• Sonuç bulunamadı

Eyüp Sultan'da Loti kahvesi ve çevresi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eyüp Sultan'da Loti kahvesi ve çevresi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eyüb’ün İskeleden manzarası Eyüb, vu du débarcadère.

: VİM

$VLTAN’DA

c i v :

l î

i i

£; e &

M .

Mesud Koman

Eyüp Sultan sırtlarında Türk Dostu Fransız yazarı Pierre Loti’nin adını taşı­ yan tarihî kahveye çıkmak için deniz yo­ lu tercih edildiğinde, Galata Köprüsünün yan tarafından Haliç vapuruna binilir. Karadan gitmek için iki yol vardır: Birisi şehirden surların dışına çıkılarak Eyüp çarşısına inen yeni yol, öbürü Unkapa- nmdan eski Bizans caddesi olan H aliç’e paralel şekilde giden eski yoldur.

Eyüp vapur iskelesinden, sağda ye­ şillikler arasında beyaz mezar taşlarının

süslediği, sırt, H aliç’in uzaklarından dik­ kati çeken Pierre Loti kahvesi çevresidir.

Eyüp semti mezarlıkları, tarihte çok ünlüdür. Burada nice Hanım sultanlar, saray mendupları, sadrazamlar, şeyhülis­ lamlar, vezirler, kumandanlar, din ve ta­ savvuf, ilim ve fikir, şiir ve sanat adamla­ rı gömülüdür. Bunlardan bazıları hususi türbelerinde, çoğu ise umumi mezarlık­ larda ebedi uygularını uyumaktadırlar. E- yüp mezarlıklarını usanıp yorulmadan adım adım dolaşmak, burada gömülü

(2)

lanlardan her hangi bir suretle Türk tari­ hinde yer almış büyüklerin mezarlarını ve kitabelerini tesbit etmek, her halde pek güç, fakat başarılması gereken ha­ yırlı bir iştir.

Tarihimize yeni gerçekler Kazandıra­ cak olan böyle bir araştırmayı gelecek sayılarımıza bırakarak şimdilik Loti kah­ vesi çevresinin tanıtılmasına geçiyo­ ruz.

Piyerloti kahvesi çevresine gitmek için, Eyüp Sultan Vapur iskelesinden çı­ kılınca, sağda görülen merdivenli cami son devir Kaptan paşalarından Haşan Pa­ şa tarafından yaptırılmıştır. İlerleyince sağdaki türbe, Sarayın en büyük harem âmiri, Şekerpare kadına aittir.

Solda köşedeki türbe, I I I Murad ve I II , Mehmed devri Sadrazamlarından Ferhad Paşanındır.

Sağda, sırasıyla dört türbeden birin­ cisi, Rumeli mirimirâni Mehmed Paşaya, İkincisi II. Selim, I II . Murat ve I II . Meh­ med devri Sadrazamlarından Damad Si- yavuş paşaya, yanındaki küçük ve basit olanı, bir İtalyan mimarına muhtemelen Raymondo d’Aranco yaptırılan, Şeyhülis­ lâm Uryanizade Esad efendiye, camiye doğru dördüncü türbe Kanunî Sultan Sü­ leyman Kaptanı deryalarından Pılak Mus tafa Paşaya ve beşincisi, muhtemelen şehzadelere aittir. Siyavuş Paşa türbesi karşısında, soldaki türbe, Osmanlı im pa­ ratorluğunun en azametli devrinin Sadra­ zamı Sokullu Mehmed Paşaya aittir. Sı­ rasındaki mezarlıkta, kendi mektebi ö- nünde, imparatorluğun kanunları ile şe­ riat geleneklerini telif eden Şeyhülislâm Ebusuut efendi, çocukları ile yatar.

---0---Meydandaki Eyüp Sultan cami ve türbesi, ilk olarak Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış, zaman zaman Pa­ dişahlar tarafından onarılmış, ilâveler ya­ pılmış, çinilerle süslenmiş ve nihayet III. Sultan Selim 1798 M. tarihinde genişleti­ lerek ihya etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun azametinin bir ses­ siz tanığı; Bosnada doğan, Cezayirde müftülük eden ve İstaııbulda yatan Ahmet Efendi'ııin

mezar taşı

Pierre tombale d'Ahıned Efendi ile Bosnie, Miifti de Tunis.

Camiin sol köşesinde, bu gün önün­ de yapılan dükkânlarla kapatılmış Fatih Sultan Mehmed’in camie vakfettiği çifte hamam önünden, Ali Bey köyüne giden caddenin ikiye ayrıldığı noktada, solda küçük bir hazire ve gerisinde taş istinat duvarı üzerine inşa edilmiş, önünde ağaç­ lar bulunan, ahşap mimarimizin güzel örneklerinden, muhafazası gerekli bir ev görülür.

Evin sırasında, büyük selvi ağaçla- rıyle bezenmiş mezar taşları arasından başlayan yokuşun set üzerinde, etrafı de­

(3)

mir parmaklıkla çevrilmiş bir kabre ası­ lan levhadan, Pariste 1900 yılında Cihan Pehlivanlığını kazanan, İstanbul’da 1904 senesinde ölen Karaahmed Pehlivanın bu­ rada gömülü olduğu öğrenilmektedir.

49 yaşında ölen Karaahmed Pehliva­ nın kabrinin, başında Rumeli ahalisine, (Bugünkü Bulgaristan ve Tuna Boyu) Türklerine mahsus fes üzerine sarılmış burmalı sarıklı mermer lâhdi gösterişli­ dir. Arkasındaki kısımda, devrinin dik­ kat çekici süsleme unsurlarını taşıyan ka- dm-kabir taşlan bulunmaktadır.

Biraz ileride üzerinde kafesi destar bulunan, sağa eğrilmiş 1235 H. tarihli Defterdarlığın (M aliye Nezaretinin) ileri gelen âmirlerinden, Mevkufatî Kenan e- fendinin mezar taşı ile buna muvazi eği­ len üzerinde Mevlevi tarikati dervişlerine mahsus bir sikke bulunan, aynı aileden bir zatın, müdevver mezartaşı var­ dır.

Mevkufatî Kenan efendinin kabrinin ilerisinde, aynı sırada bulunan kabir, Os­ manlI İmparatorluğunun dünyanın üç bü­ yük kıtasındaki genişleme devrini hatır­ latır.

Kabir sahibi; Bosnada doğan Ahmed efendinin Cezayirde müftülük yapması OsmanlI sınırlarının genişliğini gösterir. Bu zatın mezarı sırasında, dört tarafın­ da kitabe bulunan mezar, 918 H. yılında vefat eden Derviş Mahmud'a aittir. Yazı­ sı, kavuğu ve kavukla kitabe arasındaki baklava biçimindeki motifleri, köşelerin­ deki burmak sütunçeleri üe bir hususi­ yet taşır.

---o---Solda set üzerinde, aralarında bir de minaresi bulunan bina topluluğu, bugün Çin idaresinde olan Şarkî Türkista- nın merkezi Kaşgar’m adını taşıyan tek­ kedir. Burası Tersane Emini Murtaza efendi tarafından, mescid ve bir Nakşi­ bendi Tekkesi olarak yaptırılmıştır. Tek­ keye ana yoldan ayrılan bir arnavut kaldı­ rımından çıkılır.

(4)

liss Pardoe’nun kitabında Barlett’in kalemi ile 1838 in laliç i La Corne d ’Or en 1838 dessin de Barleit, extrait de ouvrage de Miss Pardoe

é^ifiip ta J lo ti

Js^akoasi

aa

Ç

A/l. A/les'ud Koman

Melling’in (1819 M .) de bu civardan Halici gösterir bir gravürü bulunduğu gibi, (1835 M .) yılında İstanbul hakkında bir çok eserler veren İngiliz kadın yazarı Miss Julia Pardoe buradan, Haliç ci­ varının o zamanki panoromasını tasvir etmiş ve W. H. Bartlett de, gravürlerini çizerek canlandırmıştır.

Miss Pardoe buradan H aliç’i şöyle canlandırır:

«Eyüp Sultan, surların dışında ve li­ manın bittiği yerde kurulmuş olan bu kasabaya, Türkler’in gözünde bir ruha- niyet sinmiştir. Azametli caminin, pito­ resk mezarlığının, tarihî bir kıymeti var­ dır. Fakat, Boğaza kadar Haliç’i bütün boyunca ayak altında tutan Eyüp’ün mev­ kii eşsizdir. Türlü ağaçlarla bezenmiş, arkasındaki yassı tepeler bu kasabaya, önündeki lâtif manzara ile denk bir fon teşkil eder. Levend akça ağaçlar, gür

(5)

yap-raklı çınarlar, yelpaze gibi açılmış akas­ yalar, tığ gibi serpilmiş serviler, yan yana büyümüşler mezarlıkların, kasvetli yeşilliklerinden süzülen gölgeleri silmiş­ lerdir.

Kasaba, hakikaten güzel binalarla bezenmiştir. Haliç kıyısında gösterişli, zarif yalılar vardır. Has beyaz mermer­ den yapılmış olan caminin yine mermer döşemeli avlusunda, asır görmüş ulu a- ğaçlar vardır.

Caminin karşısındaki müzeyyen ve zengin türbede, Hz. Muhammed’in silâh arkadaşı ve sancaktarı yatmaktadır. Adı­ nı kasabaya vermiş olan bu büyük adam milâdın 668. yılında bir Arap ordusu ile İstanbul muhasarasına gelmiş, şehit ol­ muş. Sekiz asır sonra, müslüman Türk- ler İstanbul’u zapt ettikleri sırada, Fa­ tih Sultan Mehmed, onun hatırasını taziz için bu camiin temellerini attırmış ve keşfedilen mezarının üzerine de türbeyi yaptırmıştır.

Fatih’ten sonra, asırlar boyunca tah­

ta oturan her yeni padişah, saltanat alâ­

metlerinden olan kılıcını, tantanalı bir merasimle Eyüp Camünde kuşanmıştır.

Eyüp sahilinin en büyük yapısı, ta­ lihsiz I II . Sultan Sslim’in yaptırdığı sahil saraydır. İstanbul’da bulunduğum sıra­ larda, bu muhteşem sarayda zamanın pa­ dişahı II. Sultan Mahmud’un ablası Es­ ma Sultan oturmakta idi. (1 ).

«Eyüb tepelerinden İstanbulun pa­ noramasına doyum olmaz, güneş altın­ da pırıldayan cami kubbelerinin altın a- lemleri ve gökyüzüne boy atmış beyaz minareleri ile muazzam şehir, Saraybur- nuna doğru, dalga dalga uzanır. Uzakta Asya toprağında, Bulgurlu tepeleri, şima­ li şarkiye doğru Boğaziçi sırtları görü­ lür.

Beri tarafta Halicin gerisinde, Kâğıt­ hane deresi gümüş bir şerit halinde ses­ sizce limana dökülür.

Karşıda yeşillikler arasında, tepesi­ ne kadar kırmızı tuğladan örülmüş Kızıl minare mescidi, onun üstünde çıplak Ok Meydanı daha ötede Kasımpaşa, daha ö- tede, selvilerle bezenmiş Meyit yokuşu,

Aşıklar mezarlığı, dubalar üstünde H a­ licin iki yakasını bağlayan köprü, bina­ ları gittikçe küçülen Frenklerin Galatası, Beyoğludur. Ondan öte Tophane.... Lord Byron’un dediği gibi, bu güzel memleket için Cenabı Hakkın neler yarattığını gör­ mek ne hoş şeydir.» (2 ).

---

0---İstanbul’a gelmeden evvel buraya ait eserleri gözden geçiren, Fransa Büyük­ elçiliği maiyet gemisinde ve bilâhare el­ çilik deniz ateşesi olarak vazife gören Pierre Loti, Rabia Kadın kahvesine bir­ çok ziyaretler yaparak, H aliç’in manza­ rasını, buradan seyretmiş ve sonradan kahvenin kendi ismiyle anılmasına yol açmıştır. Şarkta her gittiği memlekette yerli bir kadınla dost olmayı adet edinen ve sonra da, o kadınla ilgili bir roman yazan Pierre Loti, Japonya’da Madam Lao isimli bir kızla tanışmış «Madam Krizan­ tem » i yazmıştır.

İstanbul’da da güya KafkasyalI bir kız ile evlenmiş ve ölünce Kasımpaşa sırtlarına gömülen bu kızı, sonradan bu çevreye naklettirmiş, hatta söylenildiğine göre Azadenin buralarda mezarını arıyan- lar bile olurmuş. Bu egzotik şair, Türk kızı Âziyade için de bir roman yazmıştır.

Sonradan, rütbesi Miralaylığa yük - selen ve Fransız Akademisi azalığına se­ çilerek tevkir edilen Pierre Loti Türk M il­ letinin kara günlerinde Trablusgarp ve Balkan harpleri sırasında, bize olan ya­ kınlığını göstermiş ananevi Türk-Fransız dostluğunu perçinlemiştir. İstanbul Şeh­ remaneti civarındaki bir caddeye ismi ve­ rildiği gibi, oturduğu iki evin üzerine de Türkçe ve Fransızca övücü, yadedici bi­ rer kitabe konulmuştur. (3 )

(1) — Esma Sultan’m sahi! sarayı, Defterdar­ daki Sümerbank Fabrikası yanında idi. (2) — Tarih Dünyası Mecmuasından mualen

alınmıştır. Yıl 1. Savı: 4.

(3) — Piyerloti caddesine paralel, diğer bir cad­ deye de, onun yakın arkadaşı, Türk dos- lu, İstiklâl mücadelemizde İzmit’e kadar gelerek, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya muvaffakiyetlerini tebrik eden ve tazim­ lerini sunan Fransız Akademisi azası, Bahriyeli, Klod Farer ismi konmuştur.

13

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Anadolu fotoğraf­ larını, Anadolu sıcaklığını, dünya­ nın en çok satan dergilerinin kapa­ ğına ışınlar.... D erken, tüm bu dalgalanmalar ve tartışmaların

Bu birikimi sağlamak için önce gerçek hayattaki nokta, doğru, düzlem gibi varlıkları so- yutlayıp kuramsal kavramlar olarak düşünmek ve sonra idealize edilmiş bu

layan Anlı 1933 yılında Batı akımlarım ilk defa Türkiye’ye getiren D Grubu ku­ rucularına katıldı, Ressam, 1947 yılında Paris’e gitti.. Paris’te Jean

Bu billur gibi ses Boğaz kıyılarını yalayarak titreye titıeye sularda sö nerken, biz duygularımızı aydan bile kıskanır gibi gözlerimizi yumar, kendi mizden

Sergiyi gezerken, onun yaptığı şair Abdülhak Hâmid ’in portresi bana bunlan düşündürdü. Süleyman Nazif’in, şair-i âzam diye nitelendirdiği

Ama Günefl enerjisiyle çal›flan oto- mobillerin yavafllamak için normal otomobillere göre daha az güce ihtiyac› oldu¤u için frenler daha küçük. Bunlardan baflka bisiklet

Bu sav, biçimsel olarak sağlam olsa da ve evrim bilimciler daha üst seviyede seçilimin ara sıra ger- çekleştiğini düşünseler de, çoğu biyolog doğal seçili- min

fiimdiye kadar bilim adamlar› böceklerin sokmad›¤› kiflilerin vücut kokular›nda baz› kimyasal maddelerin eksik oldu¤unu düflü- nüyorlard›.. ‹flte Rothamsted