• Sonuç bulunamadı

Anadolukavağı'nda [Anadolu Kavağı'nda] bir gün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolukavağı'nda [Anadolu Kavağı'nda] bir gün"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E n g in A d i b a n llIllUiıMHMIV1

RESTAURANT

nııjMan] By A S L I K A Y A B A L *

(2)

T T - 5 Ç 0 / 3 3

Anadolu kavağı, Boğaz’ın Anadolu yakasında şehir hatları vapurlarının uğradığı son iskele. Karşı kıyı, Rumelikavağı... Kavaklardan sonra da engin Kara­ deniz’e açılıyor gemiler... Boğaz’ın kuzey ucunda­ ki Anadolukavağı’na gitmek için, fotoğrafçı arka­ daşımla haftaiçi yola koyulduk Üsküdar’dan. Öğlen üzeri Anado-

lukavağı’na vardığı­ mızda iskele meyda­ nı bir hayli sakin gö­ rünüyordu. Ne Emi- nö n ü ’nden turistleri getiren özel gemi ya­ naşmıştı iskeleye, ne de günübirlik kaça­ mak yapmak için ge­ len İstanbullular or­

talık tay d ı. M acar

Tabyası caddesinin

b itim in d e iskele

meydanındaki küçük kahvede çaylarımızı içtik. İskeleye giden yol üzerinde midye­

ciler tezgahlarını hazırlıyordu. Dükkanların önüne kurulu masalarda dilimlenmiş domatesler, biber­ ler, soğanlar özenle kaplara yerleştirilmişti. Ana- dolukavağı’nın küçük meydanını bir dizi restoran çevreliyor. Kavağın kalbi de zaten bu meydanda atıyor. Yosun, Kayıkçılar, Altın Balık, Sahil,

Mer-S K Y L IF E M AYIMer-S

A nadolukavağı is the last stop for the Bosphorus ferryboats on the eastern shore o f the strait, corre­ sponding to Rumelikavağı on the opposite shore. Ahead o f them the Bosphorus opens into the vast expanse o f the Black Sea.

My photographer friend and I set o ff from Üsküdar to Anadolukavağt at the northern extrem­ ity o f the Bosphorus one weekday recent- When u>e arrived ju st before lunch the little square in front o f the q u a y was quiet. There were no tourists brought hy boat from Eminönü, n o r as y e t a n y Istanbullus snatch­

ing a day off. Firstly we drank tea in the sm all coffee house in the square. The fr ie d mussel sellers were setting up their stalls on the road along the waterfront, and on the tables outside were bowls o f sliced tomatoes, peppers a n d onions. Around the square are several fish restaurants with names like The Boatmen, The Golden Fish, Shore, Coral and even Seaweed. Altogether we were left in no

MAY 1 9 9 9

Kışı sakin geçiren Anadolukavağı’nda bahar güneşinin keyfini banklardaki kediler çıkarıyor. / The cats stretch out on the benches at Anadolukavağt on a quiet weekday morning, enjoying the spring sunshine.

E n g in K a b a n

(3)

Anadolukavağfnın kalbi iskele meydanında atıyor. Balık restoranlarının çevrelediği meydan, yazın Boğaz turuna katılan turistlerin uğrak yeri (üstte). Boğaz seferi yapan vapurların son durağı Anadolukavağfnın arka sokakları, terkedilmiş, metruk evlerle dolu. Bu sokaklar da hep sessiz (altta). / The heart of Anadolukavağı beats in the square facing the ferryboat pier. Each arriving boat spills a fresh crowd of visitors into the square, which is surrounded by fish restaurants (above). Along the quiet backstreets of Anadolukavağı are old tumbledown houses (below).

can, adlarını denizden alan restoranlardan bazıla­ rı.

Baharın ilk günlerindeyiz. Üstelik haftasonu ol­ madığı için Anadolukavağı, belki de en sakin ve sessiz günlerinden birini yaşı­

yor. Hatta sokaklarda yürür­ ken şiddetli esen lodosun sesi sürekli kulağımızda.

İskele meydanı Anadolukava- ğı’nın sakinlerinden çok kedi­ lere kalmış gibi. Sarman, Arap ve Tekir kediler güneşli hava­ nın tadını çıkarıyor. Kimisi banklarda sereserpe yatmış, kimi d u v a rla rın ü z e rin d e. Doğrusu keyiflerine diyecek yok. Çöp tenekelerine hiç yüz vermiyorlar. Belli ki lokanta­ lardan onlar da besleniyor. Meydandaki restoran sahipleri, Anadolukavağı’nın en durgun aylarının Ocak, Şubat ve Mart olduğundan sözediyor. Elbette bu durgunluk yabancı turistle­ re bağlı. Çünkü İstanbul’dan kaçm ak için A nadolukava- ğı’nın yolunu tutan

Istanbullu-d o u b t th a t f o o Istanbullu-d is w here th e h e a rt o f Anadolukavagi heats.

Since it was not the weekend a n d still early in spring, we were seeing Anadolukauagi at its qui­ etest. There were more cats than people about. Ginger, black, a n d tabby cats were enjoying the sunshine, some o f them lay stretched out on the seats, others on the walls, revelling in the plea­ sure o f the moment as only cats can. There were none digging in the rubbish bins. Evidently they got plenty to eat w ithout going to that trouble.

As we walked through the

streets the rumble o f a vio­ lent southwesterly ivas the only sound. The restaurant ow ners h a d to ld us th a t J a n u a r y , F e b ru a ry a n d

§ M arch a re the q u ie te st | months in Anadolukavagi. I This must he due to the few

foreign tourists during

win-9 S K Y L IF E M A Y IS ««j»* MAY 1 9 9 9 Garó Mil oşy aıı

(4)

hır, yaz-kış haftasonları boş bırakmıyor Kavak’ın restoranlarını.

Neyse, bizim kalabalıkla boğuşmak gibi bir soru­ numuz yok. Meydanın sessizliğine hurdacı da ayak uydurmuş. Arabasına yaldızlı bir soba atan eskici, İstanbul sokaklarında kulağımıza sıkça ça­ lınan “eskiler alıyorum!...” diye bağırmıyor bile. Arabasına “hurdacı geldi” diye yazmış. Bu yazı yeterli diye düşünüyor olmalı.

Lokantalardan “yes please...” diyerek bizi yemeğe davet ediyorlar. Ama biz yürümeye devam ediyo­ ruz. İskele meydanının arkasındaki sokakta bazı çay bahçeleri, iskemlelerini toplamış; onlar belli ki sezonu, yani Eminönü’nden gelecek turistleri bekliyor.

Biraz ilerleyince Midillili Ali Reis Camii geliyor karşımıza. Bu camiyi Ali Reis, 1952 yılında yaptır­ mış ve vefat edince de caminin bahçesine gömül­ mek istemiş. Güneş kaybolmadan kaleye çıkmak

ter, because local people take the opportunity to escape fr o m the city a t the w eekend all y e a r round; o f course i f they can convince themselves th a t they have really escaped the city in the jostling crowds thronging the narrow streets and sm all square o f Anadolukavagi. Probably ju st

f Im m b u b î t i ra«; rpiHiu«. i - i r 1 ■» ■ = r j - ---■ 1 A B BBlf j l l l p i )

m

g i ı

M

h b) |î ; l

istiyoruz. Kaleye çıkan yolun ismi İncirli Sokak. Anadolukavağı’nın incirleriyle de ünlü olduğunu hatırlatalım. Kaleye doğru çıkarken, Kumdöken suyu levhasını izleyerek Islamağa sokağına dalı­ yoruz. Bu sokağın köşesinde Kamara adlı, hedi­ yelik eşya dükkanı ilgimizi çekiyor. Raflar süs

ka-Boğaz havası almak için Anadolukavağı’nı seçenler çoğunlukla buraya vapurla ulaşıyor. Kavak iskelesi turistlerle hareketleniyor (üstte). Kavağa gelenler balık yemeden ve çikolatalı krepin tadına bakmadan gitmiyor. Most visitors to Anadolukavagi at the northern extremity of the Bosphorus come by ferry (above). No one leaves without eating fish and tasting the waffles with chocolate spread.

going somewhere different away from their usual haunts is enough fo r some.

But that day there were no crowds. Even the scrap metal man did not break the silence with the cry o f 'Bring out yo u r ju n k ! ’ so fa m ilia r to Istanbul streets. We came across him tossing an old stove onto his cart, across which was painted ‘The scrap metal man has come’. Evidently that was enough to advertise bis presence in Anadolukavagi. The restaurant waiters tried to entice us inside, but we walked on. Some o f the tea gardens along the back street had put their chairs away fo r the winter, waiting for the boat loads o f tourists to

10 S K Y U F E M A V IS MAY 1 9 9 9 Çet in K o rk m a z G ar ó M il y an

(5)

E n g in K a b a n

Anadolukavağı sahilinde sayıları azalsa da ahjap evlere rastlanıyor (üstte); Kavak sırtlarında boğaza nazır çay bahçesi de müfterilerini bekliyor. / There are still a few wooden houses left in Anadolukavağı (above). A teahouse overlooking the Bosphorus above the village waits for customers on a quiet weekday.

bağından kuklalar, bebekler, Türk işi örtülerle do­ lu. Dükkanın sahibi Anadolukavağı’nın yerlisi de­ ğil, Kadıköylü. Rahmetli annesiyle birlikte yıllarca bahçeli evlerde oturmuşlar. İstanbul kalabalıklaş­ tıkça ve bahçeli ev bulmak sorun olunca yeşillik içinde oturma sevdası ana-oğulu Saroz körfezine kadar götürmüş. Ama oğlu günün birinde yine İs­ tanbul’a dönmeye karar vermiş. Hâlâ bu köy ha­ vasını biraz da olsa koruyabilen Anadolııkava- ğı’na yerleşmeye karar vermiş. Anadolukavağı’na gelirseniz kaleye çıkan yol üzerindeki Kamara’yı es geçmeyin. Hem süs kabağından Pinokyoları görmüş olursunuz, hem de kaleye tırmanmadan önce biraz soluklanırsınız.

Anadolukavağı, artık turistik bir balıkçı köyü, Is- kele meydanı ve çevresinde pek çok balıkçı res­ toranı var. Eminönü’nden kalkan özel gezi gemi­ si, birkaç saat iskelede mola veriyor. Bu süre için­ de Anadolukavağı’na adım atan turistler ve İstan­ bullular kaleyi ziyaret ediyor ve meydandaki ba­ lıkçı restoranlarında taze deniz ürünlerinin tadını çıkarıyor. Boğaz’ın bu bölgesinde su temiz

olclıı-begin com ing from E m in ö n ü before opening again.

We came to Midillili Ali Reis Mosque built by a sea captain from Mytilene in 1952. On bis death he was buried in the m osque gard en as he h a d requested. Past the mosque ran İncirli Sokak, named after the village’s fam ous figs. From there we follow ed the sign to Kum döken stream into Islam ağa Sokak, on the corn er o f w hich we noticed a gift shop. Inside were shelves f u ll o f Pinochio p u ppets m a de o f gourds, dolls a n d embroidered cloths. The shop owner was not from Anadolukavağı, it turned out, but Kadıköy, a sub­

urb o f Istanbul on the Asian side, where he had form erly lived with his mother. When Istanbul began to grow a n d the spate o f fla t building made it impossible to fin d a house a n d garden to rent they had moved to the G ulf o f Saroz on the north Aegean in search o f green surroundings. After bis m other d ied he h a d decided to move back, to Istanbul, and had chosen Anadolukavağı, which still had a village atmosphere a n d green

country-12 S K V L IF E M A Y IS MAY 1 9 9 9 Garo M il o şy a n Çet in K o rk m a z

(6)

ğundan her zaman taze midye yemek mümkün. Mevsimine gö­ re balık seçmek sizin tercihinize kalıyor.

Islamağa Sokağı nda yıkılmaya terkedilen ahşap Kavak evlerini görüyoruz. Yalnız ön cepheleri ayakta kalan bu eski evlerin yı­ kık durumdaki iç kısımlarını ot bürümüş. Metruk evlerin sıralan­ dığı bu sokağın bitiminde tarihî bir ağaç olan “Ayazma Çınarı” geliyor karşımıza. Bu heybetli ağacın bir başka adı da “Doğu Çınarı”. Ahşap evler zamana ye­ nilse de Doğu Çınarı uzun dalla­ rıyla ayakta. Bu görkemli ağacı

side around.

We left the shop an d started the clim b up to the castle, w hich apart fro m the fish restaurants a n d view o f the Bosphorus, is A n a d o lu k a v a ğ ı’s c h ie f a ttrac­

tion. On Islam ağa street were some ruined wooden houses with only the fa ça d es still standing a nd within weeds running riot. A t the e n d o f the street is an a n c ie n t p la n e tree called the A y a zm a Ç ınarı (P lane o f the S a cred S p rin g ) or the D oğu

I (East) Çınarı. Unlike the wooden

t houses this magnificent tree with

î its spreading branches had not

Akşam saatlerinde Anadolukavağı’na düşen ışık Boğaz’ın sularını gümüşi bir renge boyuyor. Rengarenk balıkçı tekneleri, Anadolukavağı manzarasıyla bütünleşmiş. / As evening falls the waters of the Bosphorus turn from blue to silver. The colourful fishing boats complete the picturesque scene.

geride bırakıp mezarlıktan geçerek kaleye giden yola çıkıyoruz tekrar. Tepeye çıktıkça lodos şid­ detini artırıyor. Kavaklardaki balıkçıların lodosu sevdiklerini okumuştum; çünkü ne zaman şiddetli kuzey rüzgarı yani poyraz esse Anadolukavağı li­ manına tarih boyunca nice tekne sığınıp Karade­ niz’e açılmak için bazen aylarca beklemiş. Oysa lodos, denize açılmak için en sevilen rüzgarmış. Balıkçılar lodosu sevse de, biz kaleye vardığımız­ da kuvvetli esen güney rüzgarını daha çok hisse­ diyoruz. Karadeniz, Rumelikavağı ve Boğaz’ın bir bölümü billur bir manzara sunuyor. Yalnız rüzga­ rın sesi uğulduyor.

Rumeli ve Anadolukavağı kaleleri halk arasında Ceneviz ya da Kavak kaleleri olarak tanınıyor. Bu kaleler, Osmanlı döneminde zaman zaman onarıl­ mış.

been defeated by time. Past the cemetery the road became steeper a n d we were exposed to the fu ll force o f the southwest wind. I had read that the local fisherm en liked to set sail in a southwest wind best because then they could enter the Black Sea, whereas in a northeast wind they might be im prisoned in the harbour f o r weeks or even months.

When we reached the castle perched on its high cape there was a spectacular view o f the northern end o f the Bosphorus with Rumelikavagi on the other side, a nd to our right the Black Sea stretch­ ing to the horizon. The wind still moaned furious­

ly-This castle was know n in B y za n tin e times as Yoros Castle an d may have originally been built by the Genoese. In the 1 7th century another castle

14 S K Y L IF E M A Y IS MAY 1 9 9 9 Çet in K o rk m a z

(7)

Bölgede, tepedeki Ce­ neviz kalesinin haricin­ de, IV. Murad tarafından sahil kenarına yaptırılan bir başka kalenin varlığı da bilinmektedir. 1624 yılında Yeniköy’e ani bir baskın yapan Kazakların yeni bir saldırısına set çekmek için tasarlanan kaleden bugüne hiçbir iz kalmamış.

T arihçi Sarkis Sarraf Hovhannesyan “Payitaht İsta n b u l’un T arihçesi” adlı kitabında 18. yüzyıl Istanbulunu anlatırken A n ad o lu k a v ağ ı’na da değiniyor: “Anadolu Fe- neri’nden Kavak Kale- si’ne gidilir. Sahildeki çok büyük kavak ağaç­ larından dolayı buraya Kavak denmiştir. Burada kavak adını taşıyan kö­ yün nüfusu, bin kadar olan Türkle meskun ol­

duğu söylenir. Buranın inciri meşhurdur. Gemici­ lerin kumanya ve diğer ihtiyaçlarını kolaylıkla ala­ bilmeleri için geceleri açık olan dükkanlar vardır.” Kaleyle ilgili ise şöyle yazıyor, “Kalenin içinde Tüıklere ait 25 ev ve 20 muhafız askeri bulunur. Hierion mabedinin bulunduğu mevkideki eski ka­ le, Tüıkler tarafından Yoros Kalesi olarak adlandı­ rılır. Yukarıdaki yeni kale, yani Kavak Kalesi eski kalenin sahildeki surunun alt kısmında inşa edil­ miştir. Rumeli’deki diğer kaleyle birlikte Kavak Kaleleri olarak anılan kaleler, Sultan IV. Murad zamanında 1623-24 senesinde 150 kayıkla Yeni- köy’ü ani bir baskınla yağmalayan Kazakların akı- nına karşı yapılmıştır. Surun yakınındaki mezar­ lıkta ise kalenin zaptı sırasında ölen askerlerin mezarlarının bulunduğu şehitlik yer almakta.” Evliya Çelebi de gelmiş Anadolukavağı’na. Kaleler için tuttuğu gezi notları şöyle: “Murad Han bina etmiştir. Lebi deryada bir düz vasi zeminde mu­ rabba şeklinde metin bir binadır. Duvarının uzun­ luğu yirmi züıadır. Kıbleye nazır bir demir kapısı vardır. Çevresi sekizyüz adımdır. Yoros Kalesi, Kavak Kasabasının şimalinde Elina nam kral bina­ sıdır. Burada Yoros nam bir rahibin manastın var­ dı. Yoros namı ile yad olunm asına da sebep

odur.” •

was built on the shore at the foot o f the bill by the Ottoman sul­ ta n M u ra d IV, b u t there is no trace o f this today. The latter was built after incur­ sions by the Cossacks, who attacked Yeniköy on the western shore o f the Bosphorus near Istanbul in 1624.

The 18th century his­ torian Sarkis S arraf Hovhannesyan wrote o f A n a d o lu k a v a ğ ı (K avak): ‘The road from Anadolu Feneri leads to Kavak Castle. This place was called Kavak because o f the tall p o p la r trees on the coast. It is said to

I be in h a b ite d by

i' a ro u n d a th o u sa n d £ Turks. It is celebrated

&

fo r its figs, a nd there are shops which stay open all night where seamen can buy provisions a nd stores.’ About the castle he recorded, ‘There are 25 houses belonging to Turks inside the walls a n d twenty guards. The old castle situated where the Temple o f Hierion lies is known by the Turks as Yorus Castle. The new castle, Kavak Castle, was built beneath the walls o f the old castle on the shore. Together with the other castle at Rumeli these are known as the Kavak Castles, and they were built after the Cossack raids o f 1623/24 when in 150 boats they made a sur­ prise attack on Yeniköy a nd plundered that place. In the cemetery near the walls are the graves o f those who lost their lives when the castle was taken. ’

The 1 7th century writer Evliya Çelebi came to Anadolukavağı a n d wrote o f the castle, ‘It was built by M urad Han, a n d is a strong structure shaped like a diamond on a fla t area on the edge o f the sea. Its wall measures tw enty cubits in height, a n d there is an iron gate facing south. It is eight h u n d re d paces in circum ference. Yoros Castle is the royal building known as Elina north o f the tow n o f K avak. There u se d to be a monastery o f a monk named Yoros here, which is

where the name originates.'

* Aslı Kayabal, gazeteci. * Ash Kayabal is a journalist.

1 6

S K Y L IF E M A Y IS MAY 1 9 9 9

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ey CHP’li Milletvekilleri, halife adaylığı- na daha çok yakışacak bir zatı muhteremi CHP Cumhurbaşkanı olarak aday göster- mek için imza attınız ya tarih sizi affet-

Aziza Makukula (Kayserispor) Daniel Güiza (Fenerbahçe) Kaz›m Kaz›m (Fenerbahçe) Semih fientürk (Fenerbahçe) Egemen Korkmaz (Trabzonspor) Gustavo Colman (Trabzonspor)

Đşyeri açma ve çalışma ruhsatlarının verilmesinde uygulanacak usulleri düzenleyen 26/9/1995 tarih ve 22416 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmış (23/08/2003

A m a iskele çevresinde balık yiyecek, midye ile bira yudumlayacak açık bir yer m utlaka bu- lacaksm ızdır.. K aradeniz’le Boğaz’m kesiştiği o lekesiz gü­ neşi altında

yüzyıl için sürdürülebilirliği sağlama yolunda bir çevre politikası uygulayacak bir uluslararası çevre ve kalkınma örgütü oluşturabilirsek, Birleşmiş

Yolda Tristan ve Isolde kraliçe- nin kendi k›z› ve Kral Mark için haz›r- lam›fl oldu¤u aflk iksirini yanl›fll›kla içerler.. Böylece bütün güçlüklere kar- fl›

Bu memuriyette uzun seneler kaldıktan sonra Paris büyük elçiliğine, bilâhare Paris elçiliği uhdesinde kalmak üzere Bern ve Brüksel sefirliklerine de tayin

25 yıl önce, gazetenin kapısın­ dan birlikte girdiğimiz arkadaşlarımızın çoğu emekliydi artık.. Bizde üç ay önce “em ekliler”