• Sonuç bulunamadı

H.1245-1247 (1830-1832) tarihli 1960 numaralı Trabzon şer??yye sicilinin transkribi ve değerlendirilmesi / Trabzon shar'iyyah record, dated 1960/146 and H.1244-1247 / M.1828-1831 (Transcription and evaluation)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "H.1245-1247 (1830-1832) tarihli 1960 numaralı Trabzon şer??yye sicilinin transkribi ve değerlendirilmesi / Trabzon shar'iyyah record, dated 1960/146 and H.1244-1247 / M.1828-1831 (Transcription and evaluation)"

Copied!
541
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİMDALI YAKINÇAĞ BİLİM DALI

H.1245-1247 (1830-1832) TARİHLİ

1960 NUMARALI TRABZON ŞER῾ȊYYE SİCİLİNİN TRANSKRİBİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN Dr.Öğrt. Üyesi Özcan TATAR Necmi BULAKÇİBAŞİ

(2)

T.C.

FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİMDALI YAKINÇAĞ BİLİM DALI

H.1245-1247 (1830-1832) TARİHLİ

1960 NUMARALI TRABZON ŞER῾ȊYYE SİCİLİNİN

TRANSKRİBİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN

Dr. Öğrt. Üyesi ÖZCAN TATAR Necmi BULAKÇİBAŞİ

Jürimiz ………tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu yüksek lisans tezini oy birliği/oy çokluğu ile başarılı saymıştır.

Jüri Üyeleri 1.

2. 3.

F.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun ……….tarih ve ………sayılı kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıştır.

Prof. Dr. Ömer Osman UMAR Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(3)

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

H.1245-1247 (1830-1832) Tarihli 1960 Numaralı Trabzon Şer῾ȋyye Sicilinin Transkribi ve Değerlendirilmes

Necmi BULAKÇİBAŞİ

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ Bilim Dalı Elâzığ-2018, Sayfa: XIII+527

Bu çalışmada Trabzon Eyâleti’ne ait H.1244-1247 / M.1828-1831 tarihli ve 1960/146 No’lu Trabzon Şer῾ȋyye Sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmada evvela Kadılık müessesesi, Şer’îyye Mahkemeleri ve sicilleri hakkında bilgi verilmiş, daha sonra da bu sicil defteri içindeki sicil belgeleri özetlenip, konularına göre bunların tasnifi ve genel değerlendirilmesi yapılmıştır. Son olarak da Transkripsiyon metnine yer verilmiştir.

Üzerinde inceleme yaptığımız 1960/146 Numaralı Trabzon Şer῾ȋyye Sicili, Osmanlı Devleti’nin bir taşra idâre bölgesi olan Trabzon’un 19. yüzyılın ikinci çeyreğindeki adli, idarȋ, siyâsȋ, askerȋ, sosyal ve iktisâdȋ durumunun tesbiti açısından önemli bir kaynaktır. Bu sicil defterindeki idarȋ, askerȋ, iktisadȋ, sosyal, adlȋ konuları içeren belgeler sayesinde, bölgede cereyan eden siyasȋ olaylar, bölgedeki kaza, nahiye, köy, mahalle isimleri, yaşayan halkın gündelik hayatı, devlet görevlileri ve nikâh akidleri, kölelerin durumları, adlȋ vak῾âlar, tereke kayıtları, yiyecek, giyecek fiyatları, zirâȋ ürünlerin ihracının yasaklanması, devletin altın ve parada sabit fiyat uygulamaları, dış ülke tüccarlarının aldıkları ticârȋ imtiyazlar ve bunları temsil eden konsolosların durumları, çeşitli devlet vergilerinin toplanması, devlet me’mûrlarından görevini kötüye kullanan veya görevini ihmal edenlerin durumları ve halkla ilişkileri, camii, mescit ve menzilhânelerin durumları ve işleyişleri, Katolik Ermeni ve Ortodoks Rum din

(4)

III

adamlarının sorunları, Asakîr-i Mansûre-i Muhammediye ordusunun masraflarının karşılanması, bölgede savaşan askerlerin kullandıkları silâh ve cephânelerin sayısal dökümü, savaş masraflarının karşılanması için toplanacak vergiler gibi konularda tespitler yapılmaya çalışılmıştır.

Sicil defterinin hazırlandığı dönem, Sultan II. Mahmud’un saltanat dönemindeki,1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması’na rastlamaktadır. Bunun yanında bu dönemde Cezayir’in 1830’da Fransızlar tarafından işgali ve 1831’de Mısır Vâlisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın İsyanı başlamıştır.

(5)

ABSTRACT

Master's Thesis

Trabzon Shar’iyyah Record, dated 1960/146 and H.1244-1247 / M.1828-1831 (Transcription and Evaluation)

Necmi BULAKÇİBİŞİ

Firat University Institute of Social Sciences History

Modern Age of Science Elazig-2018, Page: XIII+527

In our work, the transcription and evaluation of the Trabzon Shar’iyyah Record, belonging to the Trabzon State, dated H.1244-1247 / M.1828-1831 and numbered 1960/146 were made. At the beginning of the study, some information was given about the institution of Kadi, the Shar’iyyah Courts and their registers, then the registry documents in this registry were summarized and classified and generalized according to the topics. The text of the transcription was also included.

The Trabzon Shar’iyyah Record numbered 1960/146 that we examined is an important source for the determination of Trabzon's provincial administrative district of the Ottoman State in the second quarter of the 19th century in terms of judicial, administrative, political, military, social and economic status. By means of the documents containing the administrative, military, economic, social juducial, political events taking place in the region some determinations were made such as district accidents, towns, villages, neighborhood names, the daily lives of the people live there, the state officials, the marriage contracts, the situation of the slaves, judicial cases, tereke records, food and clothes prices. prohibition of export of agricultural products, the state's gold and fixed price practices on the money, the commercial concessions received by foreign merchants and the status of consuls representing them, the collection of various state taxes, the cases of those who abuse their duty or who neglect their duty from civil servants, the conditions and operations of the mosques, the masjids

(6)

V

and menzilhs, the problems of Catholic Armenian and Orthodox Greek clergy, Payments of the expenses of the Asakîr-i Mansûr-i Muhammadiye army, the numerical breakdown of arms and ammunition used by soldiers fighting in the region, taxes to be collected to cover war costs.

During the reign of Sultan Mahmud in 1828-1829 the Ottoman-Russian War and the Edirne Treaty were encountered. During this period, the occupation of Algeria by the French in 1830 and the anniversary of the Egyptian Mehmet Ali Pasha in 1831, Rebellion begins.

(7)

İÇİNDEKİLER ÖZET ... II ABSTRACT ... IV İÇİNDEKİLER ... VI KISALTMALAR ... X TRANSKRİPSİYON ALFABESİ ... XI ÖNSÖZ ... XII GİRİŞ ... 1

I. OSMANLI DEVLETİ’NDE KADILIK KURUMU VE ŞER‛ȊYYE MAHKEMELERİ ... 1

I.I. Kadının Tanımı ve Yetkileri ... 1

I.II. Kadılıkta Atanma ve Azledilme Şartları ... 3

I.III. Tâyin ve Dereceleri ... 3

I.IV. Kadıların Uyması Gereken Temel Esaslar ... 4

I.V. Yargılama Şekli ... 5

I.VI. Şer‛ȋye Mahkemeleri ... 6

I.VII. Şer‛ȋye Mahkemelerinde Görev Yapan Görevliler ... 7

II. Şer῾îyye Sicilleri, Şer῾îyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri ve Tarihi Kaynak Olarak Önemi ... 12

II.I. Şer῾ȋyye Sicilleri ... 12

II.II. Şer῾ȋyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri ... 13

II.II.I. Ferman ... 13

II.II.II. Buyruldu ... 14

II.II.III. Berat (Nişân) ... 14

II.II.IV. Hüccet ... 14 II.II.V. Derkenâr ... 15 II.II.VI. Tezkire/Tezkere ... 15 II.II.VII. İ‘lâm ... 16 II.II.VIII. Arzûhal ... 17 II.II.IX. Ma‘rûz ... 17 II.II.XI. Temessük ... 18

II.IV. Şer῾ȋye Sicillerinin Tarihȋ Önemi ... 18

(8)

VII

III.I. Trabzon Şer῾ȋyye Sicilleri Katalogu ... 20

III.II. Trabzon Şer῾ȋyye Sicilleri Konusunda Yapılan Çalışmalar ... 29

III.II.I. Yüksek Lisans Tez Çalışmaları ... 29

III.II.II. Makaleler ... 32

III.II.III. Hakemli Kongre / Sempozyumların Bildirileri ... 33

IV. H.1245-1247 / M.1829-1831 Tarihli ve 1960/146 No’lu Trabzon Şeri῾Ye Sicilinin Tanıtımı ve Transkripsiyonunda Takip Edilen Metod ... 35

BİRİNCİ BÖLÜM 1. SİCİLDEKİ BELGELERİN ÖZETLERİ ... 36

İKİNCİ BÖLÜM 2. H. 1245-1247/ M.1829-1831(v.1-51) TARİHLİ TRABZON ŞER῾İYYE SİCİLİ’NDEKİ BELGELERİN KONULARINA GÖRE TASNİFİ ... 77

2.1. İdarȋ Belgeler ... 78

2.1.1. İdari Tayin, Görevlendirilme, Azil ve Zorunlu İkâmetle İlgili Belgeler ... 78

2.1.2 İdarȋ Disiplinsizlik, Yolsuzluk, İsyan, Düzen ve Asayiş İle ilgili Belgeler ... 78

2.1.3 Bürokrasi ve İdarȋ Taksim ile ilgili Belgeler ... 79

2.2. Menzillerle İlgili Belgeler ... 79

2.3. İktisadȋ Konularla İlgili Belgeler ... 80

2.3.1.Vergi Tahsilâtı, Vergi Muafiyeti ve Vergi Yasağı ile ilgili Belgeler ... 80

2.3.2. Satış Akdi ile İlgili Belgeler ... 83

2.3.3. İç ve Dış Ticaret İle ilgili Belgeler ... 84

2.3.4. Narh ile İlgili Belgeler ... 84

2.4. Sosyal Nitelikli Belgeler ... 85

2.4.1.Verâset, Mirâs, Vasi, Cinayet ve Sulh Akdi ile ilgili Belgeler ... 85

2.4.2. Nikâh Akdi ,Boşanma, Borç Davası, Arazi Anlaşmazlığı , Tereke Tesbiti , Taksîmi ve Teslimi ile ilgili Belgeler ... 85

2.4.3. Su Akdi ve Su Tasarruf İlâmı İle İlgili Belgeler ... 97

2.4.4. Zorbalık ile ilgili Belgeler ... 97

2.4.5. Azınlıklarla ilgili Belgeler ... 98

2.4.6. Kölelikle ilgili Belgeler ... 98

2.4.7. Resmi Şikâyetlerle ilgili Belgeler ... 98

2.4.9. Din Değiştirme ile ilgili Belgeler ... 98

(9)

2.5. Askerî Nitelikli Belgeler ... 99

2.5.1. Askerin Seçimi, Nöbet Yerleri, Firarı, Maaşları, Durumları, Konaklaması, Cebe-hâne Tamir Masrafları, Mühimmat ve Harcırah kaydı ile ilgili Belgeler ... 99

2.6. Diğer Belgeler ... 101

2.7 Belgelerin Konulara Göre Yüzdelik Dilimleri ... 101

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. H.1244-1247 / M.1828-1831 TARİHLİ VE 1960/146 NO’LU TRABZON ŞERȊ῾YYE SİCİLİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 103

3.1. Siyasȋ Durum ... 103

3.1.1. Devletin Genel Durumu ... 103

3.1.2. Eyâlet Yönetimi ... 104

3.1.3. Sancak / Liva, Kaza ve Mahalle İsimleri ... 105

3.1.4. Nahiye ve Karye İsimleri ... 109

3.1.5. Düzen ve Asayiş ... 112

3.1.6. Dış İlişkiler ... 113

3.1.7. İsyanlar ... 113

3.1.8 İdarȋ Disiplin Sorunları ... 114

3.1.9 Yolsuzlukla Mücadele ... 114

3.1.10 Bürokrasi ... 115

3.2 Ekonomik Durum ... 116

3.2.1 Esnaflar ... 116

3.2.2 Esnafın Ticaret Ahlakı ... 117

3.2.3 Esnafların Resmȋ Kurumlarla Ticarȋ İlişkileri ... 117

3.2.4 Vergiler ve Harçların Toplanması ... 118

3.2.5 Vergi Muafiyeti ... 120

3.2.6 Dış Ticaret ... 121

3.2.7 İhracat Yasağı ... 121

3.2.8. Para ve Değerli Madenlerin Değerlerinin Korunması ... 122

3.2.9. Narh Usulü ... 123

3.2.10 Esnafların Vergi Bedelleri ... 125

3.2.11 Menziller ... 125

3.3. Sosyal Durum ... 127

(10)

IX

3.3.2. Gayr-ı Müslimler ... 128

3.3.3. Nikâh ... 130

3.3.4. Gayr-ı Müslim nikâh kayıtları ... 132

3.3.5. Mihr Bedelleri ... 132

3.3.6. Boşanma ... 132

3.3.7. Kölelik ... 133

3.3.8. Terekeler ... 133

3.4. Hukukȋ Durum ... 134

3.4.1 Borç ve Mal Davaları ... 138

3.4.2 Su Davası ve Tasarruf İlamı ... 139

3.4.3 Cinayet ve Sulh Akdi ... 140

3.4.4 Resmȋ Şikâyetler ... 140

3.4.5 İsim Düzeltme ve İsim Doğrulama ... 141

3.5. Dinȋ Durum ... 141

3.5.1.Din Değiştirme (İhtida) ... 141

3.6. Askerȋ Durum ... 142 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. METİN TRANSKRİPSİYONU ... 144 SONUÇ ... 497 KAYNAKÇA ... 505 EKLER ... 508 Ek 1. Orjinallik Raporu ... 508 Ek 2. Örnek Belgeler ... 509 DİZİN ... 513 ÖZGEÇMİŞ ... 527

(11)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen madde a.g.mak. : Adı geçen makale A.Ü. : Ankara Üniversitesi

b : Belge

bkz. : Bakınız

C. : Cilt

çev. : Çeviren

DİA : Diyanet İslâm Ansiklopedisi Ens. : Enstitü

H. : Hicrȋ

M. : Milâdȋ

MEB : Millȋ Eğitim Bakanlığı TŞS. : Trabzon Şer῾iye Sicili

İA : İslâm Ansiklopedisi (M.E. B.)

K. : Kısım

Kültür Bak. : Kültür Bakanlığı

OTAM : Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama

Merkezi Dergisi

S. : Sayı

S.B.F. : Siyasal Bilimler Fakültesi

s. : Sayfa ss. : Sayfa sayısı TTK : Türk Tarih Kurumu vb. : ve benzeri vs. : ve sâ’ire Yay. : Yayınları

(12)

XI TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

ا

a,â

ص

s

ب

b,p

ض

z,d

پ

p

ط

t

ت

t

ظ

z

ث

s

ع

ج

c-ç

غ

ğ

چ

ç

ف

f

ح

h

ق

k,g

خ

h

ك

k

د

d

ل

l

ذ

z

م

m

ر

r

ن

n

ز

z

و

v,u,û,ü,o,ö

ژ

j

ه

h,a,e

س

s

لإ

la,lâ

ش

ş

ی

y,ı,i,ȋ

ء

̀

(13)

ÖNSÖZ

Yüzyıllar boyunca Karadeniz sahilinin tek önemli liman şehri olan Trabzon Anadolu, İran ve Kafkasya üçgeninde hayati öneme sahip bir coğrafȋ konumdadır. Bu

konumundan dolayı her dönemde özel bir yerleşim yeri haline gelmiştir.1461’de

Osmanlı idaresine girdikten sonra hızla bir Türk-İslâm şehrine dönüşen bu şehir, özellikle XVI. yüzyılın sonlarından başlayıp 1639’a kadar devam edecek olan Osmanlı-Safevî mücadelesinde büyük bir askerî ikmal merkezi olmuştur. Bu durumunu XVIII. yüzyılda da sürdürmüştür.

XIX. yüzyılın ilk yarısında ticaretin gelişmesi ile birlikte ön plâna çıkan Trabzon şehri, idarȋ ve askerȋ bakımdan bir eyâlet merkezi ve aynı adla anılan sancak merkezi durumundaydı.

Bu dönemin tarihine ışık tutan en önemli belgelerin başında Şer῾ȋye sicilleri gelir. Bu dönemde kadı tarafından mahkemede verilen kararların sûretleri, tutulan kadı sicil defterlerine kaydedilirdi. Aynı zamanda bu kayıtlar merkezden taşraya gönderilen çeşitli dönemlerdeki resmȋ yazıları da ihtiva ederdi. Bu defterlerden biri de incelemiş bulunduğumuz H.1244-1247 / M.1828-1831 Tarihli Trabzon Şer῾ȋye sicili’dir.

Bu çalışmamızın öncelikli amacı, Osmanlı Devleti’nde bir taşra idare bölgesi olan Trabzon’un XIX. yüzyılın ikinci çeyreğindeki adlȋ idarȋ, askerȋ , iktisâdȋ,ve sosyal durumunu tespit etmek ve araştırmacıların hizmetine sunmaktır.

“H.1245-1247 (1830-1832) Tarihli 1960 Numaralı Trabzon Şer῾ȋyye Sicilinin Transkribi ve Değerlendirilmesi” adlı çalışmamız, bir giriş ile dört ana bölümden oluşmaktadır:

Çalışmamızın ”Giriş” bölümünde Osmanlı Devleti’nde kadılık müessesi, şer‛ȋye mahkemeleri, Şer’ȋye sicillerinin önemi ve şer‛ȋye sicillerindeki belge çeşitleri hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Sonra, Trabzon Şer‛iyye Sicilleri Katalogu ile Trabzon Şer‛iyye Sicilleri konusunda yapılan çalışmalar belirtilmiş, H.1244-1247 / M.1828-1831 tarihli Trabzon Şer῾ȋyye Sicili’nin özellikleri hakkında bilgi verilerek transkripsiyonunda takip edilen metot konusuna değinilmiştir. Birinci bölümde incelediğimiz defterde yer alan belgelerin özetleri verilmiştir. İkinci bölümde bu belgelerin konularına göre tasnifleri yapılmıştır. Üçüncü bölümde H.1244-1247 / M.1828-1831 tarihli Trabzon Şer῾ȋyye Sicili’nde yer alan belgelerden ve diğer kaynaklardan faydalanılarak, Trabzon’un bu tarihlerdeki adlȋ idarȋ, askerȋ, iktisâdȋ, ve sosyal durumu hakkında genel

(14)

XIII

değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. Dördüncü ve son bölümde ise sicildeki metnin transkripsiyonuna yer verilmiştir.

Bu araştırmayı yaparken, konunun tespitinden son aşamasına gelinceye kadar her zaman yardım ve desteklerini gördüğüm ve bu çalışmamı bitirene kadar büyük sabır ve anlayışını eksik etmeyen kıymetli hocam Dr.Öğrt. Üyesi ÖZCAN TATAR’a teşekkürlerimi sunarım.

(15)

I. OSMANLI DEVLETİ’NDE KADILIK KURUMU VE ŞER‛ȊYYE MAHKEMELERİ

Osmanlı kadısı, İslâm devletleri içinde özgün bir yeri olan adliye ve mülkiye görevlisi, son İslâm devletinin geniş ve renkli coğrafyasındaki temsilcisi ve bu dünyayı baştan sona en iyi tanıyan memur tipi olup, bu devleti şahsında temsil eden meslek adamıdır.1 Osmanlı Devleti’nde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve Şer’îyye

mahkemelerinde yargı görevini ifa eden kadılar, insanlar arasında meydana gelen dâva

ve anlaşmazlıkları şer’î hükümlere göre karara bağlamak için devletin en yüksek icra makamı olan sultanlar veya yetkili kıldığı şahıslar tarafından tâyin edilirlerdi. Osmanlı adlî teşkilâtının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem emniyet âmiri, bazan hem mülkî âmiri ve hem de halkın her konuda

müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı.2

I.I. Kadının Tanımı ve Yetkileri

Kadı, ilmȋye sınıfından olup, şer῾ȋ hukuk adamıdır. Ancak mülkȋ erkân içindedir. Bütün yönetici zümre gibi askerȋ sınıfın bir üyesidir. Vergiden muaf yönetici imtiyaz ve yetkileri vardır. Fakat bir yerde yönettiği Müslüman halkın dahi merkezi devlet karşısında sözcüsü odur. 3

Kelime olarak “hükmeden, yerine getiren” mânâlarına gelen Kadı, Osmanlılarda şer῾ȋ ve hukukȋ hükümleri tatbik eden, ayrıca devlet emirlerini yerine getiren bir fonksiyona sahipti. Dolayısıyla hukukȋ olduğu kadar idarȋ bir me’mûriyet olarak görülmektedir. Böylece kadıların görevlerini hukukȋ, idârȋ, ve beledȋ olmak üzere başlıca üç noktada toplamak mümkündür. Şer῾ȋ ve hukukȋ dâvaları çözüme bağlayan kadılar, aynı zamanda bulundukları idarȋ bölgede şehir ve kasabaların beledȋ hizmetlerini, bu günkü mânâda bir noter gibi vekâletnâme ve alım-satım işlerini de yürütürlerdi.4

1 İlber Ortaylı; “KADI (Osmanlı Devleti’nde Kadı)” D.İ.A. C. XXI, 2001,s.69

2 Ahmet AKGÜNDÜZ,; ”İslam Hukukunun Osmanlı Devletinde Tatbiki: Şer‘ȋyye Mahkemeleri ve

Şer‘ȋyye Sicilleri”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.14, 2009, s. 16

3 İlber Ortaylı; “KADI (Osmanlı Devleti’nde Kadı)” D.İ.A.,C. XXI, 2001,s.70

4 Yusuf HALAÇOĞLU,”XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı”, TTK.

(16)

2

Doğrudan Pâdişâh fermânıyla atanan kadıların özlük işlerini kadıaskerler yürütürdü. Fakat kadı, Pâdişâh yani devlet adına hüküm verirdi. Kadılar kazâ idâresinin başı olup mutlaka yüksek dereceli bir medreseyi bitirmiş ve belli müddet Edirne, Konya, Sivas, Bağdat gibi büyük şehirlerde ”danişmend” (stajyer) olarak hizmet görmüş kişiler arasından tâyin olunurdu.

Kadı’nın diğer görevleri arasında şunları sayabiliriz;

 Her türlü alacak borç ve miras davâları ile arâzi ihtilâfı, ehl-i örf ile re’âyâ arasındaki anlaşmazlıkları halletmek,

 Esnâfın sattığı her türlü ticârȋ mallara mevsimine göre muhtesip, lonca kethüdası ve yiğitbaşılarıyla beraber muayyen bir fiyat vermek (narh belirlemek)

 Avârız, kürekçi bedellerinin toplanmasını sağlamak,

 Bulunduğu şehrin belediye hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak, 5

 Sefer zamanında ordunun tahıl, saman ihtiyacını karşılamak ve konak

yerlerine sevk etmek,

 Ecnebȋ gemileri erzâk devredilip kaçakçılık yapılmaması ve muayyen

yerlerde yağ vb. karaborsacılığının önlenmesi için dikkatli olmak,

 Şehirlerde zaman zaman kahvehâne ve meyhânelerin kapatılması ve yasağın

gözetilmesi,

 Kal῾aların tamirinde ve muhafızların görevlerini yerine getirme konusunda kal῾a dizdarlarını denetlemek,

 Devşirme işlerini ve Devşirme Emini’ni kontrol etmek,

 Bir yerin aranması ve baskın düzenlenmesi veya bazı kimselerin tevkifi ve olayların soruşturulması emrini vermek,

 Nikâh akdini gerçekleştirmek, miras dâvalarına bakmak,

 Şer῾iât adamı olarak Müslümanların hakimi sıfatıyla taleplerini merkeze arz

etmek,

 Ülkedeki Pazar yeri değişikliği, İmam ve müezzin tâyini için arzda bulunmak,

 Vakıf mütevellileri gibi tekkelerin kontrolünü yaparak, ehliyetsiz derviş ve şeyhlerin ahaliyi ifsat etmemelerine dikkat etmek,

(17)

 Vakıf medreselerinin nizamını gözeterek, usulsüz müderrisler ve idâre hakkında merkeze arzda bulunmak ve bilhassa talebenin durumunu denetlemek,

 Belediyenin iktisadȋ kontrolünü, çarşı ve pazar denetimini sağlamak,

 Müslüman Mahallelerini imam vasıtasıyla, azınlık mahallelerini Papaz ve Kocabaşlar aracılığıyla kontrollerini sağlamaktır.

I.II. Kadılıkta Atanma ve Azledilme Şartları

Osmanlı hukukunda bir Kadı’nın atanması için; Reşid olması, temyiz kudretine ,iman sahibi ve adil, hukukȋ ehliyet,muamele kabiliyetine sahip ,tarafsız, nesebi sahȋh ,yeterli derecede hukukȋ bilgi sahibi olması ve erkek olması gibi niteliklerin bulunması gerekliydi. Kadı’nın erkek olması şartına gelince bir kadın ne kadar bilgili ve gerekli niteliklere sahip olursa olsun kadı olması mümkün değildi. Bu konuda istisnaȋ fikirler ileri sürülmüş ise de yakın zamanlara kadar hiçbir toplumda kadınların böyle bir mesleğe girmediği görülmüştür.

Kadı’nın tayininde olduğu kadar azli veya istifasında da şu sebepler rol oynardı; Aklını ve temyiz kabiliyetini kaybetmesi, kör, sağır ve dilsiz olması, görevinde irtikap yoluna sapması veya kanunu ihlâl etmesi, imanını kaybetmesi, yolsuzluğunun anlaşılması, bilgisizliğinin anlaşılması ve ya bizzat kendisinin bunu açıklaması sonucunda azledilirdi. 6

I.III. Tâyin ve Dereceleri

Osmanlı Devleti’nde kadı tâyini her şeyden önce belirli tahsil ve hiyerarşik terfi düzenine dayanır. Bundan dolayı klâsik İslâm döneminde kadılık için önerilen erkek ve reşid olmak, temyiz kudretine ve yeterli bilgiye sahip olmak, sağır, kör olmamak gibi şartlar dışında eğitim önemlidir7. Kadılar, medrese tahsili görüp icazet alarak

medreseden mezun olup, Kadıasker divânında bir nevȋ staj gördükten sonra kadılığa tâyin edilirdi. İsteyenler ise bir müddet müderrislik yaptıktan sonra doğrudan doğruya bir kazâya kadı tâyin olunurdu. Bu gibiler müderrislikleri sırasındaki derecelerine göre

kazâ, sancak veya eyaletlerden birinde kadılığa getirilirlerdi.8 Bu durum

kanunnâmelerle tespit edilmiştir. Meselâ, yirmi akçalık bir medrese müderrisi kırk beş

6 İlber ORTAYLI ,”Osmanlı Kadısı: Tarihi Temeli ve Yargı Görevi”,s.118-119 7 İlber ORTAYLI; “KADI (Osmanlı Devleti’nde Kadı)” D.İ.A, C. XXI, 2001,s.71 8 İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI;”a.g.e.”s.87 ; Yusuf HALAÇOĞLU,”a.g.e.”s.126

(18)

4

akçalık kadılığa, Sahn ve Ayasofya müderrisleri ise kadılığın en yüksek mertebesi olan “Taht kadılığı” veya “Mevleviyet” adı verilen beş yüz akçalık eyâlet kadılıklarına tâyin edilirlerdi.

Kadı tâyini, XIV ve XV. Yüzyıllarda Divan-ı Hümâyun toplantılarında Rumeli ve Anadolu kadıaskerlerinin arzı ve padişahın onayıyla olurdu. Bu durum Fatih döneminde divan toplantılarına veziriazamların başkanlık etmesiyle değişmiş, kadı, kadıaskerlerin teklifiyle veziriazam tarafından tâyin edilmeye başlanmıştır. XVI. yüzyıldan itibaren ise, Mevleviyet denilen kadılıklar, şeyhülislâmlığın önem kazanmasından sonra onların teklifi üzerine veziriazam tarafından yapılmıştır. Kadılık süresi on sekiz aydan üç seneye kadar değişmiştir. Süresini dolduran kadılar ma῾zûl olarak bir üst dereceye yükselmek için İstanbul’da kadıasker dairesinde tecrübe kazanır, zamanı ve sırası geldiğinde de derecesine uygun kadılığa tâyin olunurlardı.9 Kazâ

kadılıklarının en yüksek derecesinde görevi tamamlayıp dönen kadı, merkezde “tahta

başı” denen ve mevleviyet payeli sancak merkezlerine tâyini bekleyen kadılar arasında

yer alırdı. Mevleviyet payeli merkezlerden en küçük dereceli Mevâli Devriye Mevleviyeti’nden sonra Mahreç Mevleviyeti , ardından Bilâd-ı hamse Mevleviyeti, daha sonra da Haremeyn Mevleviyeti gelirdi. Bunları İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli kazaskerlikleri takip ederdi.10

I.IV. Kadıların Uyması Gereken Temel Esaslar

Temel olarak bir kazâda görevlendirilirken şahsından dürüstlük, ahlâk, bilgi ve faziletli olmasının beklendiği Osmanlı Kadısında11, yüklendiği hassas vazifenin şuuru

içerisinde tavır ve karakterinde olması gereken temel davranış kuralları olarak; vakar, edep, ağır başlılık ve şakacılıktan uzaklık, yalan söylememe, mahkemede alış verişten uzak olma, taraflardan hediye kabul etmeme, tarafların evlerine ziyafet veya bir başka sebeple gitmeme, taraflara eşit davranma veya taraflardan birine karşı özel bir yakınlık göstermemek gibi özellikler aranırdı.12

Osmanlı Kadısı¸ görevini ifa ederken mahkemenin durumunu zedeleyecek hâl ve hareketlerden kaçınmak durumundadır. Rüşvete meyil verecek davranışlarda

9 Yusuf HALAÇOĞLU,”a.g.e.”s.126-127

10 İlber Ortaylı; “KADI (Osmanlı Devleti’nde Kadı)”, D.İ.A. C. XXI, 2001,s.71;İsmail Hakkı

UZUNÇARŞILI;”a.g.e.”,s.91-103

11 Yusuf HALAÇOĞLU,“a.g.e.”,s.128

12 Hikmet TEPELİ,”337 Numaralı Bozkır Şer’îyye Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi”,

(19)

bulunmamalıdır. Adalet içerisinde hareket etmeli ve adil olmalıdır. Padişahın vekili olduğundan mütevellinin koymuş olduğu kurallara ve sınırlamalara riayet etmelidir. Kadı lehine şahitlikleri caiz olmayan hısımları lehinde karar vermemelidir. Dâva sıralarını kronolojik olarak takip etmelidir. İhtiyaç duyduğunda ehliyetli şahıslarla mütalaa edebilir. Zihninin karışık olduğu durumlarda karar vermekten kaçınmalıdır. Yargı bölgesi dışındaki işlere karışmamalıdır. Kendi arzusuna göre mahkeme merkezini değiştirmemeli, herhangi bir sebep olmadıkça dâvaya bakmaktan ve olayın aydınlanması için gerekli olan teftişi yapmalıdır.13

I.V. Yargılama Şekli

Osmanlı hukuk sistemi, kadıların özgür iradelerinde kendini bulmuştur. Padişah dahil hiçbir kişi ve kurumun tesirinde kalmadan tamamen bağımsız çalışan Osmanlı mahkemeleri, aldıkları karar itibariyle Divân-ı Hümâyûn tarafından denetlenmiştir.14

Kurulan şer‛ȋyye mahkemelerinde İslâm hukukunun gereklerine göre haklı ile haksızı ayırmak görevi kadıların idi. Mahkemede bazı özel durumlar dışında “meclis-i şer‛”denilen yargı kurulu onun başkanlığında toplanıyor ve görevini yapıyordu. Her mahkemede kadı dışında başkâtip, kâtipler, muhzırbaşı, ve muhzırların yanında kayıtları

günü gününe tutan mukayyidler bulunuyordu. 15

Mahkemede Kadı’nın yanında Avrupa’da jüri kurumu gibi çalışan “Şühûdü’l-hâl” adıyla bir şâhitler heyeti nezâretinde dâva alenȋ olarak görülür, alınan her türlü karar ise “sicil defterleri”ne kaydedilir ve her oturum sonucunun altına da bu şâhitler heyeti “şühûdü’l-hâl” yazılırdı. Dâvanın görüldüğü bölgenin tanınmış ve hatırı sayılır isimlerinin yer aldığı bu şâhitler heyeti vasıtasıyla kadı, şer‛ȋ hukukun yanısıra örf ve adeti de gözetme imkânı bulmuş,öte yandan meydana gelebilecek dedikoduların da önüne geçmiştir.16

Kadı tarafından hükmün Hanefi mezhebine göre verildiği şer‛ȋ mahkemede, Nikah, izdivaç, miras bölüştürme, yetim ve mal-i gâibin muhafazası, vasi tâyin ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet ve sair bütün dâvalar görülür ve hükme bağlanırdı. Köylü ve askerȋ sınıf arasındaki ihtilâf,

13 Yavuz KISA,”H.1091-1092/M.1680-1681 (s.125-147)Tarihli Harput Şer’ȋyye Sicili (Transkripsiyon ve

Değerlendirme) , (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),Elazığ-2015,s.5

14 Yusuf HALAÇOĞLU,“a.g.e.”,s.123

15 Musa ÇADIRCI;”Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı”, TTK,

Ankara 1997, s.87-88

(20)

6

hükümetin emriyle kadılar tarafından görülür ve verilen hüküm hükümete bildirilerek oranın vereceği karara göre infaz olunurdu.

Mevleviyeti haiz kadılıklarda yapılan dâva askerȋ tâkibata veya katl ve kısasa ait olacak şekilde pek ağır ise hüküm o yerin vâlisine arz edilirdi. Kadı’nın verdiği hüküm bizzat Vali ile maiyetindeki iki mutemed adamı tarafından tetkik edildikten sonra tasdik olunursa infaz olunurdu. Eğer valinin meclisi verilen hükmü tasdik etmez ise evrak kazaskere yollanır,kazasker de bu hususa da’ir mütalâsını Divân-ı hümâyûna arz edip orada tetkik edildikten sonra ya suçlunun ,yahut kadı veya valinin kararının lehine veya aleyhine tasdik edilirdi. Hukukȋ dâvalarda ,mahkûm ve cezâ dâvalarında suçlunun akrabası verilen hükmü haksız bulurlarsa kazaskere ve şeyhülislâma şikâyete hakları vardı. Bu suretle dâva, divânda tekrar tetkik edilirdi. En son karar mercii olarak Divân-ı hümâyûn kararı bozarsa bu hal,kadı ve vâlinin aleyhine olurdu. 17

I.VI. Şer‛ȋye Mahkemeleri

Kuruluş yılından itibaren şer’î kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin birinci padişahı Sultan Osman’ın ilk tâyin ettiği iki memurdan birisi kadı olmuştur. Kadıları yetiştirecek bir kaynak henüz mevcut olmadığından, ilk Osmanlı kadıları Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir. Daha sonra fethedilen her idare merkezine bir kadı tâyin edilerek bir adlî teşkilât ortaya çıkmıştır. Tek kadı’nın görev yaptığı bu usule Şer‘ȋye Mahkemeleri adı verilmektedir. Şer’îye mahkemelerinin belli bir makam binası yoktu. Ancak kadıların yargı işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kendilerini her an bulabilecekleri muayyen bir yerleri vardır. Bu, kadı’nın evi, cami, mescid veya medreseleri, belli odaları olabilirdi. Bayram ve Cuma günleri dışında yargı görevini ifa ederlerdi.18

Şer‘ȋye Mahkemeleri (Meclis-i şer῾), Osmanlı Devleti’nin başlangıcından Tanzimat dönemine kadar yüzyıllar boyunca her türlü ihtilâfların çözüldüğü bir mercii olmuştur. Tatbikatta genel olarak tek hâkimli mahkemeler şeklinde yürütüldüğü bu sistemde kadılar, ilmȋ görüşlerinden istifade ettikleri müftüler ile mahkemelerde yargılamayı bir nevȋ müşahit gözüyle izleyen şühûd ve şühûdü’l-hâl denilen görevliler

bulunmaktaydı.19 Her duruşmada hazır bulunan ve kazânın doğruluğu ve dürüstlüğü ile

17 İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI;”a.g.e.”s.108-110

18 AKGÜNDÜZ, Ahmed; ”İslam Hukukunun Osmanlı Devletinde Tatbiki: Şer‘ȋyye Mahkemeleri ve

Şer‘ȋyye Sicilleri”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.14, 2009, s. 13-48.

(21)

tanınmış ileri gelenlerinden seçilmiş bir nevȋ jüri mevkiindeki bu heyet birkaç kişi olduğu gibi bazen 20-30 kişi de olabilirlerdi. Bu heyet, kadı’nın verdiği kararların kanûna uygun olup olmadığını takip ederlerdi.20

Şühûdü’l-hâl, mahkemede yargılamanın alenȋ olarak yapıldığını gözlemleyen ve mahkeme defterine isimleri yazılan, mahkemeye gelen tarafların yakınlarından sosyal veya meslekȋ çevresinden olan şahıslardan oluşurdu. Görülen dâvaya bağlı olarak isimleri sürekli değişebilen kişilerden oluştuğu için de, yargılamanın alenȋliği yanında birçok durumda yargılamanın adil yapılması açısından da etkindi21.

Bu tür yargılamalarda bazen mahkemelere beldenin bütün ileri gelenleri dinleyici olarak gidiyorlar, içlerinden bir kaçının adı yazıldıktan sonra “ve diğerleri” anlamına gelen (ve gayrihûm) ibaresi ile tümü belirtiliyordu.22 İncelediğimiz sicilde

Trabzon şehrinde bir mülk satışı ile ilgili olarak Trabzon mahkemesinde geçen duruşmaya katılanların isimleri “Şühûdü’l-hâl” listesine yazılmıştı. Bunlar;”…Yemenici

Usta, Yemenici Abdülvahid , Hâfız Şakir,Tekfur çayırı imamı Molla Ahmed,Hafız Said,Hafız Tahir Efendi,Hafız Esad Efendi,Hafız Ahmed Reşâd Efendi ve diğerleriydiler”.23

I.VII. Şer‛ȋye Mahkemelerinde Görev Yapan Görevliler

Kadı / Hâkimü’ş-şer‘:

İncelediğimiz sicilde Trabzon’da vergi kayıtlarında Kadı olarak “Yusuf Kadı Efendi ve Reis-i Mahkeme olarak da Molla Abdullah 24’ın ismi geçmektedir.25

Na’ib:

Nâ’ib, Kadıların kendi kazaları dahilindeki nahiyelere tâyin ederek iltizama verdiği ,kaza kadısı adına o nahiyenin şer῾ȋ işlerine bakan memurdu.26Nâ’ib, Kadı’nın mahkeme işlerindeki yardımcısı olan memurların başında geliyordu. Kadı’nın bulunmadığı hallerde duruşmaları idâre etmek, serbest dirlikler içerisinde yer almayan

20 Mehmet Ali ÜNAL,”Osmanlı Müesseseleri Tarihi” ,Fakülte Kitabevi Isparta 2007 s.224 21 Mehmet Akif AYDIN,”Mahkeme”.D.İ.A. C. XXVII,2003, s.343

22 Musa ÇADIRCI;”Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı”,TTK,

Ankara 1997,s.91

23 TŞS 1960-146;v.21-B/b.381 24 TŞS 1960-146;v. 2-B/b.1;

25 TŞS 1960-146; v. 44-A/45-B/b.504

(22)

8

köylerdeki dâvaların yerinde görülmesi için olay mahalline gitmekle görevliydi.27 Kadıların kazanın büyüklüğüne göre birden fazla nâ’ibi bulunabilirdi. Vazifelerine göre kazâ naibleri, kadı nâibleri, mevâli nâibleri, ayak nâibleri ve arpalık nâibleri olmak üzere altı kısma ayrılırlardı.28Nâ’ibler, medrese eğitimi alarak özellikle fıkıh alanında kendi kaza dairesinde ihtilâfları çözebilecek bir seviyede tahsil görmüş ilmiye mesleği mensubu kimselerdi. Bunlar Osmanlı adlî teşkilâtında kadı yardımcısı ve vekili olan nâib, kadı tarafından belirlenir, Anadolu veya Rumeli kazaskeri tarafından tasdik edilirdi.

Nâ’ibler, genelde süresiz olarak tâyin edilirdi, ancak belirli süreler içinde görev değişiklikleri olurdu. İstisnaî olarak yirmi beş-otuz yıl aynı yerde nâiblik yapanlar vardı. Nâ’ibler kendisini bu göreve getiren kadı tarafından re’sen görevden alınamayacağı gibi nâibi olduğu kadının azli veya ölümüyle de görevleri sona ermezdi. Ancak yetersizlikleri, bilgisizlikleri, bir yolsuzluğa karışmaları, ehl-i örf ile iş birliği yapmaları gibi sebeplerle azledilirlerdi.

Mahkeme harçları nâ’iblerin temel geçim kaynağı idi. Baktıkları dâvalardan ve gördükleri muamelelerden sicil, hüccet, mürâsele, nikâh, talâk, ıtâk vb. adı altında ücret alırlardı. Bütün bu resimlerde nâ’ib’e ait kısmın kadıya nisbetle beşte veya altıda bir civarında olduğu, kanunnâmelerde verilen bilgilerden anlaşılmaktadır.29 İncelediğimiz

sicilde Trabzon’a bağlı Sürmene (Kadı) Nâ’ibî Mehmed Efendi30’nin ismi

zikredilmektedir.

Kethüda:

Osmanlı hukukunda kazaskerlerin, hatta yüksek rütbeli kadıların kethüdaları bulunurdu. Mısır kadısı’nın maiyyetinde sekreteri durumundaki kethüdâsı bulunurdu. 31Kadı kethüdaları mahkemede kadın’nın muavini 32, bu günkü anlamı ile özel kalem müdürlerinin hizmetlerini görüyorlardı. Bunlara şehir halkı mahkeme gelirleri dışında

27 Mehmet Ali ÜNAL,”“a.g.e.””, s.224 28 Yusuf HALAÇOĞLU, ““a.g.e.””,s.127

29 Mehmet İPŞİRLİ ; “Nâib”. D.İ.A. c. XXXII, 2006,s.312 30 TŞS 1960-146; v. 48-A/b.515

31 Mehmet CANATAR;, “Kethüda”,D.İ.A.c. XX ,2002,s.333

(23)

vergi olarak para ödemek zorunda idi.33 İncelediğimiz sicilde ise Trabzon vâlisi Osman Paşa’nın adı belirtilmeyen kethüdası, ”kethüda paşa” 34olarak ifâde edilmiştir.

Kassâm:

Vefât etmiş olan bir kimsenin varisleri arasında taksim eden şer῾ȋ memura kassâm denilirdi. Osmanlı devletinin şer῾iyye teşkilâtında miras taksimi, biri kazasker kassâmları ve diğeri de bir mahallin kadılığında yani şer῾ȋ mahkemelerde bulunan kassâmlar olmak üzere iki sınıf kassâm vardır.35

İncelediğimiz sicilde İstanbul’daki Rum Patrikliğine bağlı Trabzon Metropolidliği ile ilgili bir belgede “…bilâ verâse (vârissiz ) mord olan Biskobos ve

Keşiş ve Kalogaryaların gümrük nakd ve eşyâ ve bâr-gîr ve emlâkları ve kilîsalarına müteallik her nesi var ise Metrobolid ve yâhûd tarafından taʽyin olınan vekilleri mîr içün âhz ve kabz iylediklerinde Beytü’l-mâl ve kassâm ve mütevelliler ve mevkufâtçılar ve nâzırlar ve voyvodalar ve subaşılar ve adamları ve sâ’ir Beytü’l-mâl ʽÂmme ve Hassâ Defter-i Hâkanî’de bize hasıl yazılmışdır deyü müdâhale olınmayub”

müdahalede bulunmamaları husûsunda aralarında kassâmların da bulunduğu ilgili me’mûrlara emir verilmiştir.

Kâtib/Kâtib-i Mahkeme

Başkâtip ve Kâtipler, mahkeme hâkimi ve ileri gelenlerin uygun gördükleri kimseler arasından seçilerek görevlendirilmekte idiler. Güzel yazı yazabilen ve dürüstlüğü ile tanınan, bilgili ve becerikli olduğu herkes tarafından bilinen kimseler arasından seçilirlerdi.Kâtiplerin asıl görevleri mahkemede yapılan duruşmaları anında mahkeme defterine (Kadı sicili veya şer῾ȋye siciline) kaydetmek, merkezden gelen resmȋ yazılarda benzeri belgeleri olduğu gibi sicillere geçirmekti.Yine hüccet,i῾lâm ve vakıf yazışmaları ile her çeşit senetleri bunlar kayda geçiriyorlardı.Bu hizmetlerinden ötürü mahkeme gelirlerinin bir kısmı kendilerine ödeniyordu.36İncelediğimiz sicilde, Mü’min-zâde Şâkir el-Huruf-ı Mahkeme37,Kâtibü’l-Huruf Mehmed Râşid Efendi 38, Kâtib-i

33 Musa ÇADIRCI;”Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı”, TTK,

Ankara 1997,s.87

34 TŞS 1960-146; v. 23-A/b.397; v. 45-B/b.505

35 İ.HAKKI UZUNÇARŞILI,”a.g.e.”,s.121; Yusuf HALAÇOĞLU,”a.g.e.”,s.128 36 Musa ÇADIRCI; “a.g.e.”,s.88-89

37 TŞS 1960-146; v. 13-B/b.344;v. 15-B/b.349; 38 TŞS 1960-146; v. 2-B/b.1;v. 3-B/b.46;v.15-B/b.349

(24)

10

Mahkeme Mehmed Râşid Efendi 39,Ahmed Efendi Kâtib-i Mahkeme40, Kâtib-i

Mahkeme Hâfız Hasan Efendi 41, Kâtib-i Mahkeme Hasan Efendi 42,Kâtib-i Mahkeme

Ahmed Şükür Efendi 43,Şükür Efendi Kâtib-i Mahkeme44,Mehmed Kâtib-i Mahkeme45

ve Mahkeme-i Kâtib Şâkir Efendi46’nin isimleri geçmektedir.

Mukayyid:

Büyükşehirlerde mahkeme kayıtlarının günü gününe tutulmasını sağlayan kayıt memurlarıdır.47Genellikle kâtipliğe tâyin edilen kişiler bir yerde kâtiplerin yardımcıları durumunda olan Mukayyidler arasından seçilmekteydi. Bu görevi yürütenler “şühûdü’l-hâl”in de değişmez üyeleri olup, bu hizmetleri karşılığında belirli bir ücret almaktaydılar.48 İncelediğimiz sicilde Mukayyid Celâleddin Efendi49 ve Mukayyid es-Seyid Celâleddin Efendi50’nin isimleri geçmektedir.

Muhzır:

Mahkemelerde dâvalı ve dâvacıyı mahkeme huzuruna celbeden görevliye denir. Sözlükte “huzura getiren, hazır bulunduran” anlamına gelir. 51 Klâsik Osmanlı yargı teşkilâtının önemli bir parçasını “muhzırlık” kurumu oluşturuyordu. Muhzırlık kurumu başlangıçtan beri bir çeşit adlȋ polis olarak görev üstlenmiştir.52Aynı zamanda mübaşir olarak adlandırılırlardı.53 Muhzırbaşının emrindeki muhzırlar, mahkemenin istediği

39 TŞS 1960-146; v. 3-B/b.46;v. 3-B/b.47

40 TŞS 1960-146; v. 4-A/b.106;v. 12-A/b.319;v. 12-A/b.328;v. 13-B/b.332;v. 13-B/b.334;v. 13-B/b.336;v.

13-A/b.346 41 TŞS 1960-146; v. 2-B/b.1;v. 2-B/b.9;v. 4-A/b.106;v. 5-B/b.107;v5-B/b.108;v. A/b.189;v. 7-A/b.201;v. 11-B/b.272;v. 11-A/b.290; v..15-B/b.349 42 TŞS 1960-146; v. 4-A/b.98 43 TŞS 1960-146; v. 13-B/b.338 44 TŞS 1960-146; v. 5-B/b.107;v. 5-B/b.109 45 TŞS 1960-146;v. 13-B/b.330 46 TŞS 1960-146;v. 13-A/b.345 47 Musa ÇADIRCI; “a.g.e.”,s.88

48İbrahim YILMAZÇELİK,”XIX.Yüzyılın ilk Yarısında Diyarbakır (1790-1840)”, TTK. 1995

Ankara,s.232

49 TŞS 1960-146; v. B/b.12; v. B/b.17; v. A/b.23; v. A/b.24; v. A/b.25; v. A/b.27; v.

2-A/b.36; v. 3-B/b.37;v. 3-A/b.55; v. 3-A/b.62; v. 4-B/b.75; v. 4-B/b.78; v. 4-B/b.90; v. 4-A/b.104; v. 5-B/b.110; v. 5-B/b.111; v. 7-B/b.185; v. 7-B/b.185;v. 7-B/b.188; v. 7-A/b.189; v. 7-A/b.189; v. 8-B/b.215; v. 11-B/b.262;v. 11-B/b.263; v. 11-B/b.265; v. 11-A/b.279; v. 12-A/b.315; v. 12-A/b.324;;v. 13-B/b.334; v. 13-B/b.338; v. 13-B/b.341;;v. 21-A/b.384; v. 51-A/b.540;

50 TŞS 1960-146;v. 3-B/b.39; v. 3-B/b.44;v3-A/b.69;v. 3-A/b.70;v. B/b.85;v. A/b.95;v. A/b.96;v.

4-A/b.105;v. 5-A/b.137;v. 7-B/b.175;v. 7-B/b.179;v. 9-B/b.248;v. 12-A/b.325;v. 13-B/b.335;v. 18-B/b.365;

51 Recep AHISKALI;”Muhzır”,D.İ.A,C.XXXI,2006,s.85 52 Musa ÇADIRCI; “a.g.e.”,s.89-90

(25)

duruşma ilgililerini getirip gütürmek, mahkemede güven ve düzeni karumakla görevliydiler. Eğer hiç kimse mahkemede bulunmuyorsa bu kez muhzırlarda bir ikisinin adı tutanak sonuna yazılmaktaydı.54İncelediğimiz sicilde Muhzır İbrahim55, Muhzır

Molla İbrahim56,Muhzır Seyid Bekir57,Muhzır Molla Bekir 58ve Muhzır Mehmed59’in

isimleri geçmektedir.

Huddâm-ı Mahkeme:

Mahkemede temizlik işleriyle uğraşan ,ısıtma ve aydınlatma ile görevli

müstahdemlerdi. 60İncelenen sicilde mahkeme müstahdemi olarak Huddâm-ı Mahkeme

Abdullah61’, Hadim-i Mahkeme Osman 62, Hurşid Tabʽ-ı Mahkeme 63 Abdullah Tabʽ-ı

Mahkeme64 ,Abdullah Tacʽ-ı Mahkeme: 65,Huddâm-ı Mahkeme Abdullah66,Abdullah

Hadim-i Hâkim Efendi 67ve Osman Hadim-i Mahkeme 68’nin isimleri geçmektedir.

Subaşı:

Subaşı, Osmanlıların ilk devirlerinde şehir muhafızı konumundaydı. Şehirlerin güvenliğini sağlamakla görevliydi. Subaşının adı sancakbeyi ve kadıdan sonra gelmekteydi. Mahallî konularda, kanun ve nizâmların uygulanmasında söz sahibiydi. Ehl-i örf taifesindendi. Subaşı önce suçluyu arayıp bulur, adalet huzuruna götürür, gerektiği durumlarda teftiş görevini de yerine getirirdi. Asayiş işleri ile daha ziyade meşgûl olan Subaşılar, Beylerbeyi veya Sancak Beyi’ne bağlı olan konar-göçer yörük

54 Musa ÇADIRCI; “a.g.e.”,s.89

55TŞS 1960-146;v. 2-B/b.2;v. 2-B/b.6;v. 2-B/b.8;v. 2-B/b.13;v. 2-B/b.15;v. 2-B/b.18;v. 2-A/b.23;

v.2-A/b.24;v. 2-A/b.27;v. 2-A/b.30;v. 2-A/b.36;v. 3-B/b.40;v. 3-B/b.42;v. 3-B/b.43;v. 3-B/b.48;v. 3-B/b.52; v. 3-A/ b.57;v. 3-A/b.58;v. 3-A/b.60;v. 3-A/b.62;v. 3-A/b.66;v. 3-A/b.67;v.3-A/b.70;v.4-B/b.74;v.4-B/b.76; v.4-B/b.87;v.4-A/b.96;v.4-A/b.98;v.4-A/b.104;v.5-B/b.107;v.5-B/b.109;v.5-A/b.137;v.5- A/b.140;v.6-B/b.151;v.6-B/b.152;v.6-A/b.159;v.6-A/b.160;v.6-A/b.165;v.7-B/b.174;v.7-B/b.175;v.7-B/b.181;v.7-B/b.183; v.7-B/b.185;v.7-B/b.188;v. 7-A/b.195;v. 8-B/ b.203;v. 8-B/b.204;v. 8-B/b.213;v. 8-B/b.217;v. 8-A/ b.224; v. 8-A/b.228; v. 21-A/b.384;v. 51-A/b.540;

56 TŞS 1960-146; v. 2-B/b.7: v. 2-A/b.31;v. 2-A/b.32:v. 2-A/b.35;v. 3-B/b.52;v. 4-A/b.100;v. 5-B/b.113:

v. 5-B/ b.114; v. 5-B/b .115;v. 8-B/b.211;

57 TŞS 1960-146;v. 2-B/b.4; v. 3-B/b.39;v. 3-B/b.48: v. 3-A/b.69;v. 5-B/b.110;v. 5-B/b.111;v. 8-A/b.228; 58 TŞS 1960-146;v. 2-B/b.5;v. 3-B/b.45;v. 4-A/b.101;v. 7-A/b.193;v. 11-B/b.274;v. 21-A/b.383;

59 TŞS 1960-146; v. 3-B/b.44; 60 Musa ÇADIRCI;”a.g.e.”,s.90 61 TŞS 1960-146;v. 3-A/b.64;v. 3-A/b.67; 62 TŞS 1960-146;v. 12-A/b.321 63 TŞS 1960-146; v. 3-B/b.47;v. 3-B/b.47;v. 3-B/b.50; 64 TŞS 1960-146;v. 2-A/b.26 65 TŞS 1960-146;v. 2-A/b.20 66 TŞS 1960-146;v. 3-A/b.64;v. 3-A/b.67; 67 TŞS 1960-146;v. 3-B/b.37 68 TŞS 1960-146;v. 12-A/b.321

(26)

12

taifesinden vergi tahsiliyle görevliydiler. Ama yetkileri sınırlandırılmış olduklarından re῾âyâdan zorla yiyecek almaları, odun talep etmeleri ve angarya yasaklanmıştı69.

İncelediğimiz sicilde Trabzon’da “Subaşı” olarak nikâh kaydında vekiller içinde, Subaşı Hasan Ağa bin Mehmed70’in ve diğer bir belgede ise Subaşı İsmail Ağa71’nın isimleri geçmektedir.

II. Şer῾îyye Sicilleri,Şer῾îyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri ve Tarihi Kaynak Olarak Önemi

II.I. Şer῾ȋyye Sicilleri

Sicil kelimesi, sözlükte “okumak, kaydetmek ve karar vermek “anlamına gelmekte olup, terim olarak ifade ettiği mana şudur: İnsanlarla ilgili bütün hukukî olaylara, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterlere Şer'iyye Sicilleri (sicillât-ı şer'iyye), kadı defterleri, mahkeme defterleri, Zabt-ı Vakâyi sicilleri veya Sicillât defteri denmektedir. Şerî mahkemeler tarafından verilen her çeşit ilam, hüccet ve Şer'î evrak, istisnasız asıllarına uygun olarak bu defterlere kaydedilmektedir.72

Sicil Defterleri, mahkemelerde kadılar tarafından tutulan ve kadıların davalar hakkında verdikleri hükümleri, nikâh, talak, ikrar, vakıf, alış-veriş gibi hukuki muameleleri ve kadılara üst makamlardan bildirilen ferman, tezkire, temessük, mürasele vb. çeşitli kayıtları ihtiva eden belgelerdir.

Sicil Defterleri, genel olarak dış özellik itibariyle; kadı 'nın cebine sığabilecek kadar küçük, dar ve uzunca, kâğıdı sağlam, parlak, normal kalınlıkta, yazmada kullanılan mürekkep bugün bile parlaklığını koruyabilecek derecede sabit, yazı stili ta'lik ya da ta'lik kırması şeklinde ve dış kapağı karton ciltli, sırt ve kenarları meşin kaplıdır. İç özelliklerine gelince; kadı defterlerinin başında, genellikle Arapça olan bir giriş kısmı yer alır. Burada şer'i hükümlere ve bunları vazeden Allah ve Peygamberine saygı arz edilmekte, daha sonra sicili tutan kadı'nın ismi ve vazife unvanı da belirtilmektedir. 73

69 Mücteba İLGÜREL; ”Subaşı” D.İ.A.,C.XXXVII,İstanbul ,2009,s.447 70 TŞS 1960-146; v. 3-A/b.55

71 TŞS 1960-146; v. 44-A/45-B/b.504

72 Ahmet AKGÜNDÜZ;”İslam Hukukunun Osmanlı Devleti’nde Tatbiki:Şer῾ȋye Mahkemeleri ve Şer῾ȋye

Sicilleri”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi,S.14,Konya 2009, s.21-22

73 Ali DUMAN, “Kadı Defterleri (Şer'iyye Sicilleri), Mahiyetleri,Muhtevaları Ve İslam Hukuku

(27)

Şer῾ȋye sicillerinin konu edindiği kayıtlar iki kısımda özetlenir. Birinci kısımda mahallinde geçen mukavele, senet, satış, evlenme-boşanma, vakfiye, tereke ve taksim, kefâlet, nafaka, vesâyet, fiyatlarla ilgili esnaf kontrolüne ait notları içeren davaların kaydedildiği sicil-i mahfuz kısmı, ikinci kısımda merkezden yazılan ferman, berât, tezkire, mektup, rüûs gibi resmȋ mahiyetteki belgelerin kaydedildiği sicil-i mahfuz

defterlü kısmıdır.74

Osmanlıda Şer῾ȋyye sicil defterlerinin muhafazasına büyük önem verilmiştir. Kadılara gönderilen irade, ferman ve hükümler gerektiğinde başvurulmak üzere sicil defterlerine kaydedilmekte, kadılar özellikle örfȋ hukukla ilgili ihtilâfları bu defterlerdeki hüküm, irâde ve fermanlar istikametinde çözmekteydiler. Öte yandan bu defterlerin hem önceki bir davanın hükmünü ve hem de evlenme, boşanma, satış, vakıf kurma gibi ilk dönemlerden itibaren büyük ölçüde mahkemede yapılması bir teamül haline gelen hukukȋ işlemlerin mevcudiyetini ispat etmede kullanılması bunların titiz bir şekilde tutulmasında başlıca etken olmuştur. 75

II.II. Şer῾ȋyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri II.II.I. Ferman

Fermân, Farsça emir, irade, buyruk anlamına gelip, Osmanlılarda, bu kelimenin resmȋ mânası her hangi bir iş hakkında padişahın tuğralı emri (῾alamet-i şerȋfesi) demektir.76Fermânlar ; İslâm hukukunun Padişahın kendisine tanıdığı içi boş yasama

yetkisine dayanarak ve yine Padişahın bizzat icrâ kuvvetinin başı olarak kaleme aldığı ve şer῾ȋye sicillerinde “evamir ve feramin” diye zikredilen hükümleri içeren belgelerdir. Diğer bir ferman türü de yine Padişah tarafından genel değil özel şahısları ilgilendiren ve vazife tevcihi, tımar tefvizi, ticaret beratı ve benzeri konulara ilişkin olarak kaleme alınan ferman, berat ve nişanlardır. 77

Fermanların büyük bir kısmı beylerbeyi, sancak beyi, kadı gibi görevlilerin mektup veya arzı yahut halktan birinin arzuhali üzerine konunun divanda görüşülüp bir karara bağlanması sonunda hazırlanırdı. Bazen doğrudan doğruya padişahın emriyle,

74 Ahmet AKSIN,19.Yüzyılda Harput,Elazığ,1999,s.17;Münir ATALAR,”Şer῾ȋyye Mahkemelerine Dair

Kısa Bir Tarihçe”,s.311

75 M.Akif AYDIN,”Türk Hukuk Tarihi”İstanbul,2005,s.107-108 76 Mehmet Zeki PAKALIN;”Ferman”Mad.s.607

77 Ahmet AKGÜNDÜZ;”İslam Hukukunun Osmanlı Devleti’nde Tatbiki:Şer῾ȋye Mahkemeleri ve Şer῾ȋye

(28)

14

sancaktaki bir şehzadenin isteği ve gönderdiği müsvedde üzerine veya devlet kademelerindeki bir görevlinin verdiği örnek esas alınarak da ferman yazılabilirdi.

II.II.II. Buyruldu

Buyruldu veya buyuruldu, Türkçe buyurmak fiilinden yapılmış bir isim olup, Osmanlı diplomatiğinde yüksek rütbeli görevlilerin kendilerinden aşağı mevkilerde bulunanlara gönderdikleri emirlere denir. Yazıldıkları yer bakımından merkez ve taşrada yazılanlar olarak ikiye ayrılan bu tür belgelerin özel bir yazılış şekilleri vardır. Fâtih Kānunnâmesi’ne göre padişahın tuğrasını taşıyan hükümler ancak üç şahsın buyrulduları ile yazılabilirdi. Bunlardan dünya işlerine dair olan meselelerde sadrazam, maliye ile ilgili işlerde defterdar, şer‘î davalarda ise kazaskerler yetkili kılınmıştı.78 Bu yazılar sâde, basit daha az ağdalı ve daha az süslü şekillerdedir.79

II.II.III. Berat (Nişân)

Arapça bir kelime olarak lûgât mânası “yazılı kâğıt ve mektup” demek olan berât, Osmanlı devlet teşkilâtında bazı vazife, hizmet ve memûriyetlere ,tâyin edilenlere vazifelerini yapmaları için, üzerinde padişahın tuğrası çekilerek verilen izin ve tayin emirlerini gösteren belgeler için kullanılan bir terimdir.80Berat’ın bir adı da “nişân” dı

ve ilk devirlerde “biti” ve “misal“ de denilmekteydi. 81

II.II.IV. Hüccet

Sözlükte "delil, burhan, senet" anlamına gelen hüccet (çoğulu hücec) "bir

davanın sıhhatine delalet eden şey" demektir.82 Hüccet, herhangi bir karan ihtiva etmeyen, sadece taraflardan biri tarafından yapılan ikrâr ile karşı tarafın bu ikrârı tasdik etmesi ve hakimin de bu olayı imza ve mührünü kullanarak belgelemesi sonucunda kadı tarafından taraflara verilen ve bir sureti de sicil defterine kaydedilen belgelerdir.83

78 Mübahat S. KÜTÜKOGLU ; “Buyruldu”,D. İ.A., C.VI, İstanbul,1992, s.478

79M.Tayyip GÖKBİLGİN, “Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleografya

ve Diplomatik İlmi”, Enderun Kitabevi, İstanbul 1992,s.99

80 Mehmet Zeki PAKALIN;”Berat”.s.205; M.Tayyip GÖKBİLGİN,”a.g.e.”s.85 ; 81 MÜBAHAT S. KÜTÜKOGLU ; “Berât”. D. İ.A . C.V,, İstanbul,1992,s.472

82 Mustafa OĞUZ - Ahmet AKGÜNDÜZ “Hüccet”. D. İ.A.c.XVIII, İstanbul,1998,s.446

83 Ali DUMAN, “Kadı Defterleri (Şer'iyye Sicilleri), Mahiyetleri, Muhtevaları ve İslam Hukuku

(29)

Hüccetlerin başında genellikle hüccetin düzenlendiği mahkemenin bulunduğu şehir “Mahrûse”, “Mahmiye” veya “Medine” kelimelerinden biriyle başlanır. Keşif ve muayene hüccetlerinde de “Zikri âtî hususu mahallinde muayene ve tahrir için…” veya “Husus-ı ati’l-beyanın mahallinde keşf ve tahriri iltimas olunmağım...” şeklinde, yahut da “Budur ki...”, “Ol dur ki…” ve benzeri ifadeler ile başlar.84

Hüccetlerin konusu kadılar tarafından ele alınmış her türlü kazâî vak‘alardır. Başlıca hüccet çeşitleri şunlardır: Köle ve köle âzadı (i‘tâk, tedbîr, mükâtebe), evlenme (akd-i nikâh), karşılıklı rızâ ile boşanma (muhâlea), boşama (talâk), nikâhın feshi, nafaka, terbiye velâyeti (hidâne), miras, rehin, rehini kaldırma (fekk-i rehin), borçla ilgili ihtilâflı konular, alım-satım mukaveleleri, icâre, vesâyet, vekâlet, emanet, sulh, hacriflâs, lukata, gasp, cinayet ve vakfiyelerdir.85

Hüccet metinlerinin ortak özellikleri şunlardır: Taraflara verilen hüccetlerin üst tarafında hücceti veren kadının imzası ve mührü mutlaka bulunur. Tarafların adı ve adresleri her çeşit şüpheyi ortadan kaldıracak şekilde açıklanır. Hüccetin konusunu teşkil eden mal veya hak, bütün tafsilatıyla tanıtılır. Hukukî muamelenin şekli, şartları ve varsa teslim ve tesellüm işlemleri beyan edilir. ikrarda bulunan tarafın karşı tarafı ibra ettiği ve konunun dava ve çekişme konusu yapılmayacağı te’yiden belirtilir. Hüccetlerin sonunda da tarih yıl, ay, gün ve bazen de günün belli bir dilimi halinde mutlaka zikredilir. Hüccetin altına mutlaka “Şühûdül-hâl /Durumun şâhitleri” başlığı ile hukukî muameleye şahit olanların isimleri ve ünvanları kaydedilir.86

II.II.V. Derkenâr

Osmanlı bürokrasisinde idarî bir işlemin adı ve bir belge türü. Farsça olan der-kenâr sözlükte “kenara veya alta yazılmış yazı, not, esas metne göre çıkma” anlamına gelir. Osmanlı bürokrasisinde resmî yazışmalarda, mazhar, arzuhal, arz gibi evrakın üst, yan veya alt taraflarında o işle ilgili olarak daha önce yapılmış muameleleri, bir kaydı, bir şerhi, görgüyü, idarî, hukukî, malî bir durumu ihtiva eden açıklayıcı ve tamamlayıcı yazıya bu ad verilirdi87.

II.II.VI. Tezkire/Tezkere

84 Ahmet AKGÜNDÜZ;”a.g.makale”s.29

85 Mustafa OĞUZ - Ahmet AKGÜNDÜZ “Hüccet” D. İ.A .,C.XVIII, İstanbul,1998,s.446-447 86 Ahmet AKGÜNDÜZ;”a.g.makale”s.29

(30)

16

Osmanlı diplomatikasında, daha ziyade üstten alta veya aynı seviyedeki makamlararası yazılan ve resmi bir konuyu ihtiva eden belgelere tezkire denmektedir.88 Tezkire, Osmanlı bürokrasisinde kalemler ve kişiler adına yazılmış özet belgeler olup, sözlükte sanmak mânasındaki zikr kökünden türemiştir. Osmanlı diplomatiğinde çeşitli bürolar veya kişiler tarafından kaleme alınan ve konuyu özet halinde açıklayan belgeler için kullanılmış olup pek çok türü vardır. Bunlar arasında, irade tezkireleri, arz tezkireleri, sadâret tezkiresi, tezkire-i aliyye, emir (hüküm) tezkiresi, berat tezkiresi ve davet tezkiresi sayılabilir.89

II.II.VII. İ‘lâm

Kelime anlamı ile bilmek, bildirilmek manasına gelen ilâm, Mahkemece verilen şer‘î hükmün kaydedildiği yazılı resmȋ belgedir90.Daha çok i‘lâmât-ı şer‘iyye olarak

kullanılır. Her i‘lâm belgesi davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını, varsa def‘in sebeplerini, verilen hükmün gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ihtiva eder. İ‘lâm belgelerini diğer şer‘iyye sicilleri kayıtlarından ayıran en önemli özellik hâkimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Bu bakımdan da hüccet, mâruz vb. belgelerden farklıdır. Ancak örfî anlamda ve uygulamada, hüküm ihtiva etsin etmesin altında kadının imza ve mührünü taşıyan her belgeye i‘lâm denildiği ve bu sebeple arşivlerde birçok mâruzun i‘lâm diye kaydedildiği görülür. Şer‘iyye mahkemelerinde kadı yargılamayı tamamladıktan sonra verdiği kararı önce taraflara şifahî olarak bildirir, daha sonra kararın gerekçelerini de ihtiva eden bir i‘lâm tanzim ederek davacı ve davalıya birer sûretini verir; bir sûretini de sicile kaydeder.91

88Ahmet AKGÜNDÜZ, ”İslâm Hukukunun Osmanlı Devleti'nde Tatbiki:Şer'iye Mahkemeleri Ve

Şer'iye Sicilleri. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı.14, 2009, s. 46.

89Mustafa UZUN ,”Tezkire” D. İ.A, C. XLI.,İstanbul 2012,s.73-74

90 M.Zeki PAKALIN,”İ῾lâm” s.51; Ahmet AKGÜNDÜZ ;”İ῾lâm” D. İ.A. C. XXII, İstanbul 2000,s.72 91 Ahmet AKGÜNDÜZ ;”İ῾lâm” D. İ.A,C.XXII.,İstanbul 2000,s.72,

(31)

II.II.VIII. Arzûhal

Arzûhal, Bir istek veya şikâyetin üst makama duyurulması için sunulan yazı, dilekçeye denir. Kaynaklarda “rikā‘, ruk‘a, mahzar, kâğıt” ve son dönemlerde bazan “arîza” şeklinde de geçen arzûhal (arz-ı hâl), özellikle Osmanlılarda yaygın şekilde kullanılmıştır. Osmanlılarda arzûhal bir haksızlıktan şikayet, bir görev veya ücretin istenmesi, bir yanlışlığın düzeltilmesi gibi durumlarda verilirdi. Arzûhaller bizzat padişahtan başlayarak taşradaki küçük idareci ve makamlara kadar yetkili her mevkiye sunulabilirdi. 92

II.II.IX. Ma‘rûz

Ma῾rûz, kelime anlamı itibariyle arz olunmuş demektir. Istılahta ise küçüklerin, büyüklere karşı sözlü ve yazılı olarak yaptıkları ifade şekli manasında kullanılır.93

Ma'rûzun farklı bir belge olarak asıl ma'nası şudur: Kadı tarafından kaleme alındığı halde kadının kararını ihtiva etmeyen ve hüccet gibi hukukȋ bir durumun tespiti açısından yazılı delil olarak kabul edilemeyen ve sadece kadının icra makamlarına idari bir durumu arz ettiği yazılı kayıtlara veya halkın icra makamına yahut kadıya hitaben yazdığı şikayet dilekçelerine denir. Kısaca astın üste yazdığı bir isteği veya bir durumun arzını içeren yazılı belge ve kayıtlardır. Buna Ma'rûz dendiği gibi ariza veya arz da denir ve genellikle çoğulu olan Ma'rûzat kelimesi kullanılır.94

II.II.X. Mürâsele

Arapça “haberleşmek, mektuplaşmak “demek olan95 Mürâsele ,Şer'iye

Sicillerinde yer alan ve kadının kendisine denk veya daha aşağı rütbedeki şahıs yahut makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelere denilmektedir.96 Ayrıca Anadolu ve

Rumeli kazaskerleri tarafından kadı ve naiplerine tayinleri ve yetkilerini açıklamak üzere yazılan emirler ile kadılar tarafından bir husus hakkında yazılan resmȋ kağıtlara da mürâsele ismi verilir.97

92 Mehmet İPŞİRLİ;”Arzûhal” D. İ.A ,c. III, İstanbul 1991, s.447-448 93 Mehmet Zeki PAKALIN,”Marûzât”.C.II,s.410

94 Ahmet AKGÜNDÜZ, ”İslâm Hukukunun Osmanlı Devleti'nde Tatbiki:Şer'iye Mahkemeleri Ve

Şer'iye Sicilleri. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı.14, 2009, s. 43

95 Mehmet Zeki PAKALIN,”Mûrâsele” s.621

96Ahmet AKGÜNDÜZ, ”İslâm Hukukunun Osmanlı Devleti'nde Tatbiki:Şer'iye Mahkemeleri Ve

Şer'iye Sicilleri. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı.14, 2009, s. 45

97Ali DUMAN, “Kadı Defterleri (Şer'iyye Sicilleri), Mahiyetleri,Muhtevaları Ve İslam Hukuku Açısından

(32)

18

II.II.XI. Temessük

Arapça’ da “tutunmak, sarılmak, yapışmak” mânasına gelen temessük diplomatik dilinde borç verilmesi, borcun ödenmesi, bir şeyin teslim edilmesi veya teslim alınması gibi durumlarda karşı tarafa verilen belgeyi ifade eder.98 Şer'iye

sicillerinde ise temessükün manâsı: Mirȋ arazide ve gayr-ı resmȋ vakıflarda, tasarruf hakkı sahiplerine, yetkili makam veya şahıslar tarafından verilen belge demektir99.Kadı

defterlerinde rastlanan belgelerden biri olan temessüklerle, vakıf ve miri arazilerde insanlar arasında sonradan meydana gelebilecek anlaşmazlıkların çözülebilmesi amaçlanmıştır.100

II.IV. Şer῾ȋye Sicillerinin Tarihȋ Önemi

Osmanlı hukuk düzeninin işleyişi hususunda en önemli kanıtlar şer‛ȋye sicilleridir. Bu siciller, Osmanlıda sosyal, siyasȋ, idarȋ, kültürel hayat vb. alanlarda bizlere gerçekçi ipuçları vermektedirler.

Tarihȋ bir kaynak olarak Şer῾ȋye Sicillerinin önemi şunlardır 101:

1. Şer῾ȋye Sicilleri, Osmanlı devletinin sosyal, idârȋ, ekonomik, ticârȋ, askerȋ ve

siyasal olarak bilinmeyen yönlerini, yaşam koşullarını, doğru olarak aydınlatmak ve belgelen-dirmek imkânını sunan hazinelerdir.

2. Siciller , bir bölgenin tarihini ve iktisadȋ şahsiyetlerini oraya çıkarabilmek

için bir bütün olarak değerlendirme yapılabilmesine katkı sağlarlar.

3. Şer῾ȋyye sicillerine sûret olarak geçmiş bulunan çeşitli fermanlar ,berâtlar,

mektup- lar, tezkereler ve diğer resmȋ kayıtlar,eski düzenin iç yüzlerini ortaya koyan en müsbet belgelerdir.

4. Osmanlı Devleti’nden ayrılan ve bu gün belki de sınırlarımız dışında kalan

toprakların gerçek tarihinin iyi bilinmesi için önemli vesikalardır.

5. Şer‛ȋye Sicillerinde ismi geçen birçok devlet adamı, müderris, âlim, şâir,

sanatkâr, ve mimarın özgeçmişleri hakkında sağlam ipuçları vermektedir.

98 Mübahat S. KÜTÜKOĞLU;”Temessük” D İ.A ,C.XL,İstanbul 2011.s.413

99 Ahmet AKGÜNDÜZ, Şer'iye Sicilleri,s.47; Ali DUMAN, “Kadı Defterleri (Şer'iyye Sicilleri),

Mahiyetleri, Muhtevaları Ve İslam Hukuku Açısından İncelenmelerinin Önemi” EKEV Akademi Dergisi Yıl: 11 Sayı: 33 ,2007,s.152

100 Ali DUMAN, “Kadı Defterleri (Şer'iyye Sicilleri), Mahiyetleri, Muhtevaları Ve İslam Hukuku

Açısından İncelenmelerinin Önemi” EKEV Akademi Dergisi Yıl: 11 Sayı: 33 ,2007,s.152

101Yavuz KISA,”H.1091-1092/M.1680-1681 (s.125-247)Tarihli Harput Şer‛iyye Sicili (Transkripsiyon

Ve Değerlendirme),(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),Elazığ 2015,s.13-14; Ahmet AKGÜNDÜZ, Şer'iye Sicilleri,s.12-17;Münir ATALAR,”Şer‛ȋyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”,s.312-313

(33)

6. Şehir tarihleri ve yurdun çeşitli bölgelerindeki mahallȋ hayata ait ilmȋ

araştırmaların birinci derecede kaynağı olan şer‛ȋye sicillerinde geçen kişi adları, yer adları, aşiret ve cemaat isimleri ,kadın ve erkek adları, ünvanları ve lakapları ,Türkçe terimler, imlâ özellikleri, sicillerdeki anlatım ve üslûb şekilleri, tereke zabıtlarında ve râ’ic listelerinde görülen eşyâ ve yiyecek maddelerinin isimleri dil ve folklor yönlerinden ayrı ayrı inceleme ve karşılaştırma konularıdır.

7. Bu defterlerdeki askerȋ kayıtlar, seferler hakkındaki bilgiler harp tarihi

açısından önemli bilgiler verdiği için askerȋ ve siyasȋ açıdan önemleri büyüktür.

8. Sicil zabıtları, eski dâva ve muhakeme usullerini, dâvacıların iddiâlarını,

karşı tarafların red veya kabullerini, red hallerinde gerçekleşme şekillerini ve kadıların şer‛ȋ kararlarını tanıtmaktadır. Bu zabıtlar, şer‛ȋye mahkemelerinin çalışmalarını ve islâm hukukunun uygulanması açısından bir hukuçuyu ilgilendirecek derecede önemlidir.

9. XV. ve XX. yüzyıllar arasında Anadolu halkının hayat ve geçim tarzı,

ithalat ve ihracat olunan eşyalar, yetiştirilen tarım ürünleri, imâl edilen sanayi mamülleri, Anadolu’daki san‛at ve meslek çeşitleri, halktan toplanan vergiler, para arzı ve çeşitleri, hukuk ve cezâ davalarındaki tazminatların miktarı ve cinsi, iktisâdȋ olaylar vb. şer‛ȋye sicillerinde yer alır.

10. İdarȋ müesseselerin ve adlȋ müesseselerin idarȋ yapısı ve fonksiyonları,

sosyal ve iktisadȋ müesseselerin zabıtları şer‛ȋye sicillerindeki kayıtlardan çıkartılabilir.

11. Aile hukuku ile ilgili kararlardan eski Türk aile yapısını ,nişanlanma,

evlenme müesseselerinin nasıl işlediğini, boşanma hakkının kadın tarafından nasıl kullanıldığını , karı-koca arasındaki mal ayrılığı rejimini, mehir olarak hangi eşyaların verildiğini, Türk ailelerinin refah seviyelerini ve Türk aile yapısında hangi şeylerin önem arz ettiği öğrenilebilir.

12. Şer‛ȋye sicillerindeki kayıtlardan yararlanarak çeşitli etnik ve dinsel

toplulukların biribiriyle ve yargı ve yönetim organlarıyla ilişkilerini incelemek mümkündür.

Referanslar

Benzer Belgeler

Öznur Kuşakçıoğlu Amerika’da iltihabi bağırsak hastalık- ları konusunda da çalışma yaptığı için ülkesine dönünce de ilgisini iltihabi bağırsak

Emekli olduğu 1997 yılına kadar Türkiye Yüksek İhtisas Hastane- sindeki çalışmalarına devam eden Kemal Bayazıt 1974’te ilk ko- roner bypass ameliyatını gerçekleştirdi..

Fakat bu ülkenin bir dönem Türkiye ile çok iyi bir iliski içerisinde olduğu, Atatürk‟ün Afganistan‟a çok fazla önem verdiği, Afgan öğrencilerin Türkiye‟de

For example, the higher values of 99% suggest a predictable execution period based on the tail latency of previous executions can be predicted by the

Many studies are done to explain placement of data prevention within the literature. However, definition of the data outpouring and restriction could be a method of content

Finally, to predict the inter disease progression of lung cancer, a Bayesian method was coupled with a prolonged Markov model.The resultant model calculates specific lung

From the above table it is clearly observed that the mobile applications working well when connected with fast network connection, Wi-Fi with single user, medium speed with

Bu araştırmada sağlık çalışanlarının bilinci kapalı hasta için karar verici olarak çoğunlukla doktoru görmesi, İDHT bilgi düzeyinin düşük olmasından ve