• Sonuç bulunamadı

Nasıl konuşmalı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nasıl konuşmalı?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

14 Mayıs 1950

P A N A Y I R :

Nasıl konuşmalı?

Yazan : Fâzıl Ahmet Aykaç

— öm rü biten Mecliste en ziyade içiniz ezilerek gördüğünüz şey, ne oldu?

— Ciddi söz dinlemeye tahammül edilemeyişi! Hele bahis, bir parça da ilme temas ederse! Adam çekiştirmek, (malâyani) söylemek pek tabii gö­ rünürdü; köşede bucakta dedikodu yapmak ise en cazibeli iş! Fakat bağıra bağıra saatlerce (abes) söylemekten çekinmiyenleri dahi on beş dakika ciddiyet içinde konuşmaya dayanamaz görürdüm!

— Affedersiniz; bu iş her yerde az çok böyle değil midir? Sonra şu “ ciddi söz,, dediğiniz şeyi lütfen bana tarif eder misiniz?

— Siz de affedersiniz; bu İş her yerde böyle değildir! Yirmi yıllık mü­ şahede ve tecrübe bana aksini gösterdi. (Ciddi söz) demekle ne anladığımı da kolayca ifade edebilirim. Ciddî söz, her gün esen havaya göre mahiye­ tini değiştirmiyen, yalnız hoş görünmek ve külâh kapmak gayesiyle söyle- nilmiyen, ilgili olduğu konuya dair gerçek bilgiye dayanan ve şahsi men­ faat gözetmiyerek memlekete faydalı olmak maksadiyle söylenilen söze derler!

— Peki siz o muhitte böyle şey işitmediniz m i?

— Elbette işittim. Fakat az! Teessürümün de zaten az işitilen bu türlü lakırdıları dinlemeye fazla rağbet edilmemesinden geldiğini söyledim. Baş­ ka bir şikâyetim oldu mu?

— Bir kere şunu açıklıyayım ki bütün kâinatta en az söylenilen şey, ciddî sözdür. Bu böyle olunca onu dinliyenlerin de pek kalabalık olmama­ sından fazla taaccüp etmeye lüzum var m ı? Bir ikinci nokta üzerine de dikkatinizi dâvet etmek isterim. Ben kendi hesabıma, bütün ömrümde en yüksek makamları işgal etmiş insanlardan lıaylicesiyle konuşurken şu ha­ zin acibeyi gördüm. Farkına vardım ki bu “ zevattan,, büyük bir kısmının oyun oynaması, havai konuşması, ciddî lâkırdı etmesinden çok hayırlı!.. Çünkü birinci durumda kendilerini alelâde buluyorsunuz; fakat İkincisinde pek zavallı! îşte o zamandır ki insana hüzünler çöküyor ve ümitsizlik ba­ sıyor! Zaten lâfla dünya değişeceğine inananlardan da değilim! Siz daha ümitli misiniz?

__ Ben ne (heyûlâî) zıplamalara inanırım; ne de bir cemiyeti bulun­ duğu yere ilelebet mıhlayıp onu kıpırdatmıyan bir mukadderat çekici bu­ lunduğuna kaniim! Hiç de öyle değil! Bütün kâinat gibi biz de ister istemez hareketteyiz. Mesele, bu hareketin istikametini hayra çevirmekte ve tehli­ keye düşmeden hızını arttırmaktadır! Elbet biz de çalışıyoruz ve çalışacağız. Bugünkü cihanın en hususi vasfı bence şudur; Herkes dâvact! Fert olarak ve cemiyet olarak! Hiç kimse halinden memnun değil ve herkes mesut ol­ mak iştiyakında. Hem de pek kısa bir zamanda. Yani küre üzerinde ve dünyevî hayat içinde! Zira kimsenin âhireti beklemeye ne niyeti kalmış, ne de sabrı! Hepimiz ne olacaksa burada olsun ve çabuk olsun diyoruz!

— Her zaman bu böyle değil miydi? Ben sanıyorum ki ortada yeni bir şey yoktur!

. — Her zaman bu böyle idi ama, sesler bu kadar duyulmazdı! Şimdi bü­ tün ilim ciyak ciyak ötüyor ve ötecek! Ben de sanıyorum ki asıl yeni şey budur. Yani eski şeyin, vaktiyle görülmemiş bir ölçü alışı!

__Peki ama bundan ne fayda olur ?

— Orası büsbütün başka dâva! Ve kanaatimce kimsenin halledemiye- ceği dâva! Kabul buyurursunuz; cihanın asırlar geçtikçe daha kördüğüm ettiği bir meseleyi ben tamamiyle çözdüm diyecek cürette bir insan deği­ lim! Onu başkalarına bırakalım!

— Meselâ kimlere?

__Gülünç bir ukalâlıkla her mevzu üzerine atılarak mücerret bir düs­ tur içinde her hakikatin tılısımmı hapsedebileceği vehminde olanlara!

__ Peki. Şimdiden sonra Mecliste milletimizi temsil edecek olan sayın arkadaşlarımızdan ne beklersiniz?

__Çok söylemekten ziyade halkı dinleme yi; dinledikten sonra da hatır için susmamayı! Avam Kamarasının zabıt ceridelerini arada sırada karış­ tırırım. “ Kelâmın hayırlısı, boyu kısa ve delâleti uzun olan sözdür,, mâna­ sındaki vecizeyi tngilizler kadar iyi anlamış kavim ben görmedim. Keşke bizim de konuşma üslûbumuz öyle olsaydı ?

— Bu o kadar yerinde bir temennidir ki ortaklaşmakta bir dakika bile gecikemem!

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Đ nsanı ilahi bir kitap olarak niteleyen Mevlana, kişinin kendini aşkla keşfetmesini ister, bu keşif onu yaratıcısına götürecektir:.. “Aşkın sesi gelince ölmüş ruhlar

Gökte asılı gibi durduğu için boşlukta olan manasında, muall* taşı adını almıştır.. Bu taşın hikayesi Garibn81:9e'den özetle şöyledir: peygamber o taşa

İki farklı uygulayıcının normal olarak saptadıkları ortak ve internal karotis (OKA ve İKA) ve vertebral arterde (VA) Doppler US ölçüm sonuçlarını

Davranışın öğrencinin kendisinin ya da sınıftaki arkadaşlarının öğrenmesini engellemesi, davranışın öğrencinin kendisini ya da arkadaşlarının güvenliğini

• Bir çok kişi son bir adım daha atmadıkları için başarıya ulaşamamıştır.. • Herkesin yaptığının bir fazlasını yapan şampiyon

A) Yeşil biberlerin hepsi acı değil. B) Şahin'in resmi çok güzeldi. "Çalışkan anneannem, çeyrek ekmek ile iki zeytini zor yedi." Bu tümcede ön ad olan kelimeler

diren kuvvetler için bütün mahlukat müsavidir. En mühlik mikrobun hayatı diğer mevcudatın hayatı kadar Tabi‘at tarafından himayeye maz- hardır... Terâzi ,