• Sonuç bulunamadı

Abdülhak Hamid'le Çamlıcadaki güzel komşuluk seneleri:Hamid, Sezai'ye şöyle dedi:«Bu eğlenceden vazgeç, sonra sana Sezai değil, havai derler..»

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Abdülhak Hamid'le Çamlıcadaki güzel komşuluk seneleri:Hamid, Sezai'ye şöyle dedi:«Bu eğlenceden vazgeç, sonra sana Sezai değil, havai derler..»"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

nT-

f c—■

r

c c »

7

ACIMADIĞIMIZ MEŞHURLAR^

”7

Abdülhak Hâmidle Çambcadaki

güzel komşuluk seneleri

Hâmid, Sezai’ye şöyle dedi: «Bu eğlenceden vaz

geç, sonra sana Sezai değil, Havai derler..»

I

H â m id ’in bir m a n z u m esi — Ç am ltcadaki K ö s e K â h y a köşkü — G ü zel ((

bir ved a h ed iy esi: T a p u sen etleri — A b d ü lh a k H âm id*in nüktesi — îs- I

tanbuldan A v ru p a y a g ö n d e rile n y u fk a la r — S o fra hususiyetleri — Y e r - {

yüzünün en büyük iki m utfağı — Sezai'n in çocu k la ra anlattığı m asalla r., f

Şafak söküyor Gündüz olmak için uğraşan gece renkten renge giriyor. Çamlıca tepesinde iki ¿cnç adam. îlk hislerini, ilk he­ yecanlarını ve ilk saf macerala­ rını birbirine anlatarak şafağı seyreden iki dost... Abdülhak Hâmit ve Sezai...

Hemen hemen o zamanlar âdet edinmişlerdi. Bütün bir yaz

Çamlıca tepesinden şafakları

seyrediyorlardı.

Şimdiki şairler ne yapıyorlar? Zevkleri nedir?. Eğlenceleri ne eşittir? Bilmiyorum. Lâkin eski edebiyatçıların en büyük zevki böyle yüksek tepelerden şafakla­ rı ve grupları seyretmekti

Sezailerin Çamlıcada oturdu­ ğu köşkün 40 büyük odası vardı. Abdülhak Hâmit pek yakın kom- şusuydu. Senelerden sonra ihti­ yar köşkün hemen hemen hara­ besi karşısında Hâmit sırf bura­ sı için yazdığı bir manzumede Sami paşa köşkünü şöyle tarif ediyor:

a Sam i paşa harabesi, mazi mesiresi Zahirdi bir tarafta Selâmi hatiresi Olmuştu komşuluk bize badii iktiran Bir mektebi edebdi bu virane

bir zaman Bir asrı muhteşem buradan

eylemiş mürur»

Abdülhak Hâmit gibi hakika­ ten gün görmüş, debdebenin ku­ cağında büyümüş bir insanın:

«Bir mektebi edebdi bu virane bir zaman Bir asrı muhteşem buradan

eylemiş mürur.»

Dediğine nazaran Çamlıcadaki köşkün nasıl bir yer olduğu ko­ laylıkla âıîlaşılabilir,

Taşkasaptaki konak ise Çam- lıcadaki köşkü de gölgede bıra­ kacak derecedeydi.

Abdülhak Hâmit ve Sezainin Çamlıcada birbirine komşu ola­ rak geçirdikleri bu delikanlılık çağlarıdır ki dünyanın bu en gü­ zel tepesinin edebiyata girmesi­ ne sebep olmuştur. Hâmit Çam­ lıca daki köşke tahsis ettiği manzumesinde Sami paşadan da şöyle bahsediyor:

«Seksen yaşında şahikalar

tayyederdi O Yağmur yağardı, seller akardı

giderdi O»

Sami paşanın seksen yaşmda gayet dinç bir adam olduğu manzumeden anlaşılıyor.

Hâmid’in böyle büyük bir hay-

j

ranlıkla şiirler yazdığı 40 odalı köşk meşhur Köse Kâhya Raşit ' efendiye aitti. Sami paşa evvelâ burayı kira ile tutmuştu. Mısır Hidivi Sait paşa İstanbula geldi­ ği zaman Sami paşayı bu köşkte ziyaret etmişti. Bütün İstanbula

hâkim olan köşk Sait pa- j

şanın pek hoşuna gitmişti. Sami paşanın burada kira ile oturdu­ ğunu işitince:

— Bu kadar beğendiğiniz bir yeri satın almak hakkınızdır efendim... demişti. Sait paşa Mı­ sıra hareket etmeden bir gün önce yine Sami paşayı bu köşk­ te ziyaerte gelmişti. Veda eder­ ken Sait paşa, Sami paşaya: - — Lütfen kabul buyurmanızı

rica edeceğim...

Diyerek bükülü bir kâğıt uzat­ tı. Bu Sami paşanın oturduğu köşkün tapu senediydi. Sait pa­ şa, Sami paşanın namına ••bura­ yı satın almış, muamelesini bi­ tirtmiş ve senetleri getirtmişti..

Veda hediyesi!..

Sait paşa, Sami paşayı Mısıra da davet etmişti. Orada vaktilcr müsadere edilen malların iade- sile meşgul olacaktı. Sami ~paşa Mısıra gittiği zaman Sait .paşa kendisine bir kasır tahsis etti.

— yalımız, ânî bir seyahat zu­ hur etti. Bir kaç gün kadar ce­ nuba inip hemen döneceğim!..

Demişti. Sait paşa gittikten bir kaç gün sonra Sami paşa bir­ takım top sesleri işitti... Cülus j

Kendisinden uzun uzun . bahsettiğimiz meşhur

Zeynep Kâmil hanım topları!.. Zavallı Sait paşa vefat etmişti!..

Abdülhak Hâmid’in bir

nüktesi..

Sezai Avıupada iken îstanbu- lun hasretini içinde duyduğu za­ man hep Çamlıcamn rüyasını görürdü. Oturdukları köşkte bü­ tün vakitleri Hâmitle geçerdi. Hâmit 1851 de doğmuştu. Sezai 1859 doğumluydu. Lâkin tarna- mile bir akran halindeydiler. Yalnız Sezainin çocuklukla de­ likanlılık çağı arasında daha ya­ ramaz olduğu anlaşılıyor. Hattâ

en büyük eğlencesi geceleri

Çamlıca tepesinden havaî fişek atmak imiş..

Hâmit bir gün köşkte dostuna şöyle demiş:

— Sezai bu eğlenceden vaz­ geç... Sonra sana «Sezai» değil, «havaî» derler.

Istanbuldan Avrupaya

giden baklava yufkası..

Fikir mücadelesi, sefirlik, se­ yahat dolayısile pek uzun müd­ det Avrupada kalmıştı. Zaman

zaman memleket yemeklerini

son derecede göreceği geliyordu. Meselâ bir zamanlar İstanbul böreğine âdeta bir aşk hasreti duymağa başlamıştı. O zaman

hemen İstanbula yazılıyordu.

Buradan küçük tahta kutuların içinde Avrupaya en incesinden baklava yufkaları gönderiliyor­ du Bazan da yufkalarla beraber

teneke kutularda tahin helvası da gidiyordu.

Sezai bu yufkalarda ve helva­ larda bir mide zevkile beraber

memleket hasretini mümkün

mertebe gideren bir hava da bu­ luyordu Sezai kırmızı şarabının hiç eksik olmadığı sofrasında yemekten bahis açıldığı zaman:

— Yeryüzünde iki büyük ve sanatkârane mutfak vardır. Bu iki mutfağa birer sanat atelyesi, birer zevk mabedi gibi de bakı­ labilir: Fransız mutfağı, Türk mutfağı!.. «Sergüzeşt» muharri­ ri ne soğan ve ne de sarmısağm kokusuna tahammül edemezdi.

Sezai’nin masalları

Dünya edebiyatında meşhur bir eser vardır: «Alice tuhaflık­ lar memleketinde..» adını taşı­ yan bu eserin muharriri Oxford üniversitesi riyaziye hocaların­ dan profesör Charles L Dodg- sondu.

Bu zat çocukları başına toplar ve uydurduğu masalları onlara anlatırdı, Muhayyelesinde hari- kulâde şeyler yaratırdı: Sonra bu uydurduğu masallar* bastı­

rınca dünyaca meşhur oldu.

«Sergüzeşt» muharriri bu cihet­ ten profesör Dodgson’a pek ziya­ de benzer. Sezai’nin en sevdiği insan çocuklar, en büyük sevdiği de onlara mevzularını kendi bul­

duğu, kendi uydurduğu hari-

kulâde masallar anlatmaktı. Se­ zainin böyle yalnız anlatılmış bir çok masalları vardır. Hepsi de zamana zemine uygun, ders verici,7 terbiye edici, ibret uyan­ dırıcı masallardı.

Ailedeki bütün çocuklar kış günleri «Hâmit - Sezai» mekte­ binin bu mühim simasının etra­ fında toplanıp onun harikulâde masallarım dinlemek iiçn can atarlardı.

Çocukları o derece severdi ki «az eser verdi! Eser çıkarmıyor» diye tenkidedilen Sergüzeşt mü­ ellifi meselâ bir yeğenin doğum gününde oturur, uzun ve pek güzel nutuklar yazardı. Aileden bir küçük, sevimli kız yeğenin böyle doğum günlerinden birin­ de yazdığı nutukta:

— Bir gün yine yalıya geldi­ ğim zaman beni bir genç kız karşılayacak. Bir dünya güzeli... Bir elinde Şekspirin kitabı, bir elinde sevimli bir bebek!., di­

yordu. Hikmet Feridun Es

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada muteallakın sadece öne geçmesi durumu incelenmiş, mu- teallakın haberden sonra gelme durumu ise ele alınmamıştır.. Esas olan kullanım ise, habere

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

Since the E-cadherin-catenin complex is a functional unit, the decreased expression of .gamma.-catenin may affect the function of E-cadherin which in turn may affect the

In order to understand the role .alpha.-, .beta.- and .gamma.-catenin and E-cadherin in the gastric cancer, we used two gastric cancer cell lines (SC-M1, NU-GC-3) and

目前已知 SCA8/KLHL1 在人類及小鼠各組織及細胞株的表現情形,與先前的研究顯示 有些許差異,我們也利用 In-situ hybridization 來確認 SCA8/KLHL1

W ilhelm tarafından kar­ şılandığı gibi mermer ve metal bütün parçaları da Almanya’da hazırlanarak gem iyle İstanbul’a getiril­ miştir.. Abdülhamid’in

Bugün artık Halid Fahri olgunluk çağma girmiştir.. Acaba ilk gençiliği- ni doldurmuş, olgunluk çağma gir­ miş bir adamda, bir sanatkârda ne gibi

Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi”.. Can Yücel’in