• Sonuç bulunamadı

Türk Van Gogh'u Fikret Mualla:Picasso mu?..Tanımıyorum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Van Gogh'u Fikret Mualla:Picasso mu?..Tanımıyorum"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S a y f a

S

R Ö P O R T A J

A R A Ş T I R M A

Resim konusunda larfıjmaz,

kimseyi yermez, hiçbir sergiyi

gezm ezdi...

Picasso mu?..

T aramıyorum

*

*

İZMARİT AVI

Savaş ve Aiman İşgali yılla­ rını, Fikret Muallâ burada di­ te r sanatçılarla hayatını payla­ şarak geçirdi Piyasa tamamen kapanmıştı, d etil ev kirası bir lo t o n ekmeği ödevecek para yoktu Bu viizden ev sahibi ve i -am cıyla' llHk&z tTo*ite8 ‘ kavga- ,rvdı Gaz ve elektrik çoktan ke- ■ ¡ ■ İ H

Türk Van Gogh'u

Büyük ressamın ken­

disine İthaf ve hedi­

ye ettiği resmi, bir

hafta içiren adama

verdi... Tablonun bu

günkü değeri 35 bin

liradır...

D

Ü N Y A tarihinin en büyük çatışması başlamış, posta, lar, yollar kesilmiş, bütün Türkier yurda dönmüş ve her­ kes kendi derdine düşmüştü. El çilik ve konsoloslukta çalışan- ların hepsi de onun gözünde polis’e dahil olduğu için, Tür­ kiye’den tamamen kopmuş ol­ duğunu ve hiçbir yardımın gele­ meyeceğini anlıyordu. Buna kar şılık mun gibi bir bohemin Paris’e intibakı, Paris’in de onu benimsemesi pek zor ol­ madı. Kısa zamanda Montpar- nasse kahvelerinin, Dome’un. ve Sen nehri ile Saint Germain bulvarı, Saints Peres ve St. Vlichel sokaklarının sınırlandır­ dığı resim âleminin, belli başlı şahısları araşma giriverdi. Bu âlemin güzelliği her galeri veya eerçevecinin en az iki meyhane île çevrili olmasmdsvdı

1 I X

/¡W S X

oE 'V *

' ?U

\

* ‘

'

£ atı

a

,

% . > s-v

Yazan: Orhan KOLOGLU

Kendi kalemiyle FikTet Mııallâ’nın, Dome Kahvesin­ den, garsonlar ta­ rafından tekme ile kapı dışarı edilişinin resmi­ dir. K ızgın lığın ­ dan kahvenin adı­ nı Almanca «ser­ sem» mânâsına «DOOM» diye yaz­ mıştır.

silmişti, yeni elbiselerini de bir alan bunu diğerlerine de veri* kaç kadeh şarap içebilm ek için,

pek eski bir takımla değiştir mişti. Rouet çıkmazındaki bir apartımanm altmcı katındaki odası, her tarafından rüzgâr alıyor, rutubetli Paris havası iliklerine işliyordu

yordu.

BOMBARDIMANDAN

KORKMUYORDU

Mahalledeki meyhanelerin hep­ sine borçlu olduğu için Mont- pamasse’a kadar yürüyor, genel­ likle Dome kahvesinde yanan sobanın çevresinde, diğer sefil­ lerden daha önce yer kapabil­ mek arzusu ile pek erken kalkı­ yordu. Bu erkencilikte izmarit avının da rolü vardı. Ayak sa- katlığını belli etmemek için ha­ f if yalpalayarak yürüyordu.Bu ona, bazan biraz daha fazla sal­ lanmakla, kimseye farkettirme- den yerden hızla izm aritleri alıverm ek imkânı- a sağlıyordu. Tütünü ayıklıyor, pipoya dol­ duruyor tüttürüyordu

Savaş bu sanatçıların arasın­ da bir nevi kader birliği ve da­ yanışma yaratmıştı Yem ekle­ rini paylaşıyorlardı Ailesinden veya memleketinden bir paket

F ikret’in savaşın politik yö­ nüyle hemen hemen hiç ilgilen­ mediği söylenebilir Alınanlara karşı özel bir kini de yoktu Esasen kendisiyle o kadar meş­ gul idi ki, çevresinde olanların büyük kısmının farkında değil­ di. Bombardımanlar bile onu endişelendirmiyordu; bir kere bile sığmağa inmemişti.

Çoğu zaman erkenden kal­ kıp — yağlı boya alacak para­ sı bulunmadığından — guaşla süratle çalışıyor, sonra Saint Germain’e inip sırasıyla galeri­ leri, çerçevecileri olmazsa şa­ rapçıları dolaşıyordu; genellik­ le bir- tomar resim birkaç ka­ dehe meyhane patronlarında kalıyordu. Zaten yemeğe pek ihtiyacı yoktu, midesi çoktan bu alışkanlığı kaybetmişti.

Bazan galerilerden para ko­ pardığı da oluyordu. O zaman herkesi içkiye dâvet ediyor, ya­ rın endişesinden uzak, son san­ tim ine kadar harcıyordu. Bu arada hoşuna giden bir kadının — bütün cinsi isteklerden uzak olarak — hesabını ödediği de görülebiliyordu.

Paralı olduğu veya kendisi­ ne de bir yiyecek paketi geldi­ ğ i zaman Fikret Muallâ, ger­ çekten bir «grand seigneur» gibi davranıyordu ve bütün Fransızların kafasında hâlâ bu yönüyle de yaşamlktadır.

Sanat çevrelerinin Uk kade­ mesi onu sadece bohemliğiyle

değil, ressamlık değeriyle de kabul etmişti. Nereye yatırım yapacağını çok iyi bilen resim esnafları, galeri sahiplerinin aracıları, çerçevecileri, tablo tam ircileri ve hepsi sonradan galeri açan meyhane garson ve patronları, daha başlangıcından itibaren onu resmine para ya­ tırılır. ya da içki verilir sanat, çılar araşma katmışlardı On- binlerce ressamın deneyip ula­ şamadığı bu kademeye hemen varabilmesi figü ratif resmin demode abstrenin moda sayıl­ dığı bir devirde, değerinin he­ men kabul edildiğini gösteri­ yordu.

ya’da iken ulaştığı fakat yıllar­ ca anlaşılamamış olan değerini kabul ettirmekten mutlu, ken­ di sevdiği resm i sonuna kadar mükemmelleştirmeğe çalışıyor- du. Çevrenin etkilerine omuz silkiyordu. Büyüklüğüne inan­ m ıştı kendisi, bunun şuuruna sahipti.

PiCASSO İLE

Savaş içinde bir gün, sattığı İka üç tualin parasını hemen ezmeğe gittiği La Palette kahve­ sinde, her zamanki sağ dip kö­ şedeki yerinde otururken onu Picasso’ya tanıttılar

— «Picasso mu? dedi

Tanı-BÜYÜK! ÖĞÜNE

İNANMIŞTI

m ı y o r a m .»

Büyük ressam, Fikret’in bâzı eserlerini görmüş ve beğen­ mişti. Devrinin genç kabüiyet- li ve parasız sanatçılarına çok yardım ediyordu. Fikret Mual lâ ile de ilgilendi, hattâ evine dâvet etti. Gerçekten hoşlan- mıstı ona bir de «Fikret Mu- aliâya» ithafh. imzalı bir kadın figürünü hediye etti.

Fikret, figürü hemen ertesi sabah, âdeti olduğu üzere, ilk önce alt kattaki ressam dostu­ na tek lif ederek satılığa çıkar­ dı Herhangi bir fiyata razıy­ dı Eser sonunda, ona bir hafta durmamacasına îçirm evi kabul

Bu tablo bugün. İsviçre’deki' bir galeri tarafından, 12000 İs ­ viçre frangına f35 bin lira ! sa­ tışa çıkarılmıştır,

eden bir açıkgözün elinde kal-Abstreden nefret ediyordu,

ama kimseyi yerdiği, resim konusunda tartıştığı, hele bir sergiyi gezdiği görülmemişti Resmin çok güzel diyenlere de cevap vermiyordu.

Gerçi. Paris’in sanat âlemini fethetmek için daha işin çok başlangıcındaydı ama. Alman­

YARIN :

«SANAT

BU GÜ-

RÜLTÜLÜ ALEMDE

BİR KEDİ MİYAV­

LAMASI...»

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hale Arpacıoğlu bu em osyonel ya­ şantının bereketi içinde onu ge­ lecekteki yaşantımızın biçimleri­ ne, duygularına çevirecek döl­ lenmeyi yaşıyor ve

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Derken konuşmaya başlıyor Manço: «İki yıllık aradan sonra geldik.» dİ yor.. Çalışsın, ürünlerini sersin ve

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Uçucu yağ (5 µl) ile muamele edilmiş kıvırcık örneklerinin 5 günlük depolama periyodu sonrası görüntüsü (a: Kontrol örneği; b: O. vogelii uçucu yağı

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Kemal paşa zade Sait beyin mnhtumu babaaum- j el yazısile yazılmış bazı notlarını j görmem için bana