EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
6-
l ?
Nâzım Hikmeften
Öğütler...
Nâzım Hikmet’in temmuz 1944’te Kemal Sülker'e gönderdiği bir mektubu okuyorum. Sülker, 1941’den beri Nâzım Hikmet’le mektuplaşmaktadır. 1943’te Konya’ya sürgüne gönderilince mek tuplaşma kesilir. Bir süre sonra Sülker, Bursa Cezaevi'ne bir mek tupla iki öyküsünü gönderir. Bunlar ilk öykü denemeleridir. Öy külerden biri 'iki Liranın 50 Kuruşu’ adını taşır, Tekel’den iki lira alacağı olan bir köylüden 50 kuruşluk bir kesinti yapılmasını an latır. 'Bekleme Salonu’ da İstanbul Valisi'yle görüşmek isteyen lerin nasıl atlatıldığının öyküsüdür. Nâzım Hikmet genç yazara gönderdiği mektupta bu öyküler konusundaki eleştirilerini tam bir içtenlikle yazar.
Kemal Sülker bu ilginç mektubu ‘Sanat Emeği’ dergisinin ha ziran 1979 sayısında yayımladı. Nâzım’ın mektubu hem belge sel değer taşıyor, hem de bugün bile genç öykü yazarlarına ne lerden sakınmaları, nelere önem vermeleri konusunda önemli uyarılar getiriyor. Nâzım Hikmet, genç Sülker’in öykülerini "Muh teva bakımından edebiyatın vazifesini iyice anladığınız göze çar pıyor. Bence en önemli mesele budur” diye övdükten sonra dü şüncelerini şöyle sıralıyor:
“ Küçük hikâyelerde en mühim şey, bitişi bitiş zamanında bi tirmektir. Bence ‘50 Kuruş’ hikâyesinde bu yerinde bitmemiştir. Otomobille çiğnenmesi ihtimali ve şoför filan fazladır. Aynı şey ikinci hikâye için de bir bakıma varittir. Bu ölçü meselesi hele hikâyecilikte çok mühimdir kanaatindeyim.”
Nâzım Hikmet bir sanat yapıtında ‘propaganda’ya gereğinden çok yer verilmesini doğru bulmuyor, diyor ki:
“ Her iki hikâyede de bu lüzumsuz izahat yüzünden bir pro paganda kokusu var. Beni ters anlamayın. Propaganda olma yan hiçbir sanat eseri yoktur. Mesele bu propagandayı en sa- natkârane yapabilmektedir... En başarısız eserler şematik, zor lanmış, kabataslak çizilmiş iddialı eserlerdir. Beni yanlış anla mayın yine, her eserin iddiası vardır. Mesele bu iddiayı realite de olduğu gibi ve onu ustaca realite oluş halinde bulunduğu gi bi vermektir.”
Nâzım Hikmet’in kırk dört yıl önceki öğütleri bugün de geçer- lidir. Genç öykü yazarlarının büyük şairimizin görüşlerinden çok şey öğrenmeleri beklenir. Dikkat edilirse, Nâzım çok yerinde ve çok haklı eleştirilerini büyük bir incelikle, genç bir yazarı kırmak tan özenle kaçınarak yapmaktadır.
Nâzım Hikmet daha sonra şöyle diyor:
“Az bulunurdu doğrusu... Yani sizin anlayacağınız” filan gibi edalara sapmayınız. Edanın fenası iyisi yoktur. Yalnız mesele ye rinde kullanmaktır... Ben şahsen bizim Türk edebiyatında bu tur- nürleri muvaffakiyetle kullanmış bir tek hikâyeciyi henüz tanımı yorum. Aynı suretle ‘Nasıl da, değil miydi?’ filan gibi turnürler de uydurmadır. Bunlar Türk diline Esat Mahmut’ların falan sok tukları tabii sokamadıkları uydurma turnürlerdir.”
Nâzım Hikmet son söz olarak öykü konusundaki görüşlerini üç noktada özetliyor: "1- Sanatkârın mesuliyeti doktorunkinden ve mühendisinkinden daha büyüktür. 2- Mesuliyetini, yaptığı işin vehamet ve ciddiyetini anlamış bir sanatkâr realiteyi diyalektik sey riyle verir. Ölmüş olanın cesedi, ölmekte olanın can çekişmesi, doğan ve canlanışın hamlesi. Bunların arasındaki zıddiyet birli ği realiteyi meydana getirir. 3- Realist bir sanatkâr yukarıda söy lemiş olduğum gibi, realiteyi sadece müşahede, şerh ve izah etmekle kalmaz, fakat onu değiştiği istikamette değiştirmek için sanatkârca ve mücahitçe müessir olur.”
Nâzım Hikmet’in eleştirileri genç Kemal Sülker'i öylesine et kilemiş olmalı ki öykü yazmaktan vazgeçmiş. Yine Nâzım Hik met, Orhan Kemal’i de ‘şiir’ yazmaktan içtenlikli eleştirilerle uzak laştırıp öykü ve roman alanında yüreklendirmiştir. Eleştirilerden yararlanmayı bilmek büyük bir erdemdir. Sülker bu başarıyı gös termiş.
Nâzım Hikmet’in Kemal Sülker’e ve A. Kadir’e verdiği bir öğüt de, kendisinin deyimiyle ricası da şudur:
“Bir cephe vazifesi gibi okumak, yabancı bir dil öğrenmek, yüreğinizin ve kafanızın şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden son- • ra da büyük Türk halkının ve sahici insan kütlelerinin saadeti için İşlemesini temin için sabırla, inatla çalışmak...”
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi