T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
NÜFUS SAYIMLARINA GÖRE SAİDİLİ KAZASI
(1834-1838-1843/1844)
Yasemin TORUN
DANIŞMAN
PROF.DR. HÜSEYİN MUŞMAL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ii
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Bilimsel Etik Sayfası
Öğre
n
cin
in
Adı Soyadı
: Yasemin
Numarası
: Torun
Anabilim Dalı
: Tarih
Bilim Dalı
: Yakınçağ Tarihi
Programı
: Tezli Yüksek Lisans
Tezin Adı
: Nüfus Sayımlarına Göre Saidili Kazası (1834-1838-1843/1844)
Bu tezin proje aşamasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve
akademik kurallara özenle riayet edildiğini, Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve
akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına
uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda
bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
iv
ÖN SÖZ
Osmanlı Devleti hâkimiyeti boyunca geniş kitlelere hükmetmiş, yıllarca farklı
kıtalarda, farklı medeniyetlerden toplulukları yönetim ve idaresi altında tutmuştur. Osmanlı
Devleti’nin hoşgörüsü ve yönetim şekli sağlam bir yapıyı meydana getirmiştir. Devletin bu
yapıyı teşkil ederken ortaya koyduğu sosyal ve ekonomik unsurların incelenmesi gereklidir.
Bu unsurların başında nüfus, ekonomi ve idarî yapı yer alır. Osmanlı Devleti, çağlar boyunca
sağlam kurumsal yapısı ve dönemsel olarak yaptığı reformlarla mevcudiyetini korumaya
çalışmıştır.
Sultan II.Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırması ve yerine Asâkir-i Mansûre-i
Muhammediye adlı orduyu kurması da bu reformlardan biridir. Yeni ordunun ihtiyaçlarını
tespit etmek için nüfus sayımının yapılması gerekli olmuştur. Nitekim II.Mahmud’un emri ile
1831 yılında erkek nüfusun tespiti için ilk nüfus sayımı yapılmıştır.
XIX. yüzyılın ilk yarısındaki Saidili nüfusunun, nitelik ve nicelikleri bakımından tespit
edilebildiği kadarıyla ortaya konması, sosyal tarihe katkı sağlayacaktır. Bu amaçla
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan H.1249-M.1834, H.1254-M.1838,
H.1259-M.1843/1844 tarihli, 3469-3470-3471-3472 numaralı nüfus defterlerinden yararlanarak
Saidili’nin demografik yapısına ışık tutulmaya çalışılmıştır.
Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, genel olarak nüfus ve demografi
kavramlarına değinilmiş, bu bağlamda tahrir sistemi ve hane sisteminin önemi vurgulanmıştır.
Yine birinci bölümde; Osmanlı’da nüfus sayımları ve sayımların dönemsel olarak amaçlarına
yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde; Saidili’nin adı, coğrafi konumu, geçim
kaynakları ve tarihî gelişimine değinilmiş, bölgenin sosyal, beşerî ve ekonomik yapısı ele
alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümde ise H.1249-M.1834, H.1254-M.1838,
H.1259-M.1843/1844 tarihli Saidili nüfus defterleri incelenmiştir. Üçüncü bölüm, kendi içinde dört
kısıma ayrılarak ele alınmıştır. İlk kısımda; demografik yapı, ikinci kısımda; şahısların
tipolojisi, isim ve lakapları, üçüncü kısımda; mesleki yapı ve dördüncü kısımda; sosyal yapı
hakkında bilgi verilmiştir.
Yapılan çalışma sonucunda; tarihte yapılan sayımlar, tahrir geleneği, Osmanlı’da ilk
nüfus sayımları gibi başlıklar değerlendirilmiştir. Saidili bölgesi hedef alınarak, bölgenin
tarihî, coğrafî özellikleri ve ekonomik yapısı hakkında bilgi verilmiştir. Son olarak arşiv
belgelerinden elde edilen veriler başlıklar altına getirilmiş ve Saidili bölgesi birçok açıdan
incelenmiştir.
v
Bu çalışmayı hazırlamamda bana yardımcı olan ve yol gösteren, değerli hocam ve tez
danışmanım sayın Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Yüksek lisans eğitimim boyunca hiçbir sorumu karşılıksız bırakmayan Prof. Dr.
Muhittin TUŞ hocama, tez seçimi hususunda desteğini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Mehmet
YILMAZ hocama, belgeleri okumamda yardımcı olan değerli hocam Arş. Gör. Ali Rıza
SOYUCAK’a ve Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki bütün değerli hocalarıma sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
Son olarak üniversite eğitimim süresince bana maddî ve manevî desteklerini hiçbir
zaman esirgemeyen sevgili babam, annem ve çalışmalarım boyunca gösterdiği sabır ile
manevi desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sevgili eşim Hüseyin TORUN’a sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
vi
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğ
renci
ni
n
Adı Soyadı:
Yasemin Torun
Numarası:
124202041001
Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih / Yakınçağ Tarihi
Programı
Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı:
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal
Tezin Adı:
Nüfus Sayımlarına Göre Saidili Kazası (1834-1838-1843/1844)
ÖZET
Osmanlı Devleti tarihi incelenirken kaynakların başında arşiv belgeleri gelmektedir.
Nüfus defterleri de arşiv belgeleri arasında insan zaman ve mekân unsurlarını bir arada
taşıdığı için, sosyal-demografik özellikler ve bölge tarihini aydınlatma konusunda
vazgeçilmez nitelikte kaynaklardandır.
Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyıldan önceki tahrirlerde, nüfus sayımı amacı
taşınmamış, sadece vergi mükellefi olan ve askere gidebilecek kişiler kayıt altına alınmıştır.
Ancak XIX. yüzyılda modern anlamda nüfus sayımları yapan Osmanlı Devleti, bu dönemde
yaptığı sayımlarda kişinin fizikî durumunun yanında sosyo-kültürel özelliklerini de kayıt
altına almıştır. Saidili bölgesi Konya iline bağlı, Orta Anadolu Bölgesi’nin Konya
Bölümü’nde yer alır. Saidili, asıl yerleşimini 1223 yılında Selçuklu Sultan hanımlarından
Raziye Sultan tarafından yaptırılan kışlık kervansarayla tamamlamıştır. Fatih Sultan Mehmet
döneminde Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisine girmiştir.
Çalışmada kullanılan Saidili’ne ait defterler H.1249-M.1834, H.1254-M.1838,
H.1259-M.1843/1844 yıllarını kapsamaktadır. Saidili bölgesi ile ilgili yapılan bu çalışma
neticesinde bölgenin demografik yapısı ve sosyal ekonomik özelliklerine ışık tutulmuştur.
vii
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğ
renci
ni
n
Adı Soyadı:
Yasemin Torun
Numarası:
124202041001
Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih / Yakınçağ Tarihi
Programı
Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı:
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal
Tezin İngilizce Adı:
ACCORDING TO THE POPULATION CENSUS IN
(1834-1838-1843/1844), DISTRICT SAİDİLİ
SUMMARY
When examining the history of the Ottoman State; archival documents are at the most
important sources. Civil Registration books are indispensable sources in the matter of
social-demographic characteristics and illuminating the history of the region as they carry human,
time and space elements among archival documents.
In the Ottoman Empire, in the censuses before XIX Century, it was not aimed to carry
out population census and only the taxpayers and those who could go to the military were
registered. However, The Ottoman Empire, which carried out population censuses in the
modern sense in the XIX Century, recorded the socio-cultural characteristics in addition to the
physical status of the people in the censuses made during this period. The Saidili region, in
Konya Province, is located in Konya Region of the Central Anatolia Region. Saidili
completed its original settlement with the winter caravanserai built by Raziye Sultan, one of
the Seljukian Sultans’ ladies in 1223. During the reign of Sultan Mehmet the Conqueror, it
was included within the borders of the Ottoman Empire.
viii
İÇİNDEKİLER
ÖN SÖZ ... iv
TABLOLAR ... x
GRAFİKLER... xi
KISALTMALAR ... xiii
GİRİŞ ... 1
BİRİNCİ BÖLÜM ... 3
NÜFUS ve DEMOGRAFİ ... 3
I-Tahrir Sistemi ... 4
II-Hane Kavramı... 7
III-Osmanlı’ da Nüfus Sayımları ... 9
İKİNCİ BÖLÜM ... 13
KADINHANI (SAİDİLİ) ADI, COĞRAFİ KONUMU, TARİHİ VE GEÇİM KAYNAKLARI ... 13
I-Adı ve Coğrafi Konumu ... 13
II-Geçim Kaynakları ... 16
III-Tarihi Gelişimi ... 17
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 23
NÜFUS SAYIMLARINA GÖRE SAİDİLİ ... 23
I-SAİDİLİ’NİN DEMOGRAFİK YAPISI ... 29
A- Kentsel ve Kırsal Nüfus ... 29
B- Nüfus Hareketleri ... 38
C- Yaş Dağılımı ... 39
D-Aile Yapısı ve Çocuk Sayısı ... 42
II-ŞAHISLARIN TİPOLOJİSİ, İSİM VE LAKAPLARI ... 47
A-Tipoloji ... 47
B-Lakaplar ve Unvanlar ... 51
C-Şahıs İsimleri ... 53
III-SAİDİLİ KAZASI’NDA MESLEKİ YAPI ... 56
A–Tarımla İlgili Meslekler ... 61
B–Sınaî ve Ticaretle İlgili Meslekler ... 62
C–Üretim ile İlgili Olmayan Meslekler ... 62
ix
A- Askerde Olanlar ... 63
B- Özür Durumu Olanlar ... 67
SONUÇ ... 69
KAYNAKÇA ... 72
EKLER ... 77
EK 1: 3469 NUMARALI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYONU ... 84
EK 2: 3470 NUMARALI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYONU ... 115
x
TABLOLAR
Tablo 1: 1530'da Saidili'ne Bağlı Köy ve Mezralar. ... 19
Tablo 2: Saidili Kazası’nda Yerleşim Yerlerine Göre Nüfus ve Hane Sayıları 1834 ... 33
Tablo 3: Saidili Kazası’nda Yerleşim Yerlerine Göre Nüfus ve Hane Sayıları 1844 ... 34
Tablo 4: Saidili Kazası’nda Aile Yapısı 1834-1838-1844 ... 43
Tablo 5: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Sakal Ve Bıyık Özellikleri ... 49
Tablo 6: : Saidili Kazası’nda Yaşayanların Boy Özellikleri ... 47
Tablo 7: Saidili Kazası Sosyal Statü Unvan ve Dağılımları ... 53
Tablo 8: Yerleşim Bölgelerine Göre Askerde Olanların Dağılımı 1834... 65
Tablo 9: Yerleşim Bölgelerine Göre Askerde Olanların Dağılımı 1838... 66
xi
GRAFİKLER
Grafik 1: Saidili Kazası’nda Erkek Nüfus 1834 ... 30
Grafik 2: Saidili Kazası’nda Erkek Nüfus. 1838 ... 31
Grafik 3: Saidili Kazası’nda Erkek Nüfus. 1844 ... 32
Grafik 4: Saidili Kazası’nda Nüfusun Yerleşim Yerlerine Göre Dağılımı ve Yüzdeleri 1834 36
Grafik 5: Saidili Kazası’nda Nüfusun Yerleşim Yerlerine Göre Dağılımı ve Yüzdeleri 1838 37
Grafik 6: Saidili Kazası’nda Nüfusun Yerleşim Yerlerine Göre Dağılımı ve Yüzdeleri 1844 38
Grafik 7: Saidili Kazası Yaş Aralığı Sayı ve Yüzdeleri 1834 ... 40
Grafik 8: Saidili Kazası Yaş Aralığı Sayı ve Yüzdeleri 1838 ... 40
Grafik 9: Saidili Kazası Yaş Aralığı Sayı ve Yüzdeleri 1844 ... 41
Grafik 10: Hane Reisi Hariç Nüfusun Hane İçindeki Dağılım Oranı 1834 ... 43
Grafik 11: Hane Reisi Hariç Nüfusun Hane İçindeki Dağılım Oranı 1838 ... 44
Grafik 12: Hane Reisi Hariç Nüfusun Hane İçindeki Dağılım Oranı 1844 ... 45
Grafik 13: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Boy Özellikleri ile Oranları 1838 ... 49
Grafik 14: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Boy Özellikleri ile Oranları 1844 ... 50
Grafik 15: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Sakal Ve Bıyık Özellikleri ile Oranları 1834 ... 50
Grafik 16: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Sakal Ve Bıyık Özellikleri ile Oranları 1838 ... 50
Grafik 17: Saidili Kazası’nda Yaşayanların Sakal Ve Bıyık Özellikleri ile Oranları 1844 ... 51
Grafik 18: Saidili Kazası’nda Yaygın Olan İsimler 1834 ... 54
Grafik 19: Saidili Kazası’nda Yaygın Olan İsimler 1838 ... 55
xii
Grafik 21: Saidili Kazası’nda Meslek Oranları 1834 ... 57
Grafik 22: Saidili Kazası’nda Mesleki Yapı 1834 ... 58
Grafik 23: Saidili Kazası’nda Meslek Oranları 1838 ... 59
Grafik 24: Saidili Kazası’nda Mesleki Yapı 1838 ... 59
Grafik 25: Saidili Kazası’nda Meslek Oranları 1844 ... 60
xiii
KISALTMALAR
BOA
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Bkz.
Bakınız
C.
Cilt
Çev.
Çeviren
H.
Hicri
İİBF
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Kr.
Karye
M.
Miladi
Mh.
Mahalle
MÖ
Milattan Önce
ms.
Mescid
Nfs.
Nüfus
NFS.d.
Nüfus Defteri
S.
Sayı
s.
Sayfa
SOSBE
Sosyal Bilimler Enstitüsü
TTK
Türk Tarih Kurumu
T.C.
Türkiye Cumhuriyeti
vb.
Ve benzeri
Yay. Haz.
Yayına Hazırlayan
1
GİRİŞ
“İnsan, yaratılmış varlıklar içerisinde en şereflisidir.” O yaradılışı gereği medenidir ve
farklı insanlarla bir arada yaşayabilme gerekliliğine sahiptir. O halde insan geçimini temin
edebilmek ve hayatını sürdürebilmek için diğer insanlara muhtaçtır. İşte bu ihtiyaç
toplumların ve milletlerin oluşmasına yol açmıştır. Çünkü toplum hayatını sürdürebilmek
ancak dayanışma ve yardımlaşmayla mümkündür. Bu dayanışmanın oluşturduğu insan
topluluğuna da nüfus adı verilir.
1
Bir ülkede, çeşitli bölgelerdeki nüfusun belirlenmesi için de bazı dönemlerde şehir
şehir ayrılmak suretiyle nüfus sayımları yapılmıştır. Şehir tarihi açısından bakıldığında nüfus
sayımları, tarihî araştırmalar için çok önemli bir yer arz etmektedir.
2
Prof. Dr. Halil İnalcık’a
göre; “Tarihçilerin nüfus defterlerinden hareketle kesin nüfus ve üretim istatistikleri
çıkarmaya kalkışmaları, biraz fazla iddialı görünse de, tahrirde kullanılan usuller ile sözü
edilen terim ve ölçülerin kesin tanımını bildiğimiz takdirde, Osmanlı sayım ve yazım
işlemlerinin geçerli olduğu uçsuz bucaksız alanların oldukça güvenilir bir tablosunu
çıkartabiliriz.”
3
Anadolu Selçuklularında nüfus ve arazi tahrirleri devamlı yapılmaktadır. Selçuklular
bu defterlerini Farsça yazdıkları halde Osmanlılar Türkçe olarak düzenlemişlerdir.
Başbakanlık Arşivinde, Selçuklular zamanından herhangi bir defter intikal etmemiş olmasına
rağmen, bazı sancakların Osmanlılar tarafından yapılan ilk tahrirlerinde, Selçuklular zamanına
ait defterlere atıflar yapıldığı kayıtlıdır. Buradan Anadolu Selçukluları devrinde de tahrir
geleneğinin olduğuna ulaşılabilir. Osmanlı Devleti kuruluş devirlerinde teşkilatlanmasını
yaparken, yabancı devletlerin usul ve kaidelerini almadı. Kendi öz kaynaklarına döndü ve
teşkilatlanmasında onları örnek aldı. Tevarüs ettiği Selçuklu devleti ve Anadolu beylikleri ile
onların da geçmişlerinden intikal eden, devlet teşkilat ve müesseselerinin usul ve kaideleri,
tabii seyriyle beriye doğru intikal etmiş oldu. Böylece, nüfus ve arazi tahrir usulü de
geliştirilerek, Osmanlı Devleti’nde geniş bir tatbik sahası bulmuştur.
4
1
Bahaeddin Yediyıldız, “ Klasik Dönem Osmanlı Toplumuna Genel Bir Bakış” , Türkler, C.10, Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara 2002, s.184.
2
Müjgan Şahinkaya, Hüseyin Muşmal, “Osmanlı Nüfus Defterlerinin Şehir Tarihi Araştırmalarındaki Yeri:
Beyşehir Örneği” 3. Milletler Arası Şehir Tarihi Yazarları Konferansı 6-8 Mart 2015 Şanlıurfa, Türkiye
Yazarlar Birliği, s.245.
3
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Eren Yayıncılık, İstanbul 2000, s.182.
4Mehtap Özdeğer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Miri Arazi Rejimi ve Tahrir Geleneği”, Sosyal Bilimler Dergisi,
2
Osmanlı Devleti’nde nüfus sayım hareketlerinin hangi ortamda vuku bulduğunu, bu
hareketlerin temelini oluşturan insan kütlelerinin coğrafî ve kültürel farklılığı sonucu nasıl bir
tablo oluşturduğunu incelemek, yapılan araştırmalar neticesinde birçok bilimsel soru ve
sorunlara cevap hazırlayacaktır. Bu araştırmalarla, bölgelerin demografik geçmişleri ve
sosyo-kültürel gelişmişlikleri ortaya çıkacaktır. Nüfus sayımlarının amacı neydi? Yapılan sayımlar
toplumun tüm kesimini yansıtıyor muydu? Bu gibi soruların şekillendirdiği çalışma,
bölümlere ayrılarak oluşturulmuş, sorulara bölümler içerisinde cevap verilmeye çalışılmıştır.
Saidili ile ilgili daha önce çeşitli dönemlerde araştırmalar ve çalışmalar yapılmış, bu
çalışmalarda bölgenin idari ve sosyo-ekonomik yapısı incelenmiştir. Bunlar arasında Barış
Sarıköse tarafından yapılan “Konya Vilayet Salnâmelerine Göre Saidili Nahiyesi’nin İdari ve
Sosyo-Ekonomik Yapısı” adlı çalışma ve yine Barış Sarıköse ve Selma Turhan Sarıköse
tarafından yapılan “Kadınhanı 1844-1845” adlı çalışma Saidili açısından önemli bilgiler
barındırmaktadır. Fakat yaptığımız bu çalışma nüfus odaklı olduğundan ve daha önce nüfus
defterlerinden yararlanılarak Saidili ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmadığından,
çalışmamız henüz araştırılmayan bir konuya açıklık getirecektir.
Çalışmanın ana kaynağını Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nden temin edilen nüfus
defterleri oluşturmaktadır. Bu defterlerden elde edilen veriler neticesinde, Saidili ile ilgili
çeşitli çıkarımlarda bulunulmuştur.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
NÜFUS ve DEMOGRAFİ
Arapça “nefs” kelimesinin çoğulu olan nüfus “nefis, ruh, can, hayat” anlamına
gelmekte ve daha çok bir coğrafyada yaşayan insan topluluklarını ifade etmektedir. Tam
anlamıyla “Bir yerde oturan, ikamet eden” manasındaki sâkin kelimesinin çoğulu olan sükkân
veya sekene de nüfus karşılığında kullanılabilmektedir.
5
Başka bir ifade ile bir memlekette
oturan insanların bütününe nüfus denilir. Nüfus hakkındaki detaylı araştırmalara bakıldığında
takriben Amerika’nın keşfi tarihine tekabül eder. Amerika’nın keşfi ile sömürge meselesinin
ortaya çıkması ve bir yandan büyük sanayinin kuruluşu gibi gelişmeler nüfus üzerine dikkati
çekmiş ve demografik
6
araştırmalar bundan sonra hız kazanmaya başlamıştır.
7
Günümüzde de nüfus ilmî ile ilgili sıkça kullanılan demografi teriminin kökeni
Yunancadır.
8
Yunancada demos (halk, nüfus) graphos veya graphia (yazmak, çizmek)
kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen demografi, terimi oluşturan kelimelerin
manalarından da anlaşılacağı üzere “nüfus ilmi” demektir.
9
Demografi nüfusu çeşitli
yönleriyle incelemektedir ve demografide asıl birim bireydir. Buna göre genel manasıyla
nüfus, muayyen bir bölgede belirli bir anda yaşayan bütün bireylerin meydana getirdiği insan
kütlesidir.
10
“Demografi tabirini ilk defa 1855’te Fransız müellif Achille Guillard
kullanmıştır. Bu kişi demografiyi; medeni memleketlerin nüfus miktarı ile bu nüfusun şerait,
umumi hareketini tetkik eden bir ilim diye tarif etmişti. Bundan sonra demografi hakkında
birçok tarif yapılmıştır. Cenevre Üniversitesi istatistik profesörü L. Hearsh, demografiyi;
istatistiğin nüfusa tatbikinde doğan bir ilim, istatistik müşahedesiyle elde edilen bilgiler
mecmuası yani nüfus ilmî olarak tanımlamıştı.”
11
Demografi hakkında görüldüğü gibi birçok
tanım yapılmış, araştırmalar nüfus faktörünün önem kazanmasıyla artarak sürdürülmüştür.
Nüfusun miktarında ve bünyesinde değişmelere yol açan hadiselere “hayati olaylar”
denir. Hayati olaylar denince; doğumlar ve ölümler gibi yaşamsal faaliyetler akla gelir.
Bununla beraber aynı nüfus içerisinde transfer olan bireylerin oluşturduğu göç, evlenme,
boşanma gibi hadiselere aslında nüfus hareketleri demek gerekirken bazen hayati olaylar
dendiği de görülmektedir. Bu olaylar, nüfusun yapısında değişikliklere sebebiyet verdiği için
5
Nebi Bozkurt, “ Nüfus” , Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.33, İstanbul 2007, s. 293.
6
Demografi; hacmi, bünyesi ve gelişmesi başta olmak üzere nüfusu çeşitli veçheleri ile inceleyen ilim dalıdır.
Bkz. Kenan Gürtan, Demografik Analiz Metodları, Sermet Matbaası, İstanbul 1969, s.4.
7
Celal Aybar, Muhtasar Demografi Nüfus İlmi, Ulus Basımevi, Ankara 1937, s.9-10.
8
Hüseyin Arslan, 16.yy. Osmanlı Toplumunda Yönetim, Nüfus, İskan, Göç ve Sürgün, Kaknüs Yayınları,
İstanbul 2001, s.82.
9
Gürtan, Demografik, s.3.
10Arslan 16.yy. Osmanlı, s.82.
11Aybar, Muhtasar, s.1-2.
4
nüfus hareketlerinin içerisinde yer almaktadır. Sonuç olarak demografi; doğum, büyüme,
evlenme, hastalık, ölüm gibi hayati durumları incelemektedir.
12
Nüfus nitelik ve nicelik özellikleri ile çevreyi hem etkileyebilen hem de çevrede
meydana gelen değişmelerden doğrudan ve dolaylı olarak etkilenebilen bir yapıdadır.
Nüfusun gücü ile meydana gelen sosyal ve siyasi olaylara rastlandığı gibi, aynı etkiler
dolayısıyla nüfusun oranında değişiklikler görüldüğü de muhakkaktır. Bu etkileşimin düzenli
ve sürdürülebilir olabilmesi için uygulanacak politikaların tutarlı, destekleyici ve uyumlu
olma zorunluluğu vardır.
13
Sosyal bünye demografik bünye tarafından sıkı bir şekilde “tayin
ve icap” edilmektedir. Demografik etkilerle sosyal değişimler yaşanabildiği için, nüfus
meseleleri tarihin yapıcı kuvvetleri arasında hadiselerin nedenlerini izah etme konusunda
önemli yere sahiptir.
14
Topluluklar, demografik açıdan gelişmişliklerini her zaman merak etmiş ve
sorgulamışlardır. Eski devirlerde doğrudan bir sayım şeklinde olmasa da, toplulukların nüfus
yoğunluğu sürekli araştırılan, incelenen bir konu olmuştur. Devletler çeşitli sebeplerden
dolayı halkın belli kesimini kayıt altına almıştır. Osmanlı’da tahrir adı verilen bu işlem, çok
eski devirlerden başlamış ve çağın gerekleri doğrultusunda değişimlere uğrayarak
sürdürülmüştür.
I-Tahrir Sistemi
Nüfus araştırmaları ve tespitleri tarihin her döneminde karşılaşılabilen bir olgudur.
Nüfus dinamik bir kavram olduğu gibi nüfusla ilgili yapılan araştırmalarda bu dinamizmle
doğru orantıda ilerlemiştir.
En eski demografik bilgi içeren kaynakların sayımlar olduğu söylenebilir.
15
Tarihte
Mezopotamya’da nüfus ve arazi sayımlarının yapıldığı bilinmektedir. Yine Mısır’da daha ilk
sülale döneminden itibaren yaklaşık milattan 2500-3000 sene evvelden başlamak üzere
düzgün şekilde arazi tahrirlerinin yapılmakta olduğunu, İsrail Oğullarının peygamberlerinin
de sık sık nüfus sayımları yaptırdıkları anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. İsa’nın doğumu da böyle
bir sayıma tesadüf etmiş bulunmaktadır. Akdeniz havzasındaki eski medeniyetlerin de tahrir
ve istatistik bilgileri mevcuttur. Bu bölgelerde nüfus sayım ve yazım işlemlerinin yapıldığı
görülmektedir. Fakat bu anlamda nüfus sayımlarını en fazla ileri götürenlerin Romalılar
12
Arslan 16.yy. Osmanlı, s.82.
13
İstiklal Alpar, “ Türkiye’nin Nüfus ve Çevre Politikaları ”, Nüfus, Çevre ve Kalkınma Konferansı 13-14 Kasım
1997, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ankara 1998, s.4.
14
Arslan 16.yy. Osmanlı, s.27.
15Gürtan, Demografik, s.47.
5
olduğu söylenebilir.
16
Eski Yunanistan’da ve Roma’ da halkın sosyal ve ekonomik özel
vasıfları hakkında bilgilerin toplandığı birçok nüfus sayımı yapılmıştır.
17
Osmanlı Devleti açısından nüfus ilmine bakıldığında; Osmanlı’da en hakiki unsurun
insan olduğu görülmektedir. Osmanlı insan faktörünü en idareli şekilde kullanan ve bu
bünyeyi kontrol altında tutan imparatorluklardan biriydi.
18
Halkı küstürmek yerine onu uygun
yerlerde konumlandırmak devlet açısından önemliydi.
19
Osmanlı Devleti’nin yayılış ve
yükseliş sebepleri arasında en önemlisi, halkın çoğunluğunu oluşturan reayaya yapılan iyi
muamele idi. Türk olsun, olmasın Osmanlı’da reayayı kollamak ve kullanmak hükümdarın en
büyük öğüdüydü. Osmanlı’da reayanın iyi bir şekilde idaresi devletin yükseliş ve yayılış
devirlerinde, devlet için esas sayılmıştır. Bu esasa göre devletçe iyi bilinmesi gereken durum,
reayanın elinde bulunan toprak ile bu toprak ve reaya arasında var olan ilgilerdir. Toprak ile
reaya arasındaki alakayı tanıyıp bilmek için de toprak ve nüfus yazımı gerekmektedir.
20
Osmanlı Devleti’nde tahrirler ilk dönemlerden beri yapılmaktadır. Osmanlı Devleti’nde en
eski tahrir defteri ise H.835 (M.1431-1432) tarihini taşımaktadır.
21
Bu defterlerden I.Bayezid
(1389-1403) devrinde dahi çeşitli yerlerde tahrirler yapıldığı anlaşılmaktadır. Tarihi
kayıtlarda, bu devirden evvelki tarihlerde Orhan Bey (1324-1362) zamanında tahrir
yapıldığına dair bilgiler mevcuttur.
22
Fakat bu konuda iktisat tarihçisi Ömer Lütfi Barkan,
“Türkiye’de İmparatorluk Devirlerinde Nüfus ve Arazi Tahriri” adlı yazısında ilk tahririn
Sultan Orhan zamanında (1326-1360) olduğuna katılmakla beraber, en eski tahrir defterinin
Orhan değil, Sultan Murat devrine ait olduğunu söylemektedir(1360-1389).
23
Osmanlı Devleti kuruluş devrinden başlayarak yeni fethedilen toprakların hemen
sayımını yaptırmış ve değişiklikleri tespit etmek üzere de yaklaşık otuz yılda bir bu sayımları
yeniletmiştir.
24
Kemankeş Kara Mustafa Paşa sadrazamlığı sırasında (1638-1643) Sultan
İbrahim’e sunduğu layihada sayım ile ilgili şu bilgiler yer alır; “Tahrir: Memleket yazımı
demektir. Gayet lazımdır. Otuz yılda bir kere tahriri memleket kanundur. Amma gayet
Müslüman ve dindar adamlar tayin olunup cümle mahrusa bir uğruna tahrir lazımdır.”
Defterdar Sarı Mehmet Paşa’da otuz yılda bir nüfus sayımının kanun olduğu hakkında şöyle
16
Arslan 16.yy. Osmanlı, s.81.
17Gürtan, Demografik, s.47.
18
Ayrıntılı bilgi için bkz: Karen Barkey, Farklılıklar İmparatorluğu Osmanlılar, Çev. Ebru Kılıç, Versus
Yayınevi, İstanbul, 2008.
19
Ayrıntılı bilgi için bkz: Reşat Kasaba, Bir Konargöçer İmparatorluk Osmanlıda Göçebeler, Göçmenler ve
Sığınmacılar, Çev. Ayla Ortaç, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2012.
20
Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1997,
s.5.
21
Arslan 16.yy. Osmanlı, s.86.
22
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teşkilatı, Eren Yayıncılık, İstanbul 1990, s.18.
23Karal, İlk Nüfus, s.7.
6
demektedir: “Reayanın defteri dahi Divan-i âli defterhanesinde mazbut olup otuz senede bir
tahrir olunup mürde ve marizleri ifraz ve hariç ez defter olanları müceddeden deftere
kaydettirmek lazımdır.”
25
Bu konuda farklı bilgilere de ulaşılmaktadır. Her padişah
değişikliğinde, tahrir yapılmakla birlikte, Osmanlı veziriazamlarından Lütfi Paşa “Otuz yılda
bir” tahrir yapılmakta olduğunu söylemektedir. Öte yandan “Feth-i memleket vaki oldukça
arazinin tahrir ettirilip” diyen Osmanlı devlet adamı ve tarihçisi Mustafa Nuri Paşa, yüz yılda
bir genel sayım yapıldığını ve II.Selim’den (1566-1574) sonra bir daha tahrirlerin
uygulanmadığını yazmaktadır.
26
Önemli tarihçilerden biri olan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ise
tahrirle ilgili şöyle yazmıştır: Osmanlı Devleti her yeni fethin sonucunda, topraklarına kattığı
yerlerde “il yazıcıları” vasıtasıyla, “tahrir” adı verilen bir kayıt sistemi uygulamıştır. Ortalama
5 yılda bir yapılan tahrir ile bir bölgedeki bütün şehir, köy ve mezralarla konar-göçerler kayıt
altına alınmıştır.
27
Osmanlı Devleti her dönem nüfus yoklaması sayılabilecek sayımlar yapmış ve bu
kayıtları düzenli olarak tutmuştur. Temel amacı askerlik ve vergi toplama olan bu sayımlarda
esas olan kişiler yetişkin erkeklerdir. Yüzyıllarca tahrir defteri denilen defterler işte bu
sayımlar için yapılmıştır. Özellikle Osmanlı imparatorluğunun gelişme döneminde toprakların
genişlemesiyle nüfus sayımına büyük önem verilmiştir. İmparatorluğa katılan her nüfus
parçasında ilk yapılan işler arasında toprak yazımı ve nüfus sayımı vardır.
28
Tahrir defterleri sadece askerî amaçlara tahsis edilecek bir kütük ve referans kaynağı
değildir. Daha öncede bahsedildiği gibi aynı zamanda bir toprak ve nüfus statü defteridir, yani
bir sonraki tahrire kadar arazinin, kişilerin ve grupların toplumsal konumu ile vergi
yükümlülüklerini belirlenmektedir.
29
Osmanlı Devleti gelişme sürecinde ekonomik anlamda
toprak idaresi ve askerî anlamda insan idaresini gerçekleştirebilmek için bu tahrirleri
uygulamıştır. Yani bu devirlerde tahrirlerin gayesi tımarların dağılımı ve vergi mükelleflerinin
tespitidir. Bunun için çocuk ile kadın nüfusu ve hatta vergi mükellefi olma yaşına gelmiş olan
erkek nüfusun tamamı dahi bu defterlerde yer almaz.
30
Tahrir görevinin ifasından evvel, sultan itibarlı ulema ya da dürüstlüğü ve adaletiyle
ünlü bürokratlar arasından işi bilen, düzenli bir tahrir emini tayin eder; eline gerekli her türlü
yetkiyle donatan özel bir belge (nişan) verir; tebaası ile kadı dâhil bütün yerel makamlara da
25
Karal, İlk Nüfus, s.6.
26Arslan 16.yy. Osmanlı, s.86.
27
Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar(1453-1650), Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 2009, s.XXII.
28
Raif Kaplanoğlu, 1830-1844 Yılları Nüfus Defterlerine Göre Bursa’nın Ekonomik ve Sosyal Yapısı, Nilüfer
Belediyesi Bursa 2013, s.13.
29
İnalcık, Osmanlı, s.178.
30Kütükoğlu, Menteşe, s.1.
7
görevinin ifasında emine itaat edip yardımcı olmalarını emrederdi. Tahrir nişanında izlenecek
prosedür görevlilere ayrıntılı olarak anlatılırdı. Tahrir emini inceleme ve araştırmalarına
mahallinde, gerçek durumu bir önceki tahrir defterinde okuduklarıyla karşılaştırarak
başlardı.
31
Yalnız tüm tedbirlere rağmen, tahrir yapan memurların bütün köyleri dolaşıp
dolaşmadıkları meçhuldür. Tahrir işi; il yazıcı, muharrir-i vilayet veya tahrir emini denilen bu
işte doğruluğu ile tanınmış birinin emanetine padişahın bir beratı ile verilmiş ve muntazam
tahrirler yapılmış olsa da Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan, yani XIV. yüzyıldan
başlarından XIX. yüzyıla kadar, ülke nüfusunu gösterecek muntazam ve sağlıklı rakamlara
maalesef sahip bulunulmamaktadır. Dönemin şartları ve tahrirlerin amacı açısından
düşünüldüğünde bugünkü gayeden farklı olarak bu sayımlar yapılmıştır
32
II-Hane Kavramı
Hane bir çatı altında yaşayan herkesi değil, bağımsız bir gelir kaynağına sahip olan
evli çiftleri ifade eder. Dolayısıyla baba evinde oturan, ama evli ve bağımsız bir gelir
kaynağına sahip olan bir erkek evlat ayrı bir hane demektir. Yani hane halkı, ekonomik
bakımdan bağımsız bir aile anlamına gelir. Osmanlı Devleti açısından düşünüldüğünde hane
içerisinde geniş aile yapısının bir hayli yoğun olduğu görülmektedir. Babası ile aynı hane
içerisinde evli olarak yaşayan erkek çocukları da vergi nüfusuna dâhil edilmiştir.
33
XVI. yüzyılda, Osmanlı vergi tahrirlerinde tespit edilen nüfus, vergi alımına esas olan
nüfustur ve genellikle “vergi nüfusu” olarak kabul edilmektedir. Yani yapan, üreten ve
üretime katkıda bulunan bir nüfustur. Tahrirlerde bu nedenle hane içerisindeki erkekler itina
ile kayıt altına alınmaya çalışılmıştır.
34
Tahrir aşaması tamamlandıktan sonra iki tip defter düzenlenmektedir. Birincisine
defter-i mufassal, ikincisine ise defter-i icmâl denilmektedir.
35
Mufassal defterlerinde vergi
nüfusunu belirleyen tabirler “hane, mücerred, nefer, bennak”tır.
36
Mufassal defterlerde
mahalle, karye, cemaat başlıkları altında nefer ve hane yekûnları verilirken icmal defterlerinde
mahalle ve karye başlığından sonra isimler yer almaz, doğrudan “hane ve nefer” yekûnu
kaydedilir. Nefer hane ile mücerredin toplamıdır. Mufassal, tahrir defterlerinin açıklamalı
olarak düzenlenmiş türüne verilen isimken icmal; aynı defterin veya birkaç defterin bir arada
31
İnalcık, Osmanlı, s.177.
32Arslan 16.yy. Osmanlı, s.88.
33İnalcık, Osmanlı, s.61.
34Arslan 16.yy. Osmanlı, s.92.
35
Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Kardelen Kitabevi, Isparta 1997, s.142-143.
36
Ayrıntılı bilgi için bkz. Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi 1(1243-1453), Barış Kitabevi,
8
ayrıntıları verilmeksizin kaydedilmiş türüne denmektedir. Mufassal daha özel bilgiler ihtiva
ederken; icmal daha genel bilgileri barındırmaktadır.
37
Osmanlı Devleti’nde hane içerisinde bulunan kişi sayılarının doğal olarak değişiklik
gösterdiği muhakkaktır. Ancak bu değişikliği bir ölçüde toplamak için bazı rakamlar
kullanılır. Tahrir açısından hane yekûnlarından genel nüfusu hesaplamak için “5” rakamı
kullanılmaktadır. Bu rakam kesinlik içeren bir rakam değildir, farklı bölgelere, sosyal
zümreye ve ailenin meşguliyet tarzına göre değişebilir. Ayrıca hane kavramı günümüz
literatüründeki “çekirdek” veya “geniş” aileden farklıdır. Burada bir vergi ödeyen birim ve
ünite anlamında “avarız hanesi” kullanılmıştır. Hane tabirinin kaç kişilik bir nüfusu ifade
ettiği henüz tam açıklık kazanmamıştır ve konuyla ilgili farklı görüşler mevcuttur. Hane
karşılığı olarak; F. Braudel; 4,4-5, Barkan; 5 katsayısını, M.A. Cook; 4.5 katsayısını, Nejat
Göyünç; 5, Özdeğer; 2,5-3 katsayısını esas almışlardır. Bruce Mc Gowan 6 hane katsayısı
üzerinde durmakta, bu husustaki görüşlere temas ettikten sonra bu rakamın en düşük 3.5
olarak Semendire sancağında, en yüksek ise 6 katsayısı olarak Sirem sancağında olabileceğine
değinmektedir. Ancak hane yekûnları için verilen bu katsayı nüfus defterleri için geliştirilmiş
bir rakam değildir. Nüfus defterlerinde hanedeki tüm erkekler küçük büyük olmasına
bakılmaksızın sayılmıştır. Sadece vergi verebilecek olanlar değil hanede yaşayan tüm erkek
nüfus sayıldığı için daha önceki sayımlardan farklı gelişmiştir.
38
XIX. yüzyılda Osmanlı idaresinin sayım politikası değiştiği için kayıt birimi de
değişmiştir. XV. ve XVI. yüzyıllarda vergiye tabi birim daima hane ya da avarız hanesidir.
Yani erkek reisin temsil ettiği evdir. Eski Osmanlı hanesi çekirdek ya da büyük aileye karşılık
gelmemektedir. Bu sayısal büyüklükten çok, vergi yükümlüsü aile üyeleri potansiyeline göre
ekonomik olarak tanımlanan bir hanedir. Bununla birlikte XIX. yüzyılın ikinci yarısında
yayımlanan bazı Osmanlı nüfus listeleri belirli bir bölgedeki ya da bütün ülkedeki hane
sayısından söz etmektedir. Terim bu şekilde kullanıldığında vergi yükümlüsü bir haneden çok,
sosyolojik olarak tanımlanan çekirdek aileyi ya da büyük aileyi ifade etmektedir. Çünkü bir
hanenin içerisinde hane reisi, kardeşleri, evlatları, torunları ve diğer yakınlarıyla birlikte
yaşayabilmektedir. Kadınların sayılmadığı dönemde erkek nüfusu ikiyle çarpılıp nüfus
bulunurdu. Ancak vergiden muaf olan askerlik yükümlülüğü olmayan ve ulaşılmadıkları için
kayıt yapılmayan kişileri hesaba katılınca hata payı ortaya çıkmaktadır. Yine de sonuç olarak
37
Arslan 16.yy. Osmanlı, s.92.
38Arslan 16.yy. Osmanlı, s.91,92.
9
Osmanlı sayımları ve yıllıkları XIX. ve XX. yüzyıl başlarında Orta Doğu’nun ve Balkanların
nüfusu konusunda güvenilir kaynaklarıdır denilebilir.
39
III-Osmanlı’ da Nüfus Sayımları
Bir toplum nüfusunun doğum, ölüm, evlenme, boşanma gibi hayati olaylarının
sistematik şekilde kaydedilmesi, sayımlara nazaran çok daha yakın tarihlerde mümkün
olmuştur. Daha önceki sayımlar kişi sayılarını tam olarak ortaya çıkarmaktan ziyade, amaca
yönelik kişilerin sayısını ortaya çıkarmayı hedeflemiştir.
40
Her devlet hükümran olduğu bölgelerde var olan insan kaynaklarını ve mali imkânları
tespit etmek, bununla birlikte herhangi bir konuda takip edeceği siyaseti önceden belirleme
ihtiyacı duyar. Bu çerçevede bakıldığında Osmanlı Devleti’nde çeşitli dönemlerde toprakla
ilgili kayıtların tutulduğu görülmektedir. Tahrir defterleri denilen bu kayıtlar modern anlamda
nüfus sayımı olma özelliği göstermezler. Osmanlı’da XVII. yüzyıl başlarından itibaren ise
çeşitli sebeplerden dolayı bu sayımlar yapılmamıştır. Dünya devletleri tarafından XVII. ve
XVIII. yüzyıldan itibaren çağdaş anlamda resmî nüfus sayımları yapılmaya başlanmıştır.
Bunu takiben Osmanlı Devleti’nde de Sultan II.Mahmud devrinde modern anlamda “ilk genel
nüfus sayımı” gerçekleştirilmiştir.
41
Osmanlı nüfus yapısıyla ilgili güvenilir ve ayrıntılı bilgiler ancak Tanzimat döneminde
elde edilmeye başlanmıştır. Buna rağmen XIX. yüzyıla ait nüfus kayıtları da kendi içinde
birçok değişikliğe uğrayarak XIX. yüzyılın ilk yarısına ait kayıtlarda görülen eksiklikler aynı
yüzyılın sonlarına doğru ortadan kalkmaya başlamış ve daha düzenli sayımlar elde edilmeye
başlanmıştır.
42
Tanzimat birçok gelişmeyi peşinden getirmişti. Osmanlı mali tarihi açısından
da Tanzimat önceki dönemlere göre farklı bir yenileşme dönemidir. Her şeyden önce
Tanzimatçılar ve devlet yöneticileri bu kanaatteydi. Maliyede merkezileşme, vergi hukuku ve
bütçe anlayışında gelişmeler, örfi vergilerin son bulması, vergi tasnif biçimlerinde, ayni
yükümlülüklerde ve vergi muafiyetlerinde gözlenen değişmeler, yeni vergi konuları ve tahsil
biçimleri oluşturma çabaları ve özellikle iltizam usulüne son verme girişimleri, Tanzimat
dönemi mali reformlarının hedefi haline gelmiştir. Tanzimat öncesi dönemde de Osmanlı
maliyesi için çalışmalar yürütülse de, Tanzimat bu politikayı kararlı bir şekilde ilan edip, kısa
39
Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul 2003, s.47-49.
40
Gürtan, Demografik, s.53.
41
Sedat Bingöl, 1829 İstanbul Nüfus Sayımı ve Tophane Kasabası, T.C. Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, Eskişehir 2004, s.1.
42
Numan Elibol, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Nüfus Meselesi ve Demografi Araştırmaları”, Süleyman Demirel
10
sürede birçok değişikliği uyguladığı için mali reformların başlangıç noktası denilebilir. Sultan
II.Mahmud’ da saltanatının son yılına kadar en büyük maliye memuruydu.
43
Başlangıçta Osmanlı sayımlarının nedeni daha önce de bahsedildiği gibi,
imparatorluktaki toplam nüfusun ya da toplumsal-etnik bileşime ilişkin ayrıntıların kaydını
yapmak gibi bir istekten oluşmuyordu. Burada tahrirle ilgili vurgulanması gereken nokta, bu
sistemin ekilebilir toprakların alanını, yetiştiriciye vergi koymak üzere hesaplama amacı
gütmesidir. 1831’de ilk kez modern anlamda yapılmaya başlayan sayım ise idari amaçlı
değildi. Öncekilerden farklı bir amaç güderek bu sayıma gidilmişti. Osmanlı Müslüman
olmayanlara karşı şahsi vergi uygulaması getirmek ve yetişkin Müslüman erkekleri orduya
almak üzere nicel bir temel oluşturmaktaydı.
44
1831 yılında yapılan sayımla, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra kurulması
kararlaştırılan yeni ordu için insan ve vergi kaynağı incelenecekti. Bundan dolayı sayım kararı
alınarak gerekli düzenlemeler yapıldı. Nüfus sayımının ne şekilde olacağına dair meclis
kurularak talimatnameler hazırlandı. Esas itibariyle sayım Anadolu ve Rumeli’nin erkek
nüfusunun bilinmesi için yapılmıştı.
45
İlk sayım tarihi olarak 1831 yılı kabul görse ve sayım
bu şekilde adlandırılsa da İstanbul sayımı dahi 1829 yılında başlamıştır.
46
Ancak 1828-1829
Rus harbinin çıkışı sayımın devamını imkânsız kılmış ve ancak harbin bitiminden sonra sayım
işi yeniden gündeme gelmiştir. 1831’de yapılacak tahrir için bütün eyaletlere memurlar tayin
edilmiş ve buralardaki ilgililere fermanlar gönderilerek tahririn sıhhatli bir biçimde
yürütülmesi için gayret göstermeleri istenmiştir. 1831 sayımı tüm Osmanlı topraklarında aynı
zamanda başlanıp bitirilmiş değildir. Bazı yerlerin sayımı sonraki yıllara yılına sarkmıştır.
47
Savaşın bitmesi üzerine sayım işlemleri yeniden başlatılmış bu sayımlarda büyük küçük tüm
Müslüman ve gayrimüslim erkek nüfusu sayılmaya çalışılmıştır. Nitekim söz konusu
sayımların amacı ülkedeki askerlik ve vergi mükellefiyetini tespit etmektir. Sayımlar sırasında
Müslüman ve gayrimüslim nüfus ayrı defterlere yazılırken şahısların yerli ve yabancı olma
durumları da gösterilmiş, bunların isim şöhret ve şahsi durumları ve özellikleri de kayda
geçirilmiştir.
48
1831 tahririnden yaklaşık 15 yıl kadar sonra 1844’de yeni bir tahrire ihtiyaç
duyulmuştur.
49
1844 yılında yapılan bu sayım, ilk nüfus sayımından çok daha ayrıntılı bir
43
Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İşaret Yayınları, İstanbul 1990, s.22-26.
44Karpat, Osmanlı, s.46-47.
45
Karal, İlk Nüfus, s.155.
46Kaplanoğlu, 1830-1844, s.14.
47Kütükoğlu, Menteşe, s.3-4.
48
Mehmet Güneş, “Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları İçeren Kayıtların Tahlili” Akademik
Bakış Dergisi, C.8, S.15, Kış 2014, s.226.
11
sayım olmuş ve her ailenin elindeki mal dökümü dışında, tahmini gelirleri de yazılmıştır.
Tekrar bir sayıma karar verilmiş, 1854’te yeni bir sayıma gidilmiş fakat
sonuçlandırılamamıştır. 1870’de yapılması planlanan “genel nüfus sayımı” da
uygulanamamıştır. Ancak 1873’te tamamlanan Tuna vilayetini kapsayan bir sayım
gerçekleştirilmiştir.
50
XIX. yüzyıldaki diğer bir nüfus sayımı teşebbüsü 1874’tedir. Sayım
prensiplerini belirleyen talimatnameler hazırlanmış, fakat sayıma başlanmadan 1875
Bosna-Hersek ayaklanması ortaya çıkmıştır. Ardından saltanat değişikliği, Kânûn-ı Esâsî ilanı ve
Osmanlı-Rus harbi neticesinde başlayan göçler sebebiyle sayım gecikmeli olarak ancak
1881’de tekrar gündeme gelmiştir.
51
Nüfus Sicil-i Nizamnamesi çıkarılarak ilk kez “Nüfus
Müdürlüğü” kurulmuştur. Böylece nüfus tezkereleriyle doğum, ölüm, yer değiştirme
olaylarının kaydına sistemli bir şekilde başlanmıştır. 1891 yılında ise “Merkezi İstatistik
Encümeni” kurulmuş istatistik hizmetleri yasal bir esasa bağlanmıştır. Savaşlar ve çeşitli malî
zorluklar nedeniyle güç yapılabilen bu sayımlardan sonra 1882-1895 ve 1906 tarihlerinde de
kapsamlı nüfus sayımları yapılmış, bu sayımlar önceki sayımlara göre daha başarılı
olmuştur.
52
Son Osmanlı sayımı 1905-1906 sayımıdır. Hem teknik hem de siyasal nedenlerle
yapılmıştır. Bu sayımın üç ayda tamamlanması planlanmıştır. Kayıt altına alınan herkese
“kimlik kartı” (Tezakir-i Osmaniyye) verilmesi kararı alınmıştır.
53
Osmanlı vatandaşlarına ilk
nüfus cüzdanları, 1904 yılından sonra verilmeye başlanmıştır. Bu maksatla, 1904 yılından
itibaren bütün memlekette nüfus tahrirleri düzenlenmiş ve bu tahrirler sırasında Osmanlı
topraklarında bulunan muhacirlerin, yerli ahali ile beraber, sakin oldukları köy ve
mahallelerin sicil kütüklerine kayıtları yapılmıştır. Hatta bunlardan, henüz iskân olunamayıp
da, bazı köy ve mahallelerde misafir olarak barındırılanlar dahi, o mahallenin sicil defterlerine
geçici olarak yazılmış ve arkasından iskân olunduktan sonra, asıl yerleştirilmiş oldukları
bölgelerin sicil kütüklerine nakledilmiştir. Bütün bu çalışmalardan görüldüğü üzere son
Osmanlı sayımı gayet nizami şekilde tamamlanmıştır.
54
XIX. yüzyılın önde gelen iki hükümdarı Sultan II.Mahmud (1808-1839) ve Sultan II.
Abdülhamid (1876-1909) nüfus çalışmalarına büyük önem vermiş, araştırmalarla ilgili hemen
her meseleyle yakından ilgilenmişlerdir. Nüfus kayıtlarının tutulması için bizzat emir
vermişler ve sayımların yürütülmesini denetlemişlerdir.
55
Osmanlı arşivlerinde bu sayımların
50
Kaplanoğlu, 1830-1844, s.13.
51Kütükoğlu, Menteşe, s.5.
52Kaplanoğlu, 1830-1844, s.13.
53Karpat, Osmanlı, s.64-68.
54
Mehmet Yılmaz, “XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Muhacir İskan Politikası”, Osmanlı, C.4, Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara 1999, s.594-595.
12
sonuçlarını içeren 1831-1914 arası dönemden kalma 2.000’i aşkın defter vardır. Osmanlı
Devleti açısından sayım denince; genel olarak devletin bu sayımlarla bilgi toplamaya yönelik
ilgisini biçimlendiren en önemli üç kaygının vergilendirme, güvenlik ve askere alma olduğu
anlaşılmaktadır.
56
13
İKİNCİ BÖLÜM
KADINHANI (SAİDİLİ) ADI, COĞRAFİ KONUMU, TARİHİ VE GEÇİM
KAYNAKLARI
I-Adı ve Coğrafi Konumu
Konya bölgesi, Türklerin Selçuklular döneminde Anadolu’ya olan göçlerinde,
ulaştıkları en önemli yerleşim yerlerinin başında gelmektedir. İlk olarak 1076 yılında Anadolu
Selçuklularının başkenti olan Konya, I. Haçlı Seferi (1095-1099) sonucunda tekrar Anadolu
Selçuklularına başkentlik etmiştir. Konya Selçuklular döneminde beş altı vilayetten
oluşmaktaydı ve bu vilayetlerden biri de Saidili idi.
57
Selçuklular döneminde Anadolu topraklarında her 30-40 km mesafede, önemli yol ve
kavşaklar üzerinde sultanlar, devlet adamları ve önemli şahsiyetler tarafından kervansaray ve
hanlar inşa ettirildiği görülmektedir.
58
Raziye Hatun tarafından da Konya-İstanbul yolu
üzerinde bir han inşa ettirip buraya vakıflar tahsis edilmiştir. Bu hanın, Devlet Hatun adına
yaptırıldığı vakfiye ve arşiv belgelerinden öğrenilmektedir. Devlet Hatunun adı Raziye olup
hanı, 1223’te yaptırmıştır ve Saidili’ndeki handan dolayı bu bölgenin adı zamanla Kadınhanı
olmuştur.
59
Selçuklu sultanlarından Mahmud kızı Raziye Hatun tarafından yaptırılan
kervansaray bölgedeki tarihi değeri büyük olan bir yapıdır.
60
XX. yüzyılın ilk çeyreğinde
Konya, 11 kazaya taksim edilmişti. Bunlar Konya Merkez Kazası, Akşehir Kazası, Ilgın
Kazası, Saidili Kazası, Karaman Kazası, Ereğli Kazası, Ermenek Kazası, Sultaniye
(Karapınar), Bozkır, Seydişehir, Beyşehir idi.
61
Saidili, günümüzdeki adıyla Kadınhanı; Konya iline bağlı İç Anadolu Bölgesinde
bulunan bir yerleşim yeridir. İç Anadolu havzası Türkiye’nin en büyük havzasıdır. Çevresine
bakıldığında; güneyde Toroslar, kuzeyde Elmadağ-Haymana yaylası, batıda Afyon-Eskişehir
kütlesi, doğuda ise Melendiz, Hasan ve Erciyes dağları bulunur. Bölgenin batı kesimi Sultan
dağlarının kuzeydoğusunda yer alır. Bu kesimdeki Bozdağlar ile Konya, merkezdeki ovalık
kesimden ayrılır. Burası Akşehir, Ilgın ovaları arasında uzanan engebeli bir yapıya sahiptir.
Burada batıdan doğuya doğru Akşehir, Doğanhisar, Tuzlukçu, Ilgın, Kadınhanı ve Sarayönü
ilçeleri yer alır.
62
( Bkz. Harita 1)
57
Yusuf Küçükdağ, Caner Arabacı, Selçuklular ve Konya, Selçuklu Belediyesi Yayınları, Konya 1994, s.235.
58Orhonlu, Derbend, s.29.
59
İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Enes Yayınları, Ankara 1997, s.386.
60Fevzi Uçan, Ünitelerimizde Konya İli, Oba Kitabevi, Konya 1986, s.207.
61
Doktor Nazmi, Türkiye’nin Sıhhi-i İctimâi Coğrafyası Konya Vilayeti, Yay. Haz. Mehmet Karayaman, Çizgi
Kitabevi Yayınları, Konya 2009, s.1.
14
Harita 1: Kadınhanı Sınırları
63
Saidili’nin coğrafi özelliklerini inceleyecek olursak ne yazık ki bu konu ile ilgili etraflı
bir çalışma ile karşılaşılamamıştır. 1986 yılında yapılan araştırmalara göre; Saidili,
günümüzdeki adıyla Kadınhanı Konya Afyon karayolu ile Konya-Haydarpaşa demiryolu
üzerinde kurulmuştur. Denizden 1100 m yüksekliktedir. Konya’ya 60 km uzaklıktadır.
Yüzölçümü 389 km
2
dir. Kuzeyden Yunak güneyden Konya, doğudan Sarayönü ve batıdan
Ilgın ile çevrilidir.
Arazisi, genellikle ova ve % 15-20’si az meyilli düzlüklerden oluşur.
Konya-Afyon karayolunun güneyinde kalan bölümü, yüksekliği 1000 m’yi geçmeyen dağlık
görünümdedir. Kadınhanı’nın topraklarının 153.600 hektarı tarla, 73 hektar kadarı orman, 149
hektarı çayır (otlak) ve 9100 hektarı da bataklıktır. Yavşan, kekik ve çayır, bitki örtüsünü
oluşturmaktadır. Ovada en çok buğday ve arpa tarımı yapılmaktadır. Bölgenin iklim
özelliklerine bakıldığında; kışlar soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise kurak ve sıcak geçer. Yıllık
yağış ortalaması 250-350 mm arasında değişir. En sıcak ay ortalaması 38 derece, en soğuk ay
ortalaması ise -15 derecedir.
64
Ancak güncel olarak incelendiğinde Kadınhanı’nın
yüzölçümünün değiştiği görülmektedir. Günümüzde Kadınhanı’nın yüzölçümü 2166 km² dir.
63
Canan Sarıyar, “Nüfus Sayımlarına Göre Ilgın Kazası (1830-1844)” Selçuk Üniversitesi, SOSBE, Yüksek
Lisans Tezi, Konya 2015. s. 11.
15
Sınır komşuları değişmemiş, rakımı ise 1128 olarak güncellenmiştir. Yıllık yağış miktarı
günümüzde 380 mm olarak artış göstermiştir.
65
Bulunduğu bölge itibariyle karasal iklim
kuşağında yer aldığı ve yükseltisi fazla olduğu için kış aylarında Kadınhanı’nda don olayı
görülmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması 10,8’dir. Kadınhanı’nın kuzeyi ile güneyinde
bulunan dağlar da kalkan görevi görmekte ve deniz ikliminin bölgeye girmesini
engellemektedir.
66
Kadınhanı’nda büyük ölçekte sayılabilecek dağ ve akarsu yoktur. Yakınlarında
bulunan bazı akarsular vardır. Bunlardan birisi Silerek Irmağı’dır. İlçenin kuzey batısından
ortaya çıkarak 15-16 km seyir eder. Bir diğer akarsuyu olan Gözlü Çayı ise ilçe güneyinden
7-8 km’lik bir mesafe katettikten sonra bugün büyük bir bölümü bataklık durumuna düşen
Akşehir gölüne dökülür.
67
Ayrıca Çavuşçu Gölü’nden gelen su kanalı, Atlantı (Dokuzaltı)
kasabası ile çevre köylerini sulamaktadır.
68
Kadınhanı, günümüzde büyük ölçekte bir
akarsuya sahip olmasa da tarihte bölgenin su kaynaklarının önemli yere sahip olduğu ve bölge
için değerli bir gelir kaynağı olduğu görülmektedir. Vezir Kadı İzzü’d-din’in Vakfiyesinden
öğrenildiğine göre
69
Kadınhanı ilçesi Kadı İzzü’d-din’in ikta mülkü olduğu gibi, Kestel
ormanlarından kaynaklanan Kestel suyu da Kadı İzzü’d-din’in ikta mülküydü. Onun için bu
suyun tasarruf yetkisi ona aitti. Bölgede Kadı İzzü’d-din’in inşa ettiği cami, medrese ve bir
darü’ş-şifa bulunmaktaydı. Bu suyun satışından sağlanan gelirleri kurduğu müessesenin
harcamalarına tahsis etmiştir. 1252 yılında düzenlenen bu vakfiyeden anlaşılmaktadır ki,
Kestel suyu, Kadınhanı yakınlarındaki Koşmar Köyü’nden geçerek Konya Ovası’na
inmekteydi. Kayacık’tan geçerek Sıra Çalılar mevkiinden Divanlar Köyü’ne kadar
ulaşmaktaydı.
70
Konya bölgesi eski yerleşimler açısından araştırmalara açık bir bölgedir.
Kadınhanı’nda da eskiçağlara ait tarihsel önem taşıyan alanlar vardır. II. Erken dönemlerden
M.Ö II. Bin yıla kadar bölge yerleşmeleri içerisinde yer alan Osmancık Höyüğü Kadınhanı’na
bağlı Osmancık Kasabası’nın doğusunda yer alır. 75x75x30 m. boyutlarındadır. Bu yerleşme
dönemi hakkında önemli özellikler barındırır. Bundan ayrı olarak, Kadınhanı’nın yaklaşık 8
km batısında Karasevinç adlı köyün 2 km kadar kuzeybatısında köy ile aynı isimde ören yeri
65
T.C. Kadınhanı Belediyesi Web Sitesi: http://www.kadinhani.bel.tr/ Erişim Tarihi: 30.01.2017.
66T.C. Kadınhanı Kaymakamlığı Web Sitesi: http://www.kadinhani.gov.tr/Erişim Tarihi:31.01.2017.
67Midhat Altan, Konya’nın İktisadi Bünyesine Bir Bakış, Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul 1940, s.79.
68Uçan, Konya İli, s.206.
69
Bu vakfiyenin orijinal metni Mevlana Müzesi arşivindedir.
70
Mikail Bayram, “Selçuklular Zamanında Konya’da Su Şebekeleri” Su Medeniyeti Sempozyumu, Konya
16
bulunur. Büyük Höyük isimli yerleşme ise Kadınhanı’nın 500 m doğusunda, Konya
karayolunun 100 m kadar kuzeyinde bulunur.
71
II-Geçim Kaynakları
Kadınhanı, İç Anadolu Bölgesi’nin tipik karasal iklimine sahip olduğundan yetiştirilen
ürünler ve geçim kaynakları bulunduğu bölgeyle uyumludur. Genel olarak bölgede tarım ve
hayvancılık ön plandadır. 1844-1845 yılı Temettuat Defterleri’ne göre yapılan “Kadınhanı
1844-1845” adlı çalışmada kayıtlarda yaklaşık 30.000 dönüm
72
civarında tarım alanlarının
kullanıldığı görülmektedir. En sık rastlanılan tarım ürünleri ise; arpa, buğday, yulaf, çavdar,
burçak gibi zahire ürünleri ile az miktarda nohut ve mercimek olarak verilmiştir. Kayıtlarda
en çok buğday ve arpa gibi ürünlerinin yetiştiği görülmekte bunların yanında çok az da olsa
çörek otu yetiştiriciliğine rastlanmaktadır. Aynı çalışmada hayvancılık ile ilgili temettuat
kayıtlarında Kadınhanı’nda en çok koyun, keçi gibi küçükbaş ile sığır, manda, deve ve at gibi
büyükbaş yetiştiriciliğinin olduğu anlaşılmaktadır. Manda gibi hayvanlar sulak ve bataklık
alanlarda yetiştiği için günümüzde Kadınhanı’nda bu tür alanların azalmasıyla manda
yetiştiriciliğinin de son bulduğunu söylemek mümkündür.
73
XX. yüzyılın ilk yarısında neşredilen bir eserde de bölgenin geçim kaynakları;
“Mahsulatı arziyesi hınta (buğday), şair, afyon ve sair zehairdir. Mahsulatı sınaiyesi halı,
kilim ve seccadeye münhasır olup hele Ladik ve Sarayini karyelerinde pek güzel halı, seccade
ve heybe nesc edilir. Bu karyede mermer taşı madeni vardır ve dersaadet posta mermeridir”
şeklinde bilgiler aktarılmıştır.
74
Buradan da anlaşıldığı gibi ilçe halkının başlıca geçim
kaynakları içerisinde tarım ve hayvancılıktan sonra sanayi faaliyeti olarak, halı kilim seccade
gibi el emeğine dayalı ürünler gelmektedir. Madencilik de bölgede önemli geçim kaynağıdır.
Mermer taşı bölge halkının uğraşları ve gelir kaynakları içerisindedir. Yeraltı sularından
yararlanılarak sebzecilik ve meyvecilik yıldan yıla gelişmektedir. Kadınhanı Ovası’nda
koyunculuk oldukça yaygındır. Manda ve ahır inekçiliği de büyük artış göstermektedir.
Altınova Devlet Üretme Çiftliği tohum ve hayvan ıslahı alanlarında halka büyük yarar
sağlamaktadır. Su boylarına kavak ekimi de yapılmaktadır. Yağ, yoğurt, süt, peynir ve
çökelek, Kadınhanı pazarından dışarıya gönderilir. İlçe halkının önemli geçim kaynaklarından
biri olan mermer, Konya Çimento Fabrikası’na verilmektedir.
75
71
Hasan Bahar, Güngör Karauğuz, Özdemir Koçak, Eskiçağ Konya Araştırmaları 1, İstanbul 1996, s.26.
72Ayrıntılı tablo bilgileri için: Barış Sarıköse, Selma Turhan Sarıköse, Kadınhanı (1844-1845), Çizgi Kitabevi
Yayınları, Konya 2015, s. 24
73
Sarıköse, Kadınhanı, s.24 -25.
74Altan, Bakış, s.68.
17
III-Tarihi Gelişimi
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Büyük Selçuklu hükümdarı Kutalmışoğlu
Süleyman Bey’in, Konya ile beraber Kadınhanı topraklarını da Romalılardan alışıyla Oğuz
Türklerinin bu bölgeye göçü hızlanmıştır. Bu dönemde, Türkmen kabilelerden Turgut Bey
idaresindeki Turgutoğlu Beyliği ve kardeşi Bayburt idaresindeki Bayburt topluluğu Konya
bölgesine gelmiştir. Turgut Bey idaresinde olmak üzere; “Turgut, Bayburt, Eskiil” obalarının
Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü, Beyşehir, Doğanhisar, Seydişehir, Akşehir, Emirdağ, Bolvadin,
Günyüzü, Haymana coğrafyasını hâkimiyet altına aldıkları, idarî merkez olarak da Ilgın,
Kadınhanı gibi merkezleri tercih ettikleri görülmektedir.
76
Anadolu Selçukluları döneminde
Saidili nahiyesi “mutlu il” manasına gelen bir bölge, nahiye merkezidir. Hatun köyünde
hanedan hatunlarından Raziye Hatun-Devlet Hatun H.620/M.1223 yılında bir han yaptırdığı
için zamanla “Kadınhanı” adıyla anılmıştır. Sultan I.Alâeddin Keykubat, Konya’da yaptırdığı
camiine H.634/M.1236 yılında Saidili’ne bağlı Sait köyünün
77
öşür gelirini vakfetmiştir.
78
İbrahim Hakkı Konyalı’nın “Konya Tarihi” adlı eserinde Devlet Hatun ile ilgili önemli
bilgiler yer almaktadır. Bu eserden edinilen bilgiye göre Hatuniye adlı imaretin kitabesi
incelenmiş ve kitabeden şu bilgilere ulaşılmıştır: Anadolu Selçukluları devrinde I.Sultan
Alaeddin İbn-i Keyhüsrev zamanında H.627/M.1230 yılında Hatuniye adında bir imaret
yapılmıştır. Aynı eserden ulaşılan bilgiye göre; Fatih Sultan Mehmed’in Karaman ili evkafını
tespit eden H.881/M.1476 Tarihli Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen defterinde bu vakıfla
ilgili şu bilgiye rastlanmaktadır: “Vakf-ı Mescid-i Devlet Hatun Bint-i Biremuni Dernefs-i
Konya” Saidili’ne tabi Midan, Siyrek ve Kalamıca çiftliklerinin öşrü ve Konya’daki eski
boyahanede üç dükkân ve iki ev de bu mescide gelir olarak vakfedilmişti. Konya ve Ankara
vakıflar müdürlüğündeki kayıtlara göre burası Devlet Hatun Mescidi idi. Bu günkü adı da
Hatuniye idi. İbrahim Hakkı Konyalı’ya göre kesin olan, Devlet Hatun; Danişmend
oğullarından Muzaffer-üd-din Mahmud’un kızıdır. Bu hanın kapısının üstündeki kitabesinden,
yapanın Mahmud kızı Raziye Hatun olduğu anlaşılmaktadır. Türk geleneğine göre birçok
vakfiye ve kitabelerde bilhassa hükümdar ailesine mensup kadınların isimleri yerine Sitti,
Devlet Hant gibi umumi kelimeler kullanılır. Şu halde Devlet Hatunun adı Raziye’dir. Han;
76
Mustafa Kaygısız, Turgutoğulları Orta Anadolunun Türkmen Beyliği, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 2016,
s.19,25.
77
Saidili’nin bu ismi nereden aldığına dair kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak 1236 yılında Sultan
I.Alâeddin Keykubat döneminde Saidili’ne bağlı Sait isminde bir köyün olduğu bilgisi mevcuttur.
78