• Sonuç bulunamadı

Suna Kıraç, 2000'li yıllar için kolları sıvadı:'Koç'u yurt dışında da büyüteceğiz'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Suna Kıraç, 2000'li yıllar için kolları sıvadı:'Koç'u yurt dışında da büyüteceğiz'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Milliyet ın*$> Pazar 1 6 Şubat 1 9 9 7

Internet: http://www.planet.com.tr/Xn E-MAIL: Meral.Tamer @ Planet.com.TR

F a k s : 5 0 5 6 3 3 9

M

eral

T

amer

Suna Kıraç,

2 0 0 0 ’H yıllar için kolları sıvadı:

'Koç’u yurt dışında da büyüteceğiz’

Vehbi Koç öleli 25 şubatta 1 yıl olacak. Koç Grubu’nun 70 yıllık tarihinde Vehbi beysiz geçen ilk yılın sonunda dışarıdan bakanlar için belki de en belirgin değişim, Koç’larla ilgili haberlerin basında daha sık yer almaya başlaması.

Gazeteleri karıştırırken bir gün bakıyo­ rum Rahm i Koç, Koç Holding’in yeniden yapılanmakta olduğundan söz ediyor. Bir diğer gün İnan Kıraç, 1997 yılını Türkiye ve Koç Grubu açısından değerlendiriyor. Bir diğer gün Koç Grubu çalışanlarından 26 bin kişinin Şark H ayat’a sigortalandı­ ğına ilişkin haber. Bir başka gün Koç Gru­ bu Yürütme Kurulu üyesi Cengiz Sola- koğlu’nun tam sayfa demeci...

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanve- kili Suna Kıraç, Nakkaştepe’deki sohbeti­ mizde her ne kadar “basına yakın olm a­ dığımız için devamlı eleştiriliyoruz. A n ­ cak söyleyecek lafım ız yoksa, devamlı basına çıkm ayı da yanlış buluyoruz” de­ se de, Koç Grubu bundan böyle basmda da­ ha sık yer alacağa benziyor.

Sadece üst yönetimdeki aile fertleri ve profesyoneller değil, gruba bağlı 100’e ya­ kın şirketin yöneticileri de, Şark Hayat ör­ neğinde olduğu gibi kendi şirketleriyle ilgi­ li konularda, sanırım zaman zaman kamu­ oyuna mesajlar verecekler.

Bu tavır değişikliği çok da iyi olacak. Çünkü devir artık şeffaflık - açıklık devri. Devir, diyalog ve karşılıklı etkileşim devri. Devir, kendini en iyi ifade edenlere başarı­ yı daha kolay yakalama olanağı tanıyor.

Ayrıca iş dünyasından çok sayıda okuru­ muzun, Koç’ta ne tür kararlar alındığını, yarınlara nasıl bakıldığını, 2000’li yıllar i- çin ne tür stratejiler geliştirildiğini, ihra­ cat şirketi Ram’la ne tür bağlar kurulabile­ ceğini her zaman merak ettiklerini, bana

gelen telefon ve faks mesajla­ rından gayet iyi biliyorum.

Suna Kıraç, doğru - dürüst vergi reformu yapılamadığı için, vergilerini düzgün ödeyen ve fatu- rasız iş yapmayan bir grup olarak diğer şirketlerin haksız rekabetiyle karşı kar­ şıya olduklarını düşünüyor. Kayıt dışı e- konomiyle rekabet etmek zorunda kal­ dıklarını ve bu rekabette yenik düşme­ nin kaçınılmaz olduğunu ima ediyor.

O, Koç ailesinin bir ferdi olarak her ne

2000'li yıllar

Hedefimiz, K oç Topluluğu’nun yurt içinde eriştiği

büyüklüğü muhafaza ederek, bu büyüklüğü yurt dı­

şına da taşımaktır. Yabancılar gözlerini Türkiye’ye

dikmişken, biz de gözümüzü yurt dışına diktik.”

Ahlaki değerler

i i Toplumun değer ölçüleri büyük değişikliğe uğradığı

için, hedef ve ilkelerimizden ödün vermemenin be­

delini pek çok şekilde ödüyoruz. A m a göreceksiniz,

zaman bizi haklı çıkaracak.”

Suna K ıraç’la Nakkaşte­ pe’deki ofisinde yaptığımız daldan dala sohbette, Türkiye’nin en köklü ve bir numaralı sanayi grubu olan Koç Holding’in hem şu andaki vizyonunu orta­ ya koymaya, hem de 2000’lere doğru bak­ maya çalıştık. Kıraç, rotasmı çok net çiz­ miş:

“Hedefimiz, Koç Topluluğu’nun yurt içinde eriştiği büyüklüğü m uhafaza ede­ rek, bu büyüklüğü yurt dışına da taşı­ m aktır. Yabancılar gözlerini Türkiye’ye dikmişken, gözümüzü yurt dışına dik­ tik. 70 yıllık birikim im iz var. M arkala­ rım ızı yurt dışına taşıyacağız,” diyor. Bu sözlerde 70 yıllık tecrübeye dayanan bir güvenle, inceden bir meydan okuma sez­ memek elde değil.

Suna Kıraç, rahmetli Vehbi beyin 4 çocu­ ğunun en küçüğü. Kendisinin kulağına git­ miş midir bilmiyorum, ancak iş çevrelerin­ de “kardeşler arasında babasının genle­ rine en fazla sahip olan ” diye tanınır. Babasından en büyük farkı ise, onun ka­ dar tutumlu olmamasıymış.

Ve babasının kızı, Koç Grubu şirketlerin­ deki 30 yıllık birikimi ve aşağı yukarı ken­ disi kadar kıdeme sahip üst yöneticilerle birlikte Türkiye’nin amiral gemisini 2000’li yıllara taşımak üzere kolları sıvamış du­ rumda. Son dönemde yönetim kademelerin­ de yerlerini alan Rahmi Koç’un oğulları

Mustafa Koç ve Ömer Koç’la, bir süre sonra ağabeylerine katılacak olan A li

Koç’a, yani 3. kuşağa da bu süreçte birikimler aktarılacak.

Yabancı ortaklıklar

^ i Teknolojisine ve ekonom ik ölçeğe sahip olduğu­

muz mevcut işlerimizde kontrol hissesini yabancıla­

ra bırakmamız düşünülemez. 7 0 yıllık birikimimiz

yeni girilecek işlerde yabancılara çoğunluk hissesi

vermek istemeyeşimizin ana nedenidir. ”

Rakiplere dokundurma

¿¿Stratejilerimizin ne kadar başarılı olduğunu, herke­

sin bizim girdiğimiz sektörlere girmek için adeta ya-

nş etmesinden anlıyoruz.”

Özelleştirme

¿¿Özelleştirmede fazla şansımız

olmadığını artık anladık. Bu­

güne kadar girdiğimiz hiçbir

ihale bize verilmedi. Bu işle

uğraşan arkadaşlarımız hem

démotivé oldular, hem de de­

ğerli zamanları boşa gitti.”

İkinci banka yok

¿¿Zam anı satın almak için 2. bir

banka almak istemiştik. Bu

nedenle değişik bankalarla il­

gilendik. Am a olmadı. Bu ara­

da Koçbank da hızla büyüdü.

Artık o defteri de kapattık.

Bundan böyle bankacılıkla

ilgili yatıranlarımız, Koçbank

üzerinde yoğunlaşacak.”

Fiat ve Ford

¿ i O dönem de gelen tek firma

Fiat’tı. Ve o şartlarla getirebil­

miştik. Üstelik otomotivde

gerçek ekonom ik sanayi

boyutunu, Fiat’ın Türkiye’ye

olan güveniyle yakaladıkf...)

Unutmayalım ki, Bursa’yı

bugünkü Bursa haline getiren

şeftalisi değil, otom otiv

sanayii olmuştur.”

Bu satırları yazarken bir­ den farkettim ki, Koç Toplu- luğu’nda ciddi bir kuşak değişimi, bir

gençleşme de söz konusu. Ancak bu genç­ leşme, karar sürecinde bir dinamizm sağ­ lasa da, ana stratejilerde bir değişimi be­ raberinde getirecek gibi görünmüyor.

Zaten Suna hanım da kararlı bir üslup­ la “Vehbi K oç’un sü rekli kendini yeni­ leyen fik irleri ve y ük sek ahlak i değer­ leri, Koç T opluluğu’na rehber olm aya devam edecek,” diyor. Hemen ardından da “toplum un değer ölçüleri büyü k de­ ğişikliklere uğradığı için, h edef ve il­ kelerim izden ödün verm em enin bedeli­ n i değişik şekillerde ödüyoruz. Göre­ ceksiniz, zam an bizi haklı çık aracak ...”

diyerek kararlılığının altını çiziyor. Ama ses tonundaki burukluğu da gizle­ miyor. Bu burukluk, daha ziyade Anka­ ra’daki gelip - giden hükümetlere, alman keyfi kararlara. Objektif kriterlerin geçer­

liliğini her geçen gün biraz daha yitirmesine.

kadar ser verip sır vermemekte ısrarlı davransa da ben belleğimde hızla geçmi­ şe dönüyorum ve...

• Eski Sheraton Oteli’nin ihalesine ka­ tıldıkları günlerde, ablası Sem ahat A r- se l’in iddialı teklif verdikleri halde so­ nuçta ihalenin A ğ a C eylan ’a verildiğin­ de duyduğu burukluğu hatırlıyorum.

• Emekli Sandığı otelleri ihalelerinde birkaç kez en iyi teklifi verdikleri halde, onların kazanması günmede geldiği için i- halelerin iptal edildiğini hatırlıyorum.

• M a rm a ris - T U R B AN O te li’nin ö-

zelleştirilmesinde Koç Grubu’nun gayet iyi teklif verdiği halde, T op rak H o l­ d in g’in sektörün içindekiler tarafından olmayacak bir rakam diye nitelenen 17,5 milyon dolarlık teklifi hangi ölçülere gö­ re vererek TURBAN’a sahip olduğuna i- lişkin tartışmaları hatırlıyorum.

Ve en komiği de SEK ’in özelleştirilme­ sinde ilk ihaleyi kazandığı halde SEK’in K oç’a verilmediğini, daha sonraki SEK i- halelerinde de Koç Grubu’nun çok ilgi­ lendiği halde sonuca varamadığını, an­ cak aradan 2 yıl kadar geçtikten sonra şu günlerde Koç Grubu ile ihaleyi kaza­ nan A li T aciroğlu ve R a m i top tan cıla­ r ı arasmda pazarlıkların yapıldığına iliş­ kin gazete haberlerini hatırlıyorum. Y a ­ n i K oç, SE K ’i ancak özelleştirild ik ten sonra yeni sahiplerinden satın alabi-

-ı lecek!

özelleştirme

defterini kapatmış

Zaten Suna Kıraç da bunca sonuçsuz girişimden sonra özelleştirmede artık fazla şansları olma­ dığı kanısında: “K oç G ru b u o la r a k , ö- zelleştirm eye daha ih tiy a tlı y a k la ş ı­ y o r u z ” diyor. Tabii ki özelleştirmeye karşı olduklarından değil. Tam tersine özelleştirmeyi hararetle savunuyor.

Ancak girdikleri bazı ihaleleri kazan­ dıkları halde, ihalenin sonradan iptal e- dildiğine, diğer bazılarında ise hesaba - kitaba sığmayan, herhangi bir fizibilite­ si olmayan akıl almaz rakamların veril­ diğine dikkat çeken Kıraç, artık bu ko­ nuda son sözü söylemiş olmanın rahatlı­ ğını yaşıyor ve içini döküyor:

“ B iz oturup ih a le le r için ciddi ciddi ç a lışıy o ru z. U zm an e le m a n la rım ız g ü n lerce, h atta a ylarca k a fa y o r u y o r, m e sa ile rin i bu işe h a sre d iy o rla r. F i­ n a n sm a n g e re k iy o rsa , onu o rg an ize etm ey e ç a lışıy o ru z. A m a h içbirin den son u ç a la m ıy o ru z.

O zam an da ne olu yo r? K oç yin e a- la m a d ı diye y an lış b ir iz le n im doğu­ y o r . B u iş için u ğra şa n la r ü zü lü y o r. D em o tiv e o lu y o rla r. V e ta b ii bu a ra ­

da b aşk a b ir p rojede v e r im li o la b ile ­ cek leri d eğerli za m an la rı da b u şe k il­ de heba e d ilm iş o lu yor.

B u tecrü belerd en so n ra ö z e lle ştir­ m ede fa z la şansım ız o lm a d ığ ın ı a n la ­ d ık .”

Yeri gelmişken, Töbank’tan Dışbank’a, Garanti Bankası’ndan Osmanlı Banka- sı’na Koç Topluluğu’nun 1988’den bu ya­ na banka satın alma konusunda sonuca ulaşmayan girişim lerini de soruyorum.

Suna hanım detaya girmiyor, ancak net bir mesaj veriyor:

“ Z a m a n ı sa tın alm ak için 2 . b ir b an k a a lm a k isted ik . B u n ed en le de d eğişik b a n k a la rla ilg ile n d ik . A m a olm ad ı. A r tık o defteri de k ap a ttık . Çü n kü b u a ra d a K oçbank h ızla b ü y ü ­ dü. B u n dan b ö y le b a n k a c ılık sek tö ­ rü yle ilg ili y a tır ım la rım ız ı, K o çb a n k ü zerinde y o ğ u n la ştıra c a ğ ız .”

Ve böylelikle Koç Topluluğu’nun önü­ müzdeki dönemde ağırlık vereceği sek­ törler konusuna da girmiş oluyoruz. Su­ na Kıraç sözlerini şöyle sürdürüyor:

“ H ed efim iz, K oç T o p lu lu ğ u ’n d a o to ­ m o tiv ve d a y a n ıld ı tü k e tim g ru p la rı­ n ın y a n ın d a gıd a, p e ra k e n d e c ü ik ve fin ans sek törlerin e de a ğ ırlık v e r­ m ek tir. B u se k tö r le r için u y g u la d ığ ı­ m ız h ızlı b ü y ü m e stra te jisi ile ö n ü ­ m ü zd ek i y ılla r d a tü m g ru p la rın a ğ ır­ lık la r ı daha d engeli b ir h a le g elecek ­ tir. A y r ıc a e n e r ji ve te le k o m ü n ik a s­ yon s e k tö r le r in i de d eğ e rlen d iriy o ­ ruz.

Biz stra te ji ç a lışm a la r ım ız a 1988 y ı­ lında a ğ ırlık v erm eye b a şla d ık . Stra­ te jile rim izi de ön g ö rd ü ğ ü m ü z gibi u y ­ gulad ık ve b aşa rılı o ld u k . S tra te jile ­ rim izin ne k a d a r b a şa rılı old uğu nu , h erk esin b izim g ird iğ im iz sek törlere girm ek için a d eta y a rış etm esin den a n lıy o r u z .”

Bu 3 - 5 cümlede, anlayana önemli mesaj ve dokundurmalar var. Önce mesajlardan başlayalım:

Nakit Jenere eden

ı

sektörlere ağırlık

Suna hanımın da dediği gibi 1992’deki Antalya toplantısın­ da Koç Grubu nakit jenere eden finans ve perakendecilik işine ağırlık vermeyi karar­ laştırmıştı. Ve bu çerçevede bu 2 alanda ö- nemli yatırımlar yapıldı. Çünkü o güne de­ ğin Koç Grubu’nun ana faaliyet alanları o- lan otom otiv ve dayanıklı tüketim m al­ la n sektörleriyle masa 2 bacaklı kalıyor, değişen ekonomik koşullar karşısında yete­ rince sağlam olmayabiliyordu. Perakende­ cilik ve finans grubunda hızlı büyümeyle masanm bacak sayısı dörde yükselecek ve

böylelikle her yönden gelebilecek rüzgara karşı sağlam durabilir hale gelecekti.

İşte bu nedenle bir yandan Koçbank’ı bü­ yütürken, diğer yandan da yeni bir banka satm alınmak istenmiş, bu arada Koç Fi­ nans kurulmuş, öte yanda M igros’lar haf­ tada bir şube açar duruma getirilmiş, Pas- tavilla’yı üreten Kartal M a k a m a satın a- lmmıştı.

Finans, perakendecilik ve gıda bölümle­ rinin Koç Grubu içindeki payının 2000 yı­ lında yüzde 25’e yükselmesini hedefledikle­ rini belirten Suna Kıraç, bu amaca hızla u- laşabilmek için gıda sektöründe yeni şir­ ket alımlarmm söz konusu olabileceğini söylüyor. “M esela bir bisküvi fabrikası­

n ı satm alabiliriz” diye ör­ nek de veriyor.

Sabancı ve Doğuş’u

mu kastediyor?

Suna Kıraç, “stratejileri­ mizin ne kadar başarılı ol­ duğunu, herkesin bizim girdiğimiz sek­ törlere girm ek için adeta yarış etmesin­ den anlıyoruz” derken de öncelikle Sa- bancı’la n kastediyor olmalı.

Baksanıza Koç’un otomobili vardı. Sa­ bancı da Toyota ile otomobile girdi. Koç’un Migros’una karşılık Carrefour’a

ortak oldu. Koç’un Arçelik ve Beko’suna karşı Sabancılar, A sil Nadir’in zor duru­ ma düştüğü ilk dönemde Vestel için de e- pey uğraşmışlardı.

Aslmda Doğuş Grubu’nu da kastedilen­ ler arasmda sayabiliriz. Fransız Promo- des’le ortak olarak Continent hipermarke­ ti Türkiye’ye getirmeleri, General M otors

distribütörlüğüyle Opel işine girmeleri, ar­ dından Saab, şimdi Volksw agen’le otomo­ tiv işinde kalmaya kararlı olduklarının i- puçlarım vermeleri...

Ama yabancı şirketlerle ortaklık konu­ sunda aralarında ciddi görüş farklılıkları var. Biliyorsunuz Sabancı Grubu, dünya devi yabancı şirketlere yüzde 50 ve üzerin­ de hisse vermekle iftihar ediyor. Koç Gru­ bu’nun güçlü yöneticisi Suna Kıraç ise, da­ ha önce bu köşede görüşleri yer alan Yü­ rütme Kurulu Üyesi ve Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Haşan Subaşı gibi yabancı şirketlere çoğunluk verilmesine sıcak bak­ mıyor ve şöyle diyor:

“ H er tü rlü ek on om ik ve siy a sal k o­ şu lla rd a işleri iy i idare edebilecek 70 y ıllık b ir yön etim b irik im im iz var. Y en i g irilecek işlerde, yabancı o rta k ­ la ra k o n tro l h issesin i verm ek istem e­ y işim izin en ön em li nedenlerinden b i­ ri de bud u r. T abii bu durum da hem tek n o lo jisin e, h em de ek on om ik ölçe- ye sahip olduğum uz m evcut işlerim iz­ de k o n tro l h issesin i yabancılara b ı­ ra k m am ız ise hiç söz kon u su o la m a z!”

Yurt dışında dağıtım

A kanalları kuracaklar

Pekiyi ya ne yapılır?

Arçelik örneğinde olduğu gibi markayı yurt dışına taşımak üzere Avrupa’da satm alınacak fabrika aranır. Doğu Alman­ ya’da incelenen birkaç fabrikadan sonuç alı­ namadı. Ancak galiba Polonya ya da Alman­ ya’da beyaz eşya üreten bir fabrikayı Koç Grubu’na katma çalışmaları yakında sonuca ulaşacak.

Suna Kıraç, Koç Grubu’nun hem çok güçlü, hem de teknolojisine sahip olduğu bir diğer a- lan olarak da pazarlama şirketlerini ve bunla­ ra bağlı olarak kurulmuş olan yurt çapındaki bayi ağmı görüyor:

“Bizim özellikle yabancı rekabete karşı en önemli üstünlüklerimizden biri de pa­ zarlama şirketlerimizin varlığıdır. Pazar­ lama şirketlerimiz, sanayimizin itici güçle­ ridir. Katma değer yarattıkları sürece var­ lıklarım sürdüreceklerdir. Bugün pazara giren yabancı kuruluşlar da bizimkine benzer birer pazarlama şirketleri kuru­ yorlar.”

Gerçekten de Koç’un yurdun dört bir yanı­ na yayılmış ve başka grupta benzeri olmayan bayi teşkilatı, Türkiye’de iş yapmak isteyen yabancıları imrendiriyor.

Suna Kıraç, dağıtım kanalları konusunda Koç’un kendine özgü geliştirdiği bir teknoloji olduğunu düşünüyor. Ve bu teknolojiyi de yurt dışma taşımakta kararlı görünüyor:

“ Birleşik Devletler Topluluğu’nda Ram - Store’lar açacağız. Dağtıım kanalları kura­

cağız...”

Fiat ve ForcTla

A

ilişkiler

Pekiyi ya teknolojiye ve mar­ kaya gerek duyulan hallerde?

“İşte o zaman müzakere masasına oturu­ ruz” diyor Suna Kıraç ve Tofaş - Fiat pazar­ lıklarıyla Ford’la Otosan’m yüzde 50 - 50 ev­ liliğini değerlendiriyor:

“Fiat’la ilişkimiz 26 yıl evvel başladı. Hiçbir yabancı şirketin Türkiye’de otomo­

tiv yatırımı yapmaya cesaret edemediği bir dönemde Fiat Türkiye’ye geldi ve bu­ nun pazar avantajım da yaşadı.

Gümrük Birliği ve gelişen rekabet şart­ ları karşısında Fiat, Tofaş’ta daha etkin bir idari ağırlık talebinde bulundu. Ayrıca yapılacak yatırımlar ve seçilecek yeni mo­ deller konusunda bazı temel kararlar alın­ ması gerekliydi. Bütün bu yemden yapı­ lanma kararlarının alınmasında Koç’un tecrübe ve birikimi gözardı edilemezdi. 1- darede etkinliğimizden taviz vermeden bir anlaşmaya varacağımız ümidindeyiz.

Buna mukabil Ford, Türkiye pazarına sıcak bakmıyordu. Geldiği takdirde % 100 Ford olarak gelmeyi öngörüyordu. Bugün geüşen şartlar ve kişilere göre, şirketlerde de politikalar değişiyor. Ford şimdi bizim­ le % 50 - 50 müşterek yönetim anlayışıyla, Türkiye pazarındaki varlığım devam ettir­ meyi arzu ediyor.”

Suna hanım sözüne noktayı koyunca, bugü­ ne dek hiç üzerinde düşünmediğim bir ko­ nuda onu biraz daha konuşturmak istiyorum. Şu “Türkiye’de kimsenin yatırıma cesaret edemediği yıllarda Fiat’ın gelmesi...”

Hakikaten de öyle... Yabancı sermaye aley­ hine coşkulu gösterilerin yapıldığı, kimsenin Türkiye’ye ayak basmadığı bir ortamda rah­ metli Vehbi Koç cesaret gösterip otomotivcile­ ri Türkiye’ye getirmeye çalışmış. İkna edebil­ diği ise Fiat olmuş, işin bu yönünü bugüne kadar neden düşünmemişiz? Ya da Koç men­

supları, bunu bugüne kadar biz- lere neden anlatmamışlar?

Suna Kıraç, o dönemde rah­ metli Vehbi beyin pek çok oto­ motiv devinin kapısını çaldığını, hepsinden de eli boş döndüğünü, zaten bunların gerek Vehbi beyin anılarında, gerekse Can Kıraç

ve Yılmaz Çetiner’in kitaplarında yer aldığı­ nı hatırlattıktan sonra sözlerini şöyle sürdü­ rüyor:

“O dönemde gelen tek firma Fiat’tı. Ve o şartlarla getirebilmiştik. Otomotivde ger­ çek ekonomik sanayi boyutunu, Fiat’ın Türkiye’ye olan güveniyle yakaladığımızı da bu arada unutmamak gerek.

Fiat - Tofaş işbirliğinin haşladığı dönem Türkiye’sine dönüldüğünde, Türkiye’de devlet politikası olarak sanayileşmenin teşvik edildiğini görürüz. Bu dönem, sana­ yileşirken kademeli olarak yerli muhteva oranlarının artırılmasının teşvik edildiği ve sanayicinin yatırım yapmaya zorlandı­ ğı yıllardır.

Bu dönemle birlikte Fiat - Tofaş işbirliği otomotiv yan sanayiini de hızla geliştirdi. Milyonlarca dolarlık yatırım yapılarak dünya ölçeklerine ulaşılmaya çalışılırken, binlerce kişiye istihdam ve devlete vergi geliri sağlandı.

Unutmayalım ki, Bursa’yı bugünkü Bur­ sa haline getiren şeftalisi değil, otomotiv sanayisi olmuştur. Ülke ekonomisi bakı­ mından çok önemli olan bu sektöre, üste­ lik Gümrük Birliği’ne girdiğimiz bir dö­ nemde reva görülen şimdiki uygulamalara bakıp hayretler içinde kalıyorum.”

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yatırım danışmanlığı hizmeti, SPK tarafından yetkilendirilmiş yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak sözleşme imzalanmak

uzaklaşır herkes sessiz harfler gibi düşünce yollara bir yurtsuz abdal burada havalar ılık yürekte yanmış köz içlenir bir dergâh başkasının yalnızlığında gitmek

Sonra,,anların»,özellikle mekânlarla somutla- yarak çok değişik tümce yapılarıyla yeni bir Sa­ lâh Birsel kimliği sunduğunu anımsayalım. Bu ki- taplannda

Yurt dışında çalışan ve asgari ücret ile gidilen ülkeye göre sefer primi alan tır şoförü işçinin yıllık izin hakkını kullandığı dönemde kendisine ödenmesi

Anlı Türkiye'de ilk üc­ retle girilen sergisini (1 TL.) Tel sokağındaki Filar­ moni Derneğinde açan

sayan Nubar Gülbenkyan bir eğlence tertiplediği z8- man “ Göbek dansı» için oryantal dansözleri grup halinde uçakla İstanbul’dan Londra’ya taşıtmayı da

Kayıt yenileme işlemini tamamladıktan sonra ekranda halen kayıt yeniletmiş görünmüyorsanız ödeme yaptığınızı gösteren belgeyi kayıt yenilemenin son gününden

Kayıt yenileme işlemini tamamladıktan sonra ekranda halen kayıt yeniletmiş görünmüyorsanız ödeme yaptığınızı gösteren belgeyi kayıt yenilemenin son gününden