• Sonuç bulunamadı

Emeç'in tetikçisi Çağrıcı'nın olay ifadesi açıklıyoruz:'Ölüm talimatını ve silahları İranlılar verdi'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Emeç'in tetikçisi Çağrıcı'nın olay ifadesi açıklıyoruz:'Ölüm talimatını ve silahları İranlılar verdi'"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

26 Mart 1996 Salı 40.000 TL

Emeç’in tetikçisi Çağrıcı’nm olay ifadesi

V-

‘Olum talimatını ve silahları İranlIlar verdi’

Gazeteci - Yazar Çetin Emeç ve Turan Dursun’u öldüren timde yer alan tetikçi İrfan

Çağncıı, günler süren ifadesinde, örgütünün eylemlerini tek tek anlattı.

Hizbullah’ı kurduk

1983’te Türkiye’de İslâmî esasa dayalı

yönetim kurulması için Hizbullah’ı kurduk.

Yardım istemek için İran’ın İstanbul Baş­

konsolosu Tahiri’ye gittim. O bizi İran’a

Ahmet Kerimi’nin yanına gönderdi. Keri­

mi, İran’da kalacak yer verdi ve bizi eğitti.

SAVAMA ajanından aldık

•Türkiye’ye döndüğümüzde Emeç’in öldürülmesi ve

diğer bazı eylemlerimizin talimatını Ahmet Keri-

mi’den aldık. Kullandığımız silahlan, S A V A M A ajan­

ları olduğunu sandığım Rızai gurubundan Mustafai

ile Ali isimli kişilerden alıp değişik evlerde sakladık.

Peşpeşe eylem ler

•Çetin Em eç’i öldürmekle başladığımız ses getire­

cek eylemlere Turan Dursun ile devam ettik. Dur-

sun’un öldürülmesi kararını ben verdim. Silahı ise,

yine S A V A M A (Iran Gizli Servisi) ajanı olarak bildi­

ğim Mustafai’den aldım.

Silahları diplomata verdim

•Mustafai, silahlarını kullandığımız için zor durumda

kaldıklarını söyleyerek silahları istedi. Silah dolu

bavulu Beşiktaş’ta İran’ın İstanbul Konsolosluğuna

ait siyah Mercedes’teki Karger Azad (muavin kon­

solos) ile Shadkar’a (idari ataşe) teslim ettim.

•1 3 ’te

Iranlı diplomat Majid Shadkar’dan şok sözler:

Türkiye'de çok eylem grubum var

1

•İrfan Çağrıcı ifadesinde, Türkiye’de görevli I-

•Çağrıcı, Iranlı diplomatla arasında şu konuşma-

ranlı diplomatlar Muhsin Karger Azad (muavin

nın geçtiğini anlattı:

Ç A Ğ R IC I:

“Bize sahip çık-

konsolos), Majid Shadkar (idari ataşe), Ali A s -

madınız.

M A JİD S H A D K A R

(İdari Ataşe): Siz

hraf (ataşe), M. Behrouz Monesh’un (muavin

kendinizi ne sanıyorsunuz? Benim Türkiye’de iş

konsolos) isimlerini vererek, ilişkilerini anlattı.

yaptıracağım sizin gibi 5-10 grubum var.” « m e

(2)

ın olay ifadesi

âğncı, suikastte kullanılan silahlan Iranlı diplom atlara teslim ettiğini iddia etti

Ja Avusturya’ya gidip

ilti-İ T p j K H j ve ıçışıerı DaKarrıiKiarıyıa

w ‘ I Emniyet Genel Müdürlü-1 t

pf i

ğü’ne ¡letilen, yasadışı Isla-

mi Hareket Örgütü'nün bir numaralı ismi ve tetikçisi Ir-

■ B f M M l fan Ç ağncı’nın ifadesinde

yer alan bilgiler şok etkisi ' yarattı. Gazeteci-Yazar Çe­

tin Em eç’i öldürme kararını

İranlIlarla birlikte aldıklarını belirten Çağncı, suikastte kullanılan silahları İstanbul’da gö­ rev yapan Iranlı diplomatlara teslim ettiğini iddia etti. Çağncı, “Ben ve arkadaşlarım ey­ lemi bize İran’da eğitim ve barınmamız konu­ sunda yardımcı olan Ahm edi’nin (Ahm et Ke­

rim i) isteği üzerine yaptık” dedi.

M İLLİYET, Islami Hareket Örgütü'nün A -

po’su olarak tanımlanan ve Ankara’ya da ile­ tilen tetikçi İrfan Ç ağncı’nın ifadesini ele ge­ çirdi. Türkiye'deki Hizbullah Örgütü'nü kura­ rak gasp ve soygun olaylarıyla yasadışı ey­ lemler yaptığını, ardından İran’da eğitim gö­ rüp Islami Hareket adlı yasadışı örgüt içinde yer aldığını ifade eden Çağncı, kanlı ci­ nayetleri birer birer anlattı. Çağncı, eylem öncesi ve sonrası görüştüğü­ nü öne sürdüğü dört Iranlı diploma­ tı da yüzlerce fotoğrafın arasında teşhis etti.

Çağncı ifadesinde, 1982 yılın­

da ilk kez gittiği Iranla ilgili şu izle­ nimleri aktardı:

“Ben lisede okurken, İran İslam

Devrimi olmuştu. İran’a gidip, bu­ radaki islami yaşayışı öğrene­ bilmek için normal olarak pasa­ port çıkartıp, karayoluyla 1982 yılı ilkbahar aylarında Tahran’a giderek Hotel Veliasr’a yerleş­ tim. 10 -15 gün kadar Tah- ran'da gezerek, Iran İslam reji­ mini anlamaya çalıştım. Orada yaşayan halkta umduğum şek­ liyle bir Islami yaşayış göreme­

dim. Dönüşte bunu arkadaşlarıma da anlat­ tım. Türkiye’nin bana göre Islamın uygulan­ ması için savaşılabilecek bir ülke olduğu ka­ naatine vardım.”

• HİZBULLAH'I KURDUK

7

Çağncı, bu düşünceden hareketle Hizbul­

lah adlı yasadışı örgütü kurduklarını vurgula­ yarak, ifadesinin ilk satırlarında şu iddialarda bulundu:

“Okuduğum dini kitapların ve katıldığım

seminerlerde aldığım dini bilgilerin etkisinde kalarak, Türkiye’deki mevcut düzenin değişti­ rilmesi ve İslam esaslarının uygulanmasını temin için, örgüt kurmaya karar verdik. İsmini 'Hizbullah' olarak belirleyip, örgütü kurduk. 1983 yılı sonu ve 1984 yılı başlarında yalnız İstanbul’da faaliyet gösterdik. Genel Emiri de

irfan Çağncı olarak bendim.

Ben ve aynı örgüt mensubu Selim Gülcan

isimli arkadaşım, bazı yardımlar alabiliriz dü­ şüncesiyle İran’a gitmeye karar verdik. Daha sonra Selim Gülcan bu fikrimizi o dönemde İstanbul’da Iran Başkonsolosu olarak görev yapan Muhammed Tahiri’ye götüreceğini söyledi. Ben de nza gösterdim. Selim

Gül-giderek, Başkonsolos Tanın y e ...

çarak yardım talebinde bulundu. Selim Gül- can’dan öğrendiğim kadarıyla Tahin, İstan­ bul'da yardımcı olamayacağını, eğer İran’a gi­ dilmesi halinde telefon vererek görüşeceği­ miz şahsın bize yardımcı olabileceğini söyle­ miş. Hatta o tarihte İran’dan bir de telefon numarası verilmişti. Biz bu teklif üzerine Gül­

can ile İran'a gitmeye karar verdik. Ben ikinci

kez, Selim Gülcan ise ilk olarak bu ülkeye gi­ diyorduk.

Başkale’nin dağlık bölgesinden kaçak yol­

larla İran'a geçtik.İran’ın Makü şehrinde Iran Jandarma Teşkilatı’nca yakalandık. Bizi ka­ çakçı zannıyla çıkardıkları Savcı tarafından tutuklandık. Cezaevine giderken jandarmaya, Başkonsolos Tahiri’den aldığımız telefon nu­ marasını vererek, bizim burada yakalanıp tu­ tuklandığımızı bildirmesini rica ettik. Bunun üzerine telefonu verdiğimiz görevli, Tahlri’nin gönderdiği Ahm etli'ye (Ahm et Kerimi) duru­ mu anlatmış olacak ki, 20 gün tutuklu kal­ dıktan sonra ben ve Selim Gülcan’ı cezae­ vinden tahliye ettiler. Yanımıza bir gö­

revli vererek bizi Tahran’a gönder­ diler.

Kuzey Tahran’da villa tipi bir e-

ve götürüp yerleştirdiler. Bu evde başkaları da vardı. Ama onlarla bizi görüştürmediler. Biz bu ev­ deyken, kendisini Ahmedi olarak tanıtan Ahm et Kerimi geldi. Bizim­ le bir müddet sohbet etti. Beş gün kaldığımız evde bu süre zarfında yanı­

mıza Ekberi... M ühendis... Şa­

ban.. (Muhammed) isimli İranlI­

lar da gelip gittiler.

Yukanda ismini belirttiğim I-

ranlı şahıslar, İran’ın Pastaran (Devrim Muhafızları) içerisinde en etkili grup olan, daha çok yurtdışı faaliyetle ilgilenen Meh­

di Haşimi grubuna mensup ki­

şilerdi.”

•İRAN'DAKİ GÜNLER

Hizbullah örgütü adına gerçekleştirdikleri

eylemlerden sonra İran’a kaçan İrfan Çağrı­

cı, buradaki günlerini de şöyle anlatıyor: “Kuzey Tahran’da Elburuz dağlarına yakın

bir yerde villaya yerleştik. Yanımda eniştem

Mehmet Dalmaz, kızkardeşim Seyhan Çağn- cı da vardı. Burada Ahmedi grubundan Ekbe­ ri ve Mühendis gibi kişiler bizimle İlgilendiler.

Fakat pek gönüllü değillerdi. Birkaç gün köşkte kaldıktan sonra Tahran şehir merke­ zinde Bulvari Kişaverzi’ denilen büyük bir cadde üzerinde bulunan iki katlı binanın ikin­ ci katında bir yere yerleştirdiler. Bir yıla yakın burada bize verdikleri Iran Tümenleri ile idare ettik. Kaldığımız ev üzerinde Iranlı bir vatan­ daş hak iddia edince de terketmek zorunda kaldık.

Ahmedi grubundan Nasır’ın yardımıyla

Tahran’ın İmam Hüseyin semtinde bulunan bir başka eve yerleştik. Ahmedi grubuyla te­ masa geçerek eniştem ve kızkardeşimin bir başka devlete gitmelerini istedim. Eniştem ve kızkardeşim adına M ustafa - Yasem in Alp adlarına düzenlenmiş Türk pasaportları

verdi-Isran üzeni ıe Kendisinin de Rahmani Pur

adına düzenlenmiş Iran pasaportuyla 1987 Eylül ayında Türkiye’ye döndüğünü belirten İr­

fan Çağncı, o günlerde Fındıkzade’de Muzaf­ fer Dalmaz’ın ağabeyi Yusuf Dalmaz’ın evin­

de kaldığını bildirdi.

İfadesinde kendisinden sonra İstanbul’a

gelen Ahmed Kerimi’yle Laleli Camii’nde bu­ luştuğunu kaydeden Çağncı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Yanında İran’dan tanıdığım Ekberi, Mü­ hendis diye adlandırdığımız şahıslar da vardı.

Aksaray'da 'Persopolis' isimli İranlIlara ait lo­ kantaya gittik. Ev kiralamak isteğimi Ahmed

Kerimi’ye açtığımda, bana 7 bin dolar verdi.

15 gün sonra Kadıköy PTT'si önünde buluş­ mak üzere ayrıldık. Küçükyalı'da Adil Ate ş i- simli arkadaşımla bir ev kiraladık. Ahmed

Kerimi ile buluştuğumuzda, bana Şah yanlısı

olduğunu öğrendiğim birinin fotoğrafını gös­ terdi. Verdiği adreste bu kişinin oturup otur­ madığını öğrenmemi istedi. Kabul ettim. Ata­ köy'deki adrese gittik. Adil Ate ş bakmak için gitti, geri dönmedi. Yakalandığını öğrendiğim­ de, İran'a geri dönmeye karar verdim.”

Olayın patlak vermesinden sonra Küçük­

yalı’daki eve dönmeyen, Karadeniz Mahalle- si’nde Mehmet Kaya isimli öğrencinin evin­ de kalan Çağncı, Islami Hareket ve Ekrem

Baytap adını burada duyduğunu vurguluyor.

İran pasaportuyla Tahran’a geri dönen Çağrı­

cı, bu dönemde eğitim ve silah kullanımına

ağırlık verildiğini anlatıyor.

İran’da Ahmedi grubundan sonra Rızai

grubundan M ustafai, A li, Kazım, Kazimi gibi kişilerle tanıştığını kaydeden İrfan Çağncı, “Ben bu gurubun oradaki tutum ve davranıp larına göre SAVAMA ajanları olduğu kanaatin­ deyim” diyor.

Rızai grubunun Türkiye’de Halkın Mücahit­

leri Örgütü’ne yönelik eylemler içerisinde ol­ duğunu dile getiren tetikçi, bu amaca yönelik olarak Türkiye’ye döndüğünü vurguluyor.

Zuhuratbaba’da diğer tetikçiler Tam er As­ lan ve Muzaffer Dalmaz’la birlikte bir eve yer­

leşen Çağncı şunları söylüyor:

“Döndükten kısa bir süre sonra Rızai gru­

bundan M ustafai ile A li isimli ajanlar beni te­ lefonla aradılar. Atrium önünde buluştuk. Da­ ha sonra eve geçtik. Ellerinde valizler vardı. İçlerinden 8 tabanca, bir Uzi, 5 lav silahı ile çok sayıda şarjör ve mermi çıktı. Bu teslimat­ tan bir iki gün sonra da yine Iranlı bu iki kişi, 3 koli halinde TNT kalıbı ve 50 kilo plastik patlayıcı getirdi. Malzemeleri değişik evlerde sakladık.

B ir süre sonra Ahmed Kerimi ile buluştuk.

Bana uyarıda bulundu, Rızai grubuna güven­ mememi söyledi. 'Onlardan bağını kopar. E- ğer grubunla ilerlemek istiyorsan, Türkiye’de ses getirebilecek eylem gerçekleştirirsen, biz, seni daha çok destekleriz’ önerisini getir­ di.”

«EMEÇ'İN ÖLÜM FERMANI

Ahmed Kerimi ile birkaç gün sonra tekrar

buluşan Çağncı, konuşmalarında Gazeteci - Yazar Çetin Emeç’in öldürülme kararını ver­ diklerini anlatıyor. Önce bir başka gazeteci

-yazar üzerinde karar kıldıklarını, ancak sonra bundan vazgeçtiklerini açık açık anlatan Çağ-

ncı, 'ameliyat timi’nin diğer elemanı Tamer Aslan’ın anlattığı gibi, nasıl otomobil çaldıkla­

rını, hangi yollardan geçtiklerini belirttikten sonra, soğukkanlılıkla eylem gününe dönü­ yor:

“Kafamıza taktığımız kar başlıklarını, yüzü­

müzü kapatacak şekilde aşağı çektik. Tamer

Aslan otomobille Çetin Emeç’in otosunu ha­

reket edemeyecek şekilde engelledi. Önce

Muzaffer Dalmaz ateş etti, ardından ben a-

teş ettim. Şoför Sinan Ercan’ın sahile doğru kaçtığını gördük. Muzaffer Dalmaz peşinden koştu ve vurdu. Sonra her ikimiz de otomobi­ le binerek kaçtık. Ancak, sonra konuyu tartı­ şırken şoförün öldürülmesinin eyleme gölge düşürdüğü kanaatine vardık.

Ben ve arkadaşlarım, bu eylemi, bize I-

ran’da eğitim ve barınmamız konusunda yar­ dımı olan Ahm edi’nln (Ahmed Kerim i) isteği üzerine yaptık."

Eylemin ardından 'Savama ajanı’ olduğu­

nu sandıkları Rızai grubundan M ustafai tara­ fından haber geldiğini anlatan Çağ-

ncı, onlardan aldıkları silahları

kullanarak kendilerini zor du­ rumda bıraktıklarını kaydede­ rek, ifadesini şöyle sürdürdü:

“Ahm edi’nin isteği üzeri­

ne bu eylemi gerçekleştirdi­ ğimizi bildirdiğim zaman da 'kullanıldığımızı’ söyledi. Son­ ra birkaç kez daha aradı ve kendilerinden habersiz böyle bir eyleme girişmememizi söyledi. 20 gün sonra buluş­ tuğumuz Ahmed Kerimi ise, beni ve arkadaşlarımı tebrik etti. Eylemin çok güzel ses getirdiğini söyledi. Sonra da bize 10 bin dolar para yardı­ mında bulundu.

Aradan üç dört ay geç­

mişti ki, Turan Dursun’un

bazı gazete ve dergilerde Islami küçük düşü­ rücü yazılar yazdığını gördük. Onu da öldür­ meye karar verdik. Bu eylemden dolayı Iranlı yetkililerden herhangi bir talimat almadım. Ö- lüm talimatını bizzat ben verdim. Ancak bu eylemde kullandığımız silahı da Iranlı Sava­ ma ajanı olarak bildiğim M ustafai İsimli kişi­ den aldım. Ben bir kuaförün önünde bekler­ ken, Muzaffer Dalmaz eylemi gerçekleştirdi. Eylemi gerçekleştirdikten sonra otomobilde yanıma oturdu. Kendisine durumu sordum. O da 'Turan Dursun’u silahlı saldırı sonucu öldürdüğünü’ bana bildirdi. Sonra birlikte eve giderek televizyondan gelişmeleri izledik.”

«SİLAHLARI V ERM İY O RU Z

İrfan Çağncı, İranlIlarla ilişkisinin bir süre

kesildiğini, ardından Rızai Grubu’nun silahları geri istediğini belirterek, şunları söyledi:

“Silahlan teslim etmedim. Tüm malzeme­

ler bendeyken Ahmedi, benimle buluşma is­ tedi. Her zamanki gibi Kadıköy PTT önünde buluştuk. Ahmedi,İra n ’da eski konumunu kaybettiğini belirterek, yanında getirdiği ismi­ nin sonradan Muhsin Karger Azad olarak öğ- rediğim kişiyle tanıştırdı. Iranla ilişkilerde o­

nunla görüşmemi istedi. İlk karşılaşmamızda

Muhsin Karger Azad, geçmişimizin inişli - çı­

kışlı olduğunu uyararak, daha önce aldığım silah ve pasaportları geri vermemizi istedi. Düşüneceğimi söyleyerek ayrıldım, ikinci bu­ luşmamızda Karger Azad yanında Majid

Shadkar’ı da getirdi. 0 da silahları ve pasa­

portları istedi. Silahları teslim kararı aldıktan sonra 1990 yılı aralık ayında Muhsin Kaıger

Azad malzemeleri Ihlamur Yokuşu’na götür­

memi istedi. Yanıma Tam er Arslan’ı alarak spor çantasına koyduğumuz Ingram tam oto­ matik tabanca, 9 milimetrelik ve 7.65’li ta­ bancalar, Uzi, MP - 5 ’le el bombaları ve Iran makamlarınca tanzim edilip bize verilen pa­ saportları Emirhan Caddesi üzerinde bulunan sekiz numaralı apartmanın önündeki oto­ parkta Iran İstanbul- Başko'nsolosluğu’na ait siyah renkli Mercedes marka otomobil içer­ sinde Muhsin Kaıger Azad’la M ajid Shad-

kar’a teslim ettim.”

Çağncı, daha sonra Iranlı bu kişilerle ara­

larının açıldığını ifade ederken, hatta İran’da eğitim gören bazı arkadaşlarının geri döndü- rülmemekle tehdit edildiğini öne sürdü.

11 Aralık 1991 tarihinde Sedat Si-

mavi’nin Kanlıca’daki mezarına

yerleştirilen bombanın erken infilak etmesi bir faciayı önledi. Çağn- c ı’ya göre, bomba saat 10.00 için ayarlandı. Ancak Mehmet A li Şe­

ker tarafından hazırlanan bomba,

planlanan saatten önce patladı.

1992 Mayıs ayında Ahm edi Gru-

f bu’ndan Muhammed ve M irsad isimli iki Iranlı kişiyle Türkiye’de gerçekleştiri­ lecek bazı eylemler üzerinde konuştukla­

rını da açıklayan Çağncı, “Kendileri­ ne yardımcı olabileceğimizi, fakat ^ yapılan her eylemin karşılığında

maddi yönden taleplerimizin olaca­ ğını ilettim. Teklifimi olumlu karşıla­ dılar” iddiasında bulundu.

Yalova’da gerçekleştirilen Islami

Hareket Örgütü Genel Şura Toplan- tısı’ndan sonra Muhsin Karger Azad’ın çağrı­ sına not bıraktığını ve bunun üzerine Anka­ ra’ya gittiğini anlatan Çağncı, iddialarını şöy­ le sürdürdü:

“Küçükesat Merkez Camil’nin bahçesin­

de Muhsin Karger Azad’la buluştuk. Biraz yürüdükten sonra girdiğimiz apartman daire­ sine M ajid Shadkar da geldi. Sonra A li As-

hra fı da bu evde gördüm. Ama yanımıza gel­

medi. Muhsin Kaıger Azad’a 'bize sahip çık­ madıklarını’ sert bir tavırla anlattım. Bunun Çi­ zerine yaşlı olarak eşkalini verdiğim şahıs ga­ yet yumuşak bir ses tonuyla 'Sen daha İran’ı tanımamışsın. Siz bu tavırlarınızdan vazge­ çin, konuşun anlaşın’ diye teskin edici sözler söyledi. Söze karışan M ajid Shadkar da ba­ na 'Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Be­ nim Türkiye’de iş yaptıracağım sizin gibi 5 - 10 grubum var’ dedi. Bunun üzerine biz bir yere varamayız diye evden ayrıldık.” Muhsin

Kaıger Azad ve M ajid Shadkar’la Koşuyo-

lu’ndaki örgüt evinde 1994 yılı ocak ayında tekrar buluştuklarını, yine Beşiktaş'taki bir başka evde de bir araya geldiklerini öne sü­ ren Çağncı, Ankara'daki hiçbir eylemle ilişki­ sinin olmadığını iddia etti.

m a z'ın yarattığı fırsatın en çok farkında ola nların ba­ şında C lln ton g e liyo r.

C lin to n on gün sonra Y unan Başbakanı Sim ltis'i ka­ bul e diyor. A m a , ön ü m ü zd eki hafta D e m ire l'ln resmi ziya reti var A m e rik a 'ya ... D em irel, T ü rk iye 'n in tavrını anlatm aya h a zırla n ıyo r. Bu şu dem ek: A tin a , dün Ü m it Pam ir'e boşuna "hafta sonunu bekle" dem iyor, on

gün sonrasını şim diden düşünüyor. Yekten "olm az"

d iye çıkış ya pm anın a kıllıca o lm a d ığın ı görü yor.

Iranlı dört

diplomat...

İRFAN Ç a ğ rıc ı’nın ifadesinde isimleri yer alan ve fotoğ­

rafları Ç a ğ rıcı tarafından teşhis edilen Iranlı diplomatlar hakkında şu iddialarda bulunuluyor:

M uhsin K arger Azad (35) (Muavin Konsolos):

“1990’ın son aylarında İstanbul’da Ahm edi (Ahmet Kerim) vasıtasıyla İrfan Ç a ğ rıcı’yla görüşüp, ilişkileri dev­ raldı. M ajid Shadkar’la Ç a ğ rıcı’yı tanıştırdı. Bir süre sonra, daha önce eylemlerde kullanılmak üzere verilen ve eylem­ lerde kullanılan kirli silahları Ç a ğ n c ı’dan istedi. 1990 Ara­ lık ayında, yanında M ajid Shadkar olduğu halde Beşiktaş Ihlamur Yokuşu’nda Iran Başkonsolosluğu’na alt siyah renkli Mercedes marka yeşil plakalı otoda, İrfan Ç a ğ rıcı ve

Tam er A rsla n ’dan, içerisinde M10 (Ingram), 9 milimetre

çaplı taaruz, 7.65 milimetre çaplı Lama, Uzi, MP - 5 ve el bombalarıyla Iran makamlarınca tanzim edilmiş Iran pasa­ portlarının bulunduğu çantayı teslim aldı. 1991 yılı ilk ayla­ rında eğitim görmek üzere Ç a ğ rıcı tarafından gönderilen örgüt mensuplarına İran’da askeri ve siyasi eğitim verdi. 1991 Haziran’ında yanında M ajid Shadkar olduğu halde Erenköy’de Ç a ğ n cı ve M ehm et A li B ilic i’yle görüştü. 1992 Aralık ayı sonu veya 1993 Ocak ayı başlarında An­ kara Gaziosmanpaşa’da İran’ın Ankara Büyükelçiliği’nde a- taşe olarak görev yapan A li A s h a ra f ın evinde, yanında

M ajid Shadkar olduğu halde Ç a ğ n cı ve Tam er A rsla n ’la

görüşme yaptı. 1994 yılı ortalarında yanında M ajid Shad­

kar olduğu halde Tam er A rslan ve Ç a ğ rıc ı’yla Koşuyo-

lu’ndaki örgüt evinde buluştu.

M ajid Shadkar (33) (İdari Ateşe - Diplomatik pasa­

port 16 Eylül 1992 no 010318 - Türkiye’ye geliş tari­ hi 13 Ekim 1992): İlişkileri devralan M uhsin K arger Azad aracılığıyla Islami Hareket Örgütü üyesi İrfan Ç a ğ n cı’yla görüştü. Ç a ğ n cı ve Tam er A rsla n ’dan eylemlerde kullanı­ lan silahları Ihlamur Yokuşu’nda teslim aldı. 1991 yılının ilk aylarında eğitim için İran’a giden Islami Hareket Örgütü militanlarını M uhsin K arger Azad ’la karşılayıp, askeri bir kampa yerleştirerek eğitimlerini temin etti. 1991 M ayıs’ırv da M ehm et A li B ilic i (Yaşar Salman (Yaşar Salman), İrfan

Ç a ğ rıcı (Selahattin Dinçer) Tahran’da eğitim gören militan­

larla ilgili görüşmeler yaptı.

A li A sh ra f (38) (Ateşe - Diplomatik pasaport 18 E-

kim 1993 no 011626 - Türkiye’ye geliş tarihi 29 E- kim 1993): 1992 Aralık ayı sonu, 1993 Ocak ayı başların­ da Ankara Gaziosmanpaşa’daki evinde Islami Hareket Ör­ gütü üyesi İrfan Ç a ğ n cı ve Tam er A rsla n ’la M uhsin Kar­

g e r Azad ve M ajid Shadkar’ı kabul edip, görüşmelerini te­

min etti.

M . Behrouz M anesh (30) (Muavin Konsolos - Diplo­

matik pasaport 2 Ekim 1994 no 0003640 - Türki­ ye ’ye geliş tarihi 13 Ocak 1995): 1991 Mayıs ayında Tah­ ran’a giden islami Hareket örgütü üyeleri M ehm et A li B ili­

c i (Yaşar Salman), İrfan Ç a ğ rıc ı’ya (Selahattin Dinçer)

Tahran’da M uhsin K arger Azad ve M ajid Shadkar’ın te­ min ettiği evde askeri, siyasi eğitim görmek üzere Tah- ran’da bulunan Islami Hareket örgütü militanlarının eğitimi hakkında görüşme yaptı.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Eğer reçeteli ya da reçetesiz herhangi bir ilacı şu anda kullanıyorsanız veya son zamanlarda kullandınız ise lütfen doktorunuza veya eczacınıza bunlar

maddeleri, 31 Aralık 1981'den önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmi ş, önceden orman iken tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli

Zonguldak'ın Ereğli ilçesine bağlı Kandilli beldesinde kurulması planlanan termik santralle ilgili bilgilendirme toplant ısı, vatandaşlar tarafından protesto edildi.. Pankart

Fotosentezde aktif rol oynayan klorofil a ve b’nin ışık absorpsiyonları birbirine yakın olmakla beraber maksimum ışık absorpsiyonları ışık spektrumunda mor bölgede

 Etkinlik, görev, iş ve deney yaprağı hazırlama; bilgi yaprağı hazırlama; işlem yaprağı hazırlama; slayt hazırlama, ödev kağıdı hazırlama; şekil, şema ve

Ceset kaldırıldıktan sonra hemen altından ve çok yakınından (1m ya da daha az) örnek toplanması5. Tarihsel iklim

7 Asya kıtasının kalbi olarak bilinen ve bu kıtada önemli bir stratejik yere sahip olan Afganistan, coğrafi konumundan dolayı tarih boyunca İran için büyük bir önem

Aslı kahvaltıya geçmeden önce “Bilgi Kitapçığım” defterini açtı ve 4 sene önce erik fidanıyla ilgili yazdığı notlarını buldu.. Sonunda aradığı sayfayı buldu