• Sonuç bulunamadı

Büyük Naşit ve Adile Naşit'ten anılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük Naşit ve Adile Naşit'ten anılar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜJj.fLİkirı^T-ı

Yılmaz Çetiner

BÜYÜK NAŞİT VE

ADİLE NAŞİT'TEN AN ILAR

H

|EY çocukluk, gençlik günleri hey!.. Evet, zaman ne kadar da çabuk geçiyor!.. Bir soluk gibi... İçi- ---Inize çekiyorsunuz, sonra boşaltıveriyorsunuz!.. İş­ te o kadar!..

Yooo kadar değil, birtakım renkler var!.. Sesler var... Görüntüler var... Anılar var... Acı, tatlı, güzel, çirkin, mut­ lu, mutsuz uzun yıllar ve yıllar... İnsan düşündükçe on­ ları bir daha yaşıyor...

Adile Naşit geldi gözlerimin önüne... 1930 doğumlu olduğuna göre, demek o yıllar 9-10 yaşlarındaydı... Ufa­ cık bir kız, Şevklye May’ın tiyatroculuk sınavında teşhis ettiği gibi, ince, çelimsiz, çarpık bacaklı şirin mi şirin, bur­ nu, çenesi tıpkı babası ünlü sanatkâr Naşit... Naşit'in hık demiş burnundan düşmüş!..

Büyükbabam ile ciciannem Laleli-Vezneciler arasın­ da otururlardı... Şehzadebaşı, Fatih, Aksaray ve Laleli’ nin çocukları, gençleri hep birbirimizi tanırdık... Zaman zaman kavgalarda çıkardı ama, geleneklerine bağlı aile­ ler gibiydik...

Eczacıbaşılar, Beyazıtlar, Bayar’ın yeğenleri ve daha şimdi aklıma gelmeyen pek çok köklü, muhafazakâr aile bu semtlere yerleşmişlerdi...

işte, İstanbul halkını kahkahadan kırıp geçiren komedi sanatkârı Naşit de, galiba Balabanağa Mahallesi’ydi, ora­ da bitişik komşumuzdu ... Biz, Bebek’ten kalkıp Vezne­ cilere büyükbabama misafirliğe gelirdik... Mahallede ço­ cuklarla serbestçe oynamak en büyük zevkimizdi...

B

JUGÜNÜN ünlü işadamı ama daha önemlisi pırıl pı­ rıl yetişmiş aydını Selahattin Beyazıt, 70 yıllık ba- ... i ba dostumuz ünlü işadamı Sadık Tanrıöver, Mu­ zaffer Arvas, Kerim, Kemal, Mekki, dayım Süreyya Çöker top oynardık, kaydırak oynardık, bisiklete binerdik... He­ pimiz kısa pantalonluyduk... O devir, blucin yoktu ki!..

Bitişiğimizdeki evde oturan Naşit’in oğlu Selim, za­ man zaman katılırdı aramıza... Ciddi çocuktu... Hiç unut­ mam, Adile lacivert pilili bir etek giyer, lastik topu yere vurur, top yukarıya sıçradığı sırada etrafında döner, dön­ dükçe hafiften, pilili etekleri açılırdı ama sadece diz ka­ paklarına kadar!.. Tatlı, şeker, cana yakın bir hanım kızdı Adile!..

Babası Naşit evdeyken üç katlı evlerinin cumbasın­ dan sokağı, arkadaşlarını imrenerek seyrederdi... “ Ba­ bam gitsin geliyorum” der gibi bakardı...

Bizler Naşit amcanın yüzünü görünce gülerdik... Ama odışarda hiç de sahnede olduğu gibi komik değildi!.. Ak­ şam üzerleri usulca kapıdan çıkar, Şehzadebaşt’na doğ­ ru kıvrılır giderdi... Zaten Turan Tiyatrosu beş dakika me­ safedeydi evine...

yıllar, ya 15 ya da 25 kuruştu Turan Tiyatrosu... Biz bir oyuna belki bir kez bedava girebilirdik ---ama, ben seyretmeye doyanlazdım. Her akşam seyretmek isterdim... Hatta mümkün olsa suare, mati­ ne!..

Para nereden bulacağız?.. Harçlıklaryetmiyordu ki... Büyükbabamın boş rakı şişeleri, bira şişeleri hiç değil­ se Naşit’i bize bir kez daha seyrettirirdi... Sonra, Gölcük' ten izinli gelen dayım Fahri Çöker (emekli amiral, Cum­ hurbaşkanı Danışmanı) o zamanlar yüzbaşıydı ve bir li- „ rayı gönül rahatlığı İle bize verirdi...

Şehzadebaşı’nda Turan Tiyatrosu’ndan başka Hilal Sineması, Milli Sinema, Ferah Tiyatrosu vardı... Özellik­ le Hllal’de 36 kısım tekmili birden Maskeli Beşler, Zoro Kamçılı Süvari veya Örümcek Adam filmleri oynardı ki, tatil günleri sabah girer, akşam çıkardık sinemadan...

Doğrusu ya, Turan Tiyatrosu’nu herkes Naşit'in öz ma­ lı sanırdı... Çünkü öyle olması gerekirdi... Türkiye’nin dört bir köşesinde tanınan (TV olmamasına rağmen) her gece yüzlerce kişinin seyretmek, gülmek için para öde­ diği, alkışladığı koskoca Naşit, nasıl, gece-gündüz oyna­ dığı tiyatronun sahibi olamazdı?..

U

1"^ INUTMADAN kaydedelim... Müthişbirdavulcusu vardı Naşit’in... Kel Mustafa... Kel Mustafa, ba- <———Izen öyle coşardı ki, bagetleriyle, sahnenin çıtala­ rında solosunu sürdürürdü... Önce birkaç kantocu çıkar­ dı... Sonra hepimizin soluğunu kesen oryantal dansöz Nergis Moğol bembeyaz teni, mütenasip vücuduyla h i ç

adileşmeden çiftetelli oynar, ateş dansı yapar, göber, ce atardı... Nergis’i Atatürk'ün de seyrettiği ve takdir e t t i ğ i

de gururla anlatılırdı fısıl fısıl...

En son Naşit’in 3 perdelik oyunu başlardı... Naşit'in sesi sahne arkasından gelince, tiyatro yıkılırdı alkıştan... O da seyirciye temenna ederek içeriye girerdi...

Arnavut taklidi mi istersiniz, Kayserili mi, Laz mı, Ya­ hudi mi, Ermeni mi, Rum mu, ne İsterseniz Naşit bunla­ rın hepsini aslının aynı taklit ederdi... Kimse kusura kal­ masın ama ben 50 yıldır Naşit kadar güzel taklit yapan, tulûat denilen evvelden hazırlanmamış, anında espriler­ le insanları güldüren bir başka sanatçı görmedim...

Igünlerden sonra uzun süre yaşamadı Naşit... Kumarı, sefahat hayatı yoktu ama, istikbal için ____ çocuklarına maddi imkânlar hazırlayabilecek ge­ liri de yoktu Naşit’in... Hastalanınca, oynayamayınca du­ rumu daha da kötü oldu...

O dev sanatçı için bir gece tertiplendi Turan Tiyatro- su'nda... Bilmiyorum tiyatro, kira ücreti aldı mı?.. Büyük Naşit, yıllarca gülmekten kırıp geçirdiği seyircilerinin kar­ şısına, kollarına girilerek âdeta sürüklenerek çıkartıldı... Dev bir sanatçının yürekler acısı sonuydu bu!.. Ne ka­ dar hasılat oldu bilemiyorum, fakat herhalde önemli bir rakam değildi!.. O da Naşit ile birlikte eridi gitti... Ve kı­ sa bir süre sonra da büyük sanatkârı kaybettik...

Kızı ve oğlu yıllarca hayat mücadelesi verip babaları­ nın ününü devam ettirdiler... Sanatının zirvesine çıkan Adile Naşit 10 gün önce çok erken yaşta aramızdan ay­ rıldı... Baba ile kızı, iki büyük sanatçıyı rahmet ile

anıyo-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

sanmakta idi. Demek ki burada bir tashih yap~lm~~t~ r. Fakat bu- rada da bu husustaki bilgisinin yine tam olmad~~~ n~ n fark~ ndad~ r ve buna aç~ kça i~aret etmektedir. Birüni'nin

Nazan Ölçer, Ca­ louste Gulbenkian Müzesi Müdürü Joao Castel - Branco Pereira, Calo­ uste Gulbenkian Vakfı Mütevelli He­ yeti Başkanı Emilio Rui Vilar ve

Elimde Sermet Muhtar Alus’un İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı yaymlanndan &#34;İstanbul.. Yazıları&#34; var, okurken nasıl sevdim,

O vesile, bana uydurma sanat eserlerinin baş­ ka bir misalini düşündürdü: Eski mühür kolleksiyonu yap­ tığımı bilen bir kuyumcu beş altı sene önce evime

Fethi Paşa Korusu, salı günü Beykoz Koru­ su, çarşamba günü Emirgân Korusu, cuma günü Yıldız Korusu, günlerden adı konulma­ mış Kortel

Şarköy'de toplam 473 yatak kapasiteli 10 konak­ lama tesisi bulunuyor. Bunların dışında yatak kapa­ siteleri ve adetleri kesin olarak belirlenemeyen 16'- dan fazla

Aralarında kırkbirbuçuk yaş fark vardır Hâmit ona hayrandı... te'tijgvvtîr ett\_ cjLeıfirm/ Çeşmim kapanınca

Tam yansıma yüzünden gö- zümüze daha az miktarda ışık ulaştığı için ıslak yüzeyle- ri çevrelerindeki kuru yüzeylere göre daha