• Sonuç bulunamadı

Trakya Üniversitesi Sağlık Eğitim Merkezi acil servisine başvuran onkolojik hastaların depresyon durumlarının incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trakya Üniversitesi Sağlık Eğitim Merkezi acil servisine başvuran onkolojik hastaların depresyon durumlarının incelenmesi"

Copied!
42
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

ACİL TIP

ANABİLİM DALI

Tez Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Ömer SALT

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK EĞİTİM MERKEZİ

ACİL SERVİSİNE BAŞVURAN ONKOLOJİK

HASTALARIN DEPRESYON DURUMLARININ

İNCELENMESİ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Fatma BAYAZIT

(2)

2

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim boyunca bizlere modern bir klinik ve çalışma ortamı sağlayan, pratik ve akılcı çözüm alışkanlığını örnek almaya çalıştığım hocalarım Doç. Dr. Mustafa Burak SAYHAN ve Dr. Ömer SALT olmak üzere, gösterdikleri dostluk ve samimi destekleri için tüm çalışma arkadaşlarıma, manevi destekleri ile her zaman yanımda olan çok sevdiğim anneme, babama, ablama, biricik eşime ve çoğu zamanımı onun yanında olamadığım oğluma ve burada isimlerini sayamadığım tüm dostlarıma gönülden teşekkürü bir borç bilirim.

(3)

3

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ VE AMAÇ

... 1

GENEL BİLGİLER

... 2

PSİKO-ONKOLOJİ VE PSİKİYATRİK ONKOLOJİ ... 2

KANSER VE DEPRESYON ... 2

KANSER HASTALARINDA DEPRESYON TANISI ZORLUĞU ... 3

KANSER HASTALARINDA DEPRESYON TANISINDA BAŞVURULACAK YAKLAŞIMLAR ... 5

DEPRESYON TANISI ... 6

DEPRESYON TANILI KANSER HASTALARINDA TEDAVİ ... 6

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 8

BULGULAR

... 10

TARTIŞMA

... 18

SONUÇLAR

... 21

ÖZET

... 22

SUMMARY

... 24

KAYNAKLAR

... 26

EKLER

(4)

4

SİMGE VE KISALTMALAR

CA : Karsinoma

HADS : Hastane Anksiyete ve Depresyon Skalası

NSAİD : Non-Steroid Antiinflamatuar ilaç

SNRI : Selektif Noradrenalin Reuptake İnhibitörü

SSRI : Selektif Seretonin Reuptake İnhibitörü

Tm : Tümör

(5)

1

GİRİŞ VE AMAÇ

Tıbbi gelişmelerden sonra eskiden ölümcül olan pek çok hastalığın artık tedavisi yapılmaktadır. Kanser ise, bu kadar gelişme olmasına rağmen hala ölüm nedenleri arasında en sık sebepler arasında yer almaktadır. Bu nedenle birçok hasta kanser ile ölümü eş anlamlı olarak düşünmektedir. Kanser hastasının “moralinin bozulması yada keyfinin kaçması”na kaçınılmaz gözüyle bakılmaktadır. Yapılan klinik çalışmalarda da bu hastalarda hem normal popülasyondan, hem de psikiyatrik hasta popülasyonundan daha fazla majör depresyon görüldüğü tespit edilmiştir (1).

Hastaların bazılarında onkolojik hastalığın psikolojik reaksiyonu olarak, bazılarında ise fiziksel hastalığın fizyolojik sonucu olarak depresyon semptomları görülebilmektedir. Bu hastalarda depresyon gerçekten bir psikiyatri hastalığının ortaya çıkan bulgusu mu yoksa kanser tanısına bağlı fiziksel semptomlar mı olduğunu ayırt etmek gerçekten psikiyatri pratiğinde dahi zor olan ve sık karşılaşılan bir durumdur (2).

Onkolojik hastaların acil servise sık sık halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, iştahsızlık, yemek yeme isteğinin olmaması ve ya ölüm isteğinin olması gibi şikayetlerle başvurmasından dolayı da acil servis hekimi pratiğinde de güçlük çekilen konulardan olmuştur.

Depresyon onkolojik hastalarda sık görülen bir durum olsada, kanser veya başka bir hastalığa bağlı oluşan depresyonun tanı kriterleri açısından pek çok görüş farklılığı olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada acil servise başvuran onkolojik hastalarda depresyon görülme sıklığını belirlemek, bu hastalarda depresyon hastalığı ile ilişkili tedavi algoritmaları planlamak ve çok fazla çalışmanın olmadığı bu konuda literatüre bilgi sağlamayı amaçladık.

(6)

2

GENEL BİLGİLER

PSİKO-ONKOLOJİ VE PSİKİYATRİK ONKOLOJİ

Kanser hastalığının hasta, aile ve tedaviyi yapan sağlık ekibinin üzerindeki etkilerini psikolojik ve psikomotor faktörlerin kanser risk ve prognozu üzerindeki etkisini araştıran ve kanser hastalarına psikiyatrik hizmet sunan bir disiplindir. Kanser tedavisi ve onkolojik hastaya yaklaşım yıllar boyunca gelişim kaydederek gelmiştir. 1900-1920 yılları arasında paternalist yaklaşım yani “bana güven gerisini merak etme” düşüncesi yaygın görüş olmuştur. Antineoplastik ilaçların ortaya çıkmasından itibaren tedavi denemeleri başlamış ama “kanser eşittir ölüm” düşüncesinde değişiklik olmamıştır. 1960’lı yıllarda Kübler-Ross’un kanser gibi mortal seyreden hastalıklar için psikolojik savunma ve süreçlere ilişkin bulgu ve görüşleri, kanser hastalarında psikolojik yaklaşım ve destek çabalarına yön vermiştir (3).

Son dekatta ise psiko-onkolojide oluşan gelişmelerden sonra şu sonuçlara varıldığı görülmektedir. Yaşam süresinin uzaması, hastaların kanser konusunda daha fazla tedavi ve bilgi talebi olması, kanser hastalarına yardımcı olacak donanımlı bakım ekiplerinin artması, psikiyatrinin daha fazla gelişmiş olması ve tanı ve tedavide yeni gelişmelerin olması psiko-onkolojide ilerlemeler olmasına neden olmuştur (4).

KANSER VE DEPRESYON

Kanser hastalarında depresyon hem normal topluma hem de psikiyatrik hastalara kıyasla daha fazla görülmektedir. De Florio ve Massie’nin (5) çalışmasına göre kanser hastalarında depresyon görülme sıklığı %53 olarak bulunmuştur. Diğer yandan depresyon kanser hastalarında toplumda görüldüğü sıklıkta görülmekte diyen çalışmalar da mevcut (6).

(7)

3

Koening ve ark’nın (6) yaptıkları çalışmada kolon kanseri hastalarında depresyon alt ölçeğine göre %25 oranında ciddi “psikolojik depresyon” olduğunu tespit etmişlerdir.

Bazı kanser tiplerinin depresyonla sık ilişkili olduğu düşünülmektedir. Pankreas kanseri gibi, nöroendokrin kanserler ve karaciğer kanseri gibi tipler bunların başında gelir. Pankreas kanserinde anksiyete bulguları ve depresyon semptomları diğer intraabdominal kanser tiplerine göre daha sık görülmektedir. Bu hastalarda depresyon semptomlarının kanser semptomlarından daha önce ortaya çıktığı, kanser hastalığının depresyonla bağlantılı olduğunu kuvvetli bir şekilde düşündürmektedir. Hatta bazı çalışmalar pankreas kanserinin tanısında depresyon semptomlarının erken tanı imkanı sağlayacağını ileri sürmektedir. Hormonal ve asit-baz dengesindeki değişikliklerin pankreas kanserindeki semptomların etiyolojisinde rol oynayabileceği düşünülmektedir (7).

Lansky ve ark’nın (8) yaptığı çalışmaya göre kanser hastalarındaki depresyonda psikiyatrik depresyona göre suçluluk duygusu, obsesyon, aksiyetenin somatik bulguları ve psikomotor retardasyon daha az görülürken; insomni, iştah bozukluğpu ve kilo kaybı, anksiyete, çaresizlik ve gelecek ile ilgili kaygıları daha fazla oranda görüldüğü belirtilmiştir. Yine bu çalışmada kanser hastalarında daha sık oranda ağrı ve fiziksel işlevde bozulma bildirilmiştir.

Yapılan bazı çalışmalarda hastanede yatan kanser hastalarında ve ileri evre kanser hastalarında depresyon semptomlarının daha sık olduğu görülmüştür (7).

Şöyle diyebiliriz ki; kanser hastalarında depresyonu değerlendirirken hastaların kanser tipi, kanserin gidişatı, evresi, başka yere yayılıp yayılmadığı, hastalığın belirlenmesinden sonra geçen süre, hospitalizasyon süresi, antineoplastiklerin yan etkileri, tedavinin aşaması ve işe yarayıp yaramadığı, ağrının miktarı, daha önceki psikiyatrik öyküsü, kanserin nedenini düşünme (nedensel atıflar), daha önceki benzer öyküler, eğitim durumu, cinsiyeti ve hastalıkla başa çıkma beceresi gibi faktörler büyük etkiye sahiptir (9).

KANSER HASTALARINDA DEPRESYON TANISI ZORLUĞU

Tıbbi hastalığı olan kişilerde, depresyon bilişsel semptomlarının somatik semptomlardan ayırıcı olduğunu bildiren pek çok çalışma bulunmaktadır (10). Hastalığın tedavisine yanıt vermeyen hastalarda depresif duygudurumu ve anhedoni olması tanıda değerli özelliklerden biridir. Hastaların depresif duygudurumunu değerlendirirken, suisidal düşüncelerinin olup olmaması, başarısızlık öyküsü, kendisini suçlama durumu, sosyal ilginin kaybı, ağlama, kararsızlık ve tatminsizlik gibi semptomlarını iyi bir şekilde sorgulamak

(8)

4

gerekmektedir. Bu hastalarda ayrıca yeme bozukluklarının ortaya çıkması, kilo kaybı, uyku problemleri, yorgunluk ve tedaviye yanıt vermediğinde, tıbbi durumun boyutuyla orantısız ve zamansal olarak farklılık görülmesi yine depresyon tanısı koymada önemli semptomlardır (8). Plumb ve Holland’ın (11) hastanede yatan 97 kanser hastasıyla yaptıkları çalışmada hastaların %23’ünde orta-şiddetli depresyonun olduğunu ve yine medikal onkoloji servisinde yatan 126 hastayla yapılmış başka bir çalışmada (12) muhtemel tedavi ebilebilir olarak belirledikleri 34 hastanın yarıya yakınında psikiyatri konsültasyonun istendiği görülmüştür. Bu iki çalışmada bize kanser hastalarında depresyonun yeteri kadar tanı konup tedavi edilmediğini göstermektedir.

Bu durum yanında, ayırıcı tanıların da yapılması tanı koymada uygun bir algoritma sağlayacaktır. Depresyon semptomları yanında; ajitasyonun, apatinin ve duygudurum değişikliklerinin deliryumun ve ortaya yeni çıkan bir demansın bulguları olacağını unutmamak gerekir. Yine başa çıkılamayan ağrının hastalarda depresyona sebep olabileceği gibi, bunun kanser hastalığının davranışsal reaksiyonu olabileceği de unutulmamalıdır. Bunların yanı sıra depresyonun tanısında organik sebepleri dışlamak gerekir. Bu hastalarda hipo-hipertroidizmin olması, adrenal yetersizlikler, sodyum ve potasyum düzensizliklerinin olması, vitamin eksiklikleri ve anemi olup olmadığı depresif kanser hastalarında değerlendirilmelidir (13).

Hastalarda depresyon semptomlarını sorguladığımızda, bu durumun kanser hastalığının fiziksel bulguları sebebiyle mi ortaya çıktığı, yoksa major depresyonun semptomları mı olduğunu ayırt etmek güç olacaktır. Hastalarda uykusuzluk, yorgunluk, yeme bozuklukları ve kilo kaybı gibi semptomların olması tıbbi hastalığı olan hastalarda depresyon tanısını koymada önem taşısa da, hastalığın fiziksel semptomları arasında da bunların olduğunu bilmekteyiz. Bu konuyla ilgili bu semptomlarla somatik semptomların depresyon tanısında kullanılacağını söyleyen yazarlarla birlikte, bu somatik semptomların kullanılmaması gerektiğini söyleyen yazarlar da bulunmaktadır (14). Bukberg ve ark’nın (10) yaptıkları çalışmada somatik olmayan maddelerin kanser hastalarında depresyon tanısı koymada önemli özelliklerden olup olmadığını değerlendirdiğinde hastaların yalnızca uyku bozukluğunun depresyona neden olduğunu göstermişlerdir. Yine Lansky ve ark’nın (8) yaptıkları çalışmada da somatik ve somatik olmayan semptomların hastalığa bağlı depresyonla major depresyonu birbirinden ayırmada önemli olduğunu belirtmişlerdir.

Yorgunluk; kanser hastalarında somatik bulgulardan olması yanında, depresif hastalarda sık görülen semptomlardan biridir. Bazı çalışmalar kanser hastalarında yorgunluk

(9)

5

ve halsizliğin ortaya çıkmasının depresyona bağlı olduğunu bildirse de, bunun yanısıra bazı çalışmalarda da alınan kemoterapiye ve radyoterapiye bağlı da halsizlik yorgunluk oluşabileceği belirtilmiştir (15). Yorgunluk hissini treadmill testiyle ölçen bazı çalışmaların elde ettiği sonuçlara bakıldığında yorgunluğun fiziksel performans ile ilişkisinin olmadığı bulunmuş fakat depresyon ve somatizasyon gibi psikolojik bulgularla korelasyonun olduğu tespit edilmiştir (16).

Hastalarda görülen irritabilite, ağlama, hafif depresif semptomlar ve geleceğe karşı karamsarlık, hafif anhedoni gibi bulguların da kanser hastalarda somatik semptomlar olarak ortaya çıktığı görülmüştür. Bu semptomların kanser hastalarının %30-35’inde bulunduğu ve normal kabul edilmesi gerektiği tespit edilmiştir (9).

Kanser hastalarında bu nedenledir ki tanı koymada zorluklar sık şekilde görülmektedir. Bu nedenle hastaların şikayetlerinin hangi duruma bağlı olduğunu ayırt etmenin, hastaların daha ayrıntılı incelenmesinden sonra biraz daha netlik kazanacağı birçok yazarın ortak görüşü olmuştur.

KANSER HASTALARINDA DEPRESYON TANISINDA BAŞVURULACAK YAKLAŞIMLAR

Hastalara yaklaşımda birçok klinisyenin kullandığı bazı yaklaşımlar bulunmaktadır (17);

• İçleyici yaklaşım: Bu yaklaşımda depresyona bağlı tüm semptomlar dikkate alınır. Kansere bağlı semptomlar olup olmadığı sorgulanmaz.

• Etyolojik yaklaşım: Bu yöntemde semptomlar fiziksel bir sürecin sonucuysa dikkate alınmaz. Bu semptomlar depresyon için kullanılmaz.

• Dışlayıcı yaklaşım: İştahsızlık ve halsizlik dışında 7 bulgudan 4’ü tanımlandığında tanı konur. Ek kriter aranmaz.

• Yerine koyma yaklaşımı: Somatik ölçütler yerine kognitif bulguların konması sonucu ortaya sürülen yaklaşımdır.

Genel tıbbi duruma bağlı semptomların anksiyete ve depresyon için incelenmesinde bazı ölçekler hazırlanmıştır. Bu ölçeklerden en sık kullanılanlarından biri olarak “Hastane anksiyete ve depresyon ölçeğini” sayabiliriz (18). Bu ölçek 1997 yılında Aydemir ve ark (19) tarafından güvenirliği ve geçerliliği kanıtlanarak Türkçe’ye kazandırılmıştır.

(10)

6 DEPRESYON TANISI

Hastalarda bedensel semptomlara tıbbi durumun somatik semptomlarının sebep olabileceğini ve bunların depresyon belirtilerine sık olarak benzerlik gösterdiğini unutmamak gerekmektedir. Kanser hastalarında depresyon tanısı koyarken iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk semptomları yerine çok disformik mizaç, çaresizlik, geleceğe karşı karamsarlık, anhedoni, suçluluk, çaresizlik, suisidal düşüncelerin olması ve konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerin dikkate alınması daha doğru olacaktır.

Aşırı öfke, sosyal çekilme, çaresizlik, umutsuzluk, aşırı ağrı yakınmaları ve sağaltıma uyumsuzluk depresyonu düşündüren bulgulardandır. Depresyon risk faktörleri incelendiğinde; hastalığın ileri evre olması, aile desteğinin olmaması, ağrıların fazla olması, psikiyatrik hastalık öyküsünün olması ve disfori gibi faktörleri içerdiği görülmüşştür. Ayrıca bu hastalarda deliryum, psikopatoloji öyküsünün olması, yakınında ölüm hikayesinin bulunası ve sosyal destek azlığının da hastalarda intihar düşüncesi oluşmasına sebep olabileceği unutulmamalıdır (20).

Tanı Kriterleri

• Depresif duygu durumu (üzüntü, elem, sıkıntı hissi) • Kilo kaybı ya da aşırı yeme*

• Uykusuzluk ya da fazla uyuma* • Anhedoni

• Halsizlik ya da yorgunluk

• Ajitasyon ve psikomotor gerileme • Suçluluk ya da değersizlik duygulanımı • Konsantrasyonda bozulma

• Suisidal düşüncelerin olması

*Palyatif hastalarında geçerlilikleri düşük olan semptomlar

DSM V kriterlerine göre biri depresif duygudurum ve anhedoni olmak üzere en az 5 semptomun var olması , depresyon tanısı için geçerlidir (21).

DEPRESYON TANILI KANSER HASTALARINDA TEDAVİ

Depresyon tanısı koyulduktan sonra hastalara tedavi için antidepresan başlamadan önce depresyonun organik sebepleri (intrakraniyal metastaz, steroid tedavisi, kraniyal radyoterapi, hiperkalsemi, adrenal neoplazmlar ve elektrolit bozuklukları) ekarte edilmelidir. Yine hastanın kronik kullandığı ilaçlara bakılmalı, depresyon yapan grup ilaçlar (Ca++

(11)

7

antagonistleri, antihipertansifler, beta blokör ilaçlar, NSAİD, opiodlar, kemoterapötik ilaçlar ve antibiyotikler ) varsa bunlarda uygun grup ilaçlarla değiştirilmelidir. Depresyon tedavisinde medikal tedavi yanında psikoterapi ve davranışsal yaklaşımlar kullanılmalıdır. Hastaların tanı ve tedavi aşamasında tüm sağlık ekibinin dikkatli olması gerektiğinden psikiyatri konsültasyonu yapılması önemlidir.

Wilson ve ark’nın (22) palyatif hastalarda depresyon incelemesi yaparken hastaların %39.8’inin yeterli oranda antidepresan tedavi aldığını bu hastaların %66.7’sinin ise benzodiyazepin grubu ilaçlarla tedavi edildiğini belirlemişlerdir.

Hastaların medikal tedavisinde önemli olan bir başka nokta ise kullaılacak ilacın hastanın yaşam kalitesini bozmaması ve kullandığı diğer ilaçlarla etkileşmemesi gerekmektedir. Klasik antidepresanların ağızda kuruluk yapması, kardiyak toksisite, dizüri ve kabızlık gibi antikolinerjik yan etkileri vardır. Yeni antidepresan ilaçların (Selektif seretonin re-uptake inhibitörü (SSRI), selektif noradrenalin re-uptake inhibitörü (SNRI)) daha az yan etki yapmasından dolayı depresyon bulguları olan hastalarda kullanımının daha uygun olduğu sıklıkla klinisyenlerin belirttiği bir durumdur (23).

Selektif seretonin re-uptake inhibitörü grubu ilaçların karaciğer enzimleri ile etkileşimi çok az olduğundan, sıklıkla tercih edilirler (24). İlaçların etki süreleri için ortalama 14 gün beklemek gerekmektedir. Bu ilacın bekleme sürecinde intihar düşüncesi olabileceğinden, bu hastalara anksiyolitik ilaç tedavileri başlanabilmektedir. Hastalarda eğer psikotik tipte depresyon bulguları varsa bu hastalara bir an önce ilaç başlamak gerekir. Bu yüzden bu hastalarda psikiyatri konsültasyonu yapılması uygun bir tedavi planlaması olacaktır. Böyle bir durumda antipsikotik ilaçlar tercih edilebilir (24,25).

Hastaların tedavisinde olmazsa olmaz olan farmakolojik tedavi dışında yine önemli bir yer tutan psikoterapi ve psikososyal destektir. Hastalarda mevcut olan kanser tedavisine bağlı korku, umutsuzluk ve keder gibi olumsuz davranışların da azaltılması, yalnızlık ve yardımsız olmanın etkileri de hastanın desteklenmesiyle ortadan kalkacağı görülmektedir. Ayrıca yine gevşeme tekniklerinin kullanılmasının hastalıkla başa çıkmada oldukça yararlı olduğu belirtilmiştir (26).

(12)

8

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi 17/12/2016 tarihli TÜTF-BAEK 2016/257 protokol no.’lu etik kurulu onayı (Ek-1) alındıktan sonra başlanan çalışmamızda 1 Ocak ile 31 Mart 2017 tarihleri arasında yüz yüze anket yöntemi uygulandı.

Katılımcılar; kanser tanısı olan, acil servisimize başvuran hastalardan oluşmaktadır. Katılımcılar ile yüz yüze görüşme yoluyla çalışma hakkında çalışmaya katılmayı kabul eden hastalar bilgilendirildi ve gönüllü olur formu okutulup imzalatıldı. Bu çalışmaya gönüllü katılımı kabul eden toplam 134 kişi ile çalışma gerçekleştirildi.

Sonrasında, oluşturulan anket formlarını (Ek-2) doldurmaları istendi. Elde edilen anket verileri istatistiksel analiz yapıldıktan sonrası tez yazımına geçildi.

Veri Toplama

Beck depresyon envanteri (Ek-2): Ölçeğin özgün formu Beck ve ark. (27) tarafından hazırlanmıştır. Beck depresyon envanterinin iki versiyonu mevcuttur. Bir tanesi 1961 diğeri ise 1978 yılında yapılan iki düzenleme de Türkçe’ye çevrilmiş ve geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları Hisli ve ark. (28) tarafından 1989 yılında yapılmıştır. Bu ölçek 21 maddeden oluşmakta ve her madde 0-3 arasında puan almaktadır. Hastalardan son 1 haftadaki duygudurumlarına uygun şıkkın işaretlenmesi istenmektedir. Hastalar en fazla 63 puan almaktadır ve bu test 15 yaş üstü tüm hastalara uygulanabilir. Bazı çalışmalar 17 ve üzeri puan alanlara depresyon tanısı konulabileceğini belirtirken, bazı çalışma sonuçlarında da hastalarda tarama amaçlı kullanıldığında 10 puan ve üzeri skora sahip hastalarda hafif depresyon görüleceği belirtilmiştir (29).

(13)

9

Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği (Ek-2): Zigmond ve Snaith tarafından geliştirilip geçerlilik ve güvenirliği yapılmıştır. Anksiyete ve depresyon alt ölçeklerini içermektedir. Ölçek bir kendini bildirim ölçeğidir ve toplam 14 sorudan oluşmaktadır. Bu soruların 7 tanesi anksiyete ve 7 tanesi depresyonu araştıran sorulardan oluşmaktadır. Sonuçları dörtlü Likert biçiminde olup 0-3 arasında puan almaktadır..Amaç tanı koymaktan öte fiziksel hastalığı olan hastalarda anksiyete ve depresyonu kısa sürede tarayarak risk grubunu belirlemek ve tedavi başlamaktır. Bu testin türkçe geçerliliği ve güvenirliği 1991 yılında Aydemir ve ark. (19) tarafından yapılmıştır. Kesme noktaları anksiyete alt ölçeği için 10 puan, depresyon alt ölçeği için 7 puan olarak belirlenmiştir.

İSTATİSTİKSEL ANALİZ

Anket verilerinin değerlendirilmesi 10240642 lisans numaralı SPSS For Windows 20.0 paket (Statistical Package of Science) programında gerçekleştirilmiştir. İstatistik analizinde frekans testi, ki- kare testi ve Mann Withney u testi uygulanmış ve istatistik anlamlılık düzeyi “p<0,05” kabul edilmiştir.

(14)

10

BULGULAR

Hastaların cinsiyete göre dağılımları incelendiğinde %61,1’i (n=82) erkektir. Hastaların %83,5 ‘i (n=112) evlidir. Çalışmada hastaların %51,4’ü (n=69) ilkokul, %14,9’u (n=20) okuryazar ve %12,6’sı (n=17) lise mezunudur. Hastaların aylık gelirleri sorgulandığında en sık olarak %69,4’ünün (n=93) 1000-2000 arasında olduğu tespit edilmiştir. Hastaların hastalık öyküleri incelendiğinde ise %65,6’sının (n=88) hastalığından haberdar olduğu, haberdar olmasa bile %94,2’si (n=82) hastalığının söylenmesini isteyeceği, hastaların %82,9’u (n=73) hastalığının ne olduğu hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilginin %94,5’ine (n=70) doktorlar tarafından verildiği, %32,1’inde (n=43) nüks görüldüğü, %39,1’inin (n=47) hastalığının lokal evrede olduğu ve %36,9’u (n=44) hastalığının tedavisi olarak radyoterapi ve kemoterapiyi birlikte aldığı tespit edilmiştir (Tablo 1).

(15)

11

Tablo 1 Hastaların demografik özellikleri ve hastalık farkındalık durumu

Cinsiyet n (%) Erkek 82 (61,1) Kadın 52 (38,9) Toplam 134 (100,0) Medeni durum n (%) Evli 112 (83,5) Bekar 22 (16,5) Toplam 134 (100,0) Eğitim durumu n (%) Okur-yazar 20 (14,9) İlkokul 69 (51,4) Ortaokul 13 (9,7) Lise 17 (12,6) Üniversite 9 (6,7)

Okuma yazma yok 6 (4,5)

Toplam 134 (100,0) Aylık gelir n (%) 0-250 11 (8,2) 250-500 5 (3,7) 500-1000 11 (8,2) 1000-2000 93 (69,4) >2000 14 (10,4) Toplam 134 (100,0) Nüks n (%) Var 43 (32,1) Yok 77 (67,9) Toplam 134 (100,0)

Hastanın bilgisi var mı? n (%)

Evet 88 (65,6) Hayır 31 (34,4) Toplam 134 (100,0) Evre n (%) Lokal 47 (39,1) Lokal-İleri 44 (36,6) İleri 29 (24,1) Toplam 134 (100,0)

Hastanın bilme isteği n (%)

Var 82 (94,2)

Yok 5 (5,8)

Toplam 87 (100,0)

Hastalıkla ilgili bilgi edindi mi? n (%)

Evet 73 (82,9)

Hayır 15 (17,1)

Toplam 88 (100,0)

Bilgiyi endinme yolu n (%)

Doktor 70 (94,5)

İnternet 1 (1,3)

Aile 3 (4,2)

Toplam 74 (100,0)

Hastanın aldığı tedavi n (%)

Radyoterapi 37 (31,6)

Kemoterapi 17 (14,2)

Radyoterapi+kemoterapi 44 (36,9)

Hiçbiri 21 (17,6)

(16)

12

Beck depresyon skoruna göre hastalardaki depresyon oranı incelendiğinde; hastaların 23,9’unun (n=32) normal olduğu, %76,1’inde (n=102) ise depresyon bulgularının olduğu görüldü (Tablo 2).

Beck skorunun sonuçlarına göre hastalar incelendiğinde; Beck skorunda şiddetli depresyon seviyesinde çıkan hastaların cinsiyetlere göre dağılımı incelendiğinde %11,5 (n=6) oranında kadınlarda daha fazla görüldüğü görülmüştür. Yine cinsiyete göre incelendiğinde; normal çıkan hastalar incelendiğinde; kadın hastalarda %30,8 (n=16) oranında normal Beck skoru tespit edilmiştir. Medeni duruma göre Beck skorları incelendiğinde orta (%31,8) ve şiddetli (%9,1) depresyon derecesinin bekarlarda daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Hastaların hastalık durumlarının Beck skorlarıyla ilişkisi incelendiğinde, hastalığından haberdar olanların, evresi, hastalığı konusunda bilgi sahibi olma durumu gibi etkenlerin cevaplarından ilişkisiz olarak en sık oranda hafif derecede depresyon bulgularının olduğu tespit edilmiştir (Tablo 2).

Tablo 2. Hastaların bilgilerinin Beck Depresyon ölçeği sonuçları ile karşılaştırılması

Cinsiyet

Beck Skoru Derecesi

Toplam n (%)

p* Normal n

(%)

Hafif n (%) Orta n (%) Şiddetli n (%) Erkek 16 (19,5) 40 (48,8) 20 (24,4) 6 (7,3) 82 (100,0) 0,279 Kadın 16 (30,8) 22 (42,3) 8 (15,4) 6 (11,5) 52 (100,0) Medeni durum Evli 29 (25,9) 52 (46,4) 21 (18,8) 10 (8,9) 112 (100,0) 0,446 Bekar 3 (13,6) 10 (45,5) 7 (31,8) 2 (9,1) 22 (100,0) Eğitim durumu Okur yazar 2 (10,0) 12 (60,0) 1 (5,0) 5 (25,0) 20 (100,0) 0,001 İlkokul 19 (27,5) 30 (43,5) 19 (27,5) 1 (1,4) 69 (100,0) Ortaokul 0 (0,0) 6 (46,2) 3 (23,1) 4 (30,8) 13 (100,0) Lise 3 (17,6) 9 (52,9) 4 (23,5) 1 (5,9) 17 (100,0) Üniversite 8 (88,9) 1 (11,1) 0 (0,0) 0 (0,0) 9 (100,0) Okuma yazma yok 0 (0,0) 4 (66,7) 1 (16,7) 1 (16,7) 6 (100,0) Aylık gelir 0-250 1 (9,1) 4 (36,4) 3 (27,3) 3 (27,3) 11 (100,0) 0,028 250-500 1 (20,0) 2 (40,0) 2 (40,0) 0 (0,0) 5 (100,0) 500-1000 3 (27,3) 6 (54,5) 1 (9,1) 1 (9,1) 11 (100,0) 1000-2000 18 (19,4) 46 (49,5) 22 (23,7) 4 (7,5) 93 (100,0) >2000 9 (64,3) 4 (28,6) 0 (0,0) 1 (7,1) 14 (100,0) Nüks durumu Var 6 (14,0) 23 (53,5) 8 (18,6) 6 (14,0) 43 (100,0) 0,304 Yok 17 (22,1) 35 (45,5) 20 (26,0) 5 (6,5) 77 (100,0)

(17)

13

Tablo 2. Hastaların bilgilerinin Beck Depresyon ölçeği sonuçları ile karşılaştırılması (devamı)

Hastalığı ile ilgili bilgisi

Var 20 (22,7) 42 (47,7) 16 (18,2) 10 (11,4) 88 (100,0) 0,051 Yok 3 (9,7) 15 (48,4) 12 (3,7) 1 (3,2) 31 (100,0) Evre Lokal 9 (19,1) 23 (48,9) 11 (23,4) 4 (8,5) 47 (100,0) 0,186 Lokal-ileri 9 (20,5) 25 (56,8) 9 (20,5) 1 (2,3) 44 (100,0) İleri 5 (17,2) 10 (34,5) 8 (27,6) 6 (20,7) 29 (100,0)

Hastalığı bilme isteği

Var 20 (24,4) 39 (47,6) 14 (17,1) 9 (11,0) 82 (100,0) 0,631 Yok 0 (0,0) 3 (60,0) 1 (20,0) 1 (20,0) 5 (100,0)

Hastalığı hakkında bilgi

Verildi 18 (24,7) 35(47,9) 12 (16,4) 8 (11,0) 73 (100,0) 0,818 Verilmedi 2 (3,4) 8 (53,3) 3 (20,0) 2 (13,3) 15 (100,0)

Bilgi edinme yolu

Doktor 17 (24,3) 32 (45,7) 14 (20,0) 7 (10,0) 70 (100,0) 0,142 İnternet 0 (0,0) 0 (0,0) 0 (0,0) 1 (100,0) 1 (100,0) Aile 1 (33,3) 2 (66,7) 0 (0,0) 0 (0,0) 3 (100,0) Tedavi Radyoterapi 7 (18,9) 21 (56,8) 7 (18,9) 2 (5,4) 37 (100,0) 0,613 Kemoterapi 3 (17,6) 10 (58,8) 2 (11,8) 2 (11,8) 17 (100,0) İkisi de 8 (18,2) 16 (36,4) 14 (31,8) 6 (13,6) 44 (100,0) Hiçbiri 5 (23,8) 10 (47,6) 5 (23,8) 1 (4,8) 21 (100,0) Özgeçmiş Yok 19 (21,1) 42 (46,7) 19 (21,1) 10 (11,1) 90 (100,0) 0,509 Var 13 (29,5) 20 (45,5) 9 (20,5) 2 (4,5) 44 (100,0) Çalışma durumu Aktif çalışmayan 26 (22,8) 54 (47,4) 25 (21,9) 9 (7,9) 114 (100,0) 0,589 Aktif çalışan 6 (30,0) 8 (40,0) 3 (15,0) 3 (15,0) 20 (100,0)

*: Pearson Ki kare testi

Hastaların hastane anksiyete ve depresyon ölçeğine verdikleri yanıtlara göre demografik ve hastalık bilgileri karşılaştırıldığında erkeklerin %52,0’ında (n=39) depresyon bulguları minimal görülürken, kadınların %53,3’ünde (n=24) bulguların anlamlı derecede şiddetli olduğu görülmüştür. Medeni durumla karşılaştırıldığında; evlilerde %53,3’ünde bulgular anlamlı derecede görülse de, bekarlarda %66,7 (n=14) oranında bulgular minimal tespit edilmiştir. Hastaların eğitim durumlarıyla karşılaştırıldığında ise pek anlamlı ilişki bulunmamıştır. Ortaokul, lise ve üniversite mezunlarında depresyon bulguları daha fazla oranda düşük çıkarken; okur yazar olmayan, okur yazar olan ve ilkokul mezunu kişilerde bulgular daha fazla oranda tespit edilmiştir. Nüks olan hastalarda, hastalık hakkında bilgisi olmayan hastalar, ileri evre olan hastalarda, hastalığı hakkında doktor tarafından bilgilendiren hastalarda ise daha fazla oranda HADS depresyon puanlarının düşük çıktığı görülmüştür (Tablo 3).

(18)

14

Tablo 3.Hastaların HADS depresyon ölçeğine göre demografik özelliklerinin ve hastalık

bilgilerinin karşılaştırılması

Cinsiyet

HADS Depresyon Kodu

Toplam n (%) p* Var n (%) Yok n (%) Erkek 36 (48,0) 39 (52,0) 75 (100,0) 0,572 Kadın 24 (53,3) 21 (46,7) 45 (100,0) Medeni durum Evli 53 (53,5) 46 (46,5) 99 (100,0) 0,093 Bekar 7 (33,3) 14 (66,7) 21 (100,0) Eğitim durumu Okur yazar 10 (52,6) 9 (47,4) 19 (100,0) 0,858 İlkokul 35 (51,5) 33 (48,5) 68 (100,0) Ortaokul 5 (45,5) 6 (54,5) 11 (100,0) Lise 7 (46,7) 8 (53,3) 15 (100,0) Üniversite 1 (100,0) 0 (0,0) 1 (100,0)

Okuma yazma yok 2 (33,3) 4 (66,7) 6 (100,0)

Çalışma durumu Aktif çalışmayan 51 (49,1) 52 (50,9) 103 (100,0) 0,522 Aktif çalışan 9 (55,1) 8 (44,9) 17 (100,0) Nüks durumu Var 20 (46,5) 23 (53,3) 43 (100,0) 0,568 Yok 40 (51,9) 37 (48,1) 77 (100,0)

Hastalık hakkında bilgisi

Var 44 (50,0) 44 (50,0) 88 (100,0) 0,877 Yok 15 (48,4) 16 (51,6) 31 (100,0) Evre Lokal 26 (55,3) 21 (44,7) 47 (100,0) 0,315 Lokal-ileri 23 (52,3) 21 (47,7) 44 (100,0) İleri 11 (37,9) 18 (62,1) 29 (100,0)

Hastalık hakkında bilme isteği

Var 43 (52,4) 39 (47,6) 82 (100,0) 0,159

Yok 1 (20,0) 4 (80,0) 5 (100,0)

Hastalık hakkında bilgi

Verildi 36 (49,3) 37 (50,7) 73 (100,0) 0,777

Verilmedi 8 (53,3) 7 (46,7) 15 (100,0)

Bilgi edinme yolu

Doktor 34 (48,6) 36 (51,4) 70 (100,0) 0,512 İnternet 0 (0,0) 1 (100,0) 1 (100,0) Aile 2 (66,7) 1 (33,3) 3 (100,0) Özgeçmiş Yok 51 (56,7) 39 (43,3) 90 (100,0) 0,142 Var 19 (43,2) 25 (56,8) 44 (100,0)

*: Pearson Ki kare testi

HADS anksiyete skorlarının hastaların cinsiyeti ile karşılaştırmasında erkeklerde daha fazla (%78,0, n=64) bulguların tespit edildiği, evli hastalarda daha fazla oranda (%76,8, n=86)

(19)

15

tespit edildiği, HADS skorlarının eğitim durumuyla, nüks durumuyla, hastalığını bilme durumuyla, bilgiyi edinme yolları ve çalışma durumuyla ilişkisiz olarak daha fazla HADS bulgularının tespit edildiği görülmüştür (Tablo 4).

Tablo 4. Hastaların demografik özellikleri ve hastalık durumları ile HADS Anksiyete skorlarının karşılaştırması

Cinsiyet HADS Anksiyete Kodu Toplam n

(%) p* Var n (%) Yok n (%) Erkek 64 (78,0) 18 (22,0) 82 (100,0) 0,367 Kadın 37 (71,2) 15 (28,8) 52 (100,0) Medeni durum Evli 86 (76,8) 26 (23,2) 112 (100,0) 0,392 Bekar 15 (68,2) 7 (31,8) 22 (100,0) Eğitim durumu Okur yazar 15 (75,0) 5 (25,0) 20 (100,0) ,925 İlkokul 51 (73,9) 18 (26,1) 69 (100,0) Ortaokul 10 (76,9) 3 (23,1) 13 (100,0) Lise 12 (70,6) 5 (29,4) 17 (100,0) Üniversite 8 (88,9) 1 (11,1) 9 (100,0)

Okuma yazma yok 5 (83,3) 1 (16,7) 6 (100,0)

Çalışma durumu Aktif çalışmayan 85 (75,3) 29 (24,3) 114 (100,0) 0,838 Aktif çalışan 16 (80,0) 4 (20,0) 20 (100,0) Nüks durumu Var 35 (76,1) 11 (23,9) 46 (100,0) 0,890 Yok 66 (75,0) 22 (25,0) 88 (100,0)

Hastalık hakkında bilgisi

Var 75 (73,5) 27 (26,5) 102 (100,0) 0,422

Yok 25 (80,6) 6 (19,4) 31 (100,0)

Hastalık hakkında bilme isteği

Var 71 (74,0) 25 (26,0) 96 (100,0) 0,763

Yok 4 (80,0) 1 (20,0) 5 (100,0)

Hastalık hakkında bilgi

Verildi 64 (74,4) 22 (25,6) 86 (100,0) 0,929

Verilmedi 11 (73,3) 4 (26,7) 15 (100,0)

Bilgi edinme yolu

Doktor 62 (74,7) 21 (25,3) 83 (100,0) 0,676 İnternet 2 (100,0) 0 (0,0) 2 (100,0) Aile 2 (66,7) 1 (33,3) 3 (100,0) Tedavi Radyoterapi 30 (73,2) 11 (26,8) 41 (100,0) 0,744 Kemoterapi 12 (66,7) 6 (33,3) 18 (100,0) İkisi de 40 (76,9) 12 (23,1) 52 (100,0) Hiçbiri 17 (81,0) 4 (19,0) 21 (100,0) Özgeçmiş Yok 69 (76,7) 21 (23,3) 90 (100,0) 0,619 Var 32 (72,7) 12 (27,3) 44 (100,0)

(20)

16

En sık tedavi edilen hastalık grubu akciğer kanseri olup (n=41, %30,6) bunu sırasıyla; meme (n=18, %13,4), mesane (n=7, %5,2), rektum (n=7, %5,2), kolon (n=7, %5,2) ve diğer kanser tipleri takip etmektedir (Tablo 5).

Tablo 5. Hastaların tanılarının incelenmesi

Tanı n (%) Akciğer ca 41 (30,6) Meme ca 18 (13,4) Mesane ca 7 (5,2) Rektum ca 7 (5,2) Kolon ca 7 (5,2) Pankreas ca 6 (4,5) Mide ca 6 (4,5) Prostat ca 6 (4,5) Renal hücreli ca 5 (3,7) Over ca 4 (3,0) Lenfoma 4 (4,5) Multiple myelom 3 (2,3) Dil ca 2 (1,5) Anjiyosarko 2 (1,5) Malin melanom 2 (1,5) Tiroid ca 2 (1,5) Beyin tm 2 (1,5) Hepatosellüler ca 1 (0,7) Endometrium ca 1 (0,7) Serviks ca 1 (0,7) Özefagus ca 1 (0,7) Skuamoz hücreli ca 1 (0,7) Hipofarenks ca 1 (0,7) Mezotelyoma 1 (0,7) Gastrointestinal stromal tm 1 (0,7) Larenks 1 (0,7) Kemik tm 1 (0,7)

Hastaların tanıları ilişkili olduğu sistemlere göre sınıflandırılmıştır. Çıkan gruplar arasında Beck, HADS depresyon ve anksiyete skorları median değerleri karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmada Beck skorları tanılar içinde en yüksek akciğer karsinomlarında tespit edilmiştir. Yine HADS depresyon skorunun en yüksek değeri Beck skoru gibi akciğer karsinomunda çıkmıştır. HADS anksiyete skoru ise en yüksek oranda baş-boyun

(21)

17

tümörlerinde görülmüştür. Sistemlere göre Beck, HADS skorları arasında korelasyon görülmemiştir (Tablo 6).

Tablo 6. Hastaların tanılarının sistematik şekilde Beck, HADS depresyon ve anksiyete ölçek sonuçlarıyla karşılaştırılması

Tanı Beck puan median

(n) HADS Depresyon skor median (n) HADS anksiyete skor median (n) Akciğer Ca 16,0 (41) 7,0 (41) 8,0 (41) Gastrointestinal tm 14,0 (29) 4,0 (29) 5,0 (29) Ürogenital tm 13,0 (18) 4,0 (18) 6,5 (18) Meme Ca 10,0 (18) 2,5 (18) 2,5 (18) Jinekolojik tm 12,5 (6) 4,0 (6) 5,0 (6) Hematolojik tm 11,0 (7) 4,0 (7) 6,0 (7) Baş-boyun tm 10,0 (9) 6,0 (9) 9,0 (9) Diğer 15,50 (6) 6,5 (6) 6,5 (6)

(22)

18

TARTIŞMA

Çalışmamızda hastalar içinde erkeklerin %61,1 oranıyla fazla olduğunu tespit ettik. Beck depresyon ölçeğine göre incelendiğinde erkek hastalarda daha fazla oranda depresyon görüldüğü tespit edildi. Kanser hastalarında depresyon oranları incelendiğinde kadınlarda daha fazla depresyonun tespit edildiği söylensede, bununla ilgili tam bir çalışma yapılmamıştır (30). Pandey ve ark’nın (31) yaptıkları çalışmada ise erkek hastalarda depresyonun daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Ustaalioğlu ve ark’nın (32) yaptıkları çalışmada ise katılımcıların %61,9’unun erkek olduğu belirtilmiştir. Yine Ateşçi ve ark’nın (33) yaptıkları çalışmada hastaların %52,0’nın erkek olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda hastanemizin üniversite hastanesi olmasından ve seçili hastaların tarafımıza başvurmasından dolayı orantısız bir dağılım mevcuttur. Bu sebeple erkeklerin hastaneye daha fazla başvurduğunu düşündük. Çalışmamız literatürle anlamlı bulunsada benzer konuda çok fazla çalışma yapılmadığından dolayı net bir sonuca varamadık.

Çalışmamızda hastaların medeni durumları ile depresyon arasında ilişki incelendiğinde anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05). Beşer ve Öz’ün (34) yaptıkları çalışmada depresyonun ve anksiteyenin medeni durumla ilişkili olmadığını belirtmişlerdir. Aydoğan ve ark’nın (35) yaptıkları çalışmada ise hastaların %51,2’si evli olduğu tespit edilmiştir. Ateşci ve ark’nın (33) yaptıkları çalışmada hastaların %80,7’sinin evli olduğunu bildirmişlerdir. Ateşci ve ark’nın çalışması ile Aydoğan ve ark’nın yaptıkları çalışmada hastaların medeni durumları ile depresyon arasında bir karşılaştırma yapılmadığı için medeni durum ile depresyon arasında belirgin bir sonuca varılamamaktadır.

(23)

19

Eğitim seviyesiyle depresyon arasındaki ilişki değerlendirildiğinde anlamlı bir sonuç bulunmamıştır. Alacacıoğlu’nun (36) yaptığı çalışmada eğitim seviyesi arttıkça depresyon oranının düştüğü şeklinde bir ilişki saptanmıştır. Yapılan bazı çalışmalarda depresyon düzeyinin düşük eğitim düzeyinde daha sık görüldüğü belirtilmiştir (37,38). Yine Aydoğan ve ark’nın (35) yaptığı çalışmada da eğitim düzeyi ile depresyon arasında bir ilişki bulunamamıştır. Ustaalioğlu ve ark’nın (32) yaptıkları çalışmada da eğitim durumu ile depresyon arasında ilişki bulunmamıştır. Çalışmamızda literatürle benzer sonuçlara ulaşılmıştır.

Literatürde ekonomik düzeyin depresyon ile ilişkisi incelendiğinde; düşük ekonomik düzeyin daha sık depresyon ile birlikte olduğu görülmüştür. Sönmez ve ark’nın (39) yaptıkları çalışmada düşük ekonomik düzeyde daha fazla oranda depresyonun görüldüğünü belirtmiştir. Nordin ve ark’nın (40) yaptıkları çalışmada düşük aile ve ekonomik desteğin daha fazla depresyona sebep olacağı belirtilmiştir. Çalışmamızda ise ekonomik durum ile depresyon arasında ilişki bulunmamıştır. Bunun sebebi olarak da bölgemizin emekli insanların yaşadığı bölge olması ve çalışmamızda hastaların %79,8’inin >1000 üzerinde gelirinin olmasının literatürdeki çalışmalardan farklılık göstermesine neden olduğunu düşünüldü.

Çalışmamızda hastaların %34,4’ünün (n=31) hastalık durumlarını bilmedikleri tespit edildi. Ülke geneline baktığımızda yapılan çalışmalarda hastaların kanser tanılarını bilmeme oranın %20 ile %54 arasında olduğu görülmüştür. Hastaların kendilerine “Hastalığınız tanısını bilmek ister miydiniz?” diye sorulduğunda ise %94,2’si (n=82) bu soruya evet yanıtını vermişlerdir. Mevcut çalışmada hastalığından haberdar olma oranın yüksek olmasını kemoterapi verilen hastalara kemoterapi vermeden önce hastalık durumlarının anlatılmasına ve hastalık hakkında bilgi verilerek açıklama yapılmasına bağlı olarak yüksek olduğu düşünülmektedir.

Çalışmamızda hastalığının farkında olanların olmayanlara göre daha fazla depresyonda olduğu görülmüştür. Mortgomery ve ark’nın (41) yaptıkları çalışmada hastalığının iyi bir şekilde anlatılması hastalarda depresyon ve anksiyete oranını düşüreceği konusunda bildirimi görülmektedir. Yine Alacacıoğlu’nun (36) yaptığı çalışmada da bilgisi olan hastalarda daha düşük oranda depresyon görüldüğü tespit edilmiş. Çalışmamız literatürle uyumlu bulundu.

Hastalık evresi ile depresyon arasında ilişki incelendiğinde hastalarda evre arttıkça depresyon oranının düştüğü tespit edilmiştir. Alacacıoğlu’nun (36) yaptığı çalışmada depresyon ile hastalık evresi arasında paralel bir düşüş olduğu görülmektedir. Yapılan bazı

(24)

20

çalışmalarda da hastaların hastalık evrelerinin ilerlemesine bağlı olarak beklenti anksiyetesi, umutsuzluk, üzüntü ve stresse bağlı olarak depresyon bulguların görüldüğü belirtilmiştir (33). Ateşci ve ark’nın (33) yaptıkları çalışmada da ileri evre hastalarda daha fazla oranda depresyon görüldüğü bildirilmiştir. Çalışmamızda ki farklılığın; bulunulan çevredeki sosyokültürel düzeye göre değişiklik gösterebileceğini, sonuçlarımızın bu yüzden literatürle farklılık gösterdiği düşünülmektedir.

Hastaların aktif çalışıp çalışmama durumlarına göre incelediğimizde; aktif çalışmayanlarda daha fazla oranda depresyon görüldüğü tespit edildi. Bunun sebebi olarakta bir işle yada hobiyle uğraşmanın depresyon bulgularını ortadan kaldıracağı düşünülmektedir.

(25)

21

SONUÇLAR

Çalışmamızda Trakya Üniversitesi Sağlık ve Araştırma Merkezi Acil Servisi’ne başvuran onkolojik hastalarda depresyon durumlarını incelemek, bu hastalarda depresyon oranını tespit etmek bu tip hastalarda bu sonuçlara göre önerilerde bulunmayı amaçladık.

• Katılımcıların yarısından fazlası erkek ve evlidir.

• Hastaların yarısından fazlası en az ilkokul mezunudur ve ekonomik olarak yarısıdan fazlası 1000-2000 arasında gelir sahibidir.

• Hastaların yaklaşık üçte biri hastalığını bilmemekte, tamamına yakını hastalığını ona söylenmesini istemekte, büyük bir kısmı hastalık hakkında bilgi sahibi ve bu bilgiyi de en sık oranda doktorlardan aldıklarını belirtti.

• Hastaların üçte biri akciğer kanseri hastasıdır. Bunun yanında en sık 2. olarak meme kanseri gelmektedir.

• Hastalarda kanser hastalığını tedavi etmenin yanısıra ortaya çıkan depresyon ve anksiyete içinde gerekli durumlarda psikiyatri görüşünün alınması ve bu durum için tedavi planlanması hasta için faydalı olacaktır.

• Benzer konularda daha fazla çalışmanın yapılması hem kanser hastalarında depresyon tanı ve tedavisine fayda sağlayacak algoritmaların çıkmasına hemde literatüre katkı sağlayacağına inanılmaktadır.

(26)

22

ÖZET

Tıbbi gelişmelere rağmen kanser hala en sık ölüm sebepleri arasından en önde yer almaktadır. Kanser hastalarında sıklıkla depresyon görülmekte; bu durumun hastalığın somatik etkileriyle mi yoksa daha önceki psikiyatrik hastalık temeline bağlı olarak mı ortaya çıktığını ayırt etmek zordur.

Kanser hastaları acil servise sık sık yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, yemek yemede isteksizlik ya da ölüm düşünceleri ile başvurmaktadır. Bu hastalarda psiko-onkolojik görüşe göre dikkatli olunması gerektiği, gereklilik halinde psikiyatri konsültasyonun yapılması ve hastalara erken dönemde tedavi başlamak gerektiği yapılan çalışmalarda da faydalı bulunmuştur.

Çalışmamız anket çalışması şeklinde prospektüs olarak yapıldı. Hastalara yüzyüze görüşme yöntemi ile gönüllü katılım onamı alındıktan sonra yapılmıştır. Çalışma anketinde Beck depresyon ölçeği ve HADS ölçeği kullanıldı.

Hastaların %61,1’i (n=82) erkek, %83,5’i (n=112) evlidir. Hastaların %51,4’ü (n=69) ilkokul mezunu, %69,4’ünün (n=93) geliri 1000-2000 arasındadır. Hastaların %65,6’sı (n=88) hastalık durumundan haberdar iken, %94,2’si (n=82) hastalığını bilmese bile söylenmesini istediğini, %82,9’u (n=73) hastalığı hakkında bilgi sahibi olduğunu, %94,5’inin (n=70) bu bilgiyi doktorlardan edindiğini, %36,9’u (n=44) hastalığının tedavisi olarak radyoterapi ve kemoterapiyi birlikte aldığını belirtmiştir. Beck depresyon skoruna göre hastalardaki depresyon oranı incelendiğinde hastaların 23,9’unun (n=32) normal olduğu, %76,1’inde (n=102) ise depresyon bulgularının olduğu görüldü.

(27)

23

Hastaların anket sonuçları incelendiğinde depresyonun medeni durum, gelir durumu, eğitim durumu, hastalığının farkındalığı, hastalığın evresi, nüks durumu, hastanın tedavisi ile ilişkili olmadığı; depresyon durumunun bu durumlardan bağımsız ortaya çıktığını tespit ettik.

Kanser hastalarında depresyonun sık görüldüğü, tedavi yapan sağlık ekibinin bu durum için dikkatli olması gerektiği, medikal tedavinin yanısıra psikoterapi ve aile desteğinin kilit noktalardan olduğunu unutmamak gerektiğini düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: Acil servis, Depresyon, Kanser

(28)

24

INVESTIGATION OF DEPRESSION OF ONCOLOGICAL PATIENTS

APPLYING TO TRAKYA UNIVERSITY HEALTH EDUCATION CENTER

EMERGENCY DEPARTMENT

SUMMARY

Despite medical advances, cancer is still at the forefront of deaths. Depression is frequently seen in cancer patients; it is difficult to tell whether this is due to the somatic effects of the disease or to the basis of previous psychiatric illness.

Cancer patient applies the emergency room for often fatigue, weakness, loss of appetite, reluctance to eat, or is guided by thoughts of death. In these patients, psycho-oncological needs to be exercised according to the view, in the case of necessity of psychiatric consultation and start treatment early studies have found to be useful in patients that should be made.

Our study was made in the prospectus in the form of a survey. Face-to-face interview method was conducted after obtaining the approval of voluntary participation by patients. The hospital anxiety and depression scale and the Beck depression scale was used.

Of the patients,%61,1 (n = 82) male %83,5 (n = 112) married. Of the patients, %51,4 (n = 69) elementary school, %69,4 (n = 93) income between 1000-2000. Of the patients, %65,6 (n = 88), while aware of the condition disease, %94,2 (n = 82) of the disease doesn't need to know even if you wanted to say, in %82,9 (n = 73) were informed about the disease, the %94,5 (n = 70) got this information from doctors, %36,9 (n = 44) got both radiotherapy and chemotherapy for treatment. The rate of depression in patients according to Beck

(29)

25

depression score of the patients examined, %23,9 (n = 32) normal,%76,1 (n = 102) were the findings of depression.

When analyzing the results of the survey of patients of depression and marital status, income status, educational status, disease awareness, the stage of the disease, recurrence status, is not associated with the treatment of the patient; a status we have determined that occur independent of the conditions of depression.

The frequent occurrence of depression in cancer patients, who must be careful to treat the status of the patient by health care team, medical therapy as well as psychotherapy and family support is one of the key points that we think that it should not be forgotten.

Key Words: Emergency Departmant, Depression, Cancer

(30)

26

KAYNAKLAR

1. Özkan S. Psiko-onkoloji. 1. Baskı. İstanbul, Form Reklam Matbacılık, 2007:23-47. 2. Tüzer V. Kronik hastalıklar ve yeti yitiminde sistemik aile yaklaşımı. Klinik Psikiyatri

Dergisi 2001;4:193-201.

3. Hudson, P. A critical review of supportive interventions for family caregivers of patients with pallative-stage cancer. J Psychosoc Oncol 2004; 22(4):1-7.

4. Derogatis LR, Massie MJ. Review of depression in cancer:gender differences. Depression 1995;3:66-80.

5. De Florio M, Massie MJ. Review of depression in cancer: gender differences. Depression 1995;3:66-80.

6. Koenig R, Levine SM, Brannan MJ. The emotional status of cancer patients as measured by a psychological test. J Chron Dis 1967;20:923-30

7. Green AI, Austin CP. Psychopathology of Pankreatic Cancer. Psychosomatics 1993;34(3):12-7.

8. Lansky SB, List MA, Hermann CA, Ets-Hokin EG, das Grupta TA, Wilbanks GD. Absence of major depressive disorder in famela cancer patients. J Clin Oncol 1985;3:1553-60.

9. Barraclough J. Cancer and Emotion. London, John Wiley and Sons Ltd., 1994:23-41. 10. Bukberg J, Penman D, Hollnad JC. Depression in hospitalized cancer patients.

Psychosom Med 1984;46:199-212.

11. Plump M, Holland J. Comparative studies of psychological function in patients with advanced cancer, I Self-reported depressive symptoms. Pyschosom Med 1977;39:264-76.

(31)

27

12. Hardman A, Maguire P, Crowther D. The recognition of psychiatric morbidity on a medical oncology ward. J Psychiatr Res 1989;33(2):235-9.

13. Schwab JJ, Bialow M, Brown JM, Holzer CE. Diagnosing depression in medical inpatients. Ann Intern Med 1967;67:695-707.

14. Moffic HS, Paykel ES. Depression in medical inpatients. Br J Pyschiatry 1975;126:346-53.

15. Visser MR, Smets EM. Fatigue, depression and quality of life in cancer patients: how are they related? Support Care Cancer 1998;6(2):101-8.

16. Dimeo F, Stieglitz RD, Novelli Fischer U, Fetscher S, Mertelsmann R, Keul J. Correlation between physical performance and fatigue in cancer patients. Ann Oncol 1997;8(12):1251-5.

17. Endicott J. Measurement of depression in patients with cancer. Cancer 1984;53:2243-8. 18. Zigmund AS, Snaith RP. The hospital anxiety and depression scale. Acta Psychiatr Scand

1983;67:361-70.

19. Aydemir Ö, Güvenir T, Küey L, Kültür S. Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği Türkçe formunun geçerliliği ve güvenirliği çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi 1997;8(4):280-7. 20. Mete HE, Önen Ö. Kanserli hastalarda depresyon. Duygudurum Dizisi 2001;4:184-91. 21. Sertöz ÖÖ. Kanserli hastalarda gözlenen ruhsal hastalıkların farmakolojik tedavisi. 1.

Baskı. Uyar M, Uslu R, Yıldırım YK (Eds). Kanser ve palyatif bakım. İzmir, Mesa Basım Matbaacılık, İzmir, 2007:175-96.

22. Wilson KG, Chochinov HM, Skirko MG, Allard P, Chary S, Gagnon PR et al. Depression and anxiety disorders in palliative cancer care. J Pain Symptom Manage 2007;33:118–29.

23. Schaefer M. Depressionen bei Tumorpatienten; richtig diagnostizieren, pharmakologisch behandeln. Onkologie 2007;6:50-7.

24. Bauer M, Whybrow PC, Angst J, Versiani M, Möller HJ; World Federation of Societies Biological Psychiatry Task Force on Treatment Guidelines for Unipolar Depressive Disorders. World Federation of Societies of Biological Psychiatry (WFSBP) Guidelines for Biological Treatment of Unipolar Depressive Disorders, part 1: acute and continuation treatment of major depressive disorder. World J Biol Psychiatry 2002;3:543. 25. Baghai TC, Volz HP, Moller HJ. Drug treatment of depression in the 2000 s: an overview

of achievements in the last 10 years and future possibilities. World J Biol Psychiatry 2006; 7:198–222.

26. Tschuschke V. Psychoonkologie. 1st Ed. Stuttgart, Schattauer, 2002.

27. Beck AT, Steer RA, Garbin MG. Psychometric properties of the Beck Depression Inventory: Twenty-five years of evaluation. Clin Psychol Rev 1988;8:77-100.

(32)

28

28. Hisli N. Beck Depresyon Envanteri’nin geçerliliği üzerine bir çalışma. Psikoloji Dergisi 1988;22:118-26.

29. Beck AT, Ward CH, Mendelson M, Mock J, Erbaugh J. An inventory for measuring depression. Arch Gen Psychiatry 1961;4:53-63.

30. Mete HE, Önen Ö. Kanserli hastalarda depresyon. Duygudurum Dizisi 2001;4:184-91. 31. Pandey M, Sarita GP, Devi N, Thomas BC. Distress, anxiety, and depression in cancer

patients uindergoing chemotherapy. World J Surg Oncol 2006;4:1-5.

32. Ustaalioğlu BBÖ, Öztürk H, Er H, Peker Ş, Yıldız S, Duman S, et al. Depression Analysis in Patients Treated with Chemotherapy: Single Center Experience. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi 2014;25(3):203-9.

33. Ateşci FÇ, Oğuzhanoğlu N, Baltalarlı B, Karadağ F, Özgel O. Kanser Hastalar›nda Psikiyatrik Bozukluklar ve İlişkili Etmenler. Türk Psikiyatri Dergisi 2003;14(2):145-52. 34. Beser N, Öz F. Kemoterapi alan lenfoma hastalarında anksiyete-depresyon düzeyleri ve

yasam kalitesi. C. Ü. Hemsirelik Yüksek Okulu Dergisi 2003;7(1):47-58.

35. Aydoğan Ü, Doğaner YÇ, Borazan E, Kömürcü Ş, Koçak N, Öztürk B, et al. Kanser hastalarında depresyon ve anksiyete düzeyleri ve hastalıkla başa çıkma tutumlarının ilişkisi. Türk Aile Hek Derg 2012;16(2):55-60.

36. Alacacıoğlu A. Kanser Hastaları Ve Hasta Yakınlarının Depresyon, Umutsuzluk Ve Kaygı Düzeylerinin Değerlendirmesi (tez). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, 2012. 37. Kaplan GA, Roberts RE, Camacho TC, Coyne JC. Psychosocial predictors of depression.

prospective evidence from human population laboratories studies. Am J Epidemiol 1987;125:206-20.

38. Pillay AL, Sargent CA. Relation ship of age and education with anxiety, depression and hopelessness in a south africa community sample. Prec Mot Skills 1999;89:881-4.

39. Sönmez Y, Söylemez D, Sur H. Kanser tedavisi gören hastaların yakınlarının depresyon durumlarının değerlendirilmesi. Modern Hastane Yönetimi Dergisi 2004;8:1-17.

40. Nordin K, Berglung G, Glimelius B. Predicting v anxiety and depression among cancer patients: a clinical model. Eur J Cancer 2001;37:376-84.

41. Montgomery C, Lydon A, Lloyd K. Psychological distress among cancer patients and informed consent. J Psychosom Res 1999;46: 241-5.

(33)

29

EKLER

(34)

30 Ek 1

(35)

31 Ek 2

ÇALIŞMA ANKETİ BÖLÜM-1

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR ETİK KURULU

BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU

Bir araştırma projesine davet edilmektesiniz. Bu araştırmanın yürütülmesi, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’nun ………… tarih ve ……….. sayılı kararı ile onaylanmıştır.

Araştırmaya katılmaya karar vermeden önce araştırmanın neden ve nasıl yapılacağını anlamanız çok önemlidir.

Araştırmaya katılım tamamen gönüllülük ilkesine bağlı olup katılmayı reddetmeniz herhangi bir cezaya ya da elde edilecek herhangi bir yararın kaybedilmesine kesinlikle yol açmayacaktır.

Aynı şekilde araştırmaya katılmayı kabul ettikten sonra da araştırmanın herhangi bir yerinde hiçbir neden göstermeksizin herhangi bir zarar ya da elde edilmesi beklenen bir yarar kaybına yol açmadan araştırmadan çekilebilirsiniz.

Araştırma kapsamında yapılan işlemlerin mali giderleri araştırmacılar (Ömer Salt, Mustafa Burak Sayhan, Fatma Bayazıt) tarafından karşılanacak olup size ya da sosyal güvenlik kurumunuza hiçbir mali yük getirmeyecektir.

Aşağıdaki bilgileri dikkatlice okuyun ve araştırmaya katılmak isteyip istemediğinize karar vermek için lütfen biraz düşünün.

• Araştırmanın bilimsel adı: Trakya Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Acil Servisine Başvuran Onkolojik Hastaların Depresyon Durumlarının Değerlendirilmesi

• Araştırmanın anlaşılabilir basit adı: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine başvuran kanser hastlarının psikolojik olarak depresyonda olup olmadıklarının tespiti ve depresyondalar ise depresyonun şiddetinin belirlenmesi.

Sorumlu Araştırmacının adı ve görev yeri: Yrd. Doç. Dr. Ömer Salt

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

Araştırmanın amacı: Kanserli hastalarda özellikle depresyon ve anksiyete gibi

psikiyatrik bozukluklar yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır. Bu bozukluklar tedavi edilmediği zaman tedavi uyumunda bozulma, hastanede kalış süresinde artış ve yaşam kalitesinde bozulma olabilir. Hastaların depresyon düzeylerinin belirlenmesi tedavi uyumu ve başarısını arttırmada dolayısıyla hastanın yaşam kalitesinin de arttırılmasında katkıda bulunacaktır. Araştırmanın niteliği (klinik, laboratuvar, epidemiyolojik, tez çalışması vb.): Bu araştırma bir tıpta uzmanlık tezi çalışması olarak yürütülmektedir.

• Araştırmanın başlama tarihi ve öngörülen süresi: Araştırmanın başlama tarihi: 01.12.2016 dır ve dört ay içinde sonlandırılması planlanmaktadır.

Araştırmaya katılması beklenen gönüllü sayısı: Araştırmaya katılması planlanan

(36)

32

Araştırma sırasında uygulanacak olan invaziv yöntemler dahil olmak üzere

gönüllüye uygulanacak yöntem, girişim ve tedavilerin tümü: Araştırma esnasında katılımcı gönüllülere herhangi bir invaziv işlem ya da tedavi uygulanmayacak olup, sadece kendilerine sunulan anket formlarını doldurmaları istenecektir.

Araştırmanın deneysel kısımları: Araştırma herhangi bir deneysel kısım

içermemektedir.

Farklı uygulama ve girişimler için gönüllülerin araştırma gruplarına rastgele

atanma olasılığı: Araştırma farklı uygulama ya da girişim içermediği için gönüllülerin rastgele atanma olasılığı bulunmamaktadır.

Katılımcının araştırmaya dahil edilme nedeni: Araştırma onkolojik hastalar

arasında yapılacağı için onkolojik tanısı olan hastalar bu araştırmaya dahil edileceklerdir.

Araştırmadan doğrudan gönüllü için beklenen yarar: Araştırmadan katılımcı

gönüllüler için herhangi bir doğrudan yarar beklenmemektedir.

Gönüllünün sorumlulukları: Gönüllülerden kendilerine sunulan çalışma formlarını

doğru şekilde doldurmaları beklenmektedir.

Gönüllünün (araştırma hamilelerde veya lohusalarda yapılacaksa ise embriyo,

fetüs veya süt çocuklarının da) maruz kalabilecekleri riskler veya rahatsızlıklar: Araştırma gönüllüler için herhangi bir risk içermemektedir.

Risklere karşı alınan önlemler: Araştırma herhangi bir risk içermemesi nedeniyle

alınacak önlem de bulunmamaktadır.

Gönüllüye alternatif olarak uygulanabilecek olan diğer yöntemler ve bunların

olası yarar ve zararları: Gönüllülere herhangi bir alternatif yöntem uygulanmayacaktır.

Araştırmaya bağlı olarak bir zarar oluştuğunda verilecek tazminat ve sağlanacak

tedaviler: Araştırma anket çalışması olması ve gönüllülerin isimlerinin kayıt altına alınmaması nedeniyle herhangi bir zarar söz konusu değildir ve tazminatta aynı şekilde ödenmeyecektir.

Gönüllülere yapılacak ulaşım, yemek gibi masraflara ilişkin ödemeler:

Gönüllülere herhangi bir isim altında ödeme yapılmayacaktır.

Gönüllünün araştırmaya katılımının sona erdirilmesini gerektirecek durumlar

veya nedenler: Gönüllüler çalışmanın her aşamasında önceden bilgi vermek şartıyla çalışmadan ayrılabilecektir.

Araştırma sonunda gönüllülere bilgi verilecek mi? Araştırma sonunda talep

etmeleri halinde gönüllülere araştırmanın sonuçları hakkında bilgi verilecektir.

Gönüllülerin araştırma hakkında, kendileri hakkında ya da araştırmayla ilgili

herhangi bir beklenmedik olay hakkında daha fazla bilgi edinebilmesi için temasa geçebileceği kişi ve kendisine günün 24 saatinde erişebileceği telefon numarası:

Araştırma Görevlisi Doktor Fatma Bayazıt Tel: 0542 540 22 52

Gönüllülerden elde edilecek olan biyolojik materyallerin hangi amaçlarla

kullanılacağı: Araştırmada gönüllülerden herhangi bir biyolojik materyal elde edilmeyecektir.

Gönüllülerden elde edilecek biyolojik materyaller üzerinde genetik araştırma

yapılabilmesi için onay:

“………(Araştırmanın açık adı)” araştırması kapsamında alınan biyolojik örneklerimin (kan, idrar, vb…);

Sadece yukarıda bahsi geçen araştırmada kullanılmasına izin veriyorum.

(37)

33

İleride yapılması planlanan tüm araştırmalarda kullanılmasına izin veriyorum.

Hiçbir koşulda kullanılmasına izin vermiyorum.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR ETİK KURULU

BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU

Yukarıda açıkça tanımlanan çalışmanın ne amaçla, kimler tarafından ve nasıl gerçekleştirileceği anlayabileceğim bir ifade ile bana anlatıldı.

Bu araştırmadan elde edilen bilgilerin bana ve başka insanlara sağlayacağı yararlar bana anlatıldı.

Araştırma sırasında meydana gelebilecek riskler ve rahatsızlıklar bana anlayabileceğim bir dille anlatıldı.

Araştırma sırasında oluşabilecek zarar durumunda gerçekleştirilecek işlemler bana anlatıldı. Araştırmanın yürütülmesi sırasında olası yan etkiler, riskler ve zararlar ve haklarım konusunda 24 saat bilgi alabileceğim bir yetkilinin adı ve telefonu bana verildi.

Araştırma kapsamındaki bütün muayene, tetkik ve testler ile tıbbi bakım hizmetleri için benden ya da bağlı bulunduğum sosyal güvenlik kuruluşundan hiçbir ücret istenmeyeceği bana anlatıldı.

Araştırmaya hiçbir baskı ve zorlama altında olmaksızın gönüllü olarak katılıyorum. Araştırmaya katılmayı reddetme hakkına sahip olduğum bana bildirildi.

Sorumlu araştırmacı / hekime haber vermek kaydıyla, hiçbir gerekçe göstermeksizin istediğim anda bu çalışmadan çekilebileceğimin bilincindeyim.

Bu çalışmaya katılmayı reddetmem ya da sonradan çekilmem halinde hiçbir sorumluluk altına girmediğimi ve bu durumun şimdi ya da gelecekte gereksinim duyduğum tıbbi bakımı hiçbir biçimde etkilemeyeceğini biliyorum.

Çalışmanın yürütücüsü olan araştırmacı / hekim ya da destekleyen kuruluş, çalışma programının gereklerini yerine getirmedeki ihmalim nedeniyle, benim onayımı almadan beni çalışma kapsamından çıkarabileceğini biliyorum.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’nun gerekli gördüğünde, gizliliğimin korunması ilkesine uygun olarak, araştırma konusuyla ilişkili orijinal tıbbi kayıtlarıma doğrudan erişimde bulunabileceğini biliyorum

İlgili yasal düzenlemeler gereğince kimliğimi ortaya çıkaracak kayıtların gizli tutulacağı, kamuoyuna açıklanmayacağı; araştırma sonuçlarının bilimsel toplantılarda sunulabileceği ya da yayınlanabileceği, ancak, bu tür durumlarda kimliğimin kesin olarak gizli tutulacağı bana açıklandı.

Araştırma konusuyla ilgili olarak, çalışmaya devam etme isteğimi etkileyebilecek yeni bilgiler elde edildiğinde bana ya da yasal temsilcime zamanında bilgilendirme yapılacağı bana açıklandı.

Yukarıda yer alan ve araştırmadan önce gönüllüye verilmesi gereken bilgileri gösteren Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu adlı metni kendi anadilimde okudum.

Aklıma gelen bütün soruları sorma olanağı tanındı ve sorularıma doyurucu cevaplar aldım. Yukarıda konusu belirtilen araştırma ile ilgili yazılı ve sözlü açıklama aşağıda adı belirtilen araştırmacı tarafından yapıldı.

Bu koşullarla, söz konusu araştırmaya hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın gönüllü olarak katılmayı kabul ediyorum.

(38)

34

Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu’nun tam imzalı bir kopyasını aldım. • Gönüllünün; (El yazısı ile)

Adı- Soyadı: İmzası:

Adresi (varsa telefon ve/veya faks numarası):

... ... Tarih:

• Velayet ya da vesayet altında bulunanlar için; (El yazısı ile)

Veli ya da Vasinin Adı- Soyadı: İmzası:

Tarih:

Adresi (varsa telefon ve/veya faks numarası):

... ... Tarih:

• Açıklamaları yapan araştırmacının

Unvanı, Adı- Soyadı: (El yazısı ile)

Görev yaptığı bölüm:

İmzası: Tarih:

(39)

35

(40)

36 BÖLÜM-3

BECK DEPRESYON ÖLÇEĞİ A (0) Kendimi üzüntülü ve sıkıntılı hissetmiyorum. (1) Kendimi üzüntülü ve sıkıntılı hissediyorum. (2) Hep üzüntülü ve sıkıntılıyım. Bundan kurtulamıyorum. (3) O kadar üzüntülü ve sıkıntılıyım ki artık dayanamıyorum.

B (0) Gelecek hakkında umutsuz ve karamsar değilim.

(1) Gelecek hakkında karamsarım. (2) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok.

(3) Geleceğim hakkında umutsuzum ve sanki hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi geliyor.

C (0) Kendimi başarısız bir insan olarak görmüyorum.

(1) Çevremdeki birçok kişiden daha çok başarısızlıklarım olmuş gibi hissediyorum.

(2) Geçmişime baktığımda başarısızlıklarla dolu olduğunu görüyorum.

(3) Kendimi tümüyle başarısız bir kişi olarak görüyorum.

D (0) Birçok şeyden eskisi kadar zevk alıyorum.

(1) Eskiden olduğu gibi herşeyden hoşlanmıyorum.

(2) Artık hiçbir şey bana tam anlamıyla zevk vermiyor. (3) Herşeyden sıkılıyorum.

E (0) Kendimi herhangi bir şekilde suçlu hissetmiyorum.

(1) Kendimi zaman zaman suçlu hissediyorum.

(2) Çoğu zaman kendimi suçlu hissediyorum.

(3) Kendimi her zaman suçlu hissediyorum.

F (0) Kendimden memnunum. (1) Kendi kendimden pek memnun değilim.

(2) Kendime çok kızıyorum. (3) Kendimden nefret ediyorum.

G (0) Başkalarından daha kötü olduğumu sanmıyorum.

(1) Zayıf yanlarım veya hatalarım için kendi kendimi eleştiririm.

(2) Hatalarımdan dolayı her zaman kendimi kabahatli bulurum.

(3) Her aksilik karşısında kendimi kabahatli bulurum.

H (0) Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok.

(1) Zaman zaman kendimi öldürmeyi düşündüğüm oluyor, fakat

yapmıyorum.

(2) Kendimi öldürmek isterdim. (3) Fırsatını bulsam kendimi öldürürüm.

I (0) Her zamankinden fazla içimden ağlamak gelmiyor.

(1) Zaman zaman içimden ağlamak geliyor.

(2) Çoğu zaman ağlıyorum. (3) Eskiden ağlayabilirdim şimdi istesem de ağlayamıyorum.

İ (0) Şimdi her zaman olduğumdan sinirli değilim.

(1) Eskisine kıyasla daha kolay kızıyorum.

(2) Şimdi hep sinirliyim.

(3) Bir zamanlar beni sinirlendiren şeyler şimdi hiç sinirlendirmiyor.

j (0) Başkaları ile görüşmek, konuşmak isteğimi kaybetmedim.

(1) Başkaları ile eskisinden daha az konuşmak, görüşmek istiyorum.

K (0) Eskiden olduğu kadar kolay karar verebiliyorum.

(1) Eskiden olduğu kadar kolay karar veremiyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

(23) yapmış oldukları çalışmada yaşları 10-12 yıl olan erkek öğrencilerin sağlık topu fırlatma ortalamalarını denek grubu için 5,07±0,92 m ve kontrol grubu

P2: In the absence of path breaking activities of network builders and/or organizers such as medium to large size companies, multinationals, state owned enterprises,

The purposes of this study were (1) to examine the psychometric properties of the Taiwanese version of the Morisky Medication Adherence Measure (MMAM), including its validity

Araştırmaya katılan diyabetli bireylerin diyabet tipi, diyabet kontrol sıklığı, diyabet dışında kronik hastalık varlığı, diyabet ilaçları dışında başka

Türkiye‟nin Doğal gaz Temin ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi MMO (2008) adlı raporda doğal gazın dünyadaki ve Türkiye‟deki konumuyla ilgili

Cinsiyet ve emboli şiddeti arasında ki ilişki incelendiğinde erkek ve kadın olgularda emboli şiddetinde tüm emboli şiddeti grupları arasında oransal olarak anlamlı

Sonuç olarak, hastanemiz anestezi polikliniğine başvuran hastaların memnuniyet düzeylerinin yüksek, ü niversite ve üstü eğitim seviyesinde olan hastaların memnuniyet

Birinci boyuttaki yumurta toplama saatleri bakımından değişkenlik incelendiğinde saat 13:00’da toplama için açıklama gücünün %52,8 olduğu ikinci boyutta ise