• Sonuç bulunamadı

Ebül Faruk Tarihi ve Köprülüler:KöprülüMehmed Paşa bir dahi midir?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebül Faruk Tarihi ve Köprülüler:KöprülüMehmed Paşa bir dahi midir?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“EbülFaruk

Tarihi»

ve Köprülüler

£ S I B B kİ E * İfe İ S g K I ® £ A . B Jfc « Es B tf ö

iiriüeliiHiisüıriifeııılfri

İki büyük tarihçi — Yaşanılan asırdan uzak bir devrin muhakemesi —

Köprülü ne şerait dairesinde iktidara geldi ? — O zam an bir murakabe

heyeti teşkii edilebilirmiydi? — Avrupadaki murakabe heyetleri ve kubbe

vezirleri — Köprülüye isnad edilen hatalar — Kan dökücülüğünün hak;k*

sebepleri — M arm ara’da donanmanın zaferi — Köprülü yalnız mücazatıda

değil mükâfat hususunda da ifrat gösterirdi — Deha kendisini şahısda

değil işde gösterir.

Tarihi hikâyecilik şeklinde jikarıp vukuatı bir takım, ilmi idari, siyasî, esaslara isti­ la: ettirerek muhakeme eden .'ki müverrih vardır:

Eskilerde meşhur “Naîma,,. Ve sön zamanlarda “Tarihi E- bülfaruk,, sahibi Murat Bey.

Naima on ikinci asırda yeti­ den meşhur Türk müverrihidir. ı “Ravzat-ül Hüseyn fi Hülâsatı' A.hbar-ül Hafikin,, namındaki meşhur eserinin bu uzun ismini kimse tahattur etmez; herkes' pek haklı olarak “Naîma tarihi,,' der, geçer.

Naîma 1065 de Halepte doğ-j muş. ve 1128 de (Patras) da ve- fa t etmiştir. Her şeyin medhe-' dilmesi icap eden o devre göre.' taklidi muhal olan o mükemmel üslubıle bütün hakikatleri öyle mahirane bir surette yazmıştır ki, o sade fakat kapalı ifadesin­ de devrin bütün müsavisini an­ latmak imkânım bulmuştur. Na-

tarihi, Osmanlı saltanatının

YAZAN

j CJ LUNAY

ca-ımc

sukut ve inhitat devirlerine ta­ allûk eder. Büyük müellifin ayni zamanda büyük bir müdekkik olmasında yaşadığı devrin de tesirini görüyoruz.

“Tarihi Ebülfaruk,, sahibi Murat Beye gelince “siyaset ve medeniyet itibarile hikmeti as- . livye. aramak maksadile yazdı­ ğı eserde fikrini söylemek için Naîma gibi üslûp ve ifade oyun­ larına girmeğe lüzum görmemiş­ tir. Osmanlı inhtitatım ve sebep İtrim çırçıplak ortaya atmıştır. Bu kibarla eğer muhakemele - rinde, vukuatın geçtiği

devirle-denî bir şehirde, herkesin gözü­ nün önünde hususi bir âletle ka-1 fasının kesilmesini pek tabiî' görüyoruz. Acaba bundan ik i1 yüz sene sonra gelenler de bızler { için sizin “enkizisyon,, hakkın da düşündüğünüz gibi düşiin - miyecekleı mi?

Murat Bey tarihini bu asrın pertevsizinden bakarak yazmış­ tır. Eserinin tenkit edilecek nok talan bunlardır. Bunu büyük' tarihçi de düşündüğü için eseri­ nin yedinci cildinde “kendimizi 1066 tarihinde, o zamanın mu­ hiti mânevisinde addedelim,, di­ yor.

Böyle olmakla beraber Os - j manii tarihinin tenkit edilecek ' birçok vekaviini yine ondan öğ- j renmiş oluyoruz.

Her cildi, muhtelif tarihi rner- hallere ayrılan bu mühim eserin yedinci cildi “Köprülüler., hak- i kında yazılmıştır.

Eser sahibi bu büyük aileye tahsis ettiği cilde, memleketin muhtaç olduğu ıslahat faslı ilej başlıyor ve bu ıslahatın tatbik edilmemesini Köprülülerden bek lenen ümidin kırılması gibi gös­ teriyor.

O zamanki tarihî vukuatı ve devletin bulunduğu vaziyeti göz önüne getirelim. Ayni zamanda rin icap ettirdiği zaruretler de ihtiyar köprülünün şahbsiyetini nazari dikkate alınsaydı Murat tetkik edelim

deyin tariıi çok kuvvetli ve çok rıymetli bir eser olurdu.

Halbuki merhum Murat Bey,

on asır zihniyeti ile o devirleri \

nuhukeme etmiştir.

Vaktile Pariste bir katolik tapası ile münakaşa etmiştim. Sski din taassublarmda katolik

Dördüncü Murat devleti zor bazo ile uçurumun kenarında tutmuş inkıraz çukuruna yuvar lanmaktan alıkoymuştu. Eski

önüne geleni boğduran bir navar oldu.

Kendisinde “eyyamında hoş hal olmasını,, temenni ettiği mil­ leti eşkiya reisi gibi haraca bağ i ladı.

İbrahim hal’ ve katledildi. Memleket ağaların tagalübüna, ; kadınların saltanatına, harema- ğaiarmın tahakkümüne bırakıl­ dı. Dördüncü Muradın inkıraz uçurumunun kenarında tuttuğu- Türk imparatorluğu yavaş ya- 1 vaş yavaş gidiyordu. Sadarete, getirilen vezirler, yaİbşir P aşa1 gibi iktidarsız bir sürü cahiller- 1 den veyahut da Tarhuncu Ah- | met Paşa gibi namuslu, f a - ' kat tehdidini yapmağa m uk; tedir olamıyan zayıf adamlar - i dan ibaretti.

Köprülü Mehmet Paşa kim-! di?

Hiçbir sahada muvaffakiyet göstermemiş müflis bir vezirdi. Muvaffak olacağına dair de bir j ümit yoktu. İktidar mevkiine getirilmesi ölüm halinde bulu -; nan bir hastamn ölmeden evvel \ tavsiye edilen bir ilâcı da yap -1 nuş olmak tesellisinden başka bir şey değildi. Olmazsa nihayet maktul sadırazamlar teşbihine bir kelle daha ilâve edilmiş ola­ caktı.

Köprülüyü sadarete sevkeden Mimar Kasım ağa, müflis vezi­ rin konağına gider, devletin pe­ rişan hali hakkında dertleşirdi.1 Büyük ihtiyar muhatabına öyle bir itimat telkin etmiştir ki Ka-1 s?n: ağa - ne pahasına olursa ol- j sun - bu adamı devletin başına, geçirmek içiıı bıkmadı, usanma­ dı, k u y u l a r d a h a p s e d i l d i , i nu akrepler soktu, yine cesareti- j kırılmadı ve nihayet Köprülü

Mehmet paşa, şadı ra zam oldu. Bir tarafta inkıratea doğru giden Revan prensi (Mirgüne han) ın bir memleket diğer tarafta val-kurt gibi içinden yiye yiye yirmi

sekiz yaşında öldürdüğü genç padişahın tahtına oturan İbra-?riı: bir “mukaddes enkizisyon.,! himin ilk saltanat adımı istikbal ırı vardır ki bunun hiçbir kita

ııı hasanat hanesine kaydedile- ek tarafı yoktur. Bu ciheti mu- rızıma söylediğim zaman ra- ¡ip:

— Çok haklısınız! dedi. Fakat •irminci asra göre düşünüyor­ sunuz. Acaba o devirde yaşasay diniz yine böyle mi düşünecek - tiniz ?

— Zannederim ki evet!

— Ben zannederim ki hayır. Çünkü bugün idama mahkûm edilen bir caninin Paris gibi me

için büyük ümitler verecek bir şekilde olmuştu.

— Elhamdülillah! Yarab ki ben gibi bir âciz kulu bu

maka-de sultanın ipini çekerek oynat- ttığı bir bebek!

ilk defa huzura girdiği zaman Fatihin, Yavuzun tahtında ma­ şa kadar bebeği görünce seksen lik vezir kendini tutamadı, ağla- mağa başladı.

O zamanlar her kime sadaret ma lâyık gördün! demiş ve tah- tevcih edilirse arada birtakım tına oturunca ellerini açarak:

— Yarab. Eyyamımda ünıme-1 ti Muhammedi hoş hal eyle ve

biribirimizden hoşnut et! de-j miş.

İş düşünceye uymazsa, diia-1 nm. temenninin ne faidesi olur,

i

O makama geçen âciz kul pek! az zaman sonra bir hiç için

beylik lâkırdılar geçerdi: — Göreyim seni, lâla! Şu iş­ leri ıslah edip yoluna koyasın!

— Sayei şahanenizde şöyle yaparım... böyle yaparım... Tez zamanda düşmanı mağlûp ede-; rim! İlâh.

Köprülü Mehmet Paşa, hiçbir

(2)

TARİHTEN BİR YAPRAK

■ram-“ Ebiil Faruk Tarihi,, ve Köprülüler

Köprülü Mehmed

paşa bir dâhî inidir ?

(Bag tarafı 8 üncü sayfada)'

zamah

böyle vaidlerde bulun - marnlatır. Terhan valde Sultan, padişahın ağzından Köprülüye müşkülâtı nasıl başarabileceğini sorduğu zaman:

— Memleketin ıslahı için el­ den gelen gayretler yapılır, in­ şallah muvaffak olunur! demiş­ tir.

Ve kendisine sadaret teklif e- dilince de bu ağır mes’uliyeti ihtiyarlığına rağmen hırs ile ka­ bul etmemiş, şartlar koşmuş - tur.

Abdurrahman Şeref merhum: •— Köprülü işin başına geçin­ ce idarenin demir bir ele geçtiği derhal anlaşıldı! der.

Köprülü Mehmet Paşanın tam istiklâl ile memleketi idare ede­ bilmesi yine vatan menfaatini kendi ihtirasının fevkinde tut - ması sayesinde olabilmiştir. İstiklâline ufak bir müdahale edildiğini görünce hemen sada­ ret mühürünü saltanat makamı­ na tevdi etmiş ve:

— Başka kulunuzu çırağ edi­ niz! demek cesaretini göster - miştir.

Köprülü müvaffak oldu. Dev­ leti dahili ve haricî düşmanların dan temizledi. Marmara denizini tenezzüh havuzu haline koyan Venedik ve müttefik devletler donanmasını yaşına başına bak-

i

madı ve bizzat harpte hazır bu­ lunarak mahvetti. Türkün iti­ barını arttırdı.

Şedit olmakla beraber bütün icraatında isabet vardır.

Hattâ döktüğü kanlarda bile. # • »

Murat Bey, tarihinde, bekle­ nen ilk ıslahat olarak Köprülü­ nün şartlarına riayet ettirmekle beraber padişahın zatî mevcu­ diyetini gözden kaybettirmemek lâzım geldiğini ve hükümdarı idareye müdahaleden ve halk üe temastan teb’it eylemek fakat anın namına olarak umurun ic­ rasını bir mürakabe heyetine vermek icap eylediğini ileri sü­ rüyor. Zira o iktidar mürakabe- siz bir surette gerek padişahta ve gerek sadırazamda olursa keyfî bir idare şekline girermiş.

Büyük tarihçi daha o asırda bir nevi “saltanatı meşruta» ida resi düşünüyor ve bundaki fev­ kalâdeliği kendisi de takdir et­ miş gibi:

“Mürakabe heyetinin tesis u- sulü o asra göre çok görülme - meli. Çünkü Ingilterede parlâ­ mento tamıamile yerleşmişti. Felmenkte, Fransada (Eta ge- nerö) dedikleri âyan meclisleri hükümet reislerinin keyiflerine göre bir mümanaat şeddi ma - karnında bulunuyorlardı!,, di­ yor.

Devletin o zamanki hali, zih­ niyeti, başındaki gaileleri düşü­ nülünce Köprülü gibi ümmî bir vezirin böyle bir inküâp yapma­ ması dehâsını inkâr ettirecek bir sebep teşkil eder mi?

1908 de üân edilen meşrutiye­ tin inhitattan kurtarmadığı Os­ manlI devletini bu idare üç yüz sene evvel inhitattan kurtaracak mı idi?

Ebülfaruk tarihinde temenni edilen saray ıslahatı, padişahla­ rın intihapla getirilmesi, vera - set üzere saltanat niyabeti ih­ dası gibi usulleri Köprülünün tatbik etmemesi onun her şey­ den evvel başaracağı muazzam işlerle beraber yvrüyecek şekil­ de değildi. Köprülü “ehemmi,, ; “mühimme,, takdim etmek mec­ buriyetinde idi.

Snora bize misal olarak gös­ terilmek istenüen Avrupa dev­ letlerindeki Eta generö’ler, Almanların, Macarların Çek­ lerin, Lehlerin Diyet meclis - leri, Venediğin senatosvı, yahut “onlar encümeni,, o aşıra göre tatbik edilen idare şeklini deşiğ- tirecek bir âmil değildi. Hüküm­ darlar yine istedikleri gibi asıp kesiyorlardı. Fransada (lettre de cachet) tesmiye edilen ve kralın mühürü üe mühürlenmiş isim yerleri açık idam fermanla rı cayır cavır hükümferma idi.

Bu meclisl'er hakikî müraka - beyi temin edemiyecek olduktan sonra evveldenberi bizde mevcut olan “kubbealtı vüzerasmdan,, bir farkları yoktu. Bastil kalesi büyük ihtilâle kadar siyasî müt- tehirnlerin mahbesi olmuştur.

Köprülü Mehmet Paşa gibi bir insan kellesinin bir tek ada­ mın dudaklarından çıkacak em­ re muallak bulunduğu bir de­ virden yetişen devlet adamından ancak zamanın tekâmülü ile ya­

pılacak böyle muazzam ıslahat nasıl beklenebilir?

Devleti demir gibi idaresile izmihlâl uçurumundan geri çe­ viren bu dâhinin bugün bile a r tık nazarî prensipler sahasına dökülen inkılâpları tatbik etme­

di diye hakkını inkâr etmek doğ| ru değildir.

Tarihçiler, Köprülü Mehmet Paşanın kan dökmek hususun­

da ifrat göstermesini zemme­ derler. Hattâ Abdurrahman Şe­ ref bile:

•— Siyaset itibarile fevkalâde yüksekti fakat şahsen çok hun­ riz bir adamdı, der.

Köprülü Mehmet Paşa, sadı- razam olunca, makamına geçtik leri adamları idam ettiren selef­ leri gibi hareket etmedi. Hattâ Boynu eğri Mehmet Paşa hak­ kında saray idam fermanı ver­ mişken Köprülü padişahın bu “teveccüh,, ve “iltifat,, mdan şımarmadı, selefinin sekse­ ne varan yaşından bahse - derek idamın nefye tah - vüini tavsiye eP’ . Malının müsa­ dere edilmesine müsaade etmiş­ ken kendisine birkaç hafta son­ ra bir sancak varidatı tahsis ettirdi.

Köprülü, ilk hunrizliğini Ve­ nedik ve müttefik devletler do­ nanmasına hücum ettiği zaman harpten kaçanlar hakkında göstermiştir. Donanmanın bir kısmı Rumeli sahilinde “Kâfir bucağı,, dedikleri bir körfeze iltica etmiş, muharebeyi uzak­ tan seyrediyordu. Köprülü mu­ harebeye iştirak etmeleri için işaretler veriyor, davetler edi­ yordu. İhtiyar vezir bizzat Ru­ meli tarafına geçti, türlü tehdit­ lerle, vâdlerle oradaki filoyu Yeniçeri ağalariyle güç belâ har­ be sokabildi.

Yeniçeriler, ufak bir mukave­ met görünce gemilerim baştan kara edip kendilerini denize a- tıp kaçtılar. Köprülü bunlar­

dan sekiz yüz kırk yeniçeriyi kı­ lıçtan geçirtmiştir.

Haksız mı idi? Mücazatta şe­ dit olan koca vezir mükâfatta da imsâk göstermezdi.

— Allahım seven benimle gel­ sin!. diye bir avuç kahramanla bir mavnava atlayarak düşma­ nı tepeleyen Alâiye beyi küçük Mehmet beyi, huzuruna celbe- diyor, ahundan, gözlerinden ö- püyor, kendi arkasındaki samur kürkü çıkarıp eliyle arkasına gidiriyor, başına da iki “gazi çe- lengi,, takıyordu.

Amiral gemisini bir topla ber­ hava eden Topçu Kara Mehme- de ihsanlarda bulunuyordu.

Murad bey, Köprülü Mehmet paşanın dehasına şu noktadan dokunuyor:

Bidayette Hacı Bektaş Post nişini Kara Haşan oğlu koca Hüseyin ağa, Köprülü üe bera­ berdi. Sonraları aralan açılmış­ tır. Bunu anlayan sadrazam Hüsevin ağaya müracaat ediyor ve onu niyetinin doğruluğuna ikna ediyor, hattâ ona biraz da tabasbüs gösteriyor.

Köprülünün bu hareketini mü­ verrih :

“İptidayı emirde bu hareketi onun bir dâhi olmadığım isbat eder. Çünkü dâhiler kendi fıt- ratlannın cevher ve cilâlanna âşık bulunurlar. Hüseyin ağa­ lara karşı o gibi tenezzüller ih­ tiyar etmezler.,, diyor.

Köprülü, biç bir zaman kendi­ sinin bir dâhi olduğunu iddia etmemiştir. Onun dehasını ba­ şardığı muazzam iş meydana koymuştu.

Frenkler: “Netice, tevessül edilen çarelerin doğruluğunu is­ bat eder.,, derler. Köprülü uh­ desine aldığı işi sonuna erdir­ mek için her fırsattan istifade etmiş ve maksat uğrunda bü­ yük bir mülâyemc.t göstermiş­ tir: “Çelik el, kadife bir eldiven içinde idi.,,

Tarihte idam ettirdiği adam­ lardan en çok Sevdi Ahmet pa­ şa ile Deli Hüseyin Paşavr. açı­ nılır. Bu iki adamın çok değer­ li vezirlerden olduklarını kabul etmekle beraber Köprülüyü bun- dada haklı bulm k mecburiye - tindeyiz. Her ikisi de sarayın daima Köprülüye halef olarak hazırladıkları iki mühim şahsi - yetlerdi. * Mesele, bu iki adamın infası değildi. Bütün entrika ço rapları onların üzerlerine örü­ lüyordu. Köprülünün rakipsiz ve tamamen müstakil kalması lâzımdı. Şeydi Ahmet Paşa ile deli Hüseyin paşanın kanma

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendi­ sini, bütün varlığı kuşatan İlahî sistemin âciz bir sözcüsü gibi gören Necip Fazıl, fikri “ zaman ve mekân kayıtlarının üs­.. tüne doğru

İşte du yüzden, geriye doğru küçük bir bakış, geleceğe yönelik olarak çok an­ lamlı geliyor bize, ülkemizin müzik orta­ mına, yalnızca icracı olarak değil,

Bir diğer eseri olan (çapkın Sü­ leyman) operetinden pilağa alınan parçalar, Avrupa’da, Amerika’da çok takdir uyandı­ rmış, iyi bir satış yekûnu

Birincisi, ulusal egemenliğin kabulü ve bu çıkış nok­ tasından cumhuriyete varış, yani siyasal devrim; İkincisi, yeni yasalarla yönetimde eski teokratik re­ jim yerine

İnsülin direnci PKOS tanısı konulan kadınlarda anovülasyon ve hipe- randrojenemiyi şiddetlendirdiği için metformin gibi insülin duyarlılığını arttıran ilaçlar

[r]

Masalarda aileleriyle ge­ len insanlar, m üşterilerine yemek yetiştir­ meye çalışan garsonlar, kokoreç, midye ta­ va almak için çırpınan çoğunluğunu gençle­

Literatürle uyumlu olarak çalışmamızda da tedavi alan olguların tedavi almayan olgulara oranla sigara bırakma başarısı anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.. Sigara