• Sonuç bulunamadı

Akademi yangını gibi daha bir çok yangınlar göreceğiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akademi yangını gibi daha bir çok yangınlar göreceğiz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUM HURİYET

ÜNÜN MEVZULARI

_f

9

Akademi yangını glM daha

bir çok yangınlar göreceğiz

Meşrutiyet dev- rindenberi bu mil­ let, ateş yüzünden pek çok acılar gör­ dü, pek çok kur­ ban verdi; fakat

her nedense, bunlardan hiç biri şu Gü­ zel Sanatlar Akademisi yangım kadar milletin bağrım yakmadı.

Memlekette arı gibi durmadan, nefes almadan, bu koca harab yurdu imar için çalışan ve efradı ancak bir avuç olan imar ordusunun ana kucağı, 65 yıllık sanat müessesesinin öğrencileri, öğreticileri ve idarecileri hep birlikte, birdenbire küller üstünde yurdsuz, yu­ vasız ve ocaksız kaldılar. Mimarlık şu­ besinin değerli şefi, meslektaşım Arif Hikmet Holtay: «Almanyadan getirdi­ ğim ve getirttiğim, bugün bir tekini yerine koymak mümkün olmıyan kitab larım kül oldu. 30 yıldır bir arşiv dol­ duracak kadar çoğaltmış olduğum etüd- lerim, emek mahsullerim mahvoldu» diyor.

Burhan Toprağın, elbiselerine ve eşi­ nin bütün eşyalarına kadar verdiği ağır kayıblar onu, mahvolan kitabları kadar döğündürmüyor. Bir ilim adamının en büyük felâketi elbette ki budur. Bü­ tün öğrenciler, babasının mezarı üs­ tünde ağlaşan yetimler gibi, projelerine, etüdlerine binbir mersiye söyliyerek ağlaşıyorlar.

Meşrutiyet devrinde Çırağan sarayı ve Bayezİddeki Çifte saraylar, arkaar- l^aya yanmıştı. Cumhuriyet devrinde de Ayasofya yanındaki Adliye sarayı, daha sonra Zeyneb Hanım konağı ve nihayet bir iki ay yevvel Ankaradaki Millî Eğitim Bakanlığı birer birer yanıp kül oldular. Şimdi Akademinin is kokan hazin enkazı karşısında, bunlar haya­ limde resmigeçid yapıyorlar.

Bu yanmış binaların arkasından, sı­ rasını bekliyenleri şöyle sayalım: Baye- zidde Eski saray, Harbiye Nezareti, ve­ ya Seraskerkapısı adlarile anılmış olan bugünkü Üniversite merkez binası, Tıb fakültesi olan Fuad Paşa konağı, civar­ daki dişçi ve eczacı mektebi, Çarşam­ badaki Darüşşafaka, sonra Galatasaray lisesi, Fındıklıdaki, Akademinin malı olduğu halde halen Edebiyat fakültesi­ nin işgal ettiği saray, muazzam Dolma- bahçe sarayı ve resim müzesi haline getirilen bitişik veliahd dairesi, o sahil­ lerde sıralanmış rm-kteb vesair hizmet­ lere tahsis edilmiş saraylar. Bütün bun­ lar, er veya geç aynı akıbete mahkûm­ durlar. Bir gün bunların da alevlerini

seyredip, çatırtılarını dinleyeceğimiz

Yazan:

Y.

M im a r

Sedad

1

muhakkaktır. Bu hakikati şimdiden ve

onlar daha yanmadan kafamıza soka­ lım. Zira biliyoruz ki, yangından sonra döğünmek para etmiyor, ve yanan bi­ nanın bir tek kiremidinin tekrar yeri­ ne gelmesine imkân hasıl olmuyor.

* * *

Betonarmenin meçhul olduğu, demi­ rin de inşaata henüz bugünkü kadar girmemiş bulunduğu zamanların yapı­ sı olan, yukarıda saydığım binalar ve emsali şeylerin birer kale duvarı gibi görünen kârgir cephelerine aldanmıya- lım; onların döşemeleri, tavanları ve çatıları kamilen abşaMır. Böyle olunca da onlar, çıra gibi bir tek kibritle, sön­ memiş bir sigara izmariti ile yanmağa her an mahkûmdurlar.

Diğer taraftan fonksiyon meselesi, dünden bugüne, bu binalar içinde ta- mamile değişmiştir. Dün bunlar, dışa­ rısında nöbetçiler dolaşan, içerisinin her köşesinde, bir merdiven başında, her koridorunda birer siyah veya be­ yaz haremağası bekliyen sessiz, fakat fevkalâde sıkı bir disiplin altında, em­ niyette yaşıyan saraylar ve ikametgâh­ lar idi.

Sultan Azizin, hususî dairesinde ilk defa soba kurdurmuş olduğunu duy­ duğu Abdülhamidi çağırıp, «sarayı ya­ kacaksın» diye acı acı muahaze etmiş olduğunu biliyoruz. Fakat bugün, bu tahta döşeme ve tahta tavanlı binalar, içi çeşidli insanlarla kaynaşan birer mekteb veya çeşidli halkın serbestçe girip çıktığı dairelerdir.

Tütün ise bu binaların yapıldığı za­ manlarda ancak büyükler tarafından,

odalarda çubuklar - la, âdab ve merasi­ mine göre içilebilen bir şeydi Bugün sigara, talebesinden __________ __ _ hademesine kadar herkesin cebinde yer almış, herkesin fosurdattığı bir meta haline gelmiştir. O kadar ki, bunların biri sönmeden ötekini yakmak, işten bile değildir.

Bu binaların yapıldığı zamanlar avi­ zelerde, şamdanlarda mumla* yanardı. Bugün, tahta tavanlarda dolaşan ve ah- şab çatılar arasında şebekeler teşkil eden elektrik tesisatının, bu binaları daimî surette tehdid ettiği, bir hakikat değil midir?

Şimdiye kadar yanmış olan bu kaoil binaların, yanışından sonra alelusul faaliyete geçen adalet mekanizması, va­ zifesini hakkile yapmışta, fakat hangi yangının mes’ulü, meydana çıkarılabil­ miştir? Yalnız dedikodusu matbuat sü­ tunlarını şişirmiş, bağrı yanan halkı ay- lacra meşgul etmiştir. Netice gene hiç. işte bugün, şu son hâdisede de gene bu hal tekerrür edecek, kasıdcılar arana­

cak, ihmalciler bulunacak; birçok in­ sanlar şüphe altında tutulacak, fakat; yangınların önüne geçilemiyecektir.

(Kapını kapalı tut da, komşunu hır­ sız tutma) vecizesinj burada bir daha hatırlıyorum. Mes’ul, çırıi—plak orta­ dadır ve onun adı (ihmal ve dalgınlık) dır ki, suçlusu cemiyet ve doğrudan

doğruya bizleriz.

Binaenaleyh, içine hâzinelerimizi tev­ di ettiğimiz bu gibi ahşab ve büyük binaları, yanmaz ve yanamaz bir hale getirmenin, yeni yeni binalar yapmak­ tan çok evvel gelen büyük bir vazife­ miz olduğunu neden unutuyoruz bile­ miyorum?

Y, Mimar S. Çetintaş

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

M ühendislerin geliştirdiği ve tamamen el hareketlerine bağlı olarak çalışan bu cihaz, bilgisayarlardan insansız hava araçlarına kadar birçok şeyin, hiçbir şeye

5-The essays must include the writer’s work address, work phone, mobile phone and e-mail ad- dress.. There must be introduction, development and conclu- sion

Kutsal kabul edilen ve üçlü düzlem arasında irtibat kuran ağacın bir parçası olan tahta ile keskin kılıcın birleşimi olan tahta kılıç, insanın hayatta kalma

Onları takip eden Rusların Osmanlı topraklarına girmeleri bazı Lehlileri ve Türkleri öldürmeleri üzerine Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş ilan etti....  Yapılan

Birincisi uzun lifleriyle tahtaya güç veren selüloz; ikincisiyse selülo- za yapışarak tahtaya sertliğini veren lignin adlı daha kısa moleküller..

Avrupa ülkelerinden Almanya, Fransa, İsveç, Norveç, Danimarka, Avustralya gibi birçok ülkelerde Nâzım’la ilgili anma törenlerine davet edildiğini biliyorum?. Ama

Muallim Ziya Akbulut dün defnedildi Vefatını teessür­ le bildirdiğimiz İn- kılâb Müzesi mü­ dürü ve Güzel San’atlar Akade­ misi menazır mu­ allimi Ahmed

Dimadi ve Samara benign ve malign akciğer hastalıklarında BAL üre değerini incelediklerinde, her ikisi de malign grupta üre değerinin, belirgin olarak yüksek