• Sonuç bulunamadı

Pasabahçe

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pasabahçe"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

✓ *

P A S A B A H Ç E

Yıllarca ayak atamadıktan sonra bu sonbahar gününün tatlı ışığı ve sıcaklığı içinde Beykoz- dan (Sultaniye çayın) yolu ile gelerek inişli çıkışlı sokaklarında uzun uzun dolaştığım Paşabahçe- de, ilk önce, çocukluğumun al­ tı yedi ayını hatırladım. On iki yaşımı sürüyordum ve 1908 yı­ lının ilkbaharında, ondan evvel belki hiç ayak atmamış bulundu­ ğum bu köyde yaz mevsimini ge­ çirmeğe gelmiştik. Vapur iskele­ sinden cam fabrikasına giden yol üzerinde üç katlı beyaz bir yalı tutulmuştu. Tüccardan Hacı E v ­ liy a efendi n am ın da birin O aitm iş Hâlâ mamur ve güzel bir beyaz yalıdır. Sade orta katındaki sü- tunlu ve üstü kat olan bir balkon kapatılmış ve önündeki dar rıhtım genişletilerek yol, pisçe bir yol ha­ line girmiş, kayıkhanesi de kalk­ mış. E n üst katında babamın nef­ sine tahsis ettiği cesim ve üç ta­ rafı pencereli odanın pek güzel manzarası, şimdi gözümün önün­ de. Paşabahçe o zaman da sakin ve hattâ gösterişsiz bir yerdi. Bey koz ve Sultaniye çayırlarının bu günkü ihmal edilmiş vaziyete düş memiş bulunmalarına rağmen, ta şmmamızı takip eden ilk cuma gü­ nü kır atlar koşulu paytonumuz­ la her ikisine gidince, galiba tek ev arabasına rastlanmamıştı, ve

(2)

c Sj İ aİ ü ^ -> 0

Sjj

1 .

V - *"* t * .

o zamanın telâkkilerile ancak laincisine bü­ yük demek mümkündü. Evimizde ilk önce ve daha çok Sahip Molla­ dan bahsedilmişti, zira, başka bir yazıda da söylediğim gibi, mü­ verrih Hayrullah efendinin kızı ve Abdülhak Hâmid’in büyük hem şiresi olan haremini babamın an- nesile nenesi eskiden tanıyorlar­ dı. Ve bir akşam, Sırrı bey Sahip Mollanın gazaba uğradığını, rüt­ besinin iki derece aşağısına indi­ rilerek bir mutasarrıflığa yollan­ ması için irade çıktığını haber ver mişti. Hattâ, kendisinin fesli o- larak pencere önünde oturduğunu bile yalısının önünden geçerken gördüğünü söyledi.

! Paşabahçesinde bulunduğu­

muz sırada hürriyetin ilânına ka­ dar geçen günlerden şimdi başka bir şey kaydetmiyeceğim. Hürri­ yetin resmen ilân edildiği cuma gününü ise Yuşa dağında geçir­ miştik. Babam, annesi Hasibe ve babasının annesi olup Yeniçerile­ rin ortadan kaldırışlarını hatırlı- yan Sabire hanımlar, ablam, ben | ve evimizden hiç eksik olmıyan bir kaç gedikli misafirden ikisi ü- çü ile bir iki hizmetçi, üç araba olup Yu «aya çıkmış ve yalıya ak­ şam, pek geç vakit dönmüştük. Sabahleyin de pek erken yola re­ van olmuş, bulunduğumuzdan, ba bam o günkü gazeteyi göremedi- ! ği dünkü gazete ile birlikte istedi,

(3)

ve bu iki gazeteyi, evimize en kü­ çük yaşımdaııberi alındığını hatır­ ladığım (İkdam) m iki nüshasını kendisine - iyi hatırlıyorum - ben götürdüm. Sırrı bey ilkinin ilk say fasında yeni mebus seçilmesi ha­ zırlıklarına hemen başlanması hakkında vilâyetlerle müstakil sancaklara emir verildiğine dair bir kaç satırlık kuru ve cansız - rütbe ve nişan tevcihlerinin de altına düşmüş - tebliği-gördü, yüzünde derin bir hayretle durak layıp kaldı. Meğer ilk önce gaze­ tenin 93 zamanına ait olduğunu toplanacağından bahsedilen mecli sin 93 meclisi olduğunu sanmış, sonra da o tarihte (İkdam) ın çık madiğim hatırlıyarak vaziyeti kavramış. Düşünceli kaldığım ve yavaş yavaş “ — Allah hayırlı et-' sin!, diye mırıldandığım düşünmtiy

gibi tahattür ediyorum. İlâve ede­ yim ki, Makedonyadaki ihtilâl ha- | reketini de babamın bilmemesi ; mümkün değildi, zira mabeyinde mütercimdi, ecnebi gazetelerinin hakkımızdaki yazılarını tercüme etmek vazifesi icabı bulunduğun­ dan bu gazeteleri muntazaman o- kurdu. Hattâ, bunu çok sonra öğ rendim, meşrutiyetin bilmecburi- ye iadesinden bir iki ay önce, Yıl­ dız sarayındaki mütercimler he­ yeti II. Abdülhamidin emrile bir takım devletlerin kanunu esasile­ rini, yani bugünkü ifade ile ana­ yasalarını da tercümeye memur edilmiş ki, bu keyfiyet, 93 meş­ rutiyetini dişi tırnağı belki tama­ men sökülmüş bir şekilde iade

(4)

ettirmeyi kendini artık fazla yo­ rulmuş hisseden sultan Hamidin bizzat düşündüğüne hükmettire- bilir sanıyorum.

Buna rağmen, babam padi­ şahın meşrutiyeti iadeye razı ola­ bileceğine o derecede ihtimal ver­ memiş ki, bizim Yuşa dağında sa­ fa edip kuzu yediğimiz sırada her şey çoktan olup bitmişken, eline sunduğum gazeteyi 93 zamanının bir habercisi sanmış. Bu hal. ay­ ni zamanda Paşabahçenm de hür­ riyetin ikinci sabahında tamamilr sakin kalmış bulunduğunu anla tır. Kaldı ki, müteakip günlere1 de büyük nümayişleri hiç hat.flî mıyorum. Hattâ galiba bu ikin­ ci günün gecesi bir alay tertip 6- dilmiş de bu alay bizim yalının önüne gelirken uşaklar: “ — Bey­ efendi yattı, rahatsız etmeyin!,, diye yoldan çevirmişler. Alayı ter tip edenler herhalde pek uslu kim selermişler ki, tenbihi dinleyip dönmüşler, hiddetlenerek: “— Böyle bir günde nasıl oluyor da milletin sevincine iştirak etmiyor, yorgan döşek yatıyor! yoksa he­ rif hürriyet düşmanı m ı!„ diye bağırıp çağırmamışlar. Ertesi sa­ bah keyfiyet bir muvaffakiyet şeklinde kendisine haber verilin­ ce, babam telâş etmiş ve bir daha böyle münasebetsizliklere kalkıl­ mamasını, zamanın nazik olduğu­ nu söylemişti. Zamanın nazik ol­ duğunu ilk öjıce o gün duymuş­ tum, nezaketsizliğini henüz duya­ madım.

(5)

devri-decektik. Bir ağustos akşamıydı ve paşa üşüyerek uşağın getirdi­ ği pardösiiyü giymişti. Kısaca boylu, irice kafalı, aksakallı, re­ dingotlu bir zat. Eskiden uzun yıllar sadaret müsteşarlığı etmiş, hürriyetten sonra Sait paşa kabi- ■ nesinde iki üç gün orman, ma- *

den ve ziraat nazırı olduktan son­ ra Kâmil paşaca şûrayı devlet re­ isliğine getirilmiş. Babam o >ak- şam yalıda bu tesadüf münasebe- tile kendisinden bahsetti: “ — Vak tile, sesinin güzelliğinden dolayı, küçük memur olmasına rağmen büyüklerin meclislerine çağırılır ve kendisine (Bülbül Tevfik) de- I nirmiş. Böyle zamanda vükelâlık- ta bulunmak için bu kâfi m i?„ de­ di. Ancak zaman ile biçare vezi­ rin şarkı söylemeğe değil, konuş­ mağa bile mecali kalmamış demek olacaktı ki, mebusan meclisinin toplandığı sırada ayanlık tazmi- natile kabineden çıkarılışına kadar da, (bümem hangi tarihte Eren emriceliline mutavaatle irtihaü da rıbaka eyleyinciye kadar) gidip geldiği âyan meclisinde de sesini duymak ve sözünü işitmek kim­ seye nasip olmıyacaktı..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

D Yazar Bilginer, Üsküdar Musahipzade Celal Tiyatrosünda sergilenen oyunun baş kahramanı Şefik Bey’i, hayatı kıskançlık mücadelesi üzerine kurulmuş biri

Orhan Kemal'in unutulmaması ve genç kuşaklar tarafından hatırlanmasını istediklerini belirten yazarın oğlu Işık Öğütçü iki yıl önce bu amaçla Orhan Kemal Kültür

Toplumsal içerikli bir dergi olan Ses dergisine gönderdiğim “Toprak Şarkı­ sı” adlı bir şiirimin bu dergide yayımlan­ ması, Küllük’teki şairlerle, yazarlarla

milyon arasında olduğu ve yakın­ da başlanarak bir buçuk sene i- çinde binanın hazır edileceği bil­ diriliyor.. Yer ise, malûm olduğu veçhile, Taksimle

Yöntemler: Ocak 2011-Aralık 2011 tarihleri arasında tifo tanısıy- la izlediğimiz 30 çocuk hasta, yaş, cinsiyet, başvuru yakınmaları, fizik muayene, laboratuvar bulguları

Bizim çalışmamızda en sık rastlanan infeksiyon odaklarını %39.5 oranıyla üst solunum yolu infeksiyonları, %11.8 ora- nıyla idrar yolu infeksiyonu, %9.7 oranıyla diş infeksiyonu

Fahrettin Kerim Gökay adını, akıl hastanesi dokto­ ru olmak, Mazhar Osman’ın yardımcısı olmak, üni­ versitede profesör olmak gibi unvanlarından ötürü bü­ tün

Can Yücel’in düz yazılarını okuyunca dudağım uçukladı. Çünkü, yazılar yal­ nız düne tanıklık etmiyor, bugünü gös­ teriyordu, bu bir. Sonra-Necati Doğ-