$ ÇAĞDAŞ YAYINLARI
I ŞI K K A N S U
ayrıntının izdüşümü
100.000TL
Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9/B
Cağaloğlu/lstanbul Tel:514 01 96/95 Posta çeki no: 666322
Cumhuriyet
73. Y t
SAYI25885 / 50000 Tl
(KDViçinde) KURUCUSU:YUNUS İMDİ
(1924-1945) BAŞYAZARI:NADİR NADİ
(1945-1991)$ ÇAĞDAŞ YAYINLARI
A . TANER KI ŞLALI
seçimsiz demokrasi
250.000TL
Çağ Pazarlam a A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9/B Gağaloğlu/lslanbul Tel:S14 01 96/96 Posta çeki no: 666322
20 AĞUSTOS 1886 SAU
Başbakan ve
RP
¿
bakanların
dini devlet
işine
karıştırmaları
büyük tepkilere
yol açtı
Ortaçağ
zihniyeti
9
Tabana m esaj veriyorlar REFAHYouda dinle
devlet birbirine karıştı. 1996 yılının ilk altı ayında 580 trilyon
lira açık veren bütçe için Türkiye’de “Allah’ın nimetleri”ni
kaynak gösteren Erbakan, dini yaklaşımlara ağırlık vererek
gerçekleştirdiği Müslüman ülkeler ziyaretinde, Kuran
yorumuyla da bürokrat ve diplomatları şaşırttı. ANAP lideri
Yılmaz, İslami söylemleri gayri ciddi bulurken, DYP’li Meral
Akşener, “ Program dışına çıkılırsa, gereği yapılır” dedi
Laikliğe aykırı
Refah Partisi’nin iktidara gelmesiyle
antilaik uygulamaların dikkat ç ektiğini söyleyen CHP Genel
Sekreter Yardımcısı Atilla Sav, İlhan Arsel’in kitabına yorum
getiren, Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz’ı suçladı. Alanya
Müftüsü’nün Atilla Ilhan’ın şiirine suç duyurusunu komik
olarak niteleyen Sav, teokratik düzen özlemcilerinin din
kürsülerini kullandığını söyledi., Yazar Şakir Keçeli’ye göre RP
‘ortaçağ zihniyeti’ taşıyor. ■
5. SayfadaKazan: İslam i infaz
Yolsuzluk devlet zirvesinde!
Devletin, yolsuzlukla suçladığı hükü
met üyesi kim? DYP’nin yolsuzluğu
nu hangi ANAP’lı yasal takip konusu
yapmaktan kaçındı? Özel harcamala
rını devlete yaptırdığı ve alacaklısını
ölümle tehdit ettiği resmi belgelere ge
çen bakan kim? RP, hangi yolsuzluk
soruşturmasını, iktidara gelir gelmez
durdurdu? Para “uçuran
’ ’siyasetçi,
resmi belgelere nasıl yansıdı? Yakla
şık 15 trilyon lira, bir çırpıda hayali ve
zarar eden şirketlere nasıl pompalan
dı? Devletin hangi “sorumlu” maka
mı soyguna olanak sağladı? Yolsuzlu
ğa zemin hazırlamak ve gözyum
mak konusunda devletin hangi
kurumlurının birbirine girdiği
resmi raporlara konu oldu? Ban
kalar nasıl yağmalandı? Devle
tin parası yatak odalarına nasıl
girdi?
DOĞAN AKIN’ın tamamı “ye
n i” . devlet belgelerine dayanan
ve devletin, iktidarlar tarafından
nasıl yolsuzluk kıskacına alındı
ğını ortaya koyan dosyaları ya
rından başlayarak
C U M H U R / Y E T ’t e
Adalet Bakanı Kazan,
İrak modelinden
etkilenmesinin
gerekçelerini anlattı.
Türkiye’nin şimdiye
kadar hep Batı
ülkelerindeki infaz
yöntemlerini örnek
aldığını belirterek
“Oysa, bizim sistemimiz
daha insani. Biz çeşitli
sistemleri inceleyip,
kendimiz için en iyi
olanı getirmeyi
hedefliyoruz” dedi.
■ 5. SayfadaNadir Nadi’yi
anıyoruz
Başyazarımızı son
yolculuğuna uğurlayalı
5 yil oldu.
■ Arka SayfadaDoğalgaz abonelerinde artış var ancak yeterli gaz yok. Elektriğe yüklenilmesi halinde kesinti kaçınılmaz
İstanbul’u zor bir kış bekliyor
İstanbul’a doğalgaz dağıtımı yapan İGDAŞ, geçen yıl yaklaşık 450 bin aboneye do
ğalgaz verirken bu yıl doğalgaz kullanacak abone sayısının 780 bin civarında olaca-
^ ğı tahmin ediliyor. Geçen yıl 700 milyon metreküp doğalgaz kullanan İGDAŞ, bu yıl
1' için bir milyar 560 milyon metreküp doğalgaz almak için BOTAŞ’la anlaşma imza
ladı. Ancak bu doğalgazm verilip verilemeyeceği konusunda kuşkular var.
Geçen kış doğalgaz abone sayısının 450 civarında olduğunu 1996-97 kışında abone
sayısının bir milyona ulaşacağını tahmin etniklerini vurgulayan İGDAŞ Basın danış
manı Fatih Böhiirler, alınan doğalgazın yüzde 60’ının elektrik üretiminde kullanıl
dığını, ancak kendilerinin bunun konutlara ayrılmasını istediklerini belirtti. Böhür-
ler daha fazla gaz için Ankara’d a pazarlıkların sürdüğünü söyledi. ■
17. SayfadaVALİLERE
Çiller:
Devletin
tesislerim
özelleştirin
► Devlete ait tesisleri özelleştirip kendilerine kaynak yaratan valilerin “ b aşa n lı” , bunu yapamayan lann da
“ b aşansız vali” sayılacağını kaydeden Çiller, valilere, özelleştirm eyle elde edecekleri gelirleri köy yollannın yapım ında, arıcılık, hayvancılık ve halıcılığın geliştirilm esinde kullanm alarını önerdi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü rosu) - DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Tansu Çitler, özelleştir menin yerinde ve mahallinde ya- pılması gerektiğini söyledi. An kara’da dün yapılan ve 79 ilin va lisi ile Olağanüstü Hal Bölge Va- lisi’nin katıldığı toplantıda ko nuşan Çiller, valilerden, devlete ait tüm tesisleri özelleştirmeleri ni istedi.Çiller, “Sîzler bizim eli miz, kolumuzsunuz. İç teröre karşı koyduğunuz gibi dıştan ge lecek her türlü zararlı hareketle re karşı da aynı kararlılıkla mü-I Arkası Sa. 17, Sii. 3 ’te
Başbakan Erbakan gezisinin 5. durağı Endonazya’nın başkenti Cakarta’da Cumhur
başkanı Suharto tarafından ağırlandı.
(F oto ğ raf: R E U T E R S )Erbakan: Beyin gücümüz yok
► Endonezya’da uçak fabrikasında incelemelerde bulunan Başbakan
Erbakan, “ Uçak sanayi alanında bizde teknoloji var ama beyin gücü
yok”dedi. Asya gezisini dünyadaki ekonomik ağırlığın Pasifik’e kayması
olarak değerlendiren Erbakan, “Asya ülkeleri, 2009 yılında düiıya
gelirlerinin yüzde 50’sine sahip olacak’’diye konuştu. ■
17. SayfadaDİSK TEN T Ü R K -İŞ E ORTAK EYLEM ÇAĞRISI__________
REFAHYOL’a
karşı işçi zirvesi
► DİSK Genel Başkam Rıdvan Budak : Özgür sendikakal hareketi Türkiye
yerleştirmeliyiz. Emek, toplumsal muhalefetin önünü açmalı.
►Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral : Başbakan yardımcısı Tansu Çiller,
işçilere söylediği sözlerinin hesabını meydanlarda verecektir.
ANKARA (Cumhuriyet Bü rosu)-DYP lideri Tansu Çiller- tarafından, “devletin kanım em mekle” suçlanan işçi sendikala- n , “emek düşmanı” olarak ni telendirdikleri REFAHYOL koalisyonuna karşı, toplumsal muhalefet örgütlemek için ha rekete geçti. DİSK; Türk-İş’i, işçileri sokağa dökerek, hükü m ete hesap sormaya çağırdı. Türk-İş’in, yurtdışından dönü şünde Başbakan Necmettin Er bakan’la yapacağı görüşmeden sonuç alınamazsa, sendikalar,
sosyal güvenlik ve zorunlu tasarruf konuların da hükümeti meydanlarda protesto edecek.
DtSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın çağ rısı üzerine, dün Türk-lş Genel M erkezi’nde, sendika zirvesi toplandı. DtSK Genel Başkanı Budak, emeğin, toplumsal muhalefetin önünü çekmesi gerektiğini vurgularken; Türk-İş Ge nel Başkanı Bayram Meral, “Başbakan Yardım cısı, sözlerinin hesabını, meydanlarda verecektir” dedi.
M eral’e, işbirliği ve güçlerini birleştirme
çağ-THY
zammı
otomatiğe
bağladı
I 3. Sayfadansı yapan Budak, toplumun si yasetçilerden ve dem okratik kitle örgütlerinden umudunu kestiğini kaydederek “ Çalışan lara ve üretenlere yeniden bir u- mut verebilir miyiz, diye değer lendirme yapm ak üzere buraya geldik” dedi. Başbakan Yar dımcısı ve Dışişleri Bakam Çil- ler’in işçileri “ kan emici” biçi minde nitelendirmesine, mey danlarda yanıt vereceklerini kaydeden Budak, bu sözlerin hükümetin emek politikasının göstergesi olduğunu söyledi. Sendikaların, siyasi partilerin güdümünde ol maması gerektiğini vurgulayan Budak, “ Sendi kal hareketi, siyasetçilerin 2 dudağı arasından alarak, özgür sendikal hareketi T ürkiye’de yer- leştirmeliyiz”diye konuştu.
RP’li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ne cati Çelik'in eski teşkilatı olan l lak-İş Konfede rasyonunu, ad vermeden eleştiren ve “ parti sen dikası” olarak nitelendiren Budak, H ak-İş’i de ■ Arkası Sa. 17, Sü. 3 ’te
Trafiğe
2 günde
53 ölü
82 yaralı
► Tatilden evledrine dönm ek için yola çıkanlar > ine trafik canavarı ile karşılaştı. Pazar günü yurdun çeşitli
yerlerinde m eydana gelen trafik kazalarında 30 kişi ölürken 22 kişi de yaralandı. D ünde trafik can alm aya devam etti, m eydana gelen trafik kaza larında 23 kişi öldü, 60 kişi yaralandı. ► K ırşehir-Kayseri karayolunda Ali Ö rs yönetim indeki m in ib ü s’ün, hatalı sollam a sonucu, llyas Taşkın idaresindeki 34 S 0345 plakalı otom obille çarpıştı. K azada, D urm uş Taşkın, İlyas Taşkın, Celal Taşkın, M ehm et Temel, M ehm et D urak olay yerinde, M ahsuni A ktaş, A şır Ç öpçü ve Ali Ö rs ise ağır yaralı olarak kaldırıldıkları Kayseri ve K ırşehir’deki hastanelerde yaşam larını yitirdiler. ■ 3. Sayfada
SİYEREK
A ID S’tt
kana
soruşturma
►Sağlık B akanlığı, A IDS hastalığına yakalanan M üzeyyen Işıkgöz ve kızı Rukiye Işıkgöz’ün tedavi için A n k ara’ya getirileceğini açıkladı.
ANKARA (Cum huriyet Bii-rosu)-Şanlıurfa Doğumevi’nde sezaryenle doğum yapan Mü zeyyen Işıkgö/’e test edilmeden verilen kanda HIV virüsü bu lunması nedeniyle ortaya çıkan “AIDS skandalini” araştırmak üzere Sivcrek’e giden Sağlık Bakanlığı müfettişleri, Siverek Kızılay Kan M erkezi’ni suçlu buldu. Işıkgöz'e A lD S ’li kanın verilmesi olayı ile ilgili Şanlıur fa Cumhuriyet Savcılığı soruş turma başlattı. Cumhuriyet Sav cısı A bdülkadir Erol, “ soruş turm aya Kızılay Kan Merkezi görevlilerinden başlayacağız” dedi. Sağlık Bakanlığı, AIDS hastalığına yakalanan Müzey yen lşıkgöz ve kızı Rukiye Işık-■ A rkası Su. 17, Sü. 3 ’te
YENİ DÜZENLEME
Kumara
aile
denetimi
► K um ar oynayanların aileleri yazılı başvuru yaparsa, kum arbazların oyun salonuna girişleri
engellenecek.
ANKARA (Cum huriyet Bü rosu) - Turizm B akanlığı’nın, kumarhanelere girişlerde yeni düzenlemeler getiren yönetme liği, dün Resmi G azete’de ya yımlandı. Buna göre, kumar oy nayanların eşi, çocuğu, anne, baba veya kardeşlerinin yapa cağı yazılı şikâyet bakanlıkça haklı bulunursa, söz konusu ki şilerin oyun salonlarına girişi yasaklanacak.
Turizm Bakanlığı’nın Talih Oyunları Yönetm eliği’nin bazı maddelerini değiştiren yönet meliği, Resmi Gazete’de yayım lanarak yürürlüğe girdi. Yeni yönetm eliğe göre, kum arhane açm a izni verilirken, ağır hapse H Arkası Sa. 17, Sü. l ’de
‘Eylemin
amacı başka’
► Antalya Büyükşehir
belediye Başkanı Haşan
Subaşı, firmalara fiyat
konusunda hiçbir şey
söylenmediğini, o
nedenle fiyat konusunda
kendilerine gelmeleri
halinde kesinlikle
uzlaşamayacaklanm
anımsatarak “Fiyat artışı
gerçek dışı ve
saptırmacadır” dedi.
■ 3. Sayfada
GÜNCEL
CÜNEYT ARCAYUREK
Bindik Bir Alamete
Bir gazete haberi:
“ TC Devleti gemisi karaya oturdu. Onu yüzdürmek la zım. Gemiyi yüzdürdükten sonra da geminin başını çevi rip istikametinin ne olacağını tayin ederiz. ” (RP Bursa Mil
letvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu)
Karapaşoğlu sıradan bir milletvekili değil. Arada sırada partisinin sözcülüğünü de yapıyor TBMM’de. Daha aça bilir irdelemelerini.
Örneğin, “Geminin başını‘doğuya’ çevirirler. Kaptan ve
M Arkası Sa. 17, Sü. 8 'de
Beşiktaş ve Trabzon tur kapısında
UEFA Kupası ön eleme turu rövanş karşılaşmalarında tek düşüncemiz galibiyet. ■ Spor’da
Yeltsin’in kalbi tekliyor
Time dergisinin ele geçirdiği sağlık raporuna göre Rusya liderinin sağlığı içkiye yeniden başlayınca bozuldu. ■ 10 Sayfada
Türklerin tarih önünde sınavı
“Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme’4 ve “ Dünya Kenti İstanbul” konul sergiler 29 eylüle kadar açık ■ 13 Sayfada
Düşünce suçuna 140 yıl
Cezaevlerindeki düşünce suçlularının
sayısı 1996’nın ilk yarısında 150’ye ulaştı ■ 4. Sayfada
Muriel evlenemedi çitti...
Film daha önce atv’nin son dakika değişikliğine kurban gitmiş, bizler de ‘düğünü izleyememiştik.’
■ 15 Sayfada
BORSA
DOLAR
MARK
ALTIN
û
Dün 62.421.92 Önceki 62.357.10û
Dün 86.025 Önceki 85.750û
Dün 57.850 Önceki 57.600û
Dün 1.074.000 önceki 1.069.500GÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
Eller 'Mars'ta Biz Mars'ız...
Günlük gelişmeleri izlerken, olabildiğince her şeyin dı şına çıkmaya çalışır, kendime sorarım:
- Tarih, bunu nasıl yazar?
Eğer bugünkü tersine gidişi durduramazsak görünen o ki tarih, 20. yüzyılın son çeyreğindeki Anadolu için şu no tu düşecek:
- Ortaçağ mantığına paçasını kaptırdı. Kurtulmaya ça lıştıkça battı. Çağdaş uygarlık yolunda elde edilen kaza nımlar hızla eridi. Bilimin dinle karıştırılmasıyla da içinden çıkılması güç, uzun bir süreç başladı.
SAYFA CUM H UR İYET 20 AĞUSTOS 1996 SALI
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Kimler Atatürkçüdür?..
S AIM SEZEN
Kamuyönetimi Uzmanı
A
tatürkçülük (Kemalizm) nedir, Atatürkçülüğü anlamanın, kavramanın, uygulamada izlem enin yol ve yöntemi nedir? Herkes Atatürkçü olabilir mi? Atatürkçü olmanın gerek düşün sel, gerekse uygulama alanında asgari
koşullan yok mudur?
Atatürkçülük (Kemalizm) her niyete yenen muz, her ağıza sakız değildir. O “dahili ve harici” düşmanlara karşı savaş boylarında, ateş hatlarında, devrim gün lerinde düşünce ve yaşama geçiriş (pra tik) olarak doğdu, gelişti, yetkinleşti ve tutarlı bir dünya görüşü, bir uygulama modeli olarak biz izleyicilerine ulaştı.
Onun tutarlı düşünce ve uygulamala rına aykın, çarpıtıcı, sulandıncı yakla şım ve davranış içinde olanlann Atatürk çüyüm demeye haklan olmaz. Atatürk çü olmadıklan halde Atatürkçü imiş gi bi görüntü (im aj) uyandırm aya, halkı kandırmaya uğraşan riyakârlar ancak ah lâktan yoksunlukla nitelenebilirler. Hele bunu kişisel ve grupsal çıkartan için ya panlara söylenecek söz yoktur. Bu yazı hem Atatürkçüler için hem Atatürkçülü ğe düşman olanlar için hem de riyakâr lar için kısmen dahi bir denek (mihenk) taşı olabilirse amacına ulaşmış olacak.
• Atatürkçülüğün temel amacı insan lığın evrensel gelişimine katkıda bulun mak ve toplumsal barış içinde bireyleri mutlu yaşatmaktır. Bu anlamda öncelik, kendisine karşı sorumlu olduğumuz ve hizmetine yetkili kılındığımız ulusa ait tir. Ulusumuza karşı görevlerimizi yeri
ne getirirken insanlık âleminin birparça- sı olduğumuzu bir an bile usumuzdan çı karmamalı ve insanlık âleminin evrensel çıkarlarını da gözetmeliyiz.
• Uluslararası anlaşmalarla tüm dev letlerin kabul ettiği belirgin sınırlar için de bir bütün oluşturan doğal, ekonomik, toplumsal, kültürel, tarihsel ve a r ’sal de ğerlerin kalıtçısı (mirasçısı), sahibi ve ta şıyıcısı olan, geleceğe yönelik umutların da tasarım ve izlencelerinde aynı duygu ve düşünceleri paylaşan, birlikte yaşama azim ve kararlılığını gösteren siyasal top luma ulus denir. Bilinmeyen tarihlerden beri topraklarında oluşm uş tüm değerler o ulusa aittir. Ulusal kimlik ve kişiliğimi zin belirleyici öğeleri ulusal egemenlik, ulusal kültür, özgürlük ve bağımsızlıktır. Hangi gerekçeyle olursa olsun bu öğele rin uygulamada sulandırılmasına izin ve rilemez.
• Atatürkçülüğün olaylara bakışı bi limsel ve ussaldır. Düşünce yöntemi bi limsel düşünce yöntemidir. Bu bilimsel gerçekçi anlayış içinde her çeşit dogma yı reddeder. Yaşama ve olaylara; devin genliği ve değişkenliği içinde, bütün çe lişkileri değerlendirerek yaklaşır. G öre celiğin (izafiliğin) aynmındadır. Bu ne denle yaşamı ve olayları değerlendirirken mutlaklığa yer vermez. Bir aydınlanma ve özgürleşme hareketidir.
• Atatürkçülük, barış ortamında dev- rimlerle donatılmış bir uygarlaşma stra tejisidir. Uygulamanın her anında öznel ve nesnel koşullar yeniden değerlendiri lir. Koşulların zam ana uygunluğu araştı rılır. Uygulamalarda zamanlama ulusal
ve evrensel bağlamda barışı bozmayacak biçimde belirlenir...
Karşıdevrime ödünsüz, halka uzmaş- macı yaklaşır. Her an devrimci yığmak ve karşıdevtimcilerin gücü gözden geçiri lir; geri adım atma ya da başarısız sonuç lanma olasılığını en aza indirecek biçim de zamanlama yapılır. Bütün araçlarıyla, en etkin, en hızlı, en verimli biçimde, en barışçı yol ve yöntemlerle sorumluluğu nu üstlendiği toplumu tarihsel gelişme çizgisi üzerinde ileriye doğru itmeyi ve geliştirmeyi temel görev sayar. Devrim cilik çağdaşlaşma yöntemidir.
• Atatürkçülük, her çeşit ayrımcılığa, eşitsizliğe, sömürüye, sömürgeciliğe, baskıya, zulme ve şiddete, şiddetle karşı çıkar. Bu olumsuzluklara karşı yapılacak mücadeleyi kutsar, kavgayı üstlenir ve ölümüne dek sürdürür. Bu savaşta yasal savunma (meşru müdafaa) durumunda dır, düşmanlarına karşı hoşgörüsüz ve ödünsüzdür. Kavgası insanlık ve insan olm a admadır. Bir başka deyişle insanlı ğa aykırılıkları her alanda ortadan kaldır mayı hedefleyen birhüm anizm a hareke tidir. Her anlamda adalet ve eşitliği sağ lamayı hedefler. Bedensel, tinsel ve zi hinsel bakımdan tüm yurttaşlarına, ken dilerini özgürce geliştirme olanaklarını sağlayacak gönenci sağlamayı devlete bir ödev olarak yükler. Bir başka deyişle, yurttaşlarına sadece klasik hak ve özgür lükleri tanımakla yetinmez, onlann yurt taşlar tarafından kullanılabilmesi için ge rekli maddi koşulları hazırlamayı, yurt taşları ekonomik ve sosyal haklarla öz gürlüklerini kullanabilecek biçimde do natmayı ve desteklemeyi görev sayar.
• Ulusal kültür; bu topraklarda boy vermiş tüm kültürel değerlerle bu top
raklarda yaşamış ve yaşamakta olan tüm insanların ürettiği kültürel değerlerin yı- ğışmasından ve sentezinden oluşan biri kimdir. Bu birikimi evrenselleştirm ek ulusal bir ödevdir. Ulusal kültürün anla tım aracı ulusal dildir, yani Türkçedir. Dil ulusal birliğin, özgürlük ve bağımsız lığın temel öğesidir. Onun içindir ki di limizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, üstün bir bilim dili, sanat d i li, kültür dili olarak yeniden inşa etmek, geliştirmek ve yetkinleştirmek üzere dil savaşına girişilmiştir ve bu savaş bilinç li biçimde Atatürkçü sanatçılar, bilim ve siyaset adanılan, dil uzmanları ve yurt taşlar tarafından sürdürülmektedir.
Etik ve estetik değerlerin insanı tinsel ve zihinsel anlamda yetkinleştirip yücelt tiğini, yaratıcı ve verimli kıldığını kavra yan Atatürkçü düşünce güzel sanatların her dalında ulusça etkinlik gösterilmesi ne önem vermiş, evrenselleşmiş, klasik leşmiş eserlerle yurttaşlann tanışmasına, onlan kavramasına ve özümsemesine, öz kültürü ve sanatı ile bunları sentezleşti- rerek daha üst düzeyde sanat yapıtları ya ratmalarına olanak sağlamak istemiştir.
• Atatürkçülük; ulusal, laik, demokra tik, toplumsal hukuk devletini halkın si yasal örgütlenme, yönetme ve yönetilme modeli olarak belirler. Bu nitelikte bir devlet yapısını oluşturmak, onu evrensel değerlerle donatmak, yurttaşlarının öz gürce ve sistemli biçimde yönetime ka tılmasını sağlamak ister.
İrkçılığı ve ümmetçiliği her anlamda ve her konuda reddeder. Laiklik, demok rasinin olmazsa olmaz koşuludur. Laik lik din dışı (ladini) olan, dünyaya ilişkin, halka ilişkin tüm ilişkileri kapsar. Halkın kendisi için, öz kendini yönetmesi anla
mına gelen demokrasi bu ilişkilerin bir parçasıdır, demokrasilerde egemenliğin kaynağı halktır. Gerek göksel, semavi, ilahi, gerekse dünyasal hiçbir üstün yet keyi (otoriteyi) kabul etmez. Her türlü dogmatizmi ve fanatizmi reddederek yö netimi ussallaştırır, bilimselleştirir. Bu anlam da demokrasi tüm akıldışılıkları reddeden ilişkiler ağını gerekli ve hatta zorunlu kılar. Bu zorunluluk özgür yurt taşların bireysel ve toplumsal ilişkilerini de içerir. Göksel (ilahi), dinsel inançlar, kişilerle inanılan arasında karışılmasına asla izin verilmeyen yalın bir olgudur. Kişiler inanırken alabildiğine özgür, yal nızca kendi vicdanlarına karşı sorumlu durlar. Lâkin inançlar gerek bireysel ge rekse toplumsal ilişkileri asla yönlendi rici ve belirleyici olamaz. O, bireyle (ina nanla) tanrı (inanılan) arasındaki karışı- lamayan ilişki olmakla sınırlanmıştır. Di ğer hiçbir ilişkiye yansıtılmaz.
• Kemalizm bütün bilimsel düşünce ve bilgileri içerir. Akılcı ve bilimsel nitelik li hiçbir düşünce özgün bir ad taşısa bile Atatürkçülüğün çevresi dışında kalmaz, onunla dosttur ve Atatürkçülüğü tam am layan bir öğe niteliğindedir. Akılcı ve bi lime dayalı uygulam alar da Atatürkçü uygulama modelinin çerçevesi içinde ye ni bir görüntüdür. Bu anlamdaki yeni dü şünce ve uygulamalar, yaşamı dinamik bir süreç olarak gören Atatürkçülüğe, ge liştirici, yetkinleştirici öğeler olarak ka tılırlar. Sevgili okuyucular; biz Atatürk çülüğün ölçüsünü böyle koyduk. Kendi nizi irdeleyin, eleştirin. Eksiklerinizi an cak siz tamamlayabilirsiniz, yanlışları nızı ancak siz düzeltebilirsiniz. Eksiklik, yanlışlık bizdeyse, tartışarak, bilimin ışı ğında doğruya ulaşırız.
PENCERE
ARADA BİR
MEHMET ATİLLA
Eğitimci
Mutlaka Bir
Şey
Vardır
“ Bugünlerde dinsel inanç ayrılığı gözetmeksizin kendi ülkesini ve kendi halkını seven bütün Türkleri bu oyuna karşı uyarmak, her aklı başında insanın görevi olmalı. Sahte milliyetçilik sloganlanyla beze nen komprador dinciliğinin korumaya yöneldiği şey, ne ulusal değerlerdir, ne de dinsel duygular. Belki de kampanyayı körükleyenlerin bile fark edemedikleri asıl amaç, bu ülkenin halkını biraz daha soymaktır..."
Yukarıdaki sözler Mümtaz Soysalın. 1966 yılında Yön dergisinin 149. sayısında yayımlanmış. Aradan kaç yıl geçmiş? Tam otuz yıl. Peki, eskimiş mi, gün celliğinden değer yitirmiş mi bu sözler? Hayır... İşte bu çok acı bir sonuçtur. Bu acı sonuç üzerinde her kesin düşünmesi, artık yaşamsal bir zorunluluktur.
Niye bu ülke bir türlü uygarlık düzeyini yükseltemi yor? Niye biz yıllardır hep aynı şeyleri yazıpçiziyo ruz? Niye çağdaş değerleri toplumumuzun tüm kat manlarına yansıtamıyoruz? Bence bu sorulann yanıt larını, tüm demokrat, çağdaş ve ilerici kesimler se rinkanlılıkla düşünmelidirler. Ama öncelikle şu gerçe ği kabul etmelidirler ki, bir an önce sonuç alıcı çözüm lere ulaşabilsinler. Bu ülkenin aydın bireylerinin ço ğunluğu, savundukları değerler uğrunda, karşı güç ler kadar istekli, sabırlı, çalışkan ve uyanık değildir ler. Elbette bireysel çabalara söylenecek sözümüz yoktur. Ama bu çabaları örgütlü ve düzenli bir konu ma getiremediğimiz de gözle görülür bir gerçektir. İçi mizden kaç kişi herhangi bir derneğin, bir vakfın, bir partinin, bir sendikanın çalışmalarına katılıyor ya da destek veriyor? Kaç kişi bu kuruluşlara parasal kat kıda bulunuyor? Parmakla sayılacak kadar az... Ama gerici, bağnaz, çağdışı kesimdekiler öyle mi ya? He men hepsi bir şeyler yapmanın coşkusu içinde, gö reve hazır bekliyorlar.
Bizler toplantılarda bol bol konuşuyoruz, süslü laf lar ediyoruz, kendi kendimize kararlar alıyoruz; ama uygulamaya gelince görevi hep başkalarına veriyo ruz. Toplumun edilgin kesimleriyle sempatik ilişkiler kurmak yerine slogancı bir yaklaşımı benimsiyoruz. Küçücük aynntıların peşine takılarak birbirimize kin ci davranıyoruz, dayanışma duygumuzu
zayıflatıyo-Anadolu Laikliği...
ruz.
Uzun sözün kısası: Cumhuriyet devrimlerinin da ha fazla yıpranmaması ve ülkemizin karanlık bir ge leceğe sürüklenmemesi için herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmalıdır. Çünkü herkesin yapabileceği mutlaka bir şey vardır.
ABDULLAH TEKİN
K
ayı aşireti Domaniç Yaylasın d a n kente inip Söğüt’e yer leştikten sonra bir beylik görü nüm ünde yansımaya başlar. Beyliğin başındaki Osman, pa zarda bir Bizanslının bardaklarını kıran T ürk’ü cezalandırır ve Bizanslının za rarını devlet kasasından karşılayacak kadar adil,
hoşgörülü ve sevecen bir politika izleyerek hem Bizans’ın hem de kom şu beyliklerin aleyhine büyüyen bir devletin temellerini atar.
Henüz Orta Asya geleneklerini koruyan, fakat yeni sayılabilecek bir dini kabul etm iş olan top lum uzun bir göçten sonra yerleştiği bereketli topraklarda uyum içinde, barışçı bir havada, mut lu bir yaşam sürdürmeye başlar. Göçebe toplum yerleşik bir düzene geçişin çabalarını sergile mektedir.
En önemlisi henüz hiçbir gelenek kutsallaşma nın boyunduruğu altına girmemiştir. Bir başka deyişle yaşam ın akışı kutsal alanın dışında göz lenmektedir. Yaşamın, sosyal ekonomik, siya sal, eğitsel vb boyutları kutsal alanın içine girip sıkışmamış, başka kalıplara girmemiştir. Söğüt ve çevresindeki Osman Bey’in emrinde göze çar pan insanlar “ kul” görünümünden uzaktır.
Kuruluş dönem ini çok iyi değerlendiren bilim adamlarından Prof. Dr. Ö. Lütfi Barkan, bu ko nuda şu görüşü belirtir:
“Kuruluş devrinin nizamlarını tasarlamış olan ilkOsmanlı padişahlarının genellikle yok gerçek çi bir biçimde hareket ettikleri ve Hıristiyan mem leketlerinde yaptıkları fetihler için İslamlığın mu kaddes cihad ideolojisini benimsemiş görünme lerine rağmen, dünya işlerinde dini düşüncelerin geniş ölçüde etkisi altında kalacak kadar muta assıp davranmak zorunluluğunu hissetmedikle ri görülmektedir.” (*)
Çok değil birkaç padişah sonrasında yeni olu şan üstün siyasal güçle yurttaşlar arasında öyle sine derin mesafeler ve uçurumlar olacaktır ki, kendini bile tanıyam ayacak kadar yabancılaştı rılmış “ kul” lann desteğine dayalı otorite Naki- bül E şraf’a üstünlük tanıyan bambaşka bir çer çeveye bürünecek, dini, dili, ırkı ne olursa olsun herkese eşit davranan yöneticiler gidecek rejimin tuttuğu “Sünnilik” dışında kalanlara iyi gözle bakmayan yöneticilerin egemenliği gözlenmeye başlayacaktır.
Osmanlı devletinin bir İslam devleti olması gerçeğine karşın ilk birkaç padişahtan sonra ge lenlerin Anadolu Selçukluları, İlhanlılar gibi Arap dünyasının dışında kalmış ve özellikle O r ta Asya-lran kültür ve uygarlıklarının etkisinde ki devletlerin mirasçıları olduklarını unuttukla rı gözlenmiştir.
Bu unutkanlık kültürden sosyal yaşama ve po litikaya uzatılacak çizgide pahalı bir faturayı sun mada gecikmemiştir kuşkusuz,
Osmanlı devletinin bir Türk devleti olmaktan çıktığı bu dönem lerde Türkler sömürülür, kü çüm senir “ uç” lara sürülür.
Bir kısmı dağlara yönelmeyi yeğler. Yeni dev let Osm anoğullan ailesinin egemenliği altına gi renlerin yanı sıra özellikle yakındoğu ve Balkan halklarından getirilmiş, devşirilmiş kişilerin dev leti konum una getirilir. Dahası toplum iyiden iyice kutsallaştırılm ış geleneklerin boyunduru ğuna girmeye başlar.
Osmanlı’da fiziksel büyümeye karşın göze çar pan bu olumsuz yapılaşma, yönetime kutsallaş mış geleneklerin egemen olm asıyla “ keyfi” liğin gelmesini sağlayarak geri kalmışlıkla iç çürü menin temelini atmaya başlar. Genellikle Alevi- Bektaşi ağırlıklı asıl öğe (unsur) olan Türklerin küskünlük, kırgınlık, kaçış ve başkaldırısının
ideni
İSTANBULArtık her Ç arşam b a akşamı
The President Hotel’deyiz
Üzerinizde laciverdi bir gökyüzü, aşağıda
tepeden tırnağa Marmara ve İstanbul...
Barbeküde kokusuyla davetkâr bir lezzet.
Ardından canlı müzik ve oıyantal...
Salata Büfesi
Soğuk Mezeler
Barbekü
Tatlı - Meyve Büfesi
Limitsiz Yerli İçkiler.
TL.
1.450.000.-Canlı Müzik
Oryantal
Rezervasyon: 0.212 - 51669 80’den 654 Tiyatro Caddesi, 25 Beyazıt 34490, İstanbul Tel.: 0.212 - 516 69 8 0 /2 0 Hat F aks:0.212 -5 16 69 99TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ (TED) KORUNMAYA MUHTAÇ ÖĞRENCİLERİN
ÖĞRENİMLERİNE KATKILARINIZ İÇİN ÇELENK BAĞIŞLARINIZI BEKLİYOR.
Tel: (312) 418 06 14 - 417 42 02 Faks:(312)417 53 65
BAŞVURU
FORM ALINABİL!
Tel: (0212)288 9 0 ' T O . . ÖDÜLLER: Sıyah/Beyaî Negalll Başlı Birinci 76.000 000 75.000 000 75 0ÖÖ.000 İkinci 50 000.000 50.000 000 50.000 000 Üçüncü 25.000.000 25 000.000 25.000.000
başlangıcım bu noktaya getirip dayamak yanlış olmaz. Yaşananların ve yapılanların özeti deği şime, özgür yaşama ve çağdaşlığa açık bir top lumun; gelenekçi bir yapının “nizam-ı âlem” an layışıyla, değişmezliğin dar kalıplan arasına çe kilm ek istenmesiyle açıklanabilir.
Resmi tarihe pek fazla yansıtılmayan bu tab lolar O sm anlı’nm hem gerçeği, hem de açm azı dır. Yeniçerilerin “kelle kesme” yaklaşımlarının kahram anlık olarak sergilendiği resmi tarih bi raz irdelenerek daha sağduyulu ve objektif, da ha ılımlı bir düşünce süzgecinden geçirilmelidir. Belki o zaman “Keşke Osmanlı gereksiz yere üç kıtaya yayılma macerası yerine Anadolu ve çev resinde kalıp kendi öz unsuruyla barışık yaşayıp uygarlığa ve çağdaşlığa uzanan yolda mutluluk içinde kalsaydı” denilebilirdi.
Oysa akıtılan baba ve kardeş kanlarının İstan b u l’a bıraktığı acı ve hüzün, eşdeğerli olarak Anadolu’daki insanlar arasında gözlenmiştir. Bu gün gelişip gelişmeme ölçekleri tartışılan bir top lumun hacı-bacı paradoksu bu kanlı mirasın iyi değerlendirilemediği sonucunu ortaya çıkarm ı yor mu?..
Osmanlı devleti padişahları, kuruluş yılların daki toplum un liderleri olarak kalabilselerdi hiç kuşkusuz tarihin akışı değişir, çağdaşlaşm a ol gusuna daha çok ve çabuk pencereler açtınlırdı. Bu tablonun hüzünlü ve düşündürücü bir yanı da vardır: Kuşkusuz her toplumun, her ulusun geç m işinde iyiler ve kötüler, doğrular ve eğriler var dır. Ama her ulus geleceğe yönelik adımlarında geçm işinden ders almaya özen gösterir. Özen göstermeyen, yeniliklere, çağdaşlığa burun kıvı ran, OsmanlI’nın düzenini ve dinsel yapısını tek rar oluşturmayı arzulayan insanların bulunduğu tek ülke Türkiye’dir. Ve laiklik kavramı 70 yıldır tartışılmaktadır.
Laiklik bir Batılı kurumdur. Türkiye bu kuru mu Cumhuriyetle birlikte transfer etmiştir. A n cak tam anlamı ile laiklik öl çeğinde olmasa bile bu ku rum un özellikleri zaten A nadolu’da bir kesim tara fından yüzyıllardan beri uy gulanıyordu. Bu benzeyişi laiklik kavramıyla değil de çağdaş yaşam anlayışı ile ta nım lam ak kuşkusuz daha yerinde olur.
Osmanlı, içindeki b u ör neği iteleyip uzaklaştıraca ğına kendisinden soyutlaya cağına biraz sıcak bakabil- se, biraz ilgi duyabilseydi yüzyıllarca gecikmeyle ya kalayabildiği çağı çok daha kolay yakalayan ve hatta at layan bir konuma ulaşabilir di.
OsmanlI’yı b ir yana bıra kalım. Günümüzde durum yüzyıllar öncesinden pek mi farklıdır. Toplumu, yaşamı dar kalıplar, kutsallaştırıl m ış geleneklerin ablukası altına almaya çalışanların iktidar oldukları nokta “ta rihin bir tekerrürden iba ret” olduğunu m u söylüyor acaba?..
D aha geçenlerde Ata türk’ün yaşayıp devlet yö nettiği Çankaya Köşkü’nde hüküm et listesini açıklayan Cum huriyet yönetim inin başbakanı konuşm asına dinsel selam vererek başla- dı.
“İmama” uymaya çalışan bazı belediye başmanlarıyla bakanların konuşm alarını dikkatle izleyenler, ulusal nitelikten yoksun evrensel üm m et geleneğinin ayak seslerini duym uşlardır kuş kusuz.
Çağı yakalamak ve daha uygar bir yaşamın içinde ol mak, daha hoşgörülü, daha sevecen, kadına saygılı, kut sal alanın ekonomik, sosyal, siyasal ve eğitsel yaşamı da raltm asına izin vermeyen yurttaşlar olm am ıza bağlı dır. Böyle bir toplum olm a ya özen göstermeliyiz.
Nadir Nadi'yi Anarken...
Geçenlerde özel bir bankanın patronu Cumhuri- yet’e geldi; gazetede yayımlanan kendisine ilişkin haberlerden tedirgin olmuş; buyur ettik, konuştuk...
-
Sayın Bayım,dedik, Cumhuriyet bizim değil, kamunun malı sayılır, bu gazetede patron tüzelkişidir, kurumun yazılı anayasası ve yazılı olmayan kural ları vardır, bütün bunlar 70 yılı aşkın bir sürede oluş muştur. Biz doğruları yazmak zorundayız, ama yan lış bir yayın yapılmışsa, özür dileyip düzeltmek boy numuzun borcudur; Cumhuriyet, bu kuralı işlet meden Cumhuriyet olamaz.
içtenlikli bir söyleşi başladı; çaylar, kahveler gel di, Cumhuriyet gerçeği saydamlaştı; bu gazetenin sırat gibi kıldan ince, kılıçtan keskince kuralları ko nuşulup tartışıldı.
★
21 ’inci yüzyıla yaklaşan Türkiye’de ne yazık ki ki mi gazetenin ardında tekelci holding bulunuyor, ki mi gazete zengin tarikat şeyhinin elinde...
Cumhuriyet her ikisinin dışında, kurulduğu gün lerin bayrağını taşıyor.
Nedir bu bayrak?..
Yunus Nadi, 1920’de, Yeni Gün gazetesini BabI
âli’de çıkarırken, İngiliz işgali başlayınca, vurmuş matbaasını sırtına, Anadolu’ya geçmiş; kelle koltuk ta, Mustafa Kemal’in yanında, Ulusal Kurtuluş Sa- vaşı’na katılmış; zaferden sonra düşman İstan bul’dan defolunca, geri dönmüş, 1924’te Cumhu- riyet’i kurarak Aydınlanma Devrimi’nin gazetesini çıkarmış; 1945’te bayrağı eline alan Nadir Nadi, kırk yıl onurla taşımış...
Cumhuriyet’in kurumlaşması, Nadir Nadi’nin pa ha biçilemez yönetiminde gerçekleşti.
★
Nadir Nadi, uygarlığın beş şartından beşini kişili ğinde toplamış, ölçülü biçili bir insandı.
O ölmedi.
Kimi sevgili insan için “O ölm edi”sözü edebiyat olsun diye söylenir.
Ama bu kez iş değişik.
Nadir Nadi, eskisi gibi, öğleye doğru gazeteye geliyor, odasına çıkıyor, bir aşağı bir yukarı dolaş maya başlıyor, elinde orkestra şeflerinin kullandığı değnek var, belki o sırada Mozart’ın bir bestesini duyumsayarak adımlarını atıyor ya da dünyayı, in sanlığı, Türkiye’yi, gazeteyi düşünüyor; aşağıdaki gençlerin neler yaptıklarını sessiz sedasız izliyor. Bi raz sonra yaşam hızlanacak, gelen giden çoğala cak, Nadir Nadi bu fasıldan sonra başyazısını yaz mak için masasına oturacak...
Aşağıda yazıişleri nasıl çalışıyor?..
“ Çocuklar”,Cumhuriyet yasalarına göre gazete yi hazırlıyorlar; bir güçlük çıktığı an, Nadir Nadi çö zecektir.
Nasıl?..
Yeni Günve Cumhuriyetken kaynaklanan tarih sel birikimin ışığında, çağdaşlığın biley taşına vuru larak çözülecektir sorunlar; Nadir Nadi aramızda olmasa da genç kuşaklara aşıladığı bilinç, Cumhu riyet’in tüzelkişiliğidir.
★
Cumhuriyet gibi bir gazete dünya basınının zaman ve uzamında zor bulunur.
Medyanın tekelleşmesinde, gazetelerin kupon- laşmasında, Cumhuriyet kendisini nasıl korudu?.. Gazetecinin metalaşması ve gazetenin mallaşma- sı sürecinde benliğini nasıl savundu?..
Başarı Nadir Nadi’nindir.
Sağ olsaydı, sevecenlikle ışıyan gözlerindeki pı rıltı daha da artardı. Bugünkü basının çatal-kaşık, tencere-tava ve elektrikli ızgara haline bakıp gü lümserdi.
Ancak Erbakan’ın başbakanlığındaki Türkiye’nin, karanlığa göz kırpmasına gülümseyeceğini san mıyorum.
^ YEŞİL ELMA
Seyahat Acentast
ş o v c u m Ada Hotel-Gümbet OK 1,150,000.-TLBalıkçının diyarında Mavi Yolculuk hala bir rüya olarak kalmasın!
* 7 H c w c 'ty o ic c d u &
Her cumartesi, Bodrum, Marmaris veya Kemer'den kesin deparlı, bir hafta Tam Pansiyon 7 0 0 DM
Yurt içi-yurt dışı uçak bileti alan herkese kitap armağan ediyoruz!
ID u yuru la rım ızı, h er salı ve p erşe m b e C u m h u riy e tte n izle ye b ilirsin izI I İstiklal Cad. 81/1 Beyoğlu-IST Tel: 0212 249 52 11 Fax: 0212 293 20 76 |
/ t S S O S
Hotel Nazlıhan YP 2,500,000.-TLTURSAK
T E M E L
S İ N E M A
K U R S L A R I
2-23 Eylül 1996
Pazartesi, Çarşamba, Cuma
saat: 16.00-18.00
1. Filmin Oluşum Süreçleri 2. Dünya Sinemasına Genel Bakış 3. Senaryo Yazım Tekniği
4. Çekim Planları ve Kamera Hareketleri 5. Sinema Kameraları ve Objektifler 6. Video Kameraları
7. Aydınlatma Tekniği ve Işık 8. Kurgu Tekniği ve Mantığı 9. Film Yönetiminin Temel ilkeleri 10. Film Çözümlemesi
Son başvuru tarihi: 29 Ağustos, Perşembe Adres : G. Erol Demek Sk. 11/2 Beyoğlu Tel&Faks : (0212) 251 67 70 / 244 52 51