide Sonku 1971 yapımı «Mistik» fa Müjdat Gezen'!« görülüyor.
ahide Sonku öldü. Yaşı yor muydu zaten, diye so rulabilir... Beyoğlu'nun ar ka sokaklarında küçük, İzbe o- dalarla basık tavanlı, dumana boğulmuş meyhaneler arasında gecen bir yaşam, kuşkusuz bir yaşamdır, bir yaşam biçimidir, belki de yaşam biçimlerinin en saygınlarından... Yaşamı tüm tutkulardan, burjuva özlemlerin den. mülkiyet hırslarından, gü ze! giyinmek, parlak mücevher ler takmak, güzel kokular sürün mek İsteklerinden sıyırmış, bel ki de özüne indirgemiş biçim de yaşamak.. Bu da bir yaşa maktı kuşkusuz.. Ama ya kar şınızdaki kadın, bu yaşamı is teyerek, bilerek seçmiş gibi gö züken kadın bir zamanlar bu burjuva özlemlerinin ve tutkula rının tümüne, hem bol bol sa
hip olmuş, giysilerin en gteeft-ni, mücevherlerin en göz kamaş tiranını, iltifatların, hayranlık ların, aşkların en koyusunu göğ süne İliştirip gezmiş bir kadın sa? Bu herkesin, hepimizin san dığı gibi bir «Düşüş»müydü? Yoksa bu toplumun değer diye bellediği herşeyi sınırsızcasına ide ettikten sonra erişilen «Der viş yaşamı», bugününü başladı ğı yerden bittiği yere dek en yalın ve tekdüze biçimiyle yaşa ma isteği, bilinçle deneyle ge reksiz özlemlerden arındırarak erişilen bir nokta mıydı, bir «Mertebesmlydi? Bunu sanırım hiç bilemeyeceğiz.
Bilemeyeceğiz, çünkü Cahlde Sonku'yia birkaç kez birlikte olma fırsatını bulduğum son yıl larda, daha önce sinema İçin den ve dışından bazı kişilerin (sözgelimi 1370 başlarında Yıl maz Güney’ln) yapmayı denedi ği gibi, ona «Yardım etmek» İstedim. Bizim ölçülerimize gö re, oluşmuş değer yargılarımı za göre yardım etmek.. Ama o bu tür yardımlarla hiç ilgi lenmiyordu. Sözgelimi basit bir meyhane yerine daha lüks bir yere gitmeyi bile kesinlikle istemiyordu, bir Papirüs söz cüğü bile onu çileden çıkarıyor du. Zekösımn pırıltısını, espri yapma yeteneğini çoktan yitir mişti, ama yine de bu tür yer lere gitmenin, «Kovuğundan çıkmanın», onu, anlayıştan, se vecenlikten çok merakın, acı manın, küçümsemenin egemen olacağı bakışlarla karşılaştıra cağını biliyordu, seziyordu. Me rak, acıma... İşte buna taham mülü yoktu herhalde Sonku’- nun.. Hertûrlü İnsancı! duygu nun hedefi olmuştu: Aşk. hay ranlık, düşmanlık, kıskançlık.. Ama acıma., İşte bunu istemi yordu. Onun için sanatçı çevre lerden, tuzu kuru İnsanlardan kaçıyordu, izbe meyhane köşe lerinde, kendisini ısmarlayaca ğı bir kadeh ickl için, ordakl varlığı İçin dinleyen basit İn sanları, Cahlde Sonku isminin etkilemeyeceği, bu İsmi belki de İşitmemiş kişilerin dostluğu nu. arkadaşlığını yeğliyordu.. Düşkünlük müydü bu? Hemen bu etiketi, bu yaftayı yapıştır makta acele mİ ediyoruz oea-
(Arkaoı 7. Sayfada)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi