Emin Celebi seyahatnamesi
Geçen sene mi idi, yoksa bu senemi idi, beş cesur gazeteci arkadaş birçok tehlikeler, sergüzeştler içinde havada 50,000 kilométra seyahat ederek İngiltere, Amerika, Kanada, Afrikayr bir baştan bir başa dolaştı lar v e hamdolsun selâmetle vatana döndüler. (Bu mühim seyahatin hangi tarihte başlayıp hangi tarihte bittiğini hatırlıyamıyoruz ; bizim için bu unutkanlık bir kusur olsa bile, se yahatin başlıca çiçeron’ u A hm et Emin’in yazdığı üç ciltlik seyahatna mede bu tarihlerin zikredilmemesi büyük bir kabahattir). Beş cesur ar kadaş dedim, evet eğer Alexandre Dumas çapında bir romancımız ol saydı bu seyahat üzerine belki «Beş silâhşorlar» diyıe bir roman yazardı ve bizler, yani bir münekkidin tâbi rde «safdil aydınlar» beğenerek okurduk. Fakat ne olursa olsun, bu seyahat Ahm et Emin Yalm an'a itam 850 sahifelik bir seyahatname ve binlıerce okuyucu temin etmiştir.
Müellif iptidada kendisini Evliya Çelebi’ye benzetiyorsa da o büyük seyyahın mertebesine erişmiş oldu ğunu söyliyemeyiz Evet vakıa onun gezdiği yerlerden daha geniş bir sa hada gezmiştir; lâkin onun renkli görüşü, geniş hayali bu yeni seyyah ta pek yoktur. Fakat itiraf etmeliyiz ki on sekizinci asrın bazı seyahatna me müellifleri kadar da gevezelik et miyor. Meselâ sadece İsviçre ve A l- manyda dolaşıp tam 13 ciltlik bir seyahatname yazan ve hattâ Goethe’ nin Faust’una da geçen Ch. Fr. Nicolai’ ın yanında Ahm et Emin Yalman sükûtun altın olduğunu bi len bir hakim gibi kalır.
Daha ilk sahifelerde, bu muazzam seyahate birçoklarının ' imrendiğini ve bundan dolayı, seyyahları bu im- renenlerin gözü tuttuğunu (galiba nazarı değdi demek istiyor; çünkü gözü tutmak, beğenmek mânasına- dır) ve bu sebeple zavallı seyyahın başına iki kaza geldiğini okuyoruz. İşte Taksim bahçesinde bir ziyafetle başlıyan bu seyahatin en bariz vasfı mükemmel yemek yemek, soğuk vis ki içmek, İngiltere ve Amerikanın her şeye kadir, sihirbaz siyaset ve idare dâhilerine hayran olmak şek linde tecelli etmiştir.
İlk günlerde yemek hususunda ta lihli olmıyan ve meselâ Adanadan tâ Kahireye kadar bir sepet incirle nefsini körle ten Ahm et Emin Y a l man, Kahiredeki büyük otele artan incirleri götüremediğine teessüfler eder. Fakat bundan sonra artık ne
reye uğrasalar «mükemmel bir ye m ek» yenir; soğuk viski, kokteyl içilir ve bu yeme, içme, seyahatna menin hemen her sahifesinde kör boğaza yazılmış bir kaside şeklini alarak son günlere kadar devam eder. Bu üç cildi okuyanlar Ahm et Emin'in, seyahatten, bizde meşhur şişmanlardan biri halinde döndüğü nü zannedeceklerdir. (Yem ek, içmek bahsi için karşılaştırınız, Ahm et Mit hat, Avrupada bir cevelân).
Seyahatnamede yalnız yemek, iç mek vardır zannetmeyiniz; orada neler yoktur neler... Bir kere her uğ radığı yerin uzak, yakın siyasî tari hini kitapta bulursunuz; meselâ Har- tum şehri görünür görünmez Mshdî, Mehmet A li, general Gordon hep birden A hm et Eminin hâfızasmda canlanır ve bu şahsiyetlere dokunan vakalar kâğıdın üzerine dökülür. A frika üstünde uçarken baba buca ğındaki Ebru bacıyı ve hattâ onun anasının Zenci dilile feryadını bile hatırlamış ve yazmıştır. Fakat sey yah Afrikanm göbeğinde bir yerde yeni Türkiyeye dair yazılmış İngiliz ce kitaplar buluyor ve onları tenki- dediyor. Keşke bizim Anadolucıun göbeğinde, bozkırların ortasında İngiltere v e Amerikaya dair yazılmış kitapların bulunduğu kütüphaneler olsaydı da, onları*, gezenler de o ki tapları tenkidetselerdi... Fakat kim bilir bir gün gelecek Ahm et Eminin seyahatnamesi Anadolu kütüphane lerinde yer alacak, bizim nıeslin E v liya Çelebi’yi okuduğu gibi, yeni ne sil de bu 850 sahifeyi okuyacak. Bu münasebetle seyahatnamelerin türlü türlüsü olduğunu söylemek isteriz:
1 — Seyahat bittikten sonra ha tırda kalan ve yahut bir yere kayde dilen notlar Badeker malûmatı ile şişirilerek ve fakat şahsî görüşler ilâve ledilmiyıerek yazılan seyahatna- I meler, Ahm et Mithat’ın Avrupada bir ceveiân’ ı, Ahm et Ihsan’ın A vru pada ne gördüm’ ü gibi. 2 — G ez diği ve yahut gezmeyip gezenlerden dinlediği yerlerin tarihi, coğrafya ve topoğrafyası, etnografyası ve dili hakkında malûmatı toplıyan eski seyyahların seyahatnameleri; bizim
Evliya Çelebi seyahatnamesi gibi,.
3 cilt, 850 sahife
3 — Zamanımızda birçok Garplı müelliflerin, gezdikleri yerler hakkın da topladıkları psikolojik, sosyolo jik malûmatı bir filo zof görüşilıe yazdıkları terkibi eserler; meselâ Keyserling’ın Europe ve Méditations
Sud - américaines adlı eserleri gibi.
Bu son sınıf eserlerde ne tayyareye, ne trene, ne yemeğe, ne içmeğe dair mühim bahisler yoktur.
Bizim küçük Evliya Çelebi’ nin se yahatnamesini bu nevilerden hiçbi rine doğrudan doğruya koyamayız; olsa olsa Ahm et Mithat’ tan yarım asır sonra daha mütekâmil, daha ol gun bir kültürle yazılmış bir «c eve lân» dır diyebiliriz.
Bu eser hakkında okuyuculara bir fikir vermek için yapılacak hülâsa bu sütunlara sığmaz; onun için umu mî hatlar üzerinde yürüyeceğiz: İn giltere şimdiki halile Ahm et Emin Yalmaaı ın gözünde bir kahraman lık, bir sihir ve füsun diyarıdır. Ora da adım başında ya bir dâhi sihir baza, yahut bir eski dostuna rasgelir; müstakbel dünyanın işlerini yoluna koymak için mübahaseye girişir ve hemen her mübahasede her dostu ile uyuşur. Umumî münakaşalara işti- râk eder; makaleler yazar ve bu fırsatlarla nasihatler verir.
Amerikada ise dostlarla buluşup dünyanın gelecekteki derdine çare bulmak merakı daha büyük mikyas- I ta dtvam ediyor. H er şehirde ras-
j
geldiği dostlarından bir şey öğrenir ve fakat onlara bin şey öğretir. Bu dostların hemen hepsinin birinci sı nıftan münevver, gazeteci, siyasetçi, hattâ filozof olduğunu unutmıyalım. Amerikayı, kendi tahsil memleketi olmak itibarile, pek iyi bildiğini ya- zılarile gösteren Ahm et Emin, bu büyük memleketin garp ucuna ka dar gitmiyerek gene bir takım dost- larile şu zavallı bedbaht dünyanın saadetini temin için münakaşaya gir meği tercih etmiş ve mamafih sine ma diyarma hacc- giden arkadaşla rını dinleyip, bu defa gitmediği o yerleri de seyahatnamesine sokarak işte bu noktada Evliya Çelebi’ ye j benzemiştir.Ahm et Emin’in fikir şimşekleri an- ¡cak trenden, tayyareden, yemekten | kurtulup barda viski kadehile baş başa kaldığı zamanlar çakıyor. İşte o vakit ya eski hâdiseleri tenkidedi- yor ve yahut harbden sonraki dün yanın, kendi fikrine göre kurulursa, acıklı hâdiselere sahne olmıyacağma karar veriyor. Amerikada hem zen- jgin, hem kalender (b o h èm e), hem 'gazeteci, hem paradoksçu, hem ; sosyalist, hem kapitalist, hem diplomat, hem pek sevimli
i
bir zat olan Mr. Bulitt ile ¡Ahm et Emin'in münakaşası bu seya- | hatin en mühim hâdiselerinden biri- ! dir. Küçük Evliyay-i biriya bu müna- jkaşada gelecekte bir dünya federasyonu teşkil ederek bütün müsellâh kuvvetleri onun emrine vermek yo lunu keşfettiğim muhatabına söylü yor. (Fakat hemen haber verelim ki bu teklifi, on sene kadar evvel, Fran- sanın siyasî şeytanette çok mahir ve çakırpençe Başvekili mösyö Tar dieu, yalancıktan Milletler Cemiyeti ne yapmış ve hattâ Fransa ordusunu Avrupa sulhunu temin ve haksızlık ları tamir için kullanılmak üzere Cemiyete peşkeş çekmişti). İşte Şark ve Garbın bu iki büyük gazetecisi bütün dünyanın siyasî ufukları üze rinde, Bulitt’in muhteşem malikâne sinin yeşil gölgeli, çimenli parkında
dolaşır gibi, elde viski kadehlerile
A . A D N A N - A D IV A R ( Arkası 5 inci sahifede)
Emin Çelebi
seyahatnam esi
(Baş tarafı 3 üncü sahifede) dolaşmışlar ve sonra mükemmel bir yemek yemişlerdir.
Müıellif, bu seyahatte, bugünkü harbde en büyük mevki işgal eden .adamların karşısına çıkmış, mümkün oldukça onlara hitabetmiş, hattâ — bu ifşadan dolayı Allah taksira tımı affetsin — birine vaktile Türki- yeden getirttiği çoban köpeklerinin hal ve hatırını da sormuştur. Fakat daha büyük bir zatla mülakat esna sında vaktin darlığından dolayı na sihat veremeyince, memleketine av detinde gazetesile bir açık mektup yazarak bu eksiği de tamamlamıştır. A vdette, tepeden indiği Hayti ada sının tarihini Türk okuyucular, bu kadar mükemmel bir şekilde Ahm et Emin’in seyahatnamesinden başka bir yerde duyamazlar. Talihsizliğe bakınız ki Amerikanın şimdi dünya çapında büyük reisicumhurile görü şen seyyahımız bu küçük adanın re isicumhurile bir türlü görüşememiş- tir.
Velhasıl müellif, dönüşte Mısırda v e Elâlemeyn muharebe meydanın da güzel bir gezinti yaptıktan ve ls- kenderiyede gene harikulade tipte her şeyde muvaffak olmuş bir dosta rasladıktan sonra tayyareye atlıya- rak son «mükemmel yem eği» dıe galiba orada yeyip memlekete varı yor.
H er halde, şaka bertaraf, şunu söylemek lâzımdır ki Ahm et Emin Yalm an’ ın bu seyahatnamesi, bazı yerleri atlanırsa, zevkle okunulacak v e şu büyük harb içinde İngiltere ve Am erika hakkında insana birçok şeyler öğretecek faydalı, ve kabı ga yet süslü bir kitaptır.
A. ADNAN - AD1VAR
Ta ha Toros Arşivi