L » . * v J * 7 _ J ♦
T T »
p a z a r ı:
Y U S U F M A R D i l M
LORDRA YILLARI
1867 -1870
m ■
Ömürleri boyunca en çok Londra'da beraber oldular ama
KEMAL İLE ZIYA
BEY ARASINDA
ANITLAŞAN BİR
DOSTLUK VARDI
Kemal, Ziya Beyi halkı
savunduğu zaman sever
di. Onun çıkarını düşün
düğünü gördüğü zaman
larda üzülür, hattâ duy
gularını
yazılarıyla da
açıklamaktan çekinmez
di. Harabat'a karşı açtığı
savaş bunun delilidir.
Ziya Paşa, Kemal'in böy
le parlamalarına rağmen
içinin temizliğini, sevgi
ve saygısını öylesine bili
yordu ki, onu bir an evvel
Magosa'dan
kurtarmak
için Saray Başkâtipliğin
den atılmayı bile göze
alıyordu.
Petticoat Lane’dc satıcılar ve Pearly K in f.
0
B
İR gün Ziya Bey, Kemal’i imtihan etmeğe kalkmıştı. — Londra'yı tanıdığını söy lüyorsun, söyle bakalım, neleri nerelerde ucuza satın alabilir sin?Kemal belki de öğretmeni Fanton’dan edindiği bilgiyi he men ve bir tebessümle söyleyi- vermişti:
— Sebze ve meyva yönünden Covent Garden, et yönünden Smithfield, balık bakımından Billingsgate, gazete ve dergi ko nusunda Fleet Street, kitap ko nusunda Paternoster Row en ucuza satın alabileceğin yerler dir. Elden düşme elbise konu sunda Houndsditch ve herşeytn en ucuzunu satın almak için de Petticoat Lane ile Caledonian pa zarlan var.
Ziya Bey işi hemen alaya dök mek istemiş ve:
— Ya kendime bir sevgili edinmek istersem, deyince, Ke mal hiç bozmadan:
— Evlenme pazan olarak da sana Rotten Row, Crystal Palace ve Hayvanat Bahçesini tavsiye edebilirim, cevabını vermişti.
Ziya Beyin ricası üzerine, bel ki işe yarar ucuz bir şey satın alabiliriz düşüncesiyle Petticoat Lane’in yolunu tuttular. Günler den pazardı. Şehrin bütün so kakları derin bir sessizliğe gö mülmüş, her taraita çalışma durmuştu. Şehrin insanları en temiz elbiselerini giyerek kilise lerin yolunu tutmuşlardı. White chapel ve Minories dolaylarında Middlesex sokağı diye adlandı rılmış fakat Petticoat Lane diye bilmen sokağa geldikleri zaman kalabalıktan ve yükselen sesler den kendilerini başka bir dün yada sanmışlardı. Yahudiler tez gâhlarını kurup kumaş, elbise, tabak çanak, çatal bıçak, süs ve hâtıra eşyaları, seyahat levazı- matı, sabun ve temizlik malze mesi, velhasıl hatıra gelen her- şeyi seslerinin çıkabildiği dere cede bağırarak satmaktaydılar. Halk kalabalığı bir koyun sürü sünden farksız, tezgâhlar arasın da itişe kakışa ilerlerken, erkek lerin uzun boylu, cüce, şişman sıska, yağlı yağsız, kirli temiz her türlüsü, kadınların İse genç ve güzeli ile yaşlı ve şişmanı buradaydı. Deniz seferinden ye ni dönmüş cebi paralı olduğu anlaşılan bir gemicinin sokağın bir köşesinde bir yıllık
kazancı-nı kaptınşmı; kalem efendisinin kendisine elden düşme bir yeni ceket satın alışım, fakir fukara nın portakal ve salata için na zarlıklara girişişini bu yol bo yunca seyrettiler. Gözlemleri yahudilerin tuzağına düşmemek için çok açıkgöz olmak gerekti ği konusunda birleşiyordu. Ken dileri bir şey satın almadan döndüler ama muhakkak ki şe hir ve insanları hakkındaki bil gileri bir parça daha artmıştı.
ÖTEKİ ÂLEMLE TEMAS
Kemal bir gün Ziya Beyden dinlemişti. Brighton’da bulundu ğu sırada tanıştığı bir İngiliz din adamı, galiba adı Rev. Char les Davis idi. Ziya Beyle konuş maları sırasında öbür âlemle temastan bahsetmiş ve ruh ça ğırma yoluyla göçenlerle konuş manın mümkün olduğunu söyle mişti.
Mabeyin Üçüncü Kâtibi bulun duğu sırada Sultan Aziz’in ispi- ritizmaya meraklı olduğunu bi len Ziya Bey tertip olunan ispi- ritizma partilerine katılarak ruhların çağrılışına tanıklık et mişti. Ancak biran için durakla ması din adamında ruhlara inan mazmış hissini doğurmuştu. Pa pazın ısrarı üzerine bir gün ken disiyle Londra’da buluşup Old Quebec Street’te Mrs. Holmes’- in evindeki seansa gitmişlerdi.
Ziya Bey ispiritizmaya inan mamış olmakla beraber papa zın kendisine ikram ettiği bu il ginç geceden memnun kendisine teşekkür ederek ayrılmıştı. Ke mal:
— Boşuna vakit harcamışsın, Hürriyet'e bir makale yazabilir, hatta bir şiir yaratabilirdin! dedi. Ziya Beyin araştırıcı miza cına karşılık, Kemal hele din konusunda çok muhafazakârdı Nitekim ilerde Kur’anı Kerimi
Londra’da bastırmak teşebbüsü bu görüşü doğrulamaktadır.
BİRBİRLERİNE KARŞI
DUYGULARI
Kemal ile Ziya Beyin ömürle ri boyunca en çok birleştikleri yer Londra olmuştur. Bosphore adlı gemiyle Marmara, Ege de nizi ve Akdeniz sularında çalka- nırken derin sevgi ve saygıdan harcı dökülen bu dostluk Manş Denizini geçerken daha da kuv vetlenmiş ve sevimsiz haller, çir kin dedikodularla zedelenemiye- cek bir anıt halini almıştır.
Ziya Beyin olaylara nüfuzu ve olaylar karşısında tutulacak yo lu seçmekteki uzak görürlüğü Kemal’in hoşuna giderdi, örne ğin, Ziya Beyin Abdülaziz’e sun duğu tasarıda geçen şu satırla rı:
«1862 yılında Bosna ve dolay larım teftiş ettiğin- sırada, bir çok ev halkı gördüm ki, herbi- rinin vatanında evi barkı, çoluk çocuğunu geçindirecek malı var. ken şimdi sokaklarda dileniyor lardı. Bu kadar bin İslâm ailesi ni niçin göç ettirilme yoluna gi dildi? Oysa ki, bu müslümanla- nn ataları o karaların ele geçi rilmesinde canla başla çalışmış lar, hatta hayatlarını vermişler di. Malik oldukları toprak ve emlâki Maliye ve Evkaf Hâzine leri açık arttırmalarında kapat, ma. ya da hediye almak sure tiyle değil, o topraklan kanla nvla yoğurarak hizmetlerine ve dinlerine karşılık almışlardı. Ma dem ki mutlaka göç ettirilecek, lerdi, taşınabilir mallarının götü rülmesine niçin izin verilmedi?»
Kemal’in yufka yüreğini sız- tatmıştı. Sonra yine aynı tasarı da Ziya Beyin şu satırlan da Kemal’e çok şirin görünmüştü:
«Askerin aylığı onbeş yirmi ve diğer memurların maaşları se kiz on ay gecikmeyle veriliyor, du. Askerler, bazı yerlerde be den ölçülerine göre elbise bula mayıp kışta kar yağarken beyaz panlalon ile nöbet yerinde don makta ve çok kere aç ve çıplak kalmakta olduklarından içlerin den gizli gizli avuç açıp dilenen ler ve hırsızlık ve yol kesicilik edenler bulunurdu. Çoluk çocuk sahibi devlet memurları İçin ma. aşsız geçinmek mümkün olama- yıp nice namus sahibi adamlar kendilerine yakışmıyacak hare ketlere girişmeğe zorlandılar. Or duda ve muharebelerde bulunan subayların tstanbuldaki evlerine havale ettikleri beşer onar ku ruşluk maaşlar ve yaptırılmakta olan resini binalar ödeneği za manında verilmediğinden. Niza miye ve Tersane hâzinelerinde kadın, çoluk çocuk, ırgat, renç- ber ve işçi kalabalığından geçil mez oldu. Bir takım dul ve kim sesiz kadınların geçinmek için para vermek suretiyle aldıkları sehimlerin ve hâzinenin vardım olarak istediği yetim mallarının faizleri ve beşer onar kuruş ace- ze ve fukara maaşları aybaşla rında verilmemekle Maliye Hâ zinesi avlusunda hergün bir kaç bin kadın ve çocuk ve fukara toplanarak çıkışırlar, Maliye Na zırının yüzüne karşı ağızlarına gelen küfürleri söylerler ve ka labalıktan kol kırılır, göz çıkar, gebe kadınlar çocuk düşürür ve Maliye Nazırı karakol altında bulundurulan odasından gizli merdivenden inip arka kapıdan arabasına binerek savuşurdu.»
Kemal, Ziya Bey ile Âlî Paşa arasındaki kinin çok eskiye uzandığım biliyordu. Daha Ziya Bey Mabeyin Üçüncü Kâtibi iken Sultan Aziz Âli Paşayı Sadrazam lıktan atıp yerine Fuat Paşa’yı tâyin ederken Ziya Bey’in de fik rini sormuş ve Ziva Bey de bu kararın isabetini tasdik etmişti. Ali Paşa Sadrazamlıktan atılma sında Ziya Bey’in de rolü oldu ğunu sonradan öğrenmişti. Bu yüzden Âlî Paşa ile Ziya Beyin yıldızları barışmıyacaktı.
Kemal, Ziya Beyi halkı savun duğu zaman severdi. Halkın ke- senekçi ve tefecilerden gördüğü kıyımı, padişah ve vekillerin is raf içersinde yaşamalarına
rağ-Petticont Lane — Whitechapel t« Minories dolaylarında Middlesex so kağının lıalk ağzındaki adıdır. Bu rada tezgâhlarını kuran satıcılar yüksek sesle mallarını satarlar, özellik le pazar günleri zenginler ki
liseye giderken fakir halk da bu ranın yolunu tutar.
men asker ve memurların peri şan bir halde ömür tüketmele rini dile getirirken Ziya Bey gü zeldi. Ancak şahsî yararını dü şündüğü zaman Ziya Bey’in tu tumu karşısında Kemal daima uzak kalmasını tercih eder, hat ta duygularım yazıyla açıkla maktan da çekinmezdi. Nitekim Harabat’a karşı açmış olduğu savaş bunun bir delilidir.
Vatana döndükten ve Mağo- saya sürüldükten sonra, Paşa o- lan Ziya beyin Harabat’ma sinir lenerek Zeynelabidin Keşit Beye içini döktüğü mektubundaki şu satırlar bir an sürecek kızmala rından İbaretti:
«Harabat sahibinin aözlerine gülmekten başka söyliyecek bir süz bulamadım. Hürriyet mes leğinde sebat göstermek için Hiıiiv tarafına geçmek, ya da Nanolyon’a kurşun atan herifle rin elini, kolunu sallayarak gez- diı ı Londra’da hapis olacak ka dar ahmakça yayında bulunmak, ya da saltanatın görevlerine İliş kin yazılar yazarken, rüyamda padişahın ayağına kapandığını itina ile neşretmek gibi haller de bulunamam. Bendeniz Avru pa'dan döndüm. İbret’teki, Di- yojen'deki yazıları yayınladım; Beyefendi de döndüler: Hara-bat'taki övgüleri söylediler. Han gisi hürriyet mesleğinde sebat etmeğe delil ise orasını tâyin et mek hiç kimse için güç bir şey olmasa gerektir.»
Ziya Paşa, Kemalin böyle par lamalarına rağmen, içinin temiz liğini ve kendisine olan sevgi ve saygısını öylesine biliyordu kİ, Kemal’i bir an evvgl Magosadan kurtarmak pahasına Saray Baş kâtipliğinden atılmağı gözüne alıyordu. Hatta 1877 yılında Ab- düihamid’in hapsettirdiği K e mal’e ismini açıklamadan 2500 kuruş gönderen de yine Ziya Pa şaydı.
Kemal de Ziya Beyi zaman za man yermişse de, onun namusu na sürülmek istenen lekeye kar şı o gür sesini yükseltmeği va zife bilmiştir. Bir mektubunda:
«Ziya Paşaya dair söylenen söz lerin topunun hezeyandan iba ret olduğunu temin ederim. Zi ya Paşa rüşvet almaz, öyle rüş vet almak gibi, hak iptal etmek gibi bir haline, ama gayet ufa- cık bir delileik görsem kendisiy le boğaz boğaza gelirim» diye yazmıştır.
YARIN :
---ZİYA BEY'İN
DİLEKÇESİ
*
*
*
*
M
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
¥
*
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi