M illiyet
? H
Zıeyaep O ral
E S İN TİLE R
K
BİR YARATICILIK SİMGESİ
İMİ insanlar vardır, tepeden tırnağa yaratıcıdır. Yaşları ne olursa olsun, bulundukları konum ne denil değişir se değişsin, onlar hep yaratıcıdır. Kendilerini yaratırlar, yaşamlarını yaratırlar, çevrelerini yaratırlar, dünyalarını yaratırlar, sanatlarını yaratırlar. Yaratıcılık içlerine işlemiş, benlik lerine sinmiştir. Yaratmadan yaşayamazlar, soluk alıp veremezler...
İşte Semiha Berksoy bu insanlardan biri. Geçen hafta Cemal Reşit Rjsy Konser Sa- lonu'nda “ Semiha Berksoy'a Saygı Gecesi” öncesinde, fuayedeki sergisini izliyorum. Tu- al tablolar, “ çarşaf-tablolar” , “ çarşaf-heykel- ler” , “ heykel-resimler” ve “ anı-köşeleri” , “ düş-köşeleri", “ yaşam-ölüm köşeleri” ara sında dolaştıkça, onun yaratıcılığını anlata bilmek için sanat tarihinin yeni sözcükler, ye ni kavramlar geliştirmesi gerektiğini düşünü yorum. Annesi rassam Fatma Saime Hanım'- ın çeyiz sandığının içindeki gizlerle, kendi ya tağının üzerindeki izdüşümler, Türkiye’deki ilk çıkmış Singer dikiş makinesiyle, artık be denleri değilse de yalnız ruhları ısıtan kömür sobası, sararmış fotoğraflar, kapakları bir daha açılmayacak olan kutular, sırrını ancak ve ancak Semiha Berksoy’un çözebileceği bir dünya oluşturuyordu. Bu dünyanın anah-1 tarı, ipuçları ise onun tablolarındaydı.
Semiha Berksoy, bugün 82 yaşında. Nü fus kâğıdı öyle diyor.
Yürek yaşı, yaratıcı güç yaşı ise sayılara meydan okuyan gençlikte.
Hiç unutmuyorum: Onunla ilk röportajımı 1970’te yapmıştım. İstanbul Devlet Tiyat- rosu’nda "Cadı Kazanı” oyununda zenci bir köleyi canlandırıyordu. Atatürk Kültür Mer kezinde randevulaşmıştık. Çıkageldiğinde, kapkaralara boyanmıştı. Karşımda sanki bin yıllık bir zenci vardı. Şaşkınlığımı farkedince en doğal haliyle şöyle dedi: "Kendimi nicedir bir zenci gibi hissediyorum. Onun için böyle dolaşıyorum.”
önce akademide Namık İsmail A tölyesi nde resim çalışmaları, sonra (1930) Darülbe- dayi Tiyatro Okulu, Belediye Konservatu- varinda şan sınıfı, Ses Opereti’nde başrol ler... Atatürk onun sesini dinleyince, “ Yurt dı şına opera tahsil etmeye gönderilsin” der... Berlin Yüksek Müzik Akademisi... Almanya' da konserler: "Bütün Almanya’ya kendimi kabul ettirdim!..” Sonra Ankara Devlet Ope- rasinın kurulmasında görev aldı... Yıllar bo yunca opera, tiyatro, opera, tiyatro... Kendini yalnız rollerle, sahneyle sınırlamadı, sanat ve kültürün her alanına ses verdi, renk ver di... Ferit Edgü, onun tablolarını Jean Dubuf- fet’ye gösterdiğinde, büyük usta “ Son on yıl da gördüğüm en ilginç resimler bunlar” diye cekti.
öfkesinde sınır tanımayan (Devlet Ope- rası'nı az mahkemeye vermedi!), sevgilerin de (Ah Nâzım!), sevinçlerinde ve yaratıcılı ğında sınır tanımayan Semiha Berksoy ve onun gibi insanlar var oldukça, yeryüzü daha güzel, toplumumuz daha zengin...