• Sonuç bulunamadı

Nadi'den demokrasi uyarısı:Göz önünde mertek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nadi'den demokrasi uyarısı:Göz önünde mertek"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

$ ÇAĞDAŞ YAYINLARI

I ŞI K K A N S U

ayrıntının izdüşümü

100.000TL

Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9/B

Cağaloğlu/lstanbul Tel:514 01 96/95 Posta çeki no: 666322

Cumhuriyet

73. Y t

SAYI

25885 / 50000 Tl

(KDViçinde) KURUCUSU:

YUNUS İMDİ

(1924-1945) BAŞYAZARI:

NADİR NADİ

(1945-1991)

$ ÇAĞDAŞ YAYINLARI

A . TANER KI ŞLALI

seçimsiz demokrasi

250.000TL

Çağ Pazarlam a A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9/B Gağaloğlu/lslanbul Tel:S14 01 96/96 Posta çeki no: 666322

20 AĞUSTOS 1886 SAU

Başbakan ve

RP

¿

bakanların

dini devlet

işine

karıştırmaları

büyük tepkilere

yol açtı

Ortaçağ

zihniyeti

9

Tabana m esaj veriyorlar REFAHYouda dinle

devlet birbirine karıştı. 1996 yılının ilk altı ayında 580 trilyon

lira açık veren bütçe için Türkiye’de “Allah’ın nimetleri”ni

kaynak gösteren Erbakan, dini yaklaşımlara ağırlık vererek

gerçekleştirdiği Müslüman ülkeler ziyaretinde, Kuran

yorumuyla da bürokrat ve diplomatları şaşırttı. ANAP lideri

Yılmaz, İslami söylemleri gayri ciddi bulurken, DYP’li Meral

Akşener, “ Program dışına çıkılırsa, gereği yapılır” dedi

Laikliğe aykırı

Refah Partisi’nin iktidara gelmesiyle

antilaik uygulamaların dikkat ç ektiğini söyleyen CHP Genel

Sekreter Yardımcısı Atilla Sav, İlhan Arsel’in kitabına yorum

getiren, Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz’ı suçladı. Alanya

Müftüsü’nün Atilla Ilhan’ın şiirine suç duyurusunu komik

olarak niteleyen Sav, teokratik düzen özlemcilerinin din

kürsülerini kullandığını söyledi., Yazar Şakir Keçeli’ye göre RP

‘ortaçağ zihniyeti’ taşıyor. ■

5. Sayfada

Kazan: İslam i infaz

Yolsuzluk devlet zirvesinde!

Devletin, yolsuzlukla suçladığı hükü­

met üyesi kim? DYP’nin yolsuzluğu­

nu hangi ANAP’lı yasal takip konusu

yapmaktan kaçındı? Özel harcamala­

rını devlete yaptırdığı ve alacaklısını

ölümle tehdit ettiği resmi belgelere ge­

çen bakan kim? RP, hangi yolsuzluk

soruşturmasını, iktidara gelir gelmez

durdurdu? Para “uçuran

’ ’

siyasetçi,

resmi belgelere nasıl yansıdı? Yakla­

şık 15 trilyon lira, bir çırpıda hayali ve

zarar eden şirketlere nasıl pompalan­

dı? Devletin hangi “sorumlu” maka­

mı soyguna olanak sağladı? Yolsuzlu­

ğa zemin hazırlamak ve gözyum­

mak konusunda devletin hangi

kurumlurının birbirine girdiği

resmi raporlara konu oldu? Ban­

kalar nasıl yağmalandı? Devle­

tin parası yatak odalarına nasıl

girdi?

DOĞAN AKIN’ın tamamı “ye­

n i” . devlet belgelerine dayanan

ve devletin, iktidarlar tarafından

nasıl yolsuzluk kıskacına alındı­

ğını ortaya koyan dosyaları ya­

rından başlayarak

C U M H U R / Y E T ’t e

Adalet Bakanı Kazan,

İrak modelinden

etkilenmesinin

gerekçelerini anlattı.

Türkiye’nin şimdiye

kadar hep Batı

ülkelerindeki infaz

yöntemlerini örnek

aldığını belirterek

“Oysa, bizim sistemimiz

daha insani. Biz çeşitli

sistemleri inceleyip,

kendimiz için en iyi

olanı getirmeyi

hedefliyoruz” dedi.

5. Sayfada

Nadir Nadi’yi

anıyoruz

Başyazarımızı son

yolculuğuna uğurlayalı

5 yil oldu.

Arka Sayfada

Doğalgaz abonelerinde artış var ancak yeterli gaz yok. Elektriğe yüklenilmesi halinde kesinti kaçınılmaz

İstanbul’u zor bir kış bekliyor

İstanbul’a doğalgaz dağıtımı yapan İGDAŞ, geçen yıl yaklaşık 450 bin aboneye do­

ğalgaz verirken bu yıl doğalgaz kullanacak abone sayısının 780 bin civarında olaca-

^ ğı tahmin ediliyor. Geçen yıl 700 milyon metreküp doğalgaz kullanan İGDAŞ, bu yıl

1' için bir milyar 560 milyon metreküp doğalgaz almak için BOTAŞ’la anlaşma imza­

ladı. Ancak bu doğalgazm verilip verilemeyeceği konusunda kuşkular var.

Geçen kış doğalgaz abone sayısının 450 civarında olduğunu 1996-97 kışında abone

sayısının bir milyona ulaşacağını tahmin etniklerini vurgulayan İGDAŞ Basın danış­

manı Fatih Böhiirler, alınan doğalgazın yüzde 60’ının elektrik üretiminde kullanıl­

dığını, ancak kendilerinin bunun konutlara ayrılmasını istediklerini belirtti. Böhür-

ler daha fazla gaz için Ankara’d a pazarlıkların sürdüğünü söyledi. ■

17. Sayfada

VALİLERE

Çiller:

Devletin

tesislerim

özelleştirin

► Devlete ait tesisleri özelleştirip kendilerine kaynak yaratan valilerin “ b aşa n lı” , bunu yapamayan lann da

“ b aşansız vali” sayılacağını kaydeden Çiller, valilere, özelleştirm eyle elde edecekleri gelirleri köy yollannın yapım ında, arıcılık, hayvancılık ve halıcılığın geliştirilm esinde kullanm alarını önerdi.

ANKARA (Cumhuriyet Bü­ rosu) - DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Tansu Çitler, özelleştir­ menin yerinde ve mahallinde ya- pılması gerektiğini söyledi. An­ kara’da dün yapılan ve 79 ilin va­ lisi ile Olağanüstü Hal Bölge Va- lisi’nin katıldığı toplantıda ko­ nuşan Çiller, valilerden, devlete ait tüm tesisleri özelleştirmeleri­ ni istedi.Çiller, “Sîzler bizim eli­ miz, kolumuzsunuz. İç teröre karşı koyduğunuz gibi dıştan ge­ lecek her türlü zararlı hareketle­ re karşı da aynı kararlılıkla mü-I Arkası Sa. 17, Sii. 3 ’te

Başbakan Erbakan gezisinin 5. durağı Endonazya’nın başkenti Cakarta’da Cumhur­

başkanı Suharto tarafından ağırlandı.

(F oto ğ raf: R E U T E R S )

Erbakan: Beyin gücümüz yok

► Endonezya’da uçak fabrikasında incelemelerde bulunan Başbakan

Erbakan, “ Uçak sanayi alanında bizde teknoloji var ama beyin gücü

yok”dedi. Asya gezisini dünyadaki ekonomik ağırlığın Pasifik’e kayması

olarak değerlendiren Erbakan, “Asya ülkeleri, 2009 yılında düiıya

gelirlerinin yüzde 50’sine sahip olacak’’diye konuştu. ■

17. Sayfada

DİSK TEN T Ü R K -İŞ E ORTAK EYLEM ÇAĞRISI__________

REFAHYOL’a

karşı işçi zirvesi

► DİSK Genel Başkam Rıdvan Budak : Özgür sendikakal hareketi Türkiye

yerleştirmeliyiz. Emek, toplumsal muhalefetin önünü açmalı.

►Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral : Başbakan yardımcısı Tansu Çiller,

işçilere söylediği sözlerinin hesabını meydanlarda verecektir.

ANKARA (Cumhuriyet Bü­ rosu)-DYP lideri Tansu Çiller- tarafından, “devletin kanım em­ mekle” suçlanan işçi sendikala- n , “emek düşmanı” olarak ni­ telendirdikleri REFAHYOL koalisyonuna karşı, toplumsal muhalefet örgütlemek için ha­ rekete geçti. DİSK; Türk-İş’i, işçileri sokağa dökerek, hükü­ m ete hesap sormaya çağırdı. Türk-İş’in, yurtdışından dönü­ şünde Başbakan Necmettin Er­ bakan’la yapacağı görüşmeden sonuç alınamazsa, sendikalar,

sosyal güvenlik ve zorunlu tasarruf konuların­ da hükümeti meydanlarda protesto edecek.

DtSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın çağ­ rısı üzerine, dün Türk-lş Genel M erkezi’nde, sendika zirvesi toplandı. DtSK Genel Başkanı Budak, emeğin, toplumsal muhalefetin önünü çekmesi gerektiğini vurgularken; Türk-İş Ge­ nel Başkanı Bayram Meral, “Başbakan Yardım­ cısı, sözlerinin hesabını, meydanlarda verecektir” dedi.

M eral’e, işbirliği ve güçlerini birleştirme

çağ-THY

zammı

otomatiğe

bağladı

I 3. Sayfada

nsı yapan Budak, toplumun si­ yasetçilerden ve dem okratik kitle örgütlerinden umudunu kestiğini kaydederek “ Çalışan­ lara ve üretenlere yeniden bir u- mut verebilir miyiz, diye değer­ lendirme yapm ak üzere buraya geldik” dedi. Başbakan Yar­ dımcısı ve Dışişleri Bakam Çil- ler’in işçileri “ kan emici” biçi­ minde nitelendirmesine, mey­ danlarda yanıt vereceklerini kaydeden Budak, bu sözlerin hükümetin emek politikasının göstergesi olduğunu söyledi. Sendikaların, siyasi partilerin güdümünde ol­ maması gerektiğini vurgulayan Budak, “ Sendi­ kal hareketi, siyasetçilerin 2 dudağı arasından alarak, özgür sendikal hareketi T ürkiye’de yer- leştirmeliyiz”diye konuştu.

RP’li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ne­ cati Çelik'in eski teşkilatı olan l lak-İş Konfede­ rasyonunu, ad vermeden eleştiren ve “ parti sen­ dikası” olarak nitelendiren Budak, H ak-İş’i de ■ Arkası Sa. 17, Sü. 3 ’te

Trafiğe

2 günde

53 ölü

82 yaralı

► Tatilden evledrine dönm ek için yola çıkanlar > ine trafik canavarı ile karşılaştı. Pazar günü yurdun çeşitli

yerlerinde m eydana gelen trafik kazalarında 30 kişi ölürken 22 kişi de yaralandı. D ünde trafik can alm aya devam etti, m eydana gelen trafik kaza larında 23 kişi öldü, 60 kişi yaralandı. ► K ırşehir-Kayseri karayolunda Ali Ö rs yönetim indeki m in ib ü s’ün, hatalı sollam a sonucu, llyas Taşkın idaresindeki 34 S 0345 plakalı otom obille çarpıştı. K azada, D urm uş Taşkın, İlyas Taşkın, Celal Taşkın, M ehm et Temel, M ehm et D urak olay yerinde, M ahsuni A ktaş, A şır Ç öpçü ve Ali Ö rs ise ağır yaralı olarak kaldırıldıkları Kayseri ve K ırşehir’deki hastanelerde yaşam larını yitirdiler. ■ 3. Sayfada

SİYEREK

A ID S’tt

kana

soruşturma

►Sağlık B akanlığı, A IDS hastalığına yakalanan M üzeyyen Işıkgöz ve kızı Rukiye Işıkgöz’ün tedavi için A n k ara’ya getirileceğini açıkladı.

ANKARA (Cum huriyet Bii-rosu)-Şanlıurfa Doğumevi’nde sezaryenle doğum yapan Mü­ zeyyen Işıkgö/’e test edilmeden verilen kanda HIV virüsü bu­ lunması nedeniyle ortaya çıkan “AIDS skandalini” araştırmak üzere Sivcrek’e giden Sağlık Bakanlığı müfettişleri, Siverek Kızılay Kan M erkezi’ni suçlu buldu. Işıkgöz'e A lD S ’li kanın verilmesi olayı ile ilgili Şanlıur­ fa Cumhuriyet Savcılığı soruş­ turma başlattı. Cumhuriyet Sav­ cısı A bdülkadir Erol, “ soruş­ turm aya Kızılay Kan Merkezi görevlilerinden başlayacağız” dedi. Sağlık Bakanlığı, AIDS hastalığına yakalanan Müzey­ yen lşıkgöz ve kızı Rukiye Işık-■ A rkası Su. 17, Sü. 3 ’te

YENİ DÜZENLEME

Kumara

aile

denetimi

► K um ar oynayanların aileleri yazılı başvuru yaparsa, kum arbazların oyun salonuna girişleri

engellenecek.

ANKARA (Cum huriyet Bü­ rosu) - Turizm B akanlığı’nın, kumarhanelere girişlerde yeni düzenlemeler getiren yönetme­ liği, dün Resmi G azete’de ya­ yımlandı. Buna göre, kumar oy­ nayanların eşi, çocuğu, anne, baba veya kardeşlerinin yapa­ cağı yazılı şikâyet bakanlıkça haklı bulunursa, söz konusu ki­ şilerin oyun salonlarına girişi yasaklanacak.

Turizm Bakanlığı’nın Talih Oyunları Yönetm eliği’nin bazı maddelerini değiştiren yönet­ meliği, Resmi Gazete’de yayım­ lanarak yürürlüğe girdi. Yeni yönetm eliğe göre, kum arhane açm a izni verilirken, ağır hapse H Arkası Sa. 17, Sü. l ’de

‘Eylemin

amacı başka’

► Antalya Büyükşehir

belediye Başkanı Haşan

Subaşı, firmalara fiyat

konusunda hiçbir şey

söylenmediğini, o

nedenle fiyat konusunda

kendilerine gelmeleri

halinde kesinlikle

uzlaşamayacaklanm

anımsatarak “Fiyat artışı

gerçek dışı ve

saptırmacadır” dedi.

3. Sayfada

GÜNCEL

CÜNEYT ARCAYUREK

Bindik Bir Alamete

Bir gazete haberi:

“ TC Devleti gemisi karaya oturdu. Onu yüzdürmek la­ zım. Gemiyi yüzdürdükten sonra da geminin başını çevi­ rip istikametinin ne olacağını tayin ederiz. ” (RP Bursa Mil­

letvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu)

Karapaşoğlu sıradan bir milletvekili değil. Arada sırada partisinin sözcülüğünü de yapıyor TBMM’de. Daha aça­ bilir irdelemelerini.

Örneğin, “Geminin başını‘doğuya’ çevirirler. Kaptan ve

M Arkası Sa. 17, Sü. 8 'de

Beşiktaş ve Trabzon tur kapısında

UEFA Kupası ön eleme turu rövanş karşılaşmalarında tek düşüncemiz galibiyet. ■ Spor’da

Yeltsin’in kalbi tekliyor

Time dergisinin ele geçirdiği sağlık raporuna göre Rusya liderinin sağlığı içkiye yeniden başlayınca bozuldu. ■ 10 Sayfada

Türklerin tarih önünde sınavı

“Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme’4 ve “ Dünya Kenti İstanbul” konul sergiler 29 eylüle kadar açık ■ 13 Sayfada

Düşünce suçuna 140 yıl

Cezaevlerindeki düşünce suçlularının

sayısı 1996’nın ilk yarısında 150’ye ulaştı ■ 4. Sayfada

Muriel evlenemedi çitti...

Film daha önce atv’nin son dakika değişikliğine kurban gitmiş, bizler de ‘düğünü izleyememiştik.’

15 Sayfada

BORSA

DOLAR

MARK

ALTIN

û

Dün 62.421.92 Önceki 62.357.10

û

Dün 86.025 Önceki 85.750

û

Dün 57.850 Önceki 57.600

û

Dün 1.074.000 önceki 1.069.500

GÜNDEM

MUSTAFA BALBAY

Eller 'Mars'ta Biz Mars'ız...

Günlük gelişmeleri izlerken, olabildiğince her şeyin dı­ şına çıkmaya çalışır, kendime sorarım:

- Tarih, bunu nasıl yazar?

Eğer bugünkü tersine gidişi durduramazsak görünen o ki tarih, 20. yüzyılın son çeyreğindeki Anadolu için şu no­ tu düşecek:

- Ortaçağ mantığına paçasını kaptırdı. Kurtulmaya ça­ lıştıkça battı. Çağdaş uygarlık yolunda elde edilen kaza­ nımlar hızla eridi. Bilimin dinle karıştırılmasıyla da içinden çıkılması güç, uzun bir süreç başladı.

(2)

SAYFA CUM H UR İYET 20 AĞUSTOS 1996 SALI

OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

Kimler Atatürkçüdür?..

S AIM SEZEN

Kamuyönetimi Uzmanı

A

tatürkçülük (Kemalizm) nedir, Atatürkçülüğü anlamanın, kavramanın, uygulamada izlem enin yol ve yöntemi nedir? Herkes Atatürkçü olabi­

lir mi? Atatürkçü olmanın gerek düşün­ sel, gerekse uygulama alanında asgari

koşullan yok mudur?

Atatürkçülük (Kemalizm) her niyete yenen muz, her ağıza sakız değildir. O “dahili ve harici” düşmanlara karşı savaş boylarında, ateş hatlarında, devrim gün­ lerinde düşünce ve yaşama geçiriş (pra­ tik) olarak doğdu, gelişti, yetkinleşti ve tutarlı bir dünya görüşü, bir uygulama modeli olarak biz izleyicilerine ulaştı.

Onun tutarlı düşünce ve uygulamala­ rına aykın, çarpıtıcı, sulandıncı yakla­ şım ve davranış içinde olanlann Atatürk­ çüyüm demeye haklan olmaz. Atatürk­ çü olmadıklan halde Atatürkçü imiş gi­ bi görüntü (im aj) uyandırm aya, halkı kandırmaya uğraşan riyakârlar ancak ah­ lâktan yoksunlukla nitelenebilirler. Hele bunu kişisel ve grupsal çıkartan için ya­ panlara söylenecek söz yoktur. Bu yazı hem Atatürkçüler için hem Atatürkçülü­ ğe düşman olanlar için hem de riyakâr­ lar için kısmen dahi bir denek (mihenk) taşı olabilirse amacına ulaşmış olacak.

• Atatürkçülüğün temel amacı insan­ lığın evrensel gelişimine katkıda bulun­ mak ve toplumsal barış içinde bireyleri mutlu yaşatmaktır. Bu anlamda öncelik, kendisine karşı sorumlu olduğumuz ve hizmetine yetkili kılındığımız ulusa ait­ tir. Ulusumuza karşı görevlerimizi yeri­

ne getirirken insanlık âleminin birparça- sı olduğumuzu bir an bile usumuzdan çı­ karmamalı ve insanlık âleminin evrensel çıkarlarını da gözetmeliyiz.

• Uluslararası anlaşmalarla tüm dev­ letlerin kabul ettiği belirgin sınırlar için­ de bir bütün oluşturan doğal, ekonomik, toplumsal, kültürel, tarihsel ve a r ’sal de­ ğerlerin kalıtçısı (mirasçısı), sahibi ve ta­ şıyıcısı olan, geleceğe yönelik umutların­ da tasarım ve izlencelerinde aynı duygu ve düşünceleri paylaşan, birlikte yaşama azim ve kararlılığını gösteren siyasal top­ luma ulus denir. Bilinmeyen tarihlerden beri topraklarında oluşm uş tüm değerler o ulusa aittir. Ulusal kimlik ve kişiliğimi­ zin belirleyici öğeleri ulusal egemenlik, ulusal kültür, özgürlük ve bağımsızlıktır. Hangi gerekçeyle olursa olsun bu öğele­ rin uygulamada sulandırılmasına izin ve­ rilemez.

• Atatürkçülüğün olaylara bakışı bi­ limsel ve ussaldır. Düşünce yöntemi bi­ limsel düşünce yöntemidir. Bu bilimsel gerçekçi anlayış içinde her çeşit dogma­ yı reddeder. Yaşama ve olaylara; devin­ genliği ve değişkenliği içinde, bütün çe­ lişkileri değerlendirerek yaklaşır. G öre­ celiğin (izafiliğin) aynmındadır. Bu ne­ denle yaşamı ve olayları değerlendirirken mutlaklığa yer vermez. Bir aydınlanma ve özgürleşme hareketidir.

• Atatürkçülük, barış ortamında dev- rimlerle donatılmış bir uygarlaşma stra­ tejisidir. Uygulamanın her anında öznel ve nesnel koşullar yeniden değerlendiri­ lir. Koşulların zam ana uygunluğu araştı­ rılır. Uygulamalarda zamanlama ulusal

ve evrensel bağlamda barışı bozmayacak biçimde belirlenir...

Karşıdevrime ödünsüz, halka uzmaş- macı yaklaşır. Her an devrimci yığmak ve karşıdevtimcilerin gücü gözden geçiri­ lir; geri adım atma ya da başarısız sonuç­ lanma olasılığını en aza indirecek biçim­ de zamanlama yapılır. Bütün araçlarıyla, en etkin, en hızlı, en verimli biçimde, en barışçı yol ve yöntemlerle sorumluluğu­ nu üstlendiği toplumu tarihsel gelişme çizgisi üzerinde ileriye doğru itmeyi ve geliştirmeyi temel görev sayar. Devrim­ cilik çağdaşlaşma yöntemidir.

• Atatürkçülük, her çeşit ayrımcılığa, eşitsizliğe, sömürüye, sömürgeciliğe, baskıya, zulme ve şiddete, şiddetle karşı çıkar. Bu olumsuzluklara karşı yapılacak mücadeleyi kutsar, kavgayı üstlenir ve ölümüne dek sürdürür. Bu savaşta yasal savunma (meşru müdafaa) durumunda­ dır, düşmanlarına karşı hoşgörüsüz ve ödünsüzdür. Kavgası insanlık ve insan olm a admadır. Bir başka deyişle insanlı­ ğa aykırılıkları her alanda ortadan kaldır­ mayı hedefleyen birhüm anizm a hareke­ tidir. Her anlamda adalet ve eşitliği sağ­ lamayı hedefler. Bedensel, tinsel ve zi­ hinsel bakımdan tüm yurttaşlarına, ken­ dilerini özgürce geliştirme olanaklarını sağlayacak gönenci sağlamayı devlete bir ödev olarak yükler. Bir başka deyişle, yurttaşlarına sadece klasik hak ve özgür­ lükleri tanımakla yetinmez, onlann yurt­ taşlar tarafından kullanılabilmesi için ge­ rekli maddi koşulları hazırlamayı, yurt­ taşları ekonomik ve sosyal haklarla öz­ gürlüklerini kullanabilecek biçimde do­ natmayı ve desteklemeyi görev sayar.

• Ulusal kültür; bu topraklarda boy vermiş tüm kültürel değerlerle bu top­

raklarda yaşamış ve yaşamakta olan tüm insanların ürettiği kültürel değerlerin yı- ğışmasından ve sentezinden oluşan biri­ kimdir. Bu birikimi evrenselleştirm ek ulusal bir ödevdir. Ulusal kültürün anla­ tım aracı ulusal dildir, yani Türkçedir. Dil ulusal birliğin, özgürlük ve bağımsız­ lığın temel öğesidir. Onun içindir ki di­ limizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, üstün bir bilim dili, sanat d i­ li, kültür dili olarak yeniden inşa etmek, geliştirmek ve yetkinleştirmek üzere dil savaşına girişilmiştir ve bu savaş bilinç­ li biçimde Atatürkçü sanatçılar, bilim ve siyaset adanılan, dil uzmanları ve yurt­ taşlar tarafından sürdürülmektedir.

Etik ve estetik değerlerin insanı tinsel ve zihinsel anlamda yetkinleştirip yücelt­ tiğini, yaratıcı ve verimli kıldığını kavra­ yan Atatürkçü düşünce güzel sanatların her dalında ulusça etkinlik gösterilmesi­ ne önem vermiş, evrenselleşmiş, klasik­ leşmiş eserlerle yurttaşlann tanışmasına, onlan kavramasına ve özümsemesine, öz kültürü ve sanatı ile bunları sentezleşti- rerek daha üst düzeyde sanat yapıtları ya­ ratmalarına olanak sağlamak istemiştir.

• Atatürkçülük; ulusal, laik, demokra­ tik, toplumsal hukuk devletini halkın si­ yasal örgütlenme, yönetme ve yönetilme modeli olarak belirler. Bu nitelikte bir devlet yapısını oluşturmak, onu evrensel değerlerle donatmak, yurttaşlarının öz­ gürce ve sistemli biçimde yönetime ka­ tılmasını sağlamak ister.

İrkçılığı ve ümmetçiliği her anlamda ve her konuda reddeder. Laiklik, demok­ rasinin olmazsa olmaz koşuludur. Laik­ lik din dışı (ladini) olan, dünyaya ilişkin, halka ilişkin tüm ilişkileri kapsar. Halkın kendisi için, öz kendini yönetmesi anla­

mına gelen demokrasi bu ilişkilerin bir parçasıdır, demokrasilerde egemenliğin kaynağı halktır. Gerek göksel, semavi, ilahi, gerekse dünyasal hiçbir üstün yet­ keyi (otoriteyi) kabul etmez. Her türlü dogmatizmi ve fanatizmi reddederek yö­ netimi ussallaştırır, bilimselleştirir. Bu anlam da demokrasi tüm akıldışılıkları reddeden ilişkiler ağını gerekli ve hatta zorunlu kılar. Bu zorunluluk özgür yurt­ taşların bireysel ve toplumsal ilişkilerini de içerir. Göksel (ilahi), dinsel inançlar, kişilerle inanılan arasında karışılmasına asla izin verilmeyen yalın bir olgudur. Kişiler inanırken alabildiğine özgür, yal­ nızca kendi vicdanlarına karşı sorumlu­ durlar. Lâkin inançlar gerek bireysel ge­ rekse toplumsal ilişkileri asla yönlendi­ rici ve belirleyici olamaz. O, bireyle (ina­ nanla) tanrı (inanılan) arasındaki karışı- lamayan ilişki olmakla sınırlanmıştır. Di­ ğer hiçbir ilişkiye yansıtılmaz.

• Kemalizm bütün bilimsel düşünce ve bilgileri içerir. Akılcı ve bilimsel nitelik­ li hiçbir düşünce özgün bir ad taşısa bile Atatürkçülüğün çevresi dışında kalmaz, onunla dosttur ve Atatürkçülüğü tam am ­ layan bir öğe niteliğindedir. Akılcı ve bi­ lime dayalı uygulam alar da Atatürkçü uygulama modelinin çerçevesi içinde ye­ ni bir görüntüdür. Bu anlamdaki yeni dü­ şünce ve uygulamalar, yaşamı dinamik bir süreç olarak gören Atatürkçülüğe, ge­ liştirici, yetkinleştirici öğeler olarak ka­ tılırlar. Sevgili okuyucular; biz Atatürk­ çülüğün ölçüsünü böyle koyduk. Kendi­ nizi irdeleyin, eleştirin. Eksiklerinizi an­ cak siz tamamlayabilirsiniz, yanlışları­ nızı ancak siz düzeltebilirsiniz. Eksiklik, yanlışlık bizdeyse, tartışarak, bilimin ışı­ ğında doğruya ulaşırız.

PENCERE

ARADA BİR

MEHMET ATİLLA

Eğitimci

Mutlaka Bir

Şey

Vardır

“ Bugünlerde dinsel inanç ayrılığı gözetmeksizin kendi ülkesini ve kendi halkını seven bütün Türkleri bu oyuna karşı uyarmak, her aklı başında insanın görevi olmalı. Sahte milliyetçilik sloganlanyla beze­ nen komprador dinciliğinin korumaya yöneldiği şey, ne ulusal değerlerdir, ne de dinsel duygular. Belki de kampanyayı körükleyenlerin bile fark edemedikleri asıl amaç, bu ülkenin halkını biraz daha soymaktır..."

Yukarıdaki sözler Mümtaz Soysalın. 1966 yılında Yön dergisinin 149. sayısında yayımlanmış. Aradan kaç yıl geçmiş? Tam otuz yıl. Peki, eskimiş mi, gün­ celliğinden değer yitirmiş mi bu sözler? Hayır... İşte bu çok acı bir sonuçtur. Bu acı sonuç üzerinde her­ kesin düşünmesi, artık yaşamsal bir zorunluluktur.

Niye bu ülke bir türlü uygarlık düzeyini yükseltemi­ yor? Niye biz yıllardır hep aynı şeyleri yazıpçiziyo­ ruz? Niye çağdaş değerleri toplumumuzun tüm kat­ manlarına yansıtamıyoruz? Bence bu sorulann yanıt­ larını, tüm demokrat, çağdaş ve ilerici kesimler se­ rinkanlılıkla düşünmelidirler. Ama öncelikle şu gerçe­ ği kabul etmelidirler ki, bir an önce sonuç alıcı çözüm­ lere ulaşabilsinler. Bu ülkenin aydın bireylerinin ço­ ğunluğu, savundukları değerler uğrunda, karşı güç­ ler kadar istekli, sabırlı, çalışkan ve uyanık değildir­ ler. Elbette bireysel çabalara söylenecek sözümüz yoktur. Ama bu çabaları örgütlü ve düzenli bir konu­ ma getiremediğimiz de gözle görülür bir gerçektir. İçi­ mizden kaç kişi herhangi bir derneğin, bir vakfın, bir partinin, bir sendikanın çalışmalarına katılıyor ya da destek veriyor? Kaç kişi bu kuruluşlara parasal kat­ kıda bulunuyor? Parmakla sayılacak kadar az... Ama gerici, bağnaz, çağdışı kesimdekiler öyle mi ya? He­ men hepsi bir şeyler yapmanın coşkusu içinde, gö­ reve hazır bekliyorlar.

Bizler toplantılarda bol bol konuşuyoruz, süslü laf­ lar ediyoruz, kendi kendimize kararlar alıyoruz; ama uygulamaya gelince görevi hep başkalarına veriyo­ ruz. Toplumun edilgin kesimleriyle sempatik ilişkiler kurmak yerine slogancı bir yaklaşımı benimsiyoruz. Küçücük aynntıların peşine takılarak birbirimize kin­ ci davranıyoruz, dayanışma duygumuzu

zayıflatıyo-Anadolu Laikliği...

ruz.

Uzun sözün kısası: Cumhuriyet devrimlerinin da­ ha fazla yıpranmaması ve ülkemizin karanlık bir ge­ leceğe sürüklenmemesi için herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmalıdır. Çünkü herkesin yapabileceği mutlaka bir şey vardır.

ABDULLAH TEKİN

K

ayı aşireti Domaniç Yayla­sın d a n kente inip Söğüt’e yer­ leştikten sonra bir beylik görü­ nüm ünde yansımaya başlar. Beyliğin başındaki Osman, pa­ zarda bir Bizanslının bardakla­

rını kıran T ürk’ü cezalandırır ve Bizanslının za­ rarını devlet kasasından karşılayacak kadar adil,

hoşgörülü ve sevecen bir politika izleyerek hem Bizans’ın hem de kom şu beyliklerin aleyhine büyüyen bir devletin temellerini atar.

Henüz Orta Asya geleneklerini koruyan, fakat yeni sayılabilecek bir dini kabul etm iş olan top­ lum uzun bir göçten sonra yerleştiği bereketli topraklarda uyum içinde, barışçı bir havada, mut­ lu bir yaşam sürdürmeye başlar. Göçebe toplum yerleşik bir düzene geçişin çabalarını sergile­ mektedir.

En önemlisi henüz hiçbir gelenek kutsallaşma­ nın boyunduruğu altına girmemiştir. Bir başka deyişle yaşam ın akışı kutsal alanın dışında göz­ lenmektedir. Yaşamın, sosyal ekonomik, siya­ sal, eğitsel vb boyutları kutsal alanın içine girip sıkışmamış, başka kalıplara girmemiştir. Söğüt ve çevresindeki Osman Bey’in emrinde göze çar­ pan insanlar “ kul” görünümünden uzaktır.

Kuruluş dönem ini çok iyi değerlendiren bilim adamlarından Prof. Dr. Ö. Lütfi Barkan, bu ko­ nuda şu görüşü belirtir:

“Kuruluş devrinin nizamlarını tasarlamış olan ilkOsmanlı padişahlarının genellikle yok gerçek­ çi bir biçimde hareket ettikleri ve Hıristiyan mem­ leketlerinde yaptıkları fetihler için İslamlığın mu­ kaddes cihad ideolojisini benimsemiş görünme­ lerine rağmen, dünya işlerinde dini düşüncelerin geniş ölçüde etkisi altında kalacak kadar muta­ assıp davranmak zorunluluğunu hissetmedikle­ ri görülmektedir.” (*)

Çok değil birkaç padişah sonrasında yeni olu­ şan üstün siyasal güçle yurttaşlar arasında öyle­ sine derin mesafeler ve uçurumlar olacaktır ki, kendini bile tanıyam ayacak kadar yabancılaştı­ rılmış “ kul” lann desteğine dayalı otorite Naki- bül E şraf’a üstünlük tanıyan bambaşka bir çer­ çeveye bürünecek, dini, dili, ırkı ne olursa olsun herkese eşit davranan yöneticiler gidecek rejimin tuttuğu “Sünnilik” dışında kalanlara iyi gözle bakmayan yöneticilerin egemenliği gözlenmeye başlayacaktır.

Osmanlı devletinin bir İslam devleti olması gerçeğine karşın ilk birkaç padişahtan sonra ge­ lenlerin Anadolu Selçukluları, İlhanlılar gibi Arap dünyasının dışında kalmış ve özellikle O r­ ta Asya-lran kültür ve uygarlıklarının etkisinde­ ki devletlerin mirasçıları olduklarını unuttukla­ rı gözlenmiştir.

Bu unutkanlık kültürden sosyal yaşama ve po­ litikaya uzatılacak çizgide pahalı bir faturayı sun­ mada gecikmemiştir kuşkusuz,

Osmanlı devletinin bir Türk devleti olmaktan çıktığı bu dönem lerde Türkler sömürülür, kü­ çüm senir “ uç” lara sürülür.

Bir kısmı dağlara yönelmeyi yeğler. Yeni dev­ let Osm anoğullan ailesinin egemenliği altına gi­ renlerin yanı sıra özellikle yakındoğu ve Balkan halklarından getirilmiş, devşirilmiş kişilerin dev­ leti konum una getirilir. Dahası toplum iyiden iyice kutsallaştırılm ış geleneklerin boyunduru­ ğuna girmeye başlar.

Osmanlı’da fiziksel büyümeye karşın göze çar­ pan bu olumsuz yapılaşma, yönetime kutsallaş­ mış geleneklerin egemen olm asıyla “ keyfi” liğin gelmesini sağlayarak geri kalmışlıkla iç çürü­ menin temelini atmaya başlar. Genellikle Alevi- Bektaşi ağırlıklı asıl öğe (unsur) olan Türklerin küskünlük, kırgınlık, kaçış ve başkaldırısının

ideni

İSTANBUL

Artık her Ç arşam b a akşamı

The President Hotel’deyiz

Üzerinizde laciverdi bir gökyüzü, aşağıda

tepeden tırnağa Marmara ve İstanbul...

Barbeküde kokusuyla davetkâr bir lezzet.

Ardından canlı müzik ve oıyantal...

Salata Büfesi

Soğuk Mezeler

Barbekü

Tatlı - Meyve Büfesi

Limitsiz Yerli İçkiler.

TL.

1.450.000.-Canlı Müzik

Oryantal

Rezervasyon: 0.212 - 51669 80’den 654 Tiyatro Caddesi, 25 Beyazıt 34490, İstanbul Tel.: 0.212 - 516 69 8 0 /2 0 Hat F aks:0.212 -5 16 69 99

TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ (TED) KORUNMAYA MUHTAÇ ÖĞRENCİLERİN

ÖĞRENİMLERİNE KATKILARINIZ İÇİN ÇELENK BAĞIŞLARINIZI BEKLİYOR.

Tel: (312) 418 06 14 - 417 42 02 Faks:(312)417 53 65

BAŞVURU

FORM ALINABİL!

Tel: (0212)288 9 0 ' T O . . ÖDÜLLER: Sıyah/Beyaî Negalll Başlı Birinci 76.000 000 75.000 000 75 0ÖÖ.000 İkinci 50 000.000 50.000 000 50.000 000 Üçüncü 25.000.000 25 000.000 25.000.000

başlangıcım bu noktaya getirip dayamak yanlış olmaz. Yaşananların ve yapılanların özeti deği­ şime, özgür yaşama ve çağdaşlığa açık bir top­ lumun; gelenekçi bir yapının “nizam-ı âlem” an­ layışıyla, değişmezliğin dar kalıplan arasına çe­ kilm ek istenmesiyle açıklanabilir.

Resmi tarihe pek fazla yansıtılmayan bu tab­ lolar O sm anlı’nm hem gerçeği, hem de açm azı­ dır. Yeniçerilerin “kelle kesme” yaklaşımlarının kahram anlık olarak sergilendiği resmi tarih bi­ raz irdelenerek daha sağduyulu ve objektif, da­ ha ılımlı bir düşünce süzgecinden geçirilmelidir. Belki o zaman “Keşke Osmanlı gereksiz yere üç kıtaya yayılma macerası yerine Anadolu ve çev­ resinde kalıp kendi öz unsuruyla barışık yaşayıp uygarlığa ve çağdaşlığa uzanan yolda mutluluk içinde kalsaydı” denilebilirdi.

Oysa akıtılan baba ve kardeş kanlarının İstan­ b u l’a bıraktığı acı ve hüzün, eşdeğerli olarak Anadolu’daki insanlar arasında gözlenmiştir. Bu­ gün gelişip gelişmeme ölçekleri tartışılan bir top­ lumun hacı-bacı paradoksu bu kanlı mirasın iyi değerlendirilemediği sonucunu ortaya çıkarm ı­ yor mu?..

Osmanlı devleti padişahları, kuruluş yılların­ daki toplum un liderleri olarak kalabilselerdi hiç kuşkusuz tarihin akışı değişir, çağdaşlaşm a ol­ gusuna daha çok ve çabuk pencereler açtınlırdı. Bu tablonun hüzünlü ve düşündürücü bir yanı da vardır: Kuşkusuz her toplumun, her ulusun geç­ m işinde iyiler ve kötüler, doğrular ve eğriler var­ dır. Ama her ulus geleceğe yönelik adımlarında geçm işinden ders almaya özen gösterir. Özen göstermeyen, yeniliklere, çağdaşlığa burun kıvı­ ran, OsmanlI’nın düzenini ve dinsel yapısını tek­ rar oluşturmayı arzulayan insanların bulunduğu tek ülke Türkiye’dir. Ve laiklik kavramı 70 yıldır tartışılmaktadır.

Laiklik bir Batılı kurumdur. Türkiye bu kuru­ mu Cumhuriyetle birlikte transfer etmiştir. A n­ cak tam anlamı ile laiklik öl­ çeğinde olmasa bile bu ku­ rum un özellikleri zaten A nadolu’da bir kesim tara­ fından yüzyıllardan beri uy­ gulanıyordu. Bu benzeyişi laiklik kavramıyla değil de çağdaş yaşam anlayışı ile ta­ nım lam ak kuşkusuz daha yerinde olur.

Osmanlı, içindeki b u ör­ neği iteleyip uzaklaştıraca­ ğına kendisinden soyutlaya­ cağına biraz sıcak bakabil- se, biraz ilgi duyabilseydi yüzyıllarca gecikmeyle ya­ kalayabildiği çağı çok daha kolay yakalayan ve hatta at­ layan bir konuma ulaşabilir­ di.

OsmanlI’yı b ir yana bıra­ kalım. Günümüzde durum yüzyıllar öncesinden pek mi farklıdır. Toplumu, yaşamı dar kalıplar, kutsallaştırıl­ m ış geleneklerin ablukası altına almaya çalışanların iktidar oldukları nokta “ta­ rihin bir tekerrürden iba­ ret” olduğunu m u söylüyor acaba?..

D aha geçenlerde Ata­ türk’ün yaşayıp devlet yö­ nettiği Çankaya Köşkü’nde hüküm et listesini açıklayan Cum huriyet yönetim inin başbakanı konuşm asına dinsel selam vererek başla- dı.

“İmama” uymaya çalışan bazı belediye başmanlarıyla bakanların konuşm alarını dikkatle izleyenler, ulusal nitelikten yoksun evrensel üm m et geleneğinin ayak seslerini duym uşlardır kuş­ kusuz.

Çağı yakalamak ve daha uygar bir yaşamın içinde ol­ mak, daha hoşgörülü, daha sevecen, kadına saygılı, kut­ sal alanın ekonomik, sosyal, siyasal ve eğitsel yaşamı da­ raltm asına izin vermeyen yurttaşlar olm am ıza bağlı­ dır. Böyle bir toplum olm a­ ya özen göstermeliyiz.

Nadir Nadi'yi Anarken...

Geçenlerde özel bir bankanın patronu Cumhuri- yet’e geldi; gazetede yayımlanan kendisine ilişkin haberlerden tedirgin olmuş; buyur ettik, konuştuk...

-

Sayın Bayım,dedik, Cumhuriyet bizim değil, ka­

munun malı sayılır, bu gazetede patron tüzelkişidir, kurumun yazılı anayasası ve yazılı olmayan kural­ ları vardır, bütün bunlar 70 yılı aşkın bir sürede oluş­ muştur. Biz doğruları yazmak zorundayız, ama yan­ lış bir yayın yapılmışsa, özür dileyip düzeltmek boy­ numuzun borcudur; Cumhuriyet, bu kuralı işlet­ meden Cumhuriyet olamaz.

içtenlikli bir söyleşi başladı; çaylar, kahveler gel­ di, Cumhuriyet gerçeği saydamlaştı; bu gazetenin sırat gibi kıldan ince, kılıçtan keskince kuralları ko­ nuşulup tartışıldı.

21 ’inci yüzyıla yaklaşan Türkiye’de ne yazık ki ki­ mi gazetenin ardında tekelci holding bulunuyor, ki­ mi gazete zengin tarikat şeyhinin elinde...

Cumhuriyet her ikisinin dışında, kurulduğu gün­ lerin bayrağını taşıyor.

Nedir bu bayrak?..

Yunus Nadi, 1920’de, Yeni Gün gazetesini BabI­

âli’de çıkarırken, İngiliz işgali başlayınca, vurmuş matbaasını sırtına, Anadolu’ya geçmiş; kelle koltuk­ ta, Mustafa Kemal’in yanında, Ulusal Kurtuluş Sa- vaşı’na katılmış; zaferden sonra düşman İstan­ bul’dan defolunca, geri dönmüş, 1924’te Cumhu- riyet’i kurarak Aydınlanma Devrimi’nin gazetesini çıkarmış; 1945’te bayrağı eline alan Nadir Nadi, kırk yıl onurla taşımış...

Cumhuriyet’in kurumlaşması, Nadir Nadi’nin pa­ ha biçilemez yönetiminde gerçekleşti.

Nadir Nadi, uygarlığın beş şartından beşini kişili­ ğinde toplamış, ölçülü biçili bir insandı.

O ölmedi.

Kimi sevgili insan için “O ölm edi”sözü edebiyat olsun diye söylenir.

Ama bu kez iş değişik.

Nadir Nadi, eskisi gibi, öğleye doğru gazeteye geliyor, odasına çıkıyor, bir aşağı bir yukarı dolaş­ maya başlıyor, elinde orkestra şeflerinin kullandığı değnek var, belki o sırada Mozart’ın bir bestesini duyumsayarak adımlarını atıyor ya da dünyayı, in­ sanlığı, Türkiye’yi, gazeteyi düşünüyor; aşağıdaki gençlerin neler yaptıklarını sessiz sedasız izliyor. Bi­ raz sonra yaşam hızlanacak, gelen giden çoğala­ cak, Nadir Nadi bu fasıldan sonra başyazısını yaz­ mak için masasına oturacak...

Aşağıda yazıişleri nasıl çalışıyor?..

“ Çocuklar”,Cumhuriyet yasalarına göre gazete­ yi hazırlıyorlar; bir güçlük çıktığı an, Nadir Nadi çö­ zecektir.

Nasıl?..

Yeni Günve Cumhuriyetken kaynaklanan tarih­ sel birikimin ışığında, çağdaşlığın biley taşına vuru­ larak çözülecektir sorunlar; Nadir Nadi aramızda olmasa da genç kuşaklara aşıladığı bilinç, Cumhu­ riyet’in tüzelkişiliğidir.

Cumhuriyet gibi bir gazete dünya basınının zaman ve uzamında zor bulunur.

Medyanın tekelleşmesinde, gazetelerin kupon- laşmasında, Cumhuriyet kendisini nasıl korudu?.. Gazetecinin metalaşması ve gazetenin mallaşma- sı sürecinde benliğini nasıl savundu?..

Başarı Nadir Nadi’nindir.

Sağ olsaydı, sevecenlikle ışıyan gözlerindeki pı­ rıltı daha da artardı. Bugünkü basının çatal-kaşık, tencere-tava ve elektrikli ızgara haline bakıp gü­ lümserdi.

Ancak Erbakan’ın başbakanlığındaki Türkiye’nin, karanlığa göz kırpmasına gülümseyeceğini san­ mıyorum.

^ YEŞİL ELMA

Seyahat Acentast

ş o v c u m Ada Hotel-Gümbet OK 1,150,000.-TL

Balıkçının diyarında Mavi Yolculuk hala bir rüya olarak kalmasın!

* 7 H c w c 'ty o ic c d u &

Her cumartesi, Bodrum, Marmaris veya Kemer'den kesin deparlı, bir hafta Tam Pansiyon 7 0 0 DM

Yurt içi-yurt dışı uçak bileti alan herkese kitap armağan ediyoruz!

ID u yuru la rım ızı, h er salı ve p erşe m b e C u m h u riy e tte n izle ye b ilirsin izI I İstiklal Cad. 81/1 Beyoğlu-IST Tel: 0212 249 52 11 Fax: 0212 293 20 76 |

/ t S S O S

Hotel Nazlıhan YP 2,500,000.-TL

TURSAK

T E M E L

S İ N E M A

K U R S L A R I

2-23 Eylül 1996

Pazartesi, Çarşamba, Cuma

saat: 16.00-18.00

1. Filmin Oluşum Süreçleri 2. Dünya Sinemasına Genel Bakış 3. Senaryo Yazım Tekniği

4. Çekim Planları ve Kamera Hareketleri 5. Sinema Kameraları ve Objektifler 6. Video Kameraları

7. Aydınlatma Tekniği ve Işık 8. Kurgu Tekniği ve Mantığı 9. Film Yönetiminin Temel ilkeleri 10. Film Çözümlemesi

Son başvuru tarihi: 29 Ağustos, Perşembe Adres : G. Erol Demek Sk. 11/2 Beyoğlu Tel&Faks : (0212) 251 67 70 / 244 52 51

Şark Hayat

(*) BARKAN, Prof. Dr. Ömer Lütfi: Cumhuriyetimizin 50. Yılı Semineri. Türk Tarih Kuruntu.

Tatile Çıkmadan Kalbinizi Kontrol Ettirin.

Pazar dahil her gün gece, gündüz

hizmetinizdeyiz.

TÜRK KALP VAKFI

Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX)

Faks: (0212) 212 68 35

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak daha sonra yapılan tarihlendirmelerle yakın bir döneme kadar yaşamış ilkel özellikler tarihlendirmelerle yakın bir döneme kadar yaşamış ilkel özellikler

İstanbul'a su sağlayan 9 baraj ve Istranca'da ki 5 dereden biri olan, 25 Haziran 2007 tarihinde su miktarı 4 milyon 68 bin metreküpe düşen Alibey Barajı'ndaki su miktarı dün

Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının 1 yıl ertelenmesini isteyen çiftçiler, kuraklık desteğinden faydalanabilmek için en geç yarına kadar başvuru yapmak

Ayd ın-Kemer Barajı: Geçen yıl 16 Nisan'da doluluk oranı yüzde 78'di, bu yıl oran 166 milyon 600 bin metreküp suyla yüzde 40.. Ayd ın-Topçam Barajı: Geçen yıl doluluk

Anlaşma gereği Türkiye'ye günlük 27, ayl ık 810 milyon metreküp doğalgaz sağlaması gereken İran, son dönemde sağladığı doğalgaz miktarını ayda 300 milyon metreküpe

Son günlerdeki ya ğışlarla birlikte Kızılcahamam ve Çamlıdere’deki havzalarda biriken karları Ankara barajlarına kazandırmak isteyen ASKİ, çeşitli bağlantılarla

Başarılarınızın ve üzüntülerinizin daha çok farkında olmanıza yardımcı olur ve sadece bir yıl içinde ne çok şey yaşanabildiğini farketmenizi sağlar..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamuoyunun merakla beklediği müjdeyi verdikten sonra Fatih Sondaj Gemisi'ne canlı olarak bağlanarak, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Enerji