T
l
.
AÂ y e tu lla h B ey
J
ve Y e n i
J
O s m a n lı C e m iy eti
Y a z a n : S e n i h a S a m i M o r a l iCVM ORALI Abdüllatif Subhi Paşa’nm büyük oğlu Mehmed Âyetullah Bey, 30 cemâziyelevvel 1262’de (3 eylül 1846) Mısır'da dünyaya geldi. Ailesi İstanbul’a yerleştiği zaman henüz üç yaşındaydı.
Tahsiline itina edildi. Dr. Mordtmann gibi âlimlerden ders okudu. Fransızca’yı mükemmel surette öğrendi. Tanzimat dev rinde pek çok münevverler yetiştirmiş olan Tercüme Odası’na kaydedildi. Resme çok istidadı vardı, fakat bilhassa edebiyat ve siyaset ile meşgul oldu. Edebiyatta baba sının ve büyükbabası Sami Paşa’nın mu hafazakârlığını kabul edemedi. Onların bütün ihtarlarına rağmen Şinasi, Ziyâ ve Kemal’in yenilik cereyanına uydu.
Milliyet ve hürriyet ideallerinin ateşli bir taraftarıydı. Sultan Abdülaziz’in ve bilhassa Ali Paşa'nın idaresinin istibdadı na karşı ruhu isyanla dolu idi. Rüya isim li manzumesinde Ali Paşa'yı acı surette tenkid etti.
Volney’nin Les Ruines adlı eserini Ted- miir Harabeleri adı altında kısmen tercü me etti ve neşretti. Fransızlar'ın millî marşı Laa MarseiIIaise’i nazmen tercüme etti ve aslındaki kuvvet ve heyecanı tama- miyle ifade etmeye muvaffak oldu.
İkinci kardeşi Sami Bey ile birlikte Utarid adında bir gazete çıkardı. Üçüncü
nüshasında hükümet hakkında «gayri muntazam» sıfatı kullanıldığı için gazete kapatıldı. «Utarid» adı seyri çabuk geçen bir yıldıza ait olduğu için uğurlu gelme diğini söyleyip eğlenenler oldu.
Osmanlı Imparatorluğu’nun devam edip giden felâketlerine çare bulmak ve inhita tın önünü almak ümidiyle bir an evvel meşrutiyeti tesis etmek hülyasına kapılan Âyetullah Bey ile üç genç arkadaşı, gizli bir cemiyet kurdular. Halbuki Âli ve Fu- ad Paşalar, Batı devletlerinin müessesele- rini yavaş yavay^âlmak fikrindeydilerT Gençler, cemiyetlerine «Ittifak-ı Hami yet» adını verdi. Bu isim sonradan «Yeni Osmanlılar Cemiyeti» diye değiştirilecekti. Âyetullah Bey’in arkadaşları şunlardı: Mahmud Nedim Paşa’nın büyük kardeşi Sağır Ahmed Bey'in oğlu Mehmed Bey ile iki zabit, Nuri Bey (sonradan âyandan Nuri Paşa) ve Reşad Bey (sonradan Ku düs mutasarrıfı Reşad Paşa). Namık Ke mal bunlara iltihak edince sayıları beşe baliğ oldu. Hep birlikte Belgrad ormanın da öğle yemeğini yemek bahanesiyle giz li bir toplantı yapmaya karar verdiler.
1865 senesi haziran ayında bir cumarte si akşamı Yeniköy’de Mehmed Bey’in ba basının yalısında toplandılar (ayın kaçın cı günü olduğunu sonradan hiç kimse
hatırlayamadı). Ertesi sabah vapura bine rek Büyükdere’ye çıktılar. Mir’at gazete sini yeni tesis etmiş olan şair Refik Bey, kendilerini iskelede bekliyordu. Beykoz' dan gelmişti. Böylece altı kişi oldular. Hepsi gençti. Ayetullah Bey, on dokuz ya şını doldurmamıştı. Hepsi Fransızca’yı iyi biliyordu, çoğu Tercüme Odası'nda me murdu. Gözleri Batı âlemine açılmıştı. Batı’daki terakkiden vatanlarını müstefid etmek istiyorlardı.
Kimi arabaya, kimi ata binerek Bel grad ormanına gittiler, Valide bendi kar şısında oturdular.
Bir aşçı ile birlikte iki ağa, Yeniköy’ den öküz arabası ile gelmişlerdi. Yerlere hasırlar serildi, sofra kuruldu, yemek ha zırlandı. Ağalar ile arabacılar uzak bir yerde oturarak kendi keyiflerine baktılar.
Ayetullah Bey, kendi kitaplığından Leh- liler’in Gizli Teşkilâtı Nizamnamesi ile îtalyanlar’ın Carbonari cemiyetinin nizam namesini getirmişti. Okumadan evvel şöy le bir mukaddimede bulundu:
— Biz bir asırda yaşıyoruz ki, dünyanın her yerinde millet hareketleri hüküm sü rüyor. Size milletlerin gençlik teşkilâtına, gizli cemiyetlerine örnek olarak iki nizam name getirdim. Bunların biri Lehlilerim gizli teşkilâtı nizamnamesidir.
O, kâğıtları çantasından çıkarırken Na mık Kemal uzunca bir nutuk irad etti. Ez cümle dedi ki:
— Lehliler, XIX. asır medeniyetinin şe hit olmuş mazlûm bir milletidir. Mefahi- r-i millîyemizdendir ki, bu haksızlığa kar şı yalnız biz isyan ettik... Leh ihtilâlcileri ile bizim aramızda yalnız Moskof ihtira sının kurbanı olmaktan başka bir müşa behet yoktur... Lehliler istilâya, taksime uğramadan evvel uyanmış, teşkilât yapmış olsalardı, kendi dahilî vaziyetlerini düzelt miş olsalardı bu felâkete uğramazlardı. Onların gizli cemiyetleri ancak bu felâket ten sonra vuku buldu.
Bu toplantıdan iki buçuk ay sonra Re fik Bey koleradan öldü. Fakat cemiyetin âzası çoğalmaktaydı. Ulemâdan, umerây-ı askerîyeden, mülkiye memurlarından ve halktan birçok kimseler kaydedildi. Aza nın adedi 245’i buldu. Bunların arasında Ziyâ Paşa, Süleyman (sonradan Şıpka kumandanı), Şırvanî-zâde Rüşdü , Paşa (sonradan sadrâzam), Asım Mehmed Bey (sonradan Asım Mehmed Paşa, evkaf na zın), Ömer Nailî Bey (sonradan Erkân-ı Harbiye Reisi Ömer Nailî Paşa) vardı. Ebüzziya Tevfik Bey, 1866'da cemiyete kaydedilmişti. Sarraflardan Köçeoğlu A- gop ile Hıristaki Efendiler de cemiyete
Tanzimat devrinin büyük siması: Sadrâzam Âli Paşa.
mensup idiler. Karabet Efendi, cemiyetle Veliahd Murad Efendi arasındaki muha bereye vasıta idi.
Reisleri Mehmed Bey’di. Malî ve siyasî müdür, Mısır hanedanından Mustafa Fâ zıl Paşa'nm kethudâsı Azmi Bey idi.
Mustafa Fâzıl Paşa, 1867’de cemiyete il tihak etti. Onun gayesi öbürleri gibi men faatten âri değildi. Şunu da kaydetmeli ki, Mehmed Bey de, amcası Mahmud Ne dim Paşa’nm sadrâzam olmasını istiyor du.
Mustafa Fâzıl Paşa, Âli Paşa’ya karşı hususî bir kin besliyordu. Mustafa Fâzıl Paşa'nm büyük kardeşi, Mısır Valisi İs mail Paşa, Mısır valiliği veraset kanunu nu değiştirerek hıdiv unvaniyle babadan oğula intikal ettirilmesini Âli Paşa'ya ka bul ettirmişti. O zamana kadar valilik, ailenin en yaşlısına intikal ediyordu. Bu usulün Osmanlı hanedanı verasetinde ne
kadar feci neticeler verdiği malûmdur. Sultan Abdiilaziz, İsmail Paşa’nm tasav vurunu tasvib etti, çünkü kendi de Os
manlI saltanatı vefajet usulünü değiştir mek, oğlu Yusuf İzzeddin Efendi'yi veli ahd tayin etmek istiyordu. Mısır veraset kanununa ait ferman 1866’da sâdır oldu. Mustafa Fâzıl Paşa'nm İsmail Paşa’ya ha lef olmak ümidi yıkıldı. Bunu affedemi yor du.
«Ittifak-ı Hamiyet» cemiyetinin adı «Ye ni OsmanlIlar Cemiyeti» ne münkalib ol du.
3 haziran 1867'de Veliefendi çayırında ikinci toplantı icra edildi. Takriben elli kişi kadar geldi. Mustafa Fâzıl Paşa mem leketi terketmiş, Paris'e çekilmişti. Ket- hudâsı Azmi Bey kendisine vekâlet edi yordu.
Bu defa Ayetullah Bey müthiş bir hayal kırıklığına uğradı. Azmi Bey, toplantı
ündeyken vükelâyı katletmek ve Mahmud Nedim Paşa’yı sadârete getirmek hususu nun müzakeresini teklif etti.
Âyetullah Bey şiddetle itiraz edince Mehmed Bey ayağa kalktı:
— Bu cemiyete birçok ricâl, ezcümle pederiniz de dahildir, dedi.
Âyetullah Bey:
— Eğer şahsa hizmet etmek ve menfaat uğrunda insan katletmek istiyorsamz Al lah sizi kahretsin, diyerek atma bindi, gitti.
O akşam babasına anlattı. Subhi Paşa, Âli Paşa’ya karşı muğber olduğu için onun la konuşmuyordu. Keyfiyeti serasker Rüş- dü Paşa'ya haber verdi.
Zabıta, cemiyet mensuplarını takibe başladı. 16 hazirana kadar Âyetullah Bey de dahil olmak üzere on altı kişi tevkif edildi.
En evvel Mehmed Bey, ondan sonra Nuri ve Reşad Beyler Avrupa’ya kaçmaya muvaffak oldular. Öbürlerini birer me muriyetle payitahttan uzaklaştırmaya te- ' şebbüs edildi. Zivâ Pasa Kıbns mutasar- nflığma, Kemal Bey Erzurum vali mua vinliğine tayin edildiler, fakat memuriyet leri mahallîne gitmeyi geciktirdiler, ilk fırsatta bir vapura binerek İtalya’ya kaç tılar. Ali Suavi orada onlara iltihak etti. Suavi, bir zaman Sami Paşa tarafından himaye edilmişti. Sami Paşa kendisini mi safir odalarından birine almış, sonra Fi libe’de rüşdiye mektebine hoca tayin et mişti. Mustafa Fâzıl Paşa, yol masrafla rım temin ederek üçünü de Paris’e, yanı na celbetti. ilk kaçanlardan Mehmed, Re şad ve Nuri Beyler’den başka Kâni Paşa- \ zâde Rifat Bey, Agâh Efendi, Mısırlı Ab
dullah Efendi, daha evvel Paris'e iltica et mişlerdi. Mustafa Paşa hepsine maaş bağ ladı. Muhbir adında bir gazete neşretme ye başladılar.
Cemiyet içinde tesanüt çok devam etme di. Sultan Aziz o senenin yaz mevsiminde Paris’i ziyaret ettiği zaman cemiyet aza- sının hepsini Fransız hükümeti, Osmanlı elçisinin müracaatı üzerine Paris’ten çı karttığı halde, Mustafa Fâzıl Paşa istisna edildi. Padişahın ayağım öptü ve bir müd det refakatinde bulundu. Padişahın avde tinden sonra Mustafa Fâzıl Paşa da eylül ortalarında İstanbul’a avdet etti.
Namık Kemal’in, Mustafa Fâzıl Paşa hakkındaki itimadı sarsılmıştı. Fakat Pa şa, İstanbul’a avdet ederken Baden Ba- den'e uğradı, Kemal ile görüşerek gönlü nü aldı, bir gün bir meşrutiyet sadrâzamı olabileceğini ümit ettirdi. Suavi’nin Muh- bir’de Mustafa Fâzıl Paşa aleyhindeki neşriyatının şiddeti gittikçe arttığı için
34
1866 senesi ilk baharında Mustafa Fâzıl Paşa gazeteyi kapatmıştı. Kemal Bey ile Ziyâ Paşa Suavi’den uzaklaştılar. Suavi sı rayla ikamet ettiği Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde gazete neşretmeye devam edi yordu.
Mustafa Fâzıl Paşa, hükümet ile barış tı. Ali Paşa’ya: «Hıdiv İsmail Paşa'yı az lederek veraset fermanının feshine çare bulunuz, ben Mısır hıdivi olayım... Ben de sizi Yeni Osmanlılar’dan kurtarırım,» dedi. Mustafa Fâzıl Paşa’nm cemiyetten azledildiğini cemiyet, 10 zilhicce 1286’da (12 nisan 1870) ilân etti.
Cemiyet ikiye bölünmüştü. Suavi ile Zi yâ Paşa’nın neşriyatı Âli Paşa aleyhinde, Abdülaziz lehindeydi. Hüseyin Vasfi Pa şa ile Mehmed Bey Cenevre'de İnkılâb adında bir gazete neşretmeye başladılar. Padişahın aleyhinde çok şiddetli bir lisan kullandılar. Kemal, uzaktan seyirci kaldı. Kemal ile Ziyâ, hiç bir zaman, hiç bir sebeple, vicdanlarına muhalif harekete te nezzül etmediler. Ancak Âli Paşa’ya karşı haksızlık ettiklerini sonradan anladılar.
1870 senesi ilk baharında Yeni OsmanlI lar Cemiyeti büsbütün dağıldı, umumî af ilân edildi. Cemiyet azası, birer birer memlekete avdet ettiler. Yalnız Mehmed Bey gurbette kaldı. 1874’te, otuz bir ya şında öldü.
Âli Paşa 1871’de öldü. Abdülaziz, Mah mud Nedim Paşa’yı iki defa sadârete ge tirdi, eylül 1871’den itibaren on bir ay müddetle, 1875 - 1876’da sekiz ay müddet le o makamı işgal etti. Memleket, bir da ha altından kalkılmayacak bir hercümerce sürüklendi, ahalinin padişaha karşı iti madı temelinden sarsıldı. Kemal, İbret adı altında neşrettiği yeni gazetesinde me murların muttasıl değiştirilmesini tenkid etti. Ziyâ Paşa, Âli Paşa’nın mezarım zi yaret ederek istiğfar etti.
Âyetullah Bey, tevkif edildiği zaman mahkemeye verilmişti. (Mahkeme zabıtla rı başvekâlet arşivlerindedir). Bir müddet mazul kaldıktan sonra 1873'te Tuna vilâ yeti mektupçuluğuna tayin edildi. Uç ay sonra, temmuzda, azledildi. Fikirlerinde sebat ediyordu. Kemal, Vatan piyesinin uyandırdığı heyecandan dolayı Magosa’ya sürüldüğü zaman Âyetullah Bey onunla muhabere ediyordu. Onun da uzaklaştırıl ması uygun görüldü. 1877’de mektupçuluk ile Erzurum’a tayin edildi. Oradan avdeti esnasında Erzincan’a giderken yolda Ter can’da öldü, 12 rebîulevvel 1295’te (16 mart 1878). Otuz iki yaşım doldurmamıştı.
Bir Çerkeş hanımla evlenmiş ve bir oğ lu olmuş, çocuk, küçük yaşında kuşpala- zmdan ölmüştü.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi