• Sonuç bulunamadı

Kadının adı...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kadının adı..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 AĞUSTOS 2006 SALI

PENCERE

Kadının A d ı...

D uygu A s e n a ’yı yitirdik.. Aydınlık bir yüz..

Gülen gözler..

Ve ‘Kadının A d ı’nı koymak yolunda tüketilen bir ömür...

Asena kimi değerli arkadaşlarıyla birlikte, çalış­ tığı gazeteden kapı dışarı edilince tümüne haber yollamıştık:

- Cumhuriyet’in kapısı açık!..

Bir süre birlikte çalıştık; gazetemizde hatırası gü­ zeldir.

Medya, Asena’nın ölüm haberine layık olduğu yeri verdi, ilgiyi gösterdi; ama, her zamanki gibi olayın magazin yanı ağır bastı...

Oysa ‘Kadının A dı’nı koymak isteyen gazete- ci-yazann bu yolda çok önemli bir işlevi vardı...

Peki, Duygu kadının adını koyabildi mi?..

Feminizm, Aydınlanma Devrimi ile uç vermiş bir fikir ve eylemdir; kadın haklannı ve kadın-erkek eşit­ liğini savunur...

1791 ’de ‘Yurttaş - Kadın Haklan Bildirisi’ yayım­ landı; 1 848’de hareket yükseldi, 1 849’da ilk kez bir kadın seçimlerde adaylığını koydu...

Fransa’da oy verme ve seçilme hakkı kadınla­ ra ancak 1 9 4 4 ’te tanındı...

Ingiltere’de 1 928’de... Ya Türkiye’de?.. 1 9 3 4 ’te L

Kadın - erkek eşitliği, büyük ölçüde, 1926 ta ­ rihli ‘Yurttaşlar Yasası’ (Medeni Kanun) ile Türki­ ye’de benimsenmiştir...

Atatürk devrimleri kadın özgürlüğünü yukarı­ dan aşağıya tanımıştır; ama, bir hakkın tanınma­ sı başka, toplum yaşayışında birey tarafından be­ nimsenmesi başka!..

Duygu Asena’nın işlevi bu kapsam da değer ka­ zanıyor...

1987’de çıkan “Kadının Adı Yok” kitabı bir yıl içinde 40 baskı yaptı, 520 bin satışla rekor kırdı...

Kadın toplum da eziliyordu, ikinci sınıf yaratıktı, hele Anadolu’nun kimi yörelerinde tam bir köley­ di...

Asena 2003 yılında “Aşk Gidiyorum Demez” ad­ lı kitabıyla ilişkin röportajında şöyle diyor:

Ben şu anda ‘bu erkeklerin suçu, erkekler böy- ledir’cfen biraz saptım. Light feminist oldum sa­ nırım. Çünkü toplumu daha çok suçluyorum. ” (Vatan, 31 Temmuz 2006)

Demek ki Duygu Asena 2003 yılında da “Kadı­ nın A dı"nı koymaya çalışıyordu...

Yürekten alkışlanacak bir çaba bu; içtenliğin uzun soluklu bir savaşımının dışavurumu...

Duygu Asena medyadaki yaşamında bir çekim odağı gibiydi, dostluklann örgüsünde ve sevgile­ rin yoğunlaşmasında kişiliğinin işlevi büyüktü...

Trajik sonu, acısını katmerleştirdi...

1987’de Duygu “Kadının Adı Yok" diyordu... 1987’ye göre 2006 Türkiyesi’nde kadın daha be­ ter köle...

Tesettür iktidara tırmandı... Hükümete oturdu...

Tesettürün egemenleştiğl yerde kadın özgürlü­ ğü nafiledir...

Töre cinayetlerinden geçilmiyor...

Kadın AKP iktidannın felsefesinde ve siyasetin­ de ikinci sınıf bir yaratık...

Kadının adı dün yoktu... Bugün var mı?..

Dinci gazetelerde dün, yaşam a gözlerini yuman Duygu Asena’nın haberi ya yok, ya da ara ki bu­ lasın türünden...

Bu m edya Sevgili Asena’ya layık olmak istiyor­ sa, Duygu’nun davasına sahip çıkmalı!..

Kadının tensel, ruhsal, bireysel, sosyal, cinsel, siyasal, ekonomik özgürlüğü bir bütündür...

Kadın -erkek gibi- ne kadar insanlaşırsa o oran­ da özgürleşir...

Duygu bütün ömrünü kadının özgürlüğüne ada­ dı; bu erkeklerin de özgürlüğüdür...

Duygu Asena’ya layık olmak istiyorsak, yürüye­ ceğimiz tek yol var!..

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak bitkisel ve hayvansal üretimin her aşamasına işgücü olarak katıldığı ve hatta bazı üretim faaliyetlerinde erkeklerden daha fazla çalıştıkları halde

Göle döndükten sonra yine tuzlu-sodalı suya uyum sağlamak için girişlerde bir hafta ile bir ay arasında bekler ve gelecek yılın göçü için beslenmeye başlarlar..

fiekil 8’de karbon ve geçifl metali atomlar›ndan oluflturulmufl üç boyutlu bir moleküler M-RAM ta- sar›m› görülmektedir. Her bir koldaki moleküler spin vanas›n›n

Şehir bandosu tekrar matem marşını çaldıktan sonra halk namma kürsüye ge­ len B .Kemal Baki, çok ateşli bir lisanla bir söylev vermiş ve ezcümle demiştir

Çünkü kendini bütün ömrün­ de apaçık/Türk adını söyliyerek Türk hissetmiş olan Fuzuli, özbeöz Türk olan OsmanlIlardan çekinmemişti.. Fakat türlü

Création d’un nouveau mouvement de peinture «Le Groupe du Port»,recherches d’un nouveau langage pictural pour un nou­ veau public.. 1942 Séjour en Anatolie qui

Çektiğiniz fotoğraflar size çok durağan, çektiğiniz videolar da çok hareketli geliyorsa Echograph ile videolarınızın bir kısmını fotoğrafa dönüştürüp

Bülent Ortaçgil sanatla aktif olarak ilgilenmeye lise yıllarında başlar.. Okulun tiyatro topluluğunda oyunculuk yapar, kendi kurdukları orkestralarda şarkı söyler, kendi