• Sonuç bulunamadı

Ebüzziya Tevfik ve oğlu Velid Ebüzziya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebüzziya Tevfik ve oğlu Velid Ebüzziya"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

18 Ocak

S O N Y ■--- t

Ebüzziya T evfik

V E O Ğ L U

- b l t ! C

V e l i d E k ü

ıya

Yazan: Midhat Cemal KlJSTAY

Ebüzziya Tevfik

büzziya Tevfik Beyin üçüncü oğlu Velid, her memlekette, varlığı şeref ve yokluğu ka­ yıp sayılacak insanlardandı. Hukuk mektebinde dört ve yazı hayatında kırk yıllık arkadaşımın ölümüne, ben bir de bu türlü yandım.

Karakterlerinin müphem ve kültürü hüıı meçhul tarafı olmaması, onun, iki kıymetiydi. Fakat, onda en çok göze çarpan şey başkaydı: kusur­ lar onun şahsında güzelleşiyordu.

Onda inad etmek, söz anlamamak, garez olmak, öfke, aksilik, huysuz­ luk... Bütün fena şeyler onda kıymet ti. Meselâ, herkesin, her şeyin her za­ man doğru olması lâzımgelmiyeceği- ni anlamamakta inad ediyordu, ve o zaman inad güzeldi. Meselâ fenalığa alelusul düşman olmakla kalmıyarak garez oluyordu, ve o zaman garez gü- eeldi.

Meselâ menfaatini anlattığınız za­ man söz anlamıyordu, ve bu akılsızlığı memleket için «saadetti». Hâsılı kolay paraya karşı aksi, salâhiyetsiz ikbale karşı hırçın, ve suçlu rahata karşı huysuz. İşte gü2el, işte çok güzel, işte Olağanüstü güzel Velid.

Ve istp kıymet olan, mübarek olan, fakat g’i ” olan kusurlar.

Anca1' kabahatleri içinde, onu eti çok hatıra getireni 2 taneydi: Muha­ fazakârlık, hırçınlık.

Muhafazakârlığında belki soy kütü­ ğünün tesiri vardı: Ebuzziyanm bir rivr—'tine göre, onların soy kütü- ' ğü Ebü-^ıuda dayanıyordu. Ve belki muhafazakârlık, ona, Ebüzziyayı at­ layarak Ebüssuuddan geldi. Fakat Ve lidin muhafazkârlığı din ticareti ya­ pan politika softalarının korkunç din darlığı ^eğildi.

Muhafazakârlığı dedesi Ebüssuud­ dan alan Velid doğruyu söylemekteki hırçınlığı da babası Ebüzziyadan al­ dı. Ebüzziya, doğru değilse, kendi hakkm d-M medihlere bile kızıyordu. Kend; -!-’ i haksız metheden Said Be ye, Ebüzziya, haksız söven biri kadar öfkelenmişti:

«... Zatı âliniz, her ne fikirde bulu- «mırsanız bulunun, bendeniz ne ken­ edimi i<=f:Vı-ı ettirmek arzusundayım: «ne de duçar-ı istihza olmağa sebep «verebilecek tavsifleri hüsnü telâkki

«eden takımdanım. Çünkü, hiçbir va- «kit kendimi olduğumdan bşaka ad- «detmek elimden gelmez. Bir takın} «müellefattan naklen birkaç yaprak «mecmua doldurmak, ve, beş on za­ tın asarını bir kitapta cem ile adını « «Nümune-i Edebiyat» koymak, bir «adam için hüccet-i fazl-ü irfan olun «sa aklam-ı Devlette defterci efendi- «Ierin her biri kesret-i müdevvenat «hususunda İbni Sînâlara bile iddi’â - «yı rüchân etmelidirler (1).»

-ir

Ebuzziyanm Ebüssuuda dayanan 6oy teselsülü hakkında vesika yoktur. Bu, yalnız, Ebüzziyadan, bir şeref id­ diası şeklinde olmıyarak, kalan bir ri­ vayettir.

Zaten ne Ebüzziyada, ne Ebüzziya Zade Velidde şahsî haysiyetlerinden başka bir gururun davası yoktu. Bir .Türk’ün göğsünü dağ kadar büyüte-. cek olan İstiklâl madalyasının Velid-1 de ojduğunıı bile, onun en yakın ar­ kadaşları, ölümünden sonra öğrendi­ ler.

Ebuzziyanm bir tek defa söylediği bu Ebüssuud akrabalığını Velid sor­ duğum zaman kısaca tasdik etti; ve, bana verdiği soy kütüğü Hacı Haşan ağadan başlar;

Velid Ebüzziya

Esbkeşan Hacı Hasan A ğa (Koçhisarh)

I

Elhaç Hâmid Efendi

---

---Evkaf Memuru Kâmil Efendi

Behçet Bey (Midilli adasında bir kaza kaymakamı 1305 de Knmlar şehid ettiler.

I---Ziya

Ebüzziya Tevfik Bey

---Taiha Velid

I

«rezil ve rüsvay ederek süründürsün «ki sizin ikinize de icrayı garez ede- «rek seni tard (mektepten tard) ye «Talhayı nefyettirdi. Ne yapayım ev- «lâdım, kimseye zulmettiğimi, bilerek «bir fenalıkta bulunduğumu bilmiyo­ r u m . Bilâkis, elimden geldiği kadar

«herkesin nef’ine çalıştım. Vicdanım, «beni kat’a muazzep ve muahaza et- «miyor. Şu halde, bu belâya, neden «uğradığımı bir türlü takdir ede- « iniyorum. Evvelce de yazmıştım, «şu bulunduğumuz hale hükm-f «kader deyip de müteselli olacak «budalalardan değilim. Vâkıâ sab- «rediyoruz. Fakat buna sabır de- «ğil, istibat yani sabr-ı zarurî «derler. Mamafih ne olursa olsun el- «bette şu hale bir nihayet mukarrer-«dir... Konya, 23 Şubat 902. Feder-i «mütehassirin, Ebüzziya Tevfik (2).»

(Devam ı 6 ncı sayfada)

(2) Ebüzziyanın kendi el yazısile te şimdiye kadar hiçbir yerde basılma­ mış mektubundan.

I

Ziyad

Ebüzziya’mn bir curnal üzerine, 29 Mart 1316 da Konyaya sürgün git­ mesi Ebüzziya zade Velidin hayatını birdenbire değiştirdi. Ağabeyisi Tal- hayla beraber Galatasaray sultanisin de okuyan Velidi, ikinci bir curnal ü- zerine, İkinci Abdülhamid iki sari hastalık gibi mektepten çıkarttı, ve hattâ Talhayı babasının yanma sür­ dü.

Konyada sürgün Ebüzizyanm Ba- kırköyünde, iradei seniyye ile mek- tepsiz oturan Velide mektubundan:

«Zaptiye nazırı olacak mel’unun, «Cenabı hak, kariben belâsını versin «ki nezarete memur olduğu günden «itibaren, benimle, hem de has bet en - «lillâh uğraştı. İki-üç kerre matbaamı «bastı. Nihayet beni bu belâya uğrat- «tı. (Buradan bir isim çıkarıldı) Ye- «zidini de allah kahretsin, evlâdını

(1) Mecmuai Ebüzziya, cilt: 3, sayı: 26, sayfa 822, 15 Muharrem 1300.

(2)

O S T A

Ocak lft

ç a p

jyucu

iWPiYORKi;

İstinye iskelesinde

yolculara mahuıs sa­

londa yanmıyan soba

Bir mektepli okuyucumuz yazıyor: îstinye vapur iskelesinde her iskelede lduğu gibi iki soba kurulmuştu. Bir ta- .esi yolcu bekleme oâasına, diğeri ise aemurlarm bulunduğu ayrı odaya.

Bu kış günlerinde saatlerce vapur •eklemek mecburiyetinde kalan istinye olcuları için ayrılan odadaki sobanın 'andığını hiç görmedim. Memurların .•elasındaki soba ise devamlı olarak ya­ lıyor.

Alâkadar makamların bu soba hakkın ia da emir vermelerini ve bizim gibi /olculara ayrılan sobanın yaUtınImasını İlleriz.

İstanbul Ticaret Lisesi talebesinden L. Kökye.

Piyasaya çıkarılan

ithalât mallan

Fiatları tesbit edilerek piyasaya çı­ karılan dünkü ithalât m allan ve ve- •ildikleri firmalar: Jül O. Marsele P i- iâk. İbrahim Tarhana siyah ve gal­ vanize gaz borusu, Vitalis M. Polikara kösele makine kayışı. Ziya İnan Kura çorap makinesi iğnesi. Motor Limited Şirketine otomobil yedek akşamı. Et- ıem Atıf Yönsele sun’î diş. Ziya A r- iosluya suligen boya. Şark ticaret şir­ ketine sivrisinek ilâcı. Türkiye Ecza­ cılar deposuna kimyevî ecza. Hasan Özişe Eczayi kimyeviye. Anadolu Ec- îa deposuna santonin. Mustafa B al- numcuya eczayi kimyeviye. Emine im alıya karbon ve mumlu kâğıt. Ve- ık İnsele markizet ve fantazi pamuk- u. Yorgi Pitarise Lezar ve yılan derisi.

Firmaların adresleri birlikte liste ıalinde asılıdır.

---

o---Konservatuar konserleri

Konservatuarın tertip ettiği konser - ler serisinden Cemal Reşit R ey ile Se­ mih Argeşonun Piyano ve Keman resi­ tali önümüzdeki Pazartesi günü akşamı Şehir Tiyatrosu Dram kısmında saat L8 de verilecektir.

^S on Pasta’ nn bulm acası- )

1

2

3

4

5

6

7 8 9

10

Ebüzziya Tevfik ve

oğlu Velid Ebüzziya

(B a ş taraf t S inci sayfada)

Konyada sürgün olan «Peder-i mii- tehassir» «Ebüzziya Tevfik» in 3 der­ di vardı: Velid’in hayat terbiyesi, Ve- lidin din terbiyesi, Velid’in kültürü, Velid’in ekmek parası.

Konya sürgünü, refah içindeki bir baba kader elinin şümulünda bulun­ durmak istediği oğlu menfasından işa ret parmağını uzatıp en mini mini kabahatlerini gösteriyordu.

Bu kabahat, hazan, «mini mini» nin mefhumundan bile küçüktü. Fakat her yanlışa karşı güzel isyanın remzi olan Ebüzziya, yine her yanlışa karşı güzel âsiliğin namzedi olan oğlu Ve- lid’i, menfası Konyadan başında sür­ gün bir baba şefkatinin durduğu şu satırlarla azarlıyordu:

«Konya, 11 Şubat 902, «N u r-i aynım Velid,

«Bu sabah, 25 Kânunuevvel rumî ta «rihli mektubunu aldım. Gece rüyam- «da seni öpmüştüm. Sabahleyin de «mektubunla tenvir-i uyun eyledim.

«Bana mektup yazmağa vakit bu- «lamamak ayıp. Tenbellikten, misafir «den şikâyet etmek daha büyük ayıp. «Bana, her kim olarsa olsun, adam «yerine koyup da, mektup yazanı ce- «vapsız bırakmamak âdetimdir. Hem «terbiye de bunu iktiza eder. Mektup- «laşmak manevî mülâkat etmektir. «İnsan birine mülâki olduğu zaman, «yalnız kendisi söylese de, karşısm- «daki ağzını açmasa, bir daha o a- «dam la mülâkat etmek ister mi? İş- «te mektup da böyledir. İnsan hissini, «fikrini, muzmarini birine kâğıtla if- «şa ve ilân edince, mürsel-ün-ileyh- «den ayniyle mukabele ister. İşte ru- «hum, bu âdetinden dolayı seni ma- «zur göremem. Muhtî gördüm. Pe- «derin olmasam da, ahbabından bu­ nlunsam, o zaman, terbiyesiz addet- «mekte mazur bulunurum. Burasını «anladın ise, ben de mektubun diğer

«fıkralarına geçeyim... »

Ve şefkat hislerile başlayan azar hasret duygularile bitiyordu:

«Böyle mektuplaşmak ne zamana «kadar sürecek diyorsun. Kim biiir. «Memleketimizdeki müfteriler, insa- «na oturduğu yerde de musallat olun «duruyorlar. Bu kadar hasbi eşirrâ «varken, insan, muhafaza! hukuha na "sil muktedir olur. «Şimdiki halde : «Essabru m iftah-il ferec» diyerek sabır, yahut, daha doğrusu iştihar­ dan başka çare yoktur. Bakı, rüya­ d a öptüğüm gibi, lûtfu hak ile mad­ deten yüzünü, gözünü öpmekliğimi cenabı haktan temenni ile söze ni- :hayet veririm oğlum. Mütehassir pe­ derin, Ebüzziya Tevfik (3 ).»

(3) Kendi el yazısile ve şimdiye ka­ tar hiç bir yerde basılmamış mektu- ıundan.

Konya sürgünü Ebüzziya, Bakırkö- yünde padişah iradesile mektepsiz o - turan oğlu Velide Konyadan din ter­ biyesi verirken, oğlunun kullanacağı kelimeler için bile bu terbiyeyi emre­ diyordu:

«Konya, 1 Nisan 1901, «Nuru aynım Velid,

« ... Sene-i mâliye halikındaki mü-«lâhazan doğru değildir. Onu, filân «günden itibar etmemişlerdir. Yani so «nin zannm gibi, aleyhi-s-salât-i ves- «selâm efendimizin on üç yaşında bu- «lundukları seneden mûteber kılma- «mışlar. Bir de şunu ihtar edeyim î «Her ne zaman Risâlet-penâh efen- «dimizin ııâm-ı kudsîlerini kale veya «kaleme alacak olur isen, öyle, sadece «(H azret-i Muhammedi demekten ic- «tinab et. İsm-i celilleri zikrolunduk- «ça tasliye, yani (Sallallahü aleyhi ve «selleml ve (Aleyhisselâtu vesselam) «demek âdâb-i diyânettendir. Halbu- «ki hiç nâm -ı risâleti kale almamak «evlâdır. Onun için, pek çok tâbirât-ı «tevkiriyyemiz vardır: Nübüvvet- pe- «nah efendimiz, Risalet- meâb efen* «dimiz, Zât-ı hazreti peygamberi, «Server-i kâinat, m efhar-i mevcûdât, «seyyid-ül- kevneyn, zât-ı peygambe- «rî, peygamber efendimiz, nebiyy-l «zîsan efendimiz) gibi.

« i'an iyen, zeman-i seâdet- nişanla- «rından bahsedilmek istendiği vakit «te de (Zem an-ı seâdet, ahd-i seadet) «demek iktiza eder. Evâil-i islâmdan «bahis sırasında da (Sadr-i İslâm tâ- «biri ıstılah olmuştur. Meselâ, sadr-1 «islâmda bulunan serveran-ı din bu «cihana sığmaz ulviyeti camı idi, de- «necek olsa «O asr-i celilde bulunan «eshâb-i kiram murad olunmuş olur. «Çünkü (Sadr) m manası her şeyin «mukaddeminin âlâsı ve evveli demek «dir. Mebde’i, fatihası, ihtidası. Diğer «m anâlar (au figuré) yani mecazîdir, «Bunları bilmek, bellemek, ve sirası «geldikçe isti’mal etmek lâzımdır....

« (4)j>

Fakat, Konya sürgününün oğluna mektupla verdiği bu dersler, çocuğu­ nun beynine sarık sarmak ve onu ma ziye mıhlamak demek değildi. Ebüzzi­ ya, yine Konyada sürgünken, oğluna yazdığı başka kâğıtlarda, onun, Fransızca, hattâ Almanca öğrenmesi­ ni çok istiyor, hattâ kendisinin bile kulak dolgunluğiyle olsun Almanca öğrenmiye başladığım oğluna örnek diye gösteriyordu. Hattâ, başka bir şey daha yazıyordu: Sun’î OsmanlIca dilinin istikbali olmadığım.

Bunları gelecek yazımda aynen ve­ receğim.

Mİdhat Cemal KUNT AY

(4) Ebüzziyanm kendi el yazısile

ve

hiçbir yerde basılmamış mektubun dan.

D in le rk e n :

Burası Ankara

radyosu

(Baştaraft S inci sayfada)

ohassısları ile muhtelif Vekâletlerin mü ıessilierinden mürekkep bir heyet tâ- afmdan üçer aylık olarak tertip ve tan im edilmektedir.

Kısa dalga Ankara radyosu hergün aaı 6 dan itibaren sekiz yabancı dil İzerinden haberler vermektedir. Bu dil er sırasile şunlardır: Hindçe. Sırpça, irapça, Farsça, Yunanca, Bulgarca,

da-H l K Â Y E :

Telefonda

(Baştarafı 5 inci sayfada)

yorum, fakat gülemiyorum... Beni tiza bağlıyan bu telefona o kadar minnetta­ rım ki... Bana inanın, ben belki de an­ cak bugünden itibaren hayatın mâna­ sını anlamağa başhyacafım!. Şayed..

— Auo.. Ailo... Allo... N e oldu? — Efendim, sizinle Ankaradan ko­ nuşmak istiyorlar!.

— Fakat rica ederim, ben sizden An- karayı istemedim... Bana deminki

nu-Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizans imparatorluğu 1261'de ihya edildiğinde herhalde Ekrem Bey (H. Andreas) adasındaki manastır topluluğu tekrar canlanmış, bu canlanışta pek uzun sürmeyerek

Çalışmada yer almayan, Was- hington Üniversitesi Tıp Okulundan moleküler patolog Colin Pritchard, bu yeni araştırmanın kan plazması temelli kanser tarama testleri ara-

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

göre, yeni geliştirilen bir tarama teknolojisi sayesinde hastalar kalpteki kan damarla- rının görüntülenmesi ve kalp kasına kan akışının ölçülmesi sırasında hem daha az

İşte, yapımcılığını ve yönetmenliğini Canan Okman Arslan'm üstlendiği &#34;Yahya Kemal Beyatlı’yı Anma Konseri”nde yer alan, sanatçının ünlü

Nazan Ulutekln, “önümüzdeki günlerde Kültür Bakanlığı ile görüşüp babamızın fotoğrafların­ dan oluşan geniş kapsamlı bir albüm oluştu­ rulması

Bu ki­ tapta toplanan öykülerde belirgin­ leşen özelliklerden biri, yazarın pek çok yerde savaşın acı gerçek­ lerini tüm çıplaklığıyla gözler önü­ ne

ölm ek değildir ömrümüzün en feci işi. Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi diyor. Hayali olmayan, umudu kal­ mayan insan ölmeden Önce ölmüş