• Sonuç bulunamadı

Semai kahvesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Semai kahvesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Utanmak ve arlanmak babında.:.

nrv

£¿2

insan yalnız Ramazan şerifde değil, her zaman utanç verici şeylerle karşılaşmak istemez. Zaten Müslüman olan kimsenin böyle şeyler yapamıyaca- ğı da şüphesizdir. Y eter ki, mukaddes dinin em ir­ lerini iy i bilsin ve unutmasın, böylesinden yüz kı­ zartıcı bir hâdise sadır olamaz. Yoksa, «haya duy­ gusundan sıyrılmış, ar ve namustan uzak kalmış kimseler» insanlık meziyetlerinden tamamen mah­ rum kalırlar ki, İslâm camiasmda böyleleri, her­ kesin nefretini kazanmaktan başka bir şey bekle­ yemezler.

Hazreti Peygamber bir hadisi şeriflerinde bu­ yurmuşlardır ki: «Sen utanma, arlanma duygusuna sahip olmadığın takdirde, serbestsin, dilediğini yap!»

Bu hadisi şerifi şerhederilerden ftir âlim: «Bir iş tutacağın zaman, bir k^re iyi düşün, eğer ondan dolayı sana bir hecâlet gelmiyecek ise, onu işle, te­ reddüt etme, yap! Yoksa, bırak yapma!» diye tef­

sir olunabilir diyor. „

Sahabeden Hazreti Ebu Mureyrenın anlattığı

bir hadisi şerif ise, şudur : . , , „

Peygamberimiz Efendimiz buyurdu ki; «haya imandandır ve iman Cennettedir. Kötü sözlü olmak küstahlıktır. O da ateştedir. Her dinin bir huyu vardır. Islâmın huyu da, hayadır. Haya ile iman eşittirler. Biri kalkınca, değeri de yok olur.»

Bu hadisi şerifler, Müslümanların utanç verici hareketlerden ne kadar titizlikle sakınmaları ge­ rektiğini pek güzel izah eder.

Din bilginlerimizin en şöhret­ li olanlarından biri bulunan Manastırlı İsmail Hakk- merhum da bu konuda şöyle der::

Semaî kahvesi

Artık tarihe karışan eski İstanbul Rama­

zanların meşhur (Semai kahveleri) ni,

istan-

bulun eşsiz asıkı rahmetli şair Yahya

Kemal

Bayat!ı'dan dinleyelim;

Yahya Kemal aşağıkı

yazıyı bundan tam kırk yıl önce yazmıştır :

«Deftardar semaî kahvesine gittik.

Cad­

deden denize giden büyük meydan saz ve ses­

le dolu. Ağaçlardan al bayraklar sarkıyor.

Kahvenin önünde, ağaçlar altında, bir

masanın

etrafında

oturduk. Eski İstanbul lehçesinden, şetaretine kadar bütün ruhu­

na varis olan tabiler, sesleriyle ortalığı çınlatıyorlar. Çayı, kahve­

yi,

nargileyi, ağaçlar altında kahve ocağına sürekli bir

nağme

ile ısmarlıyorlar, bir tulumbacı çalâklığıyla etrafında dönüyorlar.

Burada eski İstanbul canlı bir levha gibi. Kranet, tiz ve yanık

sesiyle bir taksim tuturdu. Kâğıthane dörtyüz senelik hâtıralarıyla,

Hava alanında esiyor, insan dinledikçe maziye karışıyor Ruh bir

çocuk sevinciyle ürperiyor, çifte nâra ve darbuka ile, artık Türk

şevki içinde kayboluyor.

Divan okunmağa b;#adıığ zaman vecdimi zaptedemedim.

iki

genç arkadaşla kahvenin içine girip, orada herkesle beraber, kü­

çük iskemlelere oturarak, dinlemek Ifevesine kapıldık.

Külhanbeyi, bıçkın, çapkın, tulumbacı, kabadayı, hasılı Türk is-

tanbulun, bütün bu şen unsuru burada. Tavan ve duvarlar donan­

mış. Binlerce küçük bayraklar.. Renk renk fenerler, bir

tarafta

Türklüğün kahramanı Mustafa Kemalin resmi, bir tarafta Türklü­

ğün cihan pehlivanı Karaahmedin resmi.

Bütün bu kabadayı halk terbiyeli, vakur, sakit beni ve arka­

daşlarımı, arasında yabancı hissettiği halde, hiç İstifini bozmuyor.

Yalnız arada sırada kıranetle çifte nâranın kalbimize verdiği şev­

kin tesirini yüzümüzde gördükçe, göz ucuyla bakıyor, bizi külhan­

beyliğinin mâna ile dolu, sevimli bir bakışiyle süzüyor.

Divandan sonra (semaî) ye sıra geldi. «Ayrancı» okuyordu. Se­

sinde bir yanık kokusu olan bu yaşlı şehir çocuğu, Mektebi Hu­

kuktan mezunmuş. Mektepten çıktıktan sonra, kendi keyfine göre

semaî okuyabilmek için, semt olarak Kâğıthane civarını ve sanat

olarak ayrancılığı tercih etmiş.

O ağaçlardan, o al bayraklardan, o tabi, kranet, çifte nâra

ve semai seslerinden ayrılırken, daima muhafaza edeceğimi tah­

min ettiğim bir hâtırayı iyi seçebilmek için durdum. Belkj

son

semaî söylenen yer olan o kahveye bir daha dikkatle baktım.»

«Utanma, arlanma duygundan mahrum olan kimselerden, in­ sanlık meziyeti diye bir şey bek lenemez. Böyleleri yalnız mu­ hitlerine zarar vermekle kal­ mazlar, bir milletin, bir koca devletin yıkılmasını neticelendi­ recek kötülüklerin hepsini yap­ mağa müsaittirler. Bu soysuzlar, ne kadar nimetlere sahip olsa­ lar, yine hadsiz hesapsız mela­ netlerle gasbetmiş oldukları şey leri, âlemin gözleri önüne serip, bunlarla iftihar etmekten utan­ mazlar. Bunlarda ne din, ne iman vardır. Kimseyi dinlemez­ ler, hayasızlıklarında devam ile, yapmadıklarını bırakmaz ve bu suretle şöhret sahibi (!) olmağı bir m arifet sayarlar. Gergi şöh­ ret sahibi olurlar! Ama ne şöh­ ret?.. Dost ve düşman gözünde, bütün m illetler gözünde melun görünmek..

Nasihat dinlemeyen, yapılan ihtarlara kulak asmayan bu g i­ bi kimselere son cevap olmak üzere: «Haydi bildiğin gibi ha­ reket eyle, elinden geleni esirge nıe!..» derler, kısacası belânı

bulursun, demektir. Mânası:

«— Ey inatçı kullar! dilediğinizi yapınız. Hava perestane hareket

lerinizden dönmeyiniz Allahü

Taala bütün yaptıklarınızı, dış ve içinizi bilir, lâyık olduğunuz eezayı verir.» Demek olan âyeti kerime, işte bunlar içindir.

Fevkalâde mühim ve memduh olan (haya) sıfatının da öteki gü zel ahlâklar gibi yumuşak ve aşın tarafları vardır. Biri fazla utangaçlıktır ki, gerektiğinde haklarını lâyıkiyle koruyamama« gibi bir netice verir ve bu da şüphe yok ki iyi değildir. İyi olan, ne ifrata, ne tefrite kaç­ mak fakat, bir Müslümana ya­ kışacak derecede (haya) sahibi olmaktır. Ne mutlu böyle olana.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Cinsiyet kavramı daha çok biyolojik yaklaşımlarla açıklanmaya çalışılırken, toplumsalcinsiyet kavramı bireyin rollerini belirleyen sosyal bir statü aracı

Sinema ve din alanı ile ilgili olup Avrupa menşeli olmayan filmlere şu filmler de örnek gösterilebilir: Jesus of Montreal (Montrealli İsa-Kanada, 1989), TheLastWave (Esrarengiz

Yahya Kemal Beyatlı’nın Lâle Devrini konu edinen şiirleri (Bir Sâkî, Mahurdan Gazel, Şerefâbâd ve Mükerrer Gazel, Sene 1140), tek tek incelendiği zaman görülür ki,

Harry Glassman (solda) ile evlilik ha­ zırlığı içinde olan Victoria Principal ilk kez bir partide tanıştığı Glassman’ ın oğlu Andrew (sağda) ile çok iyi

Bu sözlerin doğruluğuna iştirak ettim.. Bizim tarih im izde de

önceleri Güzelce Hisar, Y e­ ni Hisar, Yenice Hisar, Akça Hisar gibi türlü isimlerle anılan bu hisar, Fatih Sultan Mehmed’in Rumeli Hisarı yaptırmasından

Bu alanda, yenilenebilir enerji teknolojilerinde- ki gelişmelerin sağlanmasında Ar-Ge yatırımlarının özellikle rüzgar ve güneş enerjisi üzerine olumlu etki- lerinin

We believe the aims of undergraduate journal club should be, increasing scientific curiousity and critical thinking, learning to discuss methodology and results